Reklam
Reklam
Reklam

3. Dünya Savaşı Hazırlığında: RUS GAZI, HAÇLI GARAZI VE AKP’NİN MARAZI

Kullanıcı Değerlendirmesi: / 34
ZayıfMükemmel 

 

3. Dünya Savaşı Hazırlığında:

RUS GAZI, HAÇLI GARAZI VE AKP’NİN MARAZI

    

ABD; Suriye’de PKK desteği ile, Yunanistan Dedeağaç’ta ise kurduğu büyük kapasiteli askeri üs üzerinden Türkiye’yi kuşatmasına, şimdi Güney Kıbrıs Rum kesimini de eklemişti. Girit Adası’nda büyük askeri yığınakları zaten bilinmekteydi. İngiltere ve Fransa’dan sonra, ABD’nin de Güney Kıbrıs’ta yeni üsler kurması Türkiye’yi iyice çevreleme projesiydi. Aklı durgun, stratejik öngörüden yoksun danışmanlara, belki de kiralık ajanlara aldanıp Şanghay Beşlisi’ne yaslanmakla hava atan Sn. Erdoğan, aslında Siyonist ve emperyalist odakların kirli planlarına alet olmaktaydı. Çünkü bu Haçlı – Siyonist Plan’a göre: Rusya’ya ve Asya’ya yaklaşıyor bahanesiyle, Türkiye NATO’dan çıkarılmaya ve Yunanistan’a sataşıyor denilerek topyekûn bir saldırıya maruz bırakılacağı kuşkuları giderek artmaktaydı! Ve zaten, Lozan Antlaşması’na göre her türlü askeri varlıktan ve silah yığınağından arındırılması gereken Ege’deki 12 takımdan Midilli ve Sisam Adalarına, Yunanistan tarafından ve Amerikan çıkarma gemileriyle çok miktarda zırhlı araçlar ve saldırı silahları taşındığı TSK’ya ait, bölgede keşif uçuşu yapan İHA’larca saptanmış ve yayınlanmıştı.

Bu Şeytani hesapları bozabilecek tek alternatif; D-8’lere sahip çıkılması ve Erbakan Hoca’nın İslam Birliği projelerinin diriltilmeye çalışılması iken, maalesef aynı Siyonist timsahın diğer çenesi ve cephesi olan Rusya ve Çin ittifakına yanaşmakla, aslında barbar Batı’nın sinsi emellerine hizmet sunulduğunun farkına bile hâlâ varılamamıştı.

Ukrayna Saldırısı ve Sonrası…

Rusya şimdiye kadar 400 milyar dolar zarara uğramıştır. Ayrıca on binlerce askerini ve silah sistemlerini kaybetmiş durumdadır. Üstelik Ukrayna, son zamanlarda bazı bölgeleri Ruslardan geri almaya başlamıştır ve Rus birlikleri geri çekilmek zorunda kalmıştır… Rusya, bu büyük zararlara ve kayıplara daha ne kadar dayanacaktır? sorusu yanında, Ukrayna’yı destekleyen Amerika ve özellikle Avrupa, Rusya’nın doğalgaz kısıntısına ve Ukrayna’ya kaynak aktarımına, nereye kadar katlanacaktır? sorusu da hâlâ yanıtsızdır. Rusya “En fazla bir hafta sürer” diyerek saldırdığı Ukrayna’da sekiz aydır bir batağa saplanmış ve şaşkınlığa uğramıştı.

Avrupa’da Doğalgaz Fiyatları ve Sıkıntılı Kış Senaryoları

Rusya; Kuzey Akım 1’in vanasını kapatınca, Avrupa yaklaşan kış için telaşlanmaya başlamıştı. Hatta mecburen yeniden kömür santrallerine, nükleer santrallere ve kaya gazı işletmelerine dönüşlerine gerekçeler uydurulmaktaydı. Tüm Avrupa ülkelerinde ısıtma ve aydınlatma konusunda kısıtlama kararları alınmıştı. Avrupa’da hane başına geçen yıl 300 avro olan gaz ve elektrik faturaları şimdiden 600 avroya fırlamıştı. Üstelik daha da artacağı, 4-5 katına ulaşacağı konuşulmaktaydı. Uzmanlar, Avrupa’nın toplam 148 milyar avro olan gaz harcamasının 825 milyara çıkacağını tahmin ediyorlardı.

Avrupa'nın kullandığı doğalgazda Rusya'nın payı ne kadardı?

