YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
6631e66e56af0
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 7 6 5 8
Bugün : 6458
Dün : 23368
Bu ay : 6458
Geçen ay : 737322
Toplam : 23522744
IP'niz : 13.59.231.155

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

 

Radyo ve televizyona çıkmış: İlahici, ezgici… Sözde sanatçı!.. İkide bir; "ben hiçbir ideolojiye bağlı değilim. Ben hümanist biriyim!" gibi laflar geveliyor… Bazı basın ve medya Milli Görüşçülerin biliniyor ya, "aman ha, beni onlardan sanmayın" demeye getiriyor…

Diğeri kürsüye çıkmış: ilahiyatçı, vaazcı… O da hiç gereği ve merak edeni yokken "Benim için bütün partiler aynıdır. Hepsi istismarcıdır…" deyip duruyor. Niye, çünkü okuduğu ayet ve hadis mealleri, aklı ve vicdanı olanları ve gönül kulakları duyanları; ticarette de, memuriyette de, sosyal münasebetlerde de ve dahi siyasi tercihlerinde de, hakka ve hayra yöneltecek. İşte vaazcı efendi: "Bunları konuşuyorum diye aman beni Milli Görüşçü falan sanmasınlar, anlattıklarımı doğru anlayıp o tarafa koymasınlar!" diye çırpınıyor…

 

İlahici ezgicinin de, ilahiyatçı vaizin de bütün derdi davası: "herkes beni dinlesin, herkesim bana aferin desin, aman kimseler küsmesin; kaset şirketleri, hükümet yetkilileri incinmesin!"

Şu ayetler bu tiplerin psikolojisini ne güzel anlatıyor:

"İnsanlar içinde, Allah'tan başkasını (ona) denk tutanlar vardır ki, onlar bunları Allah'ı sever gibi severler. (Hâlbuki) iman edenlerin ise, Allah'a olan sevgileri (başka her şeyden ve herkesten) daha güçlüdür"[1]

(Mümin ve muttaki geçinen öyleleri vardır ki) Onlar, ahiretin (varlığını bile bile, peşin olan) dünya hayatını tercih edip severler"[2]

Oysa Hz. Süleyman'ın dediği gibi;

"Gerçekten ben, mal sevgisini (sadece) Rabbimi zikretmek (ve onun yolunda değerlendirip şükretmek)ten dolayı sevip tercih etmelidir"[3]

Evet, insanları Allah için sevmek, yani Allah'a yakınlıklarına ve insanlığa yararlıklarına göre kıymet vermek ne kadar güzel ve gerekli ise,

İnsanları Allah gibi sevmek de, o denli çirkindir ve şirktir!…

Bu ayetler, kâfirlerden ziyade Müslümanlara hitap ve ikaz etmektedir.

Peki, muhatapları kimlerdir?

a- Sesini ve eserini alkışlayan, gazete veya kasetini satın alan, kendisine servet ve şöhret kazandıran kalabalıkları nefisleri ve menfaatleri için seven, önlerinde huşu ile eğilen SANATÇILAR, EDEBİYATÇILAR…

b- Ses sanatçısı, futbol ve sinema yıldızı köşe yazarı, parti başkanı, şirket patronu, TV sunucusu veya din önderi, tarikat şeyhi gibi insanları "Allah'ı sever gibi sevmek" te İslam inancına ve insanlık onuruna terstir ve manen tehlikelidir.

c- Yine bu cahili düşünce sahipleri, karşılıklı olarak, Allah'tan çok insanlardan korkup çekinmektedirler.

  • Ya beni terk ederlerse…
  • Ya beni dinlemekten vazgeçerlerse…
  • Ya konserimi, konferansımı dinlemezlerse,
  • Ya kasetlerimi, eserlerimi almak için para vermezlerse,
  • Ya partimden, tarikatımdan yüz çevirip peşimden gelmezlerse…

Gibi endişe ve şüpheler içinde hareket etmektedirler.

Bu tiplerin "ben hiçbir ideolojiye bağlı değilim." "Ben hümanistim (ayırmadan her insanı severim)" gibi lafları, bakkal ve tüccarların duvarlarına astığı "Müşteri, velinimetimdir" levhası gibidir.

Hâlbuki "Hiçbir ideolojiye bağlı değilim" iddiasını dillendirmek, "Ben idealsizim, ilkesizim" demek değil midir?

"Ey iman edenler, içinizden kim dininden ve (hak davasından) dönerse; Allah (onun yerine) kendisinin onları sevdiği, onların da kendisini sevdiği, müminlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere (ve zalimlere) karşı cesur ve onurlu; Allah yolundan cihat yapan (hizmet ve teslimiyetinden dolayı kendisini ayıplayan ve atıp tutanların kınamasından korkmayan bir topluluk getirir"[4]

(Hz. Musa) "Firavun kavmine karşı bir suçum var. Bundan dolayı beni öldürmelerinden korkuyorum" dedi.

