YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
674f946694670
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 8 1 5 6
Bugün : 1947
Dün : 30630
Bu ay : 116762
Geçen ay : 890827
Toplam : 29861328
IP'niz : 18.97.9.175

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

 Bir zamanlar topluma: “solcu sosyalist partileri”, “sağcı kapitalist partilerin” alternatifi gibi tanıtıp kullanan ve biri yıpranınca ötekini iktidara taşıyan, yedeğini ise hangara alıp bakımını yapan masonik odaklar, şimdi ılımlı-kapitalist İslamcılara karşı radikal-sosyalist İslamcıları piyasaya çıkarmıştı. AKP eliyle ezilen, sömürülen ve bunalıma giren halk yığınlarının havasını “Sosyalist İslam” safsatasıyla almaya ve oyalamaya çalışmaktaydı.

Fransa’da sosyoloji eğitimi alırken kendisine Marksist fikirler aşılanan, bunun üzerine İslamiyet’i sosyalizmin alt yapısı gibi kullanmaya çalışan, bağnaz Şiilik taassubuyla Selmanı Farisi ve Ebu Zer-i Gıfari gibi birkaç sahabi ve Hz. Ali evladı dışında Sahabe-i Kiramın büyük çoğunluğuna hakaretler yağdıran, Marksist ideoloji için istismar edilen birkaç ayet ve Kur’ani örnek dışında İSLAM ŞERİATINI bir bütün olarak kabule yanaşmayan ve kitaplarının her sayfasında katı ve kasıtlı bir Sünni İslam düşmanlığı fışkıran ve Mısır’daki Muhammet Abduh benzeri, İran-Şia masonluğuyla irtibatlı bulunan ALİ ŞERİATİ’nin, “dışı cazip, içi kazip” fikirleri yeniden ısıtılıp önümüze konmaktaydı. Bu sloganları ezberleyen ve İhsan Eliaçık’ı kendilerine rehber edinen kuru heves ve heyecan ehli gençleri, masonik medyanın ve marazlı yazar ve yorumcuların hemen gündeme taşıyıp reklâmını yapmaları, sadece kuru bir merak sanılmamalıydı. İslam’ın hakikisi anlaşılmasın ve gerçek temsilcileri rağbet bulmasın diye, hep böyle jelatinli sahteleriyle oyalamak zaten malum odakların bilinen oyunlarıydı.

Türkiye’nin parçalanması ve İslamiyet’in yozlaştırılması için bu sosyalist İslamcılardan PKK’lı (KCK ve BDP) militanlara, AKP iktidarından Fetullahçı cemaat yandaşlarına;

. Kürtlere özerklik verilmesi,
. Ermenilerden özür dilenmesi,
. Devlet disiplininin dejenere edilmesi,
. Güya ezilen ve hor görülen Alevilerin haklarının gözetilmesi konusunda:

bunların farklı görüntüler, farklı gerekçeler ve farklı girişimlerle, ama tamamen aynı slogan ve saplantıları tekrar edip durmaları, hepsinin aynı karanlık odaklarca şişirilip şekillendiklerinin en açık ispatıydı. Yani bunların haberi olsun olmasın, ha gönüllü figüran, ha kiralık ajan gibi kullanılsın, hepsinin aynı masonik mutfaktan beslendiği sırıtmaktaydı.

Gelin, KCK eğitimlerinde öğretilenlerle, 32. Gün programına çıkarılan “Devrimci Müslümanlar”ın söylediklerini karşılaştıralım:

İhsan Eliaçık ekibinin M. Ali Birant’a yanıtları:

. Komünizm-Sosyalizm konusunda:

“Yanlış sorunun doğru cevabı olmaz. Çünkü zengin komünist olamayacağı gibi, zengin Müslüman da olamaz, sadece zengin münafık olur…” (Böylece İslam’la komünizmi özdeşleştiriyor, hatta komünizmi asıl örnek gösteriyor)

. Kürt, Alevi ve Ermeni sorunları konusunda:

“Kürtler tarih boyunca hakları gasp edilmiş bir kesimdir ve her türlü hakları kesinlikle verilmelidir. Ermeniler ise, maalesef zulüm edilmiş ve topluca katledilmiş bir kavimdir. Aleviler ise Sünnilerce, Osmanlı ve Cumhuriyet yönetimlerince sürekli hakaret edilip sindirilmiştir.”

