İktidarla Gizli Bir Pazarlığı mı Vardı?
MERAL AKŞENER NİYE İYİ PARTİ'NİN ALTINI OYMAKTAYDI?
ve
HAMAS'ı Neden Terörist Saymıştı?
Meral Akşener, Yunanistan-Selanik’ten Kocaeli’ye göçen bir ailenin çocuklarındandır. Bir TV programında kendisi hakkında: “Osmanlı’nın son dönemlerinde bazı asilerce Diyarbakır’da 101 gün süren bir isyan çıkartılır. Bu isyana bazı Ermeniler de katılır. Sonunda isyan bastırılır ve ileri gelen Ermeni elebaşları, Selanik taraflarına sürgüne yollanır. İşte Meral Akşener’in büyük dedeleri bu sürgün edilen Ermeniler arasındadır. Zaten Meral Akşener dedelerinin Diyarbakır’dan Selanik Drama taraflarına göç ettiklerini kendisi de açıklamıştır” diyen Diyarbakır E. Sur Belediye Başkanı Cemal Toptancı’yı mahkemeye vermiş, ama mahkeme bu sözlerde bir suç ve hakaret kastına rastlamamıştır.
Hamas’ın 7 Ekim 2023’te, Siyonist İsrail’in Gazze’yi işgal planlarını boşa çıkarmak üzere ve stratejik bir hamleyle İsrail’e saldırıp şaşkınlığa uğratması üzerine, Balıkesir teşkilatında bulunan Meral Akşener’in, “Hamas terörist bir yapılanmadır ve İsrail’e saldırıp sivil insanları katletmesi, Filistinlilerin başına büyük dertler açacaktır!” anlamında sözler zırvalaması da onun ayarını ve damarını ortaya koyması bakımından enteresandı!.. Siyonist İsrail’in, inşaat şirketlerinin, Gazze’de bombalarla yıkılıp mazlumlara mezar olan binaların yerine, işgalci Yahudi yerleşimcilere satılmak üzere, yeni konut projelerinin reklâmına başlamaları bu iddialarımızın ispatıdır. Yani son savaşı asıl başlatan İsrail’dir, Hamas sadece bunu önleyici tedbirler için erken davranmıştır.
Meral Akşener’in siyasi hayatındaki zıtlıkları ve aykırı kutuplar arasında bocalamaları, acaba sadece bir şanssızlık mıdır, yoksa karakterini yansıtan tavırları mıdır? konusu kendilerinin yanıtlaması gereken sorulardır.
Sn. Meral Akşener 1995’te Doğru Yol Partisi’ne katılıp Kadın Kolları Başkanı yapılmıştı. Aynı yıl genel seçimlere katılıp DYP’den Kocaeli Milletvekili olmuşlardı. Susurluk skandalı üzerine istifa eden Mehmet Ağar’ın yerine Refah-Yol iktidarında İçişleri Bakanlığına atanmıştı.
2001 yılında MHP’ye katıldı ve 2007 yılında TBMM Başkanvekilliğine taşındı. Ama MHP içinde gizli ve kirli hesaplara başladığı anlaşılınca 2016’da saf dışı bırakıldı.
Sn. Meral Akşener’in, hayret, AKP’nin kuruluş aşamasında Sn. Abdullah Gül’le, Sn. Erdoğan’a resmen ve fiilen destek çıktıklarını ve İslamcı rolüne soyunduklarını da unutmayalım…
25 Ekim 2017’de İYİ Parti’yi kurup Genel Başkanlığı makamına oturmuşlardı. Daha sonra Cumhur İttifakı’na karşı oluşturulan Millet İttifakı’ndaki tutarsızlıkları ve özellikle Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşı tavırlarıyla sürekli gündeme taşınmışlardı.
Meral Akşener İYİ Parti’yi tasfiyeye mi çalışmaktaydı ve bunu neyin karşılığı yapmaktaydı?
İYİ Parti’de yaşanan yaprak dökümü yeni sayılmazdı. Üst düzey görev almış isimlerin istifaları gündeme taşınırken, kulislerde partiden kopuşun devam edeceği konuşulmaktaydı. İYİ Parti’nin CHP’ye iş birliği kapılarını kapatmasının ardından, pek çok isim de disipline sevk edilerek ya da istifası istenerek partiden uzaklaştırılmaktaydı. Acaba Sn. Akşener, Cumhur İttifakı’nın yaklaşan yerel seçimleri kazanması için kasıtlı olarak CHP ile ittifaka karşı çıkmakta ve hesaplı olarak mı İYİ Parti’nin içini boşaltmaktaydı? İYİ Parti’de 14 Mayıs seçimlerinden hemen sonra başlayan yaprak dökümü, yerel seçime ittifaksız girileceği kararının ardından hızlanmıştı. İstifa açıklamaları peş peşe gelirken, kuruluşundan bu yana üst düzey görevler almış pek çok isim, İYİ Parti ile yollarını ayırmıştı. Disipline sevk edilerek veya istifası istenerek partiden uzaklaştırılan çok kişi vardı.
İYİ Parti’nin kuruluşunda, ağırlığı MHP kökenli siyasetçiler oluşturmaktaydı!
Milliyetçi Hareket Partisi’nin (MHP) 2016 Olağanüstü Kongresi’nin, parti yönetimi tarafından yaptırılmaması ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin oylandığı 2017 referandumunda MHP’nin “evet” oyu kullanmasının ardından, parti içindeki muhalifler ayrılarak İYİ Parti’yi kurmuşlardı. Partinin kurucu üyeleri arasında ağırlık MHP kökenli olsa da, Refah Partisi (RP), Anavatan Partisi (ANAP), Demokratik Sol Parti (DSP) ve Doğru Yol Partisi’nde (DYP) görev almış kişiler de vardı. Meral Akşener, Koray Aydın, MHP’den ihraç edilen Milletvekilleri Yusuf Halaçoğlu, Nuri Okutan, Ümit Özdağ, İsmail Ok, Cumhuriyet Halk Partisi’nden (CHP) istifa eden, DYP kökenli İzmir Milletvekili Aytun Çıray ve 200 üye, 25 Ekim 2017’de Ankara’da İYİ Parti’yi kongreyle kurmuşlardı. Kuruluşundan bu yana Akşener, Genel Başkanlığa devam ederken, İYİ Parti Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Grup Başkanı olarak görevlendirilen Koray Aydın, partinin yönetim organlarında yer almamıştı. Kurucu isimler arasında öne çıkanlardan Yusuf Halaçoğlu da başka kurucu üyelerle birlikte 2018 seçimlerinden sonra İYİ Parti’den ayrılmıştı. İsmail Ok ise 2020’de İYİ Parti ile yollarını ayırıp, 2022’de AKP’ye katılmıştı.
Şu an Zafer Partisi Genel Başkanı olan Ümit Özdağ, 2016’da MHP’den ihraç edildikten sonra İYİ Parti’nin kuruluşunda rol oynamıştı. Strateji, İletişim, Propaganda ve Tanıtımdan Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı görevini yürüten Özdağ, 2018 Genel Seçimlerinde İYİ Parti’den İstanbul Milletvekili yapılmıştı. Özdağ, dönemin İYİ Parti İstanbul İl Başkanı olup, şu anda Akşener’in en yakın kurmaylarından biri olan Buğra Kavuncu’yu “FETÖ ile iltisaklı” olmakla suçlamıştı. Özdağ, Kavuncu’nun suç duyurusunun ardından İYİ Parti’den Kasım 2020’de uzaklaştırılmıştı. Ancak mahkemenin ihraç kararını iptal etmesiyle partisine geri dönen Özdağ, “FETÖ’ye mensup kişilerin İYİ Parti’ye sızmaya devam ettiklerini” iddia ederek 4 Mart 2021’de istifa edip ayrılmıştı.
Yavuz Ağıralioğlu, Kılıçdaroğlu’nun adaylığından sonra ayrılmıştı!
Daha sonra İYİ Parti’den ayrılan Yavuz Ağıralioğlu da parti için önemli kurmaylardandı. Daha önce Büyük Birlik Partisi’nde (BBP) siyaset yapan Yavuz Ağıralioğlu, Mayıs 2018’de İYİ Parti’ye katılmıştı. 2018 Genel Seçimlerinde İstanbul’dan Milletvekili seçilen Ağıralioğlu, İYİ Parti’de TBMM Grup Başkanvekilliği, parti sözcülüğü, Türk Dünyası ve Yurtdışı Türkler Başkanlığı gibi görevler yapmıştı.
Aytun Çıray da sonunda beklenen istifasını yapmıştı!
DYP kökenli siyasetçi Aytun Çıray, İzmir Milletvekiliyken CHP’den istifa ederek İYİ Parti’nin kuruluşunda yer almıştı. 2018’de yeniden İzmir’den Milletvekili seçilen Çıray, İYİ Parti’de genel sekreterlik, genel başkan başdanışmanlığı ve parti sözcülüğü gibi üst düzey sorumluluklar almıştı. 2019 Yerel Seçimlerinde partisinin Ankara koordinatörü olan Çıray, CHP ile ittifaka hep sıcak bakan insanlardandı. Çıray, seçimlerin ardından, 6 Haziran 2023’te İYİ Parti’den istifa edip ayrıldı. Çıray, son zamanlarda yerel seçimlerde özellikle İstanbul ve Ankara’nın kaybedilmemesi için çağrı yaparken, İYİ Parti’nin AKP ile İzmir için anlaştığını vurgulamıştı.