(Allah ise) Hayır (Korkmayın)… Dedi. İkiniz de ayetlerimle gidin, şüphesiz biz (kudret ve nusretimizle, hıfz himayemizle) sizinle beraberiz ve (her şeyi) işitmekteyiz"[5]

"İşte bu şeytan, Ancak kendi dost ve avanesini (Allah'tan başka serflerle) korkutur.

Siz onlardan korkmayın, eğer (gerçek) müminlerseniz (sadece) benden korkun"[6] Gibi ayetler, gerçek anlamda korkmamız ve sakınmamız gereken tek Zatın Allah olduğunu bildirmektedir.

Toplum Taparlık

Tapınmak nedir?

Sana zarar vermesinden ve alakasını kesmesinden en çok korktuğun.

Ve yine, sana yarar vereceğini ve mutlu edeceğini en fazla umduğun kimse veya nesne ne ise, "TANRIN" DA, TAPINDIĞIN DA işte odur.

Ve zaten Allah'a imanın ve İslam'ın özü de "korku ve umut arasında" bulunmak ve bu şuurda yaşamaktır.

Ama günümüzde, maalesef; sanatçı izleyicilerine, şarkıcı dinleyicilerine, esnaf müşterilerine ve hatta bazı şeyhler müritlerine tapınmaktadır.

Öyleki, onları kaçırmayalım diye, apaçık haksızlıklarına, yanlışlıklarına, hatta hırsızlık ve ahlaksızlıklarına göz yummakta ve fetva uydurmaktadır.

Evet;

Kimileri bankasına ve para kasasına tapınmaktadır.

Kimileri makamına, koltuğuna ve masasına tapınmaktadır.

Kimileri, şirketine, atölyesine, fabrikasına tapınmaktadır.

Kimileri arazisine, villasına, arsasına ve son model arabasına tapınmaktadır.

Kimisi paralı ve yakışıklı kocasına, kimisi de genç ve güzel karısına tapınmaktadır.

İşte ispatı…

Bu tiplerin yanında, birisi haşa, Allah'ına Kuran'ına sövse, başını alıp gider. Ama karısına kızına küfretseler, kavga eder, kan döker!…

Daha da aşağı ve bayağı kimseler vardır ki, gözü önünde avradını sıkıştırıp elleseler veya sarılıp öpseler pişkinliğe vurur, ama arabasını çizseler, çılgına döner!..

Bundan da beterini söyleyeyim! Öyle onursuz ve sorumsuz kimseler vardır ki; partisine, tarikatına, hoca efendisine laf söyleyenlere savaş açar. Ama ülkemizin geleceğini karartanlara ve Kıbrıs'ı satanlara alkış tutar, halan destek çıkar ve utanmadan bunları över!..

Şahsi menfaatine dokunanlara davacı olur, öz vatanına hıyanete kalkışanlara duacı olur!…

Hâlbuki tek bir Allah'a tapınan, her şeyi ondan umup, sadece ondan korkup sakınan insan, gerçek bir hürriyete, yüksek bir haysiyete ve örnek bir şahsiyete sahiptir. Allah'ın inayetiyle minnetsiz ve mihnetsiz bir hayatı sürecektir.

Ama böyle bir iman olgunluğuna ve doygunluğuna (mutmain) olmayanlar, Allah hakkıyla saygı ve kaygı duymayanlar, bin bir tanrıya tapınmak zilletine düşecektir. Çünkü ihtiyaç ve iştiyak duydukları her şey ve herkes bunların tanrısı yerine geçecektir. Ve Allah'tan gayrısından hakiki korku ve umut, küfrün en önemli sebeplerindendir.

"Firavun ve yakın adamlarının kendilerine kötülük yapmasından korktukları için, Musa'ya kavminden, sadece bir grup (genç) inandı"[7]

"Şirk; birden fazla güç ve kuvvet kaynağına güvenip inanmaktır. Evrendeki her şey ve insanlar için uyulması gerekli ilahi ve fıtri kanunlara mukabil, çeşitli kurallar uyduran birçok ilahlar ortaya çıkıyor. Bu ilahlar birden fazla insanın hevalarıdır. Bu heva ve hevesler birbiriyle uyuşmayıp çatışacağı için yeryüzü bir savaş alanına dönüşecektir. Zaten şirkin ana özelliği (fesat) ve "fitnenin" kaynağı oluşudur.

Kuran, müşrik kavimlerde iki ana sınıfın varlığını ortaya kor.

1- Heva ve heveslerini ilahlaştırıp hevaları doğrultusunda batıl ve beşeri "dinler" ortaya koyan tağutlar, zalimler yani "Müstekbirler" sınıfı

2- Tağuta ve müstekbirlere itaat ve ibadet eden ve onları rableştiren "mustazaflar tabakası" "Firavun ve avanesi şöyle diyordu: "Kendi Kavimleri bize ibadet kulluk ve kölelik edip dururken; (kalkın) bizim gibi iki insana mı inanalım?"[8]

İnançsız ve amaçsız Mustazaflar, müstekbirler kadar zulme ve şirke ortaktır.

"Hele bir görsen Zalimler Rablerinin huzurunda tutuklandıkları zaman sözü (ve sucu) biri birlerine atıp dururlar. Mustaz'aflar müstekbirlere Eğer "Siz olmasaydınız, biz müminlerden olurduk" derler. Müstekbirler ise "size hidayet geldikten sonra, sizi ondan biz (zorla) mı çevirdik. Hayır, zaten kötülüğe (taraftar)dınız" derler. Müstazaflar ise müstekbirlere öyle değil (yaptığınız) gece gündüz hileydi, bize Allah'a küfretmemizi ve ona eşler koşmamızı emrediyordunuz" derler.[9] Ayetleri bunu anlatmaktadır.

-Şirk; Sadece ve yalnız insan yaşamını (ve dünya hayatında) ilgilendiren bir dindir. Müstekbir müşrikler, müstazaf kimselerin kendi izin ve müsadeleri çerçevesinde inanıp ibadet etmelerini istemektedir.

"Firavun" ben size izin vermeden mi ona inandınız" dedi.[10]

Aslında mustazaf müşrikler tüm kâinata hâkim bir ilahın varlığını kabul ede gelmişlerdir.

"And olsun, onlara" gökleri ve yeri kim yarattı, güneşi ve ayı, kim boyun eğdirdi?" desen "Allah" derler. O halde nasıl (aldanıp) döndürülüyorsunuz?

Onlara "kim gökten suyun indirip de ölmüş toprağı onunla diriltti? diye sorsan "Allah" derler. Deki (o halde) hamd ve (kulluk) Allah'a dır. Fakat onların çoğu akletmezler.[11] Ayetleri müşriklerin aslında Allah'a inandıklarını, ama sıfatlarında, yaratmasında icraatında ve şeriatında ortak koştuklarını göstermektedir.

Müstekbirlerin saltanatını yıkacak olan yine Mustazaflar olacağından peygamberler ve gerçek varisleri, müstazat kesimleri, şuurlandırıp gayrete getirmekle ise başlamışlardır. Allah'ın vaadi de budur.

Biz ise diliyoruz ki yeryüzünde zayıf bırakılmışlara (müstazaflara) lütfedelim, onları imamlar yapalım, onları varisler kılalım.[12]

Hz. Resulüllah ilk "korkutma" görevine başlarken çevresinde üç kişi buluyoruz.

1- Hz. Hatice 2- Hz. Ali 3- Hz. Zeyd bunlar Mustazaflardan Hz. Hatice kadınların Hz. Ali fakir, gençlerin ve Hz. Zeyd kölelerin mümessilleriydi.

Bir çocuğu etkileyen ve kişiliğinin oluşmasında en önemli faktörler olan ana-baba çevresi, okulu ve arkadaşlarıdır. Kaderi ilahi doğmadan baba etkisinden, sütanneye verilmek suretiyle anne ve çevre etkisinden, ümmi olmakla olan zamanındaki kokuşmuş müşrik eğitim ve zihniyetinden peygamberimizi korumuş ve uzaklaştırmıştır.

Tağut:

"And olsun, her ümmete" Allah'a ibadet edin, tağuttan kaçının" diye bir resul gönderdik.[13]

"Firavuna git, muhakkak o tağut" oldu (tugyametti)[14]

"Allah kimilerine lanet etmiş, kimilerinden maymunlar, domuzlar, tağuta ibadet edenler yapmışsa, işte onların yeri daha kötüdür.[15]

"Onlar Allah'ı bırakıp, bilginlerini rahiplerini rabler edindiler.[16]

Aralarında Allahın indirdiği ile hükmet, onların hava ve heveslerine uyma. Allahın sana indirdiğinin bir kısmından seni saptıracaklar diye onlardan kaçın.[17] Gibi ayetler tagutu tanıtmakta ve onlara kulluğu yasaklamaktadır.

İman, bir anlamıyla da küfrü ve tağutu inkârdır.

"Dinde zorlama yoktur. Doğru yol, eğri yoldan ayrılmıştır. Kim tağutu inkâr eder ve Allah'a inanırsa, muhakkak o kopmaz, sağlam bir ipe tutunmuştur.[18]

Tevhid dininin tebliği, insanları hayata huzur ve hürriyete davettir. (Ey iman edenler sizi, size hayat verecek şeylere davet ettiği zaman Allah'a ve Resulüne icabet edin.[19]

 


[1] Bakara; 165

[2] İbrahim:3

[3] Sad 32

[4] Maide: 54

[5] Şuara: 14-15

[6] Ali İmran: 175

[7] Yunus: 83

[8] Mu'minun: 47

[9] Sebe: 31-33

[10] Araf: 123

[11] Ankebut: 61-63

[12] Kasas: 25

[13] Nahl: XVI / 36

[14] Naziat: 79 / 17

[15] Maide; 60

[16] Tevbe: 31

[17] Maide: 49

[18] Bakara: 256

[19] Enfal: 24

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Yorumu Takip Et
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
Erdoğan BİŞKİN

Erdoğan BİŞKİN

YORUMLAR

Son Yorumlar
0
Yorumunuzu okumaktan memnuniyet duyarızx