Rusya-Ukrayna Savaşı'nın başlamasının ardından Avrupa ülkelerinin Rusya'dan ne kadar doğalgaz ithal ettiği gündeme taşınmıştı. Uluslararası Enerji Ajansı verilerine göre Avrupa'nın 2021 yılında Rusya'dan ithal ettiği 155 milyar metreküp gaz, toplam gaz ithalatının yüzde 45'ini ve toplam gaz tüketiminin yüzde 40'ını oluşturmaktaydı. Rusya-Ukrayna Savaşı sonrasında Avrupa'da enerji arz güvenliğine yönelik endişeler artarken, doğalgaz fiyatları da megavatsaat başına 199 euroyla tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaşmıştı. Fiyatlar son bir yılda yaklaşık 10 kat artmıştı.

Hangi Avrupa ülkesi Rusya’dan ne kadar gaz almaktaydı?

Finlandiya, Estonya, Makedonya ve Bulgaristan doğalgaz ithalatının tamamını Rusya'dan yaparken, Letonya doğalgaz ithalatının yüzde 97'sini, Sırbistan yüzde 88'ini, Slovakya yüzde 86'sını, Polonya yüzde 81'ini, Avusturya yüzde 80'ini, Slovenya yüzde 79'unu ve Macaristan yüzde 78'ini bu ülkeden satın almaktaydı. Rusya'nın, Litvanya'nın doğalgaz ithalatındaki payı yüzde 69, Almanya'nın dış alımındaki payı yüzde 54 kadardı. Bu oranlar, Çek Cumhuriyeti için yüzde 53, İsviçre için yüzde 44, Danimarka için yüzde 35, İtalya için yüzde 33, Hırvatistan ve Romanya için de yüzde 28 oranındaydı.

Yunanistan gaz ithalatının yüzde 19'unu, Fransa yüzde 8'ini, Hollanda yüzde 5'ini ve Belçika yüzde 3'ünü Rusya'dan karşılamaktaydı. Ukrayna'nın gaz ithalatının yüzde 43'ü de Rusya'dan sağlanmaktaydı. Rusya'dan gaz ithalatı düşük olan ülkelerde, Norveç, Kuzey Afrika ve spot piyasalardan yapılan sıvılaştırılmış doğalgaz tedariki Moskova'ya bağımlılığın düşük olmasında rol oynamaktaydı.

Rusya-Ukrayna Savaşı ile beraber Avrupa ülkelerinin enerji güvenliğini sağlayabilmek için kıtada talebin zirve yaptığı kış dönemine kadar depoları doldurmak, AB'nin en kritik önceliklerinden biri halini almıştı. Bruegel'in hesaplamasına göre, Avrupa'nın kışa girerken doğalgaz depolarını doldurmasının maliyeti en az 70 milyar euro olacaktı. Uluslararası Finans Enstitüsüne göre, Avrupa'nın doğalgaz depolarının kapasitesi yeterli durumdaydı ama boru hatları doğudan batıya gaz akışı sağlayacak şekilde inşa edildiği için ters gaz akışı sağlanamamasından dolayı teknik kısıtlar yaşanacaktı.

Avrupa'da artan elektrik ve doğalgaz fiyatları, yeni kriz uyarısıydı!

Avrupa, Covid-19'un neden olduğu karantina sonrası enerji fiyatlarında rekor kıran artışla uğraşmaktaydı. Aşırı soğuk ve sıcak hava dalgalarından dolayı artan enerji tüketimi ve arz kısıtları, yüksek fiyatların nedenlerinden bazılarıydı. Analistler, geçici ve yapısal sorunların bir karışımıyla şiddetlenen krizin uzayacağı konusunda uyarılar yapmaktaydı.

Avrupa Birliği, uzun süredir fosil yakıtlara olan bağımlılığını kademeli olarak azaltıyor olsa da bu değişim, krizin etkilerini kontrol altına alacak kadar hızlı ve yaygın olmamıştı. Doğalgaz ve kömür, AB'nin toplam üretiminin yüzde 35'inden fazlasını sağlamaktaydı. Fosil yakıtlar İsveç, Fransa ve Lüksemburg'da marjinal bir paya sahip; ancak Hollanda, Polonya, Malta ve Kıbrıs'ta toplam üretimin yüzde 60'ından fazlasını oluşturmaktaydı.

