YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
6648e39229307
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 7 6 9 7
Bugün : 13326
Dün : 19709
Bu ay : 375225
Geçen ay : 737322
Toplam : 23891511
IP'niz : 18.225.149.143

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

Önce şu gerçeği ; Siyonist ve saldırgan İsrail’in hezimetine ve hizaya getirilmesine, hiç kimse bizim kadar sevinemez ve bu yoldaki gayretleri sahiplenemezdi. Çünkü bizim hayatımız şeytanın askerleri ve Deccal’ın avenesi olan Siyonizm’e ve zalim İsrail’e karşı fikri ve siyasi mücadele ile geçmişti. Ancak bu İsrail Siyonizmine ve ABD emperyalizmine en stratejik hizmeti, Yahudi Lobilerinden çifte madalyalı Recep T. Erdoğan ve AKP iktidarı vermekte, ama bu BOP eş başkanlığı görevlerini, yine Siyonist merkezlerin izniyle, ucuz kahramanlık ve kof kabadayılık rolüyle yerine getirmekteydi.

Obama’nın itiraf ve ifadesiyle “ABD’nin ebedi dostu ve hizmetinden şeref duyduğu” İsrail’in;

      İran’a yönelik bir askeri güç gösterisi ve nükleer reaktörlere müdahalesi

      Ve “Arap Barış Gücü” kılıflı ABD ve İsrail güdümlü askeri birliklerin Suriye’yi işgal edip bölünmeye hazır hale getirmesi öncesinde,

      Türkiye’yi yanlarına çekme, pasifize etme ve zulümlerine ortak pozisyona itme niyetiyle, Netanyahu’nun telefon açıp güya üzüntülerini beyan etmesi, Mavi Marmara’da katlettiklerine tazminat ödeneceğini ve Gazze’ye insani yardımlara şartlı olarak izin verileceğini belirtmesi, “AKP’nin İsrail’i hizaya sokan tarihi başarısı ve İsrail’in de talihsiz baş ağrısı” gibi takdim ediliyordu.

Ve zaten İsrail ordu radyosuna konuşan Ulusal Güvenlik Danışmanı Yaakov Amidar, Gazze’ye ambargoyu kaldırmak anlamına gelecek sözlerin verilmediğini, her şeyin İsrail’in kontrolü ve güdümü altında yürütüleceğini açıklıyordu.[1]

Oysa İsrail arz-ı me’vud hedefine ulaşmak için atacağı son adımlarda kendilerine destek olmak, en azından köstek olmamak üzere AKP yönetimine sadece bir havuç uzatıyordu. Her şeyden önce; geçmişi azgın ve kanlı, bu günü küstah ve şımarık, geleceği Türkiye’nin de yarısını kapsayan Büyük İsrail maksatlı ve sapkın şu Siyonist İsrail’le her ne pahasına ve her ne bahane ardında olursa olsun, iyi ilişkiler ve ittifak süreci başlatmak, bir hükümet ve başındakiler için, vebal olarak, ayıp olarak yeterli bir olguydu! Kaldı ki, AKP yandaşı ve Yeni Şafak yazarı İbrahim Karagül’ün yazdıklarına göre Obama İsrail’den ayrılmadan önce Ona telefon açan bizim Başbakan oluyordu ve bu senaryonun daha evvelden hazırlandığı ve Erdoğan’ın ona göre davrandığı sırıtıyordu. (Bak: 23.03.2013, İsrail’e Özür Diletmek)

“Hollanda dönüşünde Başbakan Tayyip Erdoğan’a sorduğum sorulardan biri şuydu: ‘ABD Başkanı Barack Obama İsrail’de. Dikkat çekici bir karşılama izliyoruz. Obama’nın bu ziyareti, Türkiye-İsrail ilişkilerinde bir değişikliğe neden olabilir mi?’ Kastım, Obama’nın iki ülke arasında arabulucu olup olamayacağı idi. ‘Bizim şartlarımız belli, hiç değişmedi’ dedi ve ekledi. ‘Özür, tazminat ve ambargonun kaldırılması… Tazminatı kabul ettiler zaten. Özür ve ambargo konusunda bir gelişme olmadı.’ ‘Peki, Obama’nın bir baskısı ve sonrası bir değişiklik söz konusu olabilir mi’ sorusuna ise, ‘Olabilir. Ama ambargo konusunda bir karışıklık var. (Obama’yı kastederek) Yarın telefonla konuşacağım’ şeklinde cevap verdi. Ve dediği gibi de oldu. Başbakan’ın ‘yarın görüşeceğim’ dediği Obama ile görüşme, Benjamin Netanyahu ile de görüşmeye döndü.” diyen İbrahim Karagül baklayı ağzından şöyle çıkarıyordu:

“’ABD, hem Türkiye hem de İsrail’le olan yakın ortaklığına büyük değer veriyor. Bölgesel barış ve güvenliğin güçlendirilmesi için Türkiye ile İsrail’in ilişkilerinin tekrar düzelmesine büyük önem veriyoruz’ ifadelerinin, yani ‘özür’ açıklamasının Türkiye ve İsrail’den değil Beyaz Saray’dan gelmesi dikkat çekici. Muhtemelen, iki ülke de Obama’nın elini güçlendirmeyi öncelediler. Daha sonra Ankara’dan açıklama geldi. Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerin tekrar güçlendirilmesine yönelik vurgu öne çıkıyordu.” Yani bu girişim ve gelişmeler İsrail-Türkiye ilişkilerini güçlendirmek ve AKP hükümetini İsrail’in suç ortağı haline getirmek için tertipleniyordu. Gerisi ise sadece şovdu.

İbrahim Karagül’ün PKK uzlaşması için de:

“Bölgesel güç haritasını değiştirecek, Türkiye’nin adeta yeniden kuruluşu anlamına gelebilecek, içinde bulunduğumuz coğrafyada bir tür enerji patlamasına yol açabilecek, Türkiye toplumunun onay verdiği bir barış süreci bu. Öcalan’ın açıklamasındaki cümlelerin hepimizi şok ettiğini, ‘inadına birleşme’ vurgusunun PKK’nın da ötesinde bölgesel düzeyde Kürtlerle ortaklık geleceğine vurgu yaptığını söylemeliyim.” Sözleri ise “Irak ve Suriye Kürdistan’ı, Güneydoğumuzu da kapsayacak şekilde kurulacak, ama bütün Kürdistan Türkiye’nin himayesinde olacak” palavrasının ve Siyonist Yahudi propagandasının nasıl bir havuçla tavşan beyinlerin uyuşturulduğunu gösteriyordu.

Hatta İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres 25 Mart 2013’te CNN Türk’te yayınlanan özel röportajında “Türkiye’nin Gazze’nin silahtan arındırılması konusunda garanti verdiğini” itiraf ediyor, böylece rahmetli Erbakan’ın “Bu AKP’liler İsrail’i durdurmak değil, Hizbullah’ın ve Filistin halkının silahlarını toplamak istiyor” şeklindeki tespit ve kerameti bir kere daha gerçekleşiyordu.

Bir vatandaşın fiyatı kaç liraydı?

