YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
662f747a7e628
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 7 6 5 4
Bugün : 13974
Dün : 29208
Bu ay : 698504
Geçen ay : 453014
Toplam : 23477468
IP'niz : 3.22.242.141

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

 

Hz. İbrahim Aleyhisselam… Kur'anda defalarca övülen ve örnek gösterilen Yüce Peygamber… Kıyamete kadar mümin milletine imam, önder ve rehber…

Ama acaba hangi hikmetlerle ve bizlere ders ve cevaz olacak hangi ibretlerle; 3 yerde, zahiren "yalan"a benzer, düşmanlarını aldatıp oyalamaya ve akledip gerçeği anlamalarını yönelik sözler kullanmıştı?[1]


[1]  Bak: T.D.V. İslam Ansiklopedisi 21. cilt sh.270)

 

Özellikle ailesi ve yakın çevresiyle birlikte, doğduğu Ur(fa)dan Harran'a oradan Filistin'e ve sonunda Mısır'a göç ettiğinde dönemin dönemin Firavun'un adamları; eşi Sare'yi alıp götürmek istediklerinde onlara direnmeyip "O benim kardeşimdir" derken[1] ve müsaade ederken neyi amaçlamıştı?

Hâlbuki O (AS), hakkında;

"Gerçekten İbrahim'in ve beraberindekilerin sözlerinde (ve işlerinde) sizin için çok güzel (ve mükemmel) örnekler vardır"[2] buyrulan ender bir şahsiyet, seçkin bir Nebiydi…

Hâlbuki O (AS);

"Vaktaki bu suretle ikisi de (oğlu İsmail ve Kendisi) Allah'ın emrine teslim oldular"[3] ayetlerinde anlatıldığı gibi öz evladını Mevlası yolunda kurban edecek kadar Rabbına teslimiyetçiydi…

Hâlbuki O (AS);

"Gerçekten İbrahim başlı başına bir ümmetti. Allah'a itaat edendi. Hanif olarak Hak ve hayır dinine yönelmişti"[4] ayetinde belirtildiği gibi çok güçlü ve güvenilir birisiydi…

Hâlbuki O (AS);

"Biz O'na dünyada da güzellik verdik. Şüphesiz ki ahirette de Salihlerden (ve ebedi saadet erenlerden)di "

Hâlbuki O (AS);

"Hani hatırlayın ki, bir dönem Rabbi, bir takım kelimeler (emir ve hükümler)le, İbrahim'i imtihan etmişti. İbrahim de o kelimeleri eksiksiz yerine getirmişti. Allah ise (bunlara karşılık): Ben seni bütün insanlara imam (önder, örnek ve rehber) kılacağım demişti."[5]

Hâlbuki O (AS);

"Kitapta İbrahim'i de an ki, o gerçekten dosdoğru bir peygamberdi."[6]

Hâlbuki Hz. Peygamber Efendimiz, Onunla övünerek: "Ben İbrahim'in duası, İsa'nın müjdesiyim" (Müsnet Ahmet İbni Hanbel) demişti.

Ve yine Efendimize ve ümmetine;

"Sana şöyle vahyettik: Dosdoğru (Hak ve hayır) yoluna yönelen İbrahim'in (temiz ve aziz) dinine uy. O hiç bir zaman müşriklerden olmadı.."[7] ayeti emredilmişti.

Hâlbuki O (AS);

"Çünkü İbrahim gerçekten çok halim (yumuşak huylu), bağrı yanık ve duygulu ve kendisini bütünüyle Allah'a vermiş bir kimseydi."[8]

Hâlbuki O (AS);

Tek başına, müşrik ve zalim kavminin bütün putlarını kıracak ve baltayı en büyüklerinin boynuna asarak: "Belki şu büyükleri (bu işi) yapmıştır. Şayet konuşup cevap verebiliyorsa kendisine sorun" diyecek kadar ferasetli ve cesaretli birisiydi…[9]

Hâlbuki O (AS);

"Bunun üzerine kavminin (ve Nemrut kâfirinin İbrahim'e) cevapları sadece: onu hemen ya öldürüp (ortadan kaldırın) veya (ateşte) yakın!"[10] emrine ve korkunç alevler içerisine atılmasına rağmen, zerre kadar gevşeklik ve ümitsizlik göstermemiş, hatta Hz. Cebrail'in yardım teklifini bile "Rabbim beni görüyor ve her şeye gücü yetiyor" diyerek geri çevirmişti.

 Peki ama nasıl oluyor da, bu kadar cesaret, metanet, dirayet ve fazilet sahibi yüce bir peygamber olan Hz. İbrahim Aleyhisselam, Mısır'da bulunduğu sırada, kendi can güvenliğini düşünerek ve "bu kardeşimdir" diyerek, hanımının alıp götürülmesine rıza göstermişti?!..