İspanya, İtalya, Fransa ve Polonya gibi ülkelerdeki vatandaşlar şimdi pandeminin neden olduğu ekonomik sıkıntılara ek olarak tüm zamanların en yüksek enerji faturalarıyla karşı karşıyaydı. Halkın hoşnutsuzluğu, hükümetleri yüksek alarma geçirmiş, bakanlar kısa vadeli de olsa acil durum önlemleri almaya başlamıştı.

İtalya'da, Ekolojik Dönüşüm Bakanı Roberto Cingolani, İtalyanları önümüzdeki aylarda faturalarında yüzde 40'lık bir artış beklemeleri konusunda uyarmıştı. Fransa, 5,8 milyonun üzerinde düşük gelirli haneye bir kereye mahsus 100 Euro ödeme yapacağını açıklamıştı. İspanya'da hükümet, fiyatları 2018 seviyelerine indirme sözünü tutamayacaktı. Madrid ayrıca Brüksel'e AB çapında eylem talep eden bir mektup yollamıştı. Mektupta, "Acil olarak, dramatik fiyat artışlarına hemen tepki vermek için önceden tasarlanmış bir Avrupa politika menüsüne ihtiyacımız var" notu yer almıştı.

Oysa Avrupa’nın bu doğalgaz kriziyle ABD’ye mahkûmiyeti ve Türkiye’ye karşı yeni Haçlı işgaline mecburiyeti sağlanmaktaydı!..

Acaba Rusya, gazı hepten keserse Avrupa'nın enerji alternatifleri ne olacaktı?

Avrupa'nın enerji ihtiyacına alternatif olarak görülen sıvılaştırılmış doğalgaz, daha çok ABD tarafından sağlanmaktaydı. İhtiyacının yüzde 40’tan fazlasını Rusya'dan karşılayan Avrupa ülkeleri, doğalgaz akışının kesilmesi ihtimaline karşı alternatif enerji kaynakları aramaya başlamıştı. Avrupa bu kış halihazırda doğalgaz depolarının boşalmasından ve fiyat artışından dolayı sorunlar yaşarken, Rusya'nın Ukrayna'yı işgali ve AB'nin Moskova'ya uyguladığı ekonomik yaptırımların ardından enerji konusunda çözüm arayışı yoğunlaşmıştı. Azerbaycan başta olmak üzere başka doğalgaz boru hatları ve sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) ilk akla gelen çözümler olmaktaydı. Onun ardından nükleer ve yenilenebilir enerji, hidroelektrik santraller ve kömür geliyordu. Oysa daha önce nükleer enerji Almanya, İngiltere, Belçika ve Fransa'da askıya alınırken, kömür santrallerinin çoğu iklim hedefleri konusundaki baskı nedeniyle kapatılmıştı.

Almanya parlamentosunda konuşan Başbakan Olaf Scholz, son dönemde yaşanan olaylar sonrasında, uygulanacak enerji politikasının yalnızca ekonomi ve iklim için değil aynı zamanda güvenlik bakımından da kritik olduğunu açıklamıştı. LNG terminali inşasına başlayacağını, elektrik tesisi için kömür rezervi oluşturacağını ve enerji şirketlerini kıştan önce gaz depolamaya zorlamayı planladığını açıklayan Almanya'nın gaz ihtiyacının yüzde 50'den fazlası Rusya'dan temin ediliyordu. Reuters'in haberine göre Almanya, ayrıca Norveç, Hollanda, İngiltere ve Danimarka'dan borularla gaz temin etmeyi düşünüyordu. Ancak Avrupa'nın ikinci büyük gaz tedarikçisi Norveç'in başbakanı, ülkenin zaten maksimum kapasitede gaz gönderdiğini ve Rusya'dan gelen gazın yerine bunun konamayacağını söylüyordu.

Avrupa’da Yükselen Doğalgaz Fiyatları Elektrik Üreticilerini Kömüre Dönmek Zorunda Bırakmıştı!

Avrupa'da hızla yükselen toptan doğalgaz fiyatları, elektrik üretim santrallerinin havayı daha fazla kirleten kömüre yönelmesine yol açmıştı. Kömür ve karbon emisyonu fiyatları da artmasına rağmen, doğalgazdaki sıçramanın gerisinde kalarak kısa dönemli de olsa maliyet açısından daha avantajlı görülmeye başlanmıştı. Avrupa Birliği'nin Emisyon Ticaret Sistemi'nde (ETS) gösterge karbon emisyon lisans ücreti yılbaşından bu yana iki kata yakın artmıştı. Öte yandan aynı sürede Hollanda merkezli TTF piyasasında toptan doğalgaz fiyatı 4 kat artmıştı.

