YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
6648a96175102
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 7 6 9 7
Bugün : 11089
Dün : 19709
Bu ay : 372988
Geçen ay : 737322
Toplam : 23889274
IP'niz : 3.142.114.245

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

 

OSMAN ERAYDIN .
MİLLİ ÇÖZÜM DERGİSİ

        

AKP TÜRKİYE’Sİ; 18 ALTINDA KALAN

“Rıza Yaşındaki” Çocukların Çarpık Cinsel İlişkilerine

İZİN VEREN ANLAŞMAYI NASIL İMZALADI?

        

AKP Türkiye’sinin de imzaladığı “Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü ve İstismara Karşı Korunması” kılıflı Lanzarote Sözleşmesi’yle, aslında 12-13-14-15 ve 16 yaşlarındaki Erkek ve Kız çocuklarının kendi rızalarıyla ve güya cinsel ilişkileri öğrenme amacıyla; erkek erkekle, erkek kızla, kız kızla cinsel ilişkilerine serbestlik sağlayan ahlâksız anlaşmayı imzaladığı ortaya çıkmıştı. Bu anlaşma, Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı, Recep T. Erdoğan’ın Başbakan ve şimdi Gaziantep Belediye Başkanı olan, dönemin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin tarafından imzalanmıştı.

Kur’an’ın özüne aykırı olarak verilen bazı fetvaları ve uygulamaları bahane ederek, “Çocuk evliliklerine izin veriyor” diye haksız ve dayanaksız bir şekilde İslam’a sataşan; Darwinist, Feminist, Sosyalist, Komünist ve Kemalist takımı: Japonya’da 13, Belçika, Avusturya, Almanya ve İtalya’da 14, Fransa ve Yunanistan’da 15, İngiltere, İspanya ve Lüksemburg’da 16, İrlanda, Malta ve Güney Kıbrıs’ta 17 yaşında; Türkiye’de ise 15, 16 ve 17 yaşlarındaki kız ve erkek çocukların karşılıklı rıza ile her türlü cinsel ilişkiye girmelerini serbest bırakan bu rezaleti devlet politikası olarak kolaylaştıran ve hoş karşılayan LANZAROTE SÖZLEŞMESİ’ne hiç ses çıkarmamaları ise tam bir çifte standart ve sahtekârlıktır.

Bu konuda duyarlı ve vicdanlı bazı Uzman Hukukçularımızın çok önemli tespit ve tahlilleri vardır.[1]

İstanbul Sözleşmesi’nin ve toplumsal cinsiyet eşitliği eleştirilerinin çok yoğun bir şekilde yaşandığı bir zaman diliminde, 2007 yılından bu yana hiçbir şekilde ilgi çekmeyen ve gündem haline gelmeyen/getirilmeyen, ancak 7 Mayıs 2020 tarihinde Afyon Kocatepe Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Mücahit Gültekin’in şahsi YouTube kanalında yayınladığı bir video üzerine bazı çevrelerin dile getirdiği, sözde çocuklara karşı cinsel sömürü ve istismara karşı korunma yollarını, bazı tedbir ve yaptırımları öngören ama cinsel rıza yaşını belirterek, çocukları daha küçük yaşlarda her türlü istismara açık hale getirebilme potansiyeline sahip Lanzarote Sözleşmesi ile ilgili sinsi girişim ve gelişmeleri artık kamuoyuna taşımak Milli ve manevi bir mesuliyettir. Bu nedenle yerel ve ulusal bazda ülke gündemini sarsacak düzeyde haber, makale ve her türlü görsel yayının maalesef yapılmadığı bir süreçte; söz konusu uluslararası metni ve bu metin için açıklayıcı kılavuz ve terimler niteliğinde olan Lüksemburg Raporu’nu birbiriyle bağlantılı ve tamamlayıcı bir şekilde izah edebilecek bir makale yazmak, bu vesile ile sivil ve siyasi her alanda gündem oluşturmak bir zorunluluk haline gelmiştir.

 İşte bu makalede; Lanzarote Sözleşmesi hukuk tekniği bağlamında değerlendirilmiş, Milli ve Manevi değerlerimize, Anayasa’ya ve İnsan Haklarına aykırı görülen ‘en önemli maddeleri’ Lüksemburg Raporu’nun ilgili tespitlerine de sürekli atıfta bulunarak hukuki anlamda tahlil edilmiştir.

Sözleşmenin Türkiye açısından neler ifade ettiği, Türkiye üzerindeki pratik yansımalarının neler olabileceği, Taraf Devletlerce oluşturulmuş Taraflar Komitesi-Lanzarote Komitesi tarafından günümüze kadar hangi uygulamaların icra edildiği ve hangi raporların düzenlendiği konuları değerlendirilmiştir. Lanzarote Komitesinin yönlendirme ve yaptırım gücünün nasıl işletildiği, özellikle cinsel rıza yaşı kavramı ile neyin hedeflendiği, uluslararası hukukun dünya çocuklarını cinsel sömürü ve istismara daha küçük yaşlarda iken nasıl açık ve müsait hale getirdiği irdelenmiştir.

Yine çocukların küresel moda endüstrisinin sömürü aracı olması için bazı metinlerin nasıl el birliğiyle ve şeytani bir tuzak diliyle kaleme alınabildiği gibi konular üzerinde de durularak, bu zamana kadar bu Sözleşmenin neden hiç irdelenmemesi ve gündem haline getirilmemesi ile ilgili eleştirilerimiz dile getirilmiştir. Nihayet bu makalede, neslimizi, geleceğimizi olumsuz yönde etkileyebilecek, görünüşte güya çocukların cinsel istismardan korunması amaçlı Lanzarote Sözleşmesi’nin gerçekte çocukların nasıl cinsel istismar edilmesine yarar bir durum arz ettiğini, yine Sözleşmenin denetim organlarının Raporu üzerinden açıklığa kavuşturmak hedeflenmiştir. Umarız bu makale, benzeri araştırmalara ve uluslararası sözleşmelerin kamuoyu ile paylaşılıp değerlendirilebilmesine bir vesile teşkil edecektir.

Lanzarote Sözleşmesi’nin Tanımı ve Hukuki Tahlilinin Yapılması

25 Ekim 2007 yılında İspanya’nın müstemlekesi olan ‘Lanzarote Adası’nda Avrupa Konseyi Üye Devletleri ile diğer bazı Devletler arasında imzalanan ve ‘Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü ve İstismara Karşı Korunması’ başlığını taşıyan Uluslararası bir sözleşmedir.[2]

Söz konusu sözleşmeyi imzalayan bazı Devletler şunlardır:

-Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere – Rusya – Tunus (ilk Avrupa dışı ülke), Fransa, Almanya, İtalya, Hollanda, Belçika, Japonya, Papalık ve Avrupa Birliği üyelerinin tamamı sözleşmeyi imzalamıştır. Burada Çin Halk Cumhuriyeti’nin daha o yıllarda (2007) iş bu birlikteliğe girmeyip sözleşmeyi imzalamaması dikkat çekicidir! Ayrıca AB Konseyi üyesi olmasına rağmen imzalamayan Devletler ise şunlardır: İrlanda, Ermenistan ve Azerbaycan.

Sözleşmenin Türkiye’de kabul edilme süreci ve toplumdan saklanması.

Türkiye’de sözleşme 13.08.2010 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına gelmiş, sözleşmenin kabul edilebilmesi için ‘Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü ve Cinsel İstismara Karşı Korunması Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’ oluşturulmuş; Dışişleri, Adalet, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler komisyonları görev almış ve ismi anılan komisyonlar 567 sayılı Komisyon Raporu ile olumlu görüş sunmuş, işbu kanun tasarısı 6084 sayılı kanun ile onaylanmış ve 25.10.2010 tarihinde kanunlaşmış vaziyettedir.

Sözleşmenin, dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından onaylanması için 18.07.2011 tarihinde Bakanlar Kurulu Recep Tayyip Erdoğan Başkanlığında toplanarak karar vermiştir. Dolayısıyla dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından onaylanan Lanzarote Sözleşmesi 10 Eylül 2011 tarihinde 28050 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Kanaatimizce bu sözleşmenin irdelenmesi, kritik ve tahlil edilmesi, Milletimizin değerleri ile uyuşup uyuşmadığının belirlenmesi, Avrupa’nın insan-çocuk-aile tanımlamasını bilerek çok hassas bir şekilde masaya getirilmesi gerektiği, hukuki metnin incelenmesinde ilgili komisyonların ince eleyip sık dokuyarak asıl meselenin geleceğimiz, neslimiz ve dolayısıyla Devletimizin bekası olduğu bilinci ile hareket edilmesi gerekliliği konularında aşağıda ismi zikredilen Devlet yöneticilerinin yetki ve sorumluluğu tartışılmaz derecede barizdir.