Ahat Andican, “siyasal ve yapısal açıdan uyumsuz” deyip İYİ Parti’yi bırakmıştı!
Eski ANAP Milletvekili Ahat Andican da İYİ Parti kurucuları arasında yer almıştı. 24 Haziran 2018 Genel Seçimlerinde İYİ Parti’den İstanbul Milletvekili seçilen Andican, dört ay süreyle İYİ Parti’nin TBMM İYİ Parti Grup Başkanı olarak görev yapmıştı. 14 Mayıs 2023 seçimleri için Milletvekili adayı gösterilmeyen Andican, seçimlerden sonra istifasını sunmuşlardı. Andican, “İYİ Parti yönetimi ile siyasal ve yapısal açıdan uyumlu bir çalışma yürütme imkânı kalmadığını” açıklamıştı.
“İnternetçi abi” Taylan Yıldız muamması!
İYİ Parti’nin kurucularından, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Meclisi Üyesi Taylan Yıldız da genel seçimlerden sonra partiyle yollarını ayıran isimler arasındaydı. Siyaset hayatı İYİ Parti ile başlayan Yıldız, 19 Haziran 2023’te istifasını duyururken herhangi bir makam talebi olmadığını vurgulamıştı. Gençlerin “internetçi abisi” olarak adını duyuran Yıldız, milletvekilliği adaylığı için başvurmuş ancak İYİ Parti’nin temayül yoklamasında yeterli oyu alamamış ve sonra ayrılmıştı.
Aydın Adnan Sezgin istifasını sessizce sunmuşlardı!
İYİ Parti kurucularından olan Büyükelçi Aydın Adnan Sezgin, Nisan 2018 itibarıyla partinin Uluslararası İlişkiler ve Türk Dünyasından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı yapılmıştı. Kasım 2019 sonrası İYİ Parti Siyaset Akademisi Başkanı olan Sezgin, 25 Eylül 2023’te İYİ Parti’den istifa ettiğini açıklamıştı. Sezgin, “Muhalefetin ve İYİ Parti’nin içinde olduğu büyük karmaşayı körüklememek için” istifa nedenlerini açıklamamıştı.
Hasan Subaşı yerel seçim kararı için uyarmıştı!
Eski Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı ve 27. Dönem İYİ Parti Antalya Milletvekili Hasan Subaşı, 14 Mayıs seçimleri öncesi yeniden aday olmak için başvurmamıştı. Subaşı, 2023 seçimlerinde yenilgiye uğrayan Millet İttifakı’nın sonlandığı tartışılırken, yerel seçimlere ayrı adaylarla girmenin AKP’nin işine yarayacağını ve belediyelerin tekrar iktidar partisine teslim edileceğini hatırlatmıştı. Hasan Subaşı: “Yerel seçimlere ayrı adayla gidilirse iktidarın ekmeğine yağ sürülür” diye uyarmış, 9 Ekim 2023’te X hesabından yaptığı paylaşımla partisinden istifa ettiğini açıklamıştı.
Durmuş Yılmaz, Akşener’in; partinin kurucularını harcamasına tepki koymuşlardı!
Eski Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, Haziran 2015’te MHP’den Uşak Milletvekili olarak Meclis’e taşınmış, ancak Kasım 2015’te yapılan erken seçimde aynı bölgeden yeniden kazanamamıştı. 2017’de İYİ Parti’nin kuruluşunda yer alan ve Genel Başkan Yardımcılığı görevi üstlenen Yılmaz, 2018’de İYİ Parti Ankara Milletvekili yapılmıştı. Yılmaz, isim vererek eleştirmekten imtina etse de, İYİ Parti’nin kurucularının ihraç edilmesi ve bazı il yöneticilerinin görevden alınmasına tepki gösterip ayrılmıştı.
Bahadır Erdem’in istifası yerel seçim kararının ardından alınmıştı!
İYİ Parti’den bir istifa haberi de Bahadır Erdem’le alâkalıydı. Yılmaz’ın hemen ardından istifasını açıklayan Erdem, Akşener’in önceki dönem Başkanlık Divanı’nda Hukuk ve Adalet Politikaları Başkanı olarak yer almıştı ve İYİ Parti’nin 24 Haziran 2018’de göreve gelen GİK’te bulunmaktaydı. İYİ Parti’nin GİK’te aldığı, yerel seçimlere kendi adaylarıyla girme kararına açıkça itiraz eden ve CHP ile iş birliğinin sürdürülmesi için çaba harcadığı bilinen Erdem, 10 Kasım 2023’te bu gerekçeyle istifasını sunmuşlardı.
Adnan Beker, Akşener’in fuhuş iddiasını kendiyle ilişkilendirip karşı çıkmıştı!
Ankara Milletvekili Adnan Beker, 16 Kasım 2023’te X hesabındaki paylaşımla partisinden istifa ettiğini açıkladı. Beker, “İYİ Parti çatısı altında ülkeye daha fazla katkı sağlayamayacağını düşündüğü için istifa ettiğini” vurgulamıştı. İstifanın ardından Beker’in oğlunun ve yeğeninin iki kadına cinsel saldırıda bulunduğu iddiaları ortaya atılmış ve olası bir soruşturmayı engellemek için Beker’in AKP’ye geçebileceği gündeme taşınmıştı.
Yeğen Ümit Dikbayır’ın Uyarıları İhraçla Sonuçlandı!
Sakarya Milletvekili ve Akşener’in yeğeni Dikbayır, Akşener’in yakınlarının hesaplarını incelettiği iddialarının ardından 20 Kasım’da, Akşener’in imzasıyla, tedbirli ve kesin ihraç istemiyle disiplin kuruluna sevk edilen insandı. Dikbayır’a taciz suçlaması yöneltildiği de ortaya çıkmıştı. Dikbayır, hakkındaki iddiaları yalanlayarak, “Meral Hanım’a asla hakkımı helal etmiyorum” diyerek ayrılmıştı.
İstanbul Milletvekili Ayşe Sibel Yanıkömeroğlu, iş birliği reddedildiği için İYİ Parti’den ayrılmıştı!
İstanbul Milletvekili Ayşe Sibel Yanıkömeroğlu, İYİ Parti’nin kuruluş amaç ve ilkelerinden uzaklaşıldığını söyleyerek 6 Aralık 2023’te istifa ettiğini açıklamıştı. İstifasının ardından Yetkin Report’a konuşan Yanıkömeroğlu, “CHP’nin iş birliği önerisinin reddedilmesi bardağı taşıran damla oldu. Millet bize bu sistemi değiştirelim diye oy verdi, Milletvekili olarak bu misyona devam edeceğim” deyip ayrılmıştı.
İstanbul Milletvekili Salim Ensarioğlu, Şeyh Said paylaşımı nedeniyle disipline verilince, istifasını sunmuşlardı!
İYİ Parti İstanbul Milletvekili Salim Ensarioğlu ise, Şeyh Said paylaşımı nedeniyle 12 Aralık’ta disipline sevk edilince kızmıştı. Ensarioğlu, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin, yapılacak yeni yola Şeyh Said Bulvarı adını vereceğini duyurmasının ardından başlayan tartışmalara ilişkin X hesabından yaptığı paylaşımda, Şeyh Said, Said Nursi ve Seyit Rıza’nın mezar yerlerinin açıklanması için çağrı yapmıştı. Salim Ensarioğlu’nun ardından Diyarbakır ve ilçelerinde İYİ Parti başkanları 13 bin kayıtlı üyeleriyle partiden ayrılmışlardı. Ensarioğlu, disipline sevk edilmesinin ardından, 15 Aralık’ta İYİ Parti’den istifa ettiğini açıklamıştı.
İBB Grup Başkanvekili İbrahim Özkan’ın istifasını Akşener istemiş, Özkan’ı yeniden seçenler disipline sevk edilince ipler koparılmıştı!
İBB İYİ Parti Grup Başkanvekili İbrahim Özkan, Grup Başkanvekilliği görevinden 13 Aralık’ta istifa edip ayrılmıştı. Özkan istifasını, “Genel Başkan Meral Akşener’in talebi doğrultusunda artık ‘hür ve müstakilim’” diyerek X hesabından duyurmuşlardı. Özkan da, CHP ile iş birliğine gidilmemesini eleştirmiş, ama İYİ Partili İBB Meclis üyesi sekiz kişiden yedisinin oyuyla Özkan’ın, yeniden aynı göreve seçilmesi Akşener’in kafasını attırmıştı.
Akşener, CHP ile iş birliğini savunan Ahmet Zeki Üçok’u Başkanlık Divanı’ndaki görevinden almıştı!