. Din ve devlet ilişkisi konusunda:

“Bize Sünni Ortodoks anlayışlı bir din dayatılıyor; namaz, oruç, hac gibi sadece menasik ve ritüel anlamı taşıyan, toplumsal paylaşma ve dayanışma ruhunu aşılamayan taklitçi bir anlayış öğretiliyor.”

. Örtünme konusunda:

“Bu örtü meselesi, Kur’an’da tartışmalıdır. Başörtüsü, siyasi amaçlı kışkırtılmaktadır. Hem; “İslam’ın beş şartı” gibi yaklaşımlar sakattır. İslam’ı bir şekilcilik ve menasik-ritüelcilik sanmak yanlıştır.”

. Müslüm Günüz konusunda:

“Müslüm Gündüz’ün katıldığımız ve paylaştığımız yaklaşımları da vardır, ayrıştığımız noktalar da vardır.”

. İhsan Eliaçık peygamber mi, lider mi? konusunda:

M. Ali Birant’ın İhsan Eliaçık’a “Sizi lider mi, fikir önderi mi, yoksa peygamber diye mi tanımlayalım?” sorusuna, hemen feveran edip: “Yahu siz ne saçmalıyorsunuz! Hz. Muhammed Aleyhisselamdan sonra peygamber gelmeyeceğini bilmiyor musunuz? Bunu sormanızı bile en büyük hakaret sayıyoruz!” yanıtını vermesi gerekirken, gayet pişkin bir tavırla: “sadece arkadaş ve yoldaş ilişkisi kabul edin” demesi, aslında gizli niyetlerini ve kirli mahiyetlerini deşifre ediyordu.

Ve yine İhsan Eliaçık’ın “Cemaat ve AKP iktidarına nasıl bakıyorsunuz?” sorusuna; sadece:

“AKP rant coşkusu içindedir. Cemaat ise bir taassup (öncelikle kendi mensuplarını kayırma) peşindedir” diyerek, AKP ve Cemaatin Yahudi Siyonizm’ine taşeronluklarına, Haçlı emperyalizmine hizmetkârlıklarına, İslam’ı yozlaştırma ve istismar çabalarına, BOP kapsamında ülkemizi ve devletimizi parçalama figüranlıklarına hiç değinmeyen, hatta gizleyip aklama gayreti gösteren yaklaşımları; bunların tiyniyetini ve zihniyetini ortaya koyuyordu.

Daha da dikkat çekici ve hayret verici olanı; saatler süren program boyunca, ne İhsan Eliaçık’ın ne de kız-oğlan yandaşlarının hiçbirinin ağzından tek bir kelime olsun, Kur’an’ın “insanlar içinde, müminlere en şiddetli ve tehlikeli düşman olarak tanıtıp uyardığı” (Maide: 82) Yahudi siyonizminden, ABD ve AB emperyalizminden hiç bahsetmemeleri ve “Abdestli Kapitalizm” gibi, namaz kılan tüm Müslümanları töhmet altına alan sloganik ifadeler dışında, bu zalim ve kâfir dünya düzenine karşı Kur’ani çözüm yollarını ve İslami sistemin; siyasi, ekonomik, ilmi ve ahlaki kurum ve kurallarını gündeme getirmemeleri ve zaten bunları bilmemeleri, hangi şeytani merkezlerin malzemesi olduklarını gösteriyordu.