Avrupa Birliği'nde havaya salınan karbondioksit gazını azaltma hedefiyle kurulan ETS elektrik üretim santralleri ve sanayi fabrikalarından havaya saldıkları ton başına belirli bir ücret alıyorlardı. İlave karbon emisyonu maliyeti nedeniyle 2 yıldan uzun bir süredir doğalgaz çevrim santralleri kömürle çalışan elektrik santrallerinden daha avantajlı durumdaydı. Doğalgaz fiyatlarındaki yükselme ile enerji altyapısında kömürün payı yüzde 2 olan İngiltere'de üreticiler petrol yakıtlı elektrik santrallerine dönmek zorunda kalmıştı. Almanya'da 2021 yılının ikinci çeyreğinde linyit ve taş kömürü ile üretilen elektrik 28 Terawatt saat iken üçüncü çeyrekte 35,1 Terawatt saate yükselmiş durumdaydı.

Rusya Gazı Kesince, Almanya'dan Flaş Nükleer Enerji Kararı

Doğalgaz alımlarında büyük ölçüde Rusya'ya bağlı olan Almanya sert bir kışa hazırlanmaktaydı. Almanya alınan önlemler kapsamında 'nükleer planından geri adım atma’ kararı almıştı. Kremlin, Rusya'nın Kuzey Akım 1 boru hattı üzerinden Avrupa'ya gaz arzının, Moskova'ya karşı yaptırımları kaldırmadıkça tam olarak devam etmeyeceğini duyurmasının ardından Almanya sıkışmıştı.

    Ekonomi Bakanı Robert Habeck, 2011 yılında dönemin Şansölyesi Angela Merkel'in ilan ettiği sıfır nükleer politikasının askıya alınması anlamına gelen bir açıklama yapmıştı. Hükümetin nükleer karşıtı ortağı Yeşiller partili Habeck, ‘ülkede açık kalan üç nükleer santralden ikisinin her ihtimale karşı 2023 Nisan ortasına kadar kullanabilir durumda kalacağını’ vurgulamıştı. Almanya'nın bu kararı dış basında 'U dönüşü' olarak yorumlanmıştı.

Almanya'nın enerji piyasasını düzenleyen kurumu Bundesnetzagentur'un (BNetzA) Başkanı Klaus Müller, Rusya'nın gaz tedarikini tamamen kesmesi durumunda ülkedeki gaz depolama tesislerinin talebi en fazla 2,5 ay karşılayabileceğini açıklamıştı. Oysa daha önce Merkel, Japonya'daki Fukuşima nükleer felaketinin ardından atom enerjisini tamamen bırakma yönünde karar almış, ülkedeki 6 santralden 3'ü kapatılmıştı.

Rus devlet enerji şirketi Gazprom 2021 Nisan ayında tedarik ettiği doğalgaz için ruble ile ödeme yapmayı reddeden Gas Terra'yı doğalgaz akışının askıya alınacağı konusunda uyarmıştı. Gazprom daha önce ruble ile ödeme yapmayı reddeden Finlandiya'ya da doğalgaz arzını kesmiş durumdaydı. Putin'in imzaladığı kararname ile 'dost olmayan ülkeler listesi’ resmiyet kazanmıştı. Rusya hükümetinin yayınladığı listede ABD, tüm AB ülkeleri yer almıştı. Ukrayna, Karadağ, İsviçre, Arnavutluk, Andorra, İzlanda, Liechtenstein, Monaco, Norveç, San Marino, Kuzey Makedonya'nın yanı sıra Japonya, Güney Kore, Avustralya, Mikronezya, Yeni Zelanda, Singapur ve Tayvan da söz konusu listede bulunmaktaydı.

Bütün Avrupa’da enerji güvenliği alarmı!

Covid-19 sonrası artan talebe yanıt veremeyen Avrupa kendi adına ezberleri bozmaya başlamıştı. Gelişmekte olan ülkelere ‘kömürü kullanmayın’ ve ‘nükleer santral yapmayın’ diye baskı yapan Avrupa şimdi bu kaynaklara dönmek zorunda kalmıştı.

