YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
692290d6d7e2e
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 8 9 5 3
Bugün : 4230
Dün : 47039
Bu ay : 945192
Geçen ay : 1371576
Toplam : 45349013
IP'niz : 216.73.216.189

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

Suriye Olaylarının Perde Arkası:
İSRAİL PLAN KURARDI;
İSMAİL ZAFER KUTLARDI!

61 yıllık Barbar Baas Rejiminin ve Gaddar Esad Sülalesinin yıkılması Suriye için tarihi bir aşamaydı… Ama bu sonucu kimlerin hazırlayıp hızlandırdığı anlaşılmazsa, önümüzde daha tehlikeli tuzaklar vardı!..

Evet Şam düşmüş, Esad ve takımı Suriye’den firar edip kaçmışlardı. Eski Başbakan, şimdi muhalif liderlerle uzlaşma görüşmelerine başlamıştı. 61 yıllık zalim ve İslam düşmanı Baas rejimi şükür yıkılmıştı. Muhalifler Esad’ın Sarayına ulaşmıştı. Tarihte görülmemiş, duyulmamış ve yaşanmamış bir süratle, 1 hafta (9 gün) içerisinde; birbirine tamamen karşı ve aykırı Suriye Muhalefetini hemen uyuşturan, kaynaştıran ve ortak stratejilerde buluşturup barıştıran karanlık odakların, asıl gizli ve kirli hesaplarını anlamadan ve dikkate almadan atılan bu zafer çığlıkları korkarım kursaklarda kalacaktı… Çünkü bu sonuç, BOP’un Suriye amacına ulaşmasıydı… Lübnan’dan Hizbullah’ı, İran’dan Haşdi Şabi Militanlarını, Afganistan ve Doğu Türkistan’dan El-Kaide artıklarını ülkesine taşıyıp onlara imkân sunan ve Suriye halkına kan kusturan Esad, şimdi ülkesini bırakıp kaçmıştı, halk Şii militanların baskısından zaten bıkmıştı… Onların, zulümden kurtuldukları için sevinmek haklarıydı, ama maalesef fiilen parçalanmış Suriye’nin, şimdi resmen parçalanmasına zemin hazırlandığının farkına varamazlardı.

Suriye Dört Parçaya Ayrılacaktı!

İşte Siyonist Merkezlerin ve ABD’nin 4 Parçalı Suriye Planı:

1- Kuzey Tarafta: PKK/PYD terör örgütü kontrolünde ROJAVA oluşturulacaktı.

2- Orta Kısımda: Halep’ten Humus kentinin güneyine, Şam’ın kuzeyine kadar yayılacak bir Suriye Sünni Devleti kurulacaktı.

3- Akdeniz Kıyısı: Lübnan kuzeyi, Lazkiye ve Tartus dahil, Şam’ın kuzeybatısı olacak şekilde daralacak bir Suriye Nusayri Alevi devleti kalacaktı.

4- İsrail Nüfuz Alanı: Şam’ın güneyinden Ürdün sınırındaki stratejik alanı da kapsayacak şekilde İsrail’in kontrolünde olacak bir tampon bölge ayarlanacaktı. Evet; işte İsrail, ABD, İngiltere ve Fransa bunun için muhaliflerin önünü açmışlardı.

Büyük dava ve devlet adamı ve tüm insanlığın kurtuluş sevdalısı Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamız şöyle buyurmuşlardı: “Bu AKP’yi kurduran ve iş başında tutan Siyonizm’dir!..” Bu durum bilinmeden hiçbir soruna akılcı ve kalıcı çözüm bulunamazdı.

Fırat’ın doğusunda kalan ve Türkiye sınırında, Urfa Suruç’un karşısındaki Ayn el-Arap’tan başlayıp Kuzey Irak’a (Barzani Kürdistanı’na kadar) uzanan; Rakka, Deyrizor, Haseke, Kamışlı bölgelerini kapsayan önemli ve büyük bölgenin tamamı, maalesef PKK-YPG-SDG militanlarının elinde bulunmaktaydı. Ve Esad Rejimine yönelik muhalif güçler, bu bölgeye asla dokunmamışlardı. İsrail ve ABD bu bölgeyi Kuzey Irak’taki Barzanistan’la birleştirip Büyük İsrail’in bir parçası olacak Kürdistan’ı kurma amacındaydı.

Uluslararası Strateji ve Güvenlik Uzmanı Dr. Naim Babüroğlu Suriye’de yer alan grupları hatırlatıp, Kuzey Irak’taki IKBY’ye benzer parçalı bir yapı kurulabileceği endişesini paylaşmıştı.

Dr. Babüroğlu: “ABD Başkanı Donald Trump’ın 20 Ocak 2025’teki devir teslim törenine YPG’nin sözde lideri Mazlum Kobani‘nin çağrılacağını ve Suriye’de YPG kontrolündeki bölgenin sözde Başbakanının ise Salih Müslim olacağını” aktarmıştı.

Kuzey Irak Kürdistanı IKBY Başbakanı Neçirvan Barzani’nin Paris’te Notre Dame Kilisesi’nin açılışına katılması, burada ABD’nin yeni dönemdeki Başkanı Donald Trump, Fransa Cumhurbaşkanı Emanuel Macron ve Elon Musk ile görüşmeler yapması ve özellikle Barzani’nin arabasının üzerinde yer alan bayrak ve “Region autonome du Kurdistan d’Irak” yani: “Irak’taki Kürdistan Otonom Bölgesi Başbakanı” olarak tanıtılması dikkate alınırsa Suriye’de de benzer bir yapının kurulacağını söylemek kehanet sayılmazdı.

Devlette etkili, yetkili ve mes’uliyet sahibi kimselere… Ve yine Milli sorumluluk ve vicdan ehli herkese sesleniyoruz!

ABD ve AB gibi emperyalist odakların desteklediği Siyonist planlara göre; Kuzey Irak Kürdistanı’nın ardından Suriye Kürdistanı da tanındıktan sonra, Türkiye’de Kürt bölgesi sayılan illerimizin bu yapıya katılması sağlanacaktır. Irak ve Suriye sınırımız boyunca güya Kürdistan’la kuşatılan Doğu ve Güneydoğu bölgelerimiz kışkırtılarak aradaki sınırlar kaldırılacaktır. Ve zaten bunun altyapısı yıllardır hazırlanmaktadır ve uluslararası anlaşmalarla kabul gören: “Kendi kaderini tayin hakkı” (self-determinasyon) gerekçesiyle, bir toplumdaki etnik ve mezhebi kesimlerin, “bizim ülkemizden ayrılma, komşu oluşumlara katılma” tercihleri ayarlanmıştır ve BM garantörlüğü altındadır. Gerekli ve gerçekçi tedbirler alınmazsa yarın çok geç kalınmış olacaktır!

Şimdi soruyoruz: Kuzey Irak Kürdistanı (Barzanistan’dan) sonra, şimdi Kuzey Suriye Rojava Kürdistanı’nı kurdurup Türkiye’yi, önce kuşatma altına alarak, sonra güneydoğumuzu da kışkırtıp katarak Büyük İsrail’e hazırlık yapan bu Siyonist projeye Cumhur İttifakı imkân ve fırsat tanıyacak mıydı? İktidar Başının: “YPG Suriye sınırımızdan 30 km uzaklaşmalıdır!” sözleri acaba: “30 km aşağımızda kurulacak PKK-PYD Kürdistanı’nı da aynen Irak Barzanistanı gibi kabule hazırız” mesajı mıydı? Çünkü daha önce de: “Irak’ı parçalatmayız, Kürdistan’ı kurdurtmayız!” deyip halkımızı avutanlar, sonunda Barzani’yi devlet töreniyle karşılamışlardı.

Bu dediklerimizi daha iyi anlamak için, Halep’ten sonraki bir haftayı yeniden hatırlatmamız lazımdı:

Suriye sınırımız boyunca uzanan M4 karayolu, Halep’ten Şam’a uzanan M5 karayolu, hem ABD, hem Rusya hem de Türkiye tarafından muhalif güçlere açılmıştı!..

Rusya ve Wagner güçleri ve İran yetkilileri birden ağız değiştirip Esad’a destek vermeyeceklerini açıklamışlardı.

Hatta İran Milisleri, kendi kontrolünde olan Deyrizor gibi bazı stratejik alanları PKK-PYD güçlerine bırakmışlardı.

Birbirinden çok farklı, aykırı, inanç ve ideoloji olarak birbirlerine karşı ve karışık gruplar, nasıl olduysa birlikte, hatta “Demokrasi, özgürlük ve insan hakları” söylemleriyle ortak harekât başlatmışlar ve Halep’i kuşatmışlardı.

Hiç kimse, bunların sevk ve idaresini kimler yapıyor ve hangi Şeytani hedefler güdülüyor? soruları üzerinde durmamıştı.

PKK-PYD’nin Hatay sınırımızdaki İDLİP ve MENBİÇ’ten çıkarılması ise, Türkiye’ye uzatılan bir havuç olduğunu ilgili ve yetkili kesimler bile anlamaya yanaşmamıştı. Çünkü PYD-PKK’nın asıl hâkimiyet kurdukları Kuzey Suriye’nin büyük kısmına, nedense hiç dokunulmamıştı?!

Hayret, düğüne gider gibi birkaç yüz kişilik konvoylar hızla ve ciddi bir direnişle karşılaşmadan ilerliyor, eski Türk filmlerinde bile rastlanmayan mucizeler(!) gerçekleştiriyorlardı.

Ürdün sınırındaki, Arap Baharı’nın ilk başladığı Dara (Şam’a 40 km) bile ayaklanıp Şam’a doğru hücuma kalkışmışlardı.

Artık koyu şeriatçı CULANİ bile “Demokratik, laik, çoğulcu kantonlardan oluşan bir Suriye’den” bahsetmeye başlamıştı!?

Yıllardır ezilen ve kahır çeken Suriye halkı, Esad’ın General ve Emniyet Müdürü kardeşlerinin, kuzenlerinin, uyuşturucu çetesi kurdukları ve Suriye’nin bütün imkânlarını kendi çıkarları için kullandıkları zulüm çarkından kurtulmanın heyecanını yaşarken, parçalanmış bir Suriye’de başlarına neler geleceğini ise hiç hesaba katmıyorlardı.

Siyonizm’i (İsrail, ABD ve AB Emperyalizmini) tanımak, BOP’un hedeflerini ve Arap Baharı süreçlerini iyi okumak ve çok farklı ve aykırı görünen ideolojilere sahip çıkan (İslamcısından Maocu PKK’cısına) hepsinin yularını elinde tutanların kimler olduğunu anlamak için Suriye olaylarını ve sonuçlarını çok iyi ve inceden inceye analiz etmek lazımdı.

Önce Suriye’deki Başlıca Silahlı Grupları Tanıyalım:

1- Heyeti Tahrirüş Şam:

Heyeti Tahrirüş Şam (HTŞ), Suriye’deki iç savaşın en önemli aktörlerinden biri olarak ön plana çıkmıştı. Çoğu kişi için yeni bir isim gibi görünse de geçmişi El-Kaide’nin Suriye’deki uzantısı olan Nusra Cephesi’ne dayanmaktaydı. Suriye’nin kuzeyinde özellikle İdlib’de, en güçlü silahlı gruplardan biri konumundaydı.