Dönemin; Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in, bu anlaşmayı niçin ve nasıl imzaladıklarını topluma açıklamaları gerekir.

Lanzarote Sözleşmesi’nin Türkiye açısından bağlayıcı hale gelme aşamaları arz edildikten sonra sözleşmenin giriş kısmından ve nihai amaçlarından bahsetmek yerinde olacaktır.

Lanzarote Sözleşmesi’nin “sözde” temel amaçları

Çocukların cinsel sömürü ve istismara uğramasını engellemek ve bu konuda Ulusal Uluslararası iş birliği gerçekleştirmek,

– Çocuk pornografisi ve fuhşunu yasaklamak ve bunun için gereken her türlü tedbiri alıvermek,

– Çocukların psiko-sosyal gelişimi açısından yıkıcı olabilecek etkilerini gidermek,

– Bilgi ve iletişim teknolojilerinin kullanılması yoluyla gerçekleştirilebilecek çocuk pornografisi ile mücadele etmek,

– Çocukların iyilik ve menfaatlerini en üstün değer olarak kabul etmek,

– Önleyici-koruyucu ceza hukuku alanı geliştirmek,

– Tüm bu yükümlülükleri bağlayıcı hale getirerek özel bir gözetim ve denetim mekanizması yerleştirmek. Yukarıda sayılan amaçları sözleşmenin giriş kısmında ve birinci maddesinde bulmanız mümkündür. Hâlbuki bu sinsi Sözleşmenin,

Sadece belirli bir yaş aralığında bulunan çocuklar (cinsel rıza yaşına ulaşmamış çocuklar) için bu amaçları taşıdığını,

– Dolayısıyla “cinsel rıza yaşına ulaşmış çocukları” kapsamadığını,

– Taraf Devletlere; çocukların her türlü cinsel sömürü, suiistimal ve istismara karşı korunmasına yönelik genel ve kapsayıcı maddeler sunması ile birlikte; istisnai tutulan ve uygulama noktasında sözleşmede vurgulanan çocuk pornografisi üretimi, her türlü pornografik performans girişimi, cinsel ilişki ve aktivite sayılabilecek fiillere serbestiyet verilmesine fırsat tanıyan, tolerans gösteren ve “açıkça haklarını saklı tutabilirler” ibaresine yer veren maddeleri de içeren bir sözleşme olduğunu söylemek yerinde olacaktır.

Hukuki anlamda sözleşme maddelerinin teknik tahliline geçmeden önce Lanzarote Sözleşmesi’nde ve günümüze kadar gelen birçok uluslararası sözleşme, rapor ve bildiri niteliğinde olan belgelerde yer alan çocukların cinsel sömürü ve istismarına ait çocuk, cinsel şiddet, cinsel rıza yaşı, çocuğun çevrimiçi cinsel istismarı, çocuk pornografisi, erken yaşta evlenme gibi kelime ve kavramları açıklayan ve evrensel anlamda kabul edilebilirliği sağlama adına kavramsallaştırma çalışması ve kavramlar kılavuzu niteliğinde olan Lüksemburg Raporu’na değinmek gereklidir, önemlidir.

Lüksemburg Raporu – Lüksemburg Kılavuzu neyi amaçlamaktadır?

Söz konusu rapor 28 Ocak 2016 yılında; Avrupa Konseyi Sekretaryası, BM Çocuk Hakları Komitesi, BM Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF), Europol, INTERPOL, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) gibi kuruluşların da yer aldığı, toplamda 18 kuruluşun temsilcilerinden oluşan ‘Kuruluşlar Arası Çalışma Grubu’ tarafından Lüksemburg’da kabul edilmiştir. Raporun tam adı: “Çocukların Cinsel Sömürü ve Cinsel İstismardan Korunması Terimler&Kavramlar Kılavuzu” şeklindedir. Lüksemburg Raporu’nu meydana getiren ve Kuruluşlar Arası Çalışma Grubu adını alan bu yapı 2014 yılında kurulmuş, başkanlığını eski BM Çocuk Hakları Komitesi Başkanı Profesör Jaap Doek yürütmüşlerdir. Rapor hazırlanırken insan hakları sözleşmelerinin komitelerinin görüşlerinden, uluslararası ve bölgesel kuruluşların karar ve tavsiyelerinden derlenen bilgilerden de yararlanıldığı belirtilmiştir.

Avrupa Birliği’nin desteği ile Uluslararası Çocuk Merkezi tarafından Türkçeye tercüme edilmiş olan Raporun amacını (raporun ifade etmek istediği ve içerisinde yer alan amaç) kısaca şu şekilde özetleyebiliriz:

Çocukların cinsel sömürü ve cinsel istismarının her biçiminin önlenmesi ve ortadan kaldırılması için çalışan tüm kişi ve kuruluşlara çalışmaları sırasında karşılaşabilecekleri farklı terim ve kavramları anlamaları ve kullanmalarına yardımcı olmak,

– Raporda sunulan terimlerin ve kavramların anlamına ve olası kullanımlarına aşinalık kazandırmak,

– Cinsel sömürü ve istismar ile ilgili bu zamana kadar ortaya çıkmış kelime ve kavramlar ile ilgili evrensel anlamda kabul görebilecek bir terimler ve kavramlar kılavuzu oluşturmak,

– Söz konusu kavramlar neticesinde Lanzarote Sözleşmesi ve çocuk haklarına dair daha birçok sözleşme ve bildirinin Taraf Devletler ve dünya kamuoyu tarafından doğru anlaşılabilmesini ve doğru uygulanabilmesini sağlamak.

Verdiğimiz kısa bilgilerden sonra Lüksemburg Raporu’nu müstakil bir şekilde değerlendirmekten ziyade Lanzarote Sözleşmesi için yapacağımız madde tahlilleri ile birlikte rapora da atıfta bulunarak irdelemek, kritik etmek ve incelemek hem okuyucularımız için zihin açıcı olacak, hem de sözleşme maddelerinde yer alan fiillerin raporda açıklanan kavramlar yoluyla hayatımıza nasıl pratize edildiği de anlaşılmış olacaktır.

Lanzarote Sözleşmesi’nin ‘‘Madde Madde Tahlili’’ yapıldığında şu ahlâki tahribatlar karşımıza çıkmaktadır.

Makalemizin bu bölümünde söz konusu sözleşmenin bazı maddelerini Lüksemburg Raporu’na da atıfta bulunarak hukuk tekniği bakımından inceleyecek, irdeleyecek ve kritik edeceğiz.

Madde 2 – Ayrım gözetmeme ilkesi: Bu Sözleşme hükümlerinin Taraflarca uygulanması, özellikle de mağdurların haklarını korumaya yönelik tedbirlerden faydalanmaları, cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasi veya diğer tür görüş, milli veya sosyal köken, herhangi bir ulusal azınlıkla bağlantılı olma, mülk ve arazi sahibi olma, doğumla, cinsel eğilimle, sağlık durumuyla, engelli olma veya diğer bir statüyle bağlantılı olmaksızın, ayrım gözetilmeden temin edilecektir.

Madde 2’ye sıkıştırılan yozlaştırmalar: Sözleşmenin ikinci maddesinde mağdur çocukların özellikleri ile ilgili ayrımcılık yapılmaması üzerinde durulmaktadır. Burada çocukların özellikleri sayılırken, erkek veya kadın (kız) cinsi haricinde LGBTİ fonksiyonlarına sahip cinsi yönelim/eğilim gerçekleştiren çocuklar da kapsam içine alınmıştır.

Dolayısıyla kadın-erkek haricinde farklı bir şekilde cinsel eğilim hakkının çocuklar seviyesinde de gerçekleştirilebileceği uluslararası sözleşme yolu ile meşrulaştırılmakta ve hukuki dayanak oluşturulmaktadır.

Madde 3 – Tanımlar; Bu Sözleşme maksatlarıyla:

a. “Çocuk” 18 yaşından küçük herhangi bir birey anlamına gelecektir;

b. “Çocukların cinsel suiistimali ve cinsel istismarı”, bu Sözleşmenin Madde 18-23’ünde atıfta bulunulan davranışları içerecektir;

c. “Mağdur” cinsel suiistimale veya cinsel istismara maruz kalan herhangi bir çocuk anlamına gelecektir.

Madde 3’e saklanan sapkınlıklar:

Sözleşmenin 3. maddesinin (a) bendinde açıkça çocuk kavramından 18 yaşından küçük herhangi bir bireyin anlaşılacağı belirtilmiştir. Bu noktaya temas etmemizin sebebi yapacağımız tahlil ve kritiklerde çocuk kelimesinden bahsederken açıklanan yaş aralığı bilinerek okuma yapılmasının önemi nedeniyledir. Lüksemburg Raporu’nda da çocuğun tartışmalı bir terim olmadığı, kesin, yazılı hukuki tanımı geçtiği belgeye göre küçük farklılıklar gösterse bile hukuksal kavram olarak üzerinde neredeyse evrensel bir kabulün hâkim olduğu, birden çok uluslararası ve bölgesel kuruluşlar tarafından kabul edilen belgelerde ortak yaş haddinin ‘18’ olduğu belirtilmiştir.