Şimdi de sivil PKK olan KCK ve BDP eğitim seminerlerinde anlatılanlara göz atıp yukarıdaki ifadelerle nasıl uyuştuğuna bakalım:

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığında KCK davasıyla ilgili hazırlanan 4 ciltlik iddianamede yer alan bilgilere göre, KCK, PKK ve BDP eğitim seminerlerinde verilen derslerde;

Komünizm ve Sosyalizm konusu:
. “Komün kelimesi, Kürtçedeki “kom” kelimesiyle aynı köktendir. Komünizmde olduğu gibi, Kürtlerin de çeşitli komünler şeklinde teşkilatlanması gerekir” (Rebere Koma Komalen Kurdistan Abdullah Öcalan C.1. sh: 96)
. Eğitim kitaplarından “Manifestoya Komünist” isimli kitap (2 c. sh: 591)
.  “Sosyalizmde ısrar, insan olmakta ısrardır” (Abdullah Öcalan Aram yy. c.2 sh:801)
. “Biz, önderliğimizin yaptığı gibi, Kürt hareketinin Marksizm’le kurduğu ilişkiyi, doğru aktarabilirsek, diğer devrimci arkadaşlara kendimizi daha rahat ifade edebiliriz” (Cihan Deniz Zarakolu c.3 sh:1487)

Sözde Ermeni soykırımı konusu:

“1914’te Ermeniler toplu soykırıma tabi tutulurken Kürtler ve Türkler ve diğer etnik kökenler el ele verip devlete karşı koysaydı, bugün farklı bir Türkiye’de yaşıyor olacaktık” (Cihan Deniz Zarakolu c.3 sh:1490)

Özerk Kürdistan için AKP’den yararlanma konusu:

“Ortadoğu’daki bütün sorunlar gibi Kürt sorununu da ABD çözüme kavuşturacaktır. Bizim PKK olarak yapmamız gereken Amerika’nın yanında olmaktır. İkincisi, Türkiye’de Kürt sorununun çözümü AKP eliyle yapılacaktır. Bu nedenle AKP’yi iktidara ABD taşımıştır. Bize düşen şey AKP’nin işini kolaylaştırmaktır” (c.4 sh:1984)

“1999’da PKK’nın yeniden doğuşu, Önderliğin yeni bir stratejisiyle başlamıştır. Bu doğuşu asıl başlatanlar uluslararası güç odaklarıdır” (c.4. sh: 1982)

Din istismarı ve İslam konusu:

“Gerilla hareketiyle siyasi mücadele farklıdır. Bu nedenle halka rahat ulaşmak için dini bilgileri kuvvetli melleleri aramıza almışızdır” (c.4. sh: 1824 Hasan Özgüneş)

“Aslında İslam, insanları köleleştirmek ve sömürmek üzere kullanılan bir araçtır. Kürt halkının özgürlüğünü kazanması için bu bağımlılıktan kurtulması lazımdır” (c.3 sh:1542)

Devlet ve Osmanlı düşmanlığı konusu:

“Devleti kutsallaştırmak ve İslam’ı bir araç olarak kullanıp halkları köle gibi bağımlı kılmak ortaçağ kurnazlığıdır. Bu nedenle “Devlete itaat, ulülemre biat farz kılınmıştır” (Cihan Deniz Zarakolu c.3. sh:1618)

Bağımsız Kürdistan’ın kuruluş aşamaları konusu:

“Demokratik konfederalizm; Irak, Suriye, Türkiye ve İran’da dört parçaya ayrılmış ve dünyanın diğer ülkelerine dağıtılmış Kürt halkının birlik ve bütünlüğünü anlatan bir kavramdır. Kürdistan Demokratik Konfederalizmi, şimdilik ayrı bir Devlet sistemi olmayıp, Kürt halkının bütün özgürlük taleplerini karşılayan özgün bir yapılanmadır” (Koma Civaken Kürdistan Sözleşmesi c.1 sh: 93-95)