2- Suriye Milli Ordusu:

Suriye Milli Ordusu (SMO), Suriye iç savaşı sırasında Beşşar Esad rejimine karşı savaşan muhalif grupların birleşmesiyle 2017 yılında Türkiye’nin desteği ile kurulan bir koalisyon olmaktaydı. Önceleri Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) adıyla bilinen bu oluşum, Suriyeli Arap ve Türkmen milislerden oluşmaktaydı. SMO, Türkiye’nin Suriye’de gerçekleştirdiği Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekâtlarında Türk Silahlı Kuvvetleri ile birlikte hareket ediyorlardı. 2019 yılında SMO ve Ulusal Kurtuluş Cephesi birleşerek Suriye Geçici Hükümeti Savunma Bakanlığına bağlanmış ve daha düzenli bir askeri yapı oluşturmuşlardır.

3- Suriye Demokratik Güçleri:

Kürtlerin liderliğindeki Suriye Demokratik Güçleri (SDG), Kuzeydoğu Suriye’de özerk bir yönetim sürdürmekte ve bölgedeki güç dengelerinde önemli bir rol oynamaktadır. Her ne kadar son çatışmalarda doğrudan taraf olmasa da stratejik gücü ve etkisiyle bölge dinamiklerini Kürdistan lehine şekillendirme amacındaydı. SDG, Ekim 2015’te IŞİD’e karşı mücadele amacıyla kurulan; Kürt, Arap, Süryani, Ermeni ve Türkmen savaşçılardan oluşan geniş bir koalisyon konumundadır. SDG’nin en büyük bileşeni Rojava’da ilan edilen öz yönetim kantonlarının güvenliği ve toprak savunmasından sorumlu olan Halk Koruma Birlikleri (YPG) ve Kadın Koruma Birlikleri (YPJ) olmaktadır.

4- Esad Rejimi Güçleri:

Beşşar Esad liderliğindeki rejim güçleri, muhaliflerin hızlı ilerleyişi karşısında Halep ve Hama gibi kritik bölgelerden çekilmek zorunda kalmıştı. Rejim, Rusya ve İran’ın desteğiyle karşı saldırılar düzenlemeye çalışsa da mevcut durumda savunma pozisyonundan geri kaçma konumuna başvurmuşlardı.

Suriye için Fransızların 102 Yıl Önce Hazırladığı Harita Şaşırtmıştı!

Beşşar Esad rejimine karşı çıkarak operasyon başlatan silahlı muhalif grupların Suriye’deki ilerleyişi ve Şam’ı da ele geçirişi kutlanırken paylaşılan bir harita kafaları karıştırmıştı. Fransa’nın 1922 yılında hazırladığı Suriye haritasında ülkenin eyaletlere bölündüğü görülürken, bir hafta önce başlayan harekât akıllara “102 yıllık hayali mi gerçeğe dönüştürmek istiyorlar?” sorusunu taşımıştı.

Fransızların 1922 yılında hazırladığı Suriye haritası internette paylaşılmaya başlanırken, haritada ülkenin eyaletlere bölünmüş olduğu dikkatlerden kaçmamıştı. Haritayı paylaşan çok sayıda kullanıcı “Suriye’yi eyaletlere veya federasyonlara bölmek gibi bir hayalleri mi var?” ve “Fransızlar 102 yıllık hayalini gerçeğe mi dönüştürmek istiyorlar?” diye sormuşlardı.

HTŞ’ye İsrail ve ABD’nin Sahip Çıkması!

HTŞ’nin; Suriye’nin Şam’dan sonra en stratejik önemdeki kenti Halep’e yönelik saldırısına Erdoğan iktidarının maaşa bağladığı ÖSO/SMO’ya bağlı bazı grupların da katıldığı anlaşılmıştı. 2015’ten bu yana Suriye’nin Türkiye sınırındaki İdlib kentinin önemli bir bölümünü elinde bulunduran HTŞ’nin (öncesi El Nusra) Halep’e başlattığı ve Şam’ın düşmesiyle tamamladığı saldırı, bir yandan İsrail’in Suriye’ye yönelik saldırı ve sataşmaların arttığı bir döneme denk gelmesi enteresandı.

2022’de de HTŞ, yanına bazı ÖSO/SMO gruplarını alarak Afrin’in önemli bir bölümünü ele geçirmiş ve ardından MİT’in devreye girmesiyle buradan çıkmıştı. İsrail, 2013’te Lübnan sınırında stratejik önemdeki Kuneytra kasabasının ele geçirilmesi konusunda, Suriye rejimini destekleyen Hizbullah ile El Nusra arasında çatışmalar yaşanırken hava bombardımanı ile El Nusra’ya açıktan destek çıkmıştı. İsrail; Suriye yönetimine, İran yanlısı milislere ve Hizbullah güçlerine karşı dün Nusra’yı ve bugün de HTŞ’yi doğal müttefik olarak görüyor ve destek veriyorlardı. ABD emperyalizmi de resmiyette terör örgütü olarak tanısa da, aslında HTŞ’yi bölgesel politikaları için elverişli bir araç olarak kullanmaktaydı. Dönemin ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey’nin 2020’de yaptığı yorumlar; hayret, Erdoğan’ın yaklaşımıyla aynıydı! Yahudi Jeffrey; “Bunlar doğrudan El-Kaide’nin uzantıları, terör örgütü olarak kabul ediliyorlar; ancak öncelikli olarak Esad rejimiyle mücadeleye odaklanmış durumdalar. Henüz biz bu iddiaları kabul etmedik ama kendileri, terörist değil vatansever muhalif savaşçılar olduklarını iddia ediyorlar. Biz de bir süredir uluslararası bir tehdit oluşturduklarına rastlamadık!” buyurmuşlardı.

Evet; Erdoğan, Netanyahu ve ABD, HTŞ saldırganlığının Suriye rejimi ve destekçilerinin zayıflatılmasının aracı olarak devreye sokulması konusunda uzlaşmışlardı. Ancak Erdoğan, bu durumu Esad’ı siyasi ilişki ve iş birliğine zorlamak ve bu iş birliğini Rojava’da Kürtlerin özerk yönetimini yıkmak için kullanmak gibi bahane ile gizleme çabasındaydı.

Özetle; İsrail, ABD ve Erdoğan iktidarı, hep birlikte HTŞ’nin önünü açmışlardı, çünkü artık kukla Esad’dan kurtulmaları lazımdı. Suriye’nin 4 ana kantona ayrılması ve Büyük İsrail’e zemin hazırlanması için bu “Özgürlük kalkışması!”na fırsat ve ruhsat tanınmıştı. Rusya da Akdeniz kıyısındaki Tartus ve Lazkiye limanları ve hava üslerini elinde tutmak ve muhalif güçleri o bölgelere yaklaştırmamak karşılığı, İsrail ve belki Türkiye ile anlaşmıştı. Hatta İran Dini Lideri Ali Hamaney’in özel danışmanı, ABD ve Siyonist Merkezlerle irtibatlı LARİCANİ ailesinden Ali Laricani’yi, Esad’ı ülkeyi terk etmeye ikna etmek üzere, kuşatılma sırasında Şam’a yollaması da aynı Siyonist tezgâhın bir parçasıydı.

Ve dikkat edin… HTŞ ve diğer Muhalif Güçler, yeni Hükümet Kabinesine bir tek TÜRKMEN’i almamışlardı… Daha beteri, Halep’te ve Şam’da, özellikle TAPU dairelerindeki evrakları yakmışlar ve Türkmenlere ait tapuları ortadan kaldırmışlardı. Aynı tezgâh Irak parçalanırken de kurgulanmış, Barzaniler Kerkük ve Süleymaniye’deki Türkmenlere ait tapu sicil kayıtlarını yakmışlardı!?

Amerika’da seçilmiş, ama henüz direksiyona geçmemiş olan Donald Trump’ın: “Suriye bizim savaşımız değil… Suriye yönetimi, arka çıkmamız gereken bir dostumuz da değil… Bu nedenle ABD’nin bu savaşa müdahil olması söz konusu değil…” sözlerini de; “Biz Esad’ı harcadık… HTŞ ve muhalif güçleri serbest bıraktık!” şeklinde okumak lazımdı.

Siyonist Blinken ile İslamist Hakan Fidan Suriye’nin Geleceği Konusunda Mutabıklarmış!..

ABD Dış Bakanı ve Siyonist Yahudi ajanı Antony Blinken 14 Aralık 2024 Cuma günü Ürdün Kralı’yla görüşmesinin (daha doğrusu talimat vermesinin) hemen ardından Türkiye’ye de uğramış ve Ankara Esenboğa Havalimanı’nda Sn. Erdoğan ve Dış Bakanımız Hakan Fidan’la buluşmuşlardı. ABD Dış Bakanlık Sözcüsü Mattew Miller’e göre Blinken, Erdoğan’a: “Suriye’deki tüm aktörlerin (PYD de dahil olmak üzere) insan haklarına ve evrensel hukuk kurallarına riayet etmesi gerektiği” mesajını hatırlatmıştı. Blinken ayrıca (zaten HTŞ içine sızan ve ortalıktan kaybolan) “IŞİD’e karşı ortak mücadelenin devamına” vurgu yapmışlardı. Çünkü ABD hâlâ “YPG’ye güya IŞİD’le mücadelede ortak bir dost güç” olarak sahip çıkıyorlardı. Sn. Erdoğan ise “Suriye’nin bütünlüğünün korunması ve terörist yapılardan arındırılması için ABD ile birlikte çalışacaklarını” aktarmıştı.

BBC’ye göre Blinken Türk muhataplarına “Türkiye’nin, Suriye’deki Halk Savunma Birliğine (YPG’ye) dönük askeri operasyonlarından mutlu olmadıklarını (yani rahatsızlık duyduklarını)” açıkça ortaya koymuşlardı. Ve hayret, Yahudi Siyonist Blinken “Gelecekte nasıl bir Suriye görmek istedikleri konusunda, Hakan Fidan’la genel bir uyum ve uzlaşma içinde olduklarını” anlatmıştı!? Artık başka lafa gerek kalmamıştı. Çünkü ABD ve İsrail’in nasıl bir Suriye planladıkları ve bu ülkeyi parçalayacakları açıktı.

Hatırlayınız, Erbakan Hoca’nın Refah-Yol Başbakanı iken, dönemin İsrail Dış Bakanı David Levy, Avrupa’ya geçerken uğradığı Esenboğa Havalimanı’nda geçireceği birkaç saat içinde Erbakan’la görüşme talebini Hocamız: “Çok istiyorlarsa, bizim vereceğimiz müsait bir tarihte gelsinler!” diyerek dersini veriyorlardı. Ama şimdiki kahramanlar, neredeyse Kabineyi, Blinken’ın ayağına, Esenboğa’ya taşıyorlardı.

İsrail’in Suriye Saldırıları ve Amacı

8 Aralık 2024’te Beşşar Esad’ın devrilmesinden sonra Siyonist İsrail Başbakanı Kuduz Netanyahu, Golan Tepeleri’nin tamamını ve 20 km derinlikteki Suriye topraklarını “Tampon Bölge” kılıfıyla işgal altına almış ve Şam’a 25 km yaklaşmıştı. Terör şebekesi İsrail Ordusu Suriye’ye tam 300 hava saldırısı yaparak, Hava Kuvvetlerine bağlı uçak, helikopter ve füze rampalarını… Deniz Kuvvetlerine ait liman ve savaş gemilerini ve tamir-üretim fabrikalarını bombalayıp artık işe yaramaz hale sokmuşlardı. Barbar İsrail, Suriye’yi bir daha belini doğrultamaz duruma taşımaktaydı. İsrail, Suriye’nin tamamını artık kendi “çıkar sahası” saymaktaydı. Kuduz İsrail’in Dış Bakanı Gideon Saar ise, İdlib ve Membiç’in PKK’dan temizlenmesi operasyonlarını kınayarak “Kürtlere yönelik saldırılar derhal durdurulmalı ve Kürt bölgesine asla dokunulmamalı!..” şeklinde tehditler savurmuşlardı… Yani, tek parçalı ve bağımsız bir Suriye hayali kuranlar aldanmaktaydı; çünkü Siyonistlerin planları bambaşkaydı ve maalesef Suriye parçalanacaktı.