İYİ Parti’nin 24 Haziran 2023’teki kurultayının ardından Başkanlık Divanı’nda Hukuk ve Adalet Politikaları Başkanı olarak görev alan Ahmet Zeki Üçok ise görevden alınmıştı. 4 Aralık 2023’te yapılan toplantıda iş birliğinin İYİ Parti’ye kazandırdığı belediyelerle ilgili çalışmalarını paylaşmıştı. Hâlâ GİK üyesi ve İYİ Partili olduğunun altını çizen Üçok, görevine son verilmeden önce, iş birliği konusundaki düşüncelerinden Akşener’in rahatsız olduğuna dair kendisine herhangi bir şey bildirilmediğini aktarmıştı.
Başkanlık Divanı üyesi Ece Güner, “GİK kararını savunamayacağı için” istifasını sunmuşlardı.
İYİ Parti Toplumsal Politikalar Başkanı Ece Güner, İstanbul ve Ankara’da CHP ile iş birliği kabul edilmediği için 14 Aralık 2023’te partisinden ayrılmıştı. Güner istifasını, Başkanlık Divanı’nda birlikte görev aldığı Üçok’un görevden alınmasından birkaç saat sonra açıklamıştı.
Kurultayın ardından da ihraç edilenler vardı!
Akşener, genel seçimler öncesi eleştirileriyle gündeme gelen ve seçimden sonra kendisini istifaya davet eden parti içindeki muhalif isimlere, 24 Haziran’da yapılan kurultayda sert şekilde davranmıştı. Eski Merkez Disiplin Kurulu (MDK) Başkanı Ethem Baykal ile kurucular kurulu üyeleri Sevinç Gümüş, Tamer Kayaalp, Musa Ertugan, Günay Kodaz ve İsmet Koçak, Genel Başkan imzasıyla kesin ihraç istemiyle MDK’ya sevk edilenler arasındaydı. Disiplin sürecinin ardından altı kişi de ihraç edilip İYİ Parti’den uzaklaştırılmışlardı. İhraç edilenler, İYİ Parti’de Milletvekili adaylıklarının para karşılığı dağıtıldığını ve yönetimin eleştiriye tahammülü olmadığını vurgulamışlardı.
İYİ Parti’den AKP’ye transfer olanlar şunlardı:
İYİ Parti ile görüş ayrılığı veya başka sebepler dışında ayrılanların yanı sıra, AKP’ye transfer olanlar da olmuştu. 2018’de İYİ Parti Antalya Milletvekili seçilen Tuba Vural Çokal, Şubat 2020’de İYİ Parti’den ayrıldı. Çokal’ın bağımsızlığı kısa sürdü ve bir ay sonra rozetini AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan alarak AKP’ye katıldı. Kuruculardan İsmail Ok da 2022’de AKP’ye katılmıştı. Transferi en çok ses getiren isim ise Eskişehir Milletvekili Nebi Hatipoğlu olacaktı. 14 Mayıs 2023’te İYİ Parti’den Milletvekili olarak Meclis’e girdikten sonra, yerel seçimlerde AKP-MHP ile iş birliğini savunmasıyla gündeme gelen Hatipoğlu, 2 Kasım’da İYİ Parti’den ayrılmış, 7 Kasım’da AKP’ye katılmıştı.[1]
Refah-Yol’un İçişleri Bakanı iken Akşener’in salonda unuttuğu veya kasıtlı olarak bıraktığı not; Komutanlarla Erbakan iktidarının arasını iyice açmıştı!
Her şey, 26 Nisan 1997 tarihinde Milli Güvenlik Kurulu toplantı salonunda unutulan bir sayfalık notla başlamıştı. Oysa o gün toplantı sakin ve olumlu bir hava içinde yapılmıştı. 28 Şubat 1997 tarihli toplantıda fırtınalar koparılmış, 18 maddelik, muhtıra gibi önlemler paketinin Başbakanlığa sevki kararı alınmıştı. Herkes bundan sonraki ilk toplantıda da fırtınalar kopacağını beklerken, 31 Mart’taki MGK’da askerler bu defa sessiz kalmışlardı. 26 Nisan’daki toplantıda ise Milli Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam’ın eğitim reformu konusunda Bakanlık olarak hazırladıkları yasa tasarısı hakkında verdiği izahat, askeri kanatta büyük memnuniyetle karşılanmıştı. Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller’in, Sağlam’ın açıklamalarına katıldıklarını belli etmeleriyle birlikte, hava yumuşamıştı. Komutanlar ve hükümet üyeleri salondan çıkmış, görevliler her zamanki gibi masaları toplamaya başlamıştı. Toplantılar MGK Sekreteryası tarafından organize edildiği için, masanın yerleştirme düzeninden, kurul üyelerinin önüne konacak sümen, bloknot ve kaleme kadar her ayrıntının hazırlığı MGK personeli tarafından yapılmaktaydı!..
Masanın üzerindeki garip belgeyi kim ve niye bırakmıştı?
Cumhuriyet tarihinin en ilginç köstebek olayını ortaya çıkaran gelişme, işte o an başlamıştı. MGK görevlileri, masanın üstünde kalan bloknot ve kalemleri toplarken, ilk bakışta anlam veremedikleri tuhaf bir belge bulmuşlardı. Bakanların oturduğu bölümde kâğıtların arasından çıkan bu belge tek sayfaydı. Üzerinde kime ait olduğunu gösteren herhangi bir not ya da antet bulunmamaktaydı. Üstelik imzasızdı. Belgenin kime ait olduğunu kestirmek güç olmadı. Çünkü, kâğıdın bulunduğu bölümde kısa bir süre öncesine kadar İçişleri Bakanı Meral Akşener oturmaktaydı. İşte Akşener’in unutkanlıkla (veya ustalıkla) masada bıraktığı bu kâğıt parçasında yer alan hassas bilgiler, devletin tepesinde bir yıldırım gibi patlayacak ve Ordu-Hükümet ilişkilerinde var olan gerilimi iyice tırmandıracaktı. Akşener’in masada unuttuğu kâğıt, yaklaşık iki hafta sonra Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nda ortaya çıkartılan Sarmusak skandalına giden sürecin ilk adımıydı.
Şimdi belgenin içeriğine bakalım!
Bu belge, bir Bülent Orakoğlu yapımıydı. Üzerinde Genelkurmay’ı ziyaret edenlerin listesi yazılıydı. Akşener’in ‘‘yukarıdan” gelen telkinlerle 1997’de mart ayının ortasında Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanlığına getirdiği Bülent Orakoğlu’nun tespit edilen ilk icraatıydı. Belge, iki bölümden oluşan bir istihbarat notu olmaktaydı. Birinci bölümde, Genelkurmay Karargâhına yapılan önemli giriş çıkışlara ilişkin tespitler yer almıştı. Bu tespitlerde, bir dizi plaka numarası ve bu plakaların kime ait olduğuna ilişkin bilgiler, isimler yazılmıştı. Örneğin, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Orgeneral İlhan Kılıç’ın Genelkurmay Karargâhına giriş yaptığı, ardından Çankaya Köşkü’ne çıktığı, yeniden Genelkurmay’a döndüğü, saat saat anlatılmaktaydı. MİT, Genelkurmay Karargâhını da takibe almıştı! Komutanlar, polisin kendilerini gözetlemekte olduğunu ilk kez o gün, yani 26 Nisan 1997 tarihinde anlamış ve dehşete kapılmışlardı.
Notun ikinci bölümündeki bilgiler daha az vahim sayılmazdı!
Emniyet, gözcülerini yalnızca Genelkurmay’ın önüne yerleştirmekle kalmamıştı. Polis istihbaratı, gözünü ve kulaklarını aynı zamanda Milli İstihbarat Teşkilatı’na çevirmiş durumdaydı. Bu bölümde, MİT’e yapılan giriş ve çıkışlara ilişkin tespitler, plaka numaraları, isimler yer almaktaydı. Orakoğlu, MİT’in Yenimahalle’deki merkezinin giriş kapılarının çevresine de bir gözleme ağı kurmuşlardı. Nottan anlaşıldığına göre, MİT’i ziyaret edenler arasında Genelkurmay Başkanlığı’ndan dört temsilci de vardı.
Bu nitelikte bir olay Cumhuriyet tarihinde ilk kez yaşanmaktaydı. Asli görevi, asayişi koruma ve terörle mücadele olan Emniyet istihbaratı, bunları bırakıp devletin iki önemli kurumu Genelkurmay ve MİT’i takibe almaya başlamıştı. Genelkurmay ve MİT’e gelip gidenler polis casuslar tarafından günlük olarak izleniyor, bu ziyaretlerin işaret ettiği faaliyet istihbaratçı gözüyle ‘‘kıymetlendiriliyor” ve bilgi notu halinde Orakoğlu’na, ondan da Meral Akşener’e iletiliyordu. Üstelik bu kumpaslardan Başbakan Erbakan’ın hiç haberi ve bilgisi yoktu!
Bunun üzerine askerler, casus polis avına çıkmışlardı!