Sözde “Sosyalist İslamcı” geçinenlerin iddialarıyla Kürtçü-bölücü komünist ve Maoist PKK-KCK toplantılarında anlatılanların:

a) Nasıl aynen uyuştuklarını

b) Çünkü İslam’ı bozmak ve vatanımızı parçalamak üzere aynı dış odaklardan kaynaklandıklarını

c) PKK gibi AKP’nin de aynı Siyonist merkezlerce ve aynı hedefler için kullanıldıklarını

d) Bunların birbirleriyle atışma ve tartışmalarını; halkı ve tabanlarını avutup oyalamak için verilen rol gereği yaptıklarını anladıktan sonra sivil PKK olan BDP’nin Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın, talimat almak üzere çağrıldığı ABD ziyareti dönüşü, Show TV Siyaset Meydanında Ali Kırca’ya aktardıklarına bakalım:

“Biz Kürt sorununun kendi ülkemizde ve iç dinamiklerimizde çözümünden yanayız. Ancak (ABD ve AB gibi) dış dinamikleri ve güç merkezlerini de yok sayamayız”

Bu sözleriyle Amerikan uşaklığını resmen ilan eden BDP’nin dört temel hedefi olduğunu da şöyle aktarmıştı:

1. Anadilde eğitim hakkının sağlanması.

2. Kürtlerin bütün kültürel haklarının güvenceye alınması.

3. Her sahada özgür örgütlenme fırsatının tanınması.

4. Özerk Kürdistan’ın yapılanması ve Kürtlerin kendi yönetimlerine etkin katılımının demokratik yollarının açılması.

Yani “Özerk Kürdistan; yönetiminden yargısına, ekonomisinden eğitim kurumlarına kadar, dilinden kanunlarına kadar, Türkiye’den ayrı ve bağımsız olacak, ama başka bir devlet sayılmayacak!? Yani bakımı, korunması ve kalkındırılması Türkiye’nin boynunda; ama hizmeti, cilvesi, meyvesi gavurların koynunda olacak!..

Mehmet Şevket Eygi Beyefendinin önemli tespitiyle: “Yeni bir Din Türetilmek İsteniyordu!”

Vaktiyle Hindistan’da Ekber Şah ismindeki sapık sultan İslam’ı, Mecusiliği ve Hıristiyanlığı karıştırarak yeni bir din çıkartmış ve bu dine “Din-i İlahî” adını takmıştı. “İbadet-evi” denilen tapınaklar kurmuş, İslam selamını kaldırmış, onun yerine “Allahu Ekber” denilmesini içeren temel değişiklikler ve yenilikler yapmıştı. (Hatırlanacağı gibi, AKP hükümeti de bir kanun değişikliği ile “CAMİ”yi yasaklayıp yerine “İBADET YERİ” yazılmasını sağlamıştı. No. 4928. Tarih. 15.07.2003) Bugün Türkiye’de buna benzer bir hareket başlatılmıştır. Hem ılımlı İslamcılar, hem sosyalist Müslümanlar aynı tahribatın taşeronlarıdır.

Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam bir kazanda kaynatılarak yeni bir din türetilmeğe çalışılmaktadır.

Bu dinin bazı özellikleri ve temel inançları şunlardır:

1. Kelime-i Tevhid’in ilk kısmını söylemek, gerektiğinde ikinci kısmını (Yahudileri ve Hıristiyanları üzmemek için) söylememek.

2. Kur’an’daki “Allah katında (hak ve geçerli) din İslam’dır” temel inancını kaldırıp, onun yerine “Üç hak İbrahimî din vardır. Bunların üçünün mensupları da ehli necat ve ehli cennet’tir” inancını getirmek.

3. Kur’an’ın Yahudileri İslam’a çağırmadığını kabul etmek.

4. Yine Kur’an’ın Hıristiyanları İslam’a çağırmadığı kanaatini yerleştirmek.

5. İslam kadınlarının Yahudi ve Hıristiyan erkeklerle evlenmesini meşru görmek.

6. Muharref Tevrat ve İncil’i dinî referans olarak kabul etmek.

7. İslam’ın camilerini, kilise ve sinagoglara benzetmek için sıralar, tabureler, sandalyeler dizmek.