Buhari Enbiya;8, Müslim, Fezail, 154; Taberi c.1 sh:224; İbnül Esir c.1. sh:100 gibi sağlam kaynaklarda nakledilen bir hadisi şerifte haber verildiğine göre:

Hz. İbrahim üç yerde yalan (a benzeyen ama farklı anlamlara gelebilen söz) söylemişti:

  • 1- Kavmi tarafından putperestlik bayram törenlerine çağrıldığında; (sağlıklı olduğu halde): "Ben hastayım" demiştir.
  • 2- Bütün putlarının kimin tarafından kırıldığı kendisine sorulduğunda; "Belki de şu büyükleri yapmıştır" yanıtını vermiştir.
  • 3- Mısır'da Kralın adamları, eşini (alıp götürmek isterlerken) bu neyindir? Diye sorduklarında; onlara "Kardeşi" olduğunu söylemiştir.

Bu olay ayrıca Tevrat'ın Tekvin bölümünün 12. Bab 11 ve 20 ayetlerinde de zikredilmektedir.

Konuyla ilgili rivayetlerde ve tarihi eserlerde, Hz. İbrahim'in (AS) Hanımını elinden alıp götürmek istediklerinde, Allah'ın kendisine "Bırak götürsünler. Biz onu her türlü tehlike ve tecavüzden koruyacağız" şeklinde bir vahiy üzerine "Bu kardeşimdir" dediği de rivayet edilmektedir.

Bu kadar izahtan sonra, şimdi: Hz. İbrahim'in "Hanımını alıp götürmek isteyenlere; bu eşimdir, asla teslim etmem, gerekirse sizlerle vuruşur ve ölürüm!" diyeceğine "Bu kardeşimdir" demesinin asıl hikmet ve hedeflerine gelelim ve üzerinde düşünüp akıl yürütelim ve fikir üretelim:

  • a- Her şeyden önce unutmayalım ki, o bir peygamberdir. Vahiysiz, izinsiz ve işaretsiz bir iş yapacağı asla düşünülmemelidir.
  • b- Zalimlerden korktuğu ve sadece kendi canını koruduğu için böyle söylemesi, haşa ürkeklik ve gayretsizlik göstermesi ise yine kesinlikle mümkün ve münasip değildir.
  • c- Öyle ise bu davranışını altında bizlere ders olacak ibret ve hikmetler aramamız gerekmektedir.
  • 1- Hz. İbrahim (AS) nübüvvet ve tebliğle görevliydi. Bu görevini yapabilmesi için zamana yani yaşamasına ve irşada uygun bir ortamın oluşmasına ihtiyaç hissedilmişti. Hanımının da ilahi bir koruma altında olacağı her türlü güvenliğinin sağlanacağı kendisine vahyedildiğinden veya böyle bir kesin temelli ve tevekkül gösterdiğinden, "Bu benim eşimdir dememiş, zalimlere karşı direnmemiş ve "Kardeşim" demişti…
  • 2- Eğer "Bu benim eşimdir" deseydi ve buna rağmen alıp götürselerdi, bu onun nübüvvet hüviyetine ve risalet haysiyetine asla uygun düşmeyecekti.. Çünkü nebevi şahsiyeti, beşeri şahsiyetinden önce gelmekteydi…
  • 3- Görevli ve sorumlu olduğu bütün kavminin namus ve şerefini, huzur ve güvenliğini sağlayacak imkân ve fırsatları yakalamak için, icabederse bazı tavizleler ve hileler elbette gerekliydi ve caizdi…
  • 4- Basit ve ucuz kahramanlıklar yerine, büyük ve uzun (kalıcı) hedef ve hizmet gözetilmeliydi…
  • "Mecelle"de ifade edildiği gibi:
  • "Hayrı kesir için, şerri kalil" (yani büyük hayırlar için, küçük zararlar) tercih edilmeliydi…
  • 5- Veya: Mısır'daki Kralın muhafızları, Hz. İbrahim'in yanındaki şayet hanımı ise, özellikle hakaret olsun niyetiyle sorduklarını sezip, sırf onların şerrini uzaklaştırmak ve şerefini korumak için de, "Din kardeşim" kastıyla "Kız kardeşimdir" demişte olabilir…
  • Her halükarda;
  • Mertlik ve cesaretimizi de,
  • Ciddiyet ve gayretimizi de,
  • Maddi ve manevi yetenek ve yetkilerimizi de yerinde ve yeteri kadar kullanmamız gerektiği, kendimizi ve çevremizi ucuza harcamanın israf yerine geçeceği; Sabır, sükûnet, siyaset ve strateji üreterek işlerimizi yürütmenin daha gerçekçi bir yaklaşım olup, daha verimli sonuçlar doğurabileceği gibi ibret ve hikmetler bize öğretilmektedir.
  • 6- Ancak; maddi veya manevi garantiler ve gerekli tedbirler alınmadan; davamızı ve dinimizi, tehlikeye sokacak girişimlerden de elbette ve kesinlikle uzak durulması gerekmektedir.
  • 7- Hz. İbrahim'in haşa, "Hanımını Kral'a peşkeş çektiği" şeklindeki Tevrat rivayetlere ise tamamen iftira ve safsatadan ibaret çirkin ve asılsız düzmecelerdir.