ABD'nin baskısıyla Rusya'ya yaptırımlara katılan Avrupa'da, enerji güvenliği krizi iyice tırmanmaktaydı. Arzda keskin düşüş yaşanması ve enerji fiyatlarının artması Avrupalıların en büyük sorunu halini almıştı. Salgın döneminde fabrikalar ve başta hizmet sektöründe yaşanan duraklama arz ve talebi düşürmüş durumdaydı. Covid-19 kısıtlamalarının kalkmasıyla birlikte aniden birçok sektörde (turizm, ticaret, sağlık, giyim, eğlence…) artan talep, arz eksikliğinden dolayı karşılanamamıştı. Bir de Rusya’ya uygulanan yaptırımlar eklenince, şimdi enerji arzında da büyük bir düşüş yaşanmış ve fiyatlar artmıştı. Tüm bunlar üst üste gelince Avrupa’da enerji güvenliği tartışılmaya başlanmıştı.

Önce kömüre dönmeye mecbur kalınmıştı

Hem Rusya’nın gaz akışını tamamen kesmesi korkusu, hem de AB’nin Rus kömürüne ambargosunu 2022’nin Ağustos ayında hayata geçirmiş olması, hükümetleri alternatif arayışına mecbur bırakmıştı. Karbon emisyonunu düşürmesi için gelişmekte olan ülkelere baskı yapan Avrupa, enerji arzı sıkıntısından dolayı mecburen kömüre dönüş yapmıştı. G20 ülkeleri yaklaşık 658 milyar dolarlık enerji yatırımlarının ortalama 300 milyar dolarını fosil yakıtlara yapmıştı. Bunun içerisinde kömür ise 57 milyar dolara ulaşmıştı.

Almanya: Almanya hükümeti, ülkede gelecek kış kullanılacak doğalgazı depolayabilmek için formüller aramaktaydı. Ülkedeki tüm kömür santrallerini 2030'a kadar kapatmayı planlayan Almanya’nın Ekonomi ve İklimi Koruma Bakanı Robert Habeck, kışın sorun yaşamamak için gaz tüketiminin azaltılması gerektiğini açıklamıştı. Alman Bakan, doğalgaz tasarrufu için elektrik üretiminde kömür santrallerinin daha fazla kullanılması gerekeceğini vurgulamıştı.

Polonya: Polonya da kömüre dönüş yapmıştı. Hükümetin konutlara düşük fiyat garantili kömür sunma teklifi, parlamentonun alt kanadı tarafından onaylanmıştı. Konutların kullandığı kömürün ton başına 996,60 zloti (210 avro) olması teklifine 298 milletvekili kabul oyu verirken 15 milletvekili de ret oyu kullanmıştı. 136 milletvekili ise çekimser kalmıştı. Polonya İklim ve Çevre Bakanı Anna Moskwa'ya göre sistem, ısınma için kömür kullanan haneleri, konut kooperatiflerini ve dernekleri kapsayacaktı. Teklif kapsamında her hanenin garantili fiyattan 3 tona kadar kömür satın almasına izin çıkacaktı.

Avusturya: Avusturya’da Rus gazının tamamen kesilmesi olasılığı nedeniyle ülkedeki elektrik üretimi ağırlığını mecburen doğalgazdan kömüre çevireceği konuşulmaktaydı. Avusturya Çevre ve Enerji Bakanı Leonore Gewessler, doğalgaz tüketiminin mümkün olduğunca azaltılması gerektiğini açıklamıştı. Diğer AB ülkeleriyle karşılaştırıldığında Avusturya’nın daha zor bir durumda olduğunu belirten Gewessler, Rus gazından kurtulmanın en çabuk 2027’de mümkün olabileceğini hatırlatmıştı. Styria'daki Mellach Elektrik Santralinin, acil bir durumda doğalgaz yerine kömürden elektrik ve ısı üretilebilmesi için çalışma başlatılmıştı.

Hollanda: Hollanda da karbon salınımını sınırlamak için kömürle çalışan santrallerinde üretimi yüzde 35 kapasiteyle sınırlamıştı. Hükümet, çevre örgütlerinin itirazlarına rağmen enerji krizi ile mücadelede elektrik üretimini arttırmak için kömürle çalışan santrallerde yüzde 35 kapasiteyle üretim sınırını kaldırmıştı. Hollanda'nın kömür yakıtlı enerji üretimi üzerindeki sınırı kaldırmasının, yılda 2 milyar metreküp gaz tasarrufu sağlaması umulmaktaydı.

Hani nükleer çevreye zararlıydı?

