Ankara Ticaret Odası (ATO), Merkez Bankası, Halk Bankası, Ziraat Bankası, Vakıfbank, BDDK, SPK başta olmak üzere kamu bankaları ve kurumlarının İstanbul’a taşınma kararına karşı bir eylem planı hazırlamak üzere ekonomik ve sosyal tarafları toplantıya çağırdı. Dünyanın birçok önemli ülkesinde merkez bankalarının ülkenin başkentlerinde bulunduğunu ifade eden Aygün, şunları hatırlattı: ”Merkez Bankası’nı İstanbul’a taşıyacağım demek Topkapı Sarayı Ankara’ya taşınsın demekten farksız. İstanbul’a 2 adet Boğaz Köprüsü fazla geliyor, biri Ankara’ya taşınsın, Ankara’da hiç saray yok, Çırağan Sarayı Ankara’ya getirilsin. Daha ileri gidiyorum, Merkez Bankası gitsin ama Ankara’ya deniz getirilsin. Ankara’yı turizm merkezi yapacağız. Sayın Başbakan’dan kanun bekliyoruz. Bir gün çıkıp (Anıtkabir’i biraz da İstanbul’a gelen turistlere gezdirelim) derlerse hiç şaşmam. Böyle şey olur mu? Taş yerinde ağırdır. Merkez Bankası da Ankara’da lazımdır. İstanbul’a taşıyıp, finans çevrelerinin oyuncağı haline getirmek yanlıştır.”
Kaldı ki:
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, Merkez Bankası’nın İstanbul’a taşınmasıyla ilgili olarak, Merkez Bankası Kanunu’nda Ankara’da bulunacağı yazılıdır. Bunun değişmesi bir yasa değişikliğiyle olacaktır” diyor.
Merkez Bankası’nın taşınmasında neden ısrar ediliyor?
Merkez Bankası İstanbul’a taşınırsa ‘işlevi’ ve ‘gücü’ daha da artacakmış! Ziraat Bankası, Halkbank ve Vakıfbank İstanbul’a taşınınca Merkez Bankası’nın da verimli çalışması için İstanbul’a taşınması gerekiyormuş! Burada kafamız karışıyor.
İnternet çağında yaşıyoruz. Merkez Bankası ile bankalar arasındaki bütün ilişkiler elektronik ortamda yapılıyor. Binaları yan yana olsa bile gidip gelme diye bir şey söz konusu olamaz. Yapılan işlemlerin kayıtlara otomatikman geçmesi için her şeyin elektronik ortamda olması gerekiyor. Şuanda Merkez Bankası ile bankaların merkezleri Ankara’da ama hiçbir işlemi yüz yüze yapmıyorlar. İletişimi bile ‘fon ekranları’ aracılığıyla yapıyorlar.
Fiziksel ilişki sadece banknot meselesinde oluyor. Bankalar, banknot ihtiyacı olduğunda zırhlı araçlarla Merkez Bankası’ndan alıyor veya fazlası varsa yine zırhlı araçlarla Merkez Bankasına götürüyor. Ancak bu para alış verişi de sürekli olan bir durum değil. Sürekli olsa bile Merkez Bankası’nın bölge müdürlükleri var, bankaların İstanbul’a taşınması durumunda bu para alışverişlerini Merkez Bankası’nın bölge müdürlükleri vasıtasıyla pekâlâ yapabilirler. Mesele yöneticilerin bir araya gelerek toplantı yapması ise bu da her gün olan bir şey değil. Bu tür toplantılar iki-üç ayda bir yapılır. Bu da yöneticiler için hiçbir zaman bir sıkıntıya neden olmuyor. Yani bugüne kadar hiçbir bankacıdan ‘Merkez Bankası Ankara’da olduğu için işlerimiz çok sıkıntılı oluyor’ dediği duyulmuş bir şey değil. Merkez Bankası İstanbul’a taşınsa bile görüşmeler de dâhil bütün işlemler yine internet üzerinden yapılacak.