8. Yahudi ve Hıristiyan din adamlarıyla toplantılar düzenleyip, ezanlar okunurken çanlar çalarken, müşterek ayinler tertiplemek.

9. Yahudi, Katolik, Süryanî, Gregoryen, çeşit çeşit Protestan temsilcilerle; patrikler, papazlar, monsenyörler, pastörler ile birlikte mübarek Ramazan aylarında beş yıldızlı içkili otellerde iftar ziyafetleri düzenlemek.

10. Yahudilerin ve Hıristiyanların, Hz. Muhammed aleyhissalatü vesselamın son Peygamber olduğunu inkâr etmelerini mazur ve meşru görmek.

11. Tevhit ile Teslis inancının, amentü bakımından aynı olduğunu söylemek.

12. Yahudi ve Hıristiyanları dost ve veli kabul etmek. Bu ise, açık ve muhkem Kur’an ayetlerine ters düşmektedir.

Bazı kripto Ermeniler ve Yahudiler asıl kimliklerine dönüyordu!

Ülkemizde, yakın tarihimizdeki vahim “arızalar” dolayısıyla bir buçuk milyon civarında Kripto Ermeni vatandaş yaşadığı söylenmektedir ve yine önemli sayıda Sabataist (gizli kripto Yahudi) olduğu bilinmektedir. Bu, Türkiye’nin, kolay kolay itiraf edilmeyen sancılı bir realitesidir. Tarihçiler, ciddî medyacılar, hukukçular, haysiyetli araştırıcılar (isterler ve azmederlerse) bu konuda çok belgelere, karinelere ulaşıp dosyalar meydana getirebilir. Bu Kripto Yahudiler ve Ermeniler meselesi açıklığa kavuşmadıkça ülkemizin büyük krizlerini anlamak ve çözmek mümkün değildir. Mesela PKK nedir? Bir Kürt hareketi midir, yoksa İsrail destekli bir Kripto Ermeni hareketi midir? PKK’yı Kürtler mi, yoksa devlete sızmış Kripto Ermeniler mi yönetmektedir?

Aşağıda okuyacağınız çok önemli özel haber 9 Şubat 2012 tarihli Türkiye Gazetesinin birinci sayfasında yayınlanmıştır. Son on sene içinde yayınlanmış en önemli on haber ve röportajdan biri olduğu söylenebilir.

“Ermeniler gerçek kimliğine dönüyor:

Yıllarca kimliğini saklayan Ermeniler, son dönemde yaşanan iyileşmenin etkisiyle özlerine dönmeye başladı.” (Özelhaber Melik Duvaklı)

Ermeni diasporası, dünyanın her yerinde Türkiye aleyhine karalama kampanyaları düzenlerken ülkemizde yaşayan Ermeni asıllı vatandaşlar birer birer özüne dönmeye başlıyor Türkiye’nin değiştiğine dikkat çeken “Kripto Ermeni” olarak bilinen vatandaşlar, artık kendilerini gizleme gereği de duymuyor. Kilisede vaftiz olup gerçek isimlerini alıyor. Ermeni cemaatinde de tartışma konusu haline gelen Kripto Ermenilerden asıl kimliklerine dönenler yaklaşık iki yıldır bir dernek çatısı altında faaliyet gösteriyor. İsmini değiştirip, kilisede vaftiz olarak Ermeni kimliğine dönenlerin kurduğu “Dersimli Ermeniler İnanç ve Sosyal Yardımlaşma Derneği”nin geçtiğimiz ay İstanbul’da düzenlediği yemekli davete yaklaşık 550 kişi katıldığı biliniyor. Gazetemize konuşan Dersimli Ermeniler Derneği Başkanı Miran Pirgiç Gültekin de, Selahattin olan ismini 2 yıl önce değiştirerek kilisede vaftiz olduğunu söylüyor. Gültekin’e göre halen Türkiye’de çok sayıda asıl kimliğini saklayan Ermeni bulunuyor, ancak takiyye yaparak kendilerini gizliyor. Ermenilerin hâlâ kimliğini gizlemesini anlamsız bulan Gültekin, “Bugün artık korkulacak bir şey olmadığını düşünüyorum. Biz iki yıldır açık bir şekilde kamu önünde faaliyet gösteren bir derneğiz. Hiç tepki görmedik” diye konuşuyor. 1960 Tunceli doğumlu olan Selahattin Gültekin yaklaşık 50 yıl bu Alevi-Kürt kimlikle yaşadıktan sonra 2 yıl önce kilisede vaftiz olup Miran Pirgiç ismini alıyor. Ardından da kendisi gibi Ermeni kimliğine dönen 70 kişi ile Dersim Ermenileri Derneği’ni kuruyor. Ermeni kimliğine dönerken çevresinin “bizi deşifre ediyorsun” tepkisiyle de karşılaşıyor. Ancak, kendisi tam tersini düşünüyor. Aslen Ermeni olduğunu ilkokul çağlarında öğrenen Miran Pirgiç Gültekin, Tunceli’nin daha çok Ermenilerin yaşadığı eski adı Gazik olan Cumhuriyet mahallesinde büyüdüğünü, Ermeni olduğunu da çocukken akranlarıyla kavgaya tutuştuğunda kendisine “Ermeni” diye bağırılmasıyla öğrenmeye başladığını söylüyor.

Kimliği gizlemek yanlış

Yaklaşık bir ay önce düzenledikleri yemeğe 550 kişinin katıldığını kaydeden Gültekin, “Bu toplantıya yaklaşık 200 tane Sason Ermenisinin yanı sıra Hemşin, Vakıflı, Malatya Ermenileri de geldi. Bunlar hep kendilerini saklayan Ermeniler. Biz çıkıp asıl kimliğinizi kullanın diyoruz” diyor. Kimliğini gizleyen çok Ermeni olduğunu söyleyen Gültekin, “Ama takiyye yapıyorlar. Asıl kimliklerini saklıyorlar. Adam her şey oluyor, ama Ermeni olduğunu gizliyor ve kendisi olmaktan çekiniyor. Madem Ermenisin, kimliğini saklamayacaksın. Ermenilerin alevi kültüründen ve Kürtlerden kopması lazım. Ermeni gibi yaşamaları gerekiyor” diye konuşuyor.

500 bin kripto Ermeni kendini gizliyor!

Türkiye’de 500 bin Kripto Ermeni olduğunu söyleyen TTK Eski Başkanı Prof. Yusuf Halaçoğu, “Kimliğini gizleyen pek çok Ermeni, Kürt veya Alevi olarak biliniyor” diyor. (09 Şubat 2012 Türkiye Gazetesi, s.1)”[1]

Şimdi Türkiye’mizin resmen ve ismen değil, ama fikren ve fiilen nasıl parçalanmak ve BOP hedefiyle Büyük İsrail’in önündeki engel olmaktan çıkarılmak istendiğini… Bu şeytani projelerde hangi aşamalardan geçilip hangi tehlikeli noktalara gelindiğini… Ve ılımcı İslamcılardan Sosyalist Müslümanlara; PKK-BDP eşkıyalarından AKP uşaklarına nasıl hepsinin aynı odaklarca aynı amaçlar için kullanıldıklarını… Ve artık sivil-asker, ayırmadan nasıl Milli bir direniş dışında hiçbir kurtuluş çaresinin kalmadığını anlamak zamanıdır ve mutlaka lazımdır!

Ve asla unutmayınız ve umutsuz olmayınız ki, Türkiye Cumhuriyeti yıkılamayacaktır ve tüm şeytani planlar bozulacaktır!



[1] 09.05.2012 Milli Gazete

 

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Yorumu Takip Et
Bildir
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
Picture of Ömer ÇAĞIL

Ömer ÇAĞIL

YORUMLAR

Son Yorumlar
0
Yorumunuzu okumaktan memnuniyet duyarızx
Paylaş...