Özellikle G7 ülkeleri, nükleer enerjinin kullanımında gelişmekte olan ülkelere karşı baskı kurmaktaydı. Batı’nın İran, Türkiye ve Pakistan gibi ülkelerin nükleer enerji girişimlerine karşı yaptırımlara kadar giden engellemeleri hâlâ devam ediyordu. Fakat Batı, enerji güvenliğinin riske girmesiyle birlikte, daha önce verdiği nükleer enerji santrallerini kapatma sözünü bozmak zorunda kalmıştı. Avrupa Parlamentosu, doğalgaz ve nükleer enerji santrallerine yapılan yatırımları iklim dostu olarak nitelendiren Avrupa Komisyonu'nun yasa tasarısını önlemek için sunulan bir önergeyi reddetmişti. Parlamentodaki 705 milletvekilinden 328'i önergenin reddedilmesi yönünde oy kullanmıştı. 33 vekil ise çekimser kalmıştı. Böylece nükleer enerji santrallerine yapılan yatırımların; yeşil, sürdürülebilir ve çevre dostu olduğunu savunan yasa tasarısının kabulünün de önü açılmış durumdaydı.

Fransa’da kamulaştırma hamlesi başlatılmıştı!

Fransa Başbakanı Elisabeth Borne, ülkesinin nükleer devi Electricite de France SA'yı kamulaştırmayı planladığını açıklamıştı. Elektrik şirketi, Rusya'nın Ukrayna'ya başlattığı operasyon nedeniyle Avrupa çapında bir enerji kriziyle mücadele ederken, Fransız hükümeti EDF'deki payını yüzde 84'ten yüzde 100'e çıkarmak için planlar hazırlamıştı. Borne kamulaştırma fikrini, “Elektrik üretimimiz ve performansımız üzerinde tam kontrole sahip olmalıyız. Savaşın sonuçları ve gelecek devasa zorluklar karşısında egemenliğimizi sağlamalıyız... Bu nedenle, devletin EDF'nin sermayesinin %100'üne sahip olma niyetini size iletiyorum.” ifadeleriyle savunmaktaydı. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ise, 2022’nin Mart ayındaki yeniden seçim kampanyası sırasında EDF'yi kamulaştırmayı teklif edip, bunun Fransa'nın enerji bağımsızlığını desteklemeye yardımcı olacağını ve daha fazla elektrik santrali inşa ederek net sıfır emisyona ulaşma çabalarını kolaylaştıracağını savunmuşlardı.

Tekrar vurgulayalım ki; Siyonist sömürü odakları, sarsılan otoritesini yeniden sağlamak ve tüm dünyayı avucuna almak için, Rusya’yı Ukrayna’ya saldırtmış ve Avrupa’yı enerji krizine sokarak 3. Dünya Savaşı’na zemin hazırlamıştı. İşte bu maksatla ve yeni bir Haçlı kuşatmasıyla karşı karşıya bulunan Türkiye’nin, Rusya ve Çin tarafına kaydırılması da Şeytani planın bir parçasıydı. Ucuz kahramanlar, bu tezgâhın farkında bile olamayacak kadar çapsızlardı. Oysa tek çare, D-8’lerin ve Erbakan Hoca’nın İslam Birliği projelerinin uygulanmasıydı. Bunun için de bir MİLLİ MUTABAKAT iktidarına acilen ihtiyaç vardı!..

“Türkiye Eksenini Değiştirmiyor, Merkez Ülke Oluyor” Safsataları!

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın özel davetli olarak katıldığı Şanghay İşbirliği Örgütü toplantısının verdiği mesajları köşe yazısında aktaran Ülke TV Genel Yayın Yönetmeni ve Haber7.com Yazarı Hasan Öztürk, “Türkiye yeni bir dünyaya öncülük yapıyor” havaları yansıtmıştı.

“Semerkant'ta dünya nüfusunun neredeyse yarısının yaşadığı ülkelerin liderleri bir araya geliyordu. Aynı zamanda dünya ekonomisinin çok önemli bir bölümünü temsil eden ülkelerin liderleri bulunuyordu. Zirveye; örgüte üye Rusya, Çin, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Pakistan, Hindistan ve Özbekistan, örgütün gözlemci üyesi Belarus, Moğolistan ve İran liderleri ile davet edilen Türkmenistan, Azerbaycan liderleri ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan katılıyordu.