İsrail Gazze’ye insani yardım taşıyan Mavi Marmara gemimizdeki insanlarımızı öyle kazayla veya hata ile öldürmemişti. Uluslararası sularda, Türkiye’ye savaş ilanı sayılacak kasıtlı bir küstahlıkla saldırıp vatandaşlarımızı katletmişti. Devletimizi hedef alan bu cinayetlerin bedeli öyle para ile ve “üzgünüz” laflarıyla geçiştirilemezdi. Milli haysiyetimiz ve devlet otoritemiz buna izin vermezdi. AKP iktidarının ve yandaş medyanın zafer edebiyatı, sadece bir züğürt tesellisiydi. Bu olay Elazığlı kabadayı fıkrasını hatıramıza getirmişti. Yolda giderken tanınmış iş adamlarından birisine istemeden omuz vuran kabadayı, hiç ummadığı ağır bir küfür ve yumrukla yere serilir. Hemen kalkıp silahına sarılınca, araya girilir ve karakola gidilir. İş adamını tanıyan komiser, baş göz işareti ile “git ve gelme, ben bunu biraz oyalayıp gönderirim” edasıyla: “Bu beye küfür ve yumruğun cezası 100 liradır, hemen bulup getir” diye seslenir. İşadamı gitmiş, ama yarım saat geçtiği halde dönmemiştir. Bunun üzerine yerinden kalkan kabadayı, uyuklamaya başlayan komiserin yüzüne okkalı bir küfür ve tokat indirir. “Delirdin mi be adam, ne yapıyorsun?” diyen komisere:

“Efendim benim acil bir işim var. Madem bir küfürle tokadın cezası 100 liradır, o adamın getireceği para artık sizin hakkınızdır!” deyip sıvışıverir. Şimdi Siyonist Lobilerin iki tane madalya verdikleri için tıynetini çok iyi bildikleri Sn. Başbakana karşı “al paranı kes sızlanmayı” şeklindeki küstah tavırları da buna benzemekteydi.

Eski komünist Aydınlıkçı, yeni liberalist AKP yanlısı Oral Çalışlar İsrail’in Özür tuzağının perde arkasını şöyle deşifre ediyordu:

“Bugün itibariyle Türkiye, Kürtlerle kalıcı bir barışa ve kardeşliğe adım atarken, İsrail’le de yeni ve olumlu bir sayfa açılıyor. Obama’nın İsrail’de olduğu bir zamanda gerçekleşen “özür telefonu” yeni stratejinin uluslararası bir ayağı olduğuna da işaret ediyor. “Şii yayı” üzerine birkaç defa bazı değerlendirmelerde bulundum. “Şii yayı”nın dışında kalan üç halk, şimdi yeni bir stratejinin kurucu oyuncuları olarak rol alıyorlar. Türkiye, Bağdat’taki Şii Maliki yönetimiyle geçen Irak seçimleri döneminde kapışmıştı. Suriye’deki Esed rejimiyle de ilişkilerin durumu belli. Bu ülkelerdeki Şii kimlikli yönetimlere destek veren İran, onlarla kader birliği ediyor. Lübnan’daki “Şii Hizbullah”ı da denkleme kattığımızda tablo tamamlanıyor. “Karşı oyuncular” kimler? İsrail, Kürtler ve Türkiye. Ankara, yakın bir tarihe kadar Kürtlerle, düne kadar da İsrail’le çatışma ve gerginlik içindeydi.”[2]

Oral Çalışlar bu sözleriyle İran’a ve Hizbullah’a karşı AKP’nin, Kürtlerin ve İsrail’in stratejik bir ortaklığa gittiğini açıkça itiraf ediyordu.

PKK İran ve Suriye’ye yerleşiyordu!

Ve zaten aynı süreçte PKK terör örgütü üyelerinin, sınır dışına çıkışta K. Irak’taki kamplarda yoğunluk olduğu için İran’daki Şehidan ve Suriye’deki Kobani, Kamışlı ve Afrin bölgelerindeki kamplara gidecekleri belirtiliyordu. Star’ın haberine göre: Abdullah Öcalan’ın çağırısı üzerine ülke dışına çıkacak olan silahlı PKK’lı grupların çekileceği ilk alanlar belirleniyordu. İstihbarat birimlerinin elde ettiği bilgilere göre, silahlı örgüt üyelerinin ilk çekileceği alanlar içinde İran topraklarındaki Şehidan kampı ile Suriye’nin Kobani, Kamışlı ve Afrin bölgeleri olacağı öğrenildi. Türkiye’den Kandil’e çekilmenin ise ‘yoğunluk’ nedeniyle mümkün olmayacağı belirtiliyordu.

PKK’lı öncüler Şehidan’a gidiyordu

Türkiye toprakları içerisinde bulunan örgüt elemanlarının günler öncesinden çekilmeye başladığı haber veriliyordu. İran’ın PKK’sı olarak PJAK kontrolünde bulunan Şehidan kampına ise ağırlıklı olarak üst düzey yöneticiler yerleştiriliyordu. Türkiye sınırına yakın olan Zap, Haftanin bölgelerinde bulunan kamplara Hakkâri ve Şırnak bölgesinde bulunan örgüt üyelerinin gideceği bildiriliyordu. Ancak kar kalınlığının yer yer 2 metreyi bulduğu bölgede halen çekilme olmadığı öğreniliyordu.

Yani başta ABD ve İsrail olmak üzere bütün dış güçler şimdi PKK’yı İran’ı karıştırmak ve Suriye Kürdistan’ı kurmak üzere sınır dışına çekiyor ve buna “tarihi barış” kılıfı geçirip AKP’yi parlatıyordu.

Bu arada ABD Dış Bakanı Yahudi John Kerry, İran’a yönelik bir saldırı öncesi, “hiçbir şekilde İran’a destek sağlamama ve hava sahasını kullandırmama” yönünde uyarmak üzere Irak’a gidiyordu. Bütün bu görüşmelerin Suriye’nin parçalanmasına bir hazırlık olduğunu sezen Suriye Muhalefet Lideri Muaz El Hatip sürpriz şekilde görevinden istifa ediyordu.

Muaz El Hatibin istifası nedenleri arasında, herhalde, muhaliflerce Şam’da bir camide patlatılan canlı bomba sonucu ölen 50 masum Müslüman arasında bulunan çağımızın en önemli âlimlerinden başta Fıkhussiyre, Kuran’da insan ve medeniyet gibi 60 eserin sahibi ve Kürt asıllı Ramazan El Buti’nin katledilmesi de bulunuyordu. Arap baharı safsatasıyla tezgâhlanan Siyonist oyunların farkında olan rahmetli El Buti, Suriye’deki kardeş katliamına taraf olmadığından Esad yanlısı olmakla suçlanıyordu.

İsrail Suriye’yi vurmaya başlıyordu!

İsrail ordusunun, Suriye sınırındaki Golan bölgesinde devriye gezen İsrail askeri araçlarına Esed güçlerince son 24 saatte iki kez ateş açılması bahanesiyle, Suriye topraklarındaki bir askeri mevziyi hedef aldığı bildiriliyordu. İsrail’in, Golan’daki gerilimin daha da artabileceği ihtimalini göz önünde bulundurarak, bölgeye takviye birlikler gönderdiği kaydediliyordu. İsrail Savunma Bakanı Moşe Yaalon, sınırdaki gerilimden Suriye rejimini sorumlu tutarak, İsrail’in Suriye’den kaynaklanacak sınır ihlallerine derhal karşılık vereceği uyarısında bulunuyordu. İsrailli askeri yetkililer, basına yaptıkları açıklamada, Suriye sınırından açılan ateşin “askerleri öldürmeyi hedeflediğinin anlaşılması” üzerine bu mevzinin vurulduğunu belirtiyordu. Yani İsrail’in Suriye’ye müdahalesi fiilen başlıyordu.

Nusayriler de Esed’i terk ediyordu!

Bu arada ilginç bir gelişme daha yaşanıyor, İsrail’in ve tabi tüm batılı güçlerin Suriye’deki doğal müttefiki sayılan ve yıllarca Suriye’deki Müslümanlara kan kusturan NUSAYRİ’ler de, rejimin yıkılacağını sezip, Esed’i terk ediyor ve Mısır’da toplanan Nusayri liderler, Suriye muhalefetine destek çağrısı yapıyordu.

Obama’nın İsrail’e yaptığı “Siyonist terörizmine destek” ziyaretinde üç konuda ittifak pekiştirilmişti:

1- İsrail’in güvenliği ABD için her şeyden önemliydi

2- İran’a karşı ortak tehditkâr tavır sürdürülecekti

3- Suriye’ye müdahale için kimyasal silah yalanı piyasaya sürülecekti!

Kudüs’te bir araya gelen ABD Başkanı Obama ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, görüşmelerinin ardından ortak basın toplantısı düzenlemişti. İsrail ile ABD arasındaki ilişkilerin önemine işaret eden Netanyahu, ‘’İsrail’in, Amerika’dan daha iyi bir dostu olmadığını’’ söylemişti. Bu görüşmenin Netanyahu’yla 10. buluşması olduğuna, kendisiyle şimdiye kadar temasta bulunduğu bütün liderlerden daha fazla vakit ayırdığına dikkati çeken Obama ise, ‘’Liderler olarak en önemli sorumluluğumuz ABD ve İsrail halklarının güvenliğidir. Bu, bir numaralı işimizdir” demişti. Asıl önceliklerinin İsrail’in güvenliğini sağlamak olduğunu dile getiren Obama, “ABD’nin İsrail devletinin güvenliğine olan bağlılığı önemli bir görevdi. İsrail’in güvenliği tartışılamaz bir meseledir. İki ülke arasında askeri ve istihbarat alanında yaşanan yoğun işbirliği devam edecektir. ABD tarafından desteklenen ‘’Demir Kubbe’’ füze savunma sistemlerinin de finanse edilmesi sürecektir. İsrail’in nitelikli askeri yapısını muhafaza etmesi için destek sağlamaya devam edilecek ve İsrail kendisini tehditlere karşı kendi kaynaklarıyla savunabilir konuma getirilecektir”

Suriye için de bahane kimyasal silah yalanıydı!

Obama, Irak’ta yapıldığı gibi Suriye’de de kimyasal silah kullanıldığı iddialarını bahane edeceklerini göstermiştir. Obama, “Gerçekleri tespit ettiğimizde, kimyasal silahlar oyunun gidişatını değiştirir” diyerek Suriye rejiminin kimyasal silahla saldırı düzenleme kapasitesine sahip olduğunun bilindiğini iddia etmiştir. “Potansiyel yıkım ve toplu ölümlere neden olan silahlar görmeye başladığınızda ve cin lambadan bir kere çıktığında, Suriye’de şimdiye kadar gördüğümüzden daha korkunç sahnelere tanık olabiliriz demektir. Bu bilgi ışığında uluslararası toplumun harekete geçmesi gerekir” değerlendirmesi herkesin hatırına Irak vahşetini getirmişti.

İsrail’in yeni hedef tahtası Suriye oluyordu

Terörist İsrail İstihbarat ve Stratejik İlişkiler Bakanı Yuval Steinitz, Suriye’de kimyasal silahların kullanıldığını ileri sürmekteydi. Ordu radyosuna konuşan Steinitz, Suriye’de son dönemde hükümet ya da muhalifler tarafından kimyasal silahlar kullanıldığının “görünüşe bakılırsa açık” olduğunu iddia ederken, bu sonuca nasıl varıldığına ilişkin bir bilgi vermemişti. Steinitz, bu konunun, ülkeyi ziyaret edecek ABD Başkanı Barack Obama ile yapılacak görüşmelerin ana gündem maddelerinden biri olacağını da kaydetmişti. Beyaz Saray sözcüsü Jay Carney dün Suriye’de her iki tarafın kimyasal silah kullandığına ilişkin iddiaları ‘dikkatle incelediklerini’ belirtirken, Esad rejiminin “Suriyeli muhaliflerin kimyasal silah kullandığı iddiasını destekleyecek kanıt olmadığını” söylemişti. Rusya Dışişleri Bakanlığı ise Suriyeli muhaliflerin, Halep’te tanımlanamayan bir kimyasal içeren cephaneyi havaya uçurduğu, saldırının, Suriye’de iki yıldır süregelen krizde “çok tehlikeli” bir gelişmeyi temsil ettiğini öne sürmüşlerdi.

Yine İran’a gözdağı verildi

Obama’nın, İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ile yaptığı görüşmenin ardından düzenlenen basın toplantısında, nükleer programı nedeniyle İran’a sert mesajlar gönderilmişti. İran’a yönelik yaptırımların yetersiz olduğunu ve yaptırımların askeri tehdit ile desteklenmesi gerektiğini ifade eden Netanyahu, “Güvenliğimiz söz konusu olduğunda en iyi dostumuz istese bile kenara çekilemeyiz” diyerek niyetini belli etmiştir.

Obama ise: “İran’daki durumun en kalıcı çözümü, bu ülkenin sonunda nükleer silah edinmeye değmeyeceğini anlayacak noktaya ulaşması” tehditleriyle İsrail’in sadık bir uşağı olduğunu göstermişti.

Şimdi, izan ve insafla düşünüp karar verelim; Böyle bir Siyonist Netanyahu Yahudisinin ve İsrail’e hizmeti şeref sayan Obama kâfirinin, beraber oturup ta, Türkiye’nin yararına olacak kararlar alması beklenebilir miydi? Sn. Recep T. Erdoğan’ı ve yandaşlarını rahatlatacak bu “özür tazminat” jestinin arkasında çok daha sinsi ve tehlikeli hesaplar yattığını düşünmek gerekmez miydi? “Şeytanın şakirtlerinden şerden başka bir şey beklenmez” deyip uyarmamız, bazılarının niye bu denli zoruna gitmekteydi?

Medya ve medyumlar MOSSAD’ın emrinde çalışıyordu!

Reagan gibi gelecekten haber veren Yahudi Ovadia Yosef, Barak Hüseyin Obama’nın günlerinde, yani önümüzdeki dört yıl içinde beklenen Mesih’in zuhur edeceğini söylemişti. Birinci döneminde İsrail’e uğramayan Obama’nın ikinci dönemine İsrail’den başlaması Yahudileri coşturup mest etmişti. Ovadia Yosef, Maariv gazetesine yaptığı değerlendirmede günümüzde kral kalmadığını ama herkesin saygısını hak eden Obama’nın bir nevi kutsal kral gibi Kral Davut’a en yakın kimlik olduğunu ileri sürmekteydi. Ona göre, önemli olan İsrail’i desteklemektir. Gerisi teferruattır. Kim İsrail’i destekliyorsa o yeni Davut olmaya namzettir. Yosef istediği devlete savaş açmak gücüne sahip olduğundan dolayı Obama’nın Davut’un makamında olduğunu belirtmişti. Hep turfa (şer’i usullere uymayan) yemekten usanmış olan Obama’yı akşam yemeğinde kendi elleriyle besleyeceğini ve ona koşer (helal gıda) ikram edeceğini söylemiş ve bütün taraftarlarından da Kral Obama/Davut’a dua etmelerini istemişti.[3]

Medyadan ve halkımızdan gizlenen haberlere göre, Obama Yahudi ve Müslümanların kutsal mekânlarına uğramamış fakat İsrail Müzesi, Holokost Anıtı, Siyonizmin kurucusu Theodor Herzl’in ve suikast sonucu öldürülen eski İsrail Başbakanı İzak Rabin’in kabrini ziyaret etmişti. Siyasi Siyonizmin banisi ve Sultan Abdülhamit’i tahttan indiren Yahudi Theodor Herzl’in ziyareti birçok yönüyle başta Türkiye olmak üzere, İslam dünyasına yönelik önemli mesajlar içermektedir ve ABD’nin İsrail’in gönüllü ve daimi hizmetçisi olduğunu göstermektedir. Filistinlilere karşı başvurduğu yöntemler itibarıyla kendisine “kemik kıran” lakabı takılan ve “Demir Yumruk” politikalarıyla da ön plana çıkan Rabin’in kabrinin ziyareti, Obama’nın ayarını ve amacını yansıtan bir girişimdir.

ABD-İsrail-Yunanistan ortak tatbikat yapıyordu!

Bu arada ABD, İsrail ve Yunanistan ortak tatbikatı Akdeniz’de yapılmıştı. Tatbikatın arama kurtarma, tıbbi tahliye ve denizdeki acil durumlara hızla yanıt verme alanlarını kapsadığı açıklanmıştı. Tatbikat “Noble Diana” adıyla 2001 Nisan ayından beri uygulanmaktaydı. 2011’den önce 10 yıl boyunca Yunanistan yerine Türkiye’nin yer aldığı tatbikat, “Reliant Mermaid” (güvenli denizkızı) adıyla yeniden planlanmıştı. İsrail komandolarının Gazze’ye yardım amacıyla yola çıkan Mavi Marmara adlı gemide bulunan 9 Türk vatandaşını katletmesi üzerine Türkiye tatbikattan çekilmiş bunun üzerine ABD-İsrail ikilisine ertesi yıl Yunanistan katılmıştı. Yunanistan ayrıca 2012 yılında İsrail’le savunma işbirliği anlaşması imzalamıştı.

Patriot görevlisi Haçlılar, Türk Subaylarının yolunu kesiyordu. Siyasi irade sessiz, asker tepkili, halk endişeli bekliyordu! Mütareke basını, askerin Patriot tavrından neden rahatsız oluyordu?

Adana ve Gaziantep’in yanı sıra sadece 70 km. hava menziline sahip olduğu halde sınırdan 300 km. içerideki Kahramanmaraş’a konuşlanan patriot füze sistemlerinde görevli Alman askerleri ile Türk askerleri arasında yaşanan gerilimin yankıları sürüyordu.

Gaziantep 5’inci Zırhlı Tugay Komutanı Tuğgeneral Kahraman Güneş’in, Alman askeri Çavuş R.’yi itip, görevi olmadığı halde yolu kapatıp barikat kuran Alman yarbayı dövmesine Alman Bild gazetesinden daha çok, bazı sözde Türk basınının üzülmesi mütareke dönemi basınını hatırlatmıştı. “Türk generale şok suçlama!” şeklinde verilen haberlerde, Türk askerinin patriot füze sistemlerinde görevli NATO askerlerine karşı gösterdiği tavırdan duyulan rahatsızlık açık bir şekilde ortaya çıkmıştı. Türkiye’deki gelişmelere Alman Bild gazetesininin ağzıyla yaklaşılan haberlere göre, Alman Savunma Bakanı Thomas de Maiziere’nin Patriot birliğini ziyaret ettiği 23 Şubat’ta gerginlik yaşanmıştı. Türk kaymakama tokat atan, PKK’ya açık destek verdikleri saptanan Çekiç Güç askerinden, çuval skandalına, İncirlik’te kirli ayaklarıyla camiye girmelerinden, Patriot askerlerinin tavrına kadar, NATO askerinin işgalci sicili oldukça kabarıktı. Ama yandaş medyanın Haçlıların hatırına TSK’ya sataşmaları daha da aşağılıktı.

Oysa yine Almanya’nın haftalık haber dergisi Der Spigel ise, çıkan kavgaya Kahramanmaraş’taki Alman askerlerinin hatalı tavrının neden olduğunu yazmıştı. Habere göre, Alman ordusunun Hareket Dairesi, Alman Savunma Bakanlığı’na yazdığı raporda, “Alman askerlerinin orada bir işi ve yolu kesmeye yetkisi yoktu. Türk tarafının tepkisi anlaşılabilir. Çünkü onlar haklı” yorumu yapılmıştı.

Türkiye’deki işgal askerlerinin sicili kabarık!

Bilindiği gibi Türkiye’deki NATO üsleri, İncirlik ve daha önce Çekiç Güç’ün Türkiye’deki “tepeden bakan, işgalci tavırlarına” karşı da Türk halkı ve özellikle asker içinden milli tepkiler gelmişti. Çoğunlukla siyasi iktidarlar ve basın ise hep alttan alan, olayı geçiştiren adeta kendi insanımızın onurlu tavrını suçlayan bir tutum takınmıştı. Özal döneminde, Çekiç Güç’te görevli bir askerin, Türk kaymakamına tokat atması milli gururumuzu incitmiş, ancak medya olayı geçiştirmişti. Kuzey Irak’taki Türk Birliği’nde görevli subayların başına, Irak’taki işgalci Amerikan askerlerince çuval geçirilmesi de emperyalist tavrın yansımasıydı. İncirlik’te yaşanan olayların ise haddi hesabı yok. En son skandal ise geçtiğimiz yılbaşında, necis ayaklarıyla camiye girip, Kur’an-ı Kerim’e el uzatma cüretinde bulunmaları da günlerce milletimizin tepkisine neden olmuştu. Şimdi bir Türk generalin, Türk topraklarına tartışmalı bir şekilde konuşlanan patriot NATO askerini dövmesi ise “Türk medyasının ağırına gitmiş” görünüyor. Türk halkının, yönetimden şahsiyetli bir dış politika, medyadan ise milli bir duruş özlemi ise hep öteleniyor…[4]

NATO pusuda bekliyordu!

NATO Avrupa Müttefik Kuvvetleri Yüksek Komutanı Oramiral James Stavridis, NATO’nun Suriye’de olası bir askeri müdahale için ihtimal planlamaları yaptıklarını ve Libya’da olduğu gibi bir angajmana girmeleri yönünde talep gelmesi halinde buna hazır olduklarını söylemişti. NATO’dan Suriye’ye askeri müdahale konusunda 2 kritik açıklama gelmişti. Cumhuriyetçi Senatör John McCain’in, ”NATO, Suriye’de olası durumlara dair bir askeri planlama yapıyor mu?” sorusu üzerine Stavridis, ”Evet. Geniş yelpazede operasyonel seçenekleri değerlendiriyoruz ve Libya’da olduğu gibi talep gelmesi durumunda angajmana girmeye hazırız” demişti. Stavridis, Suriye’de yaşanan çıkmazı kırabilecek şekilde muhalefete yardım sağlama seçeneğinin NATO üyeleri tarafından aktif şekilde incelendiğini belirterek, NATO’nun Suriye’de askeri bir rol üstlenmesi için İttifak’ın 28 üyesi arasında mutabakat ve BM Güvenlik Konseyi kararına ihtiyaç olduğunu kaydetmişti.

“Patriotlar Suriye uçaklarını düşürebilir”

Senatör McCain’in bir sorusu üzerine Stavridis, Türkiye’ye yerleştirilen Patriotların Suriye uçaklarını düşürecek şekilde konumlandırılabileceğini ve bunun bölgede uçan pilotlar için güçlü bir caydırıcı olabileceğini söylemişti. Oysa Patriotların menzili buna müsait değildi ve bunlar Türkiye’ye karşı kullanılmak üzere yerleştirilmişti.

Bu ABD’nin Irak’a sadece kan ve gözyaşı getirdiği nasıl unutuluyordu?

Kimyasal silah olduğu yalanıyla Irak’ı 10 yıl önce işgal eden ABD bölgede sadece kan ve gözyaşı bırakmıştı. İşgalci ABD askerlerini başkent Bağdat’ta sevinç gösteriyle karşılayanlar, bugün Saddam Hüseyin rejimini bile mumla arar durumdaydı. Hakların ve halkların düşmanı ABD, petrol için girdiği Irak’tan ardından terör bırakarak çıkmıştı. İşgalin 10’uncu yılında Iraklıların ortak düşüncesi ABD’nin ülkeye girmekle hiçbir fayda sağlamadığı yolundaydı. Irak’ın işgal edildiği 20 Mart 2003’ten bu yana kan ve gözyaşının aktığını dile getiren Iraklılar, işgalci ABD ve müttefiklerinin ülkelerini sadece petrol için işgal ettiğini şimdi daha iyi idrak ettiklerini yeni anlamışlardı. Irak hükümetinin Kürt milletvekili Mahmut Osman, ABD’nin ülkesini işgal etmekle sadece Saddam’ın gitmesine vesile olduğunu, bunun dışında kendilerine hiçbir fayda sağlayamadıklarını, hatta işgalin bölgede sadece İran’ın işine yaradığını, çünkü Saddam’ın kurduğu rejim başka türlü yıkılamazdı. Şimdi Irak’ta İran’ın etkisi giderek artmaktaydı” ifadesini kullanmıştı. Saddam’ın düşmesinin Kürt bölgesi için olumlu neticeler doğurduğunu ifade eden Mahmut Osman, “ABD, Kürt bölgesine doğrudan müdahil olamadı. Çünkü Kürtler müdahaleye gerek duymadan bölgeyi yönetebiliyorlardı. Kürtler, o dönemde ABD’den yardım aldılar” açıklamasını yapmıştı. Öte yandan ABD ile Batılı müttefiklerinin Irak işgalinin 10. yıldönümü Japonya’da tartışmalara yol açmıştı. Tokyo’nun Washington’a verdiği destek tekrar sorgulanmaya başlamıştı. Japonya’nın önde gelen Asahi gazetesi, “Japonya, Irak savaşına verdiği desteği araştırmalı” çağrı yapmıştı. Asahi gazetesinin editöryal köşesinden hükümete: “Irak savaşı 10 yıl önce başladı. ABD, Irak’ın kitle imha silahlarına sahip olduğunu savunarak bu savaşı kışkırttı. Oysa bu silahlar hiçbir zaman bulunamadı” sorularının yanıtlanmasını istemesi anlamlıydı.

 
 


[1] internet haber-Flash-24.03.2013

[2] 24.03.2013, Taraf, İsrail, Kürtler ve Türkiye

[3] Milli Gazete, Mustafa Özcan

[4] Milli Gazete, Ahmet Yavuz

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Yorumu Takip Et
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
Ahmet AKGÜL

Ahmet AKGÜL

AHMET AKGÜL KİMDİR?

 

Araştırmacı-Yazar, Düşünür ve Siyaset Bilimci olarak tanınan Ahmet Akgül, Milli Görüş çizgisinde önemli bir fikir adamıdır. Olaylara insan eksenli ve İslam endeksli yaklaşmaktadır.

2004 Ocak ayında, arkadaşlarıyla birlikte İstanbul’da aylık olarak yayınlanan “Milli Çözüm” Dergisini çıkarmaya başlamıştır.

Uzun süreli, ciddi ve çileli bir mücadele dönemi yaşamış ve bu duyarlı, tutarlı ve kararlı tavrını hiç bırakmamıştır. Bu yüzden pek çok sıkıntı ve saldırılara uğramış, defalarca mahkeme açılıp tutuklanmış ve hapis yatmıştır.

İnancımız ve ihtiyacımız olan evrensel hukuk kurallarının; bütün insanlığın ortak değeri ve hayat düzeni haline getirilmesi, “Demokrasi, Laiklik ve özgürlükler” gibi çağdaş kurum ve kavramların; ilmi ve insani temellere göre yeniden şekillenmesi… Ve Türkiye’nin yeni bir barış ve bereket medeniyetine öncülük etmesi konularında yoğunlaşmıştır.

Üstadımızın, başta “İnsanın Yozlaşması”, ardından “Adil Düzen ve Yeni Bir Dünya” ve yine “Barış ve Bereket Nizamı “İslam Davası” ve YozlaştırılanCihad Kavramı” gibi birçok kitapları İngilizceye çevrilip merkezi Londra’daki Cagaloglu Yayıncılık organizesiyle; Amazon ve Bornes&Noble (bn.com) gibi dünya genelinde dağıtım yapan yüzlerce online sitesinde ve dijital (e-kitap) sayesinde 120 kadar ülkede yayınlanıp okunmaktadır. Ayrıca Üstadımızın “Yüce Kur’an’ın Manası ve Mesajı” başlıklı Meal-i Kerim yorumları İngilizce ve Rusça tercümeleri ile “Adil Düzen ve Yeni Bir Dünya” kitaplarının Rusça, Arapça, Çince, Japonca ve İspanyolca tercümeleri tamamlanıp basılmış olup; Almanca, Fransızca, Kırgızca ve Farsça tercümelerinde de sona yaklaşılmıştır.

Milli siyaset ve sorumluluk düşüncesini farklı bir boyutta ele alan ve yorumlayan Hocamız; yaklaşık 40 yıldır Türkiye’mizin her yerinde, Avrupa’da ve İslam ülkelerinde, önemli seminer ve konferanslara katılmaktadır.

Mili Görüş’e çöreklenmiş bazı şaibeli kişilerin gizli niyet ve tertiplerini haber vermesi, uzun vadeli hedefler ve stratejik tavizler sonucu Parti’ye girdiklerini sezmesi ve söylemesi nedeniyle, Ahmet Akgül’ün teşkilatlarda ve Milli Görüşçü kuruluşlarda hizmet vermesi engellenmeye çalışılmış; Erbakan Hoca ise, kendisinin daha bağımsız davranabilmesi ve nifak çarkı içinde körletilip kirletilmemesi için bu girişimlere karşı çıkmamış, ama kendisini uzaktan destekleyip yönlendirmekten de geri durmamıştır. Erbakan’ın “Adil Düzen” projeleri, AKP’nin siyasi hileleri ve karanlık ilişkileri, Fetullahçı Cemaatin gizli mahiyeti konularında sayılı uzmanlardandır.

1949 Elazığ doğumlu olan, çeşitli konularda yayınlanmış ve hazırlanmış 105 (yüz beş) eseri bulunan yazarımız, evli ve beş çocuk babasıdır.

 

Hocamız’ın Başlıca Kitapları:

● Yüce Kur’an’ın Manası ve Mesajı (Türkçe Meal-i Kerim. Abdullah Akgül Yayına Hazırladı.) (İngilizce ve Rusçaya çevrildi.)

Milli Sorunlarımız ve Sorumluluklarımız (2 Cilt)

Dünyanın Değişimi ve Erbakan Devrimi

Refah-Yol’la Rantiyenin Savaşı

Cemaatin Cılkı, Erdoğan’ın Çarkı, Erbakan’ın Farkı

Türkiye Kuşatılırken, Kuklaların Kapışması

Adil Düzen ve Yeni Bir Dünya (İngilizce, Rusça, Çince, Japonca, Arapça ve İspanyolcaya çevrildi.)

Bizim Atatürk

Küresel Fesatçılık ve Fetullahçılık

Dış Politika Yazıları (I) BOP’un Temel Taşları (1988-1998)

Dış Politika Yazıları (II) Tarihin En Talihsiz Yılları (2002-2015) 

Siyaset ve Strateji Bilgeliği

Osmanlı Sistemi ve Abdülhamit Siyaseti

İslam Davası ve Cihad Kavramı (İngilizceye çevrildi.)

● “İnsan”ın Yozlaşması (İngilizce ve Rusçaya çevrildi.)

Ah-u Figan’ım (Şiir)

Başörtüsü İnkârı ve İstismarı

İslamcı Münafıklar

Milli Şuur ve Ordu

20 Yıl Öncesinden; AKP Gerçeği ve Akıbeti

Bilge(!) Erdoğan’dan, İlkeli(!) Numan’a AKP Tezgâhı

Cezaevinde Yazdıklarım

Siyonizm-Deccalizm Ortaklığı

Devrim Simsarları ve Din İstismarcıları

Dilin Düğümü Çözüldü (Şiir)

Din Dengedir İslam İlericiliktir

Din – Devlet ve Demokrasi

Ergenekon Senaryosu “At Değiştirme” Operasyonu muydu?

(Kadiri - Haydari Tarikatı) Gönül Seması ve Tasavvuf Kapısı

Medeniyet Mücadelesi ve Mehdiyet Müjdesi

● Teşkilatçılık (İletişim ve İşbirliği Sanatı) Mesaj ve Metod

Milli Görüş’ün Marazlıları

● Hak Davanın Hokkabazları

ABD’li Siyonistlerin, AKP’li Piyonistleri

İsrail’in Şımarması ve Armageddon Savaşı

BDP’nin Özerklik Kalkışması

Bir Devrim Yaşanıyordu!

Dünya Dönüşüme Hazırlanıyordu

Hidayet Kıvılcımı ve Hikmet Kılıcı (Şiir)

Katı Ulusalcıların ve Ilımlı İslamcıların Din ve Devlet Tahribatı

Osmanlı’dan Cumhuriyete Kripto Yahudiler ve Pakraduniler

Yüz Kur'ani Kavram ve Yorumları

Konularına Göre: Kur’an-ı Kerim Fihristi

Siyaset Şehveti ve AKP’nin Şerbeti (Yayına Hazırlayan: Ufuk Efe)

AKP’nin Akreplikleri (Yayına Hazırlayan: Ufuk Efe)

Terör-Masonluk ve Mafia Medeniyeti

Cumhuriyet Türkiye’sinde Nifak Hareketleri

Ruhlar-Sırlar ve Uzaydaki Yaratıklar

Sabah Yakın Değil miydi?

Tarikatların Hizmet Sahası ve Islahı

Tuz Kokarsa…

Gaflet miydi, Hıyanet miydi?

Tahribat Ortakları: AKP’nin Arkası, MHP’nin Markası

Türkiye Tarihi Dönemeçteydi!

Yakın Tarihimizde Yüceler ve Cüceler (2 Cilt)

Zafer Muştuları ve Fetih Hazırlıkları

Erbakan’dan İntikam Alanlar

Suriye’de Yaklaşan Hilal-Haç Kapışması

Başkanlık Diktatoryası

15 Temmuz Hıyanetinin Gizemi: Bir Darbe Analizi ve Sistem Krizi

Pazarlık Partisi ve Palavra İktidarı

Kemalizm-Tayyibizm Uyarlaması

Başka Çare Kalmamıştı

İslam’dan Uzaklaştıkça, İnsanlıktan Çıkılması

Dert Söyletir Aşk İnletir (Şiir)

● Hainleri Haşlama, Zalimleri Taşlama (Şiir)

● İstanbul Sözleşmesi ve Ailenin Çözülmesi

Türkiye'nin Erdoğan'la Sınavı ve Ukrayna Savaşı

● Hamas, Şeytanı Şaşırtmıştı ve Dünyayı Uyandırmıştı

 

Üstadımızın hazırladığı; İlköğretimden, Üniversiteye kadar öğrencilerimize inanç ve ahlâk esaslarını ve Milli-İnsani sorumluluklarını öğretecek Ders Kitapları:

● İlkokul 4-5: Çocuklar Sizin İçin Yaratılış Harikaları ve Din Ahlâkı

● Ortaokul-1: İslam; Doğal Hayat ve Güzel Ahlâktır

● Ortaokul-2: Allah'a İman ve Ahlâk Kuralları

● Ortaokul-3: Bilimin Işığında Allah’ın Varlık Kanıtları ve İslam Ahlâkı

● Lise-1: Yaratılışın Bilimsel Kanıtları

● Lise-2: İslam'ın Aydınlığı ve İmtihanın Şartları

● Lise-3: Müslüman; Güzel Ahlâk ve Sorumluluk Taşıyandır

● Lise-4: "Gençliğin Ahlâki Sorunlarına Milli Çözüm Programı"

● Üniversite-1: Yaratılış Sırları ve İslam’ın Esasları

● Üniversite-2: Allah'ın Varlığı ve İmtihanın Sırrı

● Üniversite-3: Olgun Müslümanın Hayatı ve İslam’ın Amacı

 

Üstadımızın Kitaplarından Derlenen Yeni Kitaplar:

Ahmet Akgül’e Göre; Laiklik, Demokrasi ve Cumhuriyet Kavramları

(Hazırlayan: Nevzat Gündüz)

Üstat Ahmet Akgül’ün; Milliyetçilik Anlayışı

(Hazırlayan: Orhan Atay)

Ahmet Akgül’ün; Alevilik, Bektaşilik ve Şiilik Yaklaşımı

(Hazırlayan: Veysel Uzun)

Üstat Ahmet Akgül’e Göre; Kemalizm’le Atatürkçülük Farkı

(Hazırlayan: Ufuk Efe)

Ahmet Akgül’e Göre; Ülke Sorunları ve Çözüm Yolları

(Hazırlayan: Okan Ekinci)

Ahmet Akgül’e Göre; Genel Ahlâk Esasları ve Temel İnsan Haklarına Saygı

(Hazırlayan: Fatma Betül Erişkin)

Üstat Ahmet Akgül’ün; Siyonizm Saptamaları

(Hazırlayan: Ali Çağıl)

Ahmet Akgül’e Göre; Yaratılış Sırları ve İman Unsurları

(Hazırlayan: Halil Yaman)

Ahmet Akgül’e Göre; Din İstismarcıları ve Devrim Simsarları

(Hazırlayan: Akın Cengiz)

Üstat Ahmet Akgül’e Göre; Tarikat Yozlaşması ve Tasavvuf İhtiyacı

(Hazırlayan: Abdussamet Çağıl)

Üstat Ahmet Akgül’ün; Adil Medeniyet Programları

(Hazırlayan: Osman Nuri Çelik)

Ahmet Akgül’ün; Tarih Yorumları – 2 Cilt

(Hazırlayan: Kâzım Gülfidan-Halil Altuntaş)

Üstat Ahmet Akgül’ün; İlginç Anıları ve Rüyaları

(Hazırlayan: Ramazan Yücel)

Ahmet Akgül’ün; İçtihad Perspektifi ve Orijinal Projeleri

(Hazırlayan: Abdullah Akgül)

Ahmet Akgül’ün; Hikmet Uyarıları ve Veciz Uyarlamaları

(Hazırlayan: Neslihan Bayraktar)

Üstat Ahmet Akgül Hocamızın; Tenkit (ve Tebrik) Yazıları – 2 Cilt

(Hazırlayan: Mus’ab Eryıldız-İsmail Erkut)

Ahmet Akgül’den; Siyaset ve Strateji Kuralları

(Hazırlayan: Necati Akgül-Ali Mert)

Ahmet Akgül’e Göre; Yönetme ve Liderlik Sanatı

(Hazırlayan: Yakup Gözübüyük)

Ahmet Akgül’ün Saptamalarıyla; Erbakan ve İnsanlık Davası

(Hazırlayan: Ahmet Cömert)

Ahmet Akgül’e Göre; Erdoğan ve Takımının Ayarı ve Tahribatları – 3 Cilt

(Hazırlayan: Nail Kızılkan-Sezai Kurt-Mehmet Sıtmapınar)

Ahmet Akgül’e Göre; Fetullah Gülen’in Perde Arkası

(Hazırlayan: Mehmet Akif Avcı)

Ahmet Akgül’ün Gözüyle; Farklı Kesimlerden İnsan Manzaraları – 2 Cilt

(Hazırlayan: Osman Eraydın)

Ahmet Akgül Üstadımızdan; Erbakan Hoca’ya Yönelik İthamlara Yanıtlar

(Hazırlayan: Necmettin Musa Bişkin)

Ahmet Akgül'den Kahramanlık Şiirleri (Hazırlayan: İsmet Sezgin)

Ahmet Akgül’den; Seçme Şiirler (Hazırlayan: Ömer Çağıl)

Ahmet Akgül'den Şiirler Harmanı (Hazırlayan: Orhan Yılan)

Ahmet Akgül'den Edep-İstikamet-Hikmet ve Hakikati Öğreten Şiirler

(Hazırlayan: Yalçın Gözübüyük-Erdem Kaya)

 

Hocamızın Önsözünü Yazdığı Milli Çözüm Yayınları:

Üstad Ahmet Akgül’ün Özgeçmişi ve Öğretileri

(Yakup Gözübüyük)

● Haykırış (Şiir - Ali Çağıl)

AKP Yönetimi ve Tahribat Yöntemi Sistem Tahlili ve Siyaset Tenkidi

(Nevzat Gündüz)

● Sözün Çözüme Dönüşmesi (Siyasi Fıkralar - Osman Eraydın)

● Ayar Aynası ve Nokta Atışı (Sosyal ve Siyasi Fıkralar - Erdoğan Bişkin)

Milli Çözüm Ekibinden: İlginç Rüyalar ve Manevi Uyarılar – 2 Cilt

(Hazırlayanlar: Fatma Betül Erişkin – Nail Kızılkan – Neslihan Bayraktar)

 

 

INTRODUCTION OF USTADH AHMET AKGÜL

 

Before the ADİL DÜZEN (JUST ORDER) conference at the Kyrgyzstan Arabayev University, which we were attended, an academician had introduced Ustadh Ahmet Akgül in the following way:

Ahmet Akgül is an outstanding scholar and thinker in Türkiye who amalgamate ideas of; Islamic principles and human needs, Atatürk's thoughts on change, Positive Nationalism, and social balance. He has written around 100 books, some in three volumes, all original and unique works. Ten of these books have been translated into English, Russian, Japanese, Persian, French and Arabic. He is considered the most distinguished disciple and follower of Türkiye's legendary Prime Minister Prof. Dr. Necmettin Erbakan. For about 40 years, he has participated in scientific conferences throughout Türkiye, Europe, and the Islamic world. He is a man of wisdom and a visionary who has sensed and explained significant developments in Türkiye, the region, and the world decades in advance, facing many difficulties and attacks, yet always proving to be right in the end. He is the editor in chief of the MİLLİ ÇÖZÜM MAGAZINE (A strategic magazine published in Türkiye) which closely followed by Türkiye's military and civilian senior bureaucrats, university professors, prominent writers and commentators, and state officials. Our Ustadh advocates for original ADİL DÜZEN (Just Order) programs based on reason, science, history, conscience, and the Quran, incorporating the beneficial aspects of capitalist, socialist, and liberalist systems while discarding their harmful elements. He is 74 years old and has five children. He leads a modest life, far from luxury and comfort, never accepting royalties for any of his books, magazines, articles or conferences with all expenses covered by about 40 voluntary and dedicated friends of the cause and for the sake of Allah. He maintains that it is forbidden to preach religion and knowledge for money, position, and personal gain, thus owing no favors to any group or power. Besides his nearly 105 books, our Ustadh has also prepared RELIGION and ETHICS textbooks suitable for scientific truths and the essence of Islam without adhering to any sects, for Primary School (grades 4-5), Secondary School (grades 1-2-3), High School (grades 1-2-3-4), and University (grades 1-2-3), topics often overlooked even by political parties and governments.

During our so special conversations, as his sincere students and followers, we asked him: 'How did you prepare these (over 100) books? How did you manage your time?' Our Ustadh Ahmet Akgül answered us in a way that would be an example and encouragement for us:

"1- Except for serious illness and major difficulties, for almost 60 years, I have never put off today's work until tomorrow, and even beyond that, I never attempted to delay the morning's work to the afternoon or the afternoon's to the evening. Because it was necessary not to waste my limited lifetime capital on idle pursuits, which the Quran warns against as 'LAĞVİYAT' (futile activities).

2- I never hesitated to listen to and learn from anyone who had knowledge and experience in a subject, even if they were much younger than me... or just an ordinary and simple person, because the biggest obstacle to learning and acquiring knowledge is pride and arrogance.

3- I have tried to read and understand every piece of writing and book by people, whether local or foreign, left-wing or right-wing, known or unknown to me, loved or disliked by me.

