Büyük Millet Meclisi’nin 23 Nisan 1920 Cuma günü açılmasına müteakip ilk hükümet Fevzi (Çakmak) Paşa tarafından kurulmuş, 1921 yılından 19 Mayıs günkü ikinci hükümete de Fevzi Paşa başkanlık etmiş, “Hamidiye kahramanı” ünvanıyla meşhur Rauf (Orbay) Bey’in 12 Temmuz 1922’de kurduğu üçüncü hükümette ise; Fethi (Okyar) İçişleri; Yusuf Kemal (Tengirşek) Dışişleri Bakanı olarak girmişlerdir.
Lozan’a gidecek heyetin teşkiline çalışıldığı o günlerde Yusuf Kemal Bey’in-kendi ifadesiyle- geçirdiği bir ameliyat dolayısıyla bakanlıktan istifası üzerine; Dışişlerinin başına 26-Ekim-1922 günü İsmet (İnönü) getirilmiş, böylece Lozan’a gidecek heyet İsmet Paşa başkanlığında kurulup gönderilmiştir.
Rauf (Orbay)’ın Feridun Kandemir’e anlattıklarına göre: İsmet Paşa heyet başkanı olarak Lozan’a gidince, müzakereler esnasında zorluklarla karşılaştığı anlarda, önceleri hükümet başkanı olarak kendisinden fikir sorduğunu, Bakan arkadaşlar ve çok defa Mustafa Kemal Paşa ile istişare ederek İsmet Paşa’ya yardımcı olunduğunu; ancak sonradan İsmet Paşa’nın bir takım dış telkin ve tesirlere kapılıp huzursuzluk ve uyumsuzluk göstererek hükümetle zıtlaşmaya koyulduğunu, söylemektedir.
Başbakan Rauf Bey’in bu anlattıkları İsmet Paşa’nın Lozan’daki tavrının tespiti bakımından olduğu kadar, hakkında çok yazılıp söylenen ve elbette daha da yazılıp söylenecek olan Lozan Antlaşması’nın iç yüzünü teşhir yönünden de oldukça önemlidir.
“İsmet Paşa, bilhassa hükümetten sorduğu konulara, sıkışık durumlarda istediği talimatı bizim pek geç cevap vererek kendisini müşkül durumlara soktuğumuzdan şikâyet ediyordu. Bu şikâyetleri bazen doğrudan Mustafa Kemal Paşa’ya yapıyordu. Hâlbuki şifre yalnız hükümet başkanlığında bulunduğumdan çektiği telgraflar yeni benden geçiyordu ” diyerek hükümetle İsmet Paşa arasındaki anlaşmazlığın sebeplerini sayan Rauf Bey devamla diyor ki:
“- Anlaşmazlık bundan ibaret değildi. Konferanstan çok daha önce Hariciye Vekâleti’nde hazırlattığımız sulh esaslarımıza göre, işgal ettikleri yurdumuzun en mamur yerlerini yakıp yıkarak harabeye çeviren Yunanlılardan tamirat bedeli istiyorduk. Bu mesele Lozan’da Yunanlılarla hayli tartışılmıştı. Bu konuda arabulmak isteyen İtilaf devletleri tamirattan vazgeçmemiz için bize Trakya sınırımızdaki Karaağaç’ı bırakmak teklifinde bulunmuşlardı.
Lozan’dan İbret Sahneleri
Hükümet başkanı olarak ben, Mustafa Kemal Paşa ile mutabık kalarak bu teklifi kabul etmeyip, “Karağaç’ın ehemmiyeti yoktur, tamirat bedelinden, yani, tazminat istemekten vazgeçmemeliyiz” diyorduk. Sonra, Dünya Savaşı başlarında, henüz bizim harbe girmediğimiz günlerde yapımı tamamlanıp bedelleri de tarafımızdan tamamen ödenmiş olduğu halde, memleketimize getirilecekleri sırada İngilizlerin el koymuş oldukları Sultan Osman, Sultan Reşad ve Fatih adlı firkateynlerimizin, tahminen on iki milyon İngiliz altını tutan bedellerinin geri verilmesi meselesi vardı. Bu, İngilizlerin pek açık bir borcu idi ve bu da Karaağaç’a karşılık verilmek istenmiyordu!..
Lozan’daki heyet başkanı İsmet Paşa, Karaağaç’ı gözünde büyüterek, İngilizlerin ödeyeceği ve Yunanlıların vereceği tamirat ve tazminattan da, bu gemi borcundan da vazgeçilmesi yönünde maalesef ikna edilmiştir.Hatta sonunda “vazgeçtim, Karaağaç’a karşılık terk ettim” dedi!..
Hükümetin Mustafa Kemal Paşa’nın da muvafakatini alarak Lozan Müzakerelerini hassasiyetle takip etmesi ve zaman zaman yerinde müdahale etmesi İsmet Paşa’yı sinirlendirmiş ve 26 Haziran 1923’te Ankara’ya çektiği telgrafta kullandığı sert ve ters ifadeler Başbakanı, bütün hükümet üyelerini ve Mustafa Kemal Paşa’yı pek müteessir edip endişelendirmiştir… Rauf Bey bu telgraftan bahisle diyor ki:
“- İsmet Paşa’nın hepimizi üzen bu telgrafında; “Evvelce verilmiş talimattan başka olarak bütün hatt-ı hareketimin teferruatıyla Ankara’dan idaresi isteniyorsa ben bırakıp döneyim, siz benim yerime gelin, İ’tilaf devletlerine istediklerinizi kabul ettirin” deyişi karşısında benden fazla Mustafa Kemal Paşa’yı sinirlendirmiş ve hemen o gün kendisine çektiği bir telgrafta: “Çok asabi bir halde yazmış olduğunuz telgraftan dolayı sizi haksız buldum” demiştir.
Mustafa Kemal Paşa, İsmet Paşa’nın bu hırçın ve haksız çıkışından duyduğum üzüntü ve ürküntüyü pek haklı bulduğunu ifade etmekle beraber, bunu yalnız benim şahsıma ait telakki etmememi verilen kararlarda kendisinin de oy’u olduğunu, kendisinin ve hatta bütün bakan arkadaşların da, aynı haksız tarize uğramış olduklarını, ancak zamanın nezaketi hasebiyle şimdilik bunu hoş görmemiz gerektiğini söyledi..
Ben; “Nasıl hoş görebiliriz? İsmet Paşa evvelce talimat üzerine talimat isterken, şimdi adeta işi kimseye sormadan yapmak istiyor!.. Buna nasıl muvafakat edebiliriz? Bu olmaz… Bakanlar Kurulu da buna muvafakat edemez” diyince Mustafa Kemal Paşa da: “Evet elbette olmaz, şimdi ona vereceğimiz son talimatı tespit edelim” dedi.
Birbirimize bakarak bir an durduk. Sonunda kat’i kararla delegasyon başkanı İsmet Paşa’ya “Son teklifimizi kabul ederlerse imza et, etmezlerse müzakerelerin kesilmesini ilan edip geri dön ” demeyi münasip gördük. Mustafa Kemal Paşa biraz daha düşündükten sonra buna şu iki cümleyi ekledi: “Neticesi ne olursa olsun, bunu silah kuvveti ile halletmeye kudretimiz vardır. Ordumuz hazırdır ve hatta sabırsızdır.”
Yalçın Küçük, Ayşe Arman’la yaptığı bir söyleşi de, İsmet İnönü’nün Siyonist ve sabataist şebekenin güdümüne girdiğini, zaten bu yüzden, Yahudi kökenli Mevhibe Hanımla evlendirildiğini ve çocuklarının da İbrani geleneklerine göre yetiştirildiğini söylemektedir ve şu çarpıcı ifadeleri dile getirmektedir:
Ben gizli kalmayı tercih eden sabataistleri afişe ediyorum. Çünkü onların bu ülke için zararlı olduğunu düşünüyorum. Benim çalışmalarım ve Soner Yalçın’ın kitabı şunu ortaya çıkardı: İslam da aslında Yahudiliğin kontrolünde. Ve pek çok şey yanlış biliniyor.
Ne gibi?
– 15 ve 16. yüzyılda İspanya ve Portekiz’den Yahudiler kovulmadı. Din değiştirenler kovuldu. Sebebi de şu: Tıpkı bugün bizde olduğu gibi bütün üst görevlere bunlar hakimdi. En büyük din adamları bile Kripto Yahudi’ydi. Ama Hrıstiyan görünürdü. Bunları ben icat etmedim. Şu kitabın adı nedir? Cedid el İslam. Kripto Yahudilere İran’da verilen ad. Yıllarca sokakta Müslüman olmuşlar, evlerinde Yahudi yaşamışlardır. Bizde de böyle çok insan var. Sokakta Türk Müslüman bilinir evde Yahudi’dir.[1]
Atatürk’ün Vasiyeti ve Hilafet
Akşam gazetesinde (10 Kasım 2004) bütün Türkiye’yi ayağa kaldırması gereken önemli bir yazı yayınlandı. “Atatürk’ün Gizlenen Vasiyetini Açıklayın” başlıklı bu yazıda, araştırmacı-yazar Aytunç Altındal’ın bir takım iddialarına yer verilmekteydi.
1. Atatürk bir vasiyetname hazırlamış, ölümünden elli sene sonra bunun açıklanmasını istemişti. Bu vasiyet, “Toplum henüz buna hazır değildir” bahanesiyle gizlenmiştir. Böylece Atatürk’ün hakları çiğnenmiştir.
2. Altındal, Atatürk’ün elyazılı notlarından Hilafetle ilgili fikir ve tekliflerinin yer aldığını tahmin ediyor. Atatürk, Hilafetin babadan oğula geçecek şekilde değil de, İslam ülkeleri arasında rotasyonla değişecek bir şekilde yeniden ihyasını istemiştir.
3. Adnan Menderes, iktidarının son yıllarında Demokrat Parti Meclis grubunda milletvekillerine hitaben “Arkadaşlar siz isterseniz Hilafet’i bile geri getirebilirsiniz..” bir söz etmişti. Acaba Menderes Atatürk’ün vasiyetini biliyor muydu? Bu sözleriyle müminlerin mi yoksa Siyonistlerin mi dikkatini çekmişti?
4. Atatürk’ün vasiyetinin açıklanmasına ve millete duyurulmasına Kenan Evren engel olduğu söylenir. Acaba Kenan Paşa, Diyalogçu ve Ilımlı İslamcıların ve Siyonist simsarların istismarını engellemek için mi böyle hareket etmiştir?
Bir iddiaya göre, Kenan Evren zamanında vasiyetname açıldığı vakit, İsrail’in MOSSAD casusluk teşkilatı bunun kopyasını elde etmiş ve Tel Aviv’e göndermiştir. Yahudilerin Atatürk’le yakından ilgilendiği zaten bilinmektedir.
Vasiyetnamede, Hilafet ile ilgili bilgiler ve tekliflerden başka, Atatürk’ün bazı yakınlarına servetinin bir kısmının dağıtılması konusunda da istekleri yer alıyormuş. Bu isteklerde hasıraltı edildiği söylenmektedir.
Şu anda ABD, İsrail ve Papalık Müslüman dünyasının başına bir Halife geçirmek için harekete geçmiştir.
Ama, nasıl bir Halife?
- 1. Ermeni veya Yahudi asıllı…
- 2. Bir aday da, dini bir cemaatin başkanıdır. Agresif Evangelistlerle işbirliği yapıyor.
- 3. Her hâl ü kârda, İslama ve Müslümanlara hizmet etmeyecek, efendilerine, yani Amerikalılara, Siyonistlere, Haçlılara hizmet sunacaktır.
Amerikalılar, dünya siyonizmi, papalık ve diğer İslam dışı güçler Müslümanların başını bağlamak, kendilerine itaat edecek, kendi emirlerini yerine getirecek bir Halife seçmek için şimdiden büyük masraflar yapmaktadır.
Dinlerarası Diyalog ve Evrensel Kardeşlik faaliyetlerinin perde arkasında bu Hilafet aşını pişirecek kazan kaynamaktadır.
1924’ten beri Müslümanlar başsız bırakılmıştır. Dünyada her dinin, her teşkilatın, her cemaatin bir reisi, başkanı var da Müslümanların yoktur.
Katoliklerin Papa’sı var.
Anglikanların kendi başpiskoposları var.
Yahova Şahitlerinin başı var.
Masonların üstad-ı azamları var.
Tibet Budistlerinin Dalay Lama’ları var.
Yahudilerin Hahambaşıları var.
Ama maalesef Müslümanların Halifesi, İmam-ı Kebir’i, Emirül-mü’mini bulunmamaktadır.
Böyle bir şey bir kısım dinsizlere göre gericilik sayılmaktadır. Ve buna kesinlikle karşı çıkmaktadır.
Bu konu Müslümanların zaten gündeminde değil.
Ama eloğlu boş durmuyor. ABD, İsrail, Papalık, agresif Evangelistler İslam dünyasına bir Halife seçmek için kolları sıvamıştır.[2]
[1] Hürriyet / 07 06 2004
[2] Milli Gazete/ 12 11 2004 / M. Şevket Eygi
CÜBBELİ AHMET “BEL’AM”CIK’I VE MAHMUT EFENDİ YAKINLARINA UYARI!
FETULLAH GÜLEN DOSYASI
FİLİSTİN’DE; BÜYÜK BAYRAMIN BÜYÜLÜ BAŞLANGICI VE ZEKİ GEÇKİL’İN ŞARLATANLIĞI
FİLİSTİN’DE; BÜYÜK BAYRAMIN BÜYÜLÜ BAŞLANGICI VE ZEKİ GEÇKİL’İN ŞARLATANLIĞI
Dünyanın Fikri Değişimi Türkiye’den, FİİLİ DEĞİŞİMİ İSE FİLİSTİN’DEN BAŞLAMIŞTIR!
OĞUZHAN ASİLTÜRK’ÜN ERBAKAN’A İFTİRALARI
DİKKAT!? Soysuzların Soytarılığı!
DİKKAT!? Soysuzların Soytarılığı!
KUR’AN’A TERCÜMAN, OLDUM KOVULDUM! (ŞİİR)
KUR’AN’A TERCÜMAN, OLDUM KOVULDUM! (ŞİİR)
Makaleden de anlaşılacağı üzere ilk fitneyi şeytan'ın ırkçı bir düşünceyle başlattığı görülmektedir. Bu düşünce bugün…
Milli Çözüm, Milli sorumluluk ve vicdan ehli herkese sesleniyordu! "İran’a saldıran İsrail, aynı uyduruk bahane…
AHİR ZAMANDA MEHDİYET VE MESİHİYET HAREKETİNİN KUTLU ŞAHSİYETLERİNE DE DOLAYISIYLA ALLAH C.C.'NÜN DE ŞANINA ;…
MEHDİ-MESİH ÇOKTAN BULUŞTU!.. Kendini çok güçlü, sanan gafiller Aciz kıvranıyor, süper mahfiller İnançsız ahlâksız,…
SEVGİLİ MEHMET SEZAİ AYDINGÖZ, Ümit; Cenab-ı Hakkın sonsuz kudretine, kullarına va’adine ve Hz. Resulüllah’ın müjde…
Bazen bir cümle çok şey anlatır; Bel'am bile ihtiyaç bırakmayan izansız,vicdansızlar !!!
İnsan kılığında, nice Şeytanlar Özgürlük savunur, bak şarlatanlar Kendi kalesine, hep şut atanlar Ey Şeytan…
Asıl Hedef Türkiye dir İsrail in asıl hedefi Türkiye dir. Bunun için BOP uygulanmaktadır. Irak,…
SONUN GELDİ İSRAİL Dünyanın vampiri, zulüm ocağı Piyonların amiri, şeytanın karargâhı Domuz postlu, hayvandan da…
Eğerki bir işi yapmak istemiyorsan Olaylara keramet uydurmak kolay,Bahane bulmak çok kolayda,hiçmi yaşadığın dönemdeki tarihten…