O zaman bu taşınma işleminde neden ısrar ediliyor, insan huylanmadan edemiyor.
Merkez Bankası New York’a taşınsın!
Mustafa Balbay’ın teklifi:
Erdoğan’ın Merkez Bankası’nı İstanbul’a taşıma kararı gerçekçi bir açılım.
Ancak ben bu açılımı eksik buluyorum. Hazır açılmışken, denizaşırı açılsak… Aracıları kaldırsak… Merkez Bankası’nı doğrudan New York’a taşısak. Washington daha uygun, ama bir başkentten öteki başkente taşınmasını ola ki anlatmak zor olur…
Hiçişleri Bakanlığı ile ilgili fazla yoruma gerek yok…
Düşişleri Bakanlığı için iki seçenek önerebiliriz:
1- Tercüme Bakanlığı olarak devam eder.
2- Brüksel’e taşınır. Yerinden yönetim ilkesinin bir maddesi daha gerçekleşmiş olur.
Ya Tarım Bakanlığı?.. Sözcükleri birleştirince adı ne güzel oldu:
Yatarım Bakanlığı!
Boşbakanlık’ı, affedersiniz Başbakanlık’ı nereye taşımalı?
Doğrusunu isterseniz ben yere göğe sığdıramıyorum. Ne demişti şair:
Sana dar gelmeyecek binanın temelini kimler kazsın, tüm Türkiye’yi verelim desek sığmazsın!
Benim önerim, Başbakanlık’ında uçağa taşınması.”
Almanya Hariç, Tüm MB’ler Başkentlerde Bulunuyor!
Dünyanın çoğu ülkesinde Merkez Bankası’nın devletin egemenliğini temsil eden başkentte bulunmasına rağmen, Türkiye, ekonomi alanında son dönemde attığı çoğu adımda Almanya’yı kopya etmeye çalışıyor. Sermaye Piyasası Kurulu’nun 2008 yılında hazırlanıp 2009 yılında yürürlüğe girecek yeni yasalar için Alman Merkez Bankası’ndan ve Alman Maliye Bakanlığı’ndan uzmanlarla birlikte çalıştığı biliniyor. Hatta konuya yakın olanlar, bu çalışmanın daha çok bir tercüme faaliyetine benzediğini, Türkiye’nin onlarca yıllık mülkiye birikiminin ve geleneğinin çöpe atılmakta olduğunu iddia ediyorlar. Türkiye, Almanya’yı örnek almaya çalışırken, ABD dahil dünyanın birçok ülkesinde Merkez Bankaları başkentlerde bulunuyor. FED yani ABD Merkez Bankası New York’da değil Washington’da bulunurken, İtalyan Merkez Bankası Milano’da değil Başkent Roma’da, Çin Merkez Bankası’da Şangay’da değil Başkent Pekin’de bulunuyor.[1]
Bu arada Merkez Bankası’nın
•1- Altın stok deposu nasıl taşınacak?
•2- Banknot matbaası nerede kurulacak?
•3- Para transfer bilgisayar sistemi ne şekilde uyarlanacak?
•4- Ve bütün bu fanteziler bu borçlu devlete ve millete neye mal olacak? Soruları sürekli yanıtsız bırakılıyor.
Küresel sermayenin kiralık kalemlerinden Eser Karakaş ise şunları söylüyor:
“Merkez Bankası’nın İstanbul’a taşınması fikri çok yanlış platformlarda tartışılıyor.
Merkez Bankası’nın temel işlevi Türk parasının kıymetini korumak; daha sonra da finansal piyasaların düzenlenmesini yapmaktır.
Bu iki işlevin de İstanbul’da yani merkezden uzak bir büyük kentte yapılması çok daha doğru bir yaklaşımdır.
