AKP İktidarında ve Cumhur İttifakı’nda
SİYONİST ŞİRKETLERİN KAYRILMASI
İslamist İktidarın, Siyonist Sömürü Çarkı!?..
Bütün dünyada; banknot paralardan maç biletlerine ve banka kartlarına, sofra şarabından kripto para akışına kadar hemen her alanda bilgi güvenliği ve takibini sağlayan tek bir şirket vardır: SICPA… Açılımı ‘Société Industrielle et Commerciale de Produits Alimentaires’ Türkçesi: Gıda Ürünleri Sanayi ve Ticaret Şirketi (Türkiye’deki adıyla Ürün Güvenlik A.Ş.) Dünya çapında 100’den fazla ülkenin para, pasaport ve bandrollerine güvenlik sağlayan, köklü ama kamuoyundan özellikle saklanan bir yapı olan SICPA 1927’de Maurice Amon tarafından yapılandırılmıştır.
Mürekkep tabanlı gizli özellikler taşıyan, gelişmiş izlenebilirlik teknolojilerini entegre eden ürün doğrulama ve vergi uzlaştırma sistemlerini uygulamada egemen hükümetlerle çalışma deneyimine sahip olan tek şirket konumundadır. Yani artık ülkelerin bağımsızlığı lafta kalmaktadır. Bugün, ürünlerin izlenebilirliğini sağlayan ve dünya çapında ÖTV ve KDV tahsilatını güvence altına alan üretim izleme sistemlerine sahip tek kuruluş SICPA’dır.
SICPA günümüzde, şirketin kurucusu Maurice’in torunu olan Philippe Amon tarafından idare olunmaktadır.
Amon ailesi, İsviçre’nin en zengin Yahudi ailelerinden biri olarak tanınmıştır ve özellikle Kudüs merkezli Siyonist organizasyonlara sağladığı maddi destekle öne çıkmıştır. SICPA’nın kurumsal web sitesinde olmasa da çeşitli uluslararası kaynaklarda, Amon ailesinin Yahudi lobileriyle sıkı ilişki içinde olduğu doğrulanmıştır. En somut örneği 2012 yılının haziran ayında İsrail’in düzenlediği ve “Yarına Bakmak” temalı Dördüncü İsrail Başkanlık Konferansı açılış konuşmasını bizzat Philippe Amon’un yaptığı video kaydı vardır.
Epstein’in Kara Kaplı Defterindeki İsimlerden Birisi Olmaktadır!
Cinsel istismar, pedofili ve fuhuş ağı oluşturmaktan tutuklanan ve 2019 yılında hapishanede intihar eden Amerikalı milyarder Jeffrey Epstein’in evinde ele geçirilen dokümanlar arasında yer alan, kamuoyu tarafından ‘Black Book’ yani ‘kara kaplı defter’ olarak bilinen defter basına ilk sızdığında herkes tarafından mercek altına alınmıştı. Çok sayıda diplomat, siyasi, ünlü ismin yanı sıra ikinci sayfada yer alan isim, şirketin medya ile kurduğu titiz ilişki nedeniyle çok bilinmediği için atlanmıştı. Jeffrey Epstein’in New York’taki evinde bulunan defterin İsviçre Polisi tarafından bulunduğu, SICPA’nın ürettiği özel mürekkebin sahte pasaport yapımında kullanıldığı gibi detaylar göz önüne alındığında Amon’un bu ahlâksızlıkla irtibatı ispatlanmıştı.
Philippe Amon’un Perde Arkası!.. Bir Yahudi, AMON soy ismini niye alırdı?
Amon, Eski Mısır’ın bâtıl inancında ve Firavunlar arasında “baş tanrı” sayılmaktaydı. Erbakan Hocamız, şu anda Siyonizm’in temel kaynağı olan Kabala’nın, Tevrat’ın tahrif olunması ve Firavunlar dönemi sapkın inançların esas alınması sonucu ortaya çıktığını anlatırdı. İşte çok sinsi ve Siyonist bir şirket olan SICPA’nın yöneticisi Philippe, AMON soyadını bu bâtıl ve barbar Mısır Tanrısı’ndan almaktadır.
1961’de İsviçre’de dünyaya gelen Philippe Amon 1984’ten beri SICPA’nın başındadır. Lozan HEC Üniversitesi’nden Ekonomi Bilimi ve İşletme Yönetimi alanında Lisans diploması vardır. Ayrıca Brezilya’daki Comendador Ordem de Rio Branco Onur Madalyası ile ödüllendirilmiş bulunmaktadır. Çok sınırlı olan internet kaynaklarında yer alan bilgiye göre Philippe Amon “profesyonel faaliyetlerinin yanı sıra, bilim, tıp, eğitim, nörobilim araştırmaları gibi alanlarda faaliyet gösteren bir hayırsever” olarak tanıtılmaktadır. Dünya Ekonomik Forumu kayıtlarına göre 2011’den beri SICPA Yönetim Kurulu ve İcra Kurulu Başkanıdır.
Ayrıca bu Siyonist Yahudi Philippe AMON:
-Kudüs’teki Hebrew Üniversitesi’nde Yöneticiler Kurulu Üyesi,
-Atlantik Konseyi Danışma Kurulu Üyesi,
-Bretton Woods Komitesi (Uluslararası Para Anlaşması) Üyesi,
-Asya Barış ve Uzlaşma Konseyi Başkanı Fahri Danışmanıdır.
SICPA ve Erdoğan İktidarı!
Tüm dünyanın en hassas verilerini işleyen şirketin Türkiye’ye girişi 2007 yılındadır. Gelir İdaresi Başkanlığı’nın tütün, alkol, ilaç gibi ürünlerde sahteciliği önleme amaçlı yaptığı anlaşmalarla gündeme gelen SICPA; bandrol işinde tekel olmayı, sözde Türk ama gerçekte özel anlaşmalı bir şirketin ihaleyi almasıyla kaybetti ama faaliyetlerini sonlandırmadı. SICPA, en büyük gelirini MüzeKart sistemi ile kazanmaktadır. (2018 yılında yapılan ve 2026’ya kadar geçerli olan ihale sonucu SICPA Turkey Ürün Güvenlik A.Ş., Türkiye’de 80’den fazla müze ve ören yerinin gişe işletmeciliği ile elektronik kart sistemini yürütme hakkını almıştır.) ETS Tur sahibi ve Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un bu Siyonist şirket SICPA’yı özel kolladığı konuşulmaktadır.
Şirketin merkezi İsrail bağlantılı olsa da Genel Müdürlüğü AKP’ye yakınlığı ile bilinen Sami Çebi tarafından yürütülmesi enteresandır. Sami Çebi’nin, eski Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın eski damadı olduğunu da hatırlatmakta fayda vardır. Daha önce İstikbal Mobilya’da kurumsal iletişimde çalışan, 2016 yılında Milli Savunma Bakanlığı’nda danışmanlık yapan Çebi, TÜGVA’nın da kurucuları arasındadır ve SICPA’daki göreve nasıl başladığına dair bir bilgi açık kaynaklarda bulunmamaktadır.
İsrail’e Boykotun SICPA’ya Etkisi: Sıfırdır!