Şangay İşbirliği Örgütü, Türkiye'nin gündemine bundan 10 yıl önce Temmuz 2012'de Erdoğan'ın Rusya ziyareti sonrası Putin ile aralarında geçen diyaloğu 24 TV’de açıkladığında girmişti. Erdoğan şunları söylemişti:

"(Putin'i kast ederek) Zaman zaman bize takılıyorsun. AB'de ne işin var diyorsun. O zaman ben de şimdi size takılayım. Hadi gelin bizi Şangay Beşlisi'ne dahil edin, biz de AB’yi gözden geçirelim."

Erdoğan'ın bu sözleri "Türkiye eksen mi değiştiriyor" tartışmaları başlatmıştı. Ve o günden sonra her seferinde örgüt Türkiye'nin gündeminde kalmıştı. Bugün artık daha da genişlemiş ve genişlemeye devam eden Şangay İşbirliği Örgütü, Türkiye'yi özel davetli olarak ağırlıyordu. Kim bilir belki birkaç yıl içinde Türkiye de örgüte dahil olurdu! ...” diyen yalaka takımı, Sn. Erdoğan’ın Çin’in Doğu Türkistan’daki Uygur Müslümanlarına uyguladığı sistemli ve sürekli asimilasyon, hatta soykırıma varan barbarlıklarını gündeme taşımaktan bile korkacak kadar pısırık bir tavır takındıklarını ise hiç yazmamışlardı!

Şanghay Örgütü’nün Perde Arkası!

Şanghay İşbirliği Örgütü 1996 yılında yapılandırıldı. Kurucular o tarihte Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan idi ve örgüt “Şanghay Beşlisi” olarak tanımlanmıştı. 2001 yılında Özbekistan, 2017 yılında ise Pakistan ve Hindistan katılmış ve sayı sekize çıkmıştı. Sayının artmasıyla birlikte ise artık birliktelik ŞİÖ olarak anılmaya başlanmıştı. İran’ın örgüte tam üyelik süreci ise devam ediyordu.

AKP Türkiyesi yaşanan kriz zamanlarında ŞİÖ’ye genelde Avrupa Birliği’nin (AB) alternatifi olarak bakmıştı. Mesela 2016 yılında Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye bir defa kendini rahat hissetmeli. Benim için varsa yoksa AB dememeli” diyerek bu yaklaşımını açığa vurmuşlardı. Ancak ŞİÖ tam anlamıyla AB gibi ekonomik bir yapılanma olmanın ötesinde güvenlik, istihbarat gibi alanları da kapsayan, hatta bunları öne çıkaran bir örgüt konumundaydı. Bu ülkeler genellikle otoriter bir yönetim modelini tercih ediyorlardı. Üyelerin nüfusu üzerinden bakıldığında ise dünya nüfusunun yüzde 40’ını oluşturan bu ülkeler, gözlemciler ve diyalog ortakları da hesaba katıldığında dünyanın yarısıydı. Ayrıca ŞİÖ üyesi ülkelerin dünya ticaretindeki payı 2000’lerin başında yüzde 6 civarındayken, 2020’de ise yüzde 18’lere yükselmiş durumdaydı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan zirvedeki konuşmasında, “Güvenlikten ekonomiye, enerjiden ulaşıma, tarımdan turizme her alanda iş birliğine hazırız” ifadelerini kullanmıştı. Türkiye’nin elbette hem Doğu hem de bir Batı ülkesi olarak bu ülkelerle çeşitli alanlarda iş birliğine girmesi anlaşılabilir bir politikadır ve gayet doğaldır. Ancak bunun dengesi nerede sağlanabilir sorusunu cevaplayabilmek için bazı istatistiklere bakmak faydalı olacaktır. Mesela; Türkiye dış ticaret açığının yaklaşık yüzde 65-70’ini ithalat yaptığı bu ŞİÖ ülkelerine karşı veriyordu. Bunun yanında Türkiye toplam ihracatının yüzde 45’ini ise AB ülkelerine yapıyordu. AB’nin ithalat içindeki oranı ihracatından az, yaklaşık yüzde 35 civarında bulunuyordu.