Edep Ve Hakikat

1968-70 arası Van Erciş Kazansında öğretmenlik yaparken, Kadirasker camisindeki medresesin de kendisinden ilim dersi ve irfan Feyzi aldığı ve 40 seneye yaklaştığı halde muhabbet ve münasebetlerini koparmadığı Muhterem Molla Muhammed Akkuş Efendi, şimdi yaşı seksene yaklaşmış olduğu halde, ziyaretlerine gittiği, Mardin Kızıltepe'deki damadının evinden, Ahmet Akgül Hocamıza telefon açar. Hal hatır sual ettikten ve hasret giderdikten sonra;

O yüksek ilmine ve mübarek haline rağmen, ağlamaklı ve yalvarmaklı bir sesle "Ne olursun, dualarına bu aciz ağabeyini de ortak et! Bizi sakın unutma!" diye ricada bulunur.

Ahmet Akgül Hocamız ise "Üstadım bizi mahcup ediyorsun ve tabi edep dersi veriyorsun!.. Asıl biz sizin duanıza ve manevi yardımınıza her an muhtaç ve manen fakir biçareleriz!"

Karşılığını verir.

Bu olay üzerine, Rahmetti Elazığ Müftüsü Büyük alim ve Kuran Hacı Ömer Bilginoğlu Hocaefendiden şu ibretli ve hikmetli olayı nakleder.

"Hem zahir, hem batı ilimlerde "rasihun"dan sayılan, Harputlu Rahmetullah Hacı Tevfik efendi'nin elini öpmek istediler.

Ben gizlice gözünden yaşlar boşandığını görünce, sordum.

"Efendim, samimiyetle ve hüsnüniyetle, Allah rızası ve ilminizin faziletinizin hatırı için, size hürmet ve rağbet ediyorlar. Bunun nesine ağlıyorsun?

Şu yürek yaralayıcı ve nefis çıbanımıza hançer saplayıcı, cevaplarını buyurdular!

"Ah kardeşim ah! Şayet içim dışa dökülecek ve gizli günahlarımın kirli pislikleri deşilecek olsaydı, herkesten önce, bu insanlar yüzüme tükürecek ve beni terk edecekti… Ama bunu rağmen, Yüce Rabbim sonsuz merhametiyle, günahlarımı örtüp, üstelik beni bunlara makbul bir insan diye gösteriyor ve üstelik hürmet ettiriyor!.. ben ağlamayayım da kimler ağlasın!…"

Hz. Ali'deki Feraset ve Teslimiyet!

Bilindiği gibi, Hz. Ali Efendimiz, bizazat öz çocuğu gibi Yüce Peygamberimizin evinde ve terbiyesinde yetişmiş, seçkin bir sahabe ve erişkin bir şahsiyettir.

Hz. Peygamberimiz O'nun için "Ya Ali, sen bana, Harun'un Musa'ya yatkınlığı gibisin, Ey kardeşim" dediği şanslı ve şerefli birisidir.

Aleyhissalatü vesselam Efendimizin manevi varislerinden ve vekillerinden, halifelerinden birisidir.

Ehli Beyti Ressulüllahın (SAV) reisi, nice tarikat ve tasavvuf kutuplarının piridir.

Hz. Fahri Kainat efendimize ilk iman edenlerden, Allahın yiğit aslanı ve İslam'ın sarsılmaz sadakat timsalidir.

Daha çocuk denecek yaşta, henüz farz olmadığı halde, Fazilet ve ubudiyet kasdıylan Hz. Peygamberimizi (SAV) namaz kılarken görünce merak edip "ne yaptığı ve kime taptığını sormuş", Efendimize de kendisine imanı ve İslamı anlatıp, Müslüman olmasının tavsiye etmişti.

Hz. Ali efendimizi ise "Bu teklifini düşünüp değerlendirmem ve babam Ebu Talib'le istişare etmem için bana müsaade ve mühlet ver!" demişti.