Bizde Merkez Bankası kavramının başkentle özdeşleşmesinin kanımca iki temel nedeni sayılıyor:
Birincisi, merkez bankacılığının bağımsızlaşma süreci öncesi bu kurumun temel görevinin maalesef bütçe açıklarının para basarak finansmanı olduğu için Merkez Bankası-Ankara özdeşliği hepimizin kafasında ayrılmaz bir birliktelik gibi yerleşmiş bulunuyor.
Bu yanlış özdeşlik ya da birlikteliğin Türkiye’ye enflasyon, düşük büyüme, işsizlik, fakirlik, askeri darbe maliyetini bilmeyenimiz pek yok.
Merkez Bankası-Ankara kavramsal birlikteliğinin ikinci temel bir nedeni de para basma işlevinin bir egemenlik simgesi olarak bilinmesi ama bu kavram da hızla aşılıyor; doğru politikalar izlersek yedi-sekiz sene içinde üye olmamız gereken AB’de artık egemenlik kavramı para basma işlevinden tamamen ayrılmış durumda.
Üstelik egemenliğin sadece başkentten kullanılacağı gibi bir fikir de tuhaf olur doğrusu.
Yunanistan’da, Kıbrıs’ta (isterseniz Güney Kıbrıs da diyebilirsiniz), İtalya’da, İspanya’da vs. artık egemenlik kavramı ile merkez bankacılığı ilişkisi bitmiş durumda zira ulusal para birimleri tarihe karışmış, sadece avro (Euro) var ve avro Frankfurt’tan kontrol ediliyor.
Görüldüğü gibi Merkez Bankaları’nın başkentte olmasını gerektirmiş nedenler artık ortadan yavaş yavaş kalkıyor”[2] diyor ve AB hatırına, AKP’ye pas veriyor..
GDD dünyayı ekonomik bakımdan nasıl kontrolü altında tutuyor ve nasıl sömürüyor?
GDD (GİZLİ DÜNYA DEVLETİ-Siyonizmin Dünya Hâkimiyeti)
Ülkelerin merkez bankaları ile dünyayı kontrol ediyor ve sömürüyor
ABD`de Merkez BANKASININ=FEDERAL REZERVE’nin kurulması için GDD’nin yaptığı mücadele ilmi araştırmalar neticesinde ve detaylı bir şekilde delilleriyle ortaya konmuştur.
Şu anda ABD Siyonist Yahudi sermayesine borçlu ve mahkumdur.
ABD’nin Devlet Borçlan (Özel Borçlar Hariç)
1980 yılında 980 milyar $ (980.000.000.000 $) idi.
1988`de 5 trilyon $ (5.000.000.000.000 $) olmuştur.
Bu yıllar arasında geçen 8 yılda, takriben 4 trilyon Dolar`lık borç da eski devlet borcu gibi uluslararası bankalardan yani GDD`den (yani Rockefeller ailesinden) alınmış ve Amerika korkunç bir borç altına sokulmuştur.
Böylece 1989 yılında Devletin, borçları için ödediği yıllık faiz, 500 milyar $ (500.000.000.000 $) bulmuştur. Bu faiz GDD`ye gitmektedir.
Diğer yandan sadece ABD’nin değil hemen hemen bütün dünya ülkelerinin Merkez BANKALARI GDD`nin kontrolündedir.
GDD’nin uluslararası bankerleri, zamanla özel kurumlar olarak çeşitli Avrupa merkez bankalarını ele geçirilmiş bulunuyor
İngiltere Bankası, Fransa Bankası ve Almanya Bankası zannedildiğinin aksine o hükümetlerin özel mülkiyeti değil, devlet reisleri tarafından ödünç verilen kişisel monopollerdir. Bu sistemin hizmetçilerinden İngiltere Midl Bankası’nın genel başkanı Reginald McKenna, şöyle söylemektedir: “Paraları ve kredileri çıkaranlar ve dağıtanlar, hükümetlerin tedbirlerini yönlendirmekte ve halkların kaderlerini ellerinde tutmaktalar”. London Financia Times tarafından 26.09.1912 tarihinde son derece dikkat çekici bir örnek sunuldu: “Beş büyük bankanın başında bulunan yarım düzine adam, kısa vadeli hazine bonolarını yenilemedikleri takdirdi bütün hükümetin finansman yapısı çökebilir”.
GDD Uluslararası bankerler vasıtasıyla tüm Avrupa merice bankalarının her birine kontrol edici birer maş: yerleştirmişlerdir. Bu konuda Prof. Quigley şöyle diyor:
“Dünyanın Merkez Genel Bankalarının başında bulunanların, başlarının dünya finansının asıl güç sahipleri olduğuna inanmamak gerekir. Aslında kendilerini bu konuma getirenler hakim Juvesment-Bankaların teknisyenleri ve ajanları olup, onlar tarafından her an görevden alınabilirler. Dünyadaki asıl malî güç, birleşmemiş olan şahsî bankaların kulisi arkasında kalan, (uluslararası veya büyük bankerler diye isimlendirilen) Juvestment bankerlerin elinde bulunuyor. Bu, merkez bankaların ajanlarından çok özel, güç sahibi ve gizli olan uluslararası iş birliği ve ulusal hâkimiyeti içeren bir sistem kurdu…. “[3]
Prof. Quigley, İngiltere ve Fransa bankalarının sahibi olan uluslararası bankerlerin, bankaların teorik olarak kamulaştırıldıklarında bile güçlerini muhafaza ettiklerinden de bahsediyor.
GDD’nin ABD Merkez Bankasını kurmak için yaptığı şeytani mücadele süreci şöyle yürütülüyor
Tabiî ki, Avrupa ülkelerinin merkez bankalarını kontrolleri altına almış kişiler, benzeri bir müessesenin Amerika`da kurulmasını sabırsızlıkla bekliyorlardı. Devletimizin kurucuları, Amerika’yı para manipülasyonu kontrol etme gayretlerinden haberdar olup, uluslararası bankerlerle devamlı bir mücadele yürütüyorlardı. Başkan Jefferson, John Adams`a bir mektubunda şöyle diyordu: “… Bankaların, ordulardan daha çok tehlikeli olduğuna inanıyorum…”
Başkan Jackson`un 1836 yılında Amerikan Merkez Bankası lağvetmesine rağmen, Avrupalı sermayedarlar ve bunların Amerika ajanları yine de Amerika’nın para sistemini büyük ölçüde kontrolleri altına almayı başardılar. Gustavus Myers, History of The Great American isim kitabında şunu itiraf ediyor:
“Perde arkasında Rothschild`lerin Amerikan malî kanunlarını dikte etmekte uzun zaman tesirleri olmuştu. Kanun tutanaklarında, Amerika’nın eski bankasında (rew Jackson tarafından lağvedilmiştir) güç sahihlerinin kendileri olduğunu ortaya çıkarmakta.”
İşte bütün bu merkez bankaları vasıtasıyla yeryüzündeki ülkelerin Dünya Bankası, IMF aracılığı ile aldığı borçlar, sonunda GDD’nin parasıdır. Ve böylece ülkeler dış borç faizi olarak her yıl GDD`ye milyarlarca dolar ödemektedirler.
Mesela, bugün Türkiye’nin resmi dış borcu 75 milyar dolardır. Özel bankalar ve sıcak döviz de hesaba katıldığı zaman toplam dış borç en az 100 milyar doların üzerindedir. Bu borcun faizi 13.5 milyar dolardır. Mısır’ın ödediği yıllık faiz ise 7 milyar dolar kadardır….vs. Bütün dünya ülkelerinin dış borçlan dikkate alındığında nasıl ABD, GDD`ye yılda 500 milyar dolar faiz ödüyorsa diğer ülkelerle beraber GDD`ye bir yılda ödenen faizlerin toplam değeri takriben 1 TRİLYON DOLAR`ı bulmaktadır.
Yeşil Kağıt=Dolar karşılıksız basılıyor
Diğer yandan GDD, ABD`yi federal rezervin yani Merkez Bankasının kontrolü altında tutmaktadır. Federal rezervi ise istediği kadar yeşil kağıt yani dolar basmaktadır ve artık 1988`den itibaren Doların altınla hiçbir ilişkisi kalmamıştır. Yani GDD`nin kontrolündeki dolar bütün dünyanın parası olmuş ve GDD istediği kadar yeşil kağıt basarak bütün insanlığı korkunç bir şekilde sömürmektedir.
Bugün ABD dışında takriben 1 Trilyon dolara tekabül edecek kadar yeşil kağıt bulunmaktadır. Bu kağıtlar verilmiş; karşılığında mal alınmıştır, alınteri alınmıştır yani yeryüzündeki 6 milyar insan böylece sömürülmüştür. Kaldı ki bu sömürü sadece dolarla-yeşil kâğıtla yapılmamaktadır.
Yine uluslararası finans kuruluşları ve bankalar vasıtasıyla GDD dünyanın her yerine TAHVİLLER satmaktadır. Bu tahviller vasıtasıyla yeşil dolar toplanıyor, mal alınarak tekrar dünyaya yayılıyor. Takriben 1 Trilyon dolarlık dünya piyasalarında TAHVİLLER (sarı kâğıt) tedavülde bulunmaktadır ve yine ayrıca bütün dünya ülkeleri dolar dünya parası yapıldığı için merkez bankaları ve özel bankaların da dolar olarak REZERV’ler tutmaktadırlar. Mesela Türkiye Merkez Bankası 13-15 milyar dolar REZERV tuttuğunu ilan etmektedir. Bu rezerv dolarlar aslında fiilen bu Merkez Bankalarının kasalarında muhafaza edilmemektedir. Bu paralar yine GDD’nin uluslararası bankalarında tutulmakta, ülkeler merkez bankalarında şeklen tutuluyor gibi gösterilmekte ülkelerin merkez bankalarına sadece sizin hesabınızda bizde şu kadar dolar bulunmaktadır. İfadesini taşıyan bir (BEYAZ KAĞIT) verilmekte ve yeşil dolarlar bunlar elinden alınmakta bir kere daha dünya piyasalarına sürülerek (mal ve üretim) satın alınmaktadır
Böylece GDD bütün dünyayı YEŞİL Kağıt=DOLAR ile TAKRİBEN TRİLYON DOLAR
SARI Kağıt=TAHVİLLERİ, ile takriben 1 TRİLYON DOLAR, BEYAZ Kağıt=REZERV`lerle takriben 1 TRİLYON DOLAR, sömürmektedir.
Esasen GDD, ABD federal rezerv vasıtasıyla istediği zaman, istedi kadar dolar basıp, istedikleri yere verebilecek kontrol ve mekanizmayı ellerinde bulundurmaktadırlar.
İşte bu yüzden KABBALA’ya bağlı SİYONİSTLER GDD vasıtası ile yeşil kağıt=dolar bilinen $ işaretini bu gaye ile vermişlerdir. Nitekim kitaptaki sayfa 179`da açıklığı gibi bu işaretin yukarıdan aşağı ( I ) çizgisi Siyonist sembollere göre “dünya hakimiyeti”ni ifa etmektedir.(S) harfi ise yine Siyonist inançlara göre “Kuyruğunu ısıran yılan”ı temsil etmektedir. Siyonist inançlara göre yılan kuyruğu ısırdığı zaman zafere ulaşılacaktır. 1988’de dolar ile altın arasındaki bağın tamamen koparılması ile 1988’de yılan kuyruğunu ısırdığı kabul edilmekte ve böylece dün hakimiyeti ve saadete ulaşıldığına inanılmaktadır.
Ekonomik krizler ve borsa dalgalanmaları Siyonist sermayeye yarıyor
GDD plânlı ola ekonomik krizleri çıkartmakta (1907, 1929 Ekonomik krizleri …) böylece bütün insanlığı astronomik ölçüde sömürmekte ve yine aynı bölümde belirtildiği gibi GDD, dünya borsalarını kontrol altında tutmakta, periyodik olarak istediği zaman borsaları düşürüp hisse senetlerini toplamakta, sonra borsaları yükseltip bunları satmaktadır. Böylece borsa dalgalanmalarının hepsi GDD`ye milyarlarca dolar pompalayan bir emme basma tulumba gibi çalışmaktadır. Dünya borsalarındaki plânlı manipülasyonlarla GDD her yıl takriben 1 trilyon dolara yakın parayı her ülkede insanlardan almakta ve bütün dünyayı böylece sömürmekte ve kontrol etmektedir.
Ufuk Söylemez ise: TC Merkez Bankası’nın taşınması “Ucuz bir ekonomik fantezi” olarak değerlendiriyor:
TC Merkez Bankası İdare Merkezi’nin Ankara’dan İstanbul’a taşınması, ülke ekonomi gündeminin popüler konusu haline getirildi. TC Merkez Bankası’nın bağımsızlığı başta operasyonel bağımsızlık olmak üzere, tüm dünyada üzerinde mutabık kalınan bir olgu. Ama bağımsızlığı bilerek veya bilmeyerek bir “fetiş” bir “tabu” haline getiren ve getirmek isteyenler TC Merkez Bankası’nın İstanbul’a taşınarak, daha da bağımsız olacağını zannediyorlar.
TC Merkez Bankası’nın idare merkezinin Cumhuriyetin Başkenti Ankara’da olması, hem yasal, hem de temsili bakımdan hiç de yanlış değildir. TC Merkez Bankası’nın İstanbul’a taşınmak istenmesi tartışmalarının tırmandırılması, ekonominin bunca ciddi ve çözüm bekleyen sorunu orta yerde dururken gündem değiştirmekten başka bir işe yaramaz.
Bu iyi niyetle yapılsa bile, bir tür “ekonomi fantezisinden” öteye bir etki yapmayacaktır. İstanbul’un sanayi – ticaret ve turizm merkezi olmasının yanı sıra, uluslararası bankacılığın da merkezi olması elbette iyi olur.
İstismar İçin Pusuda Bekliyorlar
Ama TC Merkez Bankası’nın bir de, itibari, sembolik, ağırbaşlı bir duruşu ve bankalar üstü bir konumu vardır.
TC Merkez Bankası’nın İstanbul’a taşınmasını ahbap-çavuş ilişkilerine tahvil etmek isteyecekler ve istismara yeltenecekler kuşkusuz ki oldukça fazladır ve pusudadır. Önce 2001 kur çıpası ve devalüasyonu, ardından hâlâ yaşadığımız örtülü kur çıpası fiyaskosu uygulamalarından dolayı, biraz öz eleştiri yapması, biraz da sıkılması gereken bazı çevrelerin popülizm uğruna, şimdi de TC Merkez Bankası’nı İstanbul’a taşıma davullarını medyada çalmaya başlamalarını yadırgayarak izliyoruz. Ne ABD’de, ne İngiltere’de, ne de Japonya’da siyasi başkentleriyle, merkez bankalarının merkezleri ayrı ayrı yerlerde değildir.
Farklı şehirlerde bulunuyorlar
Kaldı ki finans ve ticaret merkezlerinde bulunan borsaların olduğu şehirlerle, Merkez Bankaların bulunduğu başkentler çoğu ülkede bizim gibi farklıdır.
Ülke Merkez Bankası Borsa
ABD Washington New York
Japonya Tokyo Tokyo / Osaka
İtalya Roma Milano
Kanada Ottawa Toronto / Montreal
G. Kore Seul Busan
Çin Pekin Şenzen / Şanghay
Birbirine karıştırıyorlar
BU tür ucuz popülizm ve ekonomik fanteziler yerine, daha gerçekçi ve yararlı çözüm ve önerileri tartışsak çok daha iyi olmaz mı? Merkez Bankacılığı ile kıyı bankacılığını birbirine karıştıranların, böyle kestirme, ucuz popülizm yöntemleriyle, tüm ekonominin prestij ve itibar kurumu niteliğinde olan TC Merkez Bankası’nı sıradan polemiklerin nesnesi yapmak istemeleri bizleri gerçekten üzüyor. Türk ekonomisinde, kalıcı büyüme ve istihdam artışını sağlayabilen, kendi dinamiklerine dayalı, arz yanlısı ve gerçekçi kur rejiminin uygulandığı IMF’siz yapısal reformların yapılabileceği bir Türkiye projesine ve vizyonuna sahip olamayanların, her türlü değer ve teamülü alt üst edip, bunu bir de meziyetmiş gibi kamuoyuna sunmaları elbette ki düşündürücü…
[1] 12.01.2008 / Necmettin Çakmak / Milli Gazete
[2] 14.01.2008 / star
[3] Quingley, Tragedy Hope. sayfa 326-327

CÜBBELİ AHMET “BEL’AM”CIK’I VE MAHMUT EFENDİ YAKINLARINA UYARI!
FETULLAH GÜLEN DOSYASI
FİLİSTİN’DE; BÜYÜK BAYRAMIN BÜYÜLÜ BAŞLANGICI VE ZEKİ GEÇKİL’İN ŞARLATANLIĞI
Dünyanın Fikri Değişimi Türkiye’den, FİİLİ DEĞİŞİMİ İSE FİLİSTİN’DEN BAŞLAMIŞTIR!
FİLİSTİN’DE; BÜYÜK BAYRAMIN BÜYÜLÜ BAŞLANGICI VE ZEKİ GEÇKİL’İN ŞARLATANLIĞI
OĞUZHAN ASİLTÜRK’ÜN ERBAKAN’A İFTİRALARI
DİKKAT!? Soysuzların Soytarılığı!
DİKKAT!? Soysuzların Soytarılığı!
KUR’AN’A TERCÜMAN, OLDUM KOVULDUM! (ŞİİR)
KUR’AN’A TERCÜMAN, OLDUM KOVULDUM! (ŞİİR)
21. yüzyılda hedeflerine ulaşması için, siyonizmin ana vazifesi Akp iktidarını uzun süre ayakta tutmasıdır. Geçen…
Aziz Erbakan Hocamız ın "Akp ve yöneticileri zat'ül hareke(bağımsız hareket edebilen) değildir, bunlar at yarışı…
Gerçeği anlayamayalım diye üstünü örtme gayreti güdenler; ya fiile destek olup organizasyonun içinde olanlar ya…
Aziz Erbakan Hocamızın "bunların arasında fark yok" buyurduğu, Ahmet Akgül hocamızın herkes en net şekilde…
Ya Rabbi, dilimizi zikrine alıştır. Kalbimizi bu bu zikir mutmain olan kalplere kat. Dili döndüğü…
Zikr eyle Hakkı her nefes, Allah bes bâki heves, Pes gayriden ümidi kes, Tekrâr-ı zikrullah…
Özellikle toplum hafızasının sıfır saniyelere yaklaştığı bu günlerde "AKP mütekabiliyet zaafları tarihi" özelliği taşıyan bu…
Zikrullah, yani Allah’ı anmak; gönlü canlandıran, ruhu yükselten bir manevi güçtür. • Zikirle insanın kalbinde…
Milli Çözüm, yaşam sürdüğümüz şu dünya hayatında gerçekleşen hadiseleri doğru anlamanın ve uyanık kalmanın tüyoları…
Özgür Özel, hapishanede bulunan İBB başkanı Ekrem İmamoğlunun yaptığı mitinglerle sesinini duyurmaya çalışıyormuş gibi görünürken…