Türkiye, bu iktidarla, Suriye üzerinden gelecek tehlikeleri atlatamazdı, Milli Çözüm’e dayalı bir Milli Mutabakat oluşumuna acilen ihtiyaç vardı!..

Çok değerli, deneyimli ve birikimli Güvenlik Uzmanı Sn. Abdullah Ağar’ın şu tespit ve tahlilleri oldukça önemli ve anlamlıydı:

Şam düştü, Esat gitti. Bakalım şimdi HTŞ ve beraberindeki diğer yapılar ne yapacaktı!?

“(Azınlığın çoğunluğa tahakküm ettiği) Esat pozisyonuna düşen YPG/PKK terör örgütüyle nasıl bir angajman geliştirmiş olacaklardı? YPG/PKK’lı mutlu bir terörist azınlığın Arap coğrafyasına ve kaynaklarına çöktüğü Fırat’ın kuzey tarafında ve doğusunda hangi adımları atacaklardı?

− Çünkü:

Petrol ve doğalgaz yatakları YPG/PKK’nın elindeydi.

Suriye’nin verimli arazilerinin %70’i YPG/PKK’nın elindeydi.

Su (burada altın değerinde) YPG/PKK’nın elindeydi.

Başta Araplar olmak üzere, Suriye’deki halkların topraklarının ve mal varlıklarının önemli kısmı YPG/PKK’nın elindeydi.

HTŞ ve beraberindeki örgütlerinin elinde ise ne vardı? Hiçbir şey yoktu!.. %80’i Arap olan Suriye bölünür ya da siyasi birliği bozulursa, buradan Araplara ne çıkardı, YPG/PKK terör örgütüne ne kalırdı? Bunları çok iyi düşünmek ve değerlendirmek lazımdı.

İyi de, HTŞ ve beraberindeki yapılar bunları hesap ediyorlar mıydı? Peki Türkiye’nin YPG/PKK’lı bir angajmana nasıl bakacağını ve neler yapacağını (bilen var mıydı)? Yapılacak bellidir. (Ama yapacak irade hazır mıydı?! A.A.)”[1]

Suriye iç savaşında Muhalifler için iki stratejik hedef ve bunun 4 siklet merkezi vardı. Halep, Şam, Kamışlı ve Haseke. Halep ve Şam düştü. Peki ya Kamışlı ve Haseke?

Kamışlı ve Haseke düşmeden (PKK-PYD’nin sözde devletçiğine girilmeden) kimse muhalifler kazandı diyemez, Suriye halkları kazandı diyemez, Türkiye kazandı diyemez. (Diyenler aldanmaktaydı. A.A.)

Tabii bir de buna şunu eklemek: Şam’ı düşürenlerin içindeki yabancılara, bağlantılarına ve ortaya koyacakları etkiye/manipleye bakmak lazımdı. Tabii bir de İsrail ve ABD’nin yaptıklarına ve bu gruplara karşı nasıl davrandıklarına (odaklanmalıydı).

Hızla gelişen ve değişen durum karşısında Türkiye’nin olası kazanımlarını engellemeye çalıştıklarını, oyalama ve zaman kazanma taktikleriyle yerinde ve zamanında yapılacak müdahaleyi engellemeye/geciktirmeye çalıştıklarını, süslü cümleler ve vaadlerle Türk halkını ve devletini manipüle etmeye çalıştıklarını, güç gösterisi yaptıklarını… Ayrıca ABD ve İsrail’in YPG/PKK başta diğer vekilleriyle birlikte gelişen durumu çıkarları ve emelleri doğrultusunda geliştirmeye ve oldu bitti bir duruma dönüştürmeye çalıştıklarını da düşünüyorum. (Çok dikkatli ve tedbirli olunmalıydı. A.A.)

Kararlı kıvraklık.

Etkide/eylemde kıvraklık.

İnisiyatifi kullanma ve geliştirme(de duyarlılık ve tutarlılık).

Başarıdan faydalanma (geçerli ve güvenli bir ortamı oluşturmada caydırıcılık ve gerekirse stratejik gözü karalık var mıydı? A.A.)[2]

ABD’nin Yeni Savunma Bakanı Adayının: “Tüm Müslümanları Öldürün!” Çığlıkları

Trump’ın Savunma Bakanlığı’na aday gösterdiği Fox News sunucusu Pete Hegseth ile ilgili bomba bir haber ortaya çıkmıştı. Hegseth’in 2015’te bir gaziler grubunun etkinliğinde sarhoşken “Tüm Müslümanları öldürün!” diye bağırdığı anlaşılmıştı.

ABD’de Beyaz Saray’ın 47’nci Başkanı seçilen Donald Trump’ın atayacağı kabineye yönelik skandallar birbirini kovalamaktaydı. Washington merkezli The New Yorker dergisinin haberine göre, daha önce, 2017’de bir kadına cinsel tacizde bulunduğu iddiasına ilişkin polis raporu yayımlanan Hegseth hakkındaki iddialara bir yenisi daha katılmıştı.

“Ortaya Atılan Tuhaf İddialar Hakkında Yorum Yapmayacağız” denilerek bu rezaletin üstü örtülmeye çalışılmıştı.

Haberde, Trump’ın Savunma Bakanlığı adayı Hegseth, bu kez de 29 Mayıs 2015 tarihinde Amerika için Endişeli Gaziler Grubu için Ohio eyaletinde düzenlenen bir etkinlikte birçok kez “Tüm Müslümanları öldürün!” diye bağırırken yakalanmıştı. Oysa “Sarhoşken bile bir inancın tüm mensuplarının katledilmesi çağrısında bulunabilecek bir kişiden Savunma Bakanı olamazdı!”

ABD’deki en büyük Müslüman sivil haklar örgütü olan Amerikan-İslam İlişkileri Konseyi’nin (CAIR) Ulusal İcra Direktörü Nihad Awad, yaptığı yazılı açıklamada, mevcut görüşleri ve geçmişteki eylemlerine dayanarak, Hegseth’in Savunma Bakanı adayı olarak tamamen uygunsuz olduğu uyarısında bulunmuşlardı. Awad, “Sarhoşken bile bir inancın tüm mensuplarının katledilmesi çağrısında bulunabilecek bir kişi, kaçınılmaz olarak çoğunluğu Müslüman olan ülkelerin temsilcileriyle etkileşime girecek önemli bir pozisyonda bulunma hakkını kaybetmiştir” yorumunu yapmıştı.

“Ölüm Kalım Meselelerini İş Göremez Hale Gelebilecek Bir Sarhoşa Emanet Etmek Çılgınlıktır!”

Senato Silahlı Hizmetler Komitesi üyesi Demokrat Senatör Richard Blumenthal ise Hegseth hakkındaki iddiaları endişe verici ve “diskalifiye edici” olarak nitelendirerek adaylığı dikkatle inceleyeceğini açıklamıştı. Blumenthal, açıklamasında, alkol sorunları devam eden bir kişinin ulusal güvenlik yapısının tepesinde olmaması gerektiğine işaret ederek “Bu çok tehlikeli. Savunma Bakanı ulusal güvenlikle ilgili her konuya müdahil oluyor. Nükleer silahların kullanımına karışıyor. Askerlerin savaşa gönderilmesini onaylayan kişi o. Sivil kayıplara yol açabilecek insansız hava aracı saldırılarını onaylıyor. Kelimenin tam anlamıyla ölüm kalım meseleleri Savunma Bakanının elindedir ve bu tür meseleleri herhangi bir nedenle iş göremez hale gelebilecek birine emanet etmek, alamayacağımız bir risktir” değerlendirmesinde bulunmuşlardı.

Bu İslam Düşmanları, Nitelikli Adaylarmış!..

Öte yandan Trump’ın İletişim Direktörü Steven Cheung ise konuya dair yaptığı yazılı açıklamada, “Başkan Trump, yönetiminde görev yapmak üzere yüksek kalibreli ve son derece nitelikli adaylar belirliyor” ifadesi herkesi şaşırtmıştı. Seçilmiş Başkan Trump’ın kabine üyeleri için onay oturumlarının 3 Ocak 2025’te başlayacak olan 119’uncu Kongre oturumunda yapılması kararlaştırılmıştı.

Hatırlayınız; Hegseth hakkındaki cinsel taciz iddiası ilk kez 2024 Kasım ayında gündeme taşınmış, Trump’ın Savunma Bakanı adayı iddiayı yalanlayarak söz konusu olayın “rızaya dayalı ilişki kurdukları” yalanına sığınmıştı. Mahkeme kayıtlarında, 2017’deki suçlamalar sırasında, Hegseth’in, 3 çocuğu bulunduğu ikinci eşiyle boşanma sürecinde olduğu, nedeninin de şu anda eşi olan bir Fox News yapımcısından bir çocuğunun olduğunun ortaya çıkması olarak saptanmıştı. ABD medyası, Hegseth’in ilk evliliğinin de 2009’da “sadakatsizlik” nedeniyle sona erdiği bilgisini paylaşmıştı.

Şimdi bu İslam düşmanlarının önünü açtıkları bir Suriye muhalefetinin zaferi(!), acaba sonuçta kimlere yarayacaktı?

Donald Trump’ın Filistin’e Gözdağı Küstahlığı!

ABD Başkanı seçilen Donald Trump, Gazze Şeridi’ndeki esirlerle ilgili açıklama yapmıştı. Göreve başlayacağı tarihi işaret eden Trump, “Gazze’deki rehineler 20 Ocak’tan önce serbest bırakılmazsa Ortadoğu cehenneme dönecek.” diyecek kadar küstahlaşmıştı.

Trump: “20 Ocak’tan Önce Rehineler Serbest Kalmazsa Ortadoğu Cehenneme Döner!” diye tehditler savurmuşlardı.

ABD Başkanlık seçimlerinde Kamala Harris’i mağlup ederek yeniden Başkan seçilen Donald Trump, Ortadoğu’ya ilişkin dikkat çeken açıklamalarda bulunmuşlardı. Gazze’deki İsrailli esirler hakkında konuşan Trump, “Herkes insanlık dışı bir biçimde rehine tutulan İsraillilerden bahsediyor. Herkes konuşuyor ama harekete geçen yok. Size şu gerçeği bildireyim ki eğer rehineler 20 Ocak 2025’ten önce serbest bırakılmazsa Ortadoğu cehenneme döner. Bu bedeli Ortadoğu’daki herkes öder, özellikle de bu suçu işleyenler. Bu işten sorumlu olanlar Amerikan tarihinde görülmedik şekilde çok sert vurulacak. Rehineleri derhâl serbest bırakın” ifadelerini kullanmıştı. Trump, ardından İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun eşi Sara Netanyahu ile Gazze Şeridi’ndeki İsrailli esirlerin serbest bırakılması konusunda bir görüşme yapmıştı. Trump’ın söz konusu açıklamasının bu görüşmeden sonra gelmesi dikkatlerden kaçmamıştı.