İçişleri Bakanı’nın MGK salonunda unuttuğu istihbarat notu, Genelkurmay ile Milli İstihbarat Teşkilatı arasında bir dizi toplantıya yol açmıştı. Bu toplantılarda polis istihbaratının gözetleme faaliyetlerine karşı ne gibi karşı önlemler alınacağı tartışılmıştı. MGK görevlileri bu notu hemen Genel Sekreter’e aktarmışlar, tabi oradan da Genelkurmay Karargâhına ulaştırmışlardı. Akşener’in masasının üzerinde unuttuğu bu not, Genelkurmay Karargâhında tam anlamıyla bir şok etkisine yol açmıştı. Komutanlar ilk defa, Emniyet içinden kendilerine yönelik böyle bir istihbarat çalışmasının başlatıldığını öğreniyorlardı.
“32 EE 330” sivil plakalı casus Mercedes muamması!
Buna benzer bir başka olay, mayıs ayının ortalarında Emniyet ile Genelkurmay arasında yeni bir gerginliğe yol açmıştı. Zırhlı Birlikler Komutanlığı’nın bulunduğu Etimesgut çevresinde dolaşan ‘‘32 EE 330” sivil plakalı bir Mercedes otomobildeki iki kişinin faaliyeti, askeri istihbaratın dikkatinden kaçmamıştı. Ordunun müdahale edeceği yolundaki spekülasyonların tırmandığı günlerde, Ankara’da herkesin gözü, Türkiye’nin yakın siyasi tarihinde özel bir yeri bulunan Etimesgut’taki zırhlı birliklere çevrilmiş durumdaydı.
Genelkurmay istihbaratı, yaptığı inceleme sonucu Mercedes’in İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde Asayiş Şube Müdürlüğü’ne ait resmi bir polis taşıtı olduğunu saptamıştı. Genelkurmay İstihbarat Başkanı Korgeneral Çetin Saner, Emniyet Genel Müdürlüğü’ne olayı anlatan sert bir protesto yazısı yollamıştı. Genelkurmay’a yanıt verme görevi İstihbarat Başkanı Bülent Orakoğlu’na kalmıştı. Orakoğlu, yanıtında şikâyete konu olan görevlilerin sivil polis olduklarını kabullenmiş ve şöyle demişti: ‘‘Sizinle bir ilgisi yok. Bazı kanun kaçaklarını arıyorlarmış. Nitekim yakalamışlar…”
Artık, askeri kesimde polise dönük güvensizlik had safhasına varmıştı. Komutanlar, polis tarafından gözetlendiklerini biliyorlardı. Meral Akşener’in sayesinde polisle asker arasında tam bir sinir savaşı başlatılmıştı.[2]
Şimdi şu soruların yanıtına yoğunlaşalım:
Rahmetli Başbakan Erbakan’ın Refah-Yol iktidarından ABD, AB ve tabi Siyonist sermaye odakları oldukça rahatsızdı. Bu şeytani çevreler, hep kullanıp kışkırttıkları gibi yine TSK’yı tahrik etmeye başlamışlardı; ama Erbakan Hoca duyarlı ve tutarlı yaklaşımlarıyla komutanları iknayı başarmış ve yatıştırmışlardı. İşte böyle kritik bir ortamda, “İktidara bağlı Emniyet İstihbaratının ve MİT elemanlarının Genelkurmay’ı ve Kuvvet Komutanlarını izleyip rapor tuttukları” yolundaki el yazması çok özel ve gizli notları, askerlerin eline geçmek üzere masada -güya düşüren veya unutuveren- Sn. Meral Akşener bunu kasıtlı yapmış olmasındı?! Zira, o dönemle ilgili çok önemli bir şahsiyet bize: “Kabinede konuşulup tartışılan ve özellikle İsrail aleyhine alınan kararların, lavaboya çıkmak bahanesiyle ayrılan birisi tarafından masonik merkezlere ve Siyonist mahfillere rapor edildiğini” aktarmıştı… Ve buna başka şahitlerim de vardı.
Yandaş gazetecilerden Mahmut Övür, defalarca şu iddiaları ortaya atmışlardı. Yanlış hatırlamıyorsam, 19 Aralık 2022 akşamı CNN Türk’teki “Ne Oluyor?” programında da bunları tekrar gündeme taşımışlardı…
“Küreselciler, Kemal Kılıçdaroğlu’nun üzerini çizdiler… Küresel güçler, Muhalefetin kazanabilecek bir adayla seçime gitmesini istemekteler… Bu nedenle Kemal Kılıçdaroğlu’nu değil, Ekrem İmamoğlu’nu desteklemekteler…” ifadelerini kullanmışlardı.
Şimdi Mahmut Övür’e ve ona hak veren yandaş kesimlere sormak lazımdı:
1- Küreselcilerin, kazanamayacağı gerekçesiyle Kemal Kılıçdaroğlu’nun üzerini çizdiklerini ve Ekrem İmamoğlu’nu desteklediklerini, Sn. Mahmut Övür nereden biliyorlardı? Küreselci odaklarla hangi irtibatları vardı veya hangi aracılar bu bilgiyi kendisine ulaştırmışlardı?..
2- Bu dedikleriniz doğruysa; Kemal Kılıçdaroğlu’nun önünü kesmek için, ikide bir Mansur Yavaş’ı ve Ekrem İmamoğlu’nu öne süren Meral Akşener’e ve ekibine de; bu aklı Küreselciler mi verip durmaktalardı?
3- Bu mantıkla; Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu Küreselcilerin, yani dış güçlerin mi adamlarıydı?
4- Öyle ise; tam yirmi yıldır, Sn. Erdoğan’ı iktidara taşıyanlar ve orada tutanlar Küreselciler mi olmaktaydı?
Bu zevatın “Küreselciler” dedikleri, aslında dış güçler ve Siyonist odaklardı… Bunlar ABD ve AB’ye yön veren malum ve mel’un mihraklardı. Dünya ekonomisine ve bu zulüm ve sömürü sistemine hâkim olan faizci ve tekelci sermaye baronlarıydı… Eh, bu şeytan şebekesinin, yani Küreselci Çete’nin istemediği adam da, ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olmalıydı!..
Akşener’in çıkışları, İYİ Parti’nin çalkanışları!
İYİ Partili bir Milletvekili, kendisinin yeğeni olan Ümit Dikbayır, Meral Akşener’in ailesinin, partide üst düzey yöneticilerin banka hesaplarını ve İYİ Parti kasasındaki 132 milyon liranın kaybolmasını inceletip rapor hazırlamıştı. Sn. Akşener kendisinden habersiz yaptırılan bu araştırmaya fena kızmış ve hırçınlaşmıştı. Herhalde Meral Hanım, bu Milletvekilinin hâlâ irtibatta olduğu bazı MHP’li ağabeylerinin onu kışkırttığı kanaatine kapılmıştı.
İşte tam bu sırada, MHP’ye yakınlığı konuşulan birçok üst düzey Emniyet Müdürünün, haksız ve hesapsız mal edinim marifetlerini ve mel’anetlerini içeren dokümanlar Meral Hanım’a ulaştırılmıştı… Bunu, ya AKP’li kırgın kurmayların veya derin odakların yaptığı konuşulmaktaydı. “Evet, bazı Emniyet Müdürlerinin otel satın aldıkları, buralarda fuhuş yaptırdıkları ve devlet korumasına alınan küçük yaştaki kızların sermaye olarak kullanıldıkları…” iddiaları yer almaktaydı.
Devlet Bahçeli, Meral Akşener’in itham ve iddiaları karşısında, anormal sayılacak sertlik ve terslikte çıkışlar yapmıştı. “Kahraman ve fedakâr Türk polis müdürlerine, karalama kampanyası başlatıldığı ve buna sessiz ve tepkisiz kalmayacakları” yolundaki açıklamaları, “Yarası olan gocunur!” atasözünü hatırlatmıştı. Oysa, Mason Localarını, dış Siyonist odakları ve hükümet ortaklarını arkasına alan bazı polis müdürlerinin, uyuşturucu, fuhuş ve kaçakçılık mafyalarıyla, makam ve çıkar karşılığı iş birliği yaptıkları, zaten bilinen ve devletimizi içten içe kemiren bir olaydı!..
Çok ağır ve telaşlı çıkışlarına bakılırsa; Sn. Bahçeli, bu bilgi ve belgelerin, Sn. Akşener’e; AKP’li kodamanlar ve bürokratlarca ulaştırıldığı kanaatini taşımaktaydı. Ve o sert ve ters yanıtları, İYİ Parti kadar ve dolaylı olarak AKP’yi de hedef almaktaydı. Hatta bu çirkef daha da karıştırılır ve araştırılırsa Cumhur İttifakı’nın dağılmasına yol açacağı şeklinde yorumlar bile yapılmaktaydı.
Çünkü bu iddialar; Devlet’in laçkalaştığının, Emniyet ve Adalet mekanizmasında terazinin şaştığının, vatandaşın; can, mal, namus ve düşünce özgürlüğünün mafya maşası müdürlerin ve hâkimlerin insafına bırakıldığının, açık kanıtlarıydı.
Cumhuriyet Can Çekişmeye Başlamıştı!
• Yüksek rütbeli Emniyet Müdürlerinin gayrimeşru yöntemler ve rüşvetlerle kazandıkları lüks otellerde süper zenginlere, yüksek bürokrasiye ve Milletvekillerine fuhuş yaptırdıklarını, parti başkanları ve Milletvekilleri söylüyordu…
• Diyanet’te ve tarikatlarda vurgunlar-soygunlar ve en çirkin cinsel istismarlarla ilgili tuzaklar mahkeme kararlarıyla ortaya çıkıyordu…
• Bunları gören ve “Din İstismarı”ndan nefret eden gençlerimiz Ateizm’e ve Deizm’e kayıyordu…
• Ülkemizde geçim darlığı, hayat pahalılığı ve ekmek, kira parasızlığı yüzünden insanca yaşam zorlaşıyor, aile ve toplum yozlaşıyor, “kaporta İslamcılığı” yaygınlaşıyor, ama riyakârlık ve sahtekârlıkla iman, ahlâk ve vicdan motoru çürüyordu!..
Özetle: Ya millet bu gidişattan ve bu iktidardan kurtulacak, veya içten içe kökümüz, özümüz ve kültürümüz kuruyacaktı… İşte bütün bu sorunların aşılması, huzurlu ve onurlu bir ortama kavuşulması için ADİL DÜZEN’E, MİLLİ ÇÖZÜM’E ve ERBAKAN ZİHNİYETİNE acilen ihtiyaç vardı…
[1] 13 Kasım 2023 – Özgecan Özgenç – Medyascope.com
[2] 22 Ağustos 1997 – www.hurriyet.com.tr

Vatanına,milletine, inancına hıyanet eden biri görüldüğü zaman bakılıyor ki arkasında bir yahudi damarı-kanı çıkıyor!..] Üstat Ahmet Akgül Hocamız bir konuşmalarında mealen:Nasıl ki, insanlara kötülüğü emreden bir nefsi emmare varsa… İnsanlık bünyesinin nefsi emmaresi de, yahudilerdir” buyurmuşlardı!..
Siyonist yahudi anlayışının tarih boyunca irtikap ettikleri zulüm ve kötülükler;Milli Çözüm sayfalarında defalarca, detaylıca ele alınmıştır. Bu siyonist yahudi düşüncesinin insanlıktan zerre nasibini almamış vahşet, kötülük ve ahlaksızlığının tüm dünya tarafından anlaşılması noktasında, “Şanlı Aksa Tufanı”kıyamı, çok büyük bir etkiye sahiptir!..
Hamas,bugün insanların ayarlarını tespit noktasında bir katalüzör görevi görmektedir!..Şaşı bakmayan herkes rahatlıkla görebilmektedir ki;Filistinli kahramanlar,Şanlı Milli Mücadelemizin aynını bugün Kutsal Filistin topraklarında yürütmektedir!
Gerçek anlamda vatansever,Milli duyarlı ve insani hassasiyet sahibi kimselerin bu konuda tarafsız bile kalmaları mümkün değilken!..Vatan,namus ve onurlarını koruma mücadelesi veren bu asil insanları, “TERÖRİZM”le birlikte anmak ;mantık bozukluğu,vicdan sakatlığı ,insanlık yoksunluğu…ya da yahudilik damarının bir tezahürü olabilir!..
Milli Çözüm Makalelerinde yer alan tespitler,çok farklı açılardan pek çok önemli konuya açıklık getirirken… Vurucu analizler ve daha önceleri gündeme hiç getirilmemiş orjinal haber ve şok öngörülerle, ülkemize ve insanlığa ışık tutmaktadır!..
Makalede,özellikle Akşenerle ilgili,Milli Güvenlik toplantısında UNUTULAN(!..) veya UNUTULMUŞ NUMARASI çekilen evrak konusu, 54. Hükümetin Milli icraatlarını engellemek ve toplumsal barışı tehdit etmek amacı sırıtan ayak oyunlarını,anlayanlar için sarsıcı şekilde bir kez daha deşifre etmişti!..
Bu sakat zihniyetin şimdilerde, siyonist mihrakların baş piyonu
AKP nin yardımına yetişmek amacıyla, kendi partisini bile dağıtıp- ekarte edecek hamleleri,nasıl bir tezgahla karşı karşıya olunduğunun apaçık bir göstergesidir!..
Teoman Koman’ın yetiştirmesi olduğunu itiraf eden; sözümona milliyetçi ama dış güçlerle irtibatını inkar etmeyen Meral hanım, son hamlesini yapmış gibi görünüyor. Tanıyanların “parayı çok sever” dediği bu hanımefendi galiba onları haklı çıkardı. Belli ki yerel seçimlerde açıktan taraf değiştiremeyeceğini anlamış, ortaya çıkarılan iddiaları bahane etmek suretiyle yeni bir oyun kurulmasına alet oluyor. Tabi ülkemizdeki mevcut bataklık düzeninin siyaseten onu da içine çekip siyasi manada etki edemez hale getireceğini kendisi de görmüştür artık. Umarız kendisi ve tüm paydaşları Türk siyasi arenasından çekilirler ve Adil Düzen’i kuracak kadrolar gelir.
NE ZAMAN AKP İKTİDARI SALLANMAYA BAŞLASA BU HANIMEFENDİ ORTAYA ÇIKIYOR.ÖNCE MHP yi BÖLDÜ,AKP’yi İKTİDARDA TUTTU.Son CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİNDE ,İTTİFAKI ARKADAN HANÇERLEDİ.Şimdi Tekrar Podyuma Çıktı,AKP ‘YE YEDEK LASTİK OLDU.REFAHYOL’da ERBAKAN HOCAMA HER TÜRLÜ ZORLUGU ÇIKARAN BU HANIMEFENDİ.SİYONİZM HİÇBİR TAŞIN ALTINI BOŞ BIRAKMIYOR.AMA ÇARESİ YOK, ADİL DÜZEN’E, MİLLİ ÇÖZÜM’E ve ERBAKAN ZİHNİYETİ’NE GEÇİLECEK İNŞALLAH.
Belki her taşın altından Yahudi çıkmaz ama, “Yahudi hiç bir taşın altını boş bırakmazmış.! ”
İnsanlığın huzur ve emniyetini adaletle sağlama görevine soyunacak İman ve şuur ehlinin;
♦️Aklı Selimle
♦️Müspet ilimle
♦️ Vicdani kanaatle
♦️ Tarihi Birikimle
♦️ Evrensel Hukuk normlarıyla
♦️ Ve tüm bu esasları bünyesinde barındıran Kuranı Kerimin temel ölçüleri ile,
Ülkesini, Bölgesini, Dünyasını her yönüyle tanımalıdır.
Ülkesindeki yerleşik Siyonist düzenin, gönüllü uşaklarını, paralı şarlatanlarını, tutsak gafil takımını mutlaka tanımalıdır..
Siyonizmi ve bu şer şebekesinin ördüğü bu kötülük ağını, bilmeden insanlığın huzurunu tesis etmek hayaldir..!
Peki Siyonizmi tanımanın en önemli adımı nedir?
Siyonizmi,insanlığa deşifre eden ve ona karşı en etkin önlemleri alarak,gerekli olan küresel kurum ve projeleri oluşturan Prof Necmettin Erbakan Hocamız’ı tanımaktır..
Erbakan Hocamızı en mükemmel, en kamil ölçüde tanımanın tek yolu ise, Onun cihadına, projelerine ve inancına, sahip olan Milli Çözümü ve Üstad Ahmet Akgül Hocamızı tanımaktan anlamaktan geçer.
Milli Çözümü ve Ahmet Akgül Hocamızın ortaya koyduğu ölçülere kafa yormayan, onu tanımayan bir kafa yapısının, eninde sonunda Siyonizme uşak olması kaçınılmazdır…
ÇÖZÜM ODAKLI BİR YÖNETİM İHTİYACI
Artık ülke bunların eline bırakılamazdı.İnanıyorumki Allahın izniyle çok yakın bir zamanda,gerçek bir devlet otoritesi yetkili makamlara oturup başta ülkemiz ve dünyadaki yaşanan bütün kötü gidişatı durdurup,yepyeni Adil bir düzen kurması ve bütün insanlığın yüzünün gülmesi.
105 (yüz beş) eseri bulunan Üstad Ahmet Akgül Hocamız, ülkemizin ve insanlığın içerisinde bulunduğu zor şartlardan kurtarılması adına Kendileri bir kurtuluş adresidir.
