YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
663466773a865
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 7 6 6 3
Bugün : 3091
Dün : 20782
Bu ay : 48474
Geçen ay : 737322
Toplam : 23564760
IP'niz : 18.191.44.23

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

 

Ulus'ta yüzden fazla insanımızın yaralanmasına ve yedi kişinin şehit olmasına yol açan patlamanın hemen arkasından;

Samanyolu TV ve Zaman Gazetesi, Kanal 7, Yeni Şafak ve Vakit gibi Ilımlı ve Radikal İslamcılardan Sabataist Yazarlara, hep bir ağızdan "Bu patlama AKP‘yi zor duruma düşürmek seçimleri sabote etmek için Kuzey Irak'a girmeye bahane üretmek üzere derin devletin işidir." demeye getirmeleri açıkça ve alçakça suçu orduya yüklemeleri, bu eylem de ABD ve İsrail'in parmağı olduğunun bir işaretiydi.

 

İncirlik'teki Uyarı(!)

Canlı bomba saldırısının olduğu sabah İncirlik Üssü'ndeki ABD'liler uyarılmış! Her sabah güncellenen Adana'nın İncirlik Beldesi'ndeki askeri üssün resmi sitesinde Ankara'da bombalı saldırı yapılmadan saatler önce bir duyuru yapılarak askeri personel ile yakınlarının izinsiz üs dışına çıkmaları ve Adana'ya seyahat etmeleri yasaklanmış. Gece kesinlikle dışarıya çıkılmamasını belirten ABD'li komutan Tiffany Coulburn da, "Terörizmle ilgili yeni bilgiler elimize ulaştı. Asla yalnız seyahat etmeyin, mümkün olduğunca guruplar halinde dolaşın" şeklinde emir yayımlamıştı…

Tuzağa düşmemeliyiz

ULUS'taki Anafartalar Pasajı'na yapılan saldırı, Amerika'nın Tandoğan, Çağlayan ve Gündoğdu'ya cevabıdır.

"Ne AB, ne ABD, tam bağımsız Türkiye" haykırışına bir cevaptır.

Halkı ile bütünleşen Türk Ordusuna da bir cevaptır.

12 Nisan 2007 tarihinde Genelkurmay Başkanının açıklamalarına karşı bir cevaptır.

Aradaki taşeron kim olursa olsun bombaların asıl sahibi Amerika'dır.

Bu o kadar öyledir ki İzmir mitinginden bir gün önce İzmir'de patlayan ve bir kişinin ölümüne neden olan bombayla bu bomba aynı bombadır.

Amerikan Büyükelçiliği hemen bir 'terörü tel'in' bildirisi yayınlamıştır. Nedense Rusya hemen telin etmiyor da Amerika ediyor. Suçluların telaşı mı desek?

Bombalar Irak'ın kuzeyine yapılacak bir harekatın durdurulmasına yönelik 'göz dağı' operasyonudur.

Türk halkını ve Türk Devletini sindirmeye yönelik bir operasyondur.

Amerika ile işbirliğini savunan bazı çevreler, bu bombaları Türk-Kürt çatışmasının aracı olarak kullanacaklardır. Zaten Amerika'nın istediği de budur.

Bu tuzağa düşmemeliyiz.

Saldırının arkasındaki gücü doğru tayin etmeliyiz.

Bizi içsavaşa sürüklemek isteyen Amerika'nın ekmeğine yağ sürmemeliyiz.

Barzani veya onun silahlı organı PKK burada basit bir araçtır.

Arkasındaki emperyalist odakları görmeliyiz.

Büyük Ortadoğu Projesini görmeliyiz.

Çözüm; bugün Türkiye bir yol ayırımına gelmiştir.

Ya Türkiye'yi bölenler yönetmeye devam edecek ya da Türkiye'yi birleştirenler iktidar olacaktır. AB kapısında ve ABD kıskacında Türkiye bölünmektedir.

İşte, seçimlere böylesine, derinleşen bir kriz ortamında giriyoruz. Eski dönemin siyasal partilerinin yapabilecekleri bir şey kalmamıştır.

Krizi göğüsleyebilecek ideolojik donanıma sahip, güçlü devletten yana, "ne AB ne ABD tam bağımsız Türkiye" diyen milli bir iktidara acilen ihtiyaç vardır."[1]

  • Terör saldırısının üzerinden henüz iki gün bile geçmeden, kıblelerini ABD'ye çeviren bazı gazeteciler kerameti kendinden menkul senaryolar ve komplo teorileri yazmaya başladılar. Bu menfur olayın bir terör saldırısı olmadığını, aslında DERİN DEVLET'in örtülü operasyonlarından biri olduğunu yazacak kadar bayağılaşan bu şahısların söylemleri hiç şaşırtmıyor bizi….
  • Türkiye'ye Irak'ın kuzeyinden tonlarca A4 patlayıcı sokulduğu ve bunun metropollerde kullanılacağı zaten Türk İstihbarat birimleri tarafından defalarca dile getirilmişti. İşte Ulus'ta patlayan bomba PKK/KONGRA-GEL terör örgütünün bu tarz eylemlerinden biridir. Patlamanın DERİN DEVLET OPERASYONU olduğunu ileri süren aklı evveller, buna dayanak olarak birkaç argüman sunuyorlar ve diyorlar ki; PKK'nın halka karşı yapılmış bir eylemi yoktur…'
  • Bunu söyleyen ve yazan şahıslar TÜRK MİLLETİ'ni aptal zannediyor olmalılar. Bu millet Mavi Çarşı katliamını unuttu mu sanıyorlar? Peki ya PKK'nın katlettiği kadınlar, kundaktaki bebekler, imamlar, öğretmenler? Onlar halk değil miydi?
  • Yaklaşık on gün önce Mahmur kampında bir patlama oldu. O patlamanın hemen sonrasında Kürt ANF Ajansı ve HPG'nin web sitesinde patlamanın ardında TÜRK İSTİHBARAT BİRİMLERİNİN olduğu yazıldı. HPG'de Cafer DEMİREL imzası ile yazılan bir makalede aynen şöyle yazıyordu: "Yarın benzer bombaların bir tepki olarak Ankara'nın kalbinde patlaması hiç de şaşırtmamalı."[2]

Fetullahcı Zaman'ın İslamcı yazarı Ali Bulaç bile "Türkiye'nin 11 Eylül'ü" diyordu:

Benim korkum 22 Mayıs'ta Ankara'nın göbeğinde patlayan bombaların "Türkiye'nin 11 Eylül'ü niteliği"ne büründürülmesidir. Birileri Türkiye'yi bazı pozisyonların içine itmek istiyor. Bu yöndeki sistemli telkinleri fark edebilenler fark ediyor.

Hafızamızı tazelemeye çalışalım: 11 Eylül 2001'de İkiz Kuleler'e saldırı yapılmıştı. (Bir rivayete göre de Pentagon'a; ama bu konuda birbirini tutmaz kaç teori üretildi.) 4 gün sonra bu dehşet verici saldırının "derin eylem" olduğunu yazmıştım[3]: "Son derece sofistike bir eylem. Finansman ve teknolojik maliyeti en asgari düzeyde. Kişi başına bir uçak bileti ve basit bir bıçak. Ancak zeka değeri yüksek düzeyde ve bu ince zeka ürünü eylemin sonuçları insanın kanını donduracak kadar dehşet verici."

11 Eylül saldırısının "insanın kanını donduran sonuçları" ortada. Amerika, kendisine karşı düzenlenmiş bir saldırı deyip yepyeni bir doktrin geliştirdi. Doktrinin ana prensibi şuydu: "Mademki sana karşı bir düşmanlık var, düşmanın sana gelmesine fırsat vermeden sen yerine git ve onu evinde vur!" Bu, "tokada karşı tokat" cinsinden "kısas" değildi. Hıristiyanlıkta sözü edilen "Sağ yanağına tokat vurana sen sol yanağını çevir" ilkesiyle de ilgisizdi. Talmut'taki bir hükme göre "Biri sana tokat vurmaya niyetlenmişse, ona fırsat vermeden sen vur" ilkesinin uluslararası ilişkilere uyarlanmasıydı. Bu doktrin çerçevesinde Afganistan ve Irak işgal edildi. Yaklaşık 1 milyon insan hayatını kaybetti, 3 milyonu aşkın insan mülteci durumuna düştü, şehirlerin altyapıları tahrip edildi. Hâlâ trajedi sürüyor.

Pekiyi, aradan altı sene geçti, 11 Eylül'ü gerçekleştirenlerin "kim" olduğu aydınlandı mı? Sahiden Afganistan'daki mağaralardan burnunu bile dışarı çıkaramayan El Kaide mi bu 'derin eylem'in altına imza attı? Birçok keskin gözlemci ve uzmana göre bu biraz 'kuşkulu'.

11 Eylül ve Amerika'yla ilgili bu anlattıklarımın 22 Mayıs'ta Ulus'ta gerçekleştirilen terör eylemiyle bir şekilde ilgili olduğunu düşünenler var; buna hepten temelsiz bir komplo teorisi gözüyle bakmak yanlış olabilir. Amerika'yı Afganistan ve Irak'ta bu duruma sürükleyen sürecin başlangıç noktasında 11 Eylül'de İkiz Kuleler'e düzenlenen "derin eylem" vardı; korkarım ki, Türkiye'yi Irak'a itecek/itekleyecek sürecin başlangıç noktasında da 22 Mayıs eylemi olacaktır. 22 Mayıs'ı kim yaptı? PKK mı? Henüz üstlenen olmadı. DTP yetkilileri eylemi kınadı. Ama önemli değil, oklar belli yönlere çevrili: "Sorun Kandil'de, Kandil Kuzey Irak'ta, Kuzey Irak Irak'ta!.."[4]

Teröristleri İsrail ve ABD eğitti

Terör ateşi hızlı bir şekilde yeniden hortlarken, K. Irak'taki PKK'lı teröristlerin İsrail ve ABD'liler tarafından eğitildiği iddiası bir kez daha gündeme geldi.

Bu konudaki en ilginç açıklamalardan biri ise bölgede uzun süre görev yapan Albay Aziz Ergen'den geldi. Albay Ergen, Türkiye'nin dost ve müttefik sandığı bazı ülkelere mensup emekli askerlerin, bölgedeki teröristlere eğitim verdiğini söyledi. Emekli Albay Aziz Ergen, 19 Mayıs 2004 gecesi Kuzey Irak sınırındaki Kokpitepe'de Amerikalı Albay Martin Rollinson'u çıplak soyarak esir almasıyla adını duyurmuştu. Bu yüzden, "Süleymaniye'deki çuval olayının intikamını alan albay" olarak tanınmıştı. 

Millî Gazete'ye yaptığı değerlendirmede, Amerika ve İsrailli subayların bölgedeki PKK'lılara eğitim verdiği şeklindeki iddialara değinen Albay Aziz Ergen, "Sadece şimdi değil, İsrail'in 1930'lu yıllardan bu yana bölgeye özel ilgisinin bulunduğu biliniyor. Bölgeyle çok içli dışlı. Ama bazı Avrupa ülkelerinden de oraya gidip gelen çok. Bunu bölgede eğitim yapmış bir asker olarak söylüyorum, özellikle sözde ateşkes döneminde PKK'lı teröristlere bu eğitim verildi. Bu eğitimi verenlerin bir çoğu da maalesef dost ve müttefik sanılan ülkelerdi" dedi.  K. Irak sınırında uzun süre Alay komutanı olarak görev yapan Albay Aziz Ergen PKK'nın son dönemde gerçekleştirdiği saldırıların profesyonel eğitim gerektirdiğini kaydederek, "Terör örgütü bu saldırıları kendi başına yapacak yetenekten yoksun. PKK 1 Haziran 2004'ten itibaren yeni bir saldırı anlayışıyla hareket etmeye başladı. Uzaktan kumandalı mayın ve bomba kullanımına geçti. Cep telefonuyla, bilgisayarla, çeşitli telsiz frekanslarıyla kumanda edilebilen, uzaktan kumanda ile patlatılabilen terör uygulamasına geçti. Herkes şaşırdı. Çünkü bu eğitim PKK'nın kendi içyapısında gerçekleştirebileceği bir eğitim değil. Tamamen profesyonel eğitim gerektiriyor. Bu eğitim, bölgede PKK'lı teröristlere bazı ülkelerin askeri uzmanları tarafından verildi" diye konuştu. İstihbarat birimlerinin elinde bölgede PKK'lı teröristlerle, bazı ülkelerin emekli askerlerinin resimlerinin bulunduğunu belirten Albay Ergen, "Özellikle 1999 yılında Bölücübaşı'nın yakalanmasından sonraki süreçte bu eğitime ağırlık verildi. Bölgeye çok sayıda silah mühimmat taşındı. 1999-2004 yıllarını eğitimle geçirdiler. Türkiye maalesef terör bitti sanmıştı. Ama bu bir yanılgıydı. Bu süreci PKK terör örgütü hem silah ve mühimmat depolama hem de eğitimle geçirdi. Orada dost ve müttefik bildiğimiz ülkelerin subayları gelip eğitim verdiler" dedi.[5]

Melih Aşık "Patlamanın gelişi"ni şöyle hatırlatmıştı:

Alçakça saldırı ülkenin seçim sürecinde, gelişmelerin demokratik bir hat üzerinde seyrettiği günde oldu. Arkasında kim var? Bu konularda deneyimli bir gazeteci olan Mehmet Faraç:

Abdullah Öcalan avukatları aracılığıyla kamuoyuna sağlığının kötüye gittiğini açıkladı. Ulus'taki patlama bu konuda bir uyarı veya tepki olabilir…

Tarık Erden dostumuz gazetelerde 10 – 26 Nisan tarihleri arasında yayımlanan 4 haberi anımsatıyor:

  • Eminönü'nde bir restorana saldırı yapmaya hazırlanan PKK'lı görme engelli kadın terörist, hücre evinde yakalandı.
  • Taksim'de 10 Nisan'da intihar saldırısı yapmak üzereyken yakalanan PKK'lı Aslı Doğan'ın ifadesiyle 4 PKK militanı daha ele geçti.
  • Hakkâri'nin Şemdinli ilçesinde ölü ele geçirilen 4 teröristten 1'inin üzerinde bulunan not defterinde yer alan bilgiler doğrultusunda, yol kenarına tuzaklanmış 10 kilogram patlayıcı imha edildi.
  • Konya'da bombalı eylem gerçekleştirmeyi planladığı ileri sürülen PKK militanı Serhat Taysi (27), keşif yaptığı sırada takip edildiğini anlayınca üzerindeki bombayı emniyetin bahçesine atarak kaçmaya çalışırken kıskıvrak yakalandı.

Evet… Bombacı bu defa yakalanamadı ve Ulus faciası meydana geldi… Terörle mücadelede ABD'nin ağzının içine bakarak ve izinsiz adım atamayarak başka bir noktaya mı varacaktık?.[6]

1996 1 Mayıs eylemindeki 2. bombacı MİT elemanıymış!

Ulus bombacısı Güven Akkuşun, 1996 1 Mayısı'nı kana bulayan tertipçilerinden biri olduğu anlaşıldı. Aynı 1 Mayıs'ta aynı polisi linç etmeye kalkanlardan, Gültekin Koç ise, 3 Ocak 2001'de Şişli Emniyet Müdürlüğü'ne yapılan saldırının canlı bombası olmuştu. Aydınlık o zaman Koç'un MİT elemanı olduğunu saptamıştı.

İki tertipçi, iki canlı bomba! İkisi de 1996 1 Mayısı'nda Kadıköy mitingini kana bulayan tertipçilerden.

3 kişinin öldüğü, 33 güvenlik görevlisinin yaralandığı Kadıköy Mitingi, 1 Mayıs'lara işçi katılımının doruğa çıktığı bir mitingdi. O gün yaşanan olaylar halkı 1 Mayıs'lardan soğuttu. Başta PTT ve bankalar olmak üzere 100'den fazla işyeri tahrip edilmiş, 200 milyar liralık maddi hasar meydana gelmişti.

Kadıköy olaylarındaki iki tertipçiden biri, Gültekin Koç, 4 yıl sonra Şişli Emniyet Müdürlüğü'ne yapılan saldırının "canlı bombası" oldu. Diğer tertipçi Güven Akkuş ise, geçen hafta Ulus'ta yaşanan saldırının… Her ikisi de, 1 Mayıs 1996'da bir sivil polis memurunu linç eden grup içinde görüntülenmişti.

3 Ocak 2001 günü Şişli Emniyet Müdürlüğü'ne yapılan saldırının ardından, Aydınlık, Gültekin Koç'un linç ekibi içinde yer aldığını fotoğrafından saptayıp araştırdı. Aydınlık, 7 Ocak 2001 tarihli kapak haberinde, Şişli'deki canlı bombayı MİT içindeki bir ekibin yönlendirdiğini saptamıştı.

Koç'un hikâyesi, bugün Ulus'ta yaşanan teröre ışık tutuyor.

"Mit İçindeki Bir Ekibin Tuzağı"

Şişli'deki saldırıda, canlı bombayla birlikte Şişli Emniyet Müdürü'nün şoförü, polis memuru Naci Canan Tuncer de hayatını kaybetmişti. Olayın ardından, Şişli Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü, Tuncer'le canlı bomba Koç'un 3 aydır tanıştığını saptadılar. Gültekin Koç'a "işadamı" görüntüsü verilmiş, Tuncer de, tanıştıran merkez nedeniyle Koç'tan hiç şüphelenmemişti. Taa ki, birlikte çıktıkları Şişli Emniyet Müdürlüğü'nün 5. katında, Gültekin Koç Emniyet Müdürü'nün makam odasına girmeye kalkışana kadar. Polis memuru Tuncer, Koç'a engel olmak isterken bomba patladı ve Tuncer şehit oldu. Yapılan araştırmada, polis memuru Tuncer'in örgütle bir ilişkisinin olmadığı, MİT içindeki bir ekibin tuzağına düştüğü net olarak saptandı.

DHKP-C üyesi olduğu belirtilen Gültekin Koç'un, hakkında 3 yıl 9 ay hapis cezası almış olmasına rağmen elini kolunu sallayarak dolaşması da dikkat çekiciydi. 1998'de DHKP-C'ye yönelik bir operasyonda gözaltına alınmış, daha ekip aracındayken MİT İstanbul bölge Başkanlığı'nda bir yetkilinin telefonu üzerine serbest bırakılmıştı.

9 Yıl Sanki Yaşamamış!

Polis kayıtlarında, bombacının 1998 yılına kadar olan faaliyetlerine ilişkin bilgiler mevcut. Bu tarihten sonrasına ilişkin hiçbir kayıt yok. Akkuş, 1996'da afiş asmak ve polise mukavemetten 2 yıl cezaevinde yatmış.

Akkuş'un ablası Aysel, "Cezaevinde yattıktan sonra bizden uzaklaştı. Yurtdışında biliyorduk" diyor.

Sanki yıllarca bir yerlerde saklanıp, bugünü beklemiş…

Bomba, Genelkurmay Başkanı'nın Geçeceği Güzergâhta Patladı

Savunma Fuarı IDEF'in açılışı nedeniyle yabancı konuklara verilecek yemek, bombanın patladığı Anafartalar caddesine 500 metre mesafedeki Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde verildi. Bombanın patladığı yer, Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının geçeceği güzergâhta, yemek başlamadan 10 dakika önce patladı. Askeri yetkililer, komutanların farklı bir güzergâhtan yemeğe geldiğini belirttiler.

IDEF savunma fuarına katılan yabancı konuklar için yemeğin tarihi Çengel Han'da verilmesi düşünülmüştü. Çengel Han'daki restoranın yetkilileri yemeğin başlayacağı saat 19'dan 1.5 saat önce, saat 17.30'da güvenlik denetimlerinin yapıldığını söylediler. Denetimi yapan güvenlik yetkilileri akşam için yabancı konuklar ve komutanların geleceğini restoran görevlilerine bildirdiler. Ancak saat 19'daki yemek, Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde verildi.

Emniyet'in İhmali

Ankara'daki bombalı eylem neden önceden haber alınamadı?

Askeri kaynaklar uzun süredir bu konuda istihbarat topluyordu. Toplanan istihbaratın emniyete iletildiği ancak gereğinin yapılmadığı anlaşıldı. Genelkurmay kaynaklarına göre Mayıs ayında büyük şehirlerde bu tür eylemler olacağı bilgisi çok önceden Emniyet'e iletildi. Ancak Emniyet, ilgili birimlere bombalamanın olduğu gün uyarı yazısı gönderdi.

Genelkurmay yazıyla da yetinmeyip en üst düzeyde Emniyet'i uyardı. Askeri kaynaklar, Genelkurmay İkinci Başkanı Org. Ergin Saygun'un, şehirlerde olası terör eylemleri konusunda uyarıda bulunmak üzere 12 Mayıs'ta Emniyet Genel Müdürü'nü ziyaret etti. Bir saate yakın süren görüşmede, istihbaratın ayrıntılarının ele alındığı bildirildi.[7]

Yeniçağ'da Arslan Bulut'un tespitleri de önemliydi:

"Patlayıcılar Amerikan Ordusu'ndan

Ankara Valisi Kemal Önal, Ulus'taki saldırı hakkında bilgi verirken, "Bir gün önce yapılan güvenlik zirvesinde bu konuda, olayların olabileceği değerlendirildi. Güvenlik güçlerimiz sadece Ankara'da değil tüm yurtta teyakkuz halindeydi ve çalışmalar en üst seviyede devam ettiriliyordu. Ama terörün nerede, ne zaman, nasıl olabileceğini kestirebilmek maalesef mümkün değil" dedi.

Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç, "Güvenlik kuvvetlerimiz, istihbarat teşkilatımız, gerekli çalışmaları yapmaktadır. Burada emniyet ve istihbarat teşkilatlarımızın çalışmalarını unutmamak gerekir. Ama onların çalışmaları bir yerde sızıntı verdiği zaman, yaptıkları büyük çalışmalar göz ardı ediliyor. Eski bir yönetici, eski bir vali olarak söylüyorum. Bu sıralar güvenlik güçlerimize ve istihbarat teşkilatına gerekli desteği vermeliyiz. Çünkü onların yaptıkları büyük çalışmaları iyi biliyorum" diye konuştu!

Esasen, bu tür saldırılar olabileceği, Irak'tan Türkiye'ye tonlarca A-4 veya C-4 patlayıcı ile birlikte canlı bombaların sokulduğu haberlerinden belliydi. Zaten ilk defa bu bilgiyi kamuoyuna Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, Kara Kuvvetleri Komutanı iken 11 Mayıs 2005 günü vermişti.

Büyükanıt, şöyle demişti:

"Maalesef Kuzey Irak'tan gelen teröristler çok fazla miktarda C-4 dediğimiz çok güçlü patlayıcıyı da beraber getiriyor. C-4 maddesi piyasadan parayla satın alınacak bir malzeme değil. Daha önce kullandıkları TNT dediğimiz şeyler, bunlar taş ocaklarında kullanılıyor. Bunlar ticari olarak her yerden temin edilebilir. C-4 özel bir patlayıcıdır. Çok güçlü bir patlayıcıdır. Ben bunu ikaz ediyorum; İleriki günlerde hem kırsal kesimde hem de metropollerde ve şehirlerde tehlikeli olabilir. Nitekim son zamanlarda üzerinde bu tür patlayıcı madde ile yakalanan bir hayli terörist de oldu."

Büyükanıt, Ulus'taki olaydan sonra da özellikle büyük şehirlerde bu tür saldırılar beklenebileceğini bildirdi.

Bu patlayıcıları Amerikan ordusunun getirdiği ve Irak'ta kaybolduğu da Amerikalılar tarafından açıklanmıştı!

Kısacası, saldırılarda kullanılan patlayıcılar Amerikan ordusundan elde edilmiştir!

Yurdun çeşitli bölgelerinde C-4 veya A-4 patlayıcılarla eylem hazırlığı yapan teröristler yakalanmıştı. Bir kadın terörist Taksim'i kana bulamak üzere iken son anda fark edilmişti. Dün de Adana'da biri kadın iki kişi, yaklaşık 11.3 kilogram plastik patlayıcıyla yakalandı.

New York Times, "Patlama aynı zamanda Türk ordusu içindeki, Türkiye'nin güneyinde ve Irak sınırındaki dağlarda üstlenen ayrılıkçı Kürtlere yönelik bir saldırı yapılması yönündeki baskıyı artıracak" derken Financial Times, "Türkiye'de son haftalarda siyasi gerilimler, hükümet ile askerler arasındaki çatışma sonucunda arttı" diye yazdı.

Washington Post, patlamanın Türkiye'nin Savunma Fuarı'na ev sahipliği yaptığı dönemde gerçekleştiğini dikkat çekti.

Fransız Le Monde, saldırının laikler ile hükümet arasındaki "ciddi bir siyasi gerilimin yaşandığı" bir döneme denk geldiğine vurgu yaptı.

Saldırı ile siyasi gerginlik arasında bağ kuran sadece dış basın değil. DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, Ulus'taki patlamayla ilgili olarak, "Türkiye'yi bazı iç sıkıntılara taşımak isteyenler var. Aylardan beri söylediğim budur. Türkiye'de kutuplaşma, husumet üzerinden siyaset yapılamaz. Bununla ne bağı var derseniz, bu tür teşebbüste bulunanlara zemin hazırlarsınız, bilmeden tabii.. Kimse bilerek böyle bir zemin hazırlar demek istemiyorum. Siyasetçi diline dikkat edecektir. Güvenlik görevlileri de elbette her zaman kendilerinde olan görev şuurunu en dikkatli seviyede taşıyacaktır. Bizler de kendilerine bu konuda destek olacağız. Bir tane Türkiye'miz vardır. Hiçbirimizin yedek vatanı yok, hepimizin vatanı burası" dedi.

Siyonist merkezlerin borazanı olan Le Monde'un yorumuyla Mehmet Ağar'ın yaklaşımı birbirini tamamlıyor ve Milli Derin Devleti suçlu gösteriyor gibi… Çünkü kafaları aynı kaynaktan besleniyor.


[1] Yalçın Bayer / Hürriyet / 25.05.2007

[2] Güler Kömürcü / Akşam / 25.05.2007

[3] (Zaman, 15 Eylül 2001)

[4] 28.05.2007

[5] Mustafa Yılmaz / Milli Gazete / 27.05.2007

[6] Milliyet / 24.05.2007

[7] Aydınlık / 27.05.2007

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Yorumu Takip Et
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
Oğuzhan ÇILDIR

Oğuzhan ÇILDIR

YORUMLAR

Son Yorumlar
0
Yorumunuzu okumaktan memnuniyet duyarızx