Hamas’ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları, “Filistinlilere ve başta Mescid-i Aksa olmak üzere kutsal değerlere yönelik sürekli ihlallere karşılık verme ve tüm dünyanın dikkatini Filistin sorununa ve İsrail katliamlarına çekme” gerekçesiyle ve tamamen haklı bir şekilde İsrail’e 7 Ekim 2023’te kapsamlı saldırılar yapmıştı. İsrail, 7 Ekim’deki saldırılarda 1200 İsraillinin öldüğünü, 5 bin 132 kişinin de yaralandığını açıklamıştı. İsrail’in 7 Ekim’den bu yana Gazze Şeridi’ne düzenlediği saldırılarda yaklaşık 17 bin 492’si çocuk, 11 bin 979’u kadın olmak üzere 44 bin 429 (gerçekte 100 binden fazla) Filistinli ölmüş, 105 bin 250 kişi yaralanmıştı. Enkaz altında halen binlerce ölü olduğu bildirilirken, halkın sığındığı hastane ve eğitim kurumları hedef alınarak sivil altyapı da tahrip edilmiş durumdaydı.

İsrail ordusu, Gazze Şeridi’ne saldırılarının başladığı 7 Ekim’den bu yana 379’u karadan işgal sürecinde olmak üzere 806 askerinin öldüğünü açıklamıştı. Çatışmalara 24 Kasım 2023’te 4 günlüğüne verilen ve daha sonra 3 gün daha uzatılan “insani ara”da 81 İsrailli ve 240 Filistinli esir karşılıklı serbest bırakılmıştı. Öte yandan İsrail, hâlâ binlerce Filistinliyi suçsuz yere yakalayıp zindanlara atmıştı.

Şam’ın teslim alınmasından ve Esad’ın kaçmasından sonra ABD Beyaz Saray’dan yapılan ilk açıklamadaki: “ABD Başkanı Joe Biden ve ekibi, Suriye’deki olağanüstü durumu yakından takip ediyor ve sahadaki yerel ortaklarıyla sürekli iletişim halinde bulunuyor!..” ifadeleri, bizim “ABD, HTŞ ile irtibat halindedir” iddiamızı kanıtlamıştır. ABD Savunma Bakanlığı Pentagon’un: “Güvenlik ihtiyaçlarını karşılamak ve yeni Suriye’yi oluşturmak üzere bölge ülkeleri ile sürekli temas halindeyiz” itirafları da yine bizi doğru çıkarmıştır. Kuduz İsrail Ordusu da: “Suriye’deki olaylara karışılmadığı ama karşı da çıkılmadığı ve askeri birliklerinin tampon bölgede konuçlandırıldığı” açıklamasını yapmıştı.

Trump ise: “Esad gitti, ülkesini terk etti. Koruyucuları Rusya ve İran da yardıma gelemedi” sözleriyle bizi doğrulamıştı.

Zaten üst düzey bir Rus Milletvekili: “Artık Suriyeliler, yaşanan iç savaşla, mecburen kendileri mücadele etmek zorundadır!” çağrısında bulunmuşlardı. Amerikan Emperyalizmine güya karşı çıkıp Rusya ve ÇİN zihniyetini kutsayan salakların da artık ders alması lazımdı.

BM Teşkilatının Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen’in ise: “Tüm Suriyelilerin kendi toplumlarını yeniden inşa etmelerine yardımcı olacaklarını” açıklaması da, Suriye’nin 4 ana kantona ayrılacağının bir itirafıydı…

Ancaak… Herkesin bir hesabı varsa, elbette Allah’ın da bir hesabı vardı… Bölgenin çıban başı Kuduz İsrail’in de, ABD, AB, Rus ve Çin emperyalizminin de hizaya sokulacağı kutlu bir devran yaşanacaktı… Ve bu sefer yeni dünya tarihini Şeytaniler değil Rahmaniler yazacaktı!..

5 1 vote
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Subscribe
Bildir
23 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Bakara 14
(Bu münafıklar) İman edenlerle karşılaştıklarında (sadık din ve dava ehliyle bir arada bulunduklarında): “Biz de iman etmiş kimseleriz (ama İslam’a hizmet için kâfirlerle zahiren işbirliği görüntüsü vermekteyiz; sakın bizden şüphelenmeyiniz!)” derler. (Ancak) Şeytanları (ve şer odaklarıyla gizlice buluşup) baş başa kaldıklarında (ise); “Şüphesiz biz (asıl) sizinle beraberiz, (sizin hedeflerinize hizmet etmekteyiz.) Biz (mü’min ve Müslüman kesimleri sadece idare ve) istihza etmekteyiz” (zira “onların desteğini almak mecburiyetindeyiz”) derler.

Rabbim elbette nurunu tamamlayacak ,hak ve hakikatli olanlar bu zafere ulaşacak .bizleride bu zaferi görenlerde eyle Allahım🤲🏻

Meşhur bir atasözümüz vardır: “Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste.” Hiçbir zaman Allah (C.C.) mazlumların haklarını zalimlerin yanında bırakmaz. Hakkı tecelli ettirir ve hakkı mutlaka sahibine verir. Çoğu kere bu dünyada bile zalim; mazluma yaptığının karşılığı olarak cezasını bulur. Allah (C.C.) zalimden mazlumun intikamını alır. Şu kesindir ki, hiç kimse haksızlığa uğramayacak. İlahi adaletin bir neticesi olarak bütün mazlumlar er ya da geç ya bu dünyada veya ebedi alemde haklarına kavuşacaklardır. Kimsenin yaptığı yanında kâr kalmaz, kalmayacaktır. Siyonizm yıkılacak. Yeryüzüne Adil Düzen hakim olacak. Mazlumların yüzü gülecek inşallah.
Cenabı Hak Kuran-ı Kerim de şöyle buyuruyor:
Onlar (Yahudilerden inanmayanlar, Hz. İsa’yı öldürmek üzere) bir düzen kurdular. Allah da (buna karşılık onlara) bir düzen kurdu (ve şeytani oyunlarını bozdu). Allah, düzen kurucuların (ve tuzak hazırlayanların) en hayırlısıdır. (Ali İmran 54)
(Ey Resulüm! Hatırla) O vakti ki; inkârcılar Seni tutup bağlamaları (ve hapse atmaları) veya öldürmek (suretiyle Senden kurtulmaları, ya da Seni ülkenden çıkarıp) sürgüne yollamaları için, aleyhinde tuzak kuruyor (ve hesap yapıyorlardı). Onlar Sana bu hileyi düşünürken, Allah da onlara tuzak kuruyordu. (Sana hicret emri vererek; Medine’ye gitmeni ve İslam devletini kurarak geri dönüp Mekke’yi fethetmeni ve müşrik düzenle­rini tepelemeni kolaylaştırıyordu.) Doğrusu Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır.(Enfal  30.)

Bir işin doğru mu yanlışmı olduğunu anlamak için o işin neticesine ve kime hizmet ettiğine bakmak gerekirdi. Esedden kurtularak özgürleştirilmiş Suriye diye İsrailin Arzı Mevud planının bir parçası yapılmaktadır.Yakın tarihte şahid olduğumuz Saddamın ve Kaddafinin yıkılması sonrası bu ülkelerin iç savaş ve İsraile kolay lokma yapıldığı unutulmamalı ve BOP planlarının nasıl tek tek gerçekleştiği iyi okunmalıydı. Oluşan bu ototrite boşluğunda kurulacak Milli Mutabakat Hükümeti sonrası Milli bir manevra ile tüm planların değişmesi en büyük dileğimizdir.Bu süreç Türkiyenin akıbetini belirleyecek varolma yada yok olma savaşıdır.Büyük Lider Merhum Erbakan Hocamız 2003 yılında şöyle demişti. ” Dış mihraklar Arzı mevudu İsraile bağlamak için başladıkları planları şimdi Suriyede hedef alıp yutmak üzere yeni adımlarla devam ettirme içindedirler.bunun neticesinde ABD temsilciler meclisi Suriyeyi cezalandırma yasasını onaylamıştır. Meclisin üyeleri Suriyenin derhal işgal edilmesini istemişlerdir.Irak’ın işgali için uydurulan bahanelerin hepsi şimdi Suriye için uydurulmaktadır.Güya Suriye Filistinli terörist grupları destekliyormuş Suriye arapları ABD ye karşı kışkırtıyormuş bunlar bahanedir asıl maksat büyük israilin kurulmasıdır ve asıl hedef Türkiyedir.” buyurmuşlardı.
Ancaak… Herkesin bir hesabı varsa, elbette Allah’ın da bir hesabı vardı… Bölgenin çıban başı Kuduz İsrail’in de, ABD, AB, Rus ve Çin emperyalizminin de hizaya sokulacağı kutlu bir devran yaşanacaktı… Ve bu sefer yeni dünya tarihini Şeytaniler değil Rahmaniler yazacaktı!.

ABD ve AB gibi emperyalist odakların desteklediği Siyonist planlara göre; Kuzey Irak Kürdistanı’nın ardından Suriye Kürdistanı da tanındıktan sonra, Türkiye’de Kürt bölgesi sayılan illerimizin bu yapıya katılması sağlanacaktır. Irak ve Suriye sınırımız boyunca güya Kürdistan’la kuşatılan Doğu ve Güneydoğu bölgelerimiz kışkırtılarak aradaki sınırlar kaldırılacaktır. Ve zaten bunun altyapısı yıllardır hazırlanmaktadır ve uluslararası anlaşmalarla kabul gören: “Kendi kaderini tayin hakkı” (self-determinasyon) gerekçesiyle, bir toplumdaki etnik ve mezhebi kesimlerin, “bizim ülkemizden ayrılma, komşu oluşumlara katılma” tercihleri ayarlanmıştır ve BM garantörlüğü altındadır. Gerekli ve gerçekçi tedbirler alınmazsa yarın çok geç kalınmış olacaktır! Şimdi soruyoruz: Kuzey Irak Kürdistanı (Barzanistan’dan) sonra, şimdi Kuzey Suriye Rojava Kürdistanı’nı kurdurup Türkiye’yi, önce kuşatma altına alarak, sonra güneydoğumuzu da kışkırtıp katarak Büyük İsrail’e hazırlık yapan bu Siyonist projeye Cumhur İttifakı imkân ve fırsat tanıyacak mıydı? İktidar Başının: “YPG Suriye sınırımızdan 30 km uzaklaşmalıdır!” sözleri acaba: “30 km aşağımızda kurulacak PKK-PYD Kürdistanı’nı da aynen Irak Barzanistanı gibi kabule hazırız” mesajı mıydı? Çünkü daha önce de: “Irak’ı parçalatmayız, Kürdistan’ı kurdurtmayız!” deyip halkımızı avutanlar, sonunda Barzani’yi devlet töreniyle karşılamışlardı.
Ancaak… Herkesin bir hesabı varsa, elbette Allah’ın da bir hesabı vardı… Bölgenin çıban başı Kuduz İsrail’in de, ABD, AB, Rus ve Çin emperyalizminin de hizaya sokulacağı kutlu bir devran yaşanacaktı… Ve bu sefer yeni dünya tarihini Şeytaniler değil Rahmaniler yazacaktı!..

 Bu tür sorunlar, Rahmetli Erbakan Hoca’nın tespitiyle; “bir nevi bizim aile içi meselemizdir; bu konuları kendi aramızda halletmek en doğru olanıdır.” Çözüm için işgalcilerin davet edilmesi ise bu temiz topraklara yapılacak bir ihanet anlamı taşır.