Belki 40 yıla yüzbeş eser yazabilen çıkabilirdi fakat her biri ülkemiz ve insanlık için en gerekli konuları içeren; “Yüce Kur’an’ın Manası ve Mesajı, Adil Düzen ve Yeni Bir Dünya, Milli Sorunlarımız ve Sorumluluklarımız (2 Cilt), Dünyanın Değişimi ve Erbakan Devrimi, Refah-Yol’la Rantiyenin Savaşı, Cemaatin Cılkı Erdoğan’ın Çarkı Erbakan’ın Farkı, Türkiye Kuşatılırken, Kuklaların Kapışması, Adil Düzen ve Yeni Bir Dünya (İngilizce, Rusça, Çince, Japonca, Arapça ve İspanyolcaya çevrildi), Bizim Atatürk, Küresel Fesatçılık ve Fetullahçılık, Dış Politika Yazıları (I) BOP’un Temel Taşları (1988-1998), Dış Politika Yazıları (II) Tarihin En Talihsiz Yılları (2002-2015),Siyaset ve Strateji Bilgeliği, Osmanlı Sistemi ve Abdülhamit Siyaseti, İslam Davası ve Cihat Kavramı (İngilizceye çevrildi), İnsan’ın Yozlaşması (İngilizce ve Rusçaya çevrildi.), Ah-u Figan’ım (Şiir), Başörtüsü İnkârı ve İstismarı, İslamcı Münafıklar…” gibi kitapları itiraz edilemez nitelikte belgeler ve mantıkla yazan, aykırı görünmesine rağmen zamanla doğru olduğu anlaşılan konuları gündeme getirebilen ve özellikle Filisten’de alenen şahit olduğumuz yeryüzünün en zalim gücü “Siyonizm”i hedefine açıkça alan ve kapitalist sistem yerine çözüm yolu (Adil Bir Düzen) sunabilen günümüzde ikinci bir isim bulmazsınız?
Tüm bunları “bizim Hocamız sizin hocanızı yener” cinsinden basit niyetli açıklamalar değildi!
Niyetimiz, gayretimiz;
Ülkemiz yanıyor, evlatlarımız insanlıktan çıkarılmaya çalışılıyor, insanımızın-gıdamızın genleri değiştiriliyor, geleceğimiz karartılıyor, dünyamız yok ediliyorken tek çare ve çözüm sunan ele sarılıp tüm insanlığın kurtuluşunu vesile olalım…
Tüm insanlığın kurtuluşu için adım atma imkanı dururken; Nefsi dürtüler, kuruntular, sen ben kavgaları, kibir-gurur-çıkar ile kurtuluş adresine ters(şaşı) bakma suretiyle ağır veballere ortak olmayalım!..
“Siyonizm’in en büyük hedefi AKP’yi iş başında tutmaktır!”
“Yanlışın en tehlikelisi, doğruya en yakın olan yanlıştır.
Çünkü, doğruyla karıştırılması ve insanların daha kolay aldatılması ihtimali taşımaktadır.
Prof.DR. Necmettin ERBAKAN
İyilikten maraz doğdu! Gittikleri her ülkede; fitne ve fesat çıkaran Yahudiler, İspanya’dan kovulmuş ve dünya tarihinin en Adil Süper Gücü olan Osmanlı İmparatorluğunun başına bela olmuşlardı?!
Hiç gereği yokken Osmanlıyı; Trablusgarp, Balkan Savaşları ve 1. Dünya Harbine sokan 3 dönme, maalesef Osmanlının yıkılmasına sebep olmuşlardı!
Genel olarak; Yahudi, Ermeni sonrasında Aleviliğe dönen Kripto Yahudiler, kendilerine verilen görevleri yerine getirebilmek için, bazen tarikat şeyhi, bazen partiler içine sızan münafık, bazen din düşmanı olarak karşımıza çıkmaktadırlar!
İnönü dönemiyle baskı, ardından Adnan Menderes ile Ilımlı İslam Projelerini uygulayan Siyonistler;
BOP Eşbaşkanının yaptığı tahribatı, Mason liderlerin bile yapamadığını görmüşlerdi!
Hakk Dava içerisine de ustalıkla sızan Kriptolar; çoğu zaman da, Siyonistlerin İktidarda tutmak istedikleri partiye yedek lastik olmak için görevlendiriliyorlar.
Siyaset hayatı döneklik, ihanet ve kahpeliklerle dolu olan dönmelerini, bazen Sultan Abdülhamid bazen Atatürk’e çoğu zaman da Erbakan Hocaya olan nefretlerini kustuklarını görüyoruz.
Bazen de büyük liderleri ve davalarını istismar ederek büyük tahribatlara yol açmaktadırlar.
Ama unutmamalılar!
Bu dönmelerin niyet, tihniyet ve ihanetlerini en iyi bilen, yaptıkları tahribatları haber veren onlarca makale yazan yetmez kitaplar yazan..
Yıllarca bu gerçekleri anlattığı için iftiralara maruz kalan ancak hep haklı çıkan Üstad Ahmet Akgül var!
Ve huzur bırakmadığınız bu topraklarda huzur bulamayacağınız, hesap vereceğiniz güçleri çok az kaldı İnşAllah!
Rahmetli Başbakan Erbakan’ın Refah-Yol iktidarından ABD, AB ve tabi Siyonist sermaye odakları oldukça rahatsızdı. Bu şeytani çevreler, hep kullanıp kışkırttıkları gibi yine TSK’yı tahrik etmeye başlamışlardı; ama Erbakan Hoca duyarlı ve tutarlı yaklaşımlarıyla komutanları iknayı başarmış ve yatıştırmışlardı. İşte böyle kritik bir ortamda, “İktidara bağlı Emniyet İstihbaratının ve MİT elemanlarının Genelkurmay’ı ve Kuvvet Komutanlarını izleyip rapor tuttukları” yolundaki el yazması çok özel ve gizli notları, askerlerin eline geçmek üzere masada -güya düşüren veya unutuveren- Sn. Meral Akşener bunu kasıtlı yapmış olmasındı?! Zira, o dönemle ilgili çok önemli bir şahsiyet bize: “Kabinede konuşulup tartışılan ve özellikle İsrail aleyhine alınan kararların, lavaboya çıkmak bahanesiyle ayrılan birisi tarafından masonik merkezlere ve Siyonist mahfillere rapor edildiğini” aktarmıştı… Ve buna başka şahitlerim de vardı.
Yandaş gazetecilerden Mahmut Övür, defalarca şu iddiaları ortaya atmışlardı. Yanlış hatırlamıyorsam, 19 Aralık 2022 akşamı CNN Türk’teki “Ne Oluyor?” programında da bunları tekrar gündeme taşımışlardı…
“Küreselciler, Kemal Kılıçdaroğlu’nun üzerini çizdiler… Küresel güçler, Muhalefetin kazanabilecek bir adayla seçime gitmesini istemekteler… Bu nedenle Kemal Kılıçdaroğlu’nu değil, Ekrem İmamoğlu’nu desteklemekteler…” ifadelerini kullanmışlardı.
Şimdi Mahmut Övür’e ve ona hak veren yandaş kesimlere sormak lazımdı:
1- Küreselcilerin, kazanamayacağı gerekçesiyle Kemal Kılıçdaroğlu’nun üzerini çizdiklerini ve Ekrem İmamoğlu’nu desteklediklerini, Sn. Mahmut Övür nereden biliyorlardı? Küreselci odaklarla hangi irtibatları vardı veya hangi aracılar bu bilgiyi kendisine ulaştırmışlardı?..
2- Bu dedikleriniz doğruysa; Kemal Kılıçdaroğlu’nun önünü kesmek için, ikide bir Mansur Yavaş’ı ve Ekrem İmamoğlu’nu öne süren Meral Akşener’e ve ekibine de; bu aklı Küreselciler mi verip durmaktalardı?
3- Bu mantıkla; Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu Küreselcilerin, yani dış güçlerin mi adamlarıydı?
4- Öyle ise; tam yirmi yıldır, Sn. Erdoğan’ı iktidara taşıyanlar ve orada tutanlar Küreselciler mi olmaktaydı?
Bu zevatın “Küreselciler” dedikleri, aslında dış güçler ve Siyonist odaklardı… Bunlar ABD ve AB’ye yön veren malum ve mel’un mihraklardı. Dünya ekonomisine ve bu zulüm ve sömürü sistemine hâkim olan faizci ve tekelci sermaye baronlarıydı… Eh, bu şeytan şebekesinin, yani Küreselci Çete’nin istemediği adam da, ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olmalıydı!..
Allah Razı olsun Hocam yazılarınızla gündemi çok net okuyoruz…Erbakan Hocamızın hükümetini dağıtanlar ,Ümmetin ve tüm insanlığın saadetini bitirenler görecekler yakın da zalimlerin hizmetkârlığını yapmak neymiş…Yazıklar olsun elinde müslüman kanı ile dolaşanlara…
“Allah, zalim güçlerin mekir ve tuzaklarını kendi başlarına saracaktır.”
Erbakan Hocamızın 54. Refah-Yol Hükümetini yıkmak için tüm gücünü kullanan Siyonist çete, şimdi de iktidara taşıdığı işbirlikçi Akp’yi hâlâ burada tutabilmek için çaba gösteriyor. Daha evvel T. Erdoğan ve Akp hakkında hakaretlere varana kadar söylemlerde bulunanların, sonunda; yapılan bütün haksızlıklara, adaletsizliklere, yolsuzluklara, türlü türlü melanetlere… Ortak olma noktasına geldiklerini gördük. Bu zamana kadar, Akp’ye yarayacak politika yürüten Akşener’in İYİ Partisi de Belediye seçimleriyle birlikte misyonunu tamamlayacak görünüyor.
Bu yaşananlar bir tesadüf değil elbette…
Erbakan Hocamız derlerdi: “Biz her taşın altında Siyonizm var demiyoruz. Sadece Siyonizm hiç bir taşın altını boş bırakmaz diyoruz.”
“Gerçek şu ki, onlar (zalimler ve hainler, mü’minlere ve İslami girişimlere karşı) hileli planlar kurdular (ve kuracaklardır). Oysa eğer onların (şeytani) hile ve hazırlıkları, dağları yerinden oynatıp kaydıracak (zelzeleler oluşturacak derecede bugün nükleer silahlara ve teknolojik imkânlara dayanmış) olsa bile, Allah katında da (kesinlikle onları boşa çıkaracak ve etkisiz kılacak kudret) planları ve programları vardır! (Allah zalim güçlerin mekir ve tuzaklarını kendi başlarına saracaktır.)” https://www.mealikerim.com/14/ibrahim
Özetle: Ya millet bu gidişattan ve bu iktidardan kurtulacak, veya içten içe kökümüz, özümüz ve kültürümüz kuruyacaktı… İşte bütün bu sorunların aşılması, huzurlu ve onurlu bir ortama kavuşulması için ADİL DÜZEN’E, MİLLİ ÇÖZÜM’E ve ERBAKAN ZİHNİYETİNE acilen ihtiyaç vardı…
Zalim Siyonist sistemle birlikte işbirlikçilerinin de devrilecekleri günler yakındır inşaallah.
Seçim arefesinde can çekişen akp yi ihtiyacı kan meral akşener sayesinde bulunmaya çalışılıyor. Yinede cançekişen akp ye kanda bulsa suni tenefüste yapsa, ölmeye mahkumdur. Ama malesef iç hesaplaşmalar, mafyacılık, fuhuş, dini kendilerine kalkan ederek hertürlü pisliği yapan guruhlar halkımıza ama ençokta gençlere zarar vermektedir, malesef 20 yıllık iktidar hevesleri büyük enkazlar sosyal çürümeleri beraberinde getiriyor,gençlerimiz artık yozlaşmış sadece algı ve sahtekarlık üzerinden yürütülen hükümetten ve onun yardakcılarından, bıktı bunun sonucunda, gençler ya dinden soğuyor ya siyasetten yada yurt dışına kaçma eylemi oluyor milliyetcilik kavramları, Allah rızası, dini hassasiyetleri yok oluyor yani acilen Adil düzene ihtiyaç vardır.
“AKP yi iş başında tutmak Siyonizmin ana vazifesidir”
Prof. Dr. Necmettin Erbakan
https://youtu.be/zJNTv07Jmbs?si=GsRe3D9hphsN78nZ
Siyonist işbirlikçilerinin işbirliği!
Siyonist işbirlikçileri hem “dönme” idiler hem de “dönek” karakterliydiler ve her türlü kılığa giriyorlardı.
Hem iktidardaki hem muhalefetteki işbirlikçiler sinsi ve kirli bir işbirliği içerisindeydi.
İşbirlikçiler her ne kadar sinsi ve kirli bir işbirliği yapsalar da çıkarları ve ihtirasları uğrunda her an kapışmaya hazır haldeydiler.
“… (Müşriklerin ve münafık kesimlerin) kendi aralarındaki çarpışmaları (birbirlerine kin ve haset duyguları) ise pek daha şiddetlidir. Sen onların (zahiren) birlik ve dirlik (içerisinde olduklarını zan ve) hesap edersin; oysa onların kalpleri paramparça vaziyettedir (çıkarları ve ihtirasları uğrunda her an kapışmaya hazır haldedirler). Bu, şüphesiz onların akletmeyen (ve imana gelmeyen) bir kavim olmaları dolayısıyla böyledir.” (Haşr 14)
İşbirlikçilerin iktidarında;
Mason Localarını, dış Siyonist odakları ve hükümet ortaklarını arkasına alan bazı polis müdürleri, uyuşturucu, fuhuş ve kaçakçılık mafyalarıyla, makam ve çıkar karşılığı iş birliği yapmaktaydı.
Devlet laçkalaşmış, Emniyet ve Adalet mekanizmasının terazisi şaşmış, vatandaşın; can, mal, namus ve düşünce özgürlüğü mafya maşası müdürlerin ve hâkimlerin insafına bırakılmış durumdaydı.
Diyanet’te ve tarikatlarda vurgunlar-soygunlar ve en çirkin cinsel istismarlarla ilgili tuzaklar mahkeme kararlarıyla ortaya çıkmaktaydı.
“kaporta İslamcılığı” yaygınlaşmakta, ama riyakârlık ve sahtekârlıkla iman, ahlâk ve vicdan motoru çürümekteydi.
“Din İstismarı”ndan nefret eden gençlerimiz Ateizm’e ve Deizm’e kaymaktaydı.
Ülkemizde geçim darlığı, hayat pahalılığı ve ekmek, kira parasızlığı yüzünden insanca yaşam zorlaşmakta, aile ve toplum yozlaşmaktaydı.
Özetle: Ya millet bu gidişattan ve bu iktidardan kurtulacak veya içten içe kökümüz, özümüz ve kültürümüz kuruyacaktı…
İşte bütün bu sorunların aşılması, huzurlu ve onurlu bir ortama kavuşulması için ADİL DÜZEN’E, MİLLİ ÇÖZÜM’E ve ERBAKAN ZİHNİYETİNE acilen ihtiyaç vardı…
Evet Şeytanilerin veya Batılın temsilcisi veya Küreselcileri Siyonizmi anlamamıza büyük katkılar sunan bir makale … Siyonizm gerçeğini anlamadan günümüz hadiselerini anlamamız mümkün değildir… “Siyonizmi anlasak ne anlamasak ne” diyen önem vermeyen dikkate almayan , ülkemizde yüzlerce tarikat cemaat vakıf kurum kuruluş dernekler , ilim erbabı geçinen alim prof hoca efendiler var ve bakıyorsunuz gece gündüz namaz abdest tesbih Arabca Kur’an okumakla ibadet etmekle hatta geceleri teheccüt namaxları binlerce zikir şükür ile meşguller ama baktığımızda incelediğimizde ne İslamı doğru yaşıyorlar ne de Siyonistlerin ve işbirlikçilerinin plan projelerine alet olmaktan kendilerini alıkoyamıyorlar. Nasıl anlıyoruz bunu : Bakın o tarikat cemaat vakıf dernek üyelerinin çoluğu çocuğu başta olmak üzere, genel insanlık tablosuna bakalım kimlerde maddi ve manevi huzur saadet refah var … Kimsede yok… Hele gençler en ufacık bir zorluk, yaşantılarında birazcık konfor eksiliversin intihar etmeye yatkın bir nesil varedildi… Aklı bel ile diz kapağı aradı çalışan bir nesil türettiler… İşte Siyonizm kötünün yanlışın zararlının çirkin şeylerin ve zulmün hat safhaya gelmesinin öncüsüdür…Bunun için çırpınmaktadır Siyonizm… Ama o sarıklı cübbeli namazlı abdestli tarikat cemaat üyeleri banane bu halden ben kendimden sorumluyum deyip bu batıl düzene karışmıyor yıkmak yerine Adil bir Nizam kurma gayreti çabasını geçelim , böyle bir derdi tasası bile yok hale geldi çünkü bağlı oldukları şeyhleri mürşitleri şu garantiyi veriyor : Siz hiç merak etmeyin müritlerim ben sizi sırattan geçerken cebime koyacağım sizi geçirteceğim diyor buna inanan da milyonlar var… Müslüman olan Kur’an okuyan biri buna inanır mı ama Kur’anın mealini okutmuyorlar böylesi koyunlar türüyor ondan sonra… İşte Siyonistlerden ve işbirlikçilerini tanımadan saadet yok ..
Makalede geçen şu ifadeleri hatırlatmak istiyorum:
….
Özetle: Ya millet bu gidişattan ve bu iktidardan kurtulacak, veya içten içe kökümüz, özümüz ve kültürümüz kuruyacaktı… İşte bütün bu sorunların aşılması, huzurlu ve onurlu bir ortama kavuşulması için ADİL DÜZEN’E, MİLLİ ÇÖZÜM’E ve ERBAKAN ZİHNİYETİNE acilen ihtiyaç vardı…
.
Erdoğan Akp’si hangi seçim arefesinde sıkışmaya başladıysa, mutlaka imdatlarına birileri yetişiyor. Şimdi yaklaşmakta olan belediye seçimlerine üç ay gibi bir zaman kalmışken, Meral Akşener’in partisi içerisinde karmaşık bir yapı ve istifalar başgöstermeye başladı. Özellikle Meral Akşener’in daha düne kadar Cumhurbaşkanı adayı olarak göstermeye çalıştığı, Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu ile ilgili sert sözleri ve ortamı germe çabaları, Erdoğanın ekmeğine yağ sürme olarak tanımlanmaya başladı. Yani görülen oki, Meral hanım bu tavırlarıyla Erdoğan’a yeşil ışık yakmaya ve yedek lastik olmaya çalışıyor.