İşin bir de ABD boyutu var ki, aslında bunun üzerinde daha fazla değerlendirme yapılması gerekiyordu. Cumhurbaşkanı Erdoğan Semerkant’ta ŞİÖ zirvesindeyken, Türkiye-ABD Stratejik Mekanizması üçüncü tur istişareleri Washington’da yapılıyordu. Dışişleri bakan yardımcıları düzeyinde yapılan bu görüşmenin daha mürekkebi kurumadan ABD, Güney Kıbrıs Rum Kesimi’ne karşı uyguladığı silah ambargosunu kaldırıyordu. Ayrıca ABD güçleri Türkiye’nin Suriye sınırının hemen yanında PYD/YPG ile tatbikat gerçekleştiriyordu. ABD ile ilişkilerde belki de tarihin en sorunlu zamanları yaşanıyordu. Amerika Yunanistan üzerinden kuşatma harekâtı yürütürken, Türkiye’nin dikkatli bir şekilde dış politikasını çeşitlendirmesi doğru bir yaklaşım gibi dursa da, Siyonist tezgâhı göz ardı etmek bize pahalıya patlayacaktı. Ayrıca Türkiye’nin doğal olarak çok önemsediği F-16’ların modernizasyonu ile ilgili süreç henüz netlik kazanmamıştı. Bu konu muhtemelen ABD tarafından farklı pazarlıklara eklemlenmesi düşünülen bir noktaya taşınacaktı.”[1]

Rusya'dan Güney Kıbrıs'a Sürpriz Atama Bu Siyonist Tezgâhın Bir Parçasıydı!

Rusya; Güney Kıbrıs’a, Eski İnguşetya Cumhurbaşkanı olan Murat Zyazikov'u atamıştı. Rum medyası, Müslüman büyükelçinin ataması için, "Putin'in, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve KKTC Cumhurbaşkanı Tatar'a karşı iyi niyet adımı" ifadesini kullanmıştı.

Rumların, “Ruslardan KKTC'ye yönelik yeni açılımlar olabilir Kuşkuları!

Rum medyası, "Zyazikov'un Müslüman olduğunu ve KKTC'de güçlendirilmiş bir statüye sahip olacağını" yazmıştı. Politis gazetesi, "Moskova'nın KKTC'ye yönelik açılımlarına ilişkin yeni gelişmeler yaşanacağını" vurgulamıştı.

Rum ve Yunan medyasında çıkan başka haberlerde, "Rusya'nın Müslüman bir büyükelçi atayarak, Kıbrıs konusunda Yunan-Rum tezleri aleyhinde girişimlerde bulunabileceği” tartışılmıştı. Müslüman büyükelçinin ataması için, "Putin'in, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve KKTC Cumhurbaşkanı Tatar'a karşı iyi niyet adımı" ifadesi kullanılmıştı.

Rum medyası, 65 yaşındaki Murat Zyazikov'un Sovyetler Birliği (SSCB) döneminde Rusya gizli servisi KGB'de görev yaptığını hatırlatmıştı. Ayrıca; SSCB dağıldıktan sonra, 2002-2008 yılları arasında İnguşetya Özerk Cumhuriyeti'ne başkanlık yaptığını vurgulamıştı. Zyazikov'un atanmasının, Rum Yönetimi tarafında sürpriz ve endişe doğurduğu, ancak bunun nedeninin, gizli serviste görev yapması değil Sünni Müslüman kimliğiyle alâkalı olduğu yazılmıştı. Rum medyası; Zyazikov tercihinin, Dışişleri Bakanlığı'yla herhangi bir bağlantısının bulunmadığını, tamamıyla siyasi ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in kendisine ait bir karar olduğunu açıklamıştı.

Bütün bu gelişmelerden anlaşılıyor ki; çok açık bir şekilde, Türkiye pohpohlanarak, ucuz kahramanlık adına bazı yanlış adımlara kışkırtılmakta ve yeni bir Haçlı savaşına ve NATO saldırısına gerekçe hazırlanmaktaydı!

 


[1] Bu e-posta adresini spambotlara karşı korumak için JavaScript desteğini açmalısınız

 

Ahmet AKGÜL -

AHMET AKGÜL KİMDİR?

     

Araştırmacı-Yazar, Düşünür ve Siyaset Bilimci olarak tanınan Ahmet Akgül, Milli Görüş çizgisinde önemli bir fikir adamıdır. Olaylara insan eksenli ve İslam endeksli yaklaşmaktadır.

2004 Ocak ayında, arkadaşlarıyla birlikte İstanbul’da aylık olarak yayınlanan “Milli Çözüm” Dergisini çıkarmaya başlamıştır.

Uzun süreli, ciddi ve çileli bir mücadele dönemi yaşamış ve bu duyarlı, tutarlı ve kararlı tavrını hiç bırakmamıştır. Bu yüzden pek çok sıkıntı ve saldırılara uğramış, defalarca mahkeