YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
6648c0a1a297e
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 7 6 9 7
Bugün : 11956
Dün : 19709
Bu ay : 373855
Geçen ay : 737322
Toplam : 23890141
IP'niz : 3.145.126.63

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

 

Cumhurbaşkanı ve Başbakan Olmak Kolaydı;

ZOR OLAN, ERBAKAN OLMAKTI!

          

Bismillahirrahmanirrahim

“İnna lillahi ve inna ileyhi raciun.”

        

“Biz Allah’a ait (kullarız, O’nun rızası için yaşarız) ve şüphesiz yine O’na dönüp (kavuşacağız)” (Bakara: 156)

 “(Hz.) Muhammed (Aleyhisselatü Vesselam) ancak bir elçidir. Ondan önce de nice elçiler gelip geçmiştir. Şimdi O ölürse veya öldürülürse, siz (Hakk yoldan ve davanızdan) topuklarınız üzerine gerisin geriye mi döneceksiniz?” (Al-i İmran: 144)

“Ve sakın Allah yolunda (Hakka itaat ve cihad uğrunda iken ölenlere ve) öldürülenlere; “ölüler” demeyin; bilakis onlar diridirler. Fakat siz bunun şuurunda ve farkında değilsinizdir.” (Bakara: 154)

 İslam’ın bayraktarı, Milli Görüş davamızın Muhterem ve Mücahit komutanı, Aziz Hocamız sonunda Hakka yürümüşlerdi. Sakın mü’minler üzülüp ye’se düşmesin, hainler ve zalimler sevinmesin, Siyonist ve emperyalist güçler kurtulduk zannetmesindi!  Çünkü İslam (Barış ve Bereket) devrimi; Kur’an-ı Kerim’in işaretleri, Hz. Peygamber Efendimizin müjdeleri ve Aziz Hocamızın hedefleri ve projeleri istikametinde, mutlaka ve inşaallah en yakın zamanda gerçekleşecekti. O’nun ruhaniyeti ve şefaati bizimle beraberdi. Erbakan’ın aramızdan çekilişi ve sonraki süreci; zalimlerin ve nankörlerin başında bomba gibi patlayacak mutlu gelişmelere gebeydi.

Allah Bâki’dir, Kur’an hakikattir, davamız mübarek ve daimidir. Sadakatimiz süreklidir.

“Yarın elbet bizim; elbet bizimdir

Gün doğmuş, gün batmış; ebed bizimdir.”

Bu arada, henüz sağlığında, O’nun evine çekilmesi ve artık istirahat etmesi gerektiğini savunanların: “Erbakan görevini tamamlamış, nihai hedefine ulaşmış ve zaferi kazanmıştır” iddiaları yanlıştı ve yanıltıcıydı. Bunun yerine “Hoca, Hakkı hâkim kılmak yolunda her türlü hazırlığını ve programını titizlikle yapmış, üstün bir gayretle çalışmış ve büyük başarılara imza atmıştır.” demek lazımdı.

Evet, Hocamız;

Türkiye’de 41 yıldır çok büyük atılımlar başlatmış, çok önemli değişim ve düzelmelere öncülük yapmıştı. Bu tarihi ve şerefli hizmetlerin bir tanesi bile, bunca emek ve zahmete değer bulunmaktaydı. Erbakan, inançlarından ve yaşam tarzından dolayı yıllarca ezilen ve hor görülen halk kesimlerini diriltip bilinçlendirerek, onların ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel alanlarda yeniden etkin ve yetkin olmalarını sağlamış, toplumu; düşürüldükleri aşağılık duygusundan ve başaramama korkusundan kurtarıp, öz güven kazandırmış ve O’nun okulundan ve ekolünden yetişenlerden ikisini Cumhurbaşkanlığa, dördünü Başbakanlığa, onlarcasını Bakanlığa, yüzlercesini Belediye Başkanlığına taşıma mecburiyetinde kalınmıştır.

Ancak; Müslümanların ve mazlumların inancı ve ihtiyacı olan asıl hedefine ve arzuladığı fethe henüz ulaşılmamıştı ama oldukça yaklaşılmıştı. Ve bu talihli gelişmeler inşaallah bundan sonra “O’nun kutlu projeleri ve prensipleri doğrultusunda” yaşanacaktı. Çünkü;

• İsrail çıbanı deşilmeden,

• ABD ve AB’yi güden Siyonist Yahudi Lobileri açıkça deşifre edilip çökertilmeden,

• ABD ve NATO, kesin bir hezimetle yenilip Ortadoğu’dan çekilmeden,

• Barbar Batılılar 2. Yalta anlaşmasına mecbur bırakılıp, bütün yeryüzünde ADİL DÜZEN’e geçilmeden,

• Bugünkü Batı medeniyetinden her yönden üstün ve huzurlu bir İslam-Barış ve Bereket medeniyeti mutlu meyvelerini vermeden;

Va’ad olunan fetih yerine gelmiş ve Erbakan Hoca’mızın hedefine ve hayaline erişilmiş sayılamazdı. Bunlar gerçekleşmeden, Erbakan’ın sağ kalıp sadece Başbakan ve Devlet Başkanı olması bile, hiçbir anlam taşımayacaktı.

Bazı Yahudilerin, dünya hâkimiyetini ele geçirme ve küreselleşme kılıfıyla tüm insanlığı demokrat köleler haline getirip, sömürü saltanatını yerleştirme hedefi olan SİYONİZM’in:

a- Hile ve hıyanet projelerini en iyi bilen ve karşı tedbirler ve haklı sistemler geliştiren,

b- BM, NATO, IMF gibi Deccalizmin dünya çapındaki şeytani şebekelerini ve bunların masonik şubelerini etkisiz bırakacak siyaset ve stratejiler belirleyen ve hayata geçiren,

c- Sadece Müslümanların değil, tüm mazlumların; farklı din, düşünce ve kökenden bütün insanlığın huzur ve hürriyet içinde yaşayacakları adil bir düzenin temel prensiplerini, başarı yöntemlerini ve çarelerini gösteren ERBAKAN Hocamız ve sadık bağlıları dışında; bugün yeryüzünde başka hiçbir hareket ve şahsiyet bulunmamaktadır. Elbette her ülkede İslami ve insani gayretli girişimler, yöresel ve tepkisel gelişmeler vardı; ancak kanser hücreleri gibi insanlık bünyesini saran Siyonizm illetini kökünden kurutacak, yeni ve adil bir dünyayı kuracak kutlu ve evrensel bir oluşuma rastlanmamaktaydı.

Demek ki, Sünnetullah gereği, zafer Milli Görüşçülerin vesilesiyle ortaya konulacaktı. Her şeyin en doğrusunu bilen ve kader planını yürüten Cenab-ı Hak’tı!

“Erbakan’ın hedefleri gerçekleşmiş ve zafere erişilmiştir. Bütün zulüm sistemlerinin çökertilmesi ve Adil Düzen’in yerleştirilmesi yönündeki gayret ve girişimler gereksizdir.” iddiaları:

1- Ya beyin kısırlığı ve bilgi noksanlığından kaynaklanmaktaydı. Böylece gerçekleri saptırma ve mücahid mü’minleri yolundan alıkoyma amaçlıydı.

2- Veya iman pilinin; yani, Allah’ın izniyle Erbakan’ın evrensel programlarının ve sadık bağlılarının, Süper Güçleri yeneceği, yeni adil bir dünya düzeninin inşa edileceği ümidinin iflasıydı.

Yetkilendirme ve görevlendirme konusunda ehliyet ve liyakat ölçüsünü; şartlara ve ihtiyaçlara uygunluk yanında, mevcut duruma ve ortama intibak yeteneğine göre de değerlendirip öyle karar veren ve tabi o konuda yaptığı istişare ve tavsiyelere de riayet eden Hocamız; teknik ve taktik görevlerle, siyasi ve stratejik görevleri de özellikle birbirinden ayırıyordu. Erbakan Hocamızla ilgili:

“Partiyi aile şirketi gibi yönetiyor; hep yakınlarını ve yağcılarını işbaşına getiriyor, layık ve sadık olanları geri plana itiyor” şeklindeki itham ve iddialar ya asılsız ve kasıtlıydı veya verilen hizmet ve etiketlerin stratejik önem ve önceliğini kavrayamamaktan kaynaklanmaktaydı.

Örneğin: “Kendisinin yerine oğlu Fatih Bey’i hazırlıyor” şeklindeki yorum ve yaklaşımların yanlış ve yakıştırma olduğunu, Hocamız defalarca ve açıkça ortaya koymuşlardı. Bunun son örneğini Radikal Gazetesiyle yaptığı röportajda, AKP’lilerin; Allah vergisi olan:

1- Bilgi ve marifet.

2- Tecrübe ve ibret.

3- Hidayet ve imani hassasiyet.

4- Feraset ve fazilet.

5- Dirayet ve cesaret.

6- Şuur ve basiret.

7- Vizyon, ileri görüşlülük ve milli hassasiyet.

Gibi özelliklerden nasipsiz olduklarından, yani avami tabirle “çoluk çocuk” sayıldıklarından ülkeyi selamete çıkaramayacaklarını ve sorunları azdırmaktan başka işe yaramayacaklarını vurguladıktan sonra, kendisine yöneltilen:

“Sizden sonra partinin başına oğlunuz Fatih Bey’i hazırladığınız iddiaları konusunda ne buyuracaksınız?” sorusuna; “NE YANİ, BİR ÇOCUKTAN ALIP, DİĞERİNE Mİ AKTARACAĞIZ?! HAYIR. BU DEDİKODULARIN ASLI ASTARI BULUNMAMAKTADIR!” anlamındaki çarpıcı yanıtı, Hocamızın asla bir hanedanlık ve aile saltanatı peşinde olmadığının ispatıydı.

2 Ocak 2011 tarihli Radikal’de Hoca’nın son röportajındaki ilgili bölüm şöyle aktarılmıştı:

“Bazı sözlerinizden, oğlunuz Fatih Erbakan’a şans tanıyacağınız sanılmıştı?..” sorusunu Hocamız şöyle yanıtlamıştı:

“Evet, Biz talebelerimize şans tanıdık, baktık 8 yıldır yapamadılar. O zaman tekrar idareyi ele almak mecburiyetindeyim. Sizin dediğiniz gibi olsa… İdareyi bir çocuktan alıp, diğer çocuğa verecek değilim.”

Şimdi Aziz Hocamızın vasiyet niteliğindeki bu son sözlerini aktardığımız için bize kızacak olanların, demek ki asıl hıncı ve hesabı Erbakan’laydı… O’nun tespit ve tavsiyelerini hatırlatmamızdan rahatsızlık duyanların, kim olursa olsun bu tavırları, ya anlayış kısırlıklarını veya şeytanlık kasıtlarını yansıtmaktaydı.

Hocamızın çocukları, O’nun yüksek terbiyesi ve himayesi altında yetişmiş, cihat ve itaat ocağında pişmiş olmanın haklı şeref ve faziletini taşımaktaydı. Onlara yakışan, hayat tarzları ve ahlâki davranışları bakımından camiamızın yüz akı olmalarıydı. Ama davamıza ve Hocamızın manevi mirasına aykırı ve nefsi hesaplı çıkışlar yapılırsa, bu da kendi aleyhlerine olacaktı. Bütün bunlara rağmen, Aziz Hocamız, Milli Görüş gibi; Siyonizm’in zulüm sistemini yıkacak ve yeryüzünde Adil Düzen’i kuracak oldukça önemli ve stratejik bu hareketin başına geçecek, bağımsız ve başarılı kararlar verecek kimselerin yüksek bilgi ve birikimine, üstün basiret, dirayet ve deneyimine henüz ulaşmadan, evlatları ve akrabaları dahi olsa, o makama layık bulmamış ve bunu açıklamaktan sakınmamıştı. Çünkü o her yerde ve her meselede; Allah’ın rızasını, Kur’an’ın kurallarını, Hz. Peygamber Aleyhisselamın buyruklarını ve davanın hatırını her şeyin üstünde tutardı. Bize düşen de Hocamızın bu örnek tavrına ve manevi mirasına sahip çıkmak, hissi ve hamasi değil, imani ve vicdani bir duyarlılıkla davranmaktı.

Erbakan Hoca’nın vefat ettiği gün, öğlen sonrası, Amerika’nın borazanı Samanyolu TV spikerinin sunduğu programa katılanlara: “Hoca’nın bu hayalleri için neler söyleyeceksiniz?!” şeklinde, Erbakan’ın “İslam Birliği, D-8’ler girişimi ve faizsiz Adil Düzen projelerini, gereksiz ve geçersiz hayali heves” olarak gösterme seviyesizlikleri…

Taha Akyol’un da bu sorulara karşılık: “Hoca’nın romantik hayalleri” diyerek, çoğu gerçekleşen tarihi atılım ve programları küçümseme ve basite indirgeme yönündeki terbiyesiz tabirleri ve fikir züppelikleri…

Başka bir TV programında, Erbakan Hoca’yı: “Çok yüksek egosu nedeniyle (yani benlik ve bencillik damarıyla kıskanması yüzünden) Recep T. Erdoğan’ı hazmedemediğini… Ve yine “Erbakan da iktidarda iken, eğer Erdoğan gibi çetelerin ve askerlerin üzerine cesaretle gitseymiş, 28 Şubat’ların meydana gelmeyeceğini ve Türkiye’nin bugünkü sıkıntıları çekmeyeceğini” belirtip tam bir Sabataist sünepe tavrı sergileyen Mehmet Barlas’ın gerçekleri ters yüz etmesi;

Hocanın Siyonist odaklara ve şeytanın dostlarına attığı kazığın acısını, kiralık kuklalarının hâlâ unutmadığını gösteriyor ve hepsi AKP şakşakçısı olan bu uşak kafaların ayarını ortaya koyuyordu. Oysa büyük hayaller kuramayanlar, asla büyük hedeflere ulaşamıyordu ve Erbakan sadece Kur’an’a, inancımıza ve insanlığın ihtiyacına tercümanlık yapıyordu. Ama Siyonist odaklara secdeye kapanan ve Amerika’ya tapınan kiralık ruhlar bu gerçekleri kavrayamıyordu!

“Eh, bekleyip görelim, yarınlar ne inkılaplara gebe bulunuyordu!?” (Secde:30)

Emin Çölaşan derin bir kinle şunları kusmakta ve TSK’yı masonik-sabataist kesimin emir eri sanan bir şımarıklıkla şöyle sataşmaktaydı![1]

Ordumuza Helal Olsun!

Necmettin Erbakan’ın cenazesi, Ankara ve İstanbul’da düzenlenen törenlerle kaldırıldı. Benim gözüm, İstanbul’daki törende yer alan görkemli bir çelenge takıldı: “Türk Silahlı Kuvvetleri.”

Erbakan da her fani gibi bir gün ölecekti. Ama Onun ölümü sonrasında Genelkurmay’ın üzüntü bildirisi yayınlayacağını, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin cenaze töreninde, 1. Ordu Komutanı düzeyinde temsil edileceğini, bazı general ve üst rütbeli subaylar tarafından uğurlanacağını, kırk yıl düşünsem aklıma getiremezdim… Demek ki ben çok safmışım! Türkiye’de benim gibi düşünen milyonlarca insanımız da çok safmış! Demek artık devir değişmiş. Türk Silahlı Kuvvetleri, bu ülkede ömrünü şeriat düzeni kurmak için çalışan bir siyasetçinin ardından saygı gösterileri yapabiliyormuş… Bir düşünün… Erbakan vefat ediyor ve hemen o gün Genelkurmay Başkanı üzüntülerini dile getiren bir mesaj yayınlıyor. Cenaze töreninde Türk ordusunun çelengi!.. Ve aynı törende 1. Ordu Komutanı düzeyinde temsil edilen Türk Silahlı Kuvvetleri! (1. Ordu eski komutanı Çetin Doğan Paşa’nın Silivri cezaevinde kulakları çınlasın.) Devlet töreni olsa, diyecek bir şeyim olmaz.

Demek ki devir değişmiş! Devirle birlikte Türk ordusu da değişmiş! O güvendiğimiz Türk ordusunun başındakiler, Erbakan’ın kişiliğinde şeriat düzeni isteyenlere arka çıkıyor, üzüntülerini bildirilerle dile getirip, cenazeye çelenkler gönderiyor! Yoksa güvendiğimiz dağlara kar mı yağıyor? Galiba öyle! Ya da bu yapılanlar bir siyaset gereği mi?

Sevgili okuyucularım, ben bu olanları anlamaktan vallahi billahi acizim. Belki ben aklımı yitirdim! Ya da Türkiye’de bazı şeyler öylesine hızlı değişti, bazı kişi ve kurumlar da öylesine devşirildi ki, ben anlamakta aciz kalıyorum! Eğer içinizde bu olanları anlayan varsa, lütfen bana mesaj atıp uyarın ki, aymazlığımın farkına varayım!”

Evet Bay Çölaşan, hâlâ anlayamadığın, belki de dile getirmekten sakındığın gerçeği biz söyleyelim: Asker ve sivil kanatta, artık Derin Devlet; masonların ve Sabataist cuntanın elinden çıkmış, Milli ve haysiyetli kadroların eline geçmiş bulunmaktaydı. AKP ise hain ve Siyonist takımın taşeronluğunu yapmaktaydı. Erbakan Hocanın cenaze törenindeki, sizin gibilerin içine oturan o muhteşem manzara; artık dünyanın değiştiğinin ve Erbakan devriminin bir kanıtıydı!.. Ve hayret, İsrail basını ve Batı ülkelerindeki Yahudi medyasıyla Emin Çölaşan gibileri, Erbakan gerçeğine ve O’na gösterilen derin ilgiye, aynı terslik ve tereslikle yaklaşmaktaydı. Bu bir gâvurluk damarıydı!..

Bu gerçeği Sn. Mümtaz Soysal, 2 Mart 2011 tarihli Cumhuriyet’te şöyle açıklamaktaydı:

“Belki kesin olarak söylenebilecek tek yargı, Necmettin Erbakan’ın “yetiştirdikleri” denen şimdiki AKP kadrosunun o görüşten en çok uzaklaşan, hatta ona ters düşen bir topluluk olduğudur… Böyle olduğundan, Milli Görüş’ün ne demek olduğunu anlamak için herhalde en doğru yöntem, güncelliğini sürdüren bazı sorunları teker teker ele alıp, Erbakancı görüşün vaktiyle o soruna nasıl baktığını anımsayarak, karşılaştırmalı bir irdelemeye girişmek olabilir.

Örneğin, Kıbrıs sorunu.

Erbakan, ulusalcı görüşüyle, haklı ve güçlü olduğuna inanılan öyle bir davaya sonuna kadar bağlı kalmış, hatta savaşı göze almakta ısrarcı olmuş değil midir? Denktaş’ı ve yanındakileri dışlayıp, uyduruk bir AB üyeliği vaadi uğruna, o davadan vazgeçmeye hazırlanmış olanlar “Milli Görüşçü” sayılabilirler mi?

Hele AB’ye tam üyelik sorunu.

Erbakan’ın “Hristiyan Kulübü” dediği bir kuruluşa girmek için, Gümrük Birliği’nin iyi pazarlık edilmemiş koşullarına katlanmak ve iğreti bir Avrupalılık uğruna Cumhuriyetin ulus-devlet ilkelerini, etnik açılımlara kurban etmeye kalkışmak Milli Görüş’le bağdaşır mı?” diyerek AKP’nin akrepliklerini ortaya koymaktaydı.

Sabataist Mehmet Barlas bile Sabah’taki köşesinde:

“AKP için örnek Erbakan değil, Özal’dır!”

“AKP’nin bu konuda Özal’ı örnek aldığını düşünüyorum. Erdoğan’ın ve Abdullah Gül’ün RP’yi örnek aldığını söyleyemeyiz. Özal vizyonu daha önemli bir rol oynadı. ‘Dünyaya açılırız ve kendimiz kalırız’ dediler bir bakıma. Dünyaya açılma sürecini komplekssiz olarak ele aldılar” itirafında bulunmaktaydı.

Porno reklamcısı ve AKP yalakası Emre Aköz; “Erbakan’ın mumu, Erdoğan’ın ampulü” başlığında:

“Uzun siyasi kariyerinde Necmettin Erbakan’ın yaptıklarının ve söylediklerinin pek azı benim kafama uydu. İşte o şartlarda Başbakan Erbakan, ışık protestosu için ‘Gulu gulu dansı yapıyorlar’ deme şuursuzluğunu göstermişti… Evet, Erbakan, ‘Refahçı’ olmayanlar tarafından, istemeye istemeye, gönülsüzce, mecburiyetten desteklendi. Ama bugün hâlâ, ‘kadrolara’ bakarak AKP hareketinin Milli Görüş’ün devamı olduğunu sananlar var… Erdoğan’ın, Abdullah Gül’ün, Bülent Arınç’ın, ‘Erbakan’ın talebeleri’ olduğu doğrudur. Ama o kadar!.. Talebe büyüdü, hoca oldu. Milli Görüş’ün yerini Beynelmilel Görüş aldı. Erbakan milli düşündü, yerel hareket etti. AKP ise küresel düşünüp, bölgesel hareket ediyor. Başbakan Erdoğan, Kırgızistan ziyareti sırasında, gazetecilere söylediği birkaç kelimeyle, Erbakancı tutumu (da) yerle bir etmişti. Aynen şöyle demişti Başbakan: ‘Siyonistler şöyle yaptı, böyle yaptı. Sen ne yaptın? Gardını alsana…’ diyerek, Recep T. Erdoğan’ın; Erbakan’ın çizgisinden çıkıp, Amerika’nın hizmetine girdiğini yazmaktaydı.

Yine Okay Gönensin 2 Mart 2011 tarihli Vatan’da; Mürteci miydi, vatansever miydi?” başlıklı yazısında:

“Necmettin Erbakan, hapse girmişti, yurt dışına kaçmak zorunda kalmıştı, partileri kapatılmıştı, başbakanlıktan indirilmişti. Bunların hepsinin arkasında ya doğrudan ya da dolaylı olarak Silahlı Kuvvetler vardı… Silahlı Kuvvetler’in üst düzey komutanlarının Erbakan’ı, ülkeyi irticanın kucağına atacak bir politikacı olarak gördüklerinden kimsenin kuşkusu olmadı. Bir komutan yüzlerine karşı bile hakaret etmişti.

Erbakan’ın vefatının ardından açıklanan Genelkurmay Başkanlığı’nın taziye mesajında; ‘ülkeye yaptığı hizmetler’den söz edilmesi doğrusu beklenmiyordu. Protokol olarak da Genelkurmay Başkanlığı’nın, eski Başbakanlarının vefatının ardından taziye mesajı yayınlama geleneği de bilinmiyordu… Cenazeye 1. Ordu Komutanı’nın katılması, Genelkurmay’ın çelenk göndermesi de fazlasıyla dikkat çekti. O da protokol gereği ise, ‘komutanlar neden Cumhurbaşkanı’nın Cumhuriyet Bayramı davetlerine katılmamaya devam ediyor” sorusu da sorulacaktır.’ diyerek Genelkurmay’ın, insani ve vicdani bir yaklaşımla, hatta milli bir tavırla Erbakan’a taziye mesajı yayınlamasından bile gocunmaktaydı. Radikal’den Hakkı Devrim gibileri ise, Erbakan’a yönelik bu yoğun ilgiden nedense rahatsızlık duymaktaydı!?

Aynı tarihli Vakit yazarı Hasan Karakaya ise Genelkurmay’ın tavrından gıcıklığını ve kışkırtıcılığını şöyle yansıtmaktaydı[2]:

“85 yıllık ömrünü ‘İslam Dâvâsı’ uğrunda harcadığına şahadet ederiz. Erbakan Hoca; Evet ‘yerli’ idi, ‘milli’ idi. Ama aynı zamanda; ‘Devletçi’ idi… Bu yüzden de ‘devlet’le hiç kavga etmedi, ‘devlet aleyhinde’ hiç söz söylemedi. ‘En çok mağdur edildiği’ 28 Şubat sürecinde bile; kendisini iktidardan alaşağı edenler ‘askerler’ olduğu halde, toz kondurmadı ‘asker’lere… Tam aksine; ‘Ordu, bizim gözbebeğimizdir’ dedi. ‘28 Şubatçı askerler’ anlayamadı Onu!.. ‘İç düşman’ gördüler!.. ‘Tehdit’ olarak algıladılar. ASKER, ‘ÖZÜR’ MÜ DİLEDİ?

Aradan geçen ‘14 yıl’ın sonunda ise, ‘tarihin cilvesi’ne bakın ki; Genelkurmay Başkanı Org. Işık Koşaner’in, yayınladığı ‘taziye mesajı’nda, Erbakan için; ‘Değerli Bilim ve Siyaset Adamı olarak, ülkemize yaptığı büyük hizmetleri daima hatırlanacaktır’ ifadesini kullanması, dünkü cenaze törenine ise 1. Ordu Komutanı Hayri Kıvrıkoğlu’nun katılması, birer ‘özür’ ifadesidir!.. Düşünebiliyor musunuz!? 14 yıl önce ‘Postmodern darbe’ yapan, ‘Demokrasiye balans ayarı yaptık’ diyen asker, bugün Erbakan için ‘taziye mesajı’ yayınlıyor, O’nun ‘cenaze töreni’ne katılıyor. Bir ‘özür’dür bu!.. Bir ‘pişmanlık ifadesi’dir!.. Aynı zamanda, ‘askerdeki zihniyet değişimi’nin de göstergesidir. Ama, tüm bunlar; ‘Postmodern darbe’yi yapan ‘28 Şubat cuntası’nın yargılanması gerektiği gerçeğini değiştirmez…” sözleriyle, TSK’nın en yüksek seviyede Erbakan’ın cenaze merasimine katılımından duyduğu rahatsızlığı açığa vurmaktaydı.

Akşam’dan Oray Eğin bile bunlardan daha tutarlıydı:

“Eğer Erbakan AKP’li olsaydı: Asker siyasetteki yerini korurdu, büyük ihtimalle generaller içeri atılmaz ve kozmik odası basılmazdı… Türk ordusuna ‘Peygamber ocağı’ yaklaşımı geçerli olmaya devam ederdi, kendi topraklarında savaşan bir orduya bir de iç savaş açılmazdı… Her şeyi yabancılara satalım, limanları bile özelleştirelim, Türkiye’de hiç yerli sermaye kalmasın dalgası biraz sekteye uğrardı. ‘Köprüyü bile satarım’ çizgisi Erbakan’dan veto yerdi. Sermayeyle, özellikle de yabancı sermayeyle bu kadar içli dışlı olunmazdı…

‘Yandaş medya’ olmazdı, yandaş medyanın önceliği olmazdı. Uçaklara alınacak gazeteciler daha dengeli seçilirdi, medya Başbakan’ın sevdikleri ve sevmedikleri olarak ikiye ayrılmazdı… Köşe yazarları ‘İşsiz kalır mıyım’ korkusuyla yaşamazdı. Erbakan, bazı insanların kendisini sevip, bazılarının da hiçbir zaman sevmeyeceği gerçeğiyle barışık olunması gerektiğini öğretirdi… Siyasette bilgelik olurdu; böylece akıl tutulmasıyla rasyonalite arasındaki çizgi de netleşirdi… AKP hükümeti hiçbir zaman CHP’li Muharrem İnce’nin; ‘Amerika’dan korktuğunuz kadar Allah’tan korkun’ çıkışına muhatap olmazdı…”[3]

Ve tabi bu çocuk; Erbakan Hoca’nın MSP döneminde ve çoğu sadece 24 milletvekiliyle ortak olduğu koalisyon hükümetlerinde temelini attığı 200’den fazla fabrikanın 70 tanesini bitirip, fiilen işletmeye açtığını ve zaten bu yüzden katıldığı koalisyonların bir yıl sürmeden dış güçler ve masonik çevrelerce yıktırıldığını ya bilmiyordu veya gizliyordu.

Velhâsıl, size göre Erbakan’ın asıl suçu, bize göre ise O’nun onuru: Siyonizm ve emperyalizm karşıtı olmasıydı. Güneş gazetesi bile şu gerçekleri aktarmıştı:

Adil Düzen projesinin asıl tartışma yaratan kısmı, dış politikaya ilişkindi. Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın sözleri; O’nun emperyalist Batı karşıtı bir hareketin lideri olduğunun göstergesiydi. Adil Düzen’in dış politikasında temel ilke şu idi: “Türkiye, Batı’nın ve Amerika’nın uydusu bir ülke halindedir. Türkiye’nin uydu ülke olmaktan çıkıp, İslam dünyasının lideri olan bir ülke konumuna yükselmesi gerekirdi… Erbakan Hoca, Türkiye’nin ekonomik olarak IMF, Dünya Bankası gibi kurumlara bağımlı kaldığı, Türkiye’den elde edilen gelirin, ABD vasıtasıyla dünya Siyonistlerine aktarıldığı kanaatindeydi. Prof. Dr. Necmettin Erbakan, bu durumun değişmesi için; Müslüman Ülkeler Birleşmiş Milletler Teşkilatı, Savunma İşbirliği Teşkilatı, Müslüman Ülkeler Ortak Pazar Birliği, Müslüman Ülkeler Ortak Para Birimi gibi oluşumları hedeflemişti…

Prof. Dr. Necmeddin Erbakan’ın, politikaya başladığı yıllardan ölümüne kadar geçen sürede; karşısına aldığı temel güçlerden en birincisi Siyonizm idi. 15 Mayıs 1970’te TBMM’de şöyle demişti: ‘12 yıl içinde 3 bin Ortak Pazar şirketi, Amerika’da Siyonist kapitalistler tarafından satın alındı ve 1969’da bu şirketlerden elde edilen 13 milyar dolar kâr, Amerika’ya transfer edildi. (…) Onların Muharref Tevrat’larındaki inançlarına göre, Kayseri bile İsrail’in Arz-ı Mev’ud planları içindedir. Bu plan, Ortak Pazar’ın diğer hedeflerinden biridir. Ortak Pazar planında ülke topraklarının yabancılar tarafından satın alınmasına izin veriliyor. Bu durumda Siyonistler gelip ülkemizden çok ucuza toprak alabilecekler. Bu da Türkiye’yi İsrail’in bir parçası haline getirecekti…

Ağustos 1980’de, İsrail’in Kudüs’ü kendi başkenti olarak ilan etmesinden sonra, Erbakan Hoca şunları söylemiş ve Morrison Süleyman’ın Mason ve Sabataist Dış Bakanı Hayrettin Erkmen’i gensoru ile koltuğundan etmişti: “Siyonizm bir ahtapottur. Bu ahtapotun sayısız kolları (orduları) vardır. Komünizm onların bir tanesidir, Kapitalizm diğeridir. Masonlar yan kollarıdır. Irkçılık da başka bir koludur. Bugün bunları bilmeksizin hareket edenler, Siyonizm’e hizmet etmekte ve Siyonizm için savaşmaktadır.”

Erbakan bu makalelerini yazdıktan üç hafta sonra, 6 Eylül 1980 tarihinde, kendi önderliğinde Konya’daki meşhur ‘Kudüs Mitingi’ düzenlenmişti ve Erbakan mitinge katılanların ön safında yürümekteydi. 6 gün sonra da 12 Eylül 1980’de Türkiye’de askeri darbe gerçekleşmişti.”

Sonuç olarak: Cumhurbaşkanı ve Başbakan olmak kolaydı. Zor olan Erbakan olmaktı. Ve tabi “Erbakan öldü, Milli Görüş gömüldü” sananlar aldanmaktaydı. Hele bekleyip görelim, yarınlar neler doğuracaktı!? Ve artık Milli Çözüm; Erbakan’ın temellerini attığı tarihi projeler üzerinde yoğunlaşmalıydı…

Bu makaleyi sesli olarak dinleyebilirsiniz:

{mp3}cumhurbaskaniolmakerbakanolmak{/mp3}


[1] 2 Mart 2011-Sözcü

[2] 2 Mart 2011 sh:11

[3] 2 Mart 2011 – Akşam – Oray Eğin

 

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Yorumu Takip Et
Bildir
guest
4 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
MÜCAHİD HAKYOLCUSU

SEN HEP KALBİMİZDEYDİN VE OLMAYADA DEVAM EDECEKSİN!…
KİM NE DERSE DESİN SEN BAŞKASIN

ÇÜNKÜ GERÇEK MÜCAHİD ERBAKANSIN

HEP YANIMIZDASIN VE YAŞAYACAKSIN

SANA ÖLDÜ DİYENLERİ UTANDIRACAKSIN!..

ŞEHİDİMİZSİN, CANIMIZSIN VE KALBİMİZDESİN

HER ZAMAN İNANANLARIN VE MAZLUMUN SESİSİN

MEKANIN CENNET İNANIYORUZ PEYGAMBERİMİZLESİN

SEN HAK YOLDA OLANLARA EN GÜZEL ÖRNEKSİN

SÖZ VERDİK DÖNMEYİZ ASLA GÖSTERDİĞİN YOLDAN

SARILDIK HAK DAVAYA DÖRT BİR KOLDAN

OLMADIK ELHAMDULİLLAH SATILIK YAMUKLARDAN

VE SEVİYOR GİBİ GÖZÜKÜP MÜNAFIKLIK YAPANLARDAN!…

MÜCAHİD HAKYOLCUSU

SEN HEP KALBİMİZDEYDİN VE OLMAYADA DEVAM EDECEKSİN!…
KİM NE DERSE DESİN SEN BAŞKASIN

ÇÜNKÜ GERÇEK MÜCAHİD ERBAKANSIN

HEP YANIMIZDASIN VE YAŞAYACAKSIN

SANA ÖLDÜ DİYENLERİ UTANDIRACAKSIN!..

ŞEHİDİMİZSİN, CANIMIZSIN VE KALBİMİZDESİN

HER ZAMAN İNANANLARIN VE MAZLUMUN SESİSİN

MEKANIN CENNET İNANIYORUZ PEYGAMBERİMİZLESİN

SEN HAK YOLDA OLANLARA EN GÜZEL ÖRNEKSİN

SÖZ VERDİK DÖNMEYİZ ASLA GÖSTERDİĞİN YOLDAN

SARILDIK HAK DAVAYA DÖRT BİR KOLDAN

OLMADIK ELHAMDULİLLAH SATILIK YAMUKLARDAN

VE SEVİYOR GİBİ GÖZÜKÜP MÜNAFIKLIK YAPANLARDAN!…

selim ka

mükemmel
HEKES ERBAKAN OLAMAZDI VE OLMASIDA MÜMKÜN DEĞİLDİ. YAZDIKLARINIZA KATILIYOR VE TEŞEKKÜR EDİYORUM. EVET BU YAZIDANDA ANLAŞILDIKİ ERBAKAN DEHA VE BÜYÜK BİR LİDER. ÜMMETİN LİDERİ. MANEVİ ŞAHSİYET. SİYASETİN YILDIZI. ALLAH RAHMET ETSİN. AHMET AKGÜL EYEFENDİDE GERÇEKTEN TÜRKİYENİN EN BİLGİLİ, KÜLTÜRLÜ, İLİM EHLİ, ŞUURLU, İNANÇLI, ÜLKESİNİ VE MİLLETİNİ SEVEN VE BU YOLDA ÇALIŞAN BİR YORUMCU, YAZAR VE DERYADIR. ALLAH RAZI OLSUN.

selim ka

mükemmel
HEKES ERBAKAN OLAMAZDI VE OLMASIDA MÜMKÜN DEĞİLDİ. YAZDIKLARINIZA KATILIYOR VE TEŞEKKÜR EDİYORUM. EVET BU YAZIDANDA ANLAŞILDIKİ ERBAKAN DEHA VE BÜYÜK BİR LİDER. ÜMMETİN LİDERİ. MANEVİ ŞAHSİYET. SİYASETİN YILDIZI. ALLAH RAHMET ETSİN. AHMET AKGÜL EYEFENDİDE GERÇEKTEN TÜRKİYENİN EN BİLGİLİ, KÜLTÜRLÜ, İLİM EHLİ, ŞUURLU, İNANÇLI, ÜLKESİNİ VE MİLLETİNİ SEVEN VE BU YOLDA ÇALIŞAN BİR YORUMCU, YAZAR VE DERYADIR. ALLAH RAZI OLSUN.

Ahmet AKGÜL

Ahmet AKGÜL

AHMET AKGÜL KİMDİR?

 

Araştırmacı-Yazar, Düşünür ve Siyaset Bilimci olarak tanınan Ahmet Akgül, Milli Görüş çizgisinde önemli bir fikir adamıdır. Olaylara insan eksenli ve İslam endeksli yaklaşmaktadır.

2004 Ocak ayında, arkadaşlarıyla birlikte İstanbul’da aylık olarak yayınlanan “Milli Çözüm” Dergisini çıkarmaya başlamıştır.

Uzun süreli, ciddi ve çileli bir mücadele dönemi yaşamış ve bu duyarlı, tutarlı ve kararlı tavrını hiç bırakmamıştır. Bu yüzden pek çok sıkıntı ve saldırılara uğramış, defalarca mahkeme açılıp tutuklanmış ve hapis yatmıştır.

İnancımız ve ihtiyacımız olan evrensel hukuk kurallarının; bütün insanlığın ortak değeri ve hayat düzeni haline getirilmesi, “Demokrasi, Laiklik ve özgürlükler” gibi çağdaş kurum ve kavramların; ilmi ve insani temellere göre yeniden şekillenmesi… Ve Türkiye’nin yeni bir barış ve bereket medeniyetine öncülük etmesi konularında yoğunlaşmıştır.

Üstadımızın, başta “İnsanın Yozlaşması”, ardından “Adil Düzen ve Yeni Bir Dünya” ve yine “Barış ve Bereket Nizamı “İslam Davası” ve YozlaştırılanCihad Kavramı” gibi birçok kitapları İngilizceye çevrilip merkezi Londra’daki Cagaloglu Yayıncılık organizesiyle; Amazon ve Bornes&Noble (bn.com) gibi dünya genelinde dağıtım yapan yüzlerce online sitesinde ve dijital (e-kitap) sayesinde 120 kadar ülkede yayınlanıp okunmaktadır. Ayrıca Üstadımızın “Yüce Kur’an’ın Manası ve Mesajı” başlıklı Meal-i Kerim yorumları İngilizce ve Rusça tercümeleri ile “Adil Düzen ve Yeni Bir Dünya” kitaplarının Rusça, Arapça, Çince, Japonca ve İspanyolca tercümeleri tamamlanıp basılmış olup; Almanca, Fransızca, Kırgızca ve Farsça tercümelerinde de sona yaklaşılmıştır.

Milli siyaset ve sorumluluk düşüncesini farklı bir boyutta ele alan ve yorumlayan Hocamız; yaklaşık 40 yıldır Türkiye’mizin her yerinde, Avrupa’da ve İslam ülkelerinde, önemli seminer ve konferanslara katılmaktadır.

Mili Görüş’e çöreklenmiş bazı şaibeli kişilerin gizli niyet ve tertiplerini haber vermesi, uzun vadeli hedefler ve stratejik tavizler sonucu Parti’ye girdiklerini sezmesi ve söylemesi nedeniyle, Ahmet Akgül’ün teşkilatlarda ve Milli Görüşçü kuruluşlarda hizmet vermesi engellenmeye çalışılmış; Erbakan Hoca ise, kendisinin daha bağımsız davranabilmesi ve nifak çarkı içinde körletilip kirletilmemesi için bu girişimlere karşı çıkmamış, ama kendisini uzaktan destekleyip yönlendirmekten de geri durmamıştır. Erbakan’ın “Adil Düzen” projeleri, AKP’nin siyasi hileleri ve karanlık ilişkileri, Fetullahçı Cemaatin gizli mahiyeti konularında sayılı uzmanlardandır.

1949 Elazığ doğumlu olan, çeşitli konularda yayınlanmış ve hazırlanmış 105 (yüz beş) eseri bulunan yazarımız, evli ve beş çocuk babasıdır.

 

Hocamız’ın Başlıca Kitapları:

● Yüce Kur’an’ın Manası ve Mesajı (Türkçe Meal-i Kerim. Abdullah Akgül Yayına Hazırladı.) (İngilizce ve Rusçaya çevrildi.)

Milli Sorunlarımız ve Sorumluluklarımız (2 Cilt)

Dünyanın Değişimi ve Erbakan Devrimi

Refah-Yol’la Rantiyenin Savaşı

Cemaatin Cılkı, Erdoğan’ın Çarkı, Erbakan’ın Farkı

Türkiye Kuşatılırken, Kuklaların Kapışması

Adil Düzen ve Yeni Bir Dünya (İngilizce, Rusça, Çince, Japonca, Arapça ve İspanyolcaya çevrildi.)

Bizim Atatürk

Küresel Fesatçılık ve Fetullahçılık

Dış Politika Yazıları (I) BOP’un Temel Taşları (1988-1998)

Dış Politika Yazıları (II) Tarihin En Talihsiz Yılları (2002-2015) 

Siyaset ve Strateji Bilgeliği

Osmanlı Sistemi ve Abdülhamit Siyaseti

İslam Davası ve Cihad Kavramı (İngilizceye çevrildi.)

● “İnsan”ın Yozlaşması (İngilizce ve Rusçaya çevrildi.)

Ah-u Figan’ım (Şiir)

Başörtüsü İnkârı ve İstismarı

İslamcı Münafıklar

Milli Şuur ve Ordu

20 Yıl Öncesinden; AKP Gerçeği ve Akıbeti

Bilge(!) Erdoğan’dan, İlkeli(!) Numan’a AKP Tezgâhı

Cezaevinde Yazdıklarım

Siyonizm-Deccalizm Ortaklığı

Devrim Simsarları ve Din İstismarcıları

Dilin Düğümü Çözüldü (Şiir)

Din Dengedir İslam İlericiliktir

Din – Devlet ve Demokrasi

Ergenekon Senaryosu “At Değiştirme” Operasyonu muydu?

(Kadiri - Haydari Tarikatı) Gönül Seması ve Tasavvuf Kapısı

Medeniyet Mücadelesi ve Mehdiyet Müjdesi

● Teşkilatçılık (İletişim ve İşbirliği Sanatı) Mesaj ve Metod

Milli Görüş’ün Marazlıları

● Hak Davanın Hokkabazları

ABD’li Siyonistlerin, AKP’li Piyonistleri

İsrail’in Şımarması ve Armageddon Savaşı

BDP’nin Özerklik Kalkışması

Bir Devrim Yaşanıyordu!

Dünya Dönüşüme Hazırlanıyordu

Hidayet Kıvılcımı ve Hikmet Kılıcı (Şiir)

Katı Ulusalcıların ve Ilımlı İslamcıların Din ve Devlet Tahribatı

Osmanlı’dan Cumhuriyete Kripto Yahudiler ve Pakraduniler

Yüz Kur'ani Kavram ve Yorumları

Konularına Göre: Kur’an-ı Kerim Fihristi

Siyaset Şehveti ve AKP’nin Şerbeti (Yayına Hazırlayan: Ufuk Efe)

AKP’nin Akreplikleri (Yayına Hazırlayan: Ufuk Efe)

Terör-Masonluk ve Mafia Medeniyeti

Cumhuriyet Türkiye’sinde Nifak Hareketleri

Ruhlar-Sırlar ve Uzaydaki Yaratıklar

Sabah Yakın Değil miydi?

Tarikatların Hizmet Sahası ve Islahı

Tuz Kokarsa…

Gaflet miydi, Hıyanet miydi?

Tahribat Ortakları: AKP’nin Arkası, MHP’nin Markası

Türkiye Tarihi Dönemeçteydi!

Yakın Tarihimizde Yüceler ve Cüceler (2 Cilt)

Zafer Muştuları ve Fetih Hazırlıkları

Erbakan’dan İntikam Alanlar

Suriye’de Yaklaşan Hilal-Haç Kapışması

Başkanlık Diktatoryası

15 Temmuz Hıyanetinin Gizemi: Bir Darbe Analizi ve Sistem Krizi

Pazarlık Partisi ve Palavra İktidarı

Kemalizm-Tayyibizm Uyarlaması

Başka Çare Kalmamıştı

İslam’dan Uzaklaştıkça, İnsanlıktan Çıkılması

Dert Söyletir Aşk İnletir (Şiir)

● Hainleri Haşlama, Zalimleri Taşlama (Şiir)

● İstanbul Sözleşmesi ve Ailenin Çözülmesi

Türkiye'nin Erdoğan'la Sınavı ve Ukrayna Savaşı

● Hamas, Şeytanı Şaşırtmıştı ve Dünyayı Uyandırmıştı

 

Üstadımızın hazırladığı; İlköğretimden, Üniversiteye kadar öğrencilerimize inanç ve ahlâk esaslarını ve Milli-İnsani sorumluluklarını öğretecek Ders Kitapları:

● İlkokul 4-5: Çocuklar Sizin İçin Yaratılış Harikaları ve Din Ahlâkı

● Ortaokul-1: İslam; Doğal Hayat ve Güzel Ahlâktır

● Ortaokul-2: Allah'a İman ve Ahlâk Kuralları

● Ortaokul-3: Bilimin Işığında Allah’ın Varlık Kanıtları ve İslam Ahlâkı

● Lise-1: Yaratılışın Bilimsel Kanıtları

● Lise-2: İslam'ın Aydınlığı ve İmtihanın Şartları

● Lise-3: Müslüman; Güzel Ahlâk ve Sorumluluk Taşıyandır

● Lise-4: "Gençliğin Ahlâki Sorunlarına Milli Çözüm Programı"

● Üniversite-1: Yaratılış Sırları ve İslam’ın Esasları

● Üniversite-2: Allah'ın Varlığı ve İmtihanın Sırrı

● Üniversite-3: Olgun Müslümanın Hayatı ve İslam’ın Amacı

 

Üstadımızın Kitaplarından Derlenen Yeni Kitaplar:

Ahmet Akgül’e Göre; Laiklik, Demokrasi ve Cumhuriyet Kavramları

(Hazırlayan: Nevzat Gündüz)

Üstat Ahmet Akgül’ün; Milliyetçilik Anlayışı

(Hazırlayan: Orhan Atay)

Ahmet Akgül’ün; Alevilik, Bektaşilik ve Şiilik Yaklaşımı

(Hazırlayan: Veysel Uzun)

Üstat Ahmet Akgül’e Göre; Kemalizm’le Atatürkçülük Farkı

(Hazırlayan: Ufuk Efe)

Ahmet Akgül’e Göre; Ülke Sorunları ve Çözüm Yolları

(Hazırlayan: Okan Ekinci)

Ahmet Akgül’e Göre; Genel Ahlâk Esasları ve Temel İnsan Haklarına Saygı

(Hazırlayan: Fatma Betül Erişkin)

Üstat Ahmet Akgül’ün; Siyonizm Saptamaları

(Hazırlayan: Ali Çağıl)

Ahmet Akgül’e Göre; Yaratılış Sırları ve İman Unsurları

(Hazırlayan: Halil Yaman)

Ahmet Akgül’e Göre; Din İstismarcıları ve Devrim Simsarları

(Hazırlayan: Akın Cengiz)

Üstat Ahmet Akgül’e Göre; Tarikat Yozlaşması ve Tasavvuf İhtiyacı

(Hazırlayan: Abdussamet Çağıl)

Üstat Ahmet Akgül’ün; Adil Medeniyet Programları

(Hazırlayan: Osman Nuri Çelik)

Ahmet Akgül’ün; Tarih Yorumları – 2 Cilt

(Hazırlayan: Kâzım Gülfidan-Halil Altuntaş)

Üstat Ahmet Akgül’ün; İlginç Anıları ve Rüyaları

(Hazırlayan: Ramazan Yücel)

Ahmet Akgül’ün; İçtihad Perspektifi ve Orijinal Projeleri

(Hazırlayan: Abdullah Akgül)

Ahmet Akgül’ün; Hikmet Uyarıları ve Veciz Uyarlamaları

(Hazırlayan: Neslihan Bayraktar)

Üstat Ahmet Akgül Hocamızın; Tenkit (ve Tebrik) Yazıları – 2 Cilt

(Hazırlayan: Mus’ab Eryıldız-İsmail Erkut)

Ahmet Akgül’den; Siyaset ve Strateji Kuralları

(Hazırlayan: Necati Akgül-Ali Mert)

Ahmet Akgül’e Göre; Yönetme ve Liderlik Sanatı

(Hazırlayan: Yakup Gözübüyük)

Ahmet Akgül’ün Saptamalarıyla; Erbakan ve İnsanlık Davası

(Hazırlayan: Ahmet Cömert)

Ahmet Akgül’e Göre; Erdoğan ve Takımının Ayarı ve Tahribatları – 3 Cilt

(Hazırlayan: Nail Kızılkan-Sezai Kurt-Mehmet Sıtmapınar)

Ahmet Akgül’e Göre; Fetullah Gülen’in Perde Arkası

(Hazırlayan: Mehmet Akif Avcı)

Ahmet Akgül’ün Gözüyle; Farklı Kesimlerden İnsan Manzaraları – 2 Cilt

(Hazırlayan: Osman Eraydın)

Ahmet Akgül Üstadımızdan; Erbakan Hoca’ya Yönelik İthamlara Yanıtlar

(Hazırlayan: Necmettin Musa Bişkin)

Ahmet Akgül'den Kahramanlık Şiirleri (Hazırlayan: İsmet Sezgin)

Ahmet Akgül’den; Seçme Şiirler (Hazırlayan: Ömer Çağıl)

Ahmet Akgül'den Şiirler Harmanı (Hazırlayan: Orhan Yılan)

Ahmet Akgül'den Edep-İstikamet-Hikmet ve Hakikati Öğreten Şiirler

(Hazırlayan: Yalçın Gözübüyük-Erdem Kaya)

 

Hocamızın Önsözünü Yazdığı Milli Çözüm Yayınları:

Üstad Ahmet Akgül’ün Özgeçmişi ve Öğretileri

(Yakup Gözübüyük)

● Haykırış (Şiir - Ali Çağıl)

AKP Yönetimi ve Tahribat Yöntemi Sistem Tahlili ve Siyaset Tenkidi

(Nevzat Gündüz)

● Sözün Çözüme Dönüşmesi (Siyasi Fıkralar - Osman Eraydın)

● Ayar Aynası ve Nokta Atışı (Sosyal ve Siyasi Fıkralar - Erdoğan Bişkin)

Milli Çözüm Ekibinden: İlginç Rüyalar ve Manevi Uyarılar – 2 Cilt

(Hazırlayanlar: Fatma Betül Erişkin – Nail Kızılkan – Neslihan Bayraktar)

 

 

INTRODUCTION OF USTADH AHMET AKGÜL

 

Before the ADİL DÜZEN (JUST ORDER) conference at the Kyrgyzstan Arabayev University, which we were attended, an academician had introduced Ustadh Ahmet Akgül in the following way:

Ahmet Akgül is an outstanding scholar and thinker in Türkiye who amalgamate ideas of; Islamic principles and human needs, Atatürk's thoughts on change, Positive Nationalism, and social balance. He has written around 100 books, some in three volumes, all original and unique works. Ten of these books have been translated into English, Russian, Japanese, Persian, French and Arabic. He is considered the most distinguished disciple and follower of Türkiye's legendary Prime Minister Prof. Dr. Necmettin Erbakan. For about 40 years, he has participated in scientific conferences throughout Türkiye, Europe, and the Islamic world. He is a man of wisdom and a visionary who has sensed and explained significant developments in Türkiye, the region, and the world decades in advance, facing many difficulties and attacks, yet always proving to be right in the end. He is the editor in chief of the MİLLİ ÇÖZÜM MAGAZINE (A strategic magazine published in Türkiye) which closely followed by Türkiye's military and civilian senior bureaucrats, university professors, prominent writers and commentators, and state officials. Our Ustadh advocates for original ADİL DÜZEN (Just Order) programs based on reason, science, history, conscience, and the Quran, incorporating the beneficial aspects of capitalist, socialist, and liberalist systems while discarding their harmful elements. He is 74 years old and has five children. He leads a modest life, far from luxury and comfort, never accepting royalties for any of his books, magazines, articles or conferences with all expenses covered by about 40 voluntary and dedicated friends of the cause and for the sake of Allah. He maintains that it is forbidden to preach religion and knowledge for money, position, and personal gain, thus owing no favors to any group or power. Besides his nearly 105 books, our Ustadh has also prepared RELIGION and ETHICS textbooks suitable for scientific truths and the essence of Islam without adhering to any sects, for Primary School (grades 4-5), Secondary School (grades 1-2-3), High School (grades 1-2-3-4), and University (grades 1-2-3), topics often overlooked even by political parties and governments.

During our so special conversations, as his sincere students and followers, we asked him: 'How did you prepare these (over 100) books? How did you manage your time?' Our Ustadh Ahmet Akgül answered us in a way that would be an example and encouragement for us:

"1- Except for serious illness and major difficulties, for almost 60 years, I have never put off today's work until tomorrow, and even beyond that, I never attempted to delay the morning's work to the afternoon or the afternoon's to the evening. Because it was necessary not to waste my limited lifetime capital on idle pursuits, which the Quran warns against as 'LAĞVİYAT' (futile activities).

2- I never hesitated to listen to and learn from anyone who had knowledge and experience in a subject, even if they were much younger than me... or just an ordinary and simple person, because the biggest obstacle to learning and acquiring knowledge is pride and arrogance.

3- I have tried to read and understand every piece of writing and book by people, whether local or foreign, left-wing or right-wing, known or unknown to me, loved or disliked by me.

4- From these or from what I heard on TV programs and in conferences, I took notes of the information that I learned and found important, and never hesitated to write and convey them, mentioning their sources.

5- Without getting stuck on the whimsical desires and objections of my closest ones, my fellow companions, my Political Party members, those in active and competent positions... Or considering the account and favor of my personal comfort and interests, I never hid the TRUTHS that my mind and conscience found beneficial and right, nor did I wrap them in various covers to make them difficult to understand.

6- I strived to help all people whom I met on any occasion, whom I had enough closeness to drink a tea or share a traveling on a plane for an hour, to gain and enhance their moral and conscientious awareness and honor, and especially their eternal and spiritual peace. In other words, my aim was not to benefit from their position, resources and compliments, but to be beneficial to them.

7- Perhaps as a fruit and grace of these sincere goals and effortsAnd certainly, as a grace and blessing of Almighty God (Allah), thankfully, it became easy for us to read an average 700-page book in an hour or two, to read quickly, and to produce intended 10-page notes of congratulations and criticism about that book."

 

 

رسالة تعريفية لمعلمنا أحمد أكجول

قبل مؤتمر النظام العادل في جامعة قيرغيزستان أراباييف، والذي حضرناه، قدم أحد المحاضرين أستاذنا أحمد أكجول على النحو التالي: أحمد أكجول موجود في تركيا؛ إنه عالم ومثقف نادر جدًا يجمع بين المبادئ الإسلامية والمتطلبات الإنسانية، وفكر أتاتورك في التغيير والقومية الإيجابية والتوازن الاجتماعي. ألف حوالي 100 كتاب، بعضها في 3 مجلدات، وجميعها أعمال فريدة وأصيلة. 10 من الكتب؛ تمت ترجمته إلى الإنجليزية والروسية واليابانية والفارسية والفرنسية والعربية. البروفيسور الراحل، أحد رؤساء وزراء تركيا الأسطوريين. دكتور. ويعتبر من أكثر الطلاب المميزين وأتباع نجم الدين أربكان.
لقد حضر المؤتمرات العلمية في جميع أنحاء تركيا وأوروبا والجغرافيا الإسلامية منذ ما يقرب من 40 عامًا. إنه رجل حكيم تنبأ وشرح التطورات المهمة في تركيا ومنطقته والعالم قبل عقود، وتعرض للعديد من المشاكل والهجمات لهذا السبب، لكنه كان دائما على حق في النهاية. وهو رئيس تحرير مجلة الحل الوطني، التي يتابعها عن كثب كبار البيروقراطيين العسكريين والمدنيين، وأساتذة الجامعات، والكتاب والمعلقين المهمين، ومسؤولي الدولة في تركيا. ضد الأنظمة الرأسمالية والاشتراكية والليبرالية في العالم؛ فهو يحتوي على الجوانب الجيدة والمفيدة لجميعها، لكنه يترك الجوانب السيئة والضارة؛ سيدنا، الذي أعد ودافع عن برامج النظام العادل الأصلية القائمة على العقل والعلم والتاريخ والضمير والقرآن، يبلغ من العمر 74 عامًا وأب لخمسة أطفال. لا يتقاضى إتاوات أبدًا عن أي من كتبه أو مجلاته أو مقالاته أو مؤتمراته، ويعيش حياة متواضعة بعيدًا عن الترف والراحة، ويغطي نفقات كل ذلك بحوالي 40 من الرفاق المتطوعين والمخلصين في سبيل الله. المعلم الذي يدافع عن "حرمة التبشير بالعلم" وبالتالي لا يدين بالشكر لأي مركز أو حكومة. باستثناء ما يقرب من 105 من أعمال أستاذنا، حتى الأحزاب والحكومات تظل غير مبالية؛ الدين والأخلاق في المرحلة الابتدائية: 4-5، المرحلة المتوسطة: 1-2-3، المرحلة الثانوية: 1-2-3-4 والجامعة: 1-2-3، وفقاً للحقائق العلمية وجوهر الإسلام. ولكن بغض النظر عن أي طائفة، فقد أعد كتب العلم. خلال أحاديثهم المميزة جداً، كتلاميذه ومتابعيه المخلصين: "كيف أعددتم هذه (100) كتاباً يزيد عن مائة، كيف رتبتم وقتكم؟" أجاب أستاذنا أحمد أكجول على أسئلتنا كالتالي، ليكون قدوة وتشجيعًا لنا:



1- منذ ما يقرب من 60 عامًا، باستثناء الأمراض الخطيرة والصعوبات الكبيرة؛ ولم أؤجل عمل اليوم إلى الغد، كما أنني لم أحاول تأجيل عمل الصباح إلى الظهر أو عمل الظهر إلى المساء. لأنه لا ينبغي لي أن أضيع رأس مال حياتي المحدود في مساعي فارغة ومجانية يسميها القرآن الإلغاء ويحرمها

 

2- حتى لو كان شخصًا لديه معرفة وخبرة في موضوع ما، حتى لو كان أصغر منا كثيرًا... حتى لو كان شخصًا عاديًا وبسيطًا، فأنا لا أشعر بالإهانة أبدًا عند الاستماع إليه أو تعلم شيء ما، لأن أكبر عائق أمام التعلم والحصول على العلم هو الكبرياء والكبر

-3ما حصلنا عليه؛ حاولت أن أقرأ وأفهم كتابات وكتب الجميع، محليًا أو أجنبيًا، يساريًا أو يمينيًا، أعرفه أو لا أعرفه، أحبه أو أكرهه.
4- كنت أسجل المعلومات التي تعلمتها وأجد أهميتها منها أو مما سمعته في البرامج والمؤتمرات التليفزيونية، ولم أتردد قط في كتابتها ونقلها بذكر أصحابها
5- من خلال الوقوع في الرغبات والاعتراضات التعسفية من أقرب أقاربي ورفاقي وأعضاء الحزب وذوي المناصب ذات النفوذ والكفاءة... أو من منطلق حرصي على راحتي ومصالحي الشخصية، لم أخفي أبدًا الحقيقة التي قالها لي يجدها العقل والضمير نافعة ومفيدة، ولم أصعب فهمها بتغليفها بأغلفة مختلفة
6- كل الأشخاص الذين التقينا بهم في أي مناسبة وأصبحنا قريبين بما يكفي لتناول كوب من الشاي أو السفر لمدة ساعة على متن الطائرة؛ حاولت مساعدتهم على اكتساب وزيادة وعيهم الأخلاقي والضميري وكرامتهم، وخاصة سلامهم الروحي والعالمي. بمعنى آخر، كنت أهدف إلى أن أكون مفيداً له، وليس أن أستفيد من منصبه وفرصه ومجاملاته.
7- ولعل ذلك يعتبر ثمرة ومعجزة للأهداف والجهود المخلصة... وطبعا بفضل الله تعالى وفضله لا بد من قراءة كتاب ما يقارب 700 صفحة بسرعة في ساعة أو ساعتين. وتهنئة هذا الكتاب وانتقاده عمدا، والحمد لله أن إنتاج ملاحظات من 10 صفحات أصبح أسهل بالنسبة لنا.
أطيب التحيات…

YORUMLAR

Son Yorumlar
4
0
Yorumunuzu okumaktan memnuniyet duyarızx