Burada

1-) Hz. Peygamber efendimizin, oğlu gibi büyütüp yetiştirdiği Hz. Ali'ye İslamı sadece tebliğ ve tavsiye etmesi, asla zorlamaya ve mecbur tutmaya yeltenmemesi,

2-) Hz. Ali efendimizin de "Hemen ve düşünüp değerlendirmeden", sadece hatır için" tamam kabul ediyorum!" demeyip" aklını ve vicdanını kullanarak ve güvendiği kimselerle istişare yaparak, doğru ve devamlı ve şuurlu bir karar vermek üzere izin ve mühlet istemesi, tebliğ ve teslimiyette; haklı ve akıllı bir tercih yapma gereğinde bizlere örnek olacak hareketlerdir.

Nihayet Hz. Ali kendi odasına çekilip düşünmeye başladı. Bu samimi ve gerçekçi biçimde hakkı arayış gayret ve niyetine merhamet buyuran cenabı Allah, O'nun kalbine ve beynine hidayet nurları akıtınca, kendi kendisine şunları söyledi:

"Allah beni yaratırken, taş, ağaç, hayvan yerine insanı özelliklerle donatırken, bana Haklı ve hayırlı yolu bulmam için akıl ve vicdan verirken, babam Ebu Talibe mi sordu ki; Ben şimdi Muhammedül Emin olan yüce Şahsiyetin" Rabbıma iman ve itaat" teklifini götürüp Babama danışayım!" diyerek, hemen Hz. Peygamberimizin huzuruna koşup, Kelime Şahadet getirmiş ve İslamı kabul etmişti…

Hz. Resullülah'ın "Kardeşlerimi Özledim" Buyurduğu Kimlerdi?

Kainatın efendisi, tüm insanlığın hidayet güneşi olan Hz. Peygamber efendimiz, vefatı yaklaştığı dönemlerde, Uhud şehitliğini, Cennetül Baki'deki kabirleri ve hicret sırasında inşaa ettirip ilk Cuma namazını kıldırdığı Kuba Mescidini daha sık ziyaret edip, şehitlerin ve sahabelilerinin ruhlarına manevi hediyeler ve müjdeli haberler göndermeyi adet edinmişti.

İşte bu sıralardan "Ya Rabbi, Kardeşlerimi Özlüyorum!" sözlerini sıkca tekrar etmesi de sahaberlerin dikkatini çekmiş ve merak edilip kendisine sual edilmişti:

"Ya Resullah! Hangi kardeşlerinizden bahsediyorsunuz? Vefat edenlerse (onlarla manen görüşüyorsunuz)… Yok bizler isek, zaten yanınızda bulunuyoruz! Bu muhabbet ve hasretinizin muhatabı kimlerdir?"

Efendimiz onlara şu mealde cevabı vermiştir:

"Sizler benim ashabım (din ve dava arkadaşlarım) sınız… Ben, ahir zamanda, İslam'ın garip olduğu, hak davasına sadıkların çok az bulunduğu ortamda, her türlü baskı ve sıkıntıyı göze alarak ve asla yılmayarak ve caymayarak, İslam'a sahip çıkan ve Hz. Mehdiye asker olan kardeşlerime kavuşmayı özlüyorum!…"

Allahım! Bizi bu mübarek müjdeye muhatap olan, o kutlu ve mutlu mehdiyet hareketine katılıp sağlam duran az aman öz" müminlerden eyle!…

Fani ve hayali dünyalık heves ve hesaplarla. Hz. Mehdi'den ve O'nun Kutsi ve insani Hareket ve hizmetinden kaçıp kaytaranlardan, vicdanını ve ebebi hayatını karartanlardan eyleme. (Amin)

HADDİNİ BİLKİ, HAKKI BULASIN

Kulluğun unutma, kusurunu bil…

Çünkü İslam baştan sona edeptir!…

Hüsrana düşersin, huzurunu bil

Huysuz ve huzursuz; sanki merkeptir.

Niyet bozuk ise, gayret faydasız

Unutma ki vuslat, olmaz sevdasız!

Haram yalan ile yürür hayâsız

Kur'anı öğren ki, Kutsal Mekteptir!

Hala vazgeçmedin, riya kibirden

Ve temizlenmedin günah kirinden

İbret almaz mısın, ölüm kabirden

Şeytani cesaret, küfre sebeptir!

Kuvayı Milliye, vatan demektir

Hain; davasını satan demektir.

Cahil; gafret ile yatan demektir.

İman vatan kopmaz "ya hiç, ya hep"tir.


[1]  Bak: Buhari Enbiya Bahsi 8.

[2]  Mümtehine: 4

[3]  Saffat: 99-112

[4]  Nahl: 120

[5]  Bakara: 124

[6]  Nisa: 125

[7]  Nahl: 123

[8]  Hud: 74-75

[9]  21. Sure: 51-73 ayetler

[10]  29. Sure: 24-47 ayetler

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Yorumu Takip Et
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
Milli Çözüm Dergisi

Milli Çözüm Dergisi

YORUMLAR

Son Yorumlar
0
Yorumunuzu okumaktan memnuniyet duyarızx