İçimizdeki İki Yüzlüler “Yahudi Dönmeleri”
“Türkiye Müslümanları, yaklaşık 400 yıldır sahte din kardeşleri tarafından kandırılıyor. Bu sahte din kardeşleri, kendilerini Müslüman gibi göstermelerine rağmen en çok Müslümanlardan nefret ediyorlar. Müslümanlar adına konuşuyor, fikir üretiyor, sanattan, siyasete, eğitimden, iş dünyasına birçok noktada önemli konum ve mevkilerde bulunuyorlar”
Yahudilerin, Babil’den çıkışlarından, 1948 yılanda, korsan ve sözde devlet İsrail kurulana kadar, belirli bir yurtları toprakları olmamıştır. Dağınık bir vaziyette yaşayan Yahudiler, dahil oldukları topluluklar içinde, kültürel ve dini inançları noktasında, asimile olmadan yaşamaya devam etmişlerdir.
Tarihte yaşamış ve yaşamakta olan toplulukları incelediğimiz zaman, önümüze Yahudiler gibi vatansız yaşayan, aynı kaderi paylaşan topluluklar çıkar. Lakin bu topluluklar bulundukları ülkelerde, kendi etnik kültür ve kökenlerini, inançlarını koruyarak aynı zamanda devlet yapısına zarar vermeden, statüko ile uyum içinde yaşamış ve yaşamaya devam etmektedir.
Yahudiler için aynı şeyi söylemek ve düşünmek pek de mümkün değildir. Geçmişlerine bakıp tarihlerini incelediğimiz zaman bu gerçek daha da net ortaya çıkar. Sürgün, kargaşa, karmaşa ile dolu serüvenleri vardır. Çünkü Yahudiler inançları gereği başka bir topluluk ile uyum içerisinde yaşayamazlar. Bu duruma basit bir örnek ile bakacak olursak, iman ettikleri Muharref Tevrat, Yahudi ırkından olmayanı, Goyim (hayvan) olarak görmektedir. Haham sınıfının nefsi, şeytani, hırs, istek ve duygularını katarak tahrif ettiği bu kitap, kendilerinden olmayan diğer topluluklara karşı, kin, nefret ve vahşet emretmektedir. İnsanları tedirgin eden korkunç nokta ise, Yahudilerin Yahudi olmayanlara karşı yaptığı tüm bu vahşet, fitne, zulümleri, disiplin ve ciddi bir ibadet şuuru ile yapmasıdır.
“Seni aralarına dağıttığım milletleri bütün bütün sona erdireceğim.” (Tevrat, Yeremya Bölümü, 30/11)
“Seninle valileri ve kaymakamları kıracağım.” (Tevrat, Yeremya Bölümü, 51/23)
“Sana kulluk etmeyen millet ve ülke yok olacak.” (Tevrat, Yeremya Bölümü, 60/12)
“Ve Allah Rab o milletleri senin önünden azar azar kovacak, onları çabuk bitiremezsin yoksa senin üzerinde kır hayvanları çoğalır.” (Tevrat, Tesniye Bölümü, 7/22)
“Onların üzerine tek çoban koyacağım, onları güdecek…memlekette kötü hayvanları sona erdireceğim.” (Tevrat, Hezekiel Bölümü, 34/23-25)
Bu kin, nefret ve sinsi düşmanlık, Yahudileri yaşadıkları toplulukların içinde bulunan insanların, zayıf noktalarını, inanış biçimlerini ve kültürlerini benimseterek, kamufle amaçlı ikinci bir kimliğe dahil etmiştir.
İkinci bir kimlik sayesinde, bulundukları toplumlar içinde kamufle olarak, yönetimi ele geçirmeye çalışmışlar ve içten çürütme taktiğini uygulamışlardır.
Günümüzde ise, başta ülkemiz olmakla üzere diğer ülkelerde de bu taktiği uygulamaya devam etmektedirler.
Geçmiş tarihte, bu sinsi, kindar ve vahşet ile dolu inanışlarından dolayı, Babil, Macaristan, Fransa, İspanya gibi ülkelerden kovulmuş ve sürgün edilmişlerdir. Az çok demeden bulundukları toplumlar içerisinde, kindar, fesat ve sinsi davranışları sergilemişlerdir.
Yahudilerin yaşadıkları ülkelerde, ülke yönetimleri bu tip sıkıntı ve problemlere yönelik tedbirler almış lakin Yahudiler ‘de tüm bu tedbir ve baskılara karşı en sinsi silahlarından olan “DÖNMELİK” tedbirini uygulamıştır. Dönmelik dediğimiz çift kimliklik, iki yüzlülük taktiği Yahudilerin tarih boyunca uyguladığı bir taktiktir. Tarihçilerin büyük bir kısmı “DÖNMELİĞİ” 1626-1675 yılında yaşamış, İzmirli sahte Mesih Sabetay Sevi ile ele alırlar ve tanımlamaya çalışırlar. Lakin işin aslına baktığımız zaman, böyle bir tanımlamada bulunan tarihçilerin Tevrat okuyup incelemediği açıkça ortadadır. Muharref Tevrat’a göre dönmelik, çok eski bir Yahudi taktiğidir. Tevrat içindeki “Ester” bölümü bunu açıkça bize gösterir. Bu bölümdeki anlatılmak istenen olayı kısaca özetleyecek olursak; Ester adında bir kızın, Yahudiliği sözde inkâr ederek, yaşadığı ülkede kraliçeliğe kadar yükselişini ve bu sayede soydaşlarını ülke yönetiminin önemli noktalarına yerleştirdiği, 75.000 muhalifi ise katlettiğini anlatılır. Tevrat’ta ki bu bölümde, dünyanın dört bir yanına dağılmış bir vaziyette yaşayan Yahudilere, dönmelik taktiği verilmektedir.
Yahudiler, uygulamış ve dünyanın birçok ülkesinde uygulamakta oldukları bu iki yüzlü, ibadet kılıfı geçirdikleri, sinsi ve şeytani yöntemleri ile bulundukları ülkelerde fitne çıkarmışlar ve çıkarmaya devam etmektedirler. Lakin unutulmamalı ki Yahudi değilmiş gibi davransalar da hiçbir zaman dinlerini terk etmemişlerdir…
Artık kavramlarla AK lanmaya çalışanlar odak kötülük merkezi olduklarını gizleyememektelerdi. AK(P)ŞENER’in durumu da, hem mahkeme kararı hem geçmişteki icraatları hem de şimdiki misyonuyla siyasi (siyonist) odak konumundaydı. Fakat Allah cc intikam sahibi olmasından dolayı aslında çok büyük farkları olmayan siyasi aktörlerin aynı yapının farklı parçaları olduğu da sırıtmaktaydı.
Şimdi yerel seçimlerde AK(P)ŞENER’İN rolü daha da belirgindi. Seçim öncesi muhalefetin elinde kullanabilirse çok büyük kozlarda geçmişti. Bunlar;
A) AK(P)ŞENER’in partideki yolsuzluğu.
B) Hükümetin ve eski emekli Emniyet Müdürlerinin bağlantılı olarak gayrimeşru otel işletmeciliği, cocuk fuhuş dosyaları vs.
C) Bu işlerle elde edilen görüntülerin Milletvekili, bürokrat, işadamlarına yapılan şantajlar da akıllı muhalefetin değerlendireceği önemli konulardı.
D) Şahısların geçmişteki bağlarının gelecek siyasi yapılarda nasıl etkili olacağı konusunda da devletin ilgili birimlerinin elindeki önemli bir argümandı.
Allah ihtiyaçları en iyi bilen ve görendir. Makalede izah edilen tüm konular sorunları ve çözümleri sunmakta. Bu hakikatler yıllardır anlatılıp konuşulmakta. Ancak toplum bu gerçeklere dilsiz ve sağır kalmakta. İnşallah umut ediyor ve dua ediyoruz ki: Yüce Rabbimiz insanlığın ve ezilen toplumların ihtiyacına cevaben bizlere Adil Düzen’i nasib eder inşallah
Aslı ve ayarı belli Meral olan hanım her zaman kendisine verilen vazifesini layıkıyla yapmaya çalışıyordu. Asker ve polis arasını açmak iki kurumu bir birine düşman etmeye çalışmak tam siyonist şeytanların yani küreselcilerin başarmak istediği şeydi ve aziz Erbakan Hocamızda bunların oyunu her zaman için bozmuştu. Önceki yerel seçimlerde iyi bir yenilgi alan akp’yi, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik krizi fırsata çevirip millet ittifakını dahada güçlendirip iktidarı daha büyük bir yenilgi ile pişman etmek varken demekki millet ittifakının bu seçimlerde daha büyük işler başarabileceği anlaşıldı ki iyi partinin ipi çekip işbirlikçi iktidar karşısında parçalı bir muhalefet işlerine gelmekte idi. Şeytanın bir hesabı var ise bekleyin görün Allah’ın da bir hesabı vardı. Rabbimiz neyler neylerse güzel eylecekti ve bizde oturup seyreyleyecektik.