Bop projesi zahiren tıkır tıkır işliyor, Siyonist şebeke ve onların işbirlikçileri Bop’a taşeronluk yapıyorlardı. Makam koltuk sevdasına Siyonizm’in spikerliğini yapanlardan şahsiyetli dış politika beklemek en hafif saflık olurdu.
Tüm dengeleri gözeterek, başta ülkemiz, bölgemiz ve tüm insanlığı huzura erdirecek tek çare ise Yeni Bir Dünya’yı kurmak olacaktı. Rahmetli Erbakan Hocamız’ın tarifiyle Yeni Bir Dünya’yı kurma işini yapacak kişinin 1- Hidayet, 2- Feraset ve 3- Dirayet ehli olması gerekirdi. Ve bu özellikler sonradan edinilemez Allah vergisiydi.
Sadece Müslümanlar değil, Tüm İnsanlık Milli Çözüm Projelerine ya sahip çıkardı, yada siyonist timsağa yem olurdu.
Ancak unutulmaması gereken asıl konu şuydu; Allah plan kuranların en hayırlısıydı. Bu sefer tarihi Şeytaniler değil Rahmaniler yazacaktı…

BOP PROJESİ SON AŞAMASINDA…

İsrail; 7 Ekimde Hamas’lı Mücahidlerin operasyonu ile sarsılmış. Bir yılı aşkın süredir Gazze’de çatışan askerleri yorulmuş, Güney Lübnan’da istediğini alamamış ve yıpranmış… İçeride Netanyahu karşıtı gösteriler devasa boyutlara ulaşmış, Siyonizm’in gerçek yüzünü bütün dünya görmüş, üzerinde çok büyük bir baskı oluşmuş ve yenilmezlik hegomanyası yıkılmış olduğu dönemde;

  • İran Rejiminin danışıklı dövüşü ve cılız saldırıları ile uluslararası arenada İsrail’in eli güçlenmiş, güya İran tehlikesi ile haklılık payı artmıştır.
  • Hizbullah ile Ateşkes imzalamış ve askerlerini dinlendirme fırsatı bulmuş.

Muhaliflerin saldırıları ardından ise durum İsrail lehine değişmiştir, bazı örnekleri ise şunlardır:

  • Suriye’de ki Filistinli direnişçilerin silahsızlandırılmak istenmektedir.
  • Lübnan’ın, Suriye’de ki lojistiği sekteye uğramıştır.
  • Suriye’nin savunma sistemleri yok edilmiş ve tehdit olmaktan çıkarılmıştır.
  • İran’ı vurmak için Suriye Hava sahası tamamen açılmıştır.
  • PKK/YPG %27 oranında toprak kazanmıştır.
  • Tampon bölge oluşturmak bahanesi ile Suriye topraklarını işgal edilmektedir.
  • Türkiye ile resmen olmasa da fiilen komşu olunmuştur.
  • Suriye’de artık bir devlet yerine kendi çıkarlarına kullandıkları gruplar vardır.
  • Suriye’de iç savaş yeniden ateşlenebilir.
  • Türkiye’nin YPG’ye yapacağı müdahale bahane edilerek ABD Suriye’ye asker gönderebilir.
  • Psikolojik savaş İsrail lehine dönmüştür.
  • İsrail güdümünde oluşturulacak Kürdistan’a zemin hazırlama projesi hızlanmıştır.
  • Mısır, Katar ve Erdoğan hükümeti eliyle esir takası ve ateşkes için Hamas’a baskı yaptırılmaktadır.
  • Türkiye, Rusya ve İran ilişkileri gerilmiştir.

Tüm bu olaylar yaşanırken Türk medyası, ABD medyası, Yunan medyası ve anaç Siyonistlerin açıklamaları ile Türk halkı uyutulmaktadır. Siyonizm, Türk halkını uyutmak için manyak Trump’ın bile ağzıyla Erdoğan’ın zekasına övgüler yağdırmaktadır. Milli Çözüm haricinde muhalefetten bile işin perde arkasını açıklayacak ciddi bir duruş ortaya konulmamaktadır.
Netanyahu’nun sevinci gözlerinden okunmaktadır, BOP Projesi Eş Başkanıyım diyen Erdoğan’ın ve karanlık kurmaylarının ABD çıkarları aleyhine adım atmalarını beklemek ahmaklıktır.

HTŞ Lideri Culani; ”Suriye’nin İsrail’e yönelik saldırılarının üssü olarak kullanılmasına izin vermeyeceğim!” açıklaması asıl hedefi net şekilde ortaya koymaktadır.
Kendilerini İslam Aleminin Lideri kabul eden İran Rejiminin barbarlıkları ise Zalim Esad’ın devrilmesiyle tekrar gün yüzüne çıkmıştır. İsrail tarafından Devlet ağırlığını yitiren İran’ın, işbirlikçi zihniyetten acilen kurtulması lazımdır, aksi taktirde Antisiyonist İran halkı yakın gelecekte büyük sıkıntılar yaşayacaktır.

ACİLEN MİLLİ ÇÖZÜMCÜ, MİLLİ MÜTABAKAT HÜKÜMETİ KURULMALIDIR!

Muhalif yürüyüşün hemen ardından canlı yayında açıklamalarda bulunan şahıs:
”Esad’ın, İran’ın ve Rusya’nın yakında yumruğu HTŞ’nin tepesinde patlayacaktır. Filistin’in, Rusya’nın, İran’ın, Irak’ın, Çin’in dostuyum.” açıklamasını yaptıktan 3 gün sonra Esad Rejimi düşmüştü.
Yahu Türkiye bu kafalarla nereye varacaktı?
3 gün sonra yaşanacakları,
Rusya’nın ve Çin’in Siyonizm’in güdümünde olduğunu
İran Rejiminin ayarını,
Siyonizm yıkılmadan Türkiye’nin tam bağımsız olamayacağını,
en önemlisi ise Türkiye’nin gücünü ve potansiyelini göremeyen zihniyetten bu millete ne hayır gelirdi?
Diğer tarafta ise ABD-AB işbirlikçisi ve sevdalısı ılımlı İslamcılarla bu sıkıntılı süreç nasıl atlatılacaktı?
PKK/YPG’nin Akdeniz’e inmesine izin verilmemesi ve tampon bölge oluşturulması için TSK’mızın yaptığı başarılı operasyonlar, ABD’den gelen ”mal varlığını açıklarız!” şantajı ile nasıl yarım kalmıştı? bu siyasi irade ile zafer kazandığımızı zannedenler, yine aynı vartalara yuvarlanmaktaydı!
Suriye’nin resmen parçalanması, İran’ın nükleer tesislerine saldırılması ve asıl hedef olan Türkiye’mizin kuşatılma planları işlese de, Batıl kendini en güçlü zannettiği dönemde yıkılmaktan kurtulamayacak, Siyonist ve Emperyalistlerin hepsi çok yakında hizaya sokulacaktı!
Milli Çözüm’ün haklılığı, işbirlikçilerin makam işgallerinin son bulmasına yol açacaktı. Ve artık Müslüman ülkeleri yöneten işbirlikçi zihniyetlerden kurtulma zamanıydı. Milli Çözüm devranı Milli TSK ile tarih sahnesinde ki yerini alacak, ”bulutlar dağılınca Erbakan Mührüne herkes tanık olacaktı!”
”Adil Düzen kurulacaktır ve hiçbir güç buna engel olamayacaktır!”

Tarih Suriye’nin Düşüşünü Yazdı, İnşallah Adil Düzen ile Kurtuluşunu da Yazacak!

Suriye İşgalini başından beri özetleyen ve güncelleyen (ÖSO örgütü SMO olmuş mesela) sağlam bir yazı olmuş, emeğinize sağlık.

Farklı tipteki her bir işbirlikçinin tek bir plan dahilinde devreye sokulması ne kadar acı bir durum.

Allah(cc) kurtuluş günlerini nasip etsin, amin.

Yazının başlığı öyle güzel özetliyor ki yaşananları. Aslında BOP planı gerçekleşiyor ama Esad Zulmünden bıkan korkan İsmailler, bu olaya ne yazık ki seviniyorlar.

Her şey bir plan dahlinde teker teker gerçekleşiyor. BOP adına yapılan planları 92 yılında Aziz Erbakan Hocamız mecliste haykırıyordu ve diyordu ki “ONLARIN UZUN VADELİ PLANLARI VAR, PEKİ YA BİZİM BUNLARA KARŞILIK KISA ORTA VE UZUN VADELİ MİLLİ PLANLARIMIZ NEREDE? KİM YAPACAK BU PLANLARI, YAPMASI GEREKENLER BİR PLAN SAHİBİ OLMADIKLARI GİBİ SADECE ONLARIN PLANLARINA ALET OLUYORLAR” Demişti.
https://x.com/KIYMETC/status/1017112032888442883

Kuvvet Kudret sahibi cenabı Allahtır. Elbette bu planlardan haberi olanlar, onların bu planlarına karşılık gerekli çalışmlarda yapmışlardır. Cenabı Allah bu plan sahiplerini elbette iktisarada taşıyacak, ve onları ve işbirlikçilerini zelil edecektir. Yerin dibine batıracaktır. Onların oyun ve planlarını devre dışı bırakacak acilen Milli Çözüm Milli Mutakabat Hükümeti kurulmalıdır.

Adil Düzene Dayalı yeni bir dünya mutlaka kurulacaktır. Ve bu Üstad Ahmet Akgül Hocamız eliyle, Aziz Erbakan Hocamızın En sadık talebesi ve takipçisi eliyle olacaktır İnşallah.

Gerçek şu ki, onlar (zalimler ve hainler, mü’minlere ve İslami girişimlere karşı) hileli planlar kurdular (ve kuracaklardır). Oysa eğer onların (şeytani) hile ve hazırlıkları, dağları yerinden oynatıp kaydıracak (zelzeleler oluşturacak derecede bugün nükleer silahlara ve teknolojik imkânlara dayanmış) olsa bile, Allah katında da (kesinlikle onları boşa çıkaracak ve etkisiz kılacak kudret) planları ve programları vardır! (Allah zalim güçlerin mekir ve tuzaklarını kendi başlarına saracaktır.)

Sakın ha, Allah’ı; elçilerine (ve Hakk davetçilerine) verdiği sözden (ve zafer va’adinden) dönecek sanma(yın). Gerçekten Allah Azîz’dir, İntikam sahibidir. (Ey zalimler ve hainler, sizin de zulüm ve hıyanetlerinizin hesabını soracak, saltanatınızı yıkacaktır.)

İBRAHİM SURESİ 46-47 http://www.mealikerim.com

Bu makale, Suriye’deki siyasi ve askeri çatışmaların derin analizini yaparak, bölgedeki parçalanma planlarının Siyonist ve emperyalist güçler tarafından nasıl kurgulandığını gözler önüne sermektedir. Özellikle BOP çerçevesinde Suriye’nin dört parçaya bölünme planına dikkat çekilmekte ve bu süreçte yerel aktörlerin nasıl manipüle edildiği örneklerle açıklanmaktadır.

Muhalif grupların, ABD ve İsrail’in stratejik hedeflerine hizmet edecek şekilde hareket ettirildiği, PKK/PYD gibi terörist yapılar üzerinden Kürt bölgelerinin özerk yapıya dönüştürülmesinin zemin hazırlandığı vurgulanmaktadır. Bunun yanı sıra, Türkiye’nin güney sınırlarına yönelik tehditlere dikkat çekilerek, iktidarın bu gelişmeler karşısında aldığı tutum sorgulanmaktadır. Makale, Suriye’nin parçalanmasının sadece bölgesel güçlerin değil, küresel aktörlerin uzun vadeli planlarının bir parçası olduğunu hatırlatmakta ve bu senaryolara karşı milli birlik ve stratejik derinlik gerekliliğine vurgu yapılmaktadır.