Son dönemde Gazze saldırıları nedeniyle kamuoyunda yükselen İsrail boykotu çağrıları, gıda ve tekstil firmaları kadar SICPA gibi arka planda çalışan uluslararası teknoloji firmalarına nedense hiç dokunmamıştır. Amon ailesinin İsrail’e verdiği açık destek ve Kudüs’teki bazı işgalci kuruluşlara yaptığı yardımlar belgelenmişken, SICPA’nın Türkiye’de hâlâ faaliyet göstermesi ve milyonlarca liralık kamu gelirini yönetmesi soru işaretlerini artırmıştır. 2017 yılında TÜRSAB’ın yürüttüğü MüzeKart sisteminden yıllık yaklaşık 188 milyon TL gelir sağlanmış, SICPA’nın yönettiği yeni sistemde bu rakam 5 milyar TL’ye yaklaşmıştır. Ancak, bu büyümenin ne kadarının artan turizmden, ne kadarının fiyat artışlarından ve ne kadarının sistemin daha etkin çalışmasından kaynaklandığı yanıtsızdır. Gelir paylaşım oranlarının da kamuoyuna açıklanmaması, şeffaflık açısından bir başka sıkıntıdır.
SICPA’nın MüzeKart’ı Alma Macerası!
SICPA’nın faaliyet alanına 2010’lu yıllarda yeni bir boyut kazandırılmıştı: O yıl Kültür ve Turizm Bakanlığı, 50 müze ve ören yerinin bilet satış ve turnike sistemlerinin modernizasyonu ve işletimi konusunda bir ihale açarak özel sektöre bırakmıştı. Bu ilk özelleştirme ihalesini, kamu adına TÜRSAB (Türkiye Seyahat Acentaları Birliği) kazandı. Projenin teknik altyapısının kurulumu ve işletilmesi için ise TÜRSAB, bir teknoloji şirketi olan Mavi Uçak Bilişim ve İleri Teknoloji A.Ş. ile çalıştı. Mavi Uçak ekibi, ülke çapında 50 müze/ören yerine yayılmış turnike, bilet sistemi, sunucular ve ağ altyapısını kurup yönetmeye başladı. 2010’dan itibaren Mavi Uçak, TÜRSAB ortaklığında müze gişe sistemlerinin tüm yazılım geliştirme ve saha kurulumlarını elinde tutmaktaydı. Bu proje kapsamında “MüzeKart” sistemi, çevrimiçi bilet satış platformu (muze.gov.tr) ve entegre ödeme/kiosk cihazları gibi yenilikler uygulanmaktaydı. TÜRSAB’ın işletme süresi boyunca (2010-2017) müze gişelerindeki bilet fiyatları kademeli olarak artmış ve sistem özel sektör tarafından işletildiği için gelirlerin önemli kısmı şirkete/ortaklarına aktarılmıştı. 2017 yılına gelindiğinde TÜRSAB’ın sözleşme dönemi sonlanmıştı.
“Kultura Kartları” ve SICPA Bağlantısı!
2017-2018 arasında, yeni ihale hazırlıkları yapılırken o yıl kurulmuş bulunan ve güçlü siyasi bağlantıları olan Kultura Teknoloji San. ve Bilişim A.Ş. adlı bir şirket devreye sızmıştı… Kultura’nın kendi beyanına göre şirket 2017-2018 yıllarında Türkiye genelindeki müze ve ören yeri gişelerinin işletmesini yürütüyor ve ayrıca 2018-2019 yıllarında müzelerde sesli rehberlik hizmetini de sağlıyordu.
Kültür ve Turizm Bakanlığı 2018 yılında müze ve ören yeri gişelerinin işletimi için yeni dönemi kapsayacak büyük bir ihale açmıştı. 27 Şubat tarihinde gerçekleştirilen “Müze ve Ören Yerlerinde Bilet ve Bilet Ürünlerinin Tasarımı, Geliştirilmesi ve Satış Kanallarının Yönetimine İlişkin Kiralama İhalesi”, 54 müze/ören yerini ve 9 yıllık işletme süresini kapsamaktaydı. İhale sonucunda kazanan firma, SICPA Turkey Ürün Güvenliği San. ve Tic. A.Ş. oldu, 19 Mart 2018’de sözleşme imzalanmış, işletme devri 1 Mayıs 2018 itibarıyla yürürlüğe girmiş durumdaydı. Sözleşme, 31 Aralık 2026 tarihine kadar geçerli olacak şekilde hazırlanmıştı. Bu sözleşme kapsamında Siyonist SICPA Turkey, bilet tasarımı ve üretiminden gişe operasyonlarının yönetimine, online satış kanallarından gelir tahsilatına kadar tüm süreçlerin sorumluluğunu devralmıştı.
İhaleye Kimler Katılmıştı?
Başlangıçta ihaleye teklif vermek üzere yeterliliği kabul edilen iki şirket bulunmaktaydı: İlki, iktidara yakınlığıyla bilinen Kanal 7 televizyonunu bünyesinde barındıran Beyaz Holding’e ait Etkin Eğitim şirketi; ikincisi ise SICPA Turkey olmaktaydı. Kapalı zarf ve açık artırma usullerinin ardından, SICPA Turkey 3.907.000.000 TL ile en yüksek teklifi vererek ihaleyi kazanmıştı. Etkin Eğitim’in teklifi ise 3.860.000.000 TL ile ikinci sırada kalmış; yani SICPA sadece 47 milyon TL’lik (yaklaşık %1,2) bir farkla ihaleyi almıştı.
İhalenin sonucu, idarenin onayıyla kesinleşerek yürürlüğe girmiş bulunmaktaydı. Bu ihale bedeli, SICPA’nın devlete ödeyeceği kiralama ücretini temsil etmekte olup, şirket bu bedeli müze gişe gelirlerinden karşılamayı amaçlamıştı. Öte yandan Türkiye’nin en çok ziyaret edilen müzelerinin yıllık ziyaretçi sayıları milyonlarla ifade edildiği biliniyordu; sadece Ayasofya Müzesi’nin 2018 yılında yaklaşık 2,9 milyon ziyaretçisi olduğu düşünülürse, gişe gelirlerinin büyüklüğü anlaşılacaktı. SICPA Turkey’in ihaleyi kazanmasıyla birlikte, daha önce TÜRSAB ve Kultura tarafından yürütülen gişe işletmesi tamamen bu şirkete devredildi. Ve fakat SICPA, Türkiye’de müze işletmeciliği konusunda deneyimli yerel ortaklarla fiilen iş birliği yapmaktaydı. Örneğin, Kultura şirketi 2018’den itibaren müze gişelerindeki personel ve insan kaynakları yönetimi hizmetini üstlenmiş durumdaydı. Bu kapsamda bilet gişelerinde çalışan personelin temini, eğitimi ve yönetimi Kultura tarafından sağlanırken, operasyonun genel denetimi ve gelir yönetimi SICPA Turkey’de kalmıştı.
Benzer şekilde, Mavi Uçak da SICPA’nın teknoloji ortağı olarak rol almıştı. 2018-2019 yıllarında müze gişelerinde altyapının yenilenmesi, sistemlerin entegrasyonu gibi modernizasyon çalışmalarını Mavi Uçak ve “SICPA Turkey” birlikte yapmıştı. Mavi Uçak’ın referanslarında, “Müze Modernizasyonu Projesi”nin yüklenicisinin Mavi Uçak & SICPA Turkey olduğu ve projenin Mayıs 2019’da tamamlandığı vurgulanmıştı.
İş Ortağı İki Firma Vardı!
Kultura Teknoloji San. ve Bilişim A.Ş. Yönetim Kurulu üyeleri Ferik Faruk Boyacıoğlu ve Mükremin Atmaca’ydı. Mavi Uçak Bilişim’in kuruluşunda ise üç isim vardı: Bunlar Hilmi Güden, Ahmet Hakan Büyükbayrak ve Suat Keskin olmaktaydı. Özetle, 2018 ihalesi sonrasında SICPA Turkey resmi işletmeci olarak görünse de, Kultura ve Mavi Uçak gibi yerel şirketler Siyonist firmaların taşeronluğunu yapmaktaydı. Kultura, saha operasyonlarının insan kaynağını sağlarken; Mavi Uçak, teknik altyapı ve yazılım entegrasyonu konusunda destek veriyordu. Yani, daha önce emsal bir iş yapmamış olan SICPA, faaliyetlerini Kultura Teknoloji San. ve Bilişim A.Ş. ve Mavi Uçak A.Ş.’nin işlettiği MüzeKart üzerinden Türkiye soyulmaktaydı.[1]
Evet, işte dindar kahraman Erdoğan iktidarının perde arkasında ve ülkemizin soyulma çarkında; bu Siyonist Yahudi şirketler vardı!..
Donald Trump’ın, 1 Milyona Yakın Filistinlinin Libya’ya Taşınması Planından Sn. Erdoğan’ın Haberi Var mıydı?
NBC News kanalı, ABD Başkanı Donald Trump yönetiminin, 1 milyon kadar Filistinlinin Libya’ya taşınması planı üzerinde çalıştığını yazmıştı. NBC’ye konuşan ve bu planlar hakkında doğrudan bilgi sahibi iki kişi ve ABD’li eski bir yetkili, planın yönetimin Libya liderliğiyle görüşülecek kadar ciddi bir şekilde değerlendirildiğini aktarmıştı. Söz konusu üç kişi ayrıca Filistinlilerin yerleştirilmesi karşılığında yönetimin, ABD’nin on yıldan uzun süre önce dondurduğu milyarlarca dolarlık fonu Libya’ya serbest bırakabileceğini belirterek, henüz nihai bir anlaşmaya varılmadığını ve İsrail yönetiminin görüşmeler hakkında bilgilendirildiğini vurgulamıştı.
Öte yandan, ismi verilmeyen diğer bir eski ABD’li yetkili, Suriye’nin de Gazze’de bulunan Filistinlilerin yerinden edilmesi için olası bir yer olarak tartışıldığını hatırlatmıştı.
ABD Dışişleri Bakanlığı ve Ulusal Güvenlik Konseyi ise bu konuya ilişkin yorum talebini yanıtsız bırakmıştı. Haberin yayımlanmasının ardından ismi verilmeyen bir sözcü, NBC News’e yaptığı açıklamada bu iddiaların kurgu olduğunu açıklamıştı. Hamas Siyasi Büro Üyesi Basim Naim, Hamas’ın, Filistinlilerin Libya’ya taşınmasına ilişkin herhangi bir görüşmeden haberdar olmadığını vurgulamıştı.[2]
Peki Trump, bu şeytani projesini, Suud Veliahtı Selman’a, Katar Kralına, Suriye Başkanı Ahmet Şara’ya ve bunların yakın dostu Sn. Erdoğan’a da açmış ve olurlarını almış mıydı? Yoksa, bunlardan icazet almaya tenezzül bile buyurmamış mıydı?
Gazze’den Keşmir’e Hindistan-İsrail Ortaklığı
Hindistan’ın Keşmir’deki Müslümanlara karşı yürüttüğü İsrail benzeri politikalar, uluslararası hukukun çiğnenmesi pahasına sürdürülmekte ve İsrail ile Hindistan arasındaki ilişkiler, iki ülkenin benzer baskıcı politikalarını meşrulaştırma noktasında kritik bir rol oynamaktadır. Hindistan, Keşmir’de uyguladığı politikaları güçlendirmek için İsrail’in Gazze’deki deneyimlerini bir model olarak benimserken, bu durumu dünya kamuoyundan gizleme stratejilerini de başarıyla uygulamaktadır. İsrail’in Gazze soykırımı, Batı Şeria işgali ve Lübnan’daki saldırıları, dünyanın birçok yerinde geniş bir gündemle yer almıştı. Hukuksuz eylemleri sonrasında İsrail’e karşı birçok ülkede gösteriler düzenlenirken, benzer şekilde sosyal medya mecralarında da İsrail, ciddi tepkilere maruz kalmıştı. Her ne kadar birçok sosyal medya platformu, büyük oranda Siyonist propagandaya hizmet ediyor olsa da başta Netanyahu’nun kişisel hesabı, IDF Commentary gibi hesapların paylaşımlarına gelen yorumların çoğu, 7 Ekim 2023’ten beri İsrail’in soykırım işlediğine dair ifadelerden oluşmaktaydı. Dünyada, gerek İsrail’e karşı protestoların yayılması, gerekse sosyal medyada İsrail’e karşı eleştirilerin artması gibi uluslararası bir örüntü oluşurken, Hindistan özelinde ise bu durum, tam aksi bir duruma yol açmıştı.
7 Ekim 2023’ten beri Hindistan’da İsrail karşıtı gösteriler yerine ülkenin muhtelif birçok noktasında İsrail yanlısı eylemler yoğunlaşmıştı. Benzer şekilde Hindistan merkezli birçok sosyal medya kullanıcısı, İsrail yanlısı paylaşımlarda bulunmaktaydı. Hindistan bayrakları ile İsrail bayraklarını bir arada kullanan aşırı sağcı sosyal medya hesapları, yaptıkları paylaşımlarla sadece İsrail yanlısı bir tavır almakla kalmamakta, aynı zamanda HAMAS ile alâkası olmayan şiddet görüntülerini Filistinlilere atfederek yanlış bilgi yaymaktaydı. Bu sosyal medya paylaşımları, Filistinlileri hem “terörist” olarak yaftalamakta, hem de Filistinlileri kadın düşmanı olarak tanımlamakta ve Batı’nın hassas olduğu ve kolay kandırılabileceği bir noktada, İsrail yanlısı bir propagandaya alet olmaktaydı. Özellikle X isimli sosyal medya mecrasında, İsrail yanlısı Hindu milliyetçisi paylaşımlar göze çarpmaktaydı. Hindistan’ın dünyada İngilizce konuşabilen sosyal medya kullanıcısının en fazla olduğu ülke olması, İsrail lehine yürütülen propagandanın merkezini oluşturmaktaydı.
Bununla birlikte Hindistan’da İsrail yandaşlığı yanında, aynı zamanda Filistin yanlısı paylaşım yapanlara karşı sert adımlar atılmaktaydı. Örneğin 20 yaşındaki Müslüman bir Hindistanlı, WhatsApp durumunda “Filistin’in Yanındayız (We Stand with Palestine)” paylaşımı yaptığı için tutuklanmıştı. Yerel yetkililer, paylaşımın provokatif olduğunu gerekçe gösterirken Hindistan’ın İsrail yanlısı tutumu benimsediğini de kanıtlamıştı. Benzer şekilde Filistin hakkında yanlış bilgilere karşı mücadele eden ve Alt News isimli Hindistan merkezli teyit odaklı internet sitesinin kurucusu olan gazeteci Muhammed Zübeyr, Hindistan’daki resmi hesaplar tarafından tehdit edilmeye başlanmıştı. Her ne kadar WhatsApp kullanımı daha fazla olsa da Hindistan’daki İsrail yanlısı sosyal medya faaliyetleri daha çok X üzerinden yapılmaktaydı. Bu anlamda, 2022’de Elon Musk’un satın alması sonrasında, X’teki yalan bilgilerin ve kara propagandanın çoğaldığı da saptanmıştı. Sosyal medyada rahatlıkla görülen ve devletin kurumsal anlamda attığı adımlarla da kanıtlanan Hindistan’ın İsrail’e verdiği bu desteğin arkasında ortak şeytani amaçlar sırıtmaktaydı. Aynı Siyonist Sosyal Medya Platformlarının MİLLİ ÇÖZÜM yazılarına ve videolarına ambargo uygulaması da aynı kasıtlıydı.
İdeolojik Ortaklık ve Şeytanlık Damarı!
İlk olarak, Hindistan’da 2014’ten beri iktidarda olan Hindistan Halk Partisi’nin politik vizyonu, İsrail ve Siyonizm ile büyük oranda örtüşmektedir. Bu anlamda Hindutva olarak bilinen Hindu milliyetçiliği ile Siyonizm’in “terör” tanımlamasının aynı doğrultuda olduğu söylenebilir. Dolayısıyla İsrail-Hindistan iş birliğinin ideolojik ortaklık temeline dayandığı ifade edilebilir. 1,5 milyarlık nüfusunun 250 milyon kadarı Müslüman olan Hindistan’daki rejim, 9,5 milyonluk nüfusunun 1,5 milyonu Müslüman olan İsrail’deki rejimle aynı “demografik” kaygılar içindedir. Her iki rejim için de Müslümanların nüfus dengesindeki mevcut pozisyonu ve artma potansiyelinin yüksek olması, Müslümanlara karşı ortak hareket etmelerini sağlamakta, iki rejim arasındaki iş birliğini genişletmektedir. Hindistan, İsrail’in Gazze ve Batı Şeria’da Müslümanlara yönelik terör, soykırım, işgal, etnik temizlik politikalarını doğru ve olumlu bir örnek olarak görmekte ve Hindistan’daki Müslümanlara uygulama noktasında bazı planlar yürütmektedir.
Siyonizm’in “Büyük İsrail” projesine benzer şekilde Hindistan’ın da Güney Asya’nın tamamını kontrol etme planı yürütülmektedir ve İslam, kendilerinin önündeki en büyük engel görülmektedir. Bu anlamda, iki rejimin ve ideolojinin (yani Hindistan’la İsrail zihniyetinin) de yayılmacılık noktasında benzeştiği ifade edilebilir. Bir diğer ortaklık, gerek İsrail’de gerekse Hindistan’da çoğunluk inançlarının azınlık inançlarına saygı göstermediği, zorbalıkla sindirdiği gerçeğidir. İki ülkede de net şekilde görülen bu ayırımcı politikaya göre İsrail’de Yahudiler, diğer dini ve azınlık gruplarından, Hindistan’da da Hindular diğer dini ve azınlık gruplardan ayrıcalıklı haklara sahiptir. Ayrıca Siyonizm ve Hinduizmin, bâtıl bir dine dayalı olma özelliği, ötekileştirme politikalarını uygulamada da aynı kulvarda ilerledikleri görülmektedir. Siyonizm, Yahudiliğe dayalı ırkçı bir ideolojiyken; Hindutva da Hinduizm’e dayalı ayrımcı bir ideolojidir. Son olarak Filistin’i Filistinsizleştirme projesinin bir benzerini Hindutva ile aşırı sağcı Hindular hedeflemiştir. Siyonizm’in yerli Filistinlileri Yahudileştirme politikasının Hindistan uzantısı da Hindistan-İsrail ittifakının ideolojik boyutu olarak görülebilir. Dolayısıyla iki rejim de aynı “tehdit” algılarına sahiptir ve bu ortak tehdit algısı, birçok alanda iş birliğine yansıyıvermiştir. Örneğin ortak tehdit algısı, siyasi ilişkilerde de görülmektedir. Bu anlamda Hindistan Başbakanı Modi, 2017’de İsrail’e resmi bir ziyaret gerçekleştirmiş ve İsrail’i ziyaret eden ilk Hindistan Başbakanı unvanını elde etmiştir.

SADECE “TÜRKİYE” EBU UBEYDE’NİN “HASIMLARIMIZSINIZ!” SÖZÜNÜN DIŞINDADIR!…
“Ebu Ubeyde’den aylar sonra önemli açıklamalar!Kassam Tugayları Sözcüsü Ebu Ubeyde 6 Mart’tan bu yana ilk kez açıklamalarda bulundu. Ebu Ubeyde açıklamasında İslam ülkelerine sert tepkide bulunarak “Siz bizim kıyamet günü hasımlarımızsınız.” ifadelerine yer verdi.
Ebu Ubeyde’nin açıklamasından öne çıkan başlıklar şu şekilde:
“Düşman, bu yılın Ocak ayında direnişle vardığı anlaşmayı bozup arabuluculara ve dünyaya yalan söyledikten sonra, halkımıza yönelik barbarca ve Nazizm’i andıran saldırılarını yeniden başlattı. Bu vahşi saldırılar tam 4 aydır devam ediyor.”
“4 aydır düşman, sivil yerleşim alanlarını ve çocukları hedef alarak işlediği suçlarla sapkın karakterini sürdürüyor. Şehirleri ve mahalleleri sistematik şekilde yok etmeye devam ediyor.”
“Bu 21 ay boyunca, gaspçı işgalciler utanç içinde kaldı. Kan bağı, Araplık ve İslam ortaklığı taşıyanlardan büyük bir utanç verici ilgisizlik gördük. Ancak Allah’ın merhamet ettiği dürüst mücahitler, mazlum halklar ve insanlık değerleriyle uyumlu özgür insanlar bu utançtan ayrıdır.”
“Düşman son aylarda, ‘Gidyon Arabaları’ adını verdiği bir operasyon ilan etti. Bu operasyonu, sözde Tevrat’tan aldığı uydurma hikâyelerle kutsamaya çalıştı. Ancak bu operasyon, yalnızca şeytanî davranışlara ve korkak çetelerin uygulamalarına benzemektedir.”
“Gidyon Arabaları Operasyonu’na, Allah’ın yardımıyla ‘Davud’un Taşları’ operasyonlarıyla karşı koyduk ve hâlâ direniyoruz. Davud (a.s)’un zalim Calut’a karşı kazandığı zaferden ilham aldık. Allah mücahitlerimize isabet nasip etti ve ‘Sen atmadın; Allah attı’ ayetiyle her saldırıda imanımızı pekiştirdik.”
“İslam ümmetinin yönetimleri, Gazze’deki kardeşlerinin öldürülmesini seyrediyor. İslam ümmetinin liderlerinin ve âlimlerinin boyunları; yüz binlerce masumun kanıyla ağırlaşmıştır. Ey İslam dünyasının liderleri, partileri ve âlimleri! Siz bizim kıyamet günü hasımlarımızsınız.”
“Mücahitlerimiz, özellikle Kudüs Seriyyeleri’ndeki kardeşlerimizle omuz omuza, dengesiz bir savaş yürütüyor. Ama bu, benzersiz bir inanç, sarsılmaz bir kararlılık ve Allah’ın yardımıyla büyük bir direnişle yapılıyor.”
“Geçtiğimiz aylarda yüzlerce düşman askeri ya öldürüldü ya da yaralandı. Binlerce asker psikolojik travmalar yaşadı. Artan sayıda İsrail askeri intihar ediyor; çünkü hem işledikleri iğrenç suçların yükü hem de karşılarındaki ilahi destekli direniş onları ezip geçiyor.”
“Mücahitlerimiz, bu savaşın en uzun safhalarından çıkardıkları derslerle düşmanı şaşırtan yeni taktikler geliştirdi. Eşsiz kahramanlık operasyonları gerçekleştirdiler. Hâlâ zırhlı araçları hedef alıyor, bubi tuzaklarıyla pusu kuruyor, düşmanla yakın çatışmalara giriyor, keskin nişancılıkla asker ve subaylarını etkisiz hale getiriyor, binaları, tünel girişlerini ve karmaşık tuzakları patlatıyorlar.” diye açıklama yapmıştı Şanlı HAMAS Kahramanlarının ve Yüzbinlerce şehit ve yetimin sözcüsü!..
YANLIZ TÜRKİYE’DEKİ YÖNETİCİLER VE YANDAŞ DUYAR (SIZLAR!..) YUKARIDAKİ EBU UBEYDE’NİN “HASIMLARIMIZSINIZ!..” SÖZÜNÜN DIŞINDADIR!
NİYE Mİ!?..
ÇÜNKÜ;
– Türkiye ilk günden, yani 7 Ekim 2023’ten beri İsrail’e açık tavrını koymuş ve Büyükelçilerini geri çekmişti…
– İsrail’le Bütün ticari ilişkileri askıya almıştı!..
– İsrail’den gelen gemilere engel konulmuş, limanlara yanaşmaması ve Türkiye’den giden gıda, askeri lojistik malzeme, petrol sevkiyatı yasaklanarak durdurulmuştu!..
– Hala iktidar ve çevresinin İsraille ticareti kesinlikle yalandı!..
– İsrail’ malları Coca Colayla beraber boykot edilmiş, İsrail hareket edemez hale getirillmişti!..
– Çifte vatandaş İsrail keskin nişancı katilleri hava limanlarında tutuklanmış cezaevlerine konulmuştu!..
– İsrail’den kaçan korkak Siyonistler Türkiye’ye sığınmamıştı!..
– Türkiye öncülüğünde İslam Birliği teşkilatı harekete geçirilmişti!..
– Türk hükümetinin isteğiyle D-8 İsrail için özel toplanmış, İSLAM NATO’SU çocuk katliamları durdurulmazsa “İSRAİL VURULACAK” notası verilmişti…
– Netanyahu ve ABD yönetimi bu kararlarla Türkiyeyle ilişkilerini kesmiş zulümden vazgeçerek geri adım atmıştı!..
– Yukarıdaki makalede yazılan Siyonist Şirketler kayrılmamıştı!..
– Bunlar sadece “dindar kahramanların!” başarılarından bir kaçıydı!..
1. NOT: Yukarıdaki yazılanlara inanmayanlar; “Ampul Hasan’a, Sakallı Hüsnü’ye, kasgetli Ahmet’de, İlahiyatcı Prof.lara, medyacı cambazlara, siyaset üstü cami İmamına, cemaat liderine, “milletin… koyacağız!..” diyen iktidar ortağı soyguncu iş adamlarına, 14 buçuk lira alan zengin emekliye sorsundu!..
2. NOT: ŞAYET YUKARIDA “ÇÜNKÜ:” DEN SONRA YAZILANLAR “YALAN-YANLIŞSA!”; EBU UBEYDENİN AHI BÜTÜN “YALANCI!” ZALİMLERİ YUTSUNDU!..
Şimdi bu yorumu okuyan 85 milyon vatan evladı hep beraber AMİN!.. demiştir!.. Öyle mi!?..
Zahiren Tüsiad’a karşıymış gibi davranıp en karlı ihaleleri onlara verilmişti. Koç Holding Yön. Kurulu Başkanı Mustafa Koç’un vefatı üzerine bir gün önce yemekte beraber olduklarını da kendileri ifade etmişlerdi.
” Gündüzleri Hacılarla Hocalarla, Geceleri Masonlarla Localarda”
Sadece bu yazıda geçen ifadeler bile mahşer günü AKP’nin yüzüne çarpılsa yüzbin sefer yeter de artar bile… Neden mi? Bu siyonist ve putperest firmanın ülkemizdeki genel müdüründen tutun da faaliyetlerine kadar siyonizm ile nasıl kucak kucağa olduklarının gerçekliği ve bu birlikteliğin neticeleri olan mazlum kıyımı başka bir delile ihtiyaç bırakmamaktır da ondan!
Yakın zamanda, Temmuz 2025, Uluslararası kurumlar Gazze’deki İsrail’in planlı ve kasıtlı bir şekilde uyguladığı abluka ve ambargolar neticesinde Gazze’de açlık sınırının FAZ-5 seviyesine ulaştığını duyurmuştur.
Bu terim, özellikle Birleşmiş Milletler, Dünya Gıda Programı (WFP) ve FAO gibi kuruluşların kriz bölgeleri (Somali, Yemen, Sudan, Gazze vb.) hakkındaki değerlendirmelerinde kullanılır.
Faz 1 – Minimal: İnsanlar yeterli düzeyde gıda tüketmektedir.
Faz 2 – Stresli: Hane halkları asgari ihtiyaçlarını karşılayabilmek için bazı temel varlıklarını tüketmek zorunda kalır.
Faz 3 – Kriz: Gıda tüketiminde önemli düşüşler vardır, yaşam ve geçim kaynakları risktedir.
Faz 4 – Acil: Ciddi düzeyde yetersiz gıda tüketimi vardır, akut yetersiz beslenme artar.
Faz 5 – Felaket/Kıtlık (Catastrophe/Famine): Açlık ve ölüm oranları çok yüksektir. Bu aşama genellikle kıtlık olarak adlandırılır.
Bir bölge veya topluluk, gıda güvensizliği açısından en yüksek tehlike düzeyinde (Faz 5) bulunuyorsa bu insanlar artık sadece yetersiz beslenmiyor, aynı zamanda ölüm riski taşıyacak düzeyde gıda eksikliğiyle karşı karşıya. Açlık sınırını geçmiş, kıtlık koşulları yaşanıyor olabilir.
Tanım KITLIK için uygun olsa da bu bölgede yaşanan doğal bir kıtlık değil, bilakis İsrail’in, bütün dünyaya rağmeni uyguladığı bir soykırımın neticesidir..
Faz-5 seviyesinin ne kadar tehlikeli olduğunu anlamak için ise; faz 5 derecesinde olan bir topluluğa gıda yardımı yapılsa dahi ne kadar faydası olur, ölümler geri döndürülebilir mi şeklinde bir soru sorduğumuzda alacağımız cevap aşağı yukarı şu şekildedir.
Faz 5 (kıtlık/felaket) düzeyine ulaşmış bir topluluğa gıda yardımı yapılması, hayat kurtarabilir ama ölümleri tamamen geri döndüremez. Zamanlama, kapsam ve erişim hızı bu noktada her şeydir.
1. Faz 5’in Özelliği – Geri Dönülmez Nokta:Faz 5, artık sadece açlığın değil, toplu ölümlerin başladığı bir aşamadır.
Çocuklar başta olmak üzere, vücut rezervleri tükenmiş insanlar için gıda almak artık yaşamsal organ hasarını tersine çeviremez.Yetersiz beslenmeye bağlı zayıflamış bağışıklık sistemi nedeniyle insanlar zaten basit enfeksiyonlardan da ölebilir hâle gelir.Organ yetmezliği, kalıcı gelişim gerilikleri ve nörolojik hasarlar da kalıcı olur.
2. Gıda Yardımı Hâlâ Hayat Kurtarır Ama…Yeterince hızlı ve yaygın bir şekilde ulaştırılırsa, çok sayıda insanın ölümden kurtarılması hâlâ mümkündür.Ancak bu yardım, çoğu zaman tam anlamıyla iyileştirici değil, stabil tutucu olur.Ayrıca, sadece gıda yetmez: temiz su, sağlık hizmeti ve hijyen de gereklidir. Aksi halde ishal ve enfeksiyonlar gıda alımına rağmen ölüme yol açabilir.
3. Erken Müdahale = Daha Fazla Hayat Kurtarır
En önemli faktör: yardımın zamanlaması.
Eğer Faz 4’teyken yardım ulaştırılırsa, Faz 5’e geçiş önlenebilir.Faz 5’e geçtikten sonra yardım yapılsa bile, her geçen günle birlikte kayıplar geri döndürülemez hâle gelir.
Evet bir çoğumuz bu haberleri dinler ve okurken çayımızı yudumlayıp, elimizde tabak çanak çocuğumuzun peşinde iki lokma yesin diyerek koştururken, kahvaltıdan kalan artıkları tabaklardan sıyırıp çöpe dökerken, Gazze’de yapay kıtlık oluşturarak bir soykırım yaşanmaktadır. Ama aynı Gazze’de ise sınırında diğer tarafında ise Siyonist Yahudiler, bu makalede anlatılan ve ismi geçen bir çok firma sayesinde dünyanın bir çok yerinden kendilerine taşınan yiyeceklerle karınlarını doyurup, kendi yarattıkları bu mezalimi izlemekte ve küstahça tüm dünya halklarına izletmektedirler…
Gazze’de insanlar, bebeler, çocuklar açlıktan ölürken, AKP ve Cumhuru İttifakı ise Siyonist Yahudilerin masalarında tabakları ve mideleri boş kalmasın diye, başta tüm dünyaya, Türk kamuoyuna rağmen, hiç utanmadan ve aldırış etmeden bu yapay kıtlık yaratarak Gazzeli kardeşlerimizi aç bırakarak soykırım uygulayan Siyonist Terör şebekesine her türlü malzemeyi taşımakta, aynı zamanda bu terör şebekesini destekleyen ve bunu ilan etmekten sakınmayan Siyonist Şirketleri, bizim vergilerimizden topladıkları paraları, verdikleri ihalelerle hortumlamalarına izin vermekte ve alet olmaktadırlar…
Malum yandaş medya, ve maalesef, sözde muhalif medya, timsah gözyaşları eşliğinde İsrail’i kınamaktan öte gitmemekte, bu soruna bir şekilde direk ve/veya en direk destek veren, AKP ve Cumhur İttifakından ise, hakkını vererek, bahsetmemektedirler…
Milli Çözüm haricinde ise en net ve doğru bir şekilde haber yapan, yorumlayan ve herkesin asıl bakması gereken noktayı gösteren başka bir parmak kalmamıştır, bu hal ve şartlar altında ise Milli Çözüm yazı ve kitaplarının geniş kitlelere duyurulması ve iletilmesinin önemi ve vecibesi bütün vicdanı hala canlı olan insanların üzerinde bir haktır.
İşbirlikçiler, “Yahudi dükkânına asılan Besmele” gibidirler!
Yahudi Besmelesi; geçmişte Yahudi tüccarlar kendilerini Müslüman gösterip güven vermek ve böylece para kazanmak için dükkânlarına besmele levhası asarlarmış.
Günümüzde ise Siyonist Yahudiler, Siyonist Sömürü Çarkını sürdürebilmek için işbirlikçileri iktidar yapmaya çalışmakta, işbirlikçiler iktidarlar olduklarında ise Siyonist Yahudi şirketlerin sömürü çarkına taşeronluk yapmaktadırlar.
Siyonist İsrail’i “BOYKUT” etmek isteyenler önce işbirlikçilerden başlamalıdırlar!
Siyonizm ve Hinduizmin ideolojik ortaklılığı ve şeytanlık damarı!
Siyonizm ve Hinduizmin, bâtıl bir dine dayalı olma özelliği, ötekileştirme politikalarını uygulamada da aynı kulvarda ilerledikleri görülmektedir.
Siyonizm, Yahudiliğe dayalı ırkçı bir ideolojiyken; Hindutva da Hinduizm’e dayalı ayrımcı bir ideolojidir.
Son olarak Filistin’i Filistinsizleştirme projesinin bir benzerini Hindutva ile aşırı sağcı Hindular hedeflemiştir.
Siyonizm’in yerli Filistinlileri Yahudileştirme politikasının Hindistan uzantısı da Hindistan-İsrail ittifakının ideolojik boyutudur.
İsrail’e ticarette 5. sıradaki ülke olmak, üslerin kapatılmaması, petrol sevkiyatının devam etmesi…. Bütün bunlar İsrail’le ilişkilerin hangi boyutta olduğunu net olarak göstermektedir. Bu tür ilişkilerin devam ettiği bir yerde siyonist şirketlerin bu milletin kaynakları üzerinden hala kazançlarını devam ettirmeleri geçmişten gelen ve kim bilir hangi ilişkiler üzerinden kayrılmalarına şaşmamak gerekir. Aziz Erbakan Hocamızın işbirlikçilikle ilgili söylediği her söze iyi bakmak gerekir. Çünkü o sözler “İşbirlikçiliğin Anotomisi”ni ortaya koymaktadır.
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın verilerine göre ise Türkiye’de İsrail sermayeli toplam 505 şirket var
SICPA: Açılımı ‘Société Industrielle et Commerciale de Produits Alimentaires’Türkçesi: Gıda Ürünleri Sanayi ve Ticaret Şirketi (Türkiye’deki adıyla Ürün Güvenlik A.Ş.) Siyonist İsrail’in sömürü firmasıydı.Türkiyenin en çok ziyeret edilen müzeleri 2019 da yapılan ihaleyle 9 yıllığına bu firmaya verilmişti.SICPA’nın Türkiye ortağı %30 oranında Cumhurbaşkanının eski danışmanlarından Cüneyd Zapsunun bir dönem asistanlığını yapmış,millet vekilliğine AKP den aday olmuş Caviden Gülşen Ekşioğludur. Bu Şirket topkapı sarayında bulunan kutsal emnaetlerinde korumalığını yapmaktadır..? Bu firma yurt dışında özellikle Brezilyada 32 milyon dolarlık rüşvet ve usulsüzlükle gündeme gelmiştir.
İsrail’in Gazze’ye saldırıları başladıktan sonra geçen 5 ay gibi bir sürede İsrail firmalarının Türkiye’de 18 yeni şirket kurduğu ortaya çıktı. TOBB kayıtlarına göre hareketin başladığı 2023 Ekim’inde 3 anonim, 3 de limited (Ltd) şirket kuruldu. Bunu İzleyen Aralık ayında ise 2 limited şirket daha kuruluş gerçekleştirdi. Bu yılın Ocak- Şubat aylarında ise 10 Ltd. şirket kuruldu. Yani saldırıların başladığı Ekim ayından bu yana 5 ayda 18 şirket kurulmuştu.
TOPLAM 505 ŞİRKET VAR
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın verilerine göre ise Türkiye’de İsrail sermayeli toplam 505 şirket var. Bunların bir kısmı Türkiyeli ortaklarla faaliyet gösteriyor. “Yabancı sermaye” listesinde bu firmaların 431 milyon dolarlık doğrudan yatırımları gözüküyor. İktidarın reddetmesine rağmen Bu şirketler tam gaz alış verişlerine devam etmektedir.
Azarbaycan petrolünü Türkiye üzerinden İsrail’e ulaştırmaktadır. Hatta savunma sanayinde kullanılan mühamatların hmmedesi demir çelik Türkiyeden gönderilmektdir. Bu gerçeklere rağmen AKP’nin İsrail karşıtlığı sadece halkın gazını alma amaçlı yapılan boş ve kof çıkışlardır. İyiki Milli Çözüm varda bu hakikatleri neşretmektedir.
BUGÜN 20 TEMMUZ 2025 KIBRIS BARIŞ HAREKATININ 51. YIL DÖNÜMÜ. KUTLU OLSUN. BUGÜN DE ÜLKEMİZİN VE TÜM İNSANLIĞIN SAADETİ İÇİN KIBRIS BARIŞ HAREKATINI YAPAN ERBAKAN GİBİ BİR LİDERE, MİLLİ GÖRÜŞ -MİLLİ ÇÖZÜM ZİHNİYETİNE İHTİYAÇ VAR. AZİZ ERBAKAN HOCAMIZIN EN SADIK TALEBESİ VE TAKİPÇİSİ ÜSTAD AHMET AKGÜL HOCAMIZ VE MİLLİ GÖRÜŞÜN ÖZÜ MİLLİ ÇÖZÜM ZİHNİYETİ İLE, TÜM MAZLUM MÜSLÜMANLARIN VE BÜTÜN İNSANLIĞIN UMUTLA BEKLEDİĞİ ADİL DÜZENE DAYALI YENİ BİR DÜNYA KURULACAKTIR İNŞALLAH.
AZİZ ERBAKAN HOCAMIZIN 1980 YILINDA İFADE ETTİKLERİ GİBİ;
“Bakın size kesinlikle ifade ediyorum ki:
TÜRKİYE’NİN KURTULUŞU;
Milli Çözüm’e inanan bir Cumhurbaşkanı’nın o makama oturması,
Milli Çözüm’e inanan bir Hükümet’in kurulması
ve yeni bir devrin başlamasıyla mümkündür!”
Prof. Dr. Necmettin Erbakan
TRT Basın Toplantısı, Yazarlar soruyor – Nisan 1980
BİR AN ÖNCE NASİP EYLE ALLAH’IM…AMİN.
GERÇEK MÜ’MİNLERDEN OLMAK VE GERÇEK MÜ’MİNLERE KARŞI OLANLAR!..
Aziz Erbakan Hocamızın ifadesiyle : Hidayetleri kararmış , davalarını satmış ve bundan dolayı da makama ve mala kurulmuşlardan, kökü çürümüş olan ağacın yaprağının tozunu silenlerden, BAŞKA NE BEKLENİRDİ Kİ?!!!
TEVBE SURESİ 52. AYETDe ki: (Ey inkârcılar ve münafıklar!) “Siz bizim başımıza, ancak (dünyada zafer ve saadet, ahirette ise cennet gibi) iki güzellikten birinin (dışında herhangi bir şeyin) gelmesini gözleyebilir misiniz? (Hayır, çünkü Allah, mücahit ve müstakim mü’minler aleyhindeki kurgu ve kuruntularınızı sonunda boşa çıkarıverecektir. Bu nedenle) Biz ise, şüphesiz Allah’ın Kendi katından veya bizim ellerimizle size bir azap indirmesini (zaten) gözleyip beklemekteyiz. Öyle ise (şimdilik) bekleyin bakalım, çünkü biz de sizinle beraber (Allah’ın va’adini) gözetleyip duruyoruz.”(BAK: https://www.mealikerim.com/9/tevbe/52 )SAFF SURESİ 13. AYET
Ve (cihad ehli için; dünyada iken de beklediğiniz ve) seveceğiniz bir başka (nimet) daha var: Allah’tan ‘yardım ve zafer (nusret erişecek)’ ve yakın bir fetih (önünde sonunda mutlaka gelecektir. Gerçek mücahit) mü’minleri müjdele (ki; va’ad edilen bu mutlu ve kutlu netice, sadece onlar tarafından beklenmektedir).(BAK: https://www.mealikerim.com/61/saf/13 )
ERBAKAN HOCA Buyurmuşlardı : “AKP’Yİ İŞBAŞINDA TUTMAK SİYONİZM’İN; 20. HAÇLI SEFERİNİ HEDEFİNE ULAŞTIRMAK İÇİN ANA VAZİFESİDİR!..”
(Bak: https://www.youtube.com/watch?v=GxYy3Wna-JY ) Yani Erbakan Hocamızın bu sözünden anlaşılıyor ve anlıyoruz ki; bir kısım geçici veya o günü kurtarıcı ama mitolojik zekaya sahip bu halkın ağzından düşürmeyeceği bir kısım hizmetleri yaparak göz boyayacaklar ama temel konularda Siyonizm’in plan ve projelerinin hayata hakim olması yolunda gayret ettirileceklerini anlıyoruz. Ve bu hususta çok uyanık ve dikkatli olmamız gerektiği konusunda bizlerin yanlışa düşmemesi ve kandırılmamamız aldatılmamamız yanıltılmamamız için kafamıza çivi çakmakta Aziz Erbakan Hocamız.
İşte Aziz Erbakan Hocamızın devamı sadık talebesi ve takipçisi olan Milli Çözüm, üstte ifade etmeye çalıştığım konuya münhasır olarak bizi uyandıran ve yine Siyonizm’in kuruluşlarından olan SICPA ve arka planda SICPA’YA bağlı farklı şirketleri tanıtarak ve deşifre ederek, Siyonizm’in hedeflerini plan ve projelerini nasıl gerçekleştirmeye çalıştığını ve kimleri uşak tutarak perde arkasındaki ve ülkemizin soyulma çarkında hangi Siyonist şirketlere omuz verildiği ve omuz verenlerle bunu hayata hakim kıldığını anlatan ufkumuzu açan muhteşem bir makale kaleme almış, kıymetli saygıdeğer yazara Nevzat Gündüz Bey’e şükranlarımı arz ediyorum.
Üstad Ahmet AKGÜL Hocamızın şu altın sözlerini hatırlatmak istiyorum:
… Şu barışa muhtaç kıtalar; Kuduz Netanyahu’ların, sahte adalet simsarı Bunak Biden’ın ve manyak Trump’ın veya Sosyalist görünümlü Putin’in ve İvan’ın birer arenasıdır. Devlet Başkanı sıfatlı nice kukla gladyatörlerin sırtında; Siyonist Şeytan kültür zırhının semerleri vardır. Siyasi nutuklar okunurken Meclislerde ve Miting kürsülerinde; nice gafil sürülerin ellerinde silahın Oraklısı, kimi sefillerin elinde USA’lısı bulunmaktadır. Eğer parçalanmazsa bu Siyonist Emperyalizmin zırhı, durmayacak mazlumların kanı, çünkü CIA’lı, MOSSAD’lı ve KGB’li canilerin acıması ve vicdanları kalmamıştır!..
Elhamdülillah ; “Düşmanın stratejisini, Siyonizm’in hilesini ve hedefini savaştan önce öğrenen bilge ve cesur bir Lider için zafer, bulutlarla kararan gökyüzünden beklenen yağmur kadar yakındır.” gerçeğinden hareketle: İşte Türkiye’yi ve tüm mazlum milletleri, sürüklendikleri bu Siyonist ve emperyalist girdaptan kurtaracak… Her yönden güçlenmiş ve gelişmiş… Ekonomik, siyasi, dini ve etnik sorunlarını halletmiş… Tabii ve tarihi şartların yüklediği liderlik potansiyelini harekete geçirmiş… Gerçekten özgür, üniter ve kendi teknoloji ve stratejisini üreten bir dünya devleti konumuna taşıyacak bu çağdaş Kuvay-ı Milliyecileri ve bu “Stratejik Ekip” güçlerini oluşturacak bir “beyin ve birikim”; ülkemizin, hatta insanlık âleminin en büyük şansıdır… Çünkü Ülkemiz, bölgemiz ve bütün yeryüzü; Siyonist ahtapotun sinsi ve kan emici kolları arasında kıvranıp durmaktadır…
TÜRKİYE’NİN KURTULUŞU; Milli Çözüm’e inanan bir Cumhurbaşkanı’nın o makama oturması, Milli Çözüm’e inanan bir Hükümet’in kurulması ve yeni bir devrin başlamasıyla mümkündür diyen Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamızın bu sözlerine ve temennilerine İNŞAALLAH diyorum.
“Akp, Duyunu Umumiye Tahsildarıdır”…
Prof. Dr. Necmettin Erbakan
Siyonizmin dünya tarihinde şeytanın kurduğu en büyük Şaheser olduğunu biliyorduk….
Adil Düzenin ve kendine münhasır oluşturup yerleşik hale getireceği Sistem ise, Allahın izni ve iradesi ile Milli Çözümün ŞAHESERİ olacaktır..
Bu işbirlikçi iktidar gizli-açık İsrail’le ve iştirakli şirketleriyle iş yapmaya devam ediyordu.
Çünkü onları iktidara taşıyan güçlere göbekten bağlıydı.
Türkiye, İsrail’e karşı 6 maddelik eylem planına imza atmadı!
Dışişleri Bakanlığı, Türkiye’nin, Kolombiya’nın başkenti Bogota’da İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarına karşı 30 ülke temsilcisinin bir araya geldiği toplantıda 6 maddelik eylem planına imza atmadığına ilişkin haberlerle ilgili açıklama yapmış.
Açıklamada; “Toplantı sonunda yayımlanan Ortak Bildiri’de yer alan hususlardan bazıları, ülkemizin uluslararası hukuki yükümlülükleri bakımından kurumlararası eş güdüm gerektirmektedir. Bu çerçevede, Ortak Bildiri’ye katılım öncesinde ilgili tüm kurum ve kuruluşlarımızın gerekli hazırlıkları tamamlaması icap etmektedir” denilmiş.
Bogota’da kabul edilen eylem planındaki altı madde şu şekilde:
1- İsrail’e silah, mühimmat, askeri alanda kullanılacak yakıt ve çift kullanımlı ürünlerin gönderilmesi tümüyle engellenecek.
2- İsrail’e silah ya da mühimmat taşıyan gemiler, bandırası ne olursa olsun limanlara sokulmayacak, yakıt ya da herhangi bir hizmet verilmeyecek.
3- İmzacı ülkelerin bandırasındaki yük gemileri İsrail’e hiçbir şekilde askeri malzeme, yakıt ya da çift kullanımlı malzeme taşımayacak. Taşıyan gemilerin bandıraları iptal edilecek.
4- İmzacı olan tüm ülkeler İsrail’le halihazırda yürürlükte olan tüm kamu anlaşmalarını gözden geçirip, gerektiğinde iptal edecek.
5- İmzacı ülkeler, uluslararası hukuk kuruluşlarının İsrail hakkında aldığı ceza ve yaptırım kararlarına tam olarak uyacak.
6- İmzacı ülkeler, işgal altındaki Filistin topraklarında suç işleyenlerin kendi mahkemelerinde de ceza alabilmelerini sağlamak için hukuk sistemlerinde gerekli değişiklikleri yapacaklar.
Şüphe yok ki AKP iktidarının eylem planına imza atmaması Siyonist Netanyahu’yu da çok memnun etmiştir.
Biliyoruz ki bu ortak bildiriye gelecekte de imza atmayacaklar. Dahası bu eylem planına “Ortak Bildiri’ye katılım öncesinde ilgili tüm kurum ve kuruluşlarımızın gerekli hazırlıkları tamamlaması icap etmektedir” kaçamak cevabı verilmesi de avenelerin gönlüne su serpme amaçlı olduğu gözüküyordu.
Daha önce İsrail’e petrol sevkiyatı yapılıyor iddiaları gündeme gelince, Özlem Zengin: “Varil başına Türkiye’nin kazancının 1,27 dolar olduğunu” söylemişti ve İsrail’e petrol akmaya devam etmişti.
İsrail’e giden gemiler de limanlarımıza elini kolunu sallayarak gelip gidiyordu, eylem yapanlar da gözaltına alınıp mahkemelere sevk ediliyordu.
“Van minüt, Mavi Marmara, Normalleşme Anlaşmaları, Madalyalar…
Bu iktidardan medet beklemek boşunadır. Ancak bu işbirlikçi iktidarlardan kurtulunduğu zaman Siyonist İsrail’e karşı gerçekçi ve gerekli tedbirler ve müdahaleler yapılacaktır inşaallah.
O kutlu günlerin yaklaştığını da seziyoruz.
Bu yaşadıklarımız, bir milletin sadece ekonomik sömürülüşü değil; aynı zamanda inancının, ahlakının, kültürünün ve istikbalinin işgali meselesidir.
Bugün Türkiye’de yürütülen siyaset, söylemde millî; ancak eylemde Siyonist merkezlerin çıkarlarına hizmet eder hâle gelmiştir. Çünkü bu zihniyetin temeli, Batı’ya yaranma ve faizci kapitalist düzene entegrasyon ve Siyonizme hizmet arzusudur.
Siyonizm sadece Filistin’deki bir saldırı değil, tüm insanlığı saran bir ahlaki ve yapısal virüstür. Bu virüs, ekonomide faizle, kültürde ahlaki dejenerasyonla, siyasette manda zihniyetiyle yayılır.
Bugün Türkiye’nin İsrail’le artan ticareti, siyonist şirketlere sağlanan imtiyazlar, milli kaynakların küresel sermayeye peşkeş çekilmesi, bu planın bir parçasıdır.
Bu tarz ilişkiler Türkiye’yi bağımsızlaştırmadığı gibi, aksine daha fazla dışa bağımlı hale getirir.
Bu yaşananlar;
“Batı taklitçiliği”, “Siyonist iş birlikçiliği” ve “milli görüş çizgisinden sapma”nın bir tezahürüdür.
“Ya Rabbi, ülkemizi, milletimizi ve tüm insanlığı işbirlikçi yöneticilerden en kısa zamanda kurtar. Yerlerine, hak ve adaleti üstün tutan yöneticilerin gelmesini kolaylaştır ve çabuklaştır, Allah’ım.”
(Amiinn)
Makalede de bir kısmına değinilen, AKP’nin yapmış olduğu bütün haksızlıklar, siyonizme karşı yapmış oldukları işbirlikçiliklerin tamamı tarih tarafından kaydediliyor ve günü geldiğinde hesabı sorulacaktır.
.
Akp iktidarının ülkeyi getirdiği hal, rahmetli Erbakan Hocamız tarafından ifade edildiği üzere;
1- Ekonomik yıkım
2- Manevi tahribat
3- Dış politika faciası
olarak tezahür etmiştir.