“Ordu Düşmanlığı, Gâvur Uşaklığıdır” yazımızda, GKB ve Kuvvet Komutanlarını “emeklilik istifası” noktasına getiren talihsiz gelişmeler ve Org. Necdet Özel’in Genelkurmay Başkanlığına hazırlanma süreciyle ilgili üzüntü ve endişelerimizi belirttikten sonra:
“Ama inşallah, Sn. Necdet Özel Paşamızın bütün bu dolapların farkında ve tarihi sorumluluğunun şuurunda olarak, gerektiği yerde beklenen tavrı ortaya koyacağı, devletimizin bağımsızlık ve bekasına, milletimizin birlik ve refahına kasteden hıyanetlere pabuç bırakmayacağı kanaatiyle gönlümüzün teselli bulduğu” şeklindeki temenni ve tespitlerimize itiraz, hatta bize hala nasıl bu kadar rahat ve umutvar olabiliyorsun?” diye isyan eden dostlarımıza ve okurlarımıza söylemiştik:
İslam’la yoğrulmuş Anadolu kıtasında bin yıldır var olan, tarihi derinlikleri yedi bin yıla uzanan ve “Ordu-Millet” temeline dayanan bir devletin “beyni ve milli birikimi” yerindeki bir kurumun, öyle üç-beş mensubunun emekliye ayrılmasıyla, stratejik ekseninden kolaylıkla kaydırılacağını düşünmek, saflıktır ve aşırı bir telaştır.
Evet, TSK’ya yönelik çok ciddi ve tahrip edici bir “psikolojik yıpratma harekâtının” alçakça ve açıkça yürütüldüğü ortadadır. Bunlara karşı yeterli ve yürekli tepkilerin konulması ve gerekli tedbirlerin alınması elbette lazımdır. Ama böylesi durumlarda, korku ve telaş, sadece hainlerin işini kolaylaştıracaktır; çünkü paniklemek yenilmenin ilk adımıdır. Oysa bu “ordu-milletin kurduğu ve koruduğu devlet” tarih boyunca ne badireler atlatmıştır ve Rahmetli Erbakan Hoca’nın tespitiyle: “Artık bitti ve tükendi zannedilen, en aciz ve çaresiz görülen dönemlerin ardından bile, bu Aziz Milletimiz tarihin seyrini değiştirecek büyük çıkışlar yapmayı, çağ kapayıp çağ açmayı başarmıştır.”
Sevgili dostlar ve okurlar!
İşte Sn. Org. Necdet Özel de, böyle bir milletin evladı ve böyle bir devletin Paşasıdır.
O, psikolojik harp konusunda uzman, rakiplerine karşı gerçek niyetini ve hedefini saklamayı çok iyi başaran, şartlara ve ihtiyaçlara göre uygun pozisyonlar alan, ama ulvi amaçlarından asla sapmayan, olgun bir karakter taşımaktadır.
Unutmayın, Sn. Necdet Özel Paşa, Jandarma Genel Komutanı iken “AVRASYA ASKERİ STATÜLÜ KOLLUK KUVVETLERİ TEŞKİLATINI” kuran insandır. NATO’da görev almamış olması, Onun için eksi değil, artı bir puandır. Çünkü NATO, emperyalizmin askeri karargâhıdır. Yani Necdet Özel, yüzü BATI’ya değil, DOĞU’ya dönük bir Paşadır. Org. Saldıray Berk’le de özel yakınlığı vardır. Kulislere sızan bilgilere göre; Başbakan ve Cumhurbaşkanı asla istememelerine ve diretmelerine rağmen, milli ve haysiyetli duruşu ile bilinen Org. Hayri Kıvrıkoğlu’nun Kara Kuvvetleri Komutanlığına getirilmesini başarmıştır. Yetmez, Sn. Necdet Özel, Hükümetin emekli etmek için çırpındığı, tutuklu 14 generalin “görev sürelerinin bir yıl daha uzatılmasını” sağlamıştır. TSK’ya yönelik asimetrik saldırıların ve psikolojik tahribatların yoğunlaştığı bir süreçte Necdet Özel Paşa gibi konunun uzmanı bir Genelkurmay Başkanı önemli bir şanstır ve talihli bir fırsattır.
Psikolojik Harbin Amacı ve Araçları:
Askeri literatürde harbin hedefi; “Düşman halkın, harbe devam etme azim ve iradesini kırmak” olarak açıklanır.
Bunun anlamı; “Eğer siz, psikolojik harekât yürüterek, düşman tarafın halkını bezdirip usandırır ve bu savaşı kazanamayacaklarına ve hatta kaybettiklerine inandırırsanız, o halkın ordusunu yenmeden bile zaferi kazanabilirsiniz. Çünkü o halk, kendi ordusunu maddi ve manevi bakımdan desteklemekten vazgeçer ve sizin yenmenize gerek kalmadan kendi ordusunu yalnız ve yardımsız bırakacaktır.”
Tarihte, orduları yenilmediği halde “harbe devam azim ve iradeleri kırıldığı” için karşı tarafa teslim olan milletler vardır.
Örneğin:
Uluslar arası bir anlaşmayla Kore’nin bağımsızlığı kabul edildiği sırada Japonlar tarafından işgal edildiğinde, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Roosevelt;
“Kore kesin olarak Japonya’nındır. Bir antlaşma ile Kore’nin bağımsız olması gerektiğinin kararlaştırıldığı doğrudur. Fakat Kore, bu antlaşmanın uygulanmasını sağlayacak güce sahip bulunmamaktadır. Korelilerin kendileri için yapmaya muktedir olmadıkları bir şeyi, onlar için başkalarının yapmasını beklemek olanaksızdır. Bir ulusun kendi gücüyle koruyamadığı bir şey, uluslar arası toplum tarafından da korunamayacaktır” diyerek bu gerçeği vurgulamıştır.
Diğer taraftan, bir harp çeşitli muharebelerden oluşur. Bu muharebelerin bazılarını kazanır, bazılarını ise kaybedersiniz. Bazen taarruz eder, bazen savunmaya geçersiniz ve hatta geri çekilirsiniz. Bazen tuzağa düşürür ve bazen tuzağa düşersiniz. Bütün bunlar harbin doğasında vardır. Bir muharebeyi kaybetmek ve birkaç tuzağa düşmek Ordunuzun ve halk olarak sizin yenildiğiniz anlamına gelmez.
Belirtilen nedenlerden dolayı, devletler bir harbe girdikleri zaman; Orduları cephede savaşırken, ayni zamanda “düşman halkın harbe devam azim ve iradesini kırmak” için yoğun bir psikolojik harekât başlatılır; Diğer taraftan da “kendi halklarının morallerini yükseltmek ve harbe devam azim ve iradelerini güçlendirmek” için ellerinden gelen her şey yapılır.
Bilindiği gibi PKK; Türkiye’nin doğu ve güneydoğusunu, Irak’ın kuzeyini, Suriye’nin kuzeydoğusunu ve İran’ın kuzeybatısını kapsayan bölgede, bağımsız bir Kürt Devleti kurmayı amaçlayan, emperyalist ve Siyonist odaklarca her türlü destekleri sağlanan silahlı bir terör örgütüdür.
Hâlihazırda, Kuzey Irak topraklarını ele geçirerek, Barzani’nin kontrolünde “Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’ni” kurdular. Şimdi de, Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki topraklarını bölerek “Demokratik Özerklik” yutturmacısıyla, tam bağımsızlığa giden yolu açmak istiyorlar.
Bu maksatla; hak, hukuk, adalet, insan hakları, ileri demokrasi ve analar ağlamasın gibi yüce insani değerlerin arkasına saklanıp, bir taraftan barış çağrıları yaparken diğer taraftan en kanlı terör eylemlerini gerçekleştiriyorlar.
Bu arada, Türk halkının “Terörle mücadeleye devam azim ve iradesini kırmak ve bezdirerek teröre teslim olmasını sağlamak için” harp tarihinin gördüğü en ahlaksız psikolojik harekâtını uyguluyorlar ve Türk halkının kendi Ordusu’na olan güveni yok etmeye çalışıyorlar.
Sahip oldukları gazete ve televizyonlarda, dolap beygiri gibi durmadan dönen medya tetikçileri kanalıyla; Ordunuzun yenildiğini, Komutanlarınızın yeteneksiz olduğunu ve hatta düşmanla işbirliği yaptığını, artık bu mücadeleyi sürdürmenin anlamsız olduğunu şuur altınıza oya işler gibi nakşetmeye çalışırlar.
İşte Türkiye’de oynanan oyun budur.
Bıkmadan usanmadan 365 gün 24 saat kendi Ordusu’nun ve komutanlarının aleyhine yapılan medya bombardımanına maruz kalan beyinler, şuur altlarına işlenen resmin etkisinde kalarak gerçek resmi görmemeye başlıyorlar.
Türk halkının “Terörle mücadeleye devam azim ve iradesini kırmak” amacıyla PKK ile Yandaşı bölücüler tarafından yürütülen psikolojik harekâta, bilerek destek veren satılmış piyonlar veya bilmeyerek alet olan sözde aydınlar, Türk Ordusu aleyhinde bakın neler söylüyorlar:
· “Asker; Camiye bomba atmak, kendi uçağımızı düşürüp bunu Yunanistan’ın üstüne atarak savaş çıkarmak, PKK’nın çarpışmayı sürdürebilmesi için gene kendi uçağımızı düşürerek engellemek, cephanesi biten PKK militanlarına iki kamyon mermi göndermek gibi SAPIK işlere kalkışmayacak… Vatana ihanet etmeyecek…” (Engin ARDIÇ, 27 Ağustos 2010, Sabah Gazetesi)
· “Ordumuz bu savaşı kaybetti; Bir ordu kendi halkına savaş açar mı? Kendi halkına savaş açan ordunun, işgal ordusundan ne farkı kalır Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin vatanı ve milleti ile bölünmez bütünlüğüne karşı, bugüne kadar ortaya çıkartılmış en ciddi tehdidin Türk Silahlı Kuvvetleri’nin içinden geldiğini gösteriyor… Türkiye’nin birliğini, halkın hukukunu, devletin bekasını koruyabilmek için bu “kurumsal yapı”ya son vermemiz ve yeni bir ordu kurmamız lâzım… Bizim bir Nizam-ı Cedit ordusuna ihtiyacımız var…” (Mümtazer Türköne, “Vesayet ve Demokrasi” konulu Abant Platformu ve Zaman Gazetesi, 29 Ekim 2009, 11 Temmuz 2010)
· “Katilleri yakalamakla yükümlü bir örgütün (yani TSK)içine katiller sızmış… Balyoz İddianamesi’ne göre “katil doğanlar” devlet içine yuvalanmışlar… ÇAKMA ASKERİ CUMHURİYETİ toptan AB standartlarında demokratik bir cumhuriyet’e dönüştürmeden her şey boş” (Mehmet Altan, Star Gazetesi, 17 Haziran 2010)
· “PKK, orduyu, eski zaman argosuyla söylersek, KÜLLÜM ediyor. Öyle bir mangayı falan pusuya düşürmüyor… En seçkin birlikler denen komando tugayına saldırıyor… Ordu, PKK’nın peşinde değil, PKK ordunun peşinde gibi bir görüntü var… PKK orduyu hallaç pamuğu gibi atıyor… Bu ordu, ordu değil.” (Ahmet Altan, 22 Temmuz 2010, Taraf Gazetesi)
· “Türkiye’de son günlerde bölgesel demokratik özerklik talepleri dile getiriliyor. Darbeci paşalara karşı çok uysal ve anlayışlı savcılarımız demokratik özerklik talepleri karşısında hemen aslan kesiliyorlar…” (Eser Karakaş, Star Gazetesi, “Lozan’ı Herkese Uygulamak” konulu yazısı)
· “Bu Orduyu 3’e bölüp; bir kısmını Ermenilere, bir kısmını Yunanlılara, bir kısmını Yahudilere verelim. Biz de kurtulalım… Bizim askerimiz dinimize karşı, geleneklerimize karşı, Osmanlıya karşı, tarihimize karşı, milletimize karşı, ne diye besliyoruz bunları” (Abdurrahman Dilipak’ın yazısına HABİB rumuzlu okuyucu yorumu)
· Gazete köşelerinde ve televizyonlarda, bu gibi yorumları yapanlar, lafı evirip çevirip Cengiz Çandar’ın, TESEV adına hazırladığı “Dağdan İniş – PKK Nasıl Silah Bırakır” başlıklı raporunu sunarken söylediği şu sonuca getiriyorlar:
“2007 sonrasında sivil otoritenin Genelkurmay yetkililerine: “askeri olarak PKK’ya son verebilecek misiniz” sorusunu yönelttiğini, ‘bu soruya kesin bir olumlu karşılık alınmaması üzerine demokratik açılım hazırlıklarına girişildiğini’ söylüyor ve bu haberi “üst düzey devlet yetkililerinden aldığını” bildiriyor”
Neymiş?
Hükümet, Genelkurmay Başkanlığına “Askeri olarak PKK’ya son verebilecek misiniz” diye soru yöneltmiş, askerler “Olumlu cevap” verememiş. Bunun üzerine Hükümet mecburen “Kürt açılımına” girişmiş!?
İşte psikolojik harp budur.
Halkın “kendi ordusuna güvenini sarsmak, terörle mücadele azim ve iradesini kırmak, teröre teslim olmasını sağlamak ve bölücüler ne istiyorsa verelim kurtulalım” bezginliğini şuuraltına işlemek işte böyle yapılır. Zannederim, bu kadar cinliğe şeytan bile şapka çıkarır.
Acaba, beyinlerimize işlenmek istenen resim doğru mu? Türk Silahlı Kuvvetleri gerçekten PKK ile başa çıkamıyor mu?
Şuuraltımıza işlenmek istenen psikolojik harp yalanlarından kurtularak gerçekleri görebilmek için somut rakamlara ve uluslararası araştırma kurumlarının tarafsız raporlarına bakalım:
Bu ordu, 2002 yılında PKK’yı hallaç pamuğu gibi atarak terörü (6 şehidimizle) nerdeyse “SIFIR” seviyesine indirmişti. PKK marjinalleşmiş ve eylem yapamaz hale gelmişti.
Bu başarı, terör belasından çeken pek çok devletin gözünü kamaştırdı. Düzenli bir ordunun, terörü nasıl bitirdiğini incelemek ve dersler çıkarmak için, uzmanlarını Türkiye’ye göndermişti. ABD, İngiltere, İspanya ve Endonezya, söz konusu devletlerin içerisindeydi. Bunları Cengiz Çandar gibiler de bildiği halde işlerine gelmediği için söylemezlerdi.
Zamanın Genelkurmay Başkanı; “Asker olarak biz görevimizi yaptık. Şimdi sıra siyasilerde gerekli düzenlemeleri yapın ve dağa çıkışı önleyecek tedbirleri alın” dediğini ne çabuk unutuvermişlerdi?
Sıfırlanmış noktasında aldıkları terörü iktidar olduktan sonra her yıl on misli artırarak azdıran, dış güdümlü politikalarla PKK’nın önünü açan AKP iktidarı ve yandaşları bir gün elbet bunların hesabını verecek ve halkımız gerçekleri görecekti. Çünkü bugünkü terörü, askerin elini kolunu bağlayarak ve TSK’ya psikolojik yıpratma savaşı açarak onlar bu duruma getirmişti.
Örneğin;
Eğer gözümüz kör değilse, Ordumuzun PKK’yı hallaç pamuğu gibi attığı, 2002 yılındaki şehit sayısına bakalım; Bir de, Ordunun elini kolunu her bağlayışlarında, her geçen yıl şehit sayımızın nasıl arttığına bakalım:
2002 → 6
2003 → 31
2004 → 75
2005 → 105
2006 → 111
2007 → 146
2008 → 171
2009 → 135 (ilk 6 ay)
2010 → 77
PKK ağzıyla konuşanların ellerine, yüzlerine, yazılarına, dillerine ve kara vicdanlarına, şehitlerimizin akan kanları bulaşmıştır. Bu lekeyi 7 sülaleleri temizleyip çıkaramayacaktır.
Vatanını, vicdanını, bilimini ve kalemini satmış olanların ve bölücülerin ağzıyla konuşanların bu gibi iddialarına, Amerika Birleşik Devletlerinin en önemli düşünce kuruluşu “RAND corporation” tarafından 2010 yılında yayınlanan “Victory Has a Thousand Fathers” başlıklı raporun en iyi cevabı verdiğini Cengiz Çandar gibiler ve Hükümet bal gibi bilip durmaktadır. Ama işlerine gelmediği için bunlar hiç konuşulmamaktadır.
Bu rapora göre, bölücü terörle mücadelede 22 ülkenin yenildiği ve 8 ülkenin ise terörü yendiği ortaya çıkmaktadır. Türkiye, bölücü terörü yenebilen sayılı ülkeler arasında yer almaktadır. Son yıllarda terörün azgınlaşmasının ve Türk Ordusunun elinin ve kolunun bağlanmasının sebeplerini ise; siyasi iktidarlar ile Terörle mücadele etmiş askerleri düzmece ihbarlarla, terörist diye tutuklatmak için şeytani kampanyalar düzenleyenlerin gaflet ve hıyanetinde aranmalıdır.[1]
Başka bir psikolojik saptırma örneği:
Siyonist Yahudi Stratejist Henri Barkey’in: “TSK havlu attı” çarpıtması
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner ile üç kuvvet komutanının emeklilik istemeleri dünya medyasında yankılanmaya devam etti. ABD’nin önde gelen gazetesi Washington Post’a konuşan Amerikalı Türkiye uzmanı Siyonist Yahudi Henri Barkey, “Türk ordusu havlu attı” yorumunu yapmıştı. Barkey, “Bu bir dönüm noktasıydı. Generallerin siper almaktansa teslim olmayı seçmeleri geçen on yıldaki askeri hâkimiyetin kayboluşunun boyutunu yansıtmaktaydı. Eski günlerde ordu uyarır ve büyük bir sopa gösterirdi. Bunu artık yapamıyorlar. Amerika’da veya çoğu Avrupa ülkesinde terfi süreci sivillerce gözetilir. Türkiye de artık patronlarla anlaşamazsanız istifa edeceğiniz bir ülke oldu” ifadesini kullanmıştı.
50 yıl önceki darağacı hatırlatması
ABD’nin diğer etkili gazetesi New York Times da, istifaların Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı “sivil kontrole bağlı bir orduyu yeniden şekillendirmek için güvenli, avantajlı ve önemli bir konuma ulaştırdığına” ve Türk başbakanın Haziran seçimlerinde tutucu ve popülist partisinin belirleyici zaferiyle cesaretlendirilmiş bir dış politika ve anayasal değişikliğin peşinde olduğu değerlendirmesini yapmıştı. Gazetede, “50 yıl önce Türk ordusuyla çatışan popüler bir Türk başbakanın sonu darağacı olmuştu. Bu kez güçsüzlükten ve kötü basından şikâyet eden ordunun başı. İstifalarla birlikte Türk başbakanı daha yüksek bir makama tırmandı” yorumu yer almıştı.
Kürt Açılımının fikir babası
İstanbul’da doğup büyüyen Amerikalı Ortadoğu ve Türkiye uzmanı Henri Barkey, doktorasını Pennsylvania Üniversitesi Siyaset Bilimi bölümünde tamamladı. 1998-2000 yılları arasında Amerikan Dışişleri Bakanlığı’nın Politika Planlama Bölümü’nde Türkiye, Yunanistan, Kıbrıs, Irak ve istihbarat alanlarında çalıştı. Barkey, CIA’in üst düzey yöneticilerinden Graham Fuller’le birlikte yazdığı “Türkiye’nin Kürt Sorunu” (Turkey’s Kurdish Question) adlı kitapla Türkiye’de pek çok kesimin dikkatini çekmişti. Hatta adı kimi çevrelerde “Kürt açılımının fikir babası” ve “CIA ajanı” gibi nitelemelerle anıldı. Barkey, Newsweek, Washington Post ve Wall Street Journal gibi medya kuruluşlarında yazılar yayınlıyor. Şu anda Carnegie Endowment For International Peace adlı Yahudi Lobilerine bağlı düşünce kuruluşunda çalışıyor.
Büyük oranda sembolik
İngiliz gazetesi Financial Times ise “Türkiye generallerin istifasının önemini azaltıyor” başlıklı haberinde, “Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ülkenin en önemli 4 ordu komutanının istifasıyla Türkiye’nin bir krizle karşı karşıya kaldığını reddetti. Ancak, bunun ‘sıra dışı’ bir durum yarattığını kabul etti” ifadelerine yer verdi. Wall Street Journal ise komutanların önümüzdeki ay emekli olmak için talepte bulunduklarını ve bunun istifa kararlarını büyük oranda sembolik yaptığı görüşünü vurguladı.
İsrail, TSK’daki gelişmelerden rahatsız mı?
İsrail’deki haber sitelerinden Ynet, İsrailli yetkililere atfen verdiği haberinde, Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki gelişmelerden İsrail’in endişeli olduğunu yazmıştı. Haberde, İsrailli yetkililerin, “Ankara’daki siyasi gelişmeleri derin endişeyle izlediği” ve özellikle Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner’le birlikte, diğer üç kuvvet komutanının görevlerini bırakmasıyla ilgili endişelerini dile getirdikleri yer almıştı. Habere göre, adı verilmeyen İsrailli bir yetkili, “Bu hareket Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve İslamcıların işine yarıyor. Bu gelişme, Türkiye’de İslamcılara karşı son kalenin de düştüğü anlamına geliyor” ifadelerini kullanmıştı.[2]
İşte, GKB ve Kuvvet Komutanlarının istifasıyla ilgili, hem Kürt Açılımı Projesinin mimarı, hem BOP’un planlayıcısı ve CIA Ajanı Yahudi Hanri Barkey’in ifadelerinin, hem de İsrail gazetelerine yansıyan tepkilerin hepsinin:
· TSK’nın çökertilip teslim alındığı
· Recep Tayyip Erdoğan’ın demokrasi kahramanı sayıldığı
· Artık Türkiye’nin tamamen ABD güdümüne sokulup milli direncin yıkıldığı
Yolundaki kanaatleri pekiştirmek için yapılmış manipülasyonlar ve psikolojik saptırmalar olduğu sırıtmaktaydı. Çünkü Türkiye’deki önemli bir olayla ilgili İsrail yetkilileriyle ABD Yahudi Lobilerinin farklı düşünmesi ve çelişmesi imkânsızdı.
CÜBBELİ AHMET “BEL’AM”CIK’I VE MAHMUT EFENDİ YAKINLARINA UYARI!
FETULLAH GÜLEN DOSYASI
FİLİSTİN’DE; BÜYÜK BAYRAMIN BÜYÜLÜ BAŞLANGICI VE ZEKİ GEÇKİL’İN ŞARLATANLIĞI
FİLİSTİN’DE; BÜYÜK BAYRAMIN BÜYÜLÜ BAŞLANGICI VE ZEKİ GEÇKİL’İN ŞARLATANLIĞI
Dünyanın Fikri Değişimi Türkiye’den, FİİLİ DEĞİŞİMİ İSE FİLİSTİN’DEN BAŞLAMIŞTIR!
OĞUZHAN ASİLTÜRK’ÜN ERBAKAN’A İFTİRALARI
DİKKAT!? Soysuzların Soytarılığı!
DİKKAT!? Soysuzların Soytarılığı!
KUR’AN’A TERCÜMAN, OLDUM KOVULDUM! (ŞİİR)
KUR’AN’A TERCÜMAN, OLDUM KOVULDUM! (ŞİİR)
Makaleden de anlaşılacağı üzere ilk fitneyi şeytan'ın ırkçı bir düşünceyle başlattığı görülmektedir. Bu düşünce bugün…
Milli Çözüm, Milli sorumluluk ve vicdan ehli herkese sesleniyordu! "İran’a saldıran İsrail, aynı uyduruk bahane…
AHİR ZAMANDA MEHDİYET VE MESİHİYET HAREKETİNİN KUTLU ŞAHSİYETLERİNE DE DOLAYISIYLA ALLAH C.C.'NÜN DE ŞANINA ;…
MEHDİ-MESİH ÇOKTAN BULUŞTU!.. Kendini çok güçlü, sanan gafiller Aciz kıvranıyor, süper mahfiller İnançsız ahlâksız,…
SEVGİLİ MEHMET SEZAİ AYDINGÖZ, Ümit; Cenab-ı Hakkın sonsuz kudretine, kullarına va’adine ve Hz. Resulüllah’ın müjde…
Bazen bir cümle çok şey anlatır; Bel'am bile ihtiyaç bırakmayan izansız,vicdansızlar !!!
İnsan kılığında, nice Şeytanlar Özgürlük savunur, bak şarlatanlar Kendi kalesine, hep şut atanlar Ey Şeytan…
Asıl Hedef Türkiye dir İsrail in asıl hedefi Türkiye dir. Bunun için BOP uygulanmaktadır. Irak,…
SONUN GELDİ İSRAİL Dünyanın vampiri, zulüm ocağı Piyonların amiri, şeytanın karargâhı Domuz postlu, hayvandan da…
Eğerki bir işi yapmak istemiyorsan Olaylara keramet uydurmak kolay,Bahane bulmak çok kolayda,hiçmi yaşadığın dönemdeki tarihten…