Son olarak, yazıda belirtildiği gibi, bölge üzerinde emperyalist güçlerin birçok hesabı olsa da, adaletin ve Hakk’ın üstün geleceği şekilde bir dönüşüm yaşanacaktır. Onların bir planı varsa Allah’ın da planı olduğu unutulmamalı, son tahlilde hikmet nazarıyla değerlendirerek iman akümüzü dolu tutmalıdır. Çünkü ümit imanın canıdır…


İyi de, HTŞ ve beraberindeki yapılar bunları hesap ediyorlar mıydı? Peki Türkiye’nin YPG/PKK’lı bir angajmana nasıl bakacağını ve neler yapacağını (bilen var mıydı)? Yapılacak bellidir. (Ama yapacak irade hazır mıydı?! A.A.)”

Evet, makalede geçen bu sorunun cevabı: EVET YAPACAK İRADE 50 YILDIR YENİ BİR DÜNYANIN KURULMASI İÇİN İYİNİN DOĞRUNUN GÜZELİN FAYDALININ ADİL OLANIN HAKİM KILINMASI İÇİN VE KİRLİ GÜÇLERİN SİYONİZMİN AZİZ ERBAKAN HOCAMIZIN ÜSTÜN SAVAŞ TEKNOLOJİ HARİKALARIYLA ETKİSİZ KILINMASI VE ADİL DÜZEN PROJELERİNİ HAZIRLAYAN MİLLİ ÇÖZÜM = ÜSTAD AHMET AKGÜL HOCA ELİYLE HAYATA GEÇİRMEK ÜZERE MİLLİ BİR MUTABAKATLA İNŞAALLAH O GÜNÜ İPLE ÇEKMEKTEYİZ.

* inanç
* Hazırlık
” İşbaşına gelindikten sonra uygulayacak İLMİ – CİDDİ – KUR’AN’İ program ve projelere SAHİP İRADE şuan Yeryüzünde MİLLİ ÇÖZÜM = ÜSTAD AHMET AKGÜL’den başkası değildir. Çünkü bu 3 şarta uyan ikinci biri yeryüzünde bulunmamakta, bulunsaydı duyardık kucaklardık alkışlardık destek çıkardık. O yüzden bize ve tüm insanlığa düşen MİLLİ ÇÖZÜM’E sahip ve destek çıkmak yetmez MİLLİ MUTABAKAT yoluyla işbaşına getirilmesi için anahtarların teslimine katkıda bulunmaktır.

“Suriye Dört Parçaya Ayrılacaktı!

İşte Siyonist Merkezlerin ve ABD’nin 4 Parçalı Suriye Planı:

1- Kuzey Tarafta: PKK/PYD terör örgütü kontrolünde ROJAVA oluşturulacaktı.

2- Orta Kısımda: Halep’ten Humus kentinin güneyine, Şam’ın kuzeyine kadar yayılacak bir Suriye Sünni Devleti kurulacaktı. 

3- Akdeniz Kıyısı: Lübnan kuzeyi, Lazkiye ve Tartus dahil, Şam’ın kuzeybatısı olacak şekilde daralacak bir Suriye Nusayri Alevi devleti kalacaktı. 

4- İsrail Nüfuz Alanı: Şam’ın güneyinden Ürdün sınırındaki stratejik alanı da kapsayacak şekilde İsrail’in kontrolünde olacak bir tampon bölge ayarlanacaktı. Evet; işte İsrail, ABD, İngiltere ve Fransa bunun için muhaliflerin önünü açmışlardı.”

Evet bölgede İran ve Türkiye haricinde bir devlet kalmadı. BOP süreci tıkır tıkır işletilmekteydi. Suriye de kurgulayıcı siyonizm. İşbirlikçileriyle ilerleyişleri herşey yolunda gözüküyor. 

Ancak hiçbir işi Allahtan gayrı düşünmüyoruz. Allah tuzak kuranların en hayırlısı benim diyor. İnşallah ülkemiz ve coğrafya için daha güzel gelişmeler olacak. Bu sefer tarihi kötüler değil iyiler şekillendirecektir. Milli Çözüm mutabakat hükümetiyle dünya tarihi değilecek inşallah. Beklenmeyen anda, beklenmedik gelişmeler sünnetullahtır. Tarih ve Kuran’da birçok örneği bulunmaktadır.

 
Türkiye, bu iktidarla, Suriye üzerinden gelecek tehlikeleri atlatamazdı, Milli Çözüm’e dayalı bir Milli Mutabakat oluşumuna acilen ihtiyaç vardı!..

Makalenin sadece başlığı bile Suriye’de gelişen olayların iç yüzünü anlamaya yetecekti “Suriye Olaylarının Perde Arkası: İSRAİL PLAN KURARDI; İSMAİL ZAFER KUTLARDI!”

Evet, herkesin bir hesabı varsa, elbette Allah’ın da bir hesabı vardı… Bölgenin çıban başı Kuduz İsrail’in de, ABD, AB, Rus ve Çin emperyalizminin de hizaya sokulacağı kutlu bir devran yaşanacaktı… Ve bu sefer yeni dünya tarihini Şeytaniler değil Rahmaniler yazacaktı!..

61 yıllık Barbar Baas Rejiminin ve Gaddar Esad Sülalesinin yıkılması Suriye için tarihi bir aşamadır… Ama bu sonucu kimlerin hazırlayıp hızlandırdığı anlaşılmazsa, önümüzde daha tehlikeli tuzaklar vardır!..

.

Tarihte görülmemiş, duyulmamış ve yaşanmamış bir süratle, 1 hafta (9 gün) içerisinde; birbirine tamamen karşı ve aykırı Suriye Muhalefetini hemen uyuşturan, kaynaştıran ve ortak stratejilerde buluşturup barıştıran karanlık odakların, asıl gizli ve kirli hesaplarını anlamadan ve dikkate almadan atılan bu zafer çığlıkları korkarız ki kursaklarda kalacaktır…  Çünkü bu sonuç, BOP’un Suriye amacına ulaşmasıydı…

.

Büyük dava ve devlet adamı ve tüm insanlığın kurtuluş sevdalısı Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamız şöyle buyurmuşlardı: “Bu AKP’yi kurduran ve iş başında tutan Siyonizm’dir!..” Bu durum bilinmeden hiçbir soruna akılcı ve kalıcı çözüm bulunamaz.

.

ABD ve AB gibi emperyalist odakların desteklediği Siyonist planlara göre; Kuzey Irak Kürdistanı’nın ardından Suriye Kürdistanı da tanındıktan sonra, Türkiye’de Kürt bölgesi sayılan illerimizin bu yapıya katılması sağlanacaktır. Irak ve Suriye sınırımız boyunca güya Kürdistan’la kuşatılan Doğu ve Güneydoğu bölgelerimiz kışkırtılarak aradaki sınırlar kaldırılacaktır. Ve zaten bunun altyapısı yıllardır hazırlanmaktadır ve uluslararası anlaşmalarla kabul gören: “Kendi kaderini tayin hakkı” (self-determinasyon) gerekçesiyle, bir toplumdaki etnik ve mezhebi kesimlerin, “bizim ülkemizden ayrılma, komşu oluşumlara katılma” tercihleri ayarlanmıştır ve BM garantörlüğü altındadır. Gerekli ve gerçekçi tedbirler alınmazsa yarın çok geç kalınmış olacaktır!

.

Şimdi soruyoruz: Kuzey Irak Kürdistanı (Barzanistan’dan) sonra, şimdi Kuzey Suriye Rojava Kürdistanı’nı kurdurup Türkiye’yi, önce kuşatma altına alarak, sonra güneydoğumuzu da kışkırtıp katarak Büyük İsrail’e hazırlık yapan bu Siyonist projeye Cumhur İttifakı imkân ve fırsat tanıyacak mıdır? İktidar Başının: “YPG Suriye sınırımızdan 30 km uzaklaşmalıdır!” sözleri acaba: “30 km aşağımızda kurulacak PKK-PYD Kürdistanı’nı da aynen Irak Barzanistanı gibi kabule hazırız” mesajı mıydı? Çünkü daha önce de: “Irak’ı parçalatmayız, Kürdistan’ı kurdurtmayız!” deyip halkımızı avutanlar, sonunda Barzani’yi devlet töreniyle karşılamışlardı.

.

Siyonizm’i (İsrail, ABD ve AB Emperyalizmini) tanımak, BOP’un hedeflerini ve Arap Baharı süreçlerini iyi okumak ve çok farklı ve aykırı görünen ideolojilere sahip çıkan (İslamcısından Maocu PKK’cısına) hepsinin yularını elinde tutanların kimler olduğunu anlamak için Suriye olaylarını ve sonuçlarını çok iyi ve inceden inceye analiz etmek lazımdır.



.

Ancaak… Herkesin bir hesabı varsa, elbette Allah’ın da bir hesabı vardır… Bölgenin çıban başı Kuduz İsrail’in de, ABD, AB, Rus ve Çin emperyalizminin de hizaya sokulacağı kutlu bir devran yaşanacaktır… Ve bu sefer yeni dünya tarihini Şeytaniler değil Rahmaniler yazacaktır!..

HAMASLA YAN YANA GELMEYEN AKP, HTŞ İLE KOL KOLA!? (GOLA)

Esed zalimdi ve rejim çöktü, Suriye halkı haklı olarak seviniyor ve ülkelerine geri dönuyor.

Suriye muhaliflerı, hızlı bır şekilde, ilerleyerek rejim den , Halep Şam ve önemli yerleri aldılar.. Bu da güzel.!

Htş ve ypg pkk nın,arka plan da kimlerin olduğunu tüm dünya biliyor..

Suriye de,Rusya ve İranın çekilmesi ile, Lübnan daki Hizbullah a gıden lojistik (koridorda )destek te bitti,

Suriye Milli ordusu, HTŞ, Suriye demokratık Güçler, kısacası muhalifler, Esed rejimi zalimi devirdiler,

Türkiye Olarak, SMÖ suna destek sağlayarak Halep ve Şama kadar gittik, Bayrağımızı dalgalandırdık., Emevi Camii’nde Namazımızı kıldık, hamdolsun!

Bütün bu gelişmeler den sonra soru? soralım! Cumhur ittifakı tarafına ve tebasına;

1-Bu şekilde hızlı iniyorduk, Suriye’nin kuzeyinden güneyine, Golan tepelerine yaklaşın ca, niye durdunuz.?

2- Hazır,esedı devirmişken surıye muhalif leri ile ortak hareket ediyordunuz Aşağidaki , kuduz ve barbar katil israile zalime niye ? Haddini bildirmedınız?

3-israile niye çıkarma yapmadınız..?

4- Golan tepelerini bahane edip,
şama 20 km kala, hattâ “Şam ve halebi boşaltın” Derse ? İsrail.ne yapacaksınız?

5-Suriye’nin resmi yerlerini bombalayan Evrak ve kayıtları nı imha eden İsrail e nasıl bir nota verdiniz!!??

6-,İsrail e son 1.5 yılda 100 binlerce Gazze de katliam yapan, zalimin en büyüğü kuduz İsraille karşı karşıya gelirse muhalif gurupların tavrı sizce ne olacak??

HTŞ,İsrail e saldıracak mı? veya eğittığimiz SMO kurşun sıkacak mı? İsrail e,.

İsrail Arz-ı Mevud’u planlı bir şekilde grupların Esad’a direnişi şeklinde kurarken; bir yandan tapu dairelerini vurarak coğrafyanın gerçek sahiplerine artık sizin tapulu bir mülkünüz yok, bizim büyük plan içinde böldüğümüz yeni Suriye yani gerçekte Büyük İsrail’de size geçici olarak tanıyacağımız haklara sahip olacaksınız mesajını vermişti. Golon Tepelerinde yahudi cıfıtları arazileri bölerken yaptıkları video paylaşımları internetlerdeydi.
Yine Limanları bombalayarak buralardaki bugüne kadar Suriye’yle olan (ticari)derin işbirliğini mi örtmüştü?
Hali hazırda konuşulan “Esad’ın Rusya’ya kaçırılmasında MOSSAD’ın parmağı var” iddiaları doğruysa; ki geçmişten beri El Muhaberat Suriye istihbaratının İsrail kontrolünde olduğu zaten konuşuluyordu. 
Şimdi İsrail’in kurduğu planda İsrail ordusunun eski Askeri İstihbarat Direktörü Amos Yadlin’in sözleriyle HTŞ lideri Culani’yi “büyük bir siyasi ustalık sergileyerek Suriye’yi neredeyse savaşmadan fethettiği” sözlerini, ayrıca HTŞ lideri Culani’yi “büyük bir siyasi ustalık sergileyerek Suriye’yi neredeyse savaşmadan fethettiği” ifadeleriyle öven Yadlin’e göre Suriye’deki “isyancılar” kısa vadede İsrail’e tehdit oluşturmuyor.
Yadlin Culani için “Suriye’de yönetimini kurması gerektiğinde bölgedeki en büyük askeri güçle ilgilenmeyecek” ifadeleriyle HTŞ’nin İsrail ile bir sorun yaşamayacağını dile getiriyor.
ABD’de Hudson Enstitüsü’nde kıdemli araştırmacı ve George W. Bush yönetiminde eski bir üst düzey yetkili olan Dr. Michael Doran’ın da Hebron Yahudi Cemaati Uluslararası Sözcüsü Yishai Fleisher’e verdiği mülakattaysa Suriye konusunda Ankara ile Tel Aviv yönetimleri arasındaki “çıkar ortaklığı”na vurgu yapılıyor. ‘Tel Aviv ve Ankara Suriye sahasında ortaklaştı’ 
 “Şu anda neler yaşandığına bir bakın. Türkiye destekli güçler Şam’a doğru ilerliyor. Ne yapıyorlar? İsrail’e yönelik İran tehdidini ortadan kaldırıyor ya da ortadan kaldırılmasına yardımcı oluyorlar. Buradaki örtüşen çıkarlar açık ve dikkat çekici” açıklamasını yapmıştı
Doran AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan içinse “Muhafazakâr bir Türk ve son derece pragmatik, inanılmaz derecede işini bilen, Türkçe’de bir deyiş vardır, aklında kuyrukları birbirine değmeyen 49 tilki olan biri” dedi.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun bu açıdan Erdoğan ile benzerlik taşıdığını belirten Doran, “Türkiye ne olursa olsun, İsrail devleti için varoluşsal bir tehdit değildir” değerlendirmesi Erdoğan’ın BOP’ eş başkanlığı görevinin devam ettiği anlamı taşımıyor muydu? 
Ayrıca Erbakan Hocanın uyarısıyla “Allah muhafaza bunlara kalsa İran’a karşı İsrail’e yardım ederler” anlamındaki öngörüsü mü gerçekleşiyordu.
HTŞ’ Liderinin direksiyonda, MİT başkanı ve Dışişleri Bakanının arka koltukta rahatça Şam turu nasıl yorumlanmalıydı?
Bir de İsrail’le Büyük hesaplaşma bu yöneticilerle mi yapılacaktı?!

Öncelikle makale için yine teşekkürlerimi arzetmeden şükranlarımı sunmadan yapamayacağım. Siyonizm , işbirlikçi yöneticilerine – yazarlarına – televizyoncularına –sosyal medyacılarına –yazılı medyaya , kendi hedeflerini gizlemeye perde arkasına attırmaya çalışan yayınlarla bu insanlığı kandırmaya aldatmaya yanıltmaya çalışmaya dursun; tüm hedeflerini gayretlerini çabalarını boşa çıkaran etkisiz kılan tuzaklarını oyunlarını bozan MİLLİ ÇÖZÜM = ÜSTAD AHMET AKGÜL Hocamız yine muhteşem temiz doğru ve üstün bir bilgelik ve cesaretle GERÇEKLERE TERCÜMAN olduğunu görüyoruz yine bu makaleyle… Tekraren sonsuz şükranlarımı arzediyorum.

Şöyle ki; Muhaliflerin kimler olduğunu kime bağlı şekilde ve kime hizmet ettiklerini ispatlayıcı örneklerle anlatılan, Suriye’nin şimdi resmen parçalanmasına zemin hazırlandığının ve dört parçaya ayrılacağını ve Fırat’ın doğusunda kalan ve Türkiye sınırında, Urfa Suruç’un karşısındaki Ayn el-Arap’tan başlayıp Kuzey Irak’a (Barzani Kürdistanı’na kadar) uzanan; Rakka, Deyrizor, Haseke, Kamışlı bölgelerini kapsayan önemli ve büyük bölgenin tamamı, maalesef PKK-YPG-SDG militanlarının elinde bulunmaktaydı. Ve Esad Rejimine yönelik muhalif güçler, bu bölgeye asla dokunmamışlardı. İsrail ve ABD bu bölgeyi Kuzey Irak’taki Barzanistan’la birleştirip Büyük İsrail’in bir parçası olacak Kürdistan’ı kurma amacında olduğunu, ABD ve AB gibi emperyalist odakların desteklediği Siyonist planlara göre; Kuzey Irak Kürdistanı’nın ardından Suriye Kürdistanı da tanındıktan sonra, Türkiye’de Kürt bölgesi sayılan illerimizin bu yapıya katılması sağlanacaktır. Irak ve Suriye sınırımız boyunca güya Kürdistan’la kuşatılan Doğu ve Güneydoğu bölgelerimiz kışkırtılarak aradaki sınırlar kaldırılacağını … Şimdi soruyoruz: Kuzey Irak Kürdistanı (Barzanistan’dan) sonra, şimdi Kuzey Suriye Rojava Kürdistanı’nı kurdurup Türkiye’yi, önce kuşatma altına alarak, sonra güneydoğumuzu da kışkırtıp katarak Büyük İsrail’e hazırlık yapan bu Siyonist projeye Cumhur İttifakı imkân ve fırsat tanıyacak mıydı?

Suriye’deki Başlıca Silahlı Gruplara baktığımızda HTŞ olsun,  SMO=ÖSO olsun,  SDG olsun, İsrail ABD  İngiltere ve AB ülkelerinin kısacası Siyonizm’in hedeflerine planlarına yardımcı olduğu anlaşılmaktaydı. Kısaca anlıyoruz ki İsrail, ABD ve Erdoğan iktidarı, hep birlikte HTŞ’nin önünü açmışlardı…

MİLLİ ÇÖZÜM’ÜN = Üstad Ahmet AKGÜL’ün makalede de ifade ettikleri ve gözlerden kaçırılmak istenen şu hatırlatmaları ve  açıklamaları takdire şayandı: Zaten üst düzey bir Rus Milletvekili: “Artık Suriyeliler, yaşanan iç savaşla, mecburen kendileri mücadele etmek zorundadır!” çağrısında bulunmuşlardı. İŞTE ULUSALCI DOĞU PERİNÇEK ABD VE AB Emperyalizmine sözde karşı çıkmasına yönelik MİLLİ ÇÖZÜM’ÜN = Üstad Ahmet AKGÜL’ün bu cenaha hatırlatmaları:
“Amerikan Emperyalizmine güya karşı çıkıp Rusya ve ÇİN zihniyetini kutsayan salakların da artık ders alması lazımdı. “  hatırlatmaları ve ikazı gerçekten takdire şayandı.

Tüm bu makaledeki  hatırlatılan gerçeklerden  yola çıkarak Siyonizmi en iyi tanıyan hilesini ve hedeflerini savaştan önce hareketinden önce üstün bir bilgelik ve cesaretle gündeme getiren ve aldatılması kandırılması yanıltılması mümkün olmayan Üstad Ahmet AKGÜL’ÜN şu sözleriyle bitireyim:
“Oysa, düşmanın stratejisini, Siyonizm’in hilesini ve hedefini savaştan önce öğrenen bilge ve cesur bir Lider için zafer, bulutlarla kararan gökyüzünden beklenen yağmur kadar yakındır.”

İYİ Kİ VARSIN MİLLİ ÇÖZÜM İYİ Kİ VARSINIZ ASRIN VE KUR’AN’IN TERCÜMANI CİHAD DELİSİ VE İÇTİHAT İLMİNE SAHİP TEK ŞAHSİYET OLAN ÜSTAD AHMET AKGÜL HOCAM.

Yapılacak bellidir. (Ama yapacak irade hazır mıydı?!

Yapacak irade; Milli Çözüm’e inanan bir Cumhurbaşkanı ve Milli Çözüm’e inanan bir hükümet olacak inşallah….

Türkiye, bu iktidarla, Suriye üzerinden gelecek tehlikeleri atlatamazdı, Milli Çözüm’e dayalı bir Milli Mutabakat oluşumuna acilen ihtiyaç vardı!..

Suriye parçalara ayrıldı ve artık kolay lokma olmak üzere. İsrail “terör tehlikesi devam ediyor” bahanesini söyleyerek kafasına göre her istediği yeri bombalıyor. Nüfus ve tapu sicillerini ortadan kaldıracak bombalamalar yapıyor. Hatta bizim sınırımıza yakın yerleri bile bombalıyor. Niye!!! Adamlar büyük İsrail’i kurmak için pervasızca ilerliyor. Bunun yanında Aziz Erbakan Hocamızın “bir gün mesele Suriye olursa hedef Türkiye’dir” sözleri ve uyarıları hepimizin hafızasında olmasına rağmen sanki bir ülke fethedilmiş havalarıyla hareket edilmesine ne demeli bilemiyorum. Siyonizm bu Suriye’deki örgütlere tırlar dolusu15 milyar dolarlık silah göndermiş, bir nevi yatırım yapmış. Şimdi kalkacak “buyurun siz istediğiniz gibi idare edin, hatta Türkiye buralarda abilik yapsın falan diyecek öylemi!!!. Kuracakları masada bizi yancı bile zor yaparlar. Bu kuru kahramanlık havaları bize pahalıya mal oluyor. Rus uçağı düşürüldüğünde herkes bu işin kahramanı benim havalarına girmişti. fakat sonuç ne oldu???? Şehitler, ekonomik zarar, itibarsızlık.

BOP’un Suriye amacına ulaşıldı diye zafer kutlamaları yapanlara Milli Çözüm hatırlatması!

Siyonizm’i (İsrail, ABD ve AB Emperyalizmini) tanımak, BOP’un hedeflerini ve Arap Baharı süreçlerini iyi okumak ve çok farklı ve aykırı görünen ideolojilere sahip çıkan (İslamcısından Maocu PKK’cısına) hepsinin yularını elinde tutanların kimler olduğunu anlamak için Suriye olaylarını ve sonuçlarını çok iyi ve inceden inceye analiz etmek lazımdır.

Tarihte görülmemiş, duyulmamış ve yaşanmamış bir süratle, 1 hafta (9 gün) içerisinde; birbirine tamamen karşı ve aykırı Suriye Muhalefetini hemen uyuşturan, kaynaştıran ve ortak stratejilerde buluşturup barıştıran karanlık odakların, asıl gizli ve kirli hesaplarını anlamadan ve dikkate almadan atılan bu zafer çığlıklarınız kursaklarınızda kalacaktır…

Siyonistlerin “Özgürlük kalkışması!”na fırsat ve ruhsat tanımaları; Suriye’nin 4 ana kantona ayrılması ve Büyük İsrail’e zemin hazırlanması içindir.

Siyonist planlara göre;
Kuzey Irak Kürdistanı’nın ardından Suriye Kürdistanı da tanındıktan sonra, Türkiye’de Kürt bölgesi sayılan illerimizin bu yapıya katılması sağlanacaktır.
Irak ve Suriye sınırımız boyunca güya Kürdistan’la kuşatılan Doğu ve Güneydoğu bölgelerimiz kışkırtılarak aradaki sınırlar kaldırılacaktır.
Ve zaten bunun altyapısı yıllardır hazırlanmaktadır ve uluslararası anlaşmalarla kabul gören: “Kendi kaderini tayin hakkı” (self-determinasyon) gerekçesiyle, bir toplumdaki etnik ve mezhebi kesimlerin, “bizim ülkemizden ayrılma, komşu oluşumlara katılma” tercihleri ayarlanmıştır ve BM garantörlüğü altındadır.

Gerekli ve gerçekçi tedbirler alınmazsa yarın çok geç kalınmış olacaktır!
Kuzey Irak Kürdistanı (Barzanistan’dan) sonra, şimdi Kuzey Suriye Rojava Kürdistanı’nı kurdurup Türkiye’yi, önce kuşatma altına alarak, sonra güneydoğumuzu da kışkırtıp katarak Büyük İsrail’e hazırlık yapan bu Siyonist projeye Cumhur İttifakı imkân ve fırsat tanıyacak mıydı?
Daha önce de: “Irak’ı parçalatmayız, Kürdistan’ı kurdurtmayız!” deyip halkımızı avutanlar, sonunda Barzani’yi devlet töreniyle karşılamışlardı.

Rusya da Akdeniz kıyısındaki Tartus ve Lazkiye limanları ve hava üslerini elinde tutmak ve muhalif güçleri o bölgelere yaklaştırmamak karşılığı, İsrail ve belki de Türkiye ile anlaşmıştır.
Amerikan Emperyalizmine güya karşı çıkıp Rusya ve ÇİN zihniyetini kutsayan salakların da artık ders alması lazımdır.

Türkiye, bu iktidarla, Suriye üzerinden gelecek tehlikeleri atlatamazdı, Milli Çözüm’e dayalı bir Milli Mutabakat oluşumuna acilen ihtiyaç vardır!..

Yine gerçeklere tercüman olan bu eşsiz makalenin gözü görmeyenlere fener bilmeyenlere bilgi çok iyi anlamayanlara daha iyi anlayış olması dileğiyle. Oyun içinde oyunlar oynanan Müslüman ülkelerinde bu mazlumca gözüken komplo teorileri büyük Ortadoğu projesinin adım adım gidildiğinin işareti olarak gözükse de Allah’ın izniyle onların beklediği ışığın tam tersi yönünde olacağını Umut ediyor bu umudun ışığında hocamın da katkısıyla zafer’in mutlak ve yakın olduğunu tekrar görüyoruz. Ve imanımız inancımız Zafer inananlarındır ve Zafer yakındır.

BEKLEYİP GÖZLÜYORUZ…
Bunlardan önceki (zalim)ler de (mü’minlere) tuzak kurmuşlar (şeytanca hile ve hesaplar yapmışlar)dı. Fakat bütün tuzaklar Allah’ındır. (Allah kâfirlerin oyunlarını boşa çıkaracaktır.) Allah herkesin ne yaptığını ve ne kazandığını çok iyi bilir. Ve pek yakında o kâfirler akıbet yurdunun (dünyada kutlu ve mutlu sonucun ve ahirette ebedi huzurun) kimin olacağını (izzet ve iktidarın kime kalacağını) bilecek (ve görecek)lerdir.
Ra’d Suresi 42

Gerçek şu ki, onlar (zalimler ve hainler, mü’minlere ve İslami girişimlere karşı) hileli planlar kurdular (ve kuracaklardır). Oysa eğer onların (şeytani) hile ve hazırlıkları, dağları yerinden oynatıp kaydıracak (zelzeleler oluşturacak derecede bugün nükleer silahlara ve teknolojik imkânlara dayanmış) olsa bile, Allah katında da (kesinlikle onları boşa çıkaracak ve etkisiz kılacak kudret) planları ve programları vardır! (Allah zalim güçlerin mekir ve tuzaklarını kendi başlarına saracaktır.)
İbrahim Suresi 46

Öyle ise (hâlâ), sinsice ‘kötülüğü örgütleyip düzenleyenler’ (mü’min ve mazlum kimselere çeşitli tuzak sistemler ve şeytanca projeler üretenler), Allah’ın kendilerini yerin dibine geçirmeyeceğinden veya şuuruna varamayacakları yerden (başlarına bir) azabın gelmeyeceğinden emin midirler?
Nahl Suresi 45

(Allah’ın va’adine ve fetih müjdesine inanmayanları bırak!) Artık Sen onlardan yüz çevir ve bekleyip gözle. Zaten onlar da (kuşku ve tedirginlik içinde) gözleyip beklemeye koyulmuşlardır. (Bir müddet daha şeytanlıkları ve şımarıklıkları ile baş başa bırak ki, oyalanıp avunsunlar; zira yakında tarihi bir inkılâpla küfür ve zulüm saltanatları yıkılacaktır!)
Secde Suresi 30

Picture of Ahmet AKGÜL

Ahmet AKGÜL

AHMET AKGÜL KİMDİR?

INTRODUCTION OF USTADH AHMET AKGÜL

رسالة تعريفية لمعلمنا أحمد أكجول

قبل مؤتمر النظام العادل في جامعة قيرغيزستان أراباييف، والذي حضرناه، قدم أحد المحاضرين أستاذنا أحمد أكجول على النحو التالي: أحمد أكجول موجود في تركيا؛ إنه عالم ومثقف نادر جدًا يجمع بين المبادئ الإسلامية والمتطلبات الإنسانية، وفكر أتاتورك في التغيير والقومية الإيجابية والتوازن الاجتماعي. ألف حوالي 100 كتاب، بعضها في 3 مجلدات، وجميعها أعمال فريدة وأصيلة. 10 من الكتب؛ تمت ترجمته إلى الإنجليزية والروسية واليابانية والفارسية والفرنسية والعربية. البروفيسور الراحل، أحد رؤساء وزراء تركيا الأسطوريين. دكتور. ويعتبر من أكثر الطلاب المميزين وأتباع نجم الدين أربكان.
لقد حضر المؤتمرات العلمية في جميع أنحاء تركيا وأوروبا والجغرافيا الإسلامية منذ ما يقرب من 40 عامًا. إنه رجل حكيم تنبأ وشرح التطورات المهمة في تركيا ومنطقته والعالم قبل عقود، وتعرض للعديد من المشاكل والهجمات لهذا السبب، لكنه كان دائما على حق في النهاية. وهو رئيس تحرير مجلة الحل الوطني، التي يتابعها عن كثب كبار البيروقراطيين العسكريين والمدنيين، وأساتذة الجامعات، والكتاب والمعلقين المهمين، ومسؤولي الدولة في تركيا. ضد الأنظمة الرأسمالية والاشتراكية والليبرالية في العالم؛ فهو يحتوي على الجوانب الجيدة والمفيدة لجميعها، لكنه يترك الجوانب السيئة والضارة؛ سيدنا، الذي أعد ودافع عن برامج النظام العادل الأصلية القائمة على العقل والعلم والتاريخ والضمير والقرآن، يبلغ من العمر 74 عامًا وأب لخمسة أطفال. لا يتقاضى إتاوات أبدًا عن أي من كتبه أو مجلاته أو مقالاته أو مؤتمراته، ويعيش حياة متواضعة بعيدًا عن الترف والراحة، ويغطي نفقات كل ذلك بحوالي 40 من الرفاق المتطوعين والمخلصين في سبيل الله. المعلم الذي يدافع عن "حرمة التبشير بالعلم" وبالتالي لا يدين بالشكر لأي مركز أو حكومة. باستثناء ما يقرب من 105 من أعمال أستاذنا، حتى الأحزاب والحكومات تظل غير مبالية؛ الدين والأخلاق في المرحلة الابتدائية: 4-5، المرحلة المتوسطة: 1-2-3، المرحلة الثانوية: 1-2-3-4 والجامعة: 1-2-3، وفقاً للحقائق العلمية وجوهر الإسلام. ولكن بغض النظر عن أي طائفة، فقد أعد كتب العلم. خلال أحاديثهم المميزة جداً، كتلاميذه ومتابعيه المخلصين: "كيف أعددتم هذه (100) كتاباً يزيد عن مائة، كيف رتبتم وقتكم؟" أجاب أستاذنا أحمد أكجول على أسئلتنا كالتالي، ليكون قدوة وتشجيعًا لنا:



1- منذ ما يقرب من 60 عامًا، باستثناء الأمراض الخطيرة والصعوبات الكبيرة؛ ولم أؤجل عمل اليوم إلى الغد، كما أنني لم أحاول تأجيل عمل الصباح إلى الظهر أو عمل الظهر إلى المساء. لأنه لا ينبغي لي أن أضيع رأس مال حياتي المحدود في مساعي فارغة ومجانية يسميها القرآن الإلغاء ويحرمها

 

2- حتى لو كان شخصًا لديه معرفة وخبرة في موضوع ما، حتى لو كان أصغر منا كثيرًا... حتى لو كان شخصًا عاديًا وبسيطًا، فأنا لا أشعر بالإهانة أبدًا عند الاستماع إليه أو تعلم شيء ما، لأن أكبر عائق أمام التعلم والحصول على العلم هو الكبرياء والكبر

-3ما حصلنا عليه؛ حاولت أن أقرأ وأفهم كتابات وكتب الجميع، محليًا أو أجنبيًا، يساريًا أو يمينيًا، أعرفه أو لا أعرفه، أحبه أو أكرهه.
4- كنت أسجل المعلومات التي تعلمتها وأجد أهميتها منها أو مما سمعته في البرامج والمؤتمرات التليفزيونية، ولم أتردد قط في كتابتها ونقلها بذكر أصحابها
5- من خلال الوقوع في الرغبات والاعتراضات التعسفية من أقرب أقاربي ورفاقي وأعضاء الحزب وذوي المناصب ذات النفوذ والكفاءة... أو من منطلق حرصي على راحتي ومصالحي الشخصية، لم أخفي أبدًا الحقيقة التي قالها لي يجدها العقل والضمير نافعة ومفيدة، ولم أصعب فهمها بتغليفها بأغلفة مختلفة
6- كل الأشخاص الذين التقينا بهم في أي مناسبة وأصبحنا قريبين بما يكفي لتناول كوب من الشاي أو السفر لمدة ساعة على متن الطائرة؛ حاولت مساعدتهم على اكتساب وزيادة وعيهم الأخلاقي والضميري وكرامتهم، وخاصة سلامهم الروحي والعالمي. بمعنى آخر، كنت أهدف إلى أن أكون مفيداً له، وليس أن أستفيد من منصبه وفرصه ومجاملاته.
7- ولعل ذلك يعتبر ثمرة ومعجزة للأهداف والجهود المخلصة... وطبعا بفضل الله تعالى وفضله لا بد من قراءة كتاب ما يقارب 700 صفحة بسرعة في ساعة أو ساعتين. وتهنئة هذا الكتاب وانتقاده عمدا، والحمد لله أن إنتاج ملاحظات من 10 صفحات أصبح أسهل بالنسبة لنا.
أطيب التحيات…

YORUMLAR

Son Yorumlar
23
0
Düşünceleriniz değerlidir, lütfen yorum yapın.x
Paylaş...