Madde 4 – İlkeler Tarafların her biri çocukların her türlü cinsel suiistimalini ve cinsel istismarını önleyecek ve çocukları koruyacak gerekli yasal ve diğer tedbirleri alacaklardır.

Madde 4’e sokulan ahlâksızlıklar: Dördüncü madde çok anlamlı ve çok önemli bir içeriğe sahiptir. Açıkça amaç ve ilkeleri belirtmekte ve başında adeta tavizsiz bir hava estirmektedir. Hâlbuki ilerleyen maddelerde çocukların suiistimali ve istismarı ile ilgili hususlarda Taraf Devletlere nasıl imtiyaz/istisna tanındığını, bazı durumlarda haklarını saklı tutabileceklerini, yasal yaşa/cinsel rıza yaşına ulaşmış ÇOCUK’ların kendi aralarında her türlü cinsel ilişki ve çocuk pornografisi üretme-bulundurma konularında hiçbir yaptırım önermediği, hatta serbest bıraktığı çok açık şekilde anlaşılacaktır.

Madde 10 – Ulusal koordinasyon ve iş birliği tedbirleri kapsamı;

2 Tarafların her biri:

a. (Rıza yaşında kendi aralarında cinsel ilişki dahil) Çocuk haklarının yaygınlaştırılması ve korunmasına yönelik bağımsız yetkili ulusal veya yerel kurumların kurulması veya belirlenmesi ve bu kurumlara spesifik kaynaklar ve sorumluluklar verilmesinin sağlanması için;

b. Kişisel veri korumanın gereklerine gereken saygı gösterilmesi kaydıyla, çocukların cinsel suiistimali ve cinsel istismarı olgusunun gözlemlenmesi ve değerlendirilmesi amacıyla, sivil toplumla işbirliği içinde, ulusal veya yerel düzeylerde veri toplama mekanizmaları veya merkezleri kurulması veya belirlenmesi için; gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaktır.

Madde 10’la dayatılan “çocuklar arası cinsel çarpıklıklar”

Sözleşmenin onuncu maddesinin (b) bendinde sivil toplumla iş birliği içerisinde olma, yerel düzeylerde de veri toplama mekanizmaları kurma yükümlülüğü getirilmiştir. Bu doğrultuda Türkiye’de 28 Kasım 2013’te ilk olarak Eskişehir Büyükşehir Belediyesi, Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Paktı’na imza atmıştır. (Yani, sözde rıza yaşında erkek ve kız çocuklarının kendi aralarındaki cinsel ilişkiler serbest bırakılacaktır.)

Madde 18 – Cinsel istismar tanımı:

1. Tarafların her biri, aşağıdaki kasti davranışların suç teşkil etmesinin sağlanması için gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaktır:

a. Ulusal yasanın ilgili hükümlerine göre cinsel faaliyet için yasal yaşa ulaşmamış bir çocukla cinsel faaliyetlerde bulunmak;

b. Çocukla aşağıdaki koşullarda cinsel faaliyetlerde bulunmak:

Baskı, zorlama, tehdit kullanılması veya, 

Aile içi de dâhil olmak üzere, tanınmış bir güven, otorite veya nüfuzun suiistimal edilmesi veya,

Çocuğun, zihinsel veya fiziksel bir engeli veya bağımlı durumda olması nedeniyle, özellikle zayıf durumunun suiistimal edilmesi.

2. Yukarıdaki Madde 1 maksadıyla, tarafların her biri, çocukla hangi yaşın altında cinsel faaliyetlere girişilemeyeceğine karar verecektir.

3. Madde 1.a hükümlerinin, küçük yaştaki çocuklar arasındaki, karşılıklı rızaya bağlı cinsel faaliyetleri düzenleme amacı bulunmamaktadır. (Yani, 18 yaşından küçük çocuklar arasındaki cinsel ilişkilere karışılmayacaktır.)

Madde 18’le dayatılan ahlâksız uygulamalar:

Sözleşmenin cinsel istismar başlıklı 18. maddesi, kasıtlı olarak gerçekleştirilen bazı fiillerin suç olarak telakki edilebilmesi için Taraf Devletlere gereken hukuki düzenleme, yaptırım ve tedbirleri almalarını istemektedir.

1. Fıkranın (a) bendi, cinsel faaliyet için yasal yaşa ulaşmamış bir çocukla yapılan cinsel faaliyetten bahsetmektedir. Burada ‘yasal yaş’ kavramından kasıt cinsel rıza yaşıdır. Yani yasal yaşa/cinsel rıza yaşına ulaşmış ama hâlâ çocuk olan o bireylerin kendi aralarında serbest cinsel ilişkide bulunabilmesine imkân tanıyan bir madde ile karşı karşıyayız.

Hiç şüphesiz burada Lüksemburg Raporu’nda yer alan şu çarpıcı ifadeleri hatırlatmak yerinde olacaktır:

Lanzarote sözleşmesi ve pek çok ulusal hukuk sistemi; akranlar arasındaki (18 yaşın altındaki) cinsel ilişkilerle, bir çocukla yetişkin arasındaki cinsel ilişkiler arasında ayrım gözetir. Çocuğun gelişim halindeki yeteneklerinin tanınması olgusunun ve cinsel rıza yaşına gelmiş çocukların cinsel ilişkiye hakkı olduğunun (bu ilişkilerin sömürücü ya da istismarcı nitelik taşımaması koşuluyla) kabulü açısından Lanzarote Sözleşmesi, Taraf Devletlerin belirli davranışları suç sayma yükümlülüğüne istisna getirmiştir.

Bu amaçla “çocukla cinsel aktivitelerde yer almanın yasak olduğu yaş” ya da “cinsel aktiviteler için yasal yaş” gibi atıflarda bulunulmuştur. (Maddeler 18 (1) (a) ve 23)

Dolayısıyla, örneğin cinsel rıza yaşının üzerindeki bir çocuğun teşvik edilmesi kendi başına mutlaka suç oluşturan bir fiil demek değildir (ancak koşullara göre böyle de olabilir). Ayrıca Devletler, cinsel rıza yaşına erişmişse çocuğun cinsel istismar ya da cinsel aktivitelere tanık olmasına yol açmayı suç saymama kararı verebilir (çocukların kötü yola sevk edilmesi Madde 22)

Son olarak Lanzarote Sözleşmesi Taraf Devletleri, cinsel rıza yaşına ulaşmış çocuğun rızasıyla üretilmesi koşuluyla ve yalnızca kişisel kullanımla sınırlı kalması durumunda pornografik materyalin üretilmesini ya da bulundurulmasını suç saymayabilir. [Madde 20(3)]

Gayet açık ve anlaşılabilir olan bu ifadelerden sonra madde tahliline devam edecek olursak;

18. maddenin 2. Fıkrası Taraf Devletlere, çocukla hangi yaşın altında cinsel faaliyetlere girişilemeyeceğine karar vermeleri gerektiğini öngörmektedir. Zaten Lüksemburg Raporu’nda da belirtildiği üzere Lanzarote Sözleşmesi cinsel rıza yaşının belirlenmesi konusunda sessiz kalıp bu konuyu Taraf Devletlerin yasal düzenlemelerine bırakmaktadır. Bu aynı zamanda çocuğun hangi yaşın üstünde herhangi bir cinsel faaliyet ve aktiviteye katılabileceğinin belirlenmesini de öngörmektedir ki zaten en tehlikeli ve en dikkat çekici nokta burasıdır.

Hemen burada bazı Taraf Devletlerin kendi mevzuatında belirledikleri cinsel rıza yaşına bir göz atalım:

Japonya: 13, Belçika: 14, Avusturya: 14, Almanya: 14, İtalya: 14, Fransa: 15, Yunanistan: 15, İngiltere: 16, İspanya: 16, Lüksemburg: 16, İrlanda, Malta ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi: 17

Türkiye’de cinsel rıza yaşı kaç sayılmaktadır?

Türkiye’de Türk Ceza Kanunu’nda yer alan ve ‘Reşit olmayanla cinsel ilişki suçu’ başlıklı 104. Madde bu konuya açıklık getirecektir. Söz konusu madde aynen şu şekildedir:

Reşit Olmayanla Cinsel İlişki Suçu: TCK Madde 104

(1) Cebir, tehdit ve hile olmaksızın, on beş yaşını bitirmiş olan çocukla cinsel ilişkide bulunan kişi, şikâyet üzerine, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Suçun mağdur ile arasında evlenme yasağı bulunan kişi tarafından işlenmesi halinde, şikâyet aranmaksızın, on yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) Suçun, evlat edineceği çocuğun evlat edinme öncesi bakımı üstlenen veya koruyucu aile ilişkisi çerçevesinde koruma, bakım ve gözetim yükümlülüğü bulunan kişi tarafından işlenmesi halinde şikâyet aranmaksızın ikinci fıkraya göre cezalandırılır.