4- From these or from what I heard on TV programs and in conferences, I took notes of the information that I learned and found important, and never hesitated to write and convey them, mentioning their sources.

5- Without getting stuck on the whimsical desires and objections of my closest ones, my fellow companions, my Political Party members, those in active and competent positions... Or considering the account and favor of my personal comfort and interests, I never hid the TRUTHS that my mind and conscience found beneficial and right, nor did I wrap them in various covers to make them difficult to understand.

6- I strived to help all people whom I met on any occasion, whom I had enough closeness to drink a tea or share a traveling on a plane for an hour, to gain and enhance their moral and conscientious awareness and honor, and especially their eternal and spiritual peace. In other words, my aim was not to benefit from their position, resources and compliments, but to be beneficial to them.

7- Perhaps as a fruit and grace of these sincere goals and effortsAnd certainly, as a grace and blessing of Almighty God (Allah), thankfully, it became easy for us to read an average 700-page book in an hour or two, to read quickly, and to produce intended 10-page notes of congratulations and criticism about that book."

 

 

رسالة تعريفية لمعلمنا أحمد أكجول

قبل مؤتمر النظام العادل في جامعة قيرغيزستان أراباييف، والذي حضرناه، قدم أحد المحاضرين أستاذنا أحمد أكجول على النحو التالي: أحمد أكجول موجود في تركيا؛ إنه عالم ومثقف نادر جدًا يجمع بين المبادئ الإسلامية والمتطلبات الإنسانية، وفكر أتاتورك في التغيير والقومية الإيجابية والتوازن الاجتماعي. ألف حوالي 100 كتاب، بعضها في 3 مجلدات، وجميعها أعمال فريدة وأصيلة. 10 من الكتب؛ تمت ترجمته إلى الإنجليزية والروسية واليابانية والفارسية والفرنسية والعربية. البروفيسور الراحل، أحد رؤساء وزراء تركيا الأسطوريين. دكتور. ويعتبر من أكثر الطلاب المميزين وأتباع نجم الدين أربكان.
لقد حضر المؤتمرات العلمية في جميع أنحاء تركيا وأوروبا والجغرافيا الإسلامية منذ ما يقرب من 40 عامًا. إنه رجل حكيم تنبأ وشرح التطورات المهمة في تركيا ومنطقته والعالم قبل عقود، وتعرض للعديد من المشاكل والهجمات لهذا السبب، لكنه كان دائما على حق في النهاية. وهو رئيس تحرير مجلة الحل الوطني، التي يتابعها عن كثب كبار البيروقراطيين العسكريين والمدنيين، وأساتذة الجامعات، والكتاب والمعلقين المهمين، ومسؤولي الدولة في تركيا. ضد الأنظمة الرأسمالية والاشتراكية والليبرالية في العالم؛ فهو يحتوي على الجوانب الجيدة والمفيدة لجميعها، لكنه يترك الجوانب السيئة والضارة؛ سيدنا، الذي أعد ودافع عن برامج النظام العادل الأصلية القائمة على العقل والعلم والتاريخ والضمير والقرآن، يبلغ من العمر 74 عامًا وأب لخمسة أطفال. لا يتقاضى إتاوات أبدًا عن أي من كتبه أو مجلاته أو مقالاته أو مؤتمراته، ويعيش حياة متواضعة بعيدًا عن الترف والراحة، ويغطي نفقات كل ذلك بحوالي 40 من الرفاق المتطوعين والمخلصين في سبيل الله. المعلم الذي يدافع عن "حرمة التبشير بالعلم" وبالتالي لا يدين بالشكر لأي مركز أو حكومة. باستثناء ما يقرب من 105 من أعمال أستاذنا، حتى الأحزاب والحكومات تظل غير مبالية؛ الدين والأخلاق في المرحلة الابتدائية: 4-5، المرحلة المتوسطة: 1-2-3، المرحلة الثانوية: 1-2-3-4 والجامعة: 1-2-3، وفقاً للحقائق العلمية وجوهر الإسلام. ولكن بغض النظر عن أي طائفة، فقد أعد كتب العلم. خلال أحاديثهم المميزة جداً، كتلاميذه ومتابعيه المخلصين: "كيف أعددتم هذه (100) كتاباً يزيد عن مائة، كيف رتبتم وقتكم؟" أجاب أستاذنا أحمد أكجول على أسئلتنا كالتالي، ليكون قدوة وتشجيعًا لنا:



1- منذ ما يقرب من 60 عامًا، باستثناء الأمراض الخطيرة والصعوبات الكبيرة؛ ولم أؤجل عمل اليوم إلى الغد، كما أنني لم أحاول تأجيل عمل الصباح إلى الظهر أو عمل الظهر إلى المساء. لأنه لا ينبغي لي أن أضيع رأس مال حياتي المحدود في مساعي فارغة ومجانية يسميها القرآن الإلغاء ويحرمها

 

2- حتى لو كان شخصًا لديه معرفة وخبرة في موضوع ما، حتى لو كان أصغر منا كثيرًا... حتى لو كان شخصًا عاديًا وبسيطًا، فأنا لا أشعر بالإهانة أبدًا عند الاستماع إليه أو تعلم شيء ما، لأن أكبر عائق أمام التعلم والحصول على العلم هو الكبرياء والكبر

-3ما حصلنا عليه؛ حاولت أن أقرأ وأفهم كتابات وكتب الجميع، محليًا أو أجنبيًا، يساريًا أو يمينيًا، أعرفه أو لا أعرفه، أحبه أو أكرهه.
4- كنت أسجل المعلومات التي تعلمتها وأجد أهميتها منها أو مما سمعته في البرامج والمؤتمرات التليفزيونية، ولم أتردد قط في كتابتها ونقلها بذكر أصحابها
5- من خلال الوقوع في الرغبات والاعتراضات التعسفية من أقرب أقاربي ورفاقي وأعضاء الحزب وذوي المناصب ذات النفوذ والكفاءة... أو من منطلق حرصي على راحتي ومصالحي الشخصية، لم أخفي أبدًا الحقيقة التي قالها لي يجدها العقل والضمير نافعة ومفيدة، ولم أصعب فهمها بتغليفها بأغلفة مختلفة
6- كل الأشخاص الذين التقينا بهم في أي مناسبة وأصبحنا قريبين بما يكفي لتناول كوب من الشاي أو السفر لمدة ساعة على متن الطائرة؛ حاولت مساعدتهم على اكتساب وزيادة وعيهم الأخلاقي والضميري وكرامتهم، وخاصة سلامهم الروحي والعالمي. بمعنى آخر، كنت أهدف إلى أن أكون مفيداً له، وليس أن أستفيد من منصبه وفرصه ومجاملاته.
7- ولعل ذلك يعتبر ثمرة ومعجزة للأهداف والجهود المخلصة... وطبعا بفضل الله تعالى وفضله لا بد من قراءة كتاب ما يقارب 700 صفحة بسرعة في ساعة أو ساعتين. وتهنئة هذا الكتاب وانتقاده عمدا، والحمد لله أن إنتاج ملاحظات من 10 صفحات أصبح أسهل بالنسبة لنا.
أطيب التحيات…

YORUMLAR

Son Yorumlar
0
Yorumunuzu okumaktan memnuniyet duyarızx