Birçok internet sitesinde yıllardır yayınlandığı ve hiç kimsenin yalanlama ihtiyacı duymadığı,“Sabataist Müslüman görünümlü gizli Yahudi”leri, tekrar gündeme getirmek, asılsız iddia ve iftiralar varsa, ilgililere bunları düzeltme imkanı vermek; ve şahısları deşifre edip hedef göstermek gibi bayağı ve aşağı bir fesatlıktan uzak; ülkemizin, devletimizin ve milletimizin muhatap olduğu bir tehdide dikkat çekmek üzere bu konuya değinmeyi münasip gördük.
Bilinen bazı “Selanik Dönmeleri” (“Sabataycılar” veya “Gizli Yahudiler”)
Bu listenin dayandığı kaynak: (http://www.sabetay.50g.com/Liste/liste.html) internette bulduğum en geniş DÖNME listesiydi. Fakat 28 Şubat’ın (1997) meşhur isimlerini bu listede göremedim: Org. Çevik Bir (28 Şubatın mimarlarından), Güven Erkaya Deniz Komutanı (28 Şubatın mimarlarından), Kemal Gürüz YÖK Başkanı, Prof. Kemal Alemdaroğlu İ.Ü Eski Rektörü, Prof. Nur Sertel gibilerinin de Sebataist olduğu belirtilmekteydi.
28 Şubat sonrasına dikkat edelim. Ordu’dan en çok İRTİCACI subay ve öğrenci atılması 28 Şubat’ın ilk yıllarında gözlendi, Üniversiteler İRTİCACI’lardan temizlendi. Daha evvelden imam hatiplerde, üniversitelerde başörtüsü ile okunabilirken, bu tarihten sonra bu hak engellendi. İmam Hatiplerin pratikte önü kesildi. Yükselen Anadolu sermayesinin önü kesildi. (Cüneyt Ülsever’e göre, 28 Şubatın asıl sebebi bu sermaye meselesiymiş). 28 Şubatın planları Deniz Kuvvetlerinin Gölcük’teki merkezinde yapıldı deniyor. Bu merkez 1999 Gölcük depreminde denize gömüldü. Rasathaneden Prof. Işıkara depremin merkez üssünün “tam deniz kuvvetleri merkezi” olduğunu söylemişti.
Yakın geçmişteki bir Genel Kurmay Başkanımızın dönme olduğu vurgulanıyor. 2-3 defa nüfus kütüğünü bir şehirden başka şehre taşıdığı, izini kaybettirmek için yaptığı söyleniyor. “Türkler 1.500.000 ermeni öldürdü” deyip, derhal Nobel’i alan Orhan Pamuk’u da unutmamak gerekiyor. Sabataycı bilinenlerin önemli bir kısmının bugün hararetle AKP’yi destekledikleri dikkat çekiyor. Ve tabii solcu, ulusalcı ve Türkçü kesimde de, yine onların çöreklendiği ve danışıklı dövüş sergiledikleri gözleniyor.
İspanya’da Endülüs Emevi Devleti’nin yıkılması üzerine, 1492 yılında büyük miktarda İspanyol Yahudisinin, katliamdan kaçarak Osmanlıya sığındıkları bilinmektedir. Osmanlı da bu Yahudileri kabul etmiş ve SELANİK’e yerleştirmiştir. Ve tabii “MERHAMETTEN MARAZ DOĞAR” ve Yahudilerin sonunda Osmanlı’nın ve İslam’ın başına bela olacağı hesap edilmemiştir.
Bu Yahudilerden Haham Sabatay Sevi (Sabbatai Zwi) 1648 yılında İzmir’de Mesihliğini iddia etmiş. Sonra Osmanlı ile başı probleme girince Müslüman olduğunu söylemiş, Mehmet Efendi olarak ismini değiştirmiştir. Takipçisi olan Yahudilerden de bunu yapmalarını istemiş, takipçileri de Müslüman olup (görünüp), İslamiyet’e girmişlerdir. Ve böylece Dönmelik (Sabataycılık) Gizli Cemiyeti ve hıyanet şebekesi baş göstermiştir. Sonradan Sabatay Sevi gizlice taraftarlarıyla toplanıp İbranice Mezamir okurken yakalanmış, Arnavutluğa sürülmüş, orda ölmüş; ama Dönmelik ölmemiş, yeraltında o gün bu gündür devam etmiştir.
Bu gün de yine dönmelerin 2 ismi vardır, bir Müslümanlara söyledikleri ismi, bir de kendi aralarındaki İbranice isimleridir. Mesela, Selanik Fevziye Mektebinin kurucusu Şemsi Efendi’nin gizli ismi Şimon Zwi’dir. Selanik Fevziye Mektebine Dönmelerden başkasının alınmadığı söylenir. (Bakınız: “Evet, Ben Bir Selanikliyim”, Ilgaz Zorlu. Ilgaz Zorlu Şemsi Efendi’nin torunudur. Bu kitabında, Ilgaz Zorlu “Türkiye’ye bu kadar büyük hizmetler eden, her dönem kabineye bir iki bakan veren bir topluluk gizli olmamalıdır” iddiasını dile getirir. Ilgaz Zorlu mahkeme kararı ile, nüfus kağıdındaki İSLAM kelimesini kaldırıp, yerine YAHUDİ yazdırmış birisidir.)
Ülkemizin yüzde 99’u Müslüman olduğu bilinir. Ancak, ne gariptir ki, bu Müslüman ülkede İRTİCA’cı olmak için abdestli-namazlı olmak veya eşinizin başörtülü olması maalesef yeterlidir.
Birçok internet sitesinde ve dergide aşağıdaki kişi ve ailelerin Sabataist (Müslüman görünen gizli Yahudi) olduğu belirtilmektedir. İnkâr veya ikrar etmek bu kişilerin kendi bilecekleri şeydir. Bizim nazarımızda; ülkemize, devletimize, Cumhuriyetimize, Milli birlik ve beraberliğimize kast etmeyen her Türk vatandaşı, dini, kökeni ve mezhebi ne olursa olsun eşittir ve muteberdir. Ama bir takım hıyanet ve hakaretlerin arkasındaki gizli odakların ve kirli masonların da bilinmesi ve onlara karşı tedbirli hareket edilmesi gerekmektedir. Bu isimler kronolojik tarih sırasına göre değil, sadece bir gerçekliği belirlemek ve okurlarımızı bilgilendirmek için rasgele verilmiştir.
Sabetaylar’ın: Karakaşlar, Yakubiler ve Kapaniler Kapışması
“Amacımız asla bir soy araştırması başlatmak ve ayrıştırmalara yol açmak değildir. Hatta bütün azınlıkların haklarını da en az kendi hak ve hukukumuz kadar korumamızın gerekliliğine inanıyorum.
Ancak ‘Sakal’ operasyonu kapsamında ‘gayrimüslim cemaat önderi ve işadamları’nın da tek tek sıralanması söz konusu. Fener Rum Patriği Bartholomeos, Ermeni Patriği Mutafyan ve Katolik cemaatleri Ruhani Genel Sekreteri Maroviç’in ismi de öldürülmek bağlamında zikredilenlerden. ‘Orak’ operasyonunda da ‘darbe karşıtı Ermeni basını’ listeleniyor. Bu kapsamda ise; Etyen Mahçupyan, Sevan Nişanyan ve basın şehidi Hrant Dink de ‘hedef’ listesinde ismen sayılıyor.
Biz de bu makalenin içerisinde Sabetaylar bağlamında konuyu mercek altına getirecek ve kendi kendimize ‘ne(ler) oluyor?’ şeklinde sorarak beyin jimnastiği yapmış olacağız.
Türkiye’de Sabetaylar 3 ana kola ayrılmış durumdalar. Bunlar Karakaş, Yakubi, Kapani aileleri. (http://sultanselim.blogspot.com/2010/12/sabetaylar-uzerine-bir-teori.html)
1924 sonrası hâkim olanlar Tevfik Rüştü Aras ve ekibi, yani Kapaniler oluyor. 1926’da Karakaşlar (Maliyeci Cavid ve Dr. Nazım) asılırken, Tevfik Rüştü Aras gücünü muhafaza ediyor…
1926’da bunların ve Kazım Karabekir-Ali Fuat Cebesoy’un vs. davaya karıştırılmasına itiraz eden ve Ali Çetinkaya’dan (Osman Paksüt’ün dedesi) “seni de asarız” tadında bir fırça yiyerek geri adım atanın da tarihi bilgilerimize göre İsmet İnönü olduğu biliniyor.
11 Kasım 1938’de Kazım Karabekir’in ev hapsine son vererek, onun CHP milletvekili olarak meclise girmesini sağlayan da İsmet İnönü’ydü.
Gene 11 Kasım 1938’de Atatürk’ün meşhur Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras’ı görevden alıp, onun yerine Mehmet Şükrü Saraçoğlu’nu atayan ve yine 11 Kasım 1938’de Atatürk’ün meşhur İçişleri Bakanı Şükrü Kaya’yı görevden alan da yine İsmet İnönü’ydü.
1942’de Varlık Vergisi kapsamında D harfi ile damgalanan ve ağır vergi ödemek zorunda kalan Sabetaistler kuvvetle muhtemel Tevfik Rüştü Aras’ın da içinde bulunduğuKapanilerkoluydu.
Gene aynı Varlık Vergisi kapsamında korunan ve vergi ödemeyen Sabetaistler ise gene kuvvetle muhtemel Karakaşlar grubuydu.
1946’da Demokrat Partiyi kuranlar ise Kapaniler oluyordu. Partinin kurulmasına büyük destek veren Tevfik Rüştü Aras ve Damadı da Fatin Rüştü Zorlu’ydu.
1960’da Demokrat Partiyi iktidardan indirenler ise Karakaşlar grubuydu. Onların arka planda da İsmet İnönü’nün gölgesi sırıtıyordu.
Şimdi sıkı durun:
1926’da Maliyeci Cavid sorgulanırken kendisine İzmir Suikastı ile alakalı sorulardan ziyade; yeni parti çalışmalarına katıldığı, İttihat ve Terakki Partisini tekrardan kurmaya çalıştığı, Parti Tüzüğü hazırladığı, hazırladığı bu tüzüğün CHF’nin tüzüğü gibi 9 madde halinde sıralandığı ve bu maddelerin CHF’ye nazire olarak yapıldığı üzerinde duruluyordu. (Bu yaklaşım haklıydı, çünkü İzmir suikastını Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası kurmayları tezgâhlıyordu. A.A.)
Akabinde “muhalif parti kurarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ele geçirmeye teşebbüs, Hükümeti Taklib vs.” suçlarından dolayı idam ediliyor…
İdam edilenlerden eski İttihat ve Terakki Genel Sekreterlerinden Nail Bey idam sehpasına giderken: “Bu bize Tevfik Rüştü’nün oyunudur” diyordu. Buda Sebataistlerin iktidar kavgalarını yansıtıyordu.
O parti tüzüğünde (1926’daki İttihat-Terakki Partisi taslağında) geçen 2 madde:
1. Ayan ve Mebuslar Meclisi olmak üzere 2 meclisli bir parlamento kurulması.
2. Bir Meclisi Müessisan (Kurucu Meclis) oluşturularak Teşkilat-ı Esasiyenin (Anayasanın) tekrardan yapılması…
Bize (1960 ihtilali sonrasında direk yapılanları hatırlatıyordu.)
Özetle diyeceğim şudur:
1924’ten beri bu ülke (Yahudi Dönmesi Sabataistlerin), Kapaniler ve Karakaşların çatışmasına sahne oluyordu!
Kapaniler genellikle Atatürk’ün, Karakaşlar da çoğunlukla İnönü’nün etrafında toplanmış görünüyordu. (Ne var ki Atatürk bunun farkındaydı ve dengeleri idare ediyordu, İnönü ise sadece, makam hırsıyla kullanıyordu. A.A.)
Yakubilerin nerede durdukları ise çözülemiyordu. Gerçi onlar için, en çok asimile olmuş ve artık neredeyse mensubu kalmamış bir kol diyenler bile çıkıyordu.
Sabataistlerden, hangi ekibin hangi tarihlerde muktedir olduğunu incelediğimizde de;
1924 – 1938 arası Kapaniler,
1938 – 1950 arası Karakaşlar,
1950 – 1960 arası Kapaniler,
1960 sonrasında ise yeniden Karakaşlar olmak üzere iktidar gücünün el değiştirdiği gözleniyordu. (Zavallı halkımız ise demokratik seçimlerle iktidarı belirlediğini sanıyordu. A.A.)
Bugünlerde AKP’nin dirsek temasında olduğu grupta Kapaniler’in de, Karakaşlar’ın da varlığı dikkat çekiyordu. (Anlaşılan Erbakan tehlikesine karşı işbirliği yapmak zorunda kalınıyordu. A.A.)
Karakaşlardan olan Abdi İpekçi 1961 yılında, Milliyet Gazetesi başyazarlığına getiriliyordu. Buna mukabil Atatürk döneminde Cumhuriyet Gazetesini çıkaran ve İzmir Suikastı davasında Kazım Karabekir’den Cavid’e kadar hepsine ateş püsküren yazılar yazan Yunus Nadi de kuvvetle muhtemel Kapaniler’den sayılıyordu.
Şimdi… Acep günümüzde bunlardan hangisi Avrasyacı, bir diğer anlatımla Rusyacı, Ulusalcı, Cumhuriyet Çalışma Grubu yanlısı; hangisi NATO’cu, bir diğer söylemle Amerikancı, Batıcı, Batı Çalışma Grubu taraftarı diye insan düşünmeden edemiyordu.
Bana göre Karakaşlar NATO’cu, Kapaniler de Avrasyacı davranıyordu. 1958’lerde Adnan Menderes’in Rusya açılımı ve sonucunda asılması… İngiltere’nin de bu asılmaya karşı çıkmaması, İsmet İnönü’nün asıl gizli Amerikancı olduğu iddiaları gibi sebeplerle beraber düşünülürse bir anlam kazanıyordu…
İlker Başbuğ’un Kapani, Yaşar Büyükanıt’ın ise Karakaş önermesinin ne kadar doğru olup olmadığı bilinmiyordu. Merak ettiğim ise Işık Koşaner’in nerede durduğuydu?”[1]
(Acaba bay çokbilmiş, Fetullahcıları, Türkiye’de ve ABD’de kollayan Sabataist (Yahudi Dönmez)lerin hangi kollara mensup olduklarını niye yazmıyordu? A.A.)
Yakın geçmişteki ve günümüzdeki Sabataist bilinen İŞADAMLARI:
A-) A. Kozanoğlu, Ali Balkaner, Alp Yalman, Armatör Sadıkoğlu Ailesi, Ateş Ünal Erzin,
B-) Boronkay, Bezmen’ler, C-) Cem Boyner, Ç-) Çiftçiler Holding, Çapa Ailesi (Çapamarka)
D-) Dinçkök, Dilberler Mağazaları,
E-) Eczacıbaşı, Erdoğan Demirören, Erol Aksoy, Esenpen (Esen Özgener), Erkut Yüceoğlu,
F-) Feyyaz Berker (Tekfen), Feyzi Akkaya (STFA), G-) Gorbon,
İ-) İbrahim Ethem Ulagay (İlaç), İpar Ailesi,
K-) Kazım Taşkent (Yapı Kredi), Koç Holding, Kutman Ailesi (Doluca Şarapları)
M-) Mehmet Üstünkaya, Manisalı Elginkan Ailesi (ECA), Mustafa Taviloğlu,
Ö-) Ömür Yoğurtları, Öngüt’ler, Öner Akgerman (Çimentaş), Özgörkey Ailesi (İzmir Pepsi)
R-) Refik Baydur, Rumeli Holding (Uzanlar) , Raşit Özsaruhan (Metaş, Betontaş)
S-) Selim Edes, Sohtorik,
Ş-) Şarık Tara- Şadi Gülçelik (ENKA),
U-) Uğur Mengenecioğlu (UM Denizcilik), Ulusoy Ailesi (Ulusoy Taşımacılık),
Y-) Yaşar Holding,
Z-) Zorlu Ailesi,
Medya-Halkla İlişkiler-Reklâm
A-) Ali Kırca, Altan Öymen, A. Emin Yalman, Ali Sirmen, Ali Gevgili, Adnan Düvenci, Abdi İpekçi, Aydın Sevgel, Ali İhsan Göğüş, Alev Coşkun, Altan Erbulak, Ali Ulvi, Ali Baransel, Argun Berker, Ayla Selışık Tamar, Ayşe Arman, Aydın Boysan, Ali Canip Yöntem, Abdülkadir Yücelman, Ali Naci Karacan, Aladdin Baydar (Fenerbahçeli ilk milli futbolculardan, gazeteci)
B-) Bilgin Ailesi (Sabah, ATV), Bekir Coşkun, Bekir Kutmangil (Günaydın’ın öldürülen sahibi), Bedii Faik,
C-) Cengiz Çandar, Cüneyt Ülsever, Coşkun Kırca, Can Ataklı, Cenk Koray, Canan Arıtman, Cüneyt Arcayürek, Cihat Baban, Cüneyt Koryürek, Cehdi Şahingiray,
Ç-) Çetin Emeç,
D-) Defne Samyeli, Doğan Koloğlu,
E-) Erkan Göksel, Ecvet Güresin, Emil Galip Sandalcı, Ebuziyyad Ziya, Ekrem Uşaklıgil, Emine Uşaklıgil, Erdal Atabek, Eşfak Aykaç, Enis Tahsin Til, Ercan Arıklı, Emre Kongar, Engin Baydar (Nazikioğlu, soyadını kullanmıyor- Türk Basın Birliği Başkanı idi), Ertuğrul Soysal (Nail Keçili’nin üvey babası, eski İSO bşk,TİSK Kurucusu, Atlı Zincir’in sahibi)
F-) Fikret Bila, Ferai Tınç, Faik Akın, Füsun Özbilgen, Fikret Otyam, Fazıl Ahmet Aykaç,
G-) Gülgün Feyman, Güngör Mengi, Güneri Cıvaoğlu, Gündüz Vassaf, Gündüz Kılıç (GS’li Baba Gündüz-Kılıç Ali’nin oğlu, Altemur Kılıç’ın kardeşi), Gülçin Telci,
H-) Hüseyin Cahit, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Hamdi Nüzhet Çançar, Halit Deringör, Hakkı Tarık Us (gazeteci)
I-) Işıl Özgentürk,
İ-) İsmet Berkan, İsmet Solak, İsmail Hüsrev Tökin, İsmet Binark: Yazar
K-) Karacanlar, Kahraman Bapçum, Kamil Masaracı,
L-) Leyla Umar,
M-) M. A. Birand, Mehmet Ali Önel, Murat Sertoğlu, Murat Birsel, Mecbure Canan Barlas, Münir Berik, Mekki Sait Esen, Mahmut Ekrem Talu, Muvaffak Talu, Mükerrem Sarol, Mithat Perin, Murat Belge, Muammer Yaşar Bostancı, Mahmut Esat Bozkurt, Metin Yalman (A. N. Sezer’in Basın Danışmanı)
N-) Naim Tirali, Nuri Çolakoğlu, Necmettin Sadak, Nezih Demirkent, Nasuh Mahruki, Necati Zincirkıran, Nail Güreli, Necmi Tanyolaç,
O-) Orhan Koloğlu, Okay Gönensin, Osman Kavala (İletişim’in sahibi), Osman Kapani, Osman Saffet Arolat, Osman Ulagay, Oğuz Tongsir, Orhan Erinç, Oğuz Aral,
Ö-) Örsan Öymen, Özcan Ergüder, Ömer Madra,
P-) Piyale Madra, Pakize Suda,
R-) Reha Muhtar, Refik Erduran, (Ateist ve koyu AKP’li), Ruhat Biliktan Mengi, Recaizade Mahmut Ekrem, Rasih Nuri İleri, Rana Pirinççioğlu
S-) Simaviler, Sedat Sertoğlu, Sedat Ergin, Seçkin Türesay, Suphi Nuri İleri, Sabiha Sertel, Selim Ragıp Emeç, Selçuk Erez, Semih Poroy, Semra Somersan, Semih Balcıoğlu
Ş-) Şiar Yalçın,
T-) Tahsin Öztin, Talat Sait Halman, Talay Erker, Turhan Selçuk, Tekin Aral
U-) Uzanlar, Uğur Dündar, Umur E. Talu,
V-) Vedat Nedim Tör,
Y-) Yalçın Bayer, Yılmaz Çetiner, Yavuz Gökmen, Yalım Eralp,
Z-) Zekeriya Sertel, Zeynep Göğüş,
Siyaset
A-) Ali Fuat Cebesoy, Altemur Kılıç, Ahmet Ağaoğlu, Aydın Köymen, Atilla Mutman,
B-) Bülend Ulusu, Bülent Akarcalı, Bülent Tanla, Besim Tibuk, Behçet Bilgin, Bahattin Yücel, Bekir Sami Kunduh, Besim Üstünel, Burhan Özfatura,
C-) (Mahmut) Celal Bayar, Celal Tevfik Karasapan, Cihat İren, Cemal Madanoğlu, Cemal Bardakçı,
D-) Dr. Nazım, Daniş Koper,
E-) Emre Gönensay, Ercan Karakaş, Erdoğan Berktay, Ercüment Konukman,
F-) Fahri Korutürk, Fuat Bulca, Fatin Rüştü Zorlu, Feridun Cemal Erkin, Fahrettin Kerim Gökay, Fethi Tevetoğlu, (General) F. Türüng,
G-) Gökberk Ergenekon, Güneş Öngüt,
H-) Hayrettin Erkmen, Hüsrev Gerede, Hasan Menemencioğlu, Hasan Esat Işık, Haluk Ülman, Haluk Bayülken, Hulusi Köymen, Hızfı Oğuz Bekata,
İ-) İsmail Cem, İttihatçı Rahmi Bey, İbrahim Deriner, İlhan Öztrak, İbrahim Deriner, İhsan Gürsan, İhsan Alyanak, İrfan Özaydınlı,
K-) Kemal Derviş, Kılıç Ali, Korel Göymen, Kasım Gülek,
L-) Lütfi Kırdar,
M-) Mehmet Ali Aybar, Mithat Şükrü Bleda, Mehmet Ali Bayar, Maliyeci Cavit Bey, Mükerrem Berk, Muhittin Üstündağ, Memduh Şevket Esendal, Mekki Sait Esen, Murat Sökmenoğlu, Mucip Ataklı, Muammer Çavuşoğlu (Nazlı ılıcak’ın baba tarafı)
N-) Naim Talu, Nevzat Yalçıntaş, Nazlı Ilıcak, Nazım Hikmet, Numan Menemencioğlu, Neşet Akmandor, Nihat Karaveli,
O-) Osman Kapani, Orhan Öztrak, Osman Kibar, Orhan Eren,
Ö-) Ömer Seyfettin, Ömer Lütfi Tunçay,
R-) Ragıp Gümüşpala, Rauf Orbay, Reşat Fuat Baraner, Reşat Muhlis Erkmen,
S-) Sedat Celasun, Suat Hayri Ürgüplü, Sarp Kuray, Sadrettin Celal Antel, Suat Baban, Sebati Ataman, Selim Sarper, Serbülent Bingöl, Samet Ağaoğlu, Sebati Ataman, Selim Sırrı Tarcan,
Suphi Gürsoytrak,
Ş-) Şükrü Sina Gürel, Şükrü Kaya, Şaban Karataş, Şefik Hüsnü Değmer, Şehabettin Kocatopçu,
T-) Tansu Çiller, Talat Paşa, Turhan Kapanlı, Turan Güneş, Tevfik Rüştü Aras, Tayfur Sökmen, Tezcan Yaramancı, Tunca Toskay, Tayyibe Gülek,
V-) Vedat Nedim Tör, Vedat Dalokay, Vahit Halefoğlu,
Y-) Yılmaz Ergenekon,
Z-) Ziya Selışık, Ziya Gökalp, Zeki Baştımar, Zeki Erataman,
Bülbülderesi Kabristanında Yer Alan Bazı Soyisimleri:
Sügüder, Dal, Dur, Dural, Zirh, Bozgeyik, Geyik, Asilbah, Alyot, Silan, Türkölmez, Aslantas, Tasan, Büyükol, Gülgöz, Özerdem, İsören, Cumali, Tavli, Tavasi, Tavil, Pakerman, Ceylan, Aslantas, Tör, Ertörer, Giray, Müftüoglu, Yigit, Samimi, Algan, Nazli, Simavi, Etel, Noyan, Darip, Alkas, Tabak, Soley, Bozok, Koronel, Noyanalpan, Güleryüz, Boratav, Refig, Varol, Yafet, Rasin, Medhi, Alav, Civaoglu, Düzel, Tezcaner, Fikrig, Ayral, Çirik, Türen, Pelin, Burç, Kuzekenani, Sunguroglu, Hizal, Harunoglu, Tatari, Zuvin, Kavrem, Sonad, Böke, Tomaç, Portakal, Akçam, Akyıldız, Kum, Mayor, Kerimol, Sözen, Azizoglu, Erzin, Açanal, Kolot, Atasayan, Kuday, Erpamir, Baç, İyitas, Kiykioglu, Dagsöz, Anak, Semi, Özin, Kunal, Seraç, Yalaza, Orik, Firat, Kuyumculu, Abdikoglu, Yakupoglu, İbrahimzade, Karaibrahimoglu, Talatpasaoglu, Özdemiroglu, Türkay, Ayaz, Özüren, Teksöz, Burduroglu, Keçeli, Kuyulu, Asaröz, Göçgil, Kaprali, Sönmez, Resimcioglu, Terzi, Koparal, Güdüm, Çandir, Dirim, Sarlak, Dogusoy, Elmastas, iriparlak, Korustan, Ökse, Çinardali, Altun, Altuntek, Altunel, Altuner, Altuntaş, Altuniş, Altunbay, Altunbaş, Çöloglu, Balin, Sadik, Geldigeçti, Çolak, Manyasli, Kadam, Eroyda, Tumanbay, Sinav, Batay, Yönder, Hoyi, Düzenli
ORDU’ya Sızan Sabataistler:
A-) Aytaç Yalman (KKK), Ali Fuat Cebesoy, Ali Fethi Okyar: İttihat ve Terakki Gen. Sekreteri, Cumhuriyetin İlk Millet Meclisi Başkanı, 2. Başbakan, İçişleri Bakanı, Adalet Bakanı, Serbest Fırka Kurucusu, Yarbay, Büyükelçi, Abdurrahman Nafiz Gürman: Orgeneral, 4. Genel Kurmay Başkanı, Temsilciler Meclisi Üyesi, Asım Gündüz: Orgeneral, Garp cephesi Kurmay Başkanı, Milletvekili, Ali Hikmet Ayerdem: Korgeneral, Milletvekili (1923-1924), Ali Nizami Paşa: Genelkurmay Başkanı (1881-1882), Ali Saip Paşa: (?- 1891) Serasker, Müşir, Tophane Nazırı, Vali, Ahmet Mazhar Paşa: (1824-1890) Vezir, Vali, Şehremini (Belediye Başkanı- 1881-1890), Abdurrahman Sami Paşa: İlk Maarif Nazırı (1857-1860) Maliye Nazırı A. Suphi Paşa ile yazar Sami Paşazade Sezai’nin babası, Ahmet Eyüp Paşa: (1883- 1923) Müşir (1873) Rus Savaşı Komutanı (1878) Vali, Ahmet Ağaoğlu (Agayef) Ünlü Türkçü, (Samet Ağaoğlu’nun da babası. Mocan Yalısı’nın sahibi Şevket Mocan, ünlü bir sağcı, ünlü bir mason ve DP milletvekili Şevket Mocan’ın karısı Sara Hanım, Nazım Hikmet’in teyzesi. Çocukları Ayşe, Dündar Baştımar’la evleniyor, diğer çocuk Rüya da Samet Ağaoğlu’nun oğlu Mustafa Kemal Ağaoğlu ile evleniyor. Daha sonra da Rüya Hanım İlhan Nebioğlu’yla evleniyor ve Londra’da oturuyorlar. Kemal Derviş, Londra’ya gittiğinde bu evde kalıyor.)
Ahmet Vefik Paşa: 197. Sadrazam (Dahiliye Nazırı, Elçi, Ayan üyesi, Maarif Nazırı, Evkaf Nazırı, İlk Meclisi Mebusan Reisi, Vali, Tarihçi, Yazar Dr. Tevfik Rüştü Aras: Dışişleri Bakanı (1925-1938) www.mason.org’dan tarihçeye tıklanırsa, bütün üyelerinin Sabetaycı olduğu Selamet Locası içinde olduğu görülecektir.) Akif Eyidoğan: Başbakan Yardımcısı, Milletvekili, Senatör, Vali; Demirel’in adamlarından, Ahmet Rasim Paşa: Vezir, Bahriye Nazırı (1879-1891) Vali, İstanbul Şehremini, Ali Fuat Başgil: Hukuk Profesörü, Senatör, Cumhurbaşkanı Adayı
B-) Bülent Ulusu, Bekir Sami Günsav: Kur. Albay, Kuvayı Milliye ve Tümen Komutanı
C-) Cemal Madanoğlu, Cemil Topuzlu: Nafia Nazırı (1920) İstanbul Şehremini (Belediye Başkanı, 1912-1914) ord. Prof. Dr. İlk Tıp Fakültesi Reisi (Kadıköy’de çok ünlü bir caddeye adı verilmiş), Cafer Tayyar Eğilmez: Tümgeneral, Trakya Kuvayı Milliye Komutanı, milletvekili
D-) Derviş İbrahim Paşa : (1817-1899) Serasker (Ordu Komutanı Vezir) Rumeli Komutanı, Bahriye Nazırı, Müşir (Mareşal) Vali
E-) Ebulula Mardin Medeni Hukuk Profesörü, Osmanlı Mebusu, Kazasker Mardini, Adliye Nazırı, Yusuf Sıtkı’nın oğlu, Necmettin Kocataş’ın damadı (mezarları yan yana), ünlü Mardin sülalesinin büyüğü
F-) Fahri Korutürk, Fethi Tevetoğlu, (General) F. Türüng, Fahrettin Rumbeyoğlu: Maarif Nazırı (1920) Tümen Komutanı, Müşir (Mareşal), Fahri Engin: Amiral, Donanma Komutanı, Ulaştırma Bakanı (1941-1943), Falih Rıfkı Atay: Mustafa Kemal’in yakını rolüyle, O’nun rakı ve karı düşkünü olarak algılanmasına ve sahte Kemalizm’in oluşmasına katkı sağlayan gazetecilerden. Mina Urgan’ın üvey babası. Kemalizm’in mihenk taşlarından
G-) Giritli Sırrı Paşa: Hekim İsmail Paşa’nın damadı, şaire Leyla Saz’ın eşi. (İsmail Hakkı Arar yani 12 Mart’ın Bakanı, Mustafa Kemal’in hekiminin, ölüm raporunu doktorun oğlu oluyor. Dedesinin ismi Mehmet Ali Ayni. Babaannesi Feride Hanım. Babaannesinin babası Giritli Sırrı Paşa. Giritli Sırrı Paşa’nın diğer çocuğu ünlü mimar Vedat Tek. Vedat Tek’in karısı Firdevs Dino. Giritli Sırrı Paşa’nın kardeşi Mustafa Nuri Bey, yani Rasih Nuri İleri’nin dedesi. Ali Neyzi, Nezih Neyzi, İsmail Arar da Sırrı Paşa’nın kızları tarafından torunlarından birkaçıdır. Aynı ailenin diğer kolları: Talu, Dino, Aybar, Madra, Aybar, Cebesoy, Ran)
H-) Hüseyin Hüsnü Paşa (1829-1894) Serasker, Müşir, Vali, Hasan Hüsnü Çakır: Ticaret Bakanı (1938-1941), Milli Savunma Bakanı (1948-1950, Milletvekili
İ-) İngiliz Mehmet Sait Paşa: İngiltere’de okuduğu için İngiliz deniyor. Müşir, Vali, Rasathane Müdürü, İbrahim Ethem Paşa: (1850-1926) Vezir, İsmail Müştak Mayokan: Yazar, milletvekili, Ermeni Kırımı Malta Sürgünü, İbrahim Sarım Paşa: (1801- 1853) 182. Sadrazam, İbrahim Hayrullah: Adliye Nazırı (1913-1915) Ermeni Kırımı Malta Sürgünü, Şeyhülislam Pirizade M. Sahip ile F. Hayrunisa’nın torunu
K-) Kazım Paşa : (1839- 1936) Müşir (Mareşal) Ordu Komutanı, Vali, Plevne Gazisi, Vali; Sadrazam Esat Paşa’nın kardeşi
L-) Lütfi Kırdar: Sağlık Bakanı (1957-1960) Milletvekili, İstanbul Vali ve Belediye Başkanı (1938-1949)
M-) Memduh Tağmaç: Orgeneral, 13. Genelkurmay Başkanı (1969-1972) daha önce Kara Kuv. Komutanı Muzaffer Göksenin: Orgeneral, Hava Kuv. Komutanı (1950-1953), Büyükelçi, Mehmet Sırrı Üke: (1886-1944 Selanikli, Tümgeneral, Tümen Komutanı, Milletvekili, M. Sabri Toprak: Tarım Bakanı (1925-1927), Milletvekili, Osmanlı Mebusu, Ermeni Kırımı nedeniyle Malta Sürgünü, Mürsel Bakü : Tümgeneral, İzmir’e giren Süvari Komutanı, Malta Sürgünü, Milletvekili, Macar Mehmet Hamdi Paşa: (1828-1896) Müşir, Mahmut Ethem Paşa (1830-1886) Müşir, Ayan Üyesi, Kaptanı Derya M. Ali Paşa’nın oğlu, Lofçalı Derviş İbrahim Paşa: (1817-1896) Müşir (1862), Serasker (1876) Dahiliye Nazırı,, Vali Rumeli Komutanı, M. Sabri Paşa (?- 1879) : Cihan Seraskeri, Müşir, Tophane Nazırı, Ticaret Nazırı, Vali, Manastırlı Salin Faik: Mutasarrıf, Divan Şairi, Mustafa Saffeti Ziya : Maliye Nazırı, Yazar, Protokol Genel Müdürü, Musa Saffeti Paşa’nın torunu. Mehmet Emin Yurdakul: Türkçü Şair, Vali, Osmanlı Mebusu, Milletvekili, Bahriye Nezareti Müsteşarı, M. Emin Çınar: Tümgeneral, İstiklal Savaşı Kahramanı, Tümen Kurmay Başkanı, Mehmet Esat Bülkat Paşa: Ordu Komutanı, Bahriye Nazırı, Korgeneral, Vehip Muhsin Batur (Hv.K.K.), Mehmet Celalettin Paşa : Maarif Nazırı, Bahriye Nazırı
N-) Nurettin Baransel: Orgeneral, 6. Genelkurmay Başkanı (1954-1955), Kara Kuv. Komutanı, Necdet Uran: Oramiral, 5. Deniz Kuv. Komutanı (1961-1968) Büyükelçi, Nazmi Topçuoğlu: Ticaret Bakanı, Milletvekili, Nazif Kayacık: Tümgeneral, Tümen Komutanı, İstiklal Savaşı Kahramanı, Nejat Şirel: Heykeltıraş, Mustafa Kemal’in çoğu heykelini yapan kişi, Güzel sanatlar Akademisi Müdürü, Ressam Avni Lifij’in kayınbiraderi, Neşet Ömer İrdelp: İç Hastalıkları Profesörü, binbaşı, yazar, İstanbul Üni. Rektörü (1933), milletvekili, (1934) Antropoloji Enstitüsü Kurucusu, Mustafa Kemal’in özel hekimi, Necmettin Molla Karataş: (1875-1949) Adliye Nazırı, Osmanlı Mebusu, vali, Şeyhülislam Turşucuzade A. Muhtar’ın oğlu, Ebulula Mardin’in kayınpederi, Nazım Nabizade: (1862-1893) Kur. Yüzbaşı, Harp Okulu Öğretmeni, şair-yazar.
O-) Osman Nuri Tufan: (1886-1944) Tümgeneral, Alay Komutanı, Orhan Seyfi Orhon: Beş Hececiler Şairi, gazeteci- yazar, milletvekili (1946-1950)
R-) Rauf Orbay, Ragıp Gümüşpala: Orgeneral, 10. Genel Kurmay Başkanı Adalet Partisi ilk Genel Başkanı, milletvekili, Recep Paşa (1842-1908): Müşir (1884), Harbiye Nazırı (1908), Rıza Tevfik Bölükbaşı: Filozof sanlı hekim, mebus, Maarif Nazırı (1918-1919) , döneminin bütün Mason Locaları’nın en büyük üstadı azamı
S-) Sedat Celasun, Suphi Gürsoytrak, Sadık Aldoğan: Tümgeneral, Milletvekili, Temsilciler Meclisi Üyesi, Millet Partisi Kurucusu, Sabri Paşa (?- 1879) Vezir, Zaptiye Müşiri, Rusumat Emini, Seyyit Bey: (? İzmir-1924) Adalet Bakanı (1923-1924) Osmanlı Mebusu, Ayan Üyesi, Hukuk Profesörü, Selahattin Adil Pasanoğlu: İstiklal Harbi’nde Tümgeneral, Ordu Komutanı, Seyit Ali Paşa: (?-1826) 171. Sadrazam, M. Reşit Paşa’nın eniştesi
Ş-) Şükrü Kanatlı Orgeneral: Kara Kuv. Komutanı (1951-1954) Jandarma Genel Komutanı (1947-1949), Şemsettin Sami Franşeri: GS Kurucusu Ali Sami Yen’in babası, Şakir Kesebir: İktisat Bakanı (1929-1930) (1937-1938), Milletvekili, Çocukları Şişi Terakki mezunu. CHP Edirne Milletvekili Erdal Kesebir’in dedesi, Şükrü Naili Gökberk
V-)Veli Rıza Paşa: (1842- 1908) Müşir, Harbiye Nazırı
Y-) Yusuf Ziya Paşa: Maliye Nazırı (1871, 1877 arası üç kez) Maarif Nazırı, Darüşşafaka Kurucusu (İstanbul Sevi’nin Darüşşafaka ile ilgili notları açıklayıcıdır.), Yakup Şevki Subaşı: Orgeneral, Ermeni Kırımı’ndan Malta Sürgünü,
Z-) Zekai Okan: Orgeneral, Genelkurmay II. Başkanı, Büyükelçi.
Sanat Dünyası:
A-) Abdülhak Hamit Tarhan, Altan Erbulak, Aziz Üstel, Ayşe Kulin, Ayten Gökçer, Aliye Berger, Azra Erhat, Ayten Alpman, Ayşe Gencer, Attila İlhan, Ajda Pekkan, Ali Rıfat Çağatay, Ali Uras, Arsen Gürzap, Aysel Gürel, Ahmet Adnan Saygun, Alpay, Arif Mardin, Ahmet Ertegün, Aziz Basmacı, Asuman Tuğberk, Ahmet Say
B-) Bülent Ersoy, Bülent Fenmen, Bora Gencer, Barış Manço, Bülent Ortaçgil, Bülent Tarcan, Behzat Butak,
C-) Cüneyt Gökçer, Cem Davran, Celal Sahir Erozan, Cenk Eren, Cem Mansur, Can Gürzap, Cemil İpekçi, Cüneyt Tanman,
Ç-) Çolpan İlhan, Çetin Tekindor, Çiğdem Talu,
D-) Duygu Aykal, Doğa Rutkay, Derya Alabora, Deniz Gökçer,
E-) Erman Kunter, Enis Fosforoğlu, Erdem Buri, Emin Ongan, Engin Noyan, Eser Noyan, Erkan Özerman,
F-) Filiz Ali Lazlo, Fazıl Say, Füreyya Koral, Faiz Kapancı,
G-)Gönül Yazar, Günseli Başar, Gürer Aykal,
H-) Hüseyin Kutman, Haldun Dormen, Halikarnas Balıkçısı, Halit Ziya Uşaklıgil, Halit Refiğ, Hüseyin Saadettin Arel, Hande Ataizi, Hüseyin Baradan, Hulusi Kentmen,
I-) Işıl Yücesoy,
İ-) İdil Biret,
K-) Kerem Alışık, Kenan Kalav, Köksal Engür,
L-) Levent Kırca, Leyla Saz, Leyla Gencer, Levent Yüksel,
M-) Müşfik Kenter, Mustafa Alabora, Mehmet Ali Alabora, Mehveş Emeç, Munis Faik Ozansoy, Mehmet Ali Erbil, Mete İnselel, Muazzez Tahsin Berkant, Müjde Ar, Mehtap Ar, Melih Kibar, Mısırlı İbrahim, Mahmud Celalettin Paşa, Mustafa Altıoklar, Meral Orhonsay, Mehmet Fehmi Tokay, Mükerrem Berk, Melike Demirağ, Mithat Fenmen, Metin Serezli, Metin Erksan, Muzaffer İlkar, Metin Bükey, Mustafa Denizli, Murat Özaydınlı, Meltem Hakarar, Muhip Arcıman,
N-) Neşe Erberk, Nevra Serezli, Nisa Serezli, Nermin Bezmen,
O-) Orhan Pamuk, Oya Başar, Orhan Gencebay, Osman Nihat Akın, Oya Küçümen, Okan Karacan, Okan Bayülgen, Oktay Rifat,
Ö-) Ömür Göksel, Özlem Savaş, Ömer Karacan,
P-) Peride Celal, Pakize Suda, Perran Kutman,
R-) Rutkay Aziz, Reşat Nuri Güntekin, Renan Fosforoğlu, Refik Kemal Arduman, Refik Talat Halman, Rakım Elkutlu, Rüçhan Çamay,
S-) Sevgi Soysal, Saltuk Kaplangı, Samim Değer, Semiramis Pekkan, Sibel Egemen, Selahattin Pınar, Selanikli Ahmet Efendi, Suna Kan, Semiha Berksoy, Sertap Erener, Selin Dilmen, Selin Toktay
Ş-) Şinasi, Şerif İçli, Şekip Memduh, Şanar Yurdatapan, Şemsi İnkaya,
T-) Tarkan, Turgut Boralı, Turgut Demirağ, Tülay German, Talat Artemel, Tuncel Kurtiz, Tuğrul Dağcı,
U-) Uğur Akdora, Ulvi Cemal Erkin, Ü-) Ümran Baradan, Ülkü Kuranel,
Y-) Yıldız Kenter, Yusuf Atılgan, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Yasemin Kozanoğlu, Yıldırım Gencer, Yesari Asım Arsoy, Yıldız Sertel, Yasemin Baradan, Yasemin Kumral,
Z-) Zeki Müren, Zeki Alasya, Zeliha Berksoy, Zihni Küçümen,
Akademisyen-Üniversite-Bilim Çevresi
A-) Ali Doğramacı (Bilkent Rektörü), Aykut Barka, Asaf Savaş Akat, Aydın Aybay, Ali Fuat Berkman, Ali Fuat Başgil, Ali Yar: Yazar, matematik Ord. Profesörü, Fen Fakültesi Dekanı, A.Korhan Binark: Dr. Marmara Üniversitesi, Ayhan Çavdar (TÜBA Kurucu Üyesi), Ahmet Taner Kışlalı
B-) Bülent Berkarda, Bülent Tanör, Bedri Ruhselman, Bülent Daver, Bedii Şehsuvaroğlu, Bülent Tarcan, Burak ERMAN (TÜBA Kurucu Üyesi), Bülent Baradan, Berna Moran
C-) Celal Şengör (TÜBA Kurucu Üyesi), Celal Göleli, A.M. Celal Şengör, Celal Esat Arseven, Cemil Sena Ongun, Cemal Arkon, Cihat İren, Cemi Demiroğlu, Cemil Topuzlu (Tıp Prof. İstanbul Belediye Bşk)
Ç-) Çağlar Keyder, Çetin Özek, Çiğdem Kağıtçıbaşı, (TÜBA Kurucu Üyesi)
D-) Duygun Yarsuvat, E-) Ender Berker, Erdoğan Alkin, Emre Kongar (medyada var aslında), Enver Ziya Karal, Erdoğan Şuhubi (TÜBA Kurucu Üyesi), Engin Bermek (TÜBA Kurucu Üyesi)
F-) Fatmagül Berktay, Faruk Erem, Fahir Erman, Faik Reşit Unat, Feza Gürsey, F. Mutlu Binark: Dr. Gazi Üniversitesi, Fahri Arel, Fethi İdeman (Rektör)
G-) Gazi Yaşargil,
H-) Hamdi Peynircioğlu, Halil Berktay, Hayrullah Örs, Haluk Şehsuvaroğlu, Hamit Dilgan, Hüsnü Göksel, Hasan Boduroğlu, Hasan Tahsin Ayni, Hasan Köni, Hulusi Behçet (Behçet hastalığını bulan, soyadını Atatürk verdi, Aşiyan), Hurşit Güneş
İ-) İhsan Doğramacı, İlter Turan, İlhan Lüten, İbrahim Necmi Dilmen, İbrahim Hoyi, İsmet Hikmet Ertaylan, İlhan Tekeli
K-) Kemal Gürüz, Kerim Erim, Kadri Raşit Anday (Tıp Prof. Melih Cevdet’in babası, Eczacı Mehmet Raşit Paşa’nın oğlu, Aşiyan),
L-) Leyla Neyzi
M-) Murat Belge, Mehmet Kiciman, Mete Tunçay, Mustafa Hulki Erem, Macit Gökberk, Metin Özek, Mustafa Santur, Münci Kapani, Mina Urgan, Muvaffak Akbay (Eski Ankara Hukuk Fakültesi Dekanı, şarkıcı Hümeyra’nın babası), Mustafa Hulki Erem, Metin Heper (TÜBA Kurucu Üyesi), Murat Sertel (vefat etti- TÜBA Kurucu Üyesi), Muammer Aksoy, Mazhar Osman Usman (UZMAN)
N-) Nilüfer Göleli, Nermin Abadan,
O-) Orhan Alsaç, Orhan Aldıkaçtı,
Ö-) Ömer Lütfü Barkan, Ömer İrdelp, Özdemir Nutku (Sevgi Soysal’ın ilk kocası)
R-) Reşat Garan, Ratip Berker, Razi Bel, Reşat Kaynar, Reşat D. Tesal, Rona Aybay, Reha Oğuz Türkkan
S-) Sulhi Dönmezer, Sıddık Sami Onar, Sahir Erman, Süheyl Ünver, Selçuk Erez, Selahattin Tandal, Suphi Ziya Özbekkan, Sami Gönensay, Sencer Ayata,
Ş-) Şerif Mardin
T-) Tahir Taner (Hukuk Fak. Dekanı, Neşet Paşa’nın damadı), Toktamış Ateş
U-) Uğur Alacakaptan, Ufuk Esin (TÜBA Kurucu Üyesi),
Ü-) Üstün Ergüder,
V-) Vehbi Eralp,
Y-) Yavuz Abadan, Yavuz Nutku (TÜBA Kurucu Üyesi)
Feyziyeliler Işıklılar Derneği Yönetim Kurulu:
Nurettin ERTÜRK Yön. Kur. Bşk, Gökay DALOĞLU Yetkili Başk. Yrd. İnci DENİZCİ Genel Sekreter, İnanç AKALIN Org Sor. Başk. Yar. Enver ÜNSAL Işıkev Sor. Bşk Yrd. Ahmet ÇINAR Üye Sor. Bşk. Yar. Çelik ÖZBİLEK Sayman, Batuhan ALİOĞLU Veznedar, Sinem ÇELEN Asil Üye, Emel FIRAT Asil Üye, Hülya OLGUNER Asil Üye, Azra BAYRU Yedek Üye, Eda DALOĞLU Yedek Üye, Emre MUTLUAY Yedek Üye, Önder KUYUMCU Yedek Üye, Cahit DEDEOĞLU Yedek Üye, Erhan TUNCER Yedek Üye, Sabiha GÖNCÜ Yedek Üye, Yenal DOĞAN Yedek Üye, Beste SİLAHÇI Yedek Üye, Ömer ŞAMLI Yedek Üye, Necmi DALMAN Denetim Asil, Hayri ÇINAR Denetim Asil, Burak KARACIK Denetim Asil, Bahri ALATLI Denetim Yedek, Eren ATAMAN Denetim Yedek, Murat ÖZTÜRK Denetim Yedek, Fahir GÖK 1999-2001 Geçmiş Dönem Başkanı,
Terakki Vakfı Okullarının Ünlü Mezunları
Ömer Madra, Ümit Meriç, Billurdeniz Seval (mankenlik ajansı sahibi), Gülçin Telci (gazeteci), Ali Nasuh Mahruki, Sedat Üründül, Reşit Emre Kongar, Barış Manço (10. sınıfa kadar Galatasaray Lisesi’nde okuyan Barış Manço babasının vefatının ardından, kendisi de bir Selanik göçmeni olduğu için Şişli Terakki Lisesi’ne geçerek oradan mezun olur), Şarık Hamza Tara, Halit Refiğ, İshak Alaton, Orhan Pamuk, Mazhar Efe Özal (1967 Ankara, Turgut Özal’ın oğlu), Yıldız Sertel, Mustafa Taviloğlu, Bekir Kutmangil, Prof. Dr. Can Gökdoğan, Prof. Dr. Aksel Siva, Doç. Dr. Umur Çorgar, Prof. Dr. Asaf Savaş Akat, Berna Yılmaz, Sevda Sabancı, Erkut Taşkın, Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu, Prof. Dr. Sema Kalaycıoğlu, Fatoş Aslı Ural (Selçuk Ural’ın kızı), Lütfi Emin Karaosmanoğlu, Mine Kantel Yıldız, Özlem Savaş (Tv sunucusu, oyuncu), İdris Kavala, Ogün Uluç, Çiğdem Subaşı, Candan Şimşek, Muzaffer Sürmeli, Fehmi Saltık, Cem İlhan, Ahmet Adil Tunca, Zahit Aydın Göğüş, İnci Selçuk, İrem Kalkavan, Yahya Murat Demirel (1967 Isparta), Murat Arman, Deniz Çupi (İslam Çupi’nin oğlu), Ahmet Zorlu, Alara Bezmen (Halil Bezmen’in kızı), Çiğdem Sabancı (Erol Sabancı’nın kızı), Esat Murat Serezli (Metin Serezli’nin oğlu), Hasan Nuri Tanla (Bülent Hasan Tanla’nın oğlu), Mehmet Yalçıntaş (Nevzat Yalçıntaş’ın oğlu), Abdullah Zaimoğlu (Rasim Zaimoğlu’nun oğlu), Salih Yavuz Uluğ, Sabetay Varol, Mehmet Erdem Yarsuvat, Fatma Necla Balkır, Halit Refik Refiğ, Hayri Erdoğan Alkin, Ahmet Bali, Emin Yalçın Öktem, Hülya Uğur (Tv’de hava durumu sundu).[2]
Siyasiler
Rahşan Ecevit, İsmail Cem, Tansu Çiller, Şükrü Sina Gürel, Ercan Karakaş, Bülent Tanla, Coşkun Kırca, Kemal Derviş, Câvid Bey, Nuri Conker, Ahmet İsvan, Osman Kibar, Hayrettin Erkmen, Turan Güneş, Sebâti Ataman, Emre Gönensay, Naim Talû, Salih Bozok, Aka Gündüz, Turhan Kapanlı, Mithad Şükrü Bleda, Sümer Oral, Ali Dinçer, Ekrem Alican, Cem Kozlu, Fatin Rüştü Zorlu, Sabiha Sertel, Ş. Hüsnü Değmer, Kıbrıslı Kâmil Paşa, Ahmed Vefik Paşa, Faik Nüzhet, Tayyibe Gülek,
Sinema-Tiyatro
Haldun Dormen, Hulûsi Kentmen, Ayhan Işık, Kenan Işık, Aziz Rutkay, Doğa Rutkay, Aziz Basmacı, Yıldız Kenter, Müşfik Kenter, Leyla Gencer, Halûk Bilginer, Memduh Yükman,
Televizyon
Ali Kırca, Ali Baransel, M. Ali Birand, Murat Birsel, Deniz Arman,
Bürokrasi
Gazi Erçel, Metin Yalman, Osman Olcay, Osman Kulin, Sadun Terem, Kaya Toperi, Gazi Yaşargil, S. Kâni İrtem, Onur Öymen, Özdem Sanberk, Hüseyin Poroy,
Gazeteciler
Güneri Civaoğlu, Cüneyt Arcayürek, Ahmed Emin Yalman, Nazlı Ilıcak, Cengiz Çandar, Canan Barlas, Altan Öymen, Örsan Öymen, Abdi İpekçi, Nail Güreli, Güngör Mengi, Yusuf Ziya Ortaç, Ali Sirmen, Aydin Emeç, Çetin Emeç, Ülkü Arman, Sedat Simâvî, Erol Simâvî, Ali Nâci Karacan, Nadir Nâdi Abalıoğlu, Yunus Nâdi Abalıoğlu, Ali Gevgilli, Ruhat Mengi, Leyla Umar, İlker Sarıer, Hasan Tahsin, Murat Birsel, Fazlı Necib, Necmi Tanyolaç, Yılmaz Çetiner,
Eğlence
Sezen Aksu, Nilüfer, Burak Kut, Neco, Sibel Egemen, Ciğdem Talu, Egemen Bostancı, Murat Arkan, Perran Kutman, Harika Avcı, Ozan Orhon, Işıl Özışık,
Serbest Meslek
Atilla Dorsay, Cemil İpekçi, Uğur Civelek, Yıldırım Mayruk, Muvaffak Benderli,
Karikatüristler
Cemal Nadir Güler, Semih Poroy, Ali Ulvi Ersoy, Altan Erbulak, Tekin Aral, Oğuz Aral, Piyale Madra, Bedri Koraman,
Sanayici – İşadamı
Nejat Eczacıbaşı, Bülent Eczacıbaşı, Feyyaz Berker, Feyyaz Tokar, Cem Boyner, Ali Koçman, Dinç Bilgin, Can Paker, Ömer Çavuşoğlu, Halil Bezmen, Dilber Ailesi, Rona Yırcalı, Selahattin Göktuğ, Fuad Sâdıkoğlu, Ferdi Vardarman, Öner Akgerman, M. Cemil Merzeci, Ziya Taşkent, Cem Uzan, Ali Koç,
Yazarlar
Hâlide Edip Adıvar, Orhan Pamuk, Yaşar Kemal, Muazzez Berkand, Nâzım Hikmet Ran, Azra Erhat, Vedat Nedim Tör, Yaşar Nâbi Nayır, Celal Sâhir Erozan, Emil Galip Sandalcı, Ali Cânip Yöntem, A. Hamid Tarhan, Şinasî,
Üniversite
Kemal Gürüz, Kemal Alemdaroğlu, Nermin Abadan-Unat, Sulhi Dönmezer, Talât Halman, Gündüz Gedikoğlu, Eser Karakaş, H.Veldet Velidedeoğlu, Sıddık Sâmi Onar, İlhan Arsel, Sâhir Erman, Bülent Tanör, Nur Serter, Tunç Erem,
Askerler
Çevik Bir, Ali Fuad Cebesoy, Am. Sait Halman, Tuğg. Halit Göktuğ, Yarb. Selim Soley, Tümg. Ömer Z. Dorman, Kur.Alb. Osman Köksal, Tümg. Sırrı Öktem, Gen. Cahid Tokgöz, Gen. Zeki Soydemir, Güven Erkaya, Refik Tulga, İsmail Toker.[3]
Eyvahhh…
Bu ülkede biz yabancı kalmışız. Kıyı köşe tutulmuş. Eğitimsiz ve bilgisiz, her şeye çabuk kanan araştırmayan okumayan yöneten değil yönetilmeye rıza gösteren bir toplum haline gelmişiz. Neyi hak ediyorsak ÖYLE YAŞAYACAĞIZ DEMEKTİR.
sonuç
Sonuçta öyle yada böyle dinsizler topluluğu hepsi.
BOĞAZ’DAKİ AŞİRET
Mahmut Çetin’nin 1997 yılında yayınlamış olduğu kitabında bir büyük ailenin İstanbul Boğazı kıyısındaki serüvenini anlatmaktadır. “Boğaz’daki Aşiret” isimli bu kitabında yazar Polonya göçmeni Yahudi asıllı bir yabancı ailenin, sülale boyutundaki Boğaz macerasını dile getirmektedir. Osmanlı İmparatorluğuna göç ettikten sonra Mustafa Celalettin Paşa adını alan Polonyalı Konstantin Borzecki merkezli Polonyalı Yahudi ailesinin Lehistan’dan kalkıp gelerek Osmanlı ülkesine yerleşmesi, İstanbul Boğazının kıyılarında kendilerine bir gelecek kurmaları, hem Osmanlı İmparatorluğunun hem de Türkiye Cumhuriyetinin tarihinde önemli bir yere sahiptir. Bu nedenle yazar kitabına Boğaz’daki aşiret adını vermiş ve bu sülalenin her alanda çıkardığı meşhur ve önemli kişilerin hayatını kitabiyle Türk kamuoyunun dikkatlerine sunmuştur. Boğaz’daki Aşiret zaman içerisin de büyüyerek her alanda önemli insanlar yetiştirmiş ve Türk devletlerinin yaşamında önde gelen bir yere sahip olmuştur.
1848 ihtilalleri Avrupa ülkelerini yakından sarsarken Avusturya, Macaristan İmparatorluğu ile beraber Lehistan krallığında da devrimci gelişimler olmuş ama kısa süren karışıklık dönemlerinden sonra krallar tahtlarına sahip çıkınca, Fransız ihtilalini gerçekleştiren kadrolar gibi saltanat ve hükümdarlık yönetimlerine son vermek isteyen devrimci kadrolar, kendi ülkelerinde bir devrimle ulus devlete geçebilmenin kavgasını yapmışlar ama başarısız kalınca, ülkelerini terk eden Osmanlı imparatorluğuna sığınmışlardır. 1830 ihtilalleri daha çok bir ulus devlet kurmaya dönük olmasına rağmen 1848 ihtilallerinde sosyalist düzen arayışları öne çıkmıştır. Ne var ki, bu gibi devrimci girişimler sonuçsuz kalınca elebaşları Osmanlı ülkesine demir atarak canlarını kurtarmışlardır. Konstantin Borzecki ve sülalesi de bu dönemde ülke değiştirmişler ve Mustafa Celalettin Paşa sülalesi konumuna gelmişlerdir. Asya ve Avrupa kıtaları arasındaki merkez bölgedeki devlet olduğu içindir ki, Osmanlı İmparatorluğu döneminde ve daha sonra da göç eden aileler, isim değiştiren sülaleler ve dinlerinden ya da etnik kökenlerinden dönen zengin ye aydın kesimler fazlasıyla görülmüştür. Rus işgali sonrasında Polonya’dan kaçan başka bazı aileler de Beykoz’un arkalarında Polonezköy’ü kurarak bu bölgeye yerleşmişlerdir.
Boğaz’daki Aşiret bir buçuk yüzyılı geçen zaman diliminde, Osmanlı ve Türk devlet yaşamında bir çok önemli kişiyi Türkiye’ye kazandırmıştır. Mustafa Celalettin Paşa’nın oğlu Hasan Enver Paşa, Nazım Hikmet, TKP kurucusu Zeki Baştımar, Orgeneral Turgut Sunalp, yazar Refik Erduran, Oktay Rıfat, Samih Rıfat gibi yazarlar, Orgeneral Ali Fuat Cebesoy, Mehmet Ali Aybar, Rasih Nuri İleri, Nihat Sargın, Celal Nuri İleri, Suphu Nuri İleri, Abidin Dino, Namık Kemal, Abdin Paşa, Numan ve Nermin Menemencioğlu, Halikarnas Balıkçısı, Şirin Devrim, Prof.Dr .Suna Kili, futbolcu Sabri Dino, Ali Niyazi ve benzeri bir çok tanınmış isim, Borzenski sülalesinden gelen Polonya asıllı olup, daha sonraları Boğaz’daki Aşiret üyeleri olarak Türk toplum ve siyaset yaşamında önde gelen roller oynamışlardır. İmparatorluktan, Cumhuriyete geçerken ve Batı dünyasından modernizm Türkiye’ye gelirken, bu gibi göçmen ve dönme ailelerin öncülük ve taşıyıcılık görevi üstelendikleri görülmüştür.
Boğaz’daki Aşiret, bir kitabın adı ve o kitaba adını veren bir ailenin tanımlamasıdır ama, günümüzde İstanbul Boğazının kıyılarında yaşayan beş bin aileye verilen ortak isim haline de gelmiş durumdadır. TÜSİAD’a üye olan beş yüz zengin işadamı aileleriyle beraber yaşadığı İstanbul Boğazı o kesimin akrabalarıyla birlikte zaman içerisinde yeni bir Boğaz Aşireti yaratmıştır. Boğazın kıyısını yalayan sulara kapısı açılan yalıların sahipleri ile İstanbul Boğaz’ının en güzel manzaralarına sahip o tepelerin üslerindeki villalarda yaşayanlar, günümüzün Boğaz Aşiretinin uzantılarıdır. İstanbul Boğazı gibi cennet bir bölgeyi kendi aralarında parselleyenler, Boğazların korunmasıyla ilgili mevzuatı hiçe sayarak, her geçen gün daha fazla yayılmaktalar, dönem dönem aldıkları inşaat izinleriyle, dükalıklarını pekiştirmektedirler. İstanbul’u aynı zamanda borsa ve sermaye merkezi konumuna getiren Boğazdaki yeni aşiret, İstanbul üzerinden bütün Türkiye’yi yönetebilmenin arayışı içindedir. Sahip oldukları para gücüyle önlerine çıkan her şeyi satın almaktan çekinmeyen Boğaz Aşireti, aynı zamanda bütün basın ve medya organlarını da satın alarak, özel çıkarları doğrultusunda bunları kullanmaktan çekinmemektedirler. Para gücü medya gücüne dönüşürken, aynı zamanda siyaseti yönlendirmekte ve aşiretin çıkarlarına uygun düşen yeni siyasi modeller ya da politikalar, Boğaz kıyısındaki yalılardan ortaya çıkmaktadır. Aşiret, Boğaz kıyısında rüzgarların serinliğinde, kendisini serin devlet olarak derin devletin yerine koymakta, insanın kanını donduran bir çok uçuk fikir ya da öneri, Boğaz Aşiretinin çıkarları doğrultusunda serin devletin üyeleri tarafından serin kanlıkla dile getirilerek savunulabilmektedir. Borzensky sülalesi ile başlayan bu gelenek yeni transfer edilen yeni yetme zenginlerle desteklenmekte ve giderek Türkiye Cumhuriyetinin geleceği ile oynamaya kadar varan sorumsuzluklar ağı, kıyı boyunca genişlemektedir. Türk milletinin ve devletinin açıkça kaderini belirleyen kararlar Boğaz kıyısında alınmakta, daha sonra bu kararlar patronlar aracılığı ile siyaset sahnesindeki aktörlere dikte edilmektedir.
İstanbul Boğazında yaşayan beş bin zengin aile Boğazdaki Aşiret olarak, Türk milletinin ve devletinin kaderini belirleme hakkını ve yetkisini açıkça kendisinde görebilmektedir. TÜSİAD üyesi beş yüz zengin işadamının ötesinde, bunların yerli ve yabancı ortakları da devreye girmekler ve aşiret bağları para ilişkileriyle giderek genişlemektedir. Bu durum, Boğazdaki Aşiret üzerinde fazlasıyla heyecan yaratmakta ve zamanla kendilerini Bizans ya da Osmanlı İmparatorluğunun merkezinde hissettirmeye başlamaktadırlar. Emperyalizm, bu durumu fark edince hemen Yeni Bizans, Yeni Osmanlı projelerini, Boğazdaki Aşireti taşeron yerine koyarak gündeme getirmiştir. Her türlü ortaklığa razı olan aşiret mensupları, bu projelerin kendi ülkelerinin ulusal çıkarına uygun olup olmadığına dikkat etmeden, dışarıdan gelen bütün önerilere balıklama atlamakta ve yabancıların Türkiye’deki temsilciliğini hiç kimselere bırakmamaktadırlar. Para gücü ve ortaklıklar her türlü hedefi ve bu yoldaki girişimleri mubah hale getirmektedir. Bir anlamda vahşi kapitalizmin Makyavelist yol ve yöntemleri, Boğazdaki yeni yetme aşiret için geçerli olmakta, yabancıların emperyalist ya da Siyonist önerilerine bile hemen angaje olmaktadır. Boğazın iki kıyısını sarmış olan para babalarından oluşan yeni kapitalist aşiret her yönü ile mütareke İstanbul’unu günümüzde başarıyla temsil etmektedir.
Mütareke İstanbul’u teslim olan başkent demektir. Birinci Dünya Savaşı sonrasında İngiliz donanmasının İstanbul Boğazına girmesiyle birlikte, Boğazdaki aşiret ve benzerleri hemen teslim olmuşlar ve İngiliz ya da Amerikan mandası altında yeni bir Bizans İmparatorluğunu, Almanya ve Rus saldırılarına karşı gerçekleştirmek için çaba göstermişlerdir. Rumlar İngiliz. Ermeniler, Fransız mandası ararken, Yahudiler de geleceğin müstakbel İsrail projesini gerçekleştirebilmek üzere, Amerikan mandası peşinde koşmuşlardır. Mütareke İstanbul’u aslında; gayrimüslim kimliğinin öne çıktığı, Türklüğü ve Müslümanlığın devre dışı bırakıldığı bir işbirlikçiliğini gerçekleştirmiştir. Mütareke İstanbul’u geleneği bugün Boğaz’daki Aşiret aracılığı ile İstanbul’da devam etmektedir. Dün Ulusal Kurtuluş Savaşının önderi Mustafa Kemal’e çapulcu diyen Mütareke İstanbul’unun teslim olmuşları, bugün de Türkiye’nin çıkarlarını savunan milliyetçileri ve de ulusalcıları gericilik ya da faşistlikle suçlamakta ve böylece kendi liberal işbirlikçiliklerini mazur göstermeğe çalışmaktadırlar. Basın ve medya köşelerini sermayeye satılarak dolduran, bunların temsilcileri ekonomik çıkarlar uğruna ulusal çıkarları devre dışı bırakabilmenin yollarını aramaktadırlar.
İstanbul Boğazı’nın güzelliklerini, sahip oldukları para gücüyle satın alan Boğaz’daki Aşiret, yine para gücüyle Türkiye’yi ve Türk milletinin kaderini, uluslararası tekelci sermayenin desteği ile satın almağa çalışmaktadır. Misakı Milli sınırları içinde yaşayan Türk ulusunu tanımazlığa gelen, kozmopolit bir yapı içinde yeniden bir Bizans oluşturma özlemindeki misyoner kuruluşlarıyla ortak çalışmaları gündeme getiren Boğaz’daki gayrimüslim Aşiret’in, Türkiye Cumhuriyeti’nin kaderi ile oynamağa hakkı yoktur. Türk ulusunun bir milli kurtuluş savaşı vererek kurduğu Türk devleti, Yani Bizans özlemi içindeki misyoner kuruluşlarının çalışmalarının oyun alanı değildir. Çok uluslu şirketlerin önderliğinde gündeme gelen yabancı dayatmalarının giderek Türkiye’ye egemen olmasında, Boğazdaki Aşiret fazlasıyla taşeronluk yapmaktadır. Bu durum da Türkiye’nin ulusal çıkarlarına açıkça ters düşmektedir. Bir anlamda Boğaz’daki Aşiretin çıkarları ile Türk milletinin ulusal çıkarları birbiriyle ters düşmektedir. Boğaz’daki Aşiret Türklüğü ve Türk olmayı reddetmiş ve tıpkı eskisi gibi Bizans döneminin kozmopolit yapısı içinde, gayrimüslim bir kimliğin geleceğini aramıştır. Boğaz’daki Aşiret’in, Ulusal Kurtuluş Savaşını küçük gören, Türk milletini dışlayan, Ankara’daki Türk devletini yok sayan olumsuz tutumları davam ettiği sürece, Türkiye’de yaşayan insan topluluğunun ulusal bütünleşmesini gerçekleştirmek son derece zor olacaktır.
Küreselleşme dönemiyle birlikte, Boğaz’daki Aşiret’in tarihten gelen gayrimüslim ve gayri Türk tutumu, giderek yükselme göstermiştir. Sahip oldukları para gücüyle, İstanbul basınını Bizans medyasına dönüştürmüşler ve her yönü ile Türkiye’nin ulusal kimliği ile ulus devletine saldırıyı, bir alışkanlık haline getirmişlerdir. Kendi içlerinden seçtikleri bazı temsilcileri ya da para ile satın aldıkları bazı Türk vatandaşlarını siyasete yönlendirerek onları finanse etmişler ve son dönemlerde anti ulusal siyasetinin oluşmasında, emperyalist merkezlerle birlikte Boğaz’daki Aşiret ortak hareket etmiştir. Basın ve medya ile halkı uyuşturma dönemi artık son noktasına gelmiştir. Eskisi gibi kapitalist sistemin çıkarları doğrultusunda halkı uyutamayacağını gören Boğaz’daki Aşiret mensupları, Türkiye’yi bir iç çatışma ortamına sürükleme senaryolarını destekleyerek, kapalı toplantılarda halkın bilinçlenmesini sağlayan demokrasiye karşı çıkarak, sermaye çevrelerinin çıkarlarını koruyacak ve onlara bekçilik yapacak bir diktatörlüğün arayışı içine girmektedir. Türk ulusu; Cumhuriyet devleti ve demokrasi rejimi ile kendi geleceğini güvenceye alma çabası içindeyken, Boğaz’daki Aşiret’in kendi zenginliklerinin peşinde koşması ve bunların korunması için bekçilik yapacak bir diktatörlüğün arayışı içine girmesi, yine Türkiye’nin ulusal çıkarlarına ve Türk demokrasisine ters düşen bir durumdur. Misakı Milli sınırları içinde, Boğaz’daki Aşiret’in değil ama Türk milletinin ulusal egemenliği geçerli olmalıdır. Önümüzdeki dönemde; ya Türk milleti yeniden egemen olacak ve Boğazdaki Aişret’in çıkarları sınırlanacak ya da Boğazdaki Aşiret, küresel sermaye ile ortaklık içerisinde hegemonyasını artıracak, bunun sonunda Türk devleti ve milleti sıkıntı çekmeye devam edecektir. Türk devletinin güçlenmesi ve Türk milletinin mutlu bir düzene kavuşa bilmesi için; Boğaz’daki Aşiret’in anayasa ve yasal çerçevede denetim altına alınmalıdır
BOĞAZ’DAKİ KABİLELER ÇATIŞIR MI?
İstanbul’daki Afrika Zirvesi’ne katılan Togolu bir diplomatın sorusu, Mahmut Çetin’in “BOĞAZ’DAKI AŞIRET ” kitabını hatırlattı.
Hürriyet’ten Zeynep Gürcanlı’nın haberine göre Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Çırağan Sarayı’nda heyet üyelerine Boğaz’ı gösterip, “Burası Avrupa kıtası, karşı taraf ise Asya” dedi. Afrika zirvesine katılan delegelerin pek çoğu, İstanbul’un iki kıta üzerinde kurulduğunu bilmediğinden, bu açıklamaya çok şaşırdı. Togolu bir diplomat, “Ben bunu bir nehir sanıyordum” derken, bir başkası sorduğu soruyla, Türk heyetini şoke etti:
“Karşı kıyıdaki kabile ile buradaki iyi anlaşıyorlar mı? İki yaka çok yakın, aralarında çatışma, savaş falan çıkmıyor mu?”
***
Türk heyetinin şok olmasını ben anlayamadım. Togolu diplomat, farkında olmadan gerçeği söylemiş. Mahmut Çetin’in tespitlerine göre BOĞAZ KIYILARINDA YAŞAYANLAR,
-“Konstantin’in Çocukları,
-Detrois’in Çocukları,
-Sotori’nin Çocukları,
-Topal Osman Paşa –
-Namık Kemal kanadı” değil midir?
Özellikle
Türk solu, buradan çıkmış değil midir?
Kitapta
-“Ali Fuat Cebesoy’dan
-Nâzım Hikmet’e,
-Oktay Rifat’tan
-Refik Erduran’a,
-Rasih Nuri İleri’den
-Ali Ekrem Bolayır’a,
-Zeki Baştımar’dan
-Sabahattin Ali’ye,
-Numan Menemencioğlu’ndan
-Abidin Dino’ya uzanan ilginç akrabalık zinciri. -Polonez,
-Hırvat,
-Alman,
-Macar ve
-Rum kökenli meşhurların, yerlilerle evliliklerinden oluşan ’BOĞAZ’DAKI AŞIRET’IN, BATILILAŞMA tarihinde oynadığı roller” anlatılıyor.
***
Bunların arasına sonradan girenler, devletin “yarattığı” birkaç “milyoner” ile UYUŞTURUCU ZENGINLERINDEN ibarettir.
Boğaz kıyılarını, EGE ve AKDENIZ SAHILLERINDEKI OTELLERLE BIRLIKTE DÜŞÜNÜRSENIZ **“UYUŞTURUCU ZENGINLERI”** iddiamız ORTADA KALMAZ!
10 yıldan fazla oldu. Polisle ilgili bir yazı dizisi hazırlıyordum. Makamında görüştüğüm bir EMNIYET GENEL MÜDÜR Yardımcısı,
“TURGUT ÖZAL DÖNEMINDE YAPILAN TURIZM YATIRIMLARININ HEMEN HEMEN TAMAMI **”KARA PARAYLA,**” YANI **”UYUŞTURUCU”** PARASIYLA YAPILMIŞTIR ” demişti.
O TURIZM YATIRIMLARINI YAPANLAR
**”NEREDE OTURUYOR**” DERSINIZ?
Ve çok partili düzene geçildiği andan itibaren SIYASI PARTILERI de BOĞAZ’DAKI AŞIRETLER GÜTMÜYOR MU ?
Diyeceksiniz ki öyleyse aralarında niçin zaman zaman kavga ediyorlar?
Ne kavgası, baksanıza birinin önü tıkandığında öbürü açıyor. Siz bakmayın Tayyip Bey’in Kasımpaşa çocuğu olmasına! AKP’yi kurarken ilk olarak TÜSİAD’ın desteğini almadı mı? Ara sıra KAVGA ÇIKIYORSA RANTI paylaşamadıklarındandır.
Şimdi BOĞAZ’DAKI AŞIRET, TÜRKIYE’YI YABANCI SERMAYEYE TESLIM EDIYOR.
İslâmcı denilen ve yeni oluşturulan sermayeyle aralarında bir kavga çıkabilir. İnşallah öyle olur. Çünkü AKP aşiretinin devlet ihaleleriyle zengin ettiği kişilerin kara parayla işi yok. Her ne kadar düşüncelerinde millilikten eser kalmadıysa da yapısal olarak milli sermaye sayılırlar!
Sanık, mahkûmu affeder mi?
Hukuk tarihinde, aynı suçtan yargılanan iki kişiden birinin devlet başkanı, diğerinin siyasi yasaklı ve mahkûm duruma düştüğü tek örnek Türkiye’de yaşanmıştır. Ve sonuçta devlet başkanı konumundaki kişi, iddianameye göre “suç ortağı” olduğu kişiyi affetmiştir. Bu da hukuk tarihinde bir ilktir. Hukuk fakültelerindeki ceza hukuku hocaları, öğrencilerine bu garabeti hukuk diye anlatabilecek mi?
Estetik cerrahın suçu!
Bir manken Tansu Çiller’e benzemek için estetik ameliyat oldu ve hemen sonrasında yaptığı televizyon programından kovuldu. Bence bu mankeni ameliyat eden doktor yargılanmalıdır. Kadın bir bunalım geçiriyor ve bu yüzden yüzünü değiştirmek istiyor. Estetik cerrah onu psikiyatri servisine göndermesi gerekirken ameliyata alıyor! Bu işin bir hukuku yok mu?
http://www.yenicaggazetesi.com.tr/mobi/bogazdaki-kabileler-catisir-mi-4881yy.htm
ÜÇBİN AİLE’NİN BOĞAZ SALTANATI
ÜÇBİN AİLE’NİN BOĞAZ SALTANATI
Üçbin 3000 Aile denilince akla Anadolu’nun üstüne 150 yıldır çöreklenmiş Siyonist-Batıcı sermaye ve kapitalist sistemin denetimi altındaki medya ile bürokrasiye kadar saltanat kurmuş Selanik Dönmeleri ve bunların saltanatından nemalanan küçük bir “azınlık” kesim gelmektedir. Ve yine Üçbin aile deyince akla Osmanlı’dan miras ne varsa yağmalayan, kendinden öncekilerin emek ve ürünlerini “padişahlık-saltanat” diye aşağılayıp kendi saltanatlarını, kendi imparatorluklarını kuran ve her daim bu saltanatlarını sürdürmek için milletin kanı – ekmeği ve emeğine göz diken Yalı imparatorları gelmektedir.
Türkiye’nin iç pazarını sömürerek aşırı zengin konuma gelen üç bin civarındaki aile kuruldukları boğazdaki yalılardan milletin kanını emmeye, fildişi kulelerinden seyre doyamadıkları Anadolu’yu, bostan korkuluğu gibi kel-çorak bırakmaya gayret etmektedirler.
Akit gazetesinden Atilla Özdür ağabeyimiz bu üçbin ailenin serüvenine şöyle değiniyor: “Boğazdaki aşiretin kökeni Cumhuriyet`in ilk günlerine dayanır. Asyalı, Hindistanlı Müslümanların Hilafet ordusuna gönderdikleri savaş yardımının İstiklal Savaşı sonrasında elde kalan bakiyesiyle sermayesine katkıda bulunulan İş Bankası etrafında halkalanmış `iş bitirici-aferist` takımın ikinci üçüncü nesil çocuklarının toplamı, beş altı bin kişiyi ya geçer ya geçmez… Türkiye`deki hukuk, bu aşiretin yararına, çıkarına su taşıyan bir aşiret hukuku. Şimdi bu aşiret hukukunun açık kapılarından yabancılar da istifade yollarını arıyorlar, buldular ve kullanıyorlar da.”
Ara vermeden Prof. Dr. Anıl Çeçen Yankı Dergisi’nde bu üçbin aileden bahsederken ilginç bir noktaya temas ediyor, ona bakalım ve devam edelim: “TÜSİAD’a üye olan beş yüz zengin işadamı aileleriyle beraber yaşadığı İstanbul Boğazı o kesimin akrabalarıyla birlikte zaman içerisinde yeni bir Boğaz Aşireti yaratmıştır. Boğazın kıyısını yalayan sulara kapısı açılan yalıların sahipleri ile İstanbul Boğaz’ının en güzel manzaralarına sahip o tepelerin üslerindeki villalarda yaşayanlar, günümüzün Boğaz Aşiretinin uzantılarıdır.(…) Sahip oldukları para gücüyle önlerine çıkan her şeyi satın almaktan çekinmeyen Boğaz Aşireti, aynı zamanda bütün basın ve medya organlarını da satın alarak, özel çıkarları doğrultusunda bunları kullanmaktan çekinmemektedirler. Türk milletinin ve devletinin açıkça kaderini belirleyen kararlar Boğaz kıyısında alınmakta, daha sonra bu kararlar patronlar aracılığı ile siyaset sahnesindeki aktörlere dikte edilmektedir. İstanbul Boğazı’nın güzelliklerini, sahip oldukları para gücüyle satın alan Boğaz’daki Aşiret, yine para gücüyle Türkiye’yi ve Türk milletinin kaderini, uluslararası tekelci sermayenin desteği ile satın almağa çalışmaktadır.”
Hadisenin çapı oldukça geniş ve derin. Bu sebeble biz işin sadece bir yönüne, Cumhuriyetin ilk dönemlerinden başlayarak “yağmalanan tarihi yalıların” şimdi ki sahiplerine bakacağız.
“Boğaz’a nazır evlerde oturmayı tercih eden iş dünyasının isimleri, Bebek, Tarabya, Kuruçeşme, Kanlıca, Yeniköy, Çengelköy gibi semtlerde yoğun olarak yaşıyorlar. İşadamlarının oturduğu yalı ve köşklerinin değeri 10 milyon dolardan başlayıp 150 milyon dolara kadar çıkıyor. Boğaz’da en çok yalı sahibi olan aile 17 yalı ile Sabancılar. Boğaz’da beş yalısı bulunan Yalçın Sabancı, ailenin en fazla yalıya sahip üyesi. Koç ve Kibar Aileleri’nin de üçer tane yalısı bulunuyor. Yalıların yanı sıra tercihini son yıllarda yapılan ultra lüks villa ve rezidans tarzındaki evlerden yana kullanan isimlerin sayısında da artış var. İş dünyasının isimleri tatillerini ise, Bodrum, Göcek, Ayvalık gibi tatil beldelerindeki yazlıklarında geçiriyorlar.”
Boğaziçi kıyılarını süsleyen ve her biri küçük bir sarayı andıran yalılar, Türkiye’nin ünlü isimlerini barındırıyorlar. Beylerbeyi’nin en gösterişli yalılarından biri olan Hasip Paşa Yalısı, uzun yıllarNazım Kalkavan’ın ikametgahı olarak kullanıldığından Kalkavan Yalısı olarak da anılır. Yalının şu anki sahibi ise merhum iş adamı Sakıp Sabancı’nın ailesi.
Birkaç hissedara ait olan Kandilli’deki Kıbrıslı Yalısı’nın üçte birinde Alev-Halis Komili çifti, kalan diğer üçte birlik bölümlerde ise Ömer Üründül ve Dirvana Aileleri oturuyor.
Kandilli Göksu Caddesi’nde yer alan en önemli yalılardan biri Kont Ostrorog Yalısında, 1975 yılına kadar yalıda Leon Ostrorog’un ailesi oturmuş daha sonra Rahmi Koç yalıyı satın almış ve tarihten sonrada yalı ‘Rahmi Koç Yalısı’ olarak anılmaya başlamıştır.
Bir başka yalıda Marki Ahmet Necip Bey yalısı. Yalının 1978’den bu yana sahibi iş adamı Erdoğan Demirören’dir. Bir dönemin ünlü dezonformisti Cem-Ümit Boyner çifti ise Kanlıca’daki yalılarında yaşıyor
Beykoz’daki Nuri Paşa Yalısı 1895 yılında yapıldığı tahmin ediliyor. Bir dönem CHP milletvekili Muhlis Ermenin sahibi olduğu yalının son sahibi Rahmi Koç’tur. Ancak yalıda Rahmi Bey’in büyük oğlu Mustafa Koç oturmaktadır. Bülent-Oya Eczacıbaşı çifti, 1989’dan bu yana Yeniköy sahil yolunda Hollandalılar Yalısı adıyla bilinen beyaz köşkte oturuyor. Eczacıbaşı çifti zaman zaman Trabya’daki villalarında da ikamet ediyor.
Çengelköy’deki Sadullah Paşa Yalısı, 1770 yılında inşa edilmiş. Hem iç mimarisi hem süslemeleri hem de yeri göz önünde bulundurulduğunda, Boğaz’ın en kıymetli yapılarından biridir. Günümüzde Tek-Esin Vakfı’na ait olan yalı, bir dönem kiracısı bulunan Ayşegül Tecimer sayesinde çok ünlenmiştir.
Ahmet Afif Paşa Yalısı 1983 yılında Kemal Uzan’a geçen yalı, Uzan Grubu’nun borçları sebebiyle TMSF’ye geçer. Yapılan satış sonucunda Akbank Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı, yalıyı 58 milyon liraya satın aldı. Böylece Suzan Sabancı Boğaziçi’nde iki muhteşem yalının sahibi olmuş oldu. Diğer Sabancıların yalıları buna dahil değil, tıpkı Koç’lar gibi… Misal;
Yeniköy’deki Tahsin Bey Yalısı’nın yerinde önceden Sağır Ahmet Bey Yalısı varmış. Burası Abdülaziz döneminde Jön Türkler’in en önemli karargahlarından biriymiş. Son olarak Erol Aksoy’un sahibi olduğu yalı, Aksoy’un borçları yüzünden TMSF’ye devroldu. Sonra da 22 trilyon liraya Suzan Sabancı Dinçer-Haluk Dinçer çiftine satıldı.
Zarif Mustafa Paşa Yalısı, 18’inci yüzyılın başlarında yaptırılan yalı, adını 1848’de yalının sahibi olan Zarif Mustafa Paşa’dan alır. Toplam 1.921 metrekare arsası bulunan yalının bugünkü sahibi ise Demsa’nın sahibi Demet Sabancı Çetindoğan.
Rasim Ferit Talay Yalısının bilinen ilk sahibi Dr. Rasim Ferit Talay’dır. Talay, İstanbul işgal altında iken Minber Gazetesi’ni çıkarmıştır.Talay ve Atatürk’ün dostlukları ömür boyu sürmüştür. Atatürk’ün, İstanbul’a geldiğinde kimi zaman Yeniköy’deki bu yalıda kaldığı bilinir. Yalı, Talay Ailesi’nden sonra 1960 yılında Mesadet Manioğlu’na geçmiş, 1981 yılında ise Özer Uçuran Çiller veTansu Çiller çifti tarafından 10 milyon liraya satın alınmıştır.
İkiz Yalılar, İstanbul Boğazı’nın en gösterişli modern yalılarındandır.Yalıların sahibi ise Yalçın ve Kaya Sabancı’dır. Ve son olarak 19’uncu yüzyıl sonlarında yapıldığı tahmin edilen Vaniköy’deki Anadolu Kazaskeri Necmettin Efendi Yalısının sahibi ise Akfil Holding’in ortağı Ender Mermerci. Vaniköy’ü tercih edenlerden biride Murat Ülker Türkiye’nin en zengin işadamları arasında bulunan Ülker Holding’in patronu Murat Ülker, oturmak için Anadolu yakasını tercih eden işadamları arasında. Ülker’in Üsküdar Vaniköy’de yalısı, Çamlıca’da köşkü bulunuyor. Bir diğer Vaniköy sakini ise Ali Ağaoğlu, trilyonluk arabaları ile gündeme gelen Ağaoğlu’da milletin kanını emdikten sonra Vaniköy’de keyif sürenlerden.
Ferit Şahenk ise Beykoz Çubuklu’da malikânesiyle Emirgan ve Bebek’te ki köşkü arasında mekik dokuyor. Ali Ağaoğlu Vaniköy’deki yalısında otururken Ahmet Nazif Zorlu Boğaz’da Hisar üstünde restore ettirdiği eski bir köşkte yaşıyor. Ali Kibar ise Kuzguncuk’taki Madam Ağavni Muratyan Yalısı’na sığmayıp üstüne birde Rumelihisarı’ndaki Ferhan Baras Yalısı’nda keyf sürüyor. Mudo’nun sahibi Mustafa Taviloğlu, Anadoluhisarı’nda kendisiyle aynı adı taşıyan yalısında oturuyor
3 milyar doları bulan kişisel servetiyle Türkiye’nin en zengin işadamı olan Hüsnü Özyeğin’in Bodrum- Gündoğan’da lüks bir villası bulunuyor. Özyeğin’in oğlu, Fiba’nın veliahtı Murat Özyeğin eşi Edvina Özyeğin’le Bebek’te yaşıyor. Murat Özyeğin’in Çengelköy’de de evi var. Murat – Edvina Özyeğin çifti bazı zamanlar New York’taki evlerinde de kalıyor. Hüsnü Özyeğin, oğlu Murat Özyeğin için yaklaşık iki yıl önce New York’tan 6 milyon 500 bin dolar ödeyerek 3 yatak odalı ev satın almıştı.
2.6 milyar dolarlık servetiyle Türkiye’nin en zengin üçüncü ismi olan Enka’nın patronu Şarık Tara, yıllardır Bebek Ayşe Sultan Korusu’ndaki villasında oturuyor. Yeniköy Yol Yalısı’nın da sahibi olan Tara, iki çocuğundan biri olan Leyla Tara Suyabatmaz için bu yalıyı satın almıştı. Yalı iki dönüm bahçe içinde yer alıyor. Kıstak Adası’nın da sahibi olan Tara, kızı Leyla’ya doğum günü hediyesi olarak 4 milyon dolara bu adayı almıştı. Eşek veya Orak Adası olarak bilinen Kıstak Adası, 56 bin metrekare büyüklüğe sahip. Sezai KIRLANGIÇ – Baran Dergisi 295. Sayı
Dönmeler
Yani bu dönmeler de olmasaymış Türkiye bilimden uzak, sanayisiz, kültürsüz, sanatsız, eğlencesiz 3. Dünya devleti durumuna düşecekmiş!
BATICI OLMAK, BAYAĞILIKTIR!
Batılının bencil, barbar, ahlaksız ve vicdansız olduğunu ispata gerek yok. Tarihleri de, bugünkü vahşet ve cinayetleri de ortada. Irak, Suriye, Libya saldırıları ve katliamları inkâr edilemez. PKK’nın arkasında onlar vardır, Kıbrıs çıkarmamızda bize ambargoyu bu batılı dostlarımız uygulamıştır. Suriye sefaletinde milyonlarca mülteciyle bizi baş başa bırakmıştır. Ve bizim ahmak batı hayranları ve gavur aşıkları çok yalvarıp yılışsa da, onlar bizi AB’ye bile almamaktadır. Öyle ise Sabataist denilenlerin Batıcı olmaları bile ayarlarını ve amaçlarını zaten ortaya koymaktadır.
BU İNSANLAR SADECE BATICIDIR. ONLARA SEBATAİSTLİK İFTİRASI YAPILMAKTADIR.
Ne kadar batıcı varsa hepsi Sebatayist dönme diye verilmiş. Kimi çerkez, kimi bektaşi, kimi kafkasyalı, kimi türk, kimi kürt yani bunların hepsinin dönme sebatayistlik le alakası yok. hepsinin ortak tarafı BATICI olmaları. Bu da normal Osmanlıcılık bitmiş, islamcılık Arnavutlar ve Araplar isyan ettiği ve imparatorluktan ayrıldığı için etkisini yitirmiş tek etkili düşünce Batı Uygarlığından etkilenmek ve batıyı modellemenin tek çözüm olacağına inanan batıcılık. Bu insanlar da BATICI lar. İçlerinde sebateistler de olabilir ama bu listedeki çoğu değil. Ama hepsi BATICI dır. Hepsi batıda örnek ülke olan FRANSA yı modellemiş ve bu örnek üzerine Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur. Batıcı olmak suç değildir, Bugün de insanlar AB içinde yer almakta, referans olarak AB ve ABD alınmaktadır. Eskiden İslamcılar buna tepki gösterirken , bugün örnek almada en başta gitmektedir. Bu listedeki isimlerin tek suçu İttihat ve terakki dönemi ve Cumhuriyetin ilk dönemlerinde BATICI olmalarıdır.
Iftira
İftira atarken allahtan korkmak gerek:)
Haluk bilginer in yahudi dönmesi oldugunu söylerken kaynağın neydi şimdi iyi oku haluk bilginer kimmiş öğren , Haluk bilginer beyefendi bir prensdir kendisi Abhazya hanedan ailesinin bir evladidir padişah Vahdettin le net bir kan bağı vardır çünki Vahdettin annesi abaza kralinin kizidir işte o haluk bilginer de o kralın soyundandir.bunlar iskembeden atılan söylemler değildir gerçek tarihtir bende Abhaz sulalesine mensup olduğum için bizde sizin dediginizden yok Selanik hiç yok lütfen sallarken dikkat edelim coluk çocuğun başına denk gelmesin 🙂
#ibrahimhanci Dağdaki çoban….
#ibrahimhancı
Aslında konuyu özetlemişsiniz, bahsi geçen koskoca Omanlının mirası üzerine kurulu olan Türkiyedir… Açık en ufak bir yer, tutulmamış bir tane bile köşe ve düğümlenmemiş en ufak bir ip bırakmamışlarDI! Ama onlardan daha usta ve daha bir üst akıl olmalı idi ki hala “yurdumun üstünde ocaklar tütmekte ve al sancak hala bu şafaklarda yüzmekte ve dalgalanmaktadır… O dağdaki Çoban artık sahalardadır… Hoş onuda aldatmak için zamanında Süloları görevlendirdiler ama yine de pek çare olmadı …
Liste bu durum bu….
Bir büyüğümüzün de dediği gibi; Her taşın altında Siyonist Yahudi var demiyoruz… Ama Siyonizmin hiç bir taşın altını da boş bırakmayacağını biliyoruz….
Demişti…
dönmeler
Bu koca listedeki isimlere bakınca,bir tek dağdaki çobanlar kalmış yazılmadık.Siyaset alanında .Ordu da,İş dünyasında,sanat dünyasında her ne kadar ünlü kimse varsa hepsi sabataist oldu çıktı .O zaman gocunmaya gerek yok demekki diğerlerinden hiç bir tane işe yarar kimse yokmuş.Veya hepimiz Sabataist’iz de haberimiz yok.
UĞUR MENGENECİ
listenin nekadarı doğru yanlıştır bilemem ama uğur mengenecioğlu denen iş adamı armatör bildiğin xxxxxxxx.2009 yılından beri tazminatımızı vermedi 300 işçiyi kandırarak işten çıkardı (geri dönüş mahkemesi açmamamız için)devlette bu adamı kolluyormu ne anlamadım hani adalet hani kalkınma işçiyi batırdınız intihar eden bile var arkadaşlarımızın içinde.
Dönmeler
[quote name=”rasim özkan”]Yukaridaki onca ismin arasinda aradigim bir ismi bulamadim.Halbuki basina Yunan fesini takarak bazi televizyon ekranlarinda acik acik Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’e hakaret eden,ona küfreden tarihci diye gecinen bir cumhuriyet düsmani olan KADIR MISIR veya Misirlioglunu göremedim.Acaba Atatürk düsmani oldugu icin mi adi gecmiyor bu dönmelerde,halbuki kendisinin cok büyük ihtimalle Trabzonda gizli hiristiyanlardan oldugu süphesi var bende.
saygilarla[/quote]
Rasim bey o zatın bir cibiliyeti olduğundan bile ben şüpheliyim…
O adamın adını bile ağzına aldıktan sorna insanın bademciklerine kadar çamasır suyu ile gırtlağını çalkalamalı…
Ayrıca malum yazıda belli başlılara yer verilmiş, benim okuduğum ve bildiğim. Lakin malumunuz yazmaya kalkışılsa ciltler yetmez…
Mısıroğlu ile alakalı birçok yazı var ama bir tanesi ise ona ayrılmış…
https://www.millicozum.com/mc/aralik-2014/misiroglu-bunakligi-dilipakin-kaypakligi
dönmeler
Yukaridaki onca ismin arasinda aradigim bir ismi bulamadim.Halbuki basina Yunan fesini takarak bazi televizyon ekranlarinda acik acik Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’e hakaret eden,ona küfreden tarihci diye gecinen bir cumhuriyet düsmani olan KADIR MISIR veya Misirlioglunu göremedim.Acaba Atatürk düsmani oldugu icin mi adi gecmiyor bu dönmelerde,halbuki kendisinin cok büyük ihtimalle Trabzonda gizli hiristiyanlardan oldugu süphesi var bende.
saygilarla
Görenedir görene, köre nedir köre ne? – Ayana beyan gerekmez….
[quote name=”Harun KIRILMAZ”]Sayın yazar bu isimleri DÖNME olarak sıfatlandırdığına göre soy ağaçlarını da çok detaylı incelemiş olması gerekmektedir. İspata davet ediyorum. İspat edemezse ki edemeyecektir; müfteri ve yalancıdır.
İftira ya da yalancılıktan kendisine dava açan olmuş mudur?
Bu listede devletimize fevkalade hizmetleri olan Türk dünyasına mâl olmuş devlet büyüklerimiz vardır.
Çamur at izi kalsın bu listenin haricinde ARAB köklerine inmişlerin de bir listesini KENDİ ADINI da koyarak yazma cesaretini gösterebilir mi?
Bu yazını hukuki sonuçlarına katlanabilecek mi?[/quote]
Görenedir görene, köre nedir köre ne? – Ayana beyan gerekmez….
Burada ve bir çok internet sitesi, ve yine bir çok yazarın gerek gazete köşelerinde ve kitap raflarında mevcut kaynaklarda bu isimler senelrdir vardır, yani sizin yeni farkına vardığınız gibi, bu web sitesinde yeni yayınlanmış da değildir…..
Lİstede bir çok isim pek de temiz değillerdir, içlerinde Mustafa Kemal Atatürk’ün suikastine bile karışmış isimler mevcuttur… Ve günümüzde ise bu isimlerin torunları zaten artık kendileri de gerek söyleşilerinde gerekse kitaplarında soylarını açıklamakadırlar… Ayrıca kişinin soyu soğu ne burasını ne de benim gibi birçok kişiyi ilgilendirmemekte, bilakis yaptıklarıicraaatlar ilgilendirmektedir. Ve hele hele bu kişiler yaptıkları işleri gerçekte oldukları kimseler adı altında değilde, sanıldıkları kimilkler ile yapıyorlarsa işte bundan sonrası beni ve ülkesini seven tüm kişileri ilgilendirir.
Aynı şekilde bu yazının yazarı da zaten uzzzuuuunnn zamandır piyasada bulunan yazılardan alıntı yaparak yazısında tüm okıurların merak ettiği bir konuya açıklık getirmeye çalışmıştır…. BUndan neden bu kadar gocundunuz ben ve eminim bir çok okuyucu da anlamamıştır…. Ayrıca bu gibi tarihimizde yaşayan niyetleri kripto kimseler yüzünden vatan, millet ve evlatlarımız bir çok bedel zaten ödemiştir, asıl bundan sonra bizlere bu eziyetleri çektiren niyeti kriptoların bedel ödemesi gerekmektedir…
İSPAT
Sayın yazar bu isimleri DÖNME olarak sıfatlandırdığına göre soy ağaçlarını da çok detaylı incelemiş olması gerekmektedir. İspata davet ediyorum. İspat edemezse ki edemeyecektir; müfteri ve yalancıdır.
İftira ya da yalancılıktan kendisine dava açan olmuş mudur?
Bu listede devletimize fevkalade hizmetleri olan Türk dünyasına mâl olmuş devlet büyüklerimiz vardır.
Çamur at izi kalsın bu listenin haricinde ARAB köklerine inmişlerin de bir listesini KENDİ ADINI da koyarak yazma cesaretini gösterebilir mi?
Bu yazını hukuki sonuçlarına katlanabilecek mi?
Nilüfer
Nilüfer ne zamandan sabatist olmuş? Ermeni deyimiydi ya?
saği solu yok
arkadaşlar okuyunca çözebilmek zeka işidır zaten hepımız ne olduğunu anlayabilsek bu gün bu şekılde yönetılmezdık insanlar bilgılı oldukları doğrultuda yönetici idareci seçerler. yazacak çok doğrular var lakın hukuken suç teşkıl eder. biz zaten susan tasma takılmış kandırılan toplumuz milletız. iki yalancı şahıt bizim hukukta adam astırır. bırıne kızıyorsan ara kızıştır kavga yaptır. sonra git mahkemede şahıt ol bu kadar kolay düşmanını aletme bizim hukuklarda.hakım savcı ne yapsın karşıda biri dayakyedım dıyor. 2 kişide dödü dıyor. öbür tarafta adam satırla sokakta gezıyor önune gelene sallıyor yurt dişina gidebiliyor türkıye cumhurıyetının hukuklari nerde nasıl işlıyor çözemedık. ben hiç çalan çırpan yalan konuşan dolandıran ceza akdığını görmedim. yani bizim ülkemiz. ne zxamanıkı doğru kişiler yönetımı idareyı ele alırlar hukuk adalet dağilacağina inanıyorum. acaba olurmu. doktor cengiz ulman acaba sayfanı aıpta hangi turgutlulu bunu okumuştur. onlar için çok yabancı bu işler zeka işi onların işi . nerde bedava yemek ekmek nerde bedava kıyafet. nerde çıkar. sen destek sanırsın onda bitmez istek alışkanlık var utanma yok yeterkı gelsın fark etmez elı cebine gitmesınde çanak yalayıcıların. yanliş terde siyasete soyunmuşun turgutlu senı taşiyamaz senı hak etmıyor. utanıyorum bir turgutlulu olarak. vede korkuyorum turgutlululardan ne kadar değişmış turgutlu. insanlar kutuplaşmiş ayrışmış. tuhaf bir insan topluluğu. kimsenın kimseye dost olmadiği kımse kımse için iyilık düşünemedığı bır yer olmuş. eskı turgutlumuzdan eser yok. orda yaşamaya çalışanda akıl yok derım. benım gördüğüm gerçek turgutlulular turgutluyu terk etmek zorunda birakılıyor ve terkedıyorlar. memleketım benım. baği bahçesı ile göçmenı poşnaği yerlısı kırlısı ile sessız bütünluk olan turgutlum ne yapmışlar senı doğu anadoluda bir ilçeye gitmiş gıbı oldum. çok yazık bu durumları turgutluya layık gören yöneticilere yazıklar olsun. türkıye cumhurıyei vatandaşi kürt laz kürt göçmen herkes türkıyede her il ilçede yaşayabilir. fakat burası bizim olacak bunları kovacağiz amacı ile değil. bırlık ve beraberlıkle paylaşarak kın gütmeden. yerlı halka zarar vermeden sen gelmişin ve kabul görmüşün sen onları kabul edemeyışın nıye. piyasa size kalmiş artık burası bizim demişsınız ve olmuş. buda turgutlu insanının karakteri özüne sahıp çıkmamasi birlık olamasi. işte böyle bir turgutlu. yıne benım doğduğum memleketım
İFTİRA ATMA
[quote name=”Orhan Gazi”]Bu yazarin diger makaleleri basligi altindaki diger makaleleri okuyunca, yazarin da sag gosterip sol vuranlardan biri oldugu apacik belli. Dani Rodrik’in kayinpederi Cetin Dogan’i goklere cikaran da ayni yazar. Donmelerin her zaman yaptigi. Amma en buyuk tokati onlar cocuklarindan yedi.[/quote]
[b]İFTİRA ATMA[/b]
Bu yazarımızın “Çetin Doğan’ı göklere çıkardığı” iddiası tam bir yalan ve uydurmadır. Tam aksine Milli Çözüm Dergisi bu kişinin gerçek ayarını defalarca ortaya koyan yazılar ve şiirler yayınlamıştır. Hangi yazının, hangi bölümünde Çetin Doğan övülmüşse gösterilmesi lazımdır.
Adem Kırdagül
Bu makaleyi kaleme alan kim?
Bu yazarin diger makaleleri basligi altindaki diger makaleleri okuyunca, yazarin da sag gosterip sol vuranlardan biri oldugu apacik belli. Dani Rodrik’in kayinpederi Cetin Dogan’i goklere cikaran da ayni yazar. Donmelerin her zaman yaptigi. Amma en buyuk tokati onlar cocuklarindan yedi.
tebrik ediyorum
bu kadar net ve doğru bilgi merak ettıklerımızdır bunlar. ben bu sayfayı doktor cengiz ulman ın sayfasında buldum turgutlu devlet hastahanesi eski başhekımızdı. sanada bu yakişir doktorum önce bunları yazabılen ve yayınlayabılen yüreğe teşekkürler. saygılar. sonrada sana doktorum. mükemmel bilgılendık kalemınıze sağlik. dönmelerın çok olduğu zamanda ülkem insanı okumalıdır
Soy İsimleri Yeterli,
Öncelikle bu konuları gündeme taşıdığınız için teşekkür ederim. Gerçekten kaleme alınması cesaret isteyen bir konu.
Dadaş nick name ile yorum yazan arkadaşa bir tiyo vermek istiyorum; perde arkasındakileri tanımak için makalede verilen soyadlar bence yeterlidir. Çünkü bu soy adları taşıyanların yeni nesilleri ve ayrıca bu soy isimlerle aynı karede bulunan herkesten şüphelenebilsin. Zaten genelde ya meymenetsiz yada buram buram türk-islam kokan isimlerdir.
YA PERDENİN BU TARAFINDAİLER
BUNLAR ETKİSİZ ELEMAN OLMUŞ ÇOĞUNUN KEMİKLERİ BİE UFALANMIŞTIR. HALİ HAZIRDA HER BİRİ BİR TARAFTAN SALDIRIYORDA….
AMA BİLİNMEYENLERİ NE YAPACAĞIZ. ASIL PERDE GERİSİNDE OLUPTA ETİKETLENMEYENLER VAR. MESALA SAMİ SÜLEYMAN DEMİREL
ADNAN OKTAR
BUNLAR GİBİ OLANLARI NASIL ÖĞREBECEĞİZ