Görüldüğü üzere, on beş yaşını doldurmuş ve on sekiz yaşından küçük olan iki çocuk arasında karşılıklı ve rızaya dayalı cinsel ilişkiyi yaptırım altına almayan bu madde, on beş yaşını doldurmuş ama on sekiz yaşından küçük bir çocuk ile karşılıklı rıza dahilinde on sekiz yaşından büyük bir yetişkin birey arasında yaşanan cinsel ilişki suçunu ‘şikâyet şartında da bağlayarak’ yaptırım altına almıştır.

Bu maddeye dayanarak T.C. Devleti’nin cinsel rıza yaşı ‘15’ diyebilme imkânı doğmaktadır.

Yine 18. Maddenin 3. Fıkrası: cinsel rıza yaşına/yasal yaşa ulaşmamış küçük çocuğa karşı büyük bireylerin cinsel faaliyette bulunma fiilinin yasaklanması gerektiğini, fakat cinsel rıza yaşına ulaşmamış ‘küçük çocukların’ birbirleri ile rızai her türlü cinsel ilişki ve aktivitelerine yönelik yaptırım öngörülmesi hususunun bu sözleşmenin çocuklara yönelik cinsel suiistimal ve istismar fiilleriyle ilgili düzenleme ve tedbir alma amacı ‘dışında’ tutulduğundan bahsetmektedir.

Son paragrafı şu pratik örnek ile açıklayalım:

Cinsel rıza yaşının 15 olduğu bir ülkede 14 yaşında 2 tane çocuk (kız veya erkek fark etmez) düşünelim. Bu çocuklarla yetişkin bireylerin cinsel ilişkide bulunmasının suç olması gerektiğini öngören sözleşme, bu iki çocuğun karşılıklı ve birbirleri ile rızai her türlü cinsel ilişki ve aktivitelerinin yasal yaptırıma bağlanması konusunu düzenleme amacı dışında tutmaktadır. Mesele burayla sınırlı kalmamaktadır. İlerleyen maddelerde de göreceğiz ki yasal erginliğe ulaşmamış ama cinsel rıza yaşına ulaşmış bir çocuk ile her türlü küçük-büyük bireyin cinsel ilişkide bulunması da aynı şekilde bu sözleşmeye göre serbesttir, Taraf Devletlere bu konuda saklı tutabilecekleri bir hak tanınmaktadır.

“Çocuk pornografisine ilişkin suçlar”daki saçmalıklar ve açık kapılar

Madde 20 – Çocuk pornografisine ilişkin suçlar:

1. Tarafların her biri, aşağıdaki kasti davranışların, haksız yere gerçekleştirilmesi halinde, suç teşkil etmesinin sağlanması için gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaktır:

a. çocuk pornografisi üretmek;

b. çocuk pornografisi sunmak veya temin etmek;

c. çocuk pornografisini dağıtmak veya iletmek;

d. kendisi veya başka biri için çocuk pornografisi tedarik etmek;

e. çocuk pornografisi bulunduruvermek;

f. bilgi ve iletişim teknolojilerini kullanarak çocuk pornografisine bilerek erişime yönelmek.

2. Bu madde kapsamında “çocuk pornografisi”, çocuğu gerçek veya temsili açık bir cinsel davranış içinde görsel olarak gösteren herhangi bir materyal veya çocuğun cinsel organlarının esas itibariyle cinsel amaçlarla gösterilmesi anlamına gelecektir.

3. Tarafların her biri madde 1.a ve e’yi, kısmen veya tamamen uygulamama ve:

Gerçekte var olmayan bir çocuğun münhasıran temsili tasvirleri veya gerçeğe yakın görüntülerini içeren ve;

Madde 18.2’nin uygulanması kapsamındaki yaşa ulaşmış çocuklara ait pornografik malzemeleri, söz konusu görüntüler ilgili çocukların rızasıyla elde edilmiş olmak kaydıyla ve tamamen kendi özel kullanımları amacıyla üretme veya bulundurma hakkını saklı tutabilir.

4. Tarafların her biri madde 1.f’yi kısmen veya tamamen uygulamama hakkını saklı tutabilir!?

Madde 20’de gizlenen tehlikenin boyutları:

Sözleşmenin 20. maddesi, yapılan genellemelerle beraber belirtmiş olduğu istisnai hükümlerle Ülkemizin, Milletimizin ve dolayısıyla insanlığın istikbaline nasıl bir zarar verebileceğini sarih bir şekilde ortaya koymaktadır.

Öncelikle 1. fıkrada kasti davranışların ‘haksız yere’ gerçekleştirilmesinden bahsetmektedir. Yani bazı kasti hareketlerin ‘haklı yere’ de işlenebilme ihtimaline göz kırpmaktadır. Madde, yasal tedbirlerin hangi fiillere yönelik alınması gerektiğini önce genelleme yaparak -yukarıda da belirtildiği üzere- ifade etmiş ama daha sonra bazı fiiller açısından istisnalar ve istismarlar sağlamıştır.

Çocuk pornografisi üretmek ve bulundurmak fiilleri açısından, yasal yaşa/cinsel rıza yaşına ulaşmış çocuklar kendileri ile ilgili her türlü pornografik malzemeleri ve görüntüleri elde edebilecek ve bu malzemelerin elde edilmesi çocukların rızası dahilinde gerçekleşebilecek olması tam bir tahribat tuzağıdır.

Bu şartlarda Taraf Devletler çocuk pornografisi üretme ve bulundurma hususlarında haklarını saklı tutabilecektir (Yani sözleşme bir yaptırıma bağlayıcı, caydırıcı, önleyici bir tedbir öngörmemekte ve serbest bırakmaktadır.) Yine Taraf Devletler bilgi ve iletişim teknolojilerini kullanarak çocuk pornografisine bilerek erişim sağlama hususunda haklarını saklı tutabilecek ve sözleşmenin bağlayıcı ve caydırıcı herhangi bir hükmü ile karşılaşmayacaklardır.

Burada çok önemli bir detay üzerinde durmakta fayda vardır. Yine Lüksemburg Raporu’nda yer verilen şu cümlelere bir bakalım:

Açık herhangi bir cinsel aktivite olmaksızın çocuğu çıplak (yarı çıplak) ya da erotik pozlarla gösteren, ancak yine de çocuğu doğrudan ya da dolaylı olarak cinselleştiren çocuk erotikası ya da cinselleştirilmiş çocuk görüntüleri bu hukuk belgelerinde (Lanzarote Sözleşmesi, AB Direktifi…) çocuk pornografisi kapsamında yer almamaktadır ve pek çok devlette yasal sayılmaktadır. Çocuk erotikasının çocuk pornografisiyle ilgili mevcut hukuk tanımlarının dışında bırakılmasıyla ortaya çıkan hukuksal boşluğa 2003 yılında işaret edilmiştir. O dönemde, “çocuk erotikasının” neden dışarıda bırakıldığı konusunda akla gelen olasılık internete sansür konusundaki tartışmalarda bir yere oturmasıdır. İster bu nedenle ister başka gerekçelerle, daha yakın zamanlarda benimsenen, örneğin; Lanzarote Sözleşmesi ve 2011/93 sayılı AB Direktifi gibi uluslararası hukuk belgeleri de aynı yaklaşımı sürdürürken… şeklinde devam etmektedir.

Bu çarpıcı cümlelerin açıklamasını, Türkiye’de Lanzarote Sözleşmesi’ni kişisel YouTube kanalında yayımladığı bir video ile açıklayan Afyon Kocatepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Mücahit Gültekin’den dinleyelim:

“Yani biz çocuğun bilgi teknolojileri, internet teknolojileri yoluyla istismarında bir sınırlama getirdi isek yani oralara uygulanacak cezada bir sınırlama getirdiysek internetin özgürce kullanımına bir halel getirmemek sebebiyle olabilir bu, diyor; yani burada da kesin bir şey söylemiyor ama akla ilk bu geliyor.” diye uyarmaktadır.

Hoca burada hiç şüphesiz, çocuklara karşı cinsel sömürü ve istismara yönelik alınacak tedbirler ile bilgi ve iletişim teknikleri yoluyla internete erişim hakkı arasındaki dengeden bahsetmekte, uluslararası hukuk tarafından internetin özgürce kullanımı hakkına üstünlük tanındığı hususu üzerine bir tespit yapmaktadır ve şunları aktarmaktadır: 

“Yani cinsel rıza yaşına ulaşmış çocukların internette cinsel sömürüye, yani burada da tekrar ifade etmiş olalım, Lüksemburg raporuna göre değerli arkadaşlar, cinsel rıza yaşı pek çok ülkede 14’ten başlatılmaktadır, diyor, ama 13’ten başlatan ülkeler olduğunu da ifade ediyor. Yani cinsel rıza yaşı 13 yaşına kadar indirgenebiliyor. Bu da şu demek oluyor ki; 13 yaşından sonra çocukların cinsel açıdan istismar edilmesi, cinsel sömürüye alet edilmesi, bunun internet üzerinden yapılabilmesi ya da bu yaştan sonra çocukların pornografik materyal üretmesi, bulundurması ve bunları kendi sahipliklerine alabilmesi Lanzarote Sözleşmesi tarafından suç sayılmayabiliyor.!?”

Madde 21 – Çocukların pornografik performans gösterilerinde yer almalarına ilişkin suçlar:

1. Tarafların her biri, aşağıdaki kasti davranışların suç teşkil etmesinin sağlanması için gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaktır:

a. Çocuğu pornografik performans gösterilerine katılmak üzere çalıştırmak veya bu tür gösterilere katılmasına neden olmak;

b. Çocuğu pornografik performans gösterilerine katılmaya zorlamak veya çocuktan bu gibi amaçlarla kâr elde etmek veya çocuğa başka türlü suiistimalde bulunmak;

c. Çocukların katıldığı pornografik performanslara bilerek katılmak.

2. Tarafların her biri 1.c maddesinin uygulamasını, çocukların madde 1.a veya 1.b’ye uygun olarak çalıştırıldıkları veya zorlandıkları durumlarla sınırlama hakkını saklı tutabilirler.

Madde 21 Tahlili ve Tahribat Kurguları:

Söz konusu sözleşmenin en skandal maddelerinden birini daha izah etmeye çalışalım. Bu maddede de yine bazı fiillerin yasaklanması ve yaptırıma bağlanması üzerinde durulmuş, ancak çocukların da pornografik performanslarının olabileceği hususu da uluslararası bir sözleşme ile meşruiyet kazanmıştır. Çocuk olmayan yetişkin bir kişi çocukların katıldığı pornografik performanslara bilerek katılmak isterse 1. Fıkranın (a) ve (b) bentlerinde sayılı fiiller haricinde herhangi bir cinsel tatmin, aktivite veya faaliyet amacı güderek katılım sağlayacaktır. Sözleşme bu açıkladığımız hususa bizatihi gönderme yaparak bazı fiilleri istisna tutma ve bu fiiller haricinde farklı amaçla gerçekleştirilebilecek fiillere bilerek ve isteyerek fırsat tanımaktadır. Zaten meselenin skandal oluşu da burada yatmaktadır.

Burada şöyle bir örnek sunalım:

Taraf Devletlerden bir tanesi ‘Sözleşmenin kendisine verdiği hak ve yetkiye dayanarak’ (Madde 21/2) çocukların hazırladığı pornografik performanslara katılmak isteyen yetişkin bir kişinin; çocuğu pornografik performans gösterilerine katılmak üzere hazırlama, veya bu tür gösterilere katılmasına neden olma yoluyla çocuğu pornografik performans gösterilerine katılmaya zorlama, veya çocuktan bu gibi amaçlarla kâr elde etmeye, veya çocuğu başka türlü suiistimal etmeye kalkışma, ‘fiilleri haricinde’ herhangi bir fiil ile katılabilmesine imkân tanıyan bir hukuki düzenleme yapabileceği ve bu imkânı yetişkin bireylere tanıyabileceği kapısı açılmaktadır. 

Böyle bir ülkede yukarıda sayılan amaçları taşımayan ve sadece cinsel tatmin için rızai olarak bir araya gelmiş 14 yaşındaki iki çocuğun gösterdiği pornografik performansa (porno çekimi, üretimi, cinsel organ gösterimi ve dolayısıyla cinsel ilişki sayılabilecek her fiil) yetişkin bir birey bilerek ve isteyerek ‘katılabilme’ (dahil olma, izleme, etki, temas, yardım etme) imkânı sunulmaktadır.

Madde 22 – Çocukların kötü yola sevk edilmesi konuları

Tarafların her biri, Madde 18/2’nin uygulaması kapsamında belirtilen yaşa ulaşmamış bir çocuğun, katılmaya zorlanmasa bile, cinsel maksatlarla cinsel istismara veya cinsel faaliyetlere tanık olmasına kasten neden olmanın suç teşkil etmesini sağlayacak gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaktır.

Madde 22’de gizlenen sakat ve sapık fırsatlar:

Söz konusu madde, on sekizinci maddenin ikinci fıkrasına atıfta bulunarak belirtmiş olduğu yaptırım ve tedbirleri sadece cinsel rıza yaşına ulaşmamış çocuklar için şart koşmaktadır. Açıklamalarımız boyunca tehlike arz eden husus ile ilgili sözleşmenin bu kısmında da atıfta bulunulmaktadır. Söz konusu tehlike, cinsel rıza yaşına ulaşmış çocuklara ise, cinsel aktivite, cinsel ilişki, pornografik performans üretimi, tedariki, temini, bulundurulması, saklanması, bilgi ve iletişim teknolojileri yöntemi ile pornografik sitelere serbest erişim konularında hiçbir yaptırım öngörülmeyip, saklı tutulabilecek bir hak tanınmasıdır, serbestiyet sağlanmasıdır.

Madde 23 – Çocuklara cinsel amaçlarla belirli faaliyetlere katılmalarının teklif edilmesi.

Tarafların her biri, bir yetişkinin bilgi ve iletişim teknolojilerini kullanarak Madde 18/2’nin uygulanması kapsamındaki yaşa ulaşmamış bir çocukla, bu çocuğa karşı Madde 18/1.a veya Madde 20/1.a’da belirtilen suçları işleme amacıyla kasten buluşma teklifinde bulunmasını ve bu teklifi müteakiben bu buluşmaya yönelik somut eylemlere geçmesinin suç teşkil etmesini sağlamak üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaktır.

Madde 23’teki tuzaklar:

Birçok maddede temas ettiğimiz gibi burada da yine henüz cinsel rıza yaşına erişmemiş bir çocuğa yönelik çocuk pornografisi hazırlama ve cinsel ilişkide bulunma fiilleri açısından yetişkin bir bireye yaptırım uygulanmasını öngören bir içerik söz konusudur. Ancak maalesef aynı şekilde burada da cinsel rıza yaşına ulaşmış bir çocuk ile maddede atıf yapılan çocuk pornografisi üretme ve cinsel ilişkide bulunma fiillerinin yetişkin bir birey tarafından gerçekleştirilmesini yaptırım altına almayan, Taraf Devletlere bu konuda bizatihi yaptırım ve tedbir şartı koşmayan, hatta serbest bırakan bir tuzak madde, zihniyet ve anlayış ile karşı karşıyayız. Bu çıkarımın yapılabilmesi bizzat maddenin kendisinin “cinsel rıza yaşına erişmemiş bir çocuğa yönelik” cümlesinden bahsetmesi ile mümkün hale sokulmaktadır.

Madde 41 – Taraflar Komitesinin İşlevleri ve Yetki Alanları

1. Taraflar Komitesi bu Sözleşmenin uygulanmasını izleyeceklerdir. Taraflar Komitesinin usule ilişkin kuralları, bu Sözleşmenin uygulanmasının değerlendirilmesine ilişkin usulleri belirleyecektir.

Madde 41 Tahlili ve Tahribatları:

Taraflar Komitesi sözleşmeye Taraf Devletlerin temsilcileri tarafından oluşturulmaktadır. Bu komite Taraf Devletlerin iş bu sözleşme hükümlerinin tam olarak uygulanabilirliğini, uygulanıp uygulanmadığını, iç hukuk yollarında ne gibi hukuki kurum ve tedbirler oluşturulduğunu, pratik anlamda her türlü çocuk suiistimali ve cinsel istismarı ile ilgili sonuçları raporlama, Avrupa Konseyi ilgili idari birimi bilgilendirme amacını taşımaktadır. Hiç şüphesiz bu komite Taraf Devletler açısından bir kontrol, gözetim, denetim ve takip mekanizmasını kuracak; hukuki ve kimi zaman da siyasi baskı oluşturacaktır… Lüksemburg Raporunda belirtildiğine göre Taraflar Komitesi’nin ilk uygulama raporu, ‘Çocukların güvenilen çevrede cinsel istismardan korunmaları’ başlığı üzerine 4 Aralık 2015 yılında hazırlanmıştır. Örneğin söz konusu raporda; “Tarafları yasal düzenlemelerini gözden geçirerek çocuğun cinsel dokunulmazlığına yönelik ciddi her zararı ele almaya, suç oluşturan eylemleri cinsel ilişki ya da eşdeğer eylemlerle sınırlandırmamaya çağırmaktadır.” cümlesi yer almaktadır. Mesela bu rapordan çok daha eski tarihlerde ‘kapasite geliştirme faaliyetleri’ adı altında pek çok uygulama yapılmıştır.

İşte Taraflar Komitesi’nin bazı uygulamaları:

Taraflar Komitesi-Lanzarote Komitesi, bu uygulamalar için Taraf Devletlerden temsilcilerin katılımını ve ayrıca çocukların da katılımını zorunlu tutmaktadır. Komite, ‘İzleme Turları’ adı altında mülteci krizinden etkilenen çocukların cinsel istismara karşı korunması, BİT (Bilgi ve İletişim Teknolojileri) tarafından kolaylaştırılan cinsel istismara karşı korunması gibi konularda izleme programı ve anketler yaptırmaktadır, Ulusal makam ve kaynaklar için bu anketlere cevap verme ve katılım şartı koşmaktadır. Ayrıca Komite 20 Eylül 2011 tarihinden bu yana 25 kez toplanmış (10-12 Mart’ta Strazburg’da gerçekleştirilecek son toplantı Korona virüs sebebi ile iptal edilmiştir), yine 20 Eylül 2011 tarihinden 18 Ekim 2019 tarihine kadar belli dönemlere göre toplamda “5 farklı faaliyet raporu” hazırlamıştır.

Avrupa Konseyi en son 4 Mayıs 2020 tarihinde www.coe.int resmi web sitesinde Komite üyelerini yayınlamıştır. İşbu komitede Türkiye temsilcisi olarak raportör Yargıç İlhan Yücel belirlenmiş durumdadır. Yine sitedeki bilgiye göre toplumsal cinsiyet eşitliği raportörü ve temsilcisi Portekiz Devleti – Ms. Maria Jose CASTELLO-BRANCO atanmıştır.

Toplumsal cinsiyet eşitliği ve İstanbul Sözleşmesi konularında Lanzarote Sözleşmesi’nin ve Lanzarote Komitesi’nin bağlantısını sadece bu bilgi ile dahi teyit etmiş olmaktayız. Ayrıca İstanbul Sözleşmesi’nin giriş kısmında Lanzarote Sözleşmesi’ne göndermede bulunulmaktadır.

Hiç şüphesiz Komite, söz konusu izleme turlarına, uygulama programlarına, her türlü kapasite geliştirme etkinliklerine ve zorunlu tutulan anket ve konferanslara katılım gerçekleştirmeyen Taraf Devletlere ve temsilcilerine: Çeşitli yaptırımlar getirme, katılım raporu düzenleme, görevlendirmede pasifize etme, izleme turlarındaki rapora göre düşük not/puan verme ve dolayısıyla akdine sadık olmayan bir ülke profili çizerek uluslararası konumunu yıpratıcı refleksler vermeye de yetkili konumdadır.

Sonuç:

Lanzarote Sözleşmesi hiç şüphesiz Anayasa’nın 41 ve 58. maddelerine aykırılık teşkil etmektedir. Söz konusu Anayasa maddelerinin içeriği şu şekildedir:

Anayasa / Madde 41:

Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır.

Anayasa / Madde 58:

Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır.

Asla unutulmasın ki: Batı’nın çocuk-kadın-erkek tanımlaması bizim medeniyet ve kültürümüzdeki aile tanımlamamız ile çok farklıdır, aykırıdır. Hukuki metin ve düzenlemelerdeki tutarsızlık ve uyuşmazlıkların mihenk taşı bu tanımlama ve algılama farklılığından kaynaklanmaktadır. Avrupa, bir çocuğun sömürü ve cinsel istismara uğramasına karşı yaptırımlar önermekle beraber ona cinsel tercih/eğilim hakkı ve her türlü LGBTİ pratiğine sahip olabilme hakkı tanıyarak, aslında kendi kendisini yalanlamaktadır. Çünkü bu sözde hak, çocuğun kendisini ahlâki, kültürel, milli ve manevi değerler üzerinden tanımlamasından ziyade, her türlü LGBTİ fonksiyonları üzerinden tanımlamasına yol açacak ve dolayısıyla çocuğu her türlü cinsel sömürü odaklarına meze yapacaktır.

Moda sektörü ve manken ajanslarının defile ve podyumlarda 13-14 yaşındaki çocukların hayatlarını nasıl kararttıklarını, cinsel rıza yaşına erişmiş çocukların pornografi sektöründe nasıl köle gibi çalıştırıldıklarını, mağdur olan çocukların travma sonrası stres bozukluğu yaşayarak hayattan nasıl koptuklarını, genel anlamda moda endüstrisinin sömürüsüne kurban edilen çocukların uluslararası hukuk tarafından nasıl yalnız ve çaresiz bırakıldıklarını ifade etmek her vicdan sahibi insanın vazifesi olmalıdır. Bu konuda yine Dr. Mücahit Gültekin’in bahsettiğimiz videosundan birkaç kesit sunalım: Çocukların, kadınların ve erkeklerin bedeninden kazanan, onların bedenini sömürgeleştirerek, onların bedenini metalaştırarak kazanan çok devasa bir sektör var, çok devasa kazanılan kârlar var, işte onların bu maddelerde elinin olduğunu görüyoruz. Yani diyor ki; kardeşim ben 13 yaşındaki çocuklarla anlaşıyorum, onları ajansımda çalıştırıyorum, onların bedenlerini sergiliyorum, onların defilelerde, podyumlarda bedenlerini kullanıyorum. Eğer sen istismar ve sömürüyü buraya kadar indirgersen benim kârımı benim çıkarlarımı engellemiş olursun. O yüzden değerli arkadaşlar şunu unutmayalım; Uluslararası hukuk, uluslararası normlar ne kadınları ne erkekleri ne de çocukları koruyor. Uluslararası hukuk küresel monarkların, küresel sermayedarların, erkeklerin, kadınların ve çocukların bedenlerini metalaştıran, onların bedenlerini sömürgeleştiren kirli endüstrinin çıkarlarını koruyor. Bu kirli hukuka boyun eğmek demek insanlığımızdan vazgeçmek demektir. O yüzden sadece Türkiye’nin değil, bu metnin altında imzası olan bütün ülkelerin insanlığın vicdanı adına bu sözleşmeden çekilmesi gerekir.

Yine anlaşılması gereken asıl konu ile ilgili Lüksemburg Raporu’nda geçen bir başka ifade:

“Hazırlama (yani çocuğu cinsel amaçlar için teşvik etme-grooming) konusunu ele alan hukuk belgelerinin bir başka potansiyel zaafı da Devletlerce bu tür fiilleri, yalnızca cinsel rıza yaşına ulaşmamış çocuklara yöneldiğinde suç sayma yükümlülüğü getirmesidir. Böylece, söz konusu yaşın üzerinde olup yine de sömürücü nitelikte bir duruma sürüklenebilecek ya da bu yönde manipüle edilebilecek kişilere yeterince koruma sağlanamamış olmaktadır.”

Burada iyi niyetli yorumları bir kenara bırakacak olursak çok az bir hüsn-ü zan ile şu sonuca varmak mümkün olacaktır: Batı ikiyüzlü davranmaktadır. Bir yandan çocukların cinsel sömürü ve istismara karşı korunmasını savunurken, bir yandan da çocukların rızai cinsel birlikteliklerini, çocuk pornografisi üretmelerini ve bulundurmalarını, bilgi ve iletişim yöntemleri ile çocuk pornografisi sitelerine ulaşım serbestiyetini, büyük bireylerin -kısaca cebri fiiller hariç- cinsel rıza yaşındaki çocuklara yönelik her türlü rızai cinsel aktivitelerini gizli perdeler arkasında savunacak kadar şaşkın ve sapkındır.

“Haddizatında burada tartışılması gereken konu şu olmalıdır:

25 Ekim 2007 senesinden bu zamana kadar geçen süreçte niçin bu meselenin gündeme alınmadığı, niçin buna ilişkin eleştirel bir literatür oluşturulmadığı, toplumun her kesimi tarafından neden sorgulanmadığı, etkili ve yetkili Devlet ricalinin müzakere ve onaylama süreçlerinde hangi amaç ve saik ile hareket ederek uluslararası bir tahribat metnine imza attıklarıdır. Ve dolayısıyla Devlet yetkililerinin skandal nitelik taşıyan bu uluslararası metnin her türlü olası etki ve uygulamalarının ortadan kaldırılması için gereken adımları mutlaka atmaları için duyarlı tüm vatandaşlarımızın etkin bir kamuoyu baskısı oluşturmalarıdır” diyen Av. Ebubekir Esad Baş gibi duyarlı aydınlarımızın yalnız bırakılmaması vicdani bir sorumluluk icabıdır.

        

  SÖZLEŞME 3

        

 bakanlar 2

 

 

 


[1] https://hertaraf.com / 23.05.2020 / Av. Ebubekir Esad Baş

[2] Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü ve İstismara Karşı Korunması’ başlıklı Uluslararası Sözleşme https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2011/09/20110910-4.htm Sayfa 2

 

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Osman ERAYDIN

Osman ERAYDIN

Yorumu Takip Et
Bildir
guest
12 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
ELİF.ÇAGIL

Fitne Fucur Tüm Îşleri
Yazıklar olsun kendi evlatlarına yada torunlarına bir sıkıntı gelse dünyayı tepelerine geçirirler….Fakat neslimizin altına dinamit dökülüyor hiç umutlarında değil keyiflerindeler….İşleri milleti ”gaza” getirmek…

Rabbim ahır zaman fitnelerinden koruyup muhafaza buyursun bizleri…Amin

Yakup G.

vicdan ehli adına teşekkür ederim
Lanzarote Sözleşmesi ve Lüksemburg Raporu İstanbul Sözleşmesinin sonraki aşamasının planlanmasıdır. Çünkü sapık şeytani akıl olan siyonizmin amacı İstanbul sözleşmesiyle aile mefhumunu ortadan kaldırmak ve LGBTİ’liği yaygınlaştırmak ve sonrasında çocuk istismarıyla gelecek nesli bitirmektir. Ayrıca bu sözleşmeyle pizza Gates skandalında ayyuka çıkan ve en son yakın zamanda ayinlerde kullanılmak üzere ve türlü lanet sapıklıklarını yapmak için ünlü e-ticaret sitelerinde satıldığı ifşa olan çocukların haklarını değil makalede zikredildiği üzere bu sapıkları korumaya yönelik hukuki zemin içermektedir.

Sümen altı edilen birçok ihanet gibi AKP’nin ve muhalefetin el ele icra ettiği bu ihaneti de köşenize taşıdığınız ve toplum adına tarihi bir misyonu yüklendiğiniz için vicdan ehli adına teşekkür ederim.

N. Gündüz

Kurtuluş Adil Düzen de …
Bu gün ülkemizin ve bütün islam aleminin yaşadığı yıkımın en önemli nedeni, ahlak anlayışının giderek bozulmasıdır. İslam dan uzaklaşıp Siyonist işbirlikcilerin güdümünde kaldığımız müddetce ağır bir yıkım yaşamaktayız.
Üstün ahlak anlayışı ile iktidara gelen AKP nin iflası ülkenin iflasına dönüştü. Anlaşılan o ki bizler iyi ile kötü, doğru ile yanlışı, güzel ile çirkin arasındaki ayrımı görecek zihin seviyesine ulaşamamış olmanın cezasını toplum olarak cekmekteyiz.
” El ile gelen düğün bayram”diyen, ” Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” diyen, sorumsuz, vicdansız, dikkatsiz, bilinçsiz, umursamaz, hoyrat bir yığına dönüşmüşüz. Bu Akp nin tahribatlarına kılıf uydurmanın peşinde koşan yığınlar ne zaman akıllanacağız…
Ve bilelim ki ahlaksız bir toplum, çürük bir toplumdur. Çürümek, kokuşmak, mahvolmak istemiyorsak, gelin Ülkemizi ve insanlık alemini huzura , barışa ve kurtuluşa erdirecek Adil Düzen Hakimiyetinin gerçekleşmesi için gayret edelim… Başka caremiz yok!…

Mus ab

İnsanlık Bedenlerden Sıyrılıyor!
İnsanlık aygır Abd-Batı ve işbirlikçilerinin elinde insanlıktan çıkıyor. Şaşmaz doğrulardan yola çıkılmadan yapılan kanunlar insanlığı ifsat ediyor. Siyonizm’inde hedefe bu olsa gerek: İki ayaklı hayvan haline getirdiği insanlığı kendilerine köle etmek ve istedikleri an tanrıları için kölelerini kırıp geçirmek.
Dünyada ve özelikle ülkemizde Milli Çözümün makalesinde bahsedilen acı, incitici, insanlık damarını yok edici yasaları görünce, insan sormadan geçemiyor: Nerede bu tarikatçı geçinip sarığı cübbeyi başından çıkarmadığını göstererek en takva geçinen bilge ulu cesur şeyh geçinenler. Nerede hayvanlar için kendilerini yırtan çağdaş kokanalar. Nerede tv ekranlarında bilgelik taslamak için boynunu kulağını bükerek konuşanlar. Nerede ülke menfaati için yemin etmiş vekiller, partiler. Nerede tam da bu dönemde bu konuları gündeme taşıması gerekken SP ve YRP yetkilileri nerede. Bu tahribatları anlamak ve çözüm yolları üretmek için kafa yormaya vaktiniz, beyniniz mi yok. Yoksa bu ölü suskunluğunuz; sizde iktidar olsanız Batının bu tahribatlarına sesiz kalacağınızı göstererek güç odaklarına göz kırpmanız mı?

ömer ali

NERDEN NEREYE,NEREYE KADAR ?
BULUNDUĞUNUZ YER;KÖY,KASABA ,İLÇE,İL HER NERDE İSENİZ KENDİNİZE 500 MT DAİRE ÇİZİN BU DAİRENİN İÇERİSİNDE ÖNCEDEN ULAŞILAMAYAN YASAK VE GÜNAHLARA ULAŞMAK SADECE KİŞİLİĞİNİZE KALMIŞ GÖRECEKSİNİZ.HATTA ELİNİZDEKİ TELEFONLA BİLE MÜMKÜN
FAİZ
KUMAR ŞANS OYUNLARI
YASAK SİELER VİDEOLAR

Ali ÇAĞIL.

SORUYORUZ!?
Siz müstemleke valisi olarak mı geldiniz!?
Her biriniz Cumhurbaşkanı olma şartnamesinin temel evraklarını karşılayacak diplomalara sahipsiniz. Bazıları başka!? Ama herkes ne dediğini, nelerin istendiğini yada dayatıldığını, atılan imzaların hangi mecburiyetler karşıkığı atıldığını bilecek kadar bilgili, görgülü, okumuş takımısınız! Artık bu sıralı ihanet sözleşmeleri ve anlaşmalarıından haberimiz yok da diyemiyeceğinize göre soruyoruz!
Kimsiniz!?
Kimler adına çalışıyorsunuz!?
Sizleri bu ihanete mecbur edecek günahlarınız ne!?
Bu günahlarnızın bedelini ne zamana kadar ödeyecek ve ödeteceksini!?
AB sevdanızda sizleri bu imzalara mecbur eden zaaflarınız ne!?
Hakkaniyetle düşünürsek, Sizin eski yandaşınız Dilipak haksız mı?
Dalga dümenle gelip, ahlaksızlıklarla mı yıkılıp gidecekdiniz!?
Size dua edesimiz geldi; Allah müstehakınızı versin. Amin.

Emin

18 yaş altına bypass
Yazının sadece başlığı bile işlenen sapıkça ayıbın mahiyetini gözlerin ve vicdanların önüne sergilemektedir…

Tüm dünyada, istisnasız, 18 yaş altı “çocuk” olarak kabul görmektedir. Hatta bir çok ülkede, ki buna özgürlükler ülkesi (!?) ABD de dahil olmak üzere, 21 yaş altına alkollü içki ve sigara dahi satılmamaktadır…

Bu sinsi yasa ile bu tüm dünyada kabul görmüş 18 yaş altı çocuk kavramına bypass çekerek “rıza yaşı” diye bir kavram sokmuş ve rıza yaşı dediği 10-18 yaş sıkalası arasındaki çocukları bunun dışında güya “rıza” kavramı altında bu suçlardan sıyırıp almış ve hele hele bu yaş sıkalası arasındaki çocukların erkek-erkek, kız-erkek ve kız-kıza kendi rızaları (!?) ile yapacakları her türlü cinsel aktiviteyi bu suçların dışına almıştır…

Böylece zaten kendi sapık ve ahlaksız zihinlerinde yarattıkları “lolita” objesini kanunla koruma altına almışlar ve kendi sapkın geleceklerinin LGBTİ toplumunu erken yaşlardan oluşturma plan ve projelerinin temellerin atmaya çalışmışlardır…

Hadi malum şeytan şebekesinin niyeti malum da kendilerini dindar ve mütedeyyin olarak tanıtan kesimin niyeti nedir ve bu anlaşmaya imza atarak neyi hedeflemiştir onu anlamadım(!?)

Erdem K.

Bu Tehlikeyi Gündeme Taşıyan Herkese Teşekkür Ederim
Sadece bu makalenin içeriğinde bahsi geçen sözleşmeler ve dayattığı yasalar, sadece ülkemizin değil tüm insanlığın şu içinde yaşadığımız zaman dilimini ve özellikle gelecek nesillerimizi nasıl bir ahlaksızlık ve sapkınlığa sürüklediğini görmemize yeterlidir. Maalesef telefon, tablet, bilgisayar ve televizyon kullanma ve izleme yaşı 2-3 yaş grubuna kadar düşmüş olan ve özelliklede sorumsuz anne ve babaların çocuklarına vermeleri gereken GERÇEK TEMEL AHLAK ve MANEVİYAT EĞİTİMLERİNİN maalesef verilmediği bir çağda yaşadığımızı göz önüne alırsak, bu SİNSİ ve AHLAKSIZ yasaların ve uygulamaya sokan HÜKÜMETLERİN serbest kıldığı ve teşvik ettiği; bir sürü film, dizi, çizgi film, oyunlar, yarışma programları, moda aktiviteleri, sosyalleşme faaliyetleri vs. ile bazen direk çoğu zamanda subliminal mesaj (veya başka bir ifadeyle bilinçaltı mesaj, başka bir objenin içine gömülü olan bir işaret ya da mesajdır ve normal insan algısı limitlerinin altında kalmak, o anda fark edilmemek ama ileri ki zaman dilimlerinde karakterini ve yaşamını düzenleyecek üzere) tasarlanan kirli senaryolar olarak hayatımızın her safhasında farklı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu ve bunun gibi nice TEHLİKELERİ yüksek feraset ve vicdan ile gerek makalelerde gerekse çeşitli yayın organları üzerinden gerekse konferanslarda gündeme getiren ve toplumu bilinçlendirmek için gayret gösteren tüm duyarlı aydınlarımıza, yazarlarımıza ve ilim adamlarımıza teşekkür ediyorum. Ve özellikle bu AHLAKSIZ ve KÖLE sistemini kökünden yok etmek ve yerine tüm insanlığın saadeti ve huzuru için ADİL BİR DÜZEN ve YENİ BİR DÜNYA MEDENİYETİ inşa edebilmek için tüm gayretiyle çalışan ve mücadele veren tüm vicdan ehli kişilerede ayrıca teşekkürlerimi arz ediyorum ve başarılar diliyorum.

Yörük Ali Efe

Suç ve Suç Kalıpları
Her zaman olduğu gibi, karanlık ve tehlikeli sularda deniz feneri olmasını bilen ve bizlere yol gösteren yazılarından dolayı Milli Çözüm Dergisi ve Osman Eraydın beye teşekkürlerimizi sunarız…

Türkçe kelime manasına göre SUÇ: Türkçe bir kelime olan suç sözlükte “törelere ve ahlâk kurallarına aykırı davranış ya da bir toplumda haksız sayılıp yazılı yazısız kurallarla yasaklanan ve yaptırıma bağlanan eylem” mânasına gelir.

Oysa Türk Ceza kanununa göre ise SUÇ nasıl tanımlanmış ve kanunlaşmış ona bakalım…

Öncelikle 12 Ekim 2004 tarihli Resmi Gazetede , 5237 kanun numarası ile 29 Eylül 2004 tarihinde kabul edilen Türk Ceza Kanunun 2nci ve 7nci maddelerinde şöyle yazmaktadır….

Suçta ve cezada kanunîlik ilkesi

MADDE 2. – (1) Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. Kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamaz.

(2) İdarenin düzenleyici işlemleriyle suç ve ceza konulamaz.

(3) Kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz. Suç ve ceza içeren hükümler, kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamaz.

MADDE 7. – (1) İşlendiği zaman yürürlükte bulunan kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. İşlendikten sonra yürürlüğe giren kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı da kimse cezalandırılamaz ve hakkında güvenlik tedbiri uygulanamaz. Böyle bir ceza veya güvenlik tedbiri hükmolunmuşsa infazı ve kanuni neticeleri kendiliğinden kalkar.

(2) Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur.

Yani Türk Ceza kanununa göre bir eylemin suç sayılabilmesi için net bir şekilde , her türlü vasfı ile tanımlanmış olması gerekmektedir. Yüzlerce yılık İslam kültürümüz, emir ve yasaklarımıza, Türk örf,ananelerine ve ahlak kurallarına aykırı dahi olsa Ceza kanunumuzda tarifi yok ise, işlenen eylem ne kadar alçakça, salimce, pervasız ve ahlaksızca olursa olsun, toplum vicdanında ne kadar lanetlenirse lanetlensin SUÇ sayılmamaktadır….

Hatta örfe,genel ahlak kurallarına aykırı bir durumda idari düzenlemeye ve hatta aklın ve ilmin izinde kıyas yapmaya dahi izin vermemektedir…

Madde 7’ye göre ise eskiden suç dahi olsa işlendiği anda suç sayılmayan bir eylemden de ceza verilemez çünkü SUÇ oluşmamıştır…

Bu durum YASAL gözükse de asla ADİL değildir… Zira örf, gelenek görenek, ahlak hepsinden ziyade insanların inanç ve ahlaki görüşleri dikkate alınmamıştır…

Ceza kanunumu kıyasa izin vermemekte ama asla ve asla bizden olmayan, genel kabul görmüş örf ve geleneklerimizi, ahlak kurallarımızı, inanç sistemimizi paylaşmayan bir BATI yasası kendi Ceza Kanunumuzu dahi ezip geçmekte ve yasalarımızın üstünde bir ÜST YASA vazifesi görerek her türlü sapıklığı suç olmaktan çıkarnmıştır….

Hatta Ceza kanunumuzun 6ncı Maddesi b fıkrasındaki “b) Çocuk deyiminden; henüz onsekiz yaşını doldurmamış kişi,” maddesini dahi ezip geçebilmektedir…

Kendi tedrisatımızdan geçen, bu memlekette yetişen hakimlerinize güvenmemekte, onlara kıyas hakkı dahi vermemekte ama ne idiğü belirsiz olan yargıçların çıkardığı kanunlarla kendi vatandaşınızın ahlakını ve namusunu korumaktan aciz bırakabilmektedirler…..

Bu madde ile artık her türlü sapık fikirler yasal güvence altında ve Geleceğimizi emanet edeceğimiz çocuklarımız ise her türlü sapık fikrin tehditi altında bırakılmaktadır…

Metin ışık

AKP gercekleri
Bugün 17 Ağustos depreminin 21. Yıl dönümü. Milletimiz maalesef, böyle sapkınlıklari kanunlastiran iktidarı 18. Yıldır destekledi ve gariptir ki İslam kahramanı gibi gördü. Allah’ım içimizdeki beyinsizler yüzünden 17 Ağustos gibi afetleri tekrar yaşatma. AMİN

Necmettin

HEPSİ HİZAYA SOKULACAK!..
Ey bela çağıran zihniyet,yolunuz berbat
Size ağlayamayacak,zerre vicdanı olan
Her türlü sapkınlığa,çanak tutuyor heyhat
Lanzarote-İstanbul sözleşme imzalayan!..

Milli Gömlek çıkınca,hidayetiz karardı
Ferasetiz kayboldu,dirayetiz tozlaştı
Alt-üst oldu kişilik,ahlakız hınzırlaştı
Böyle soysuzluklara,ahmak hikmet uyduran!..

Kötülükte çığır açan,hepisine ortaktır
Kanunla koruyanlar,en iğrenç şarlatandır
Hemde dini kullanan,münkirden aşağıdır
Kahpe düzen devrilir,rehber oldu Erbakan
Hepsin hizaya sokar, sadık bilge Komutan!..

Harun Yahya AKYÜZ

BU VEBALE ORTAK OLANLARIN VAY HALİNE
Toplumları medya yoluyla uyutan siyonist şeytan, perde arkasından da piyonistleri işbirlikçi kuklalarıyla her türlü ahlaksızlığı ve adaletsizliği yaygınlaştırıp hedefine ulaşma yolunda kendi görevini yapıyor. Şeytaniler zulüm, sömürü ve kölelik düzeni hedeflerine ulaşma yolunda şeytani plan ve programlarını gerçekleştirmek için her türlü sinsice alçaklığa başvurup insanları uyutarak kandırmaya yönelirken, ey millet, ey ümmet, ey insanlık artık şu gerçekleri gör ve gereğini yerine getir. Şeytan ve avanesinin tüm planlarını alt üst edip, Hakkın yeryüzünde hakim olması ve Adil bir Düzenin kurulması için canla başla mücadele etme zamanıdır.

ÖZEL YAZILAR

YORUMLAR

Son Yorumlar
12
0
Yorumunuzu okumaktan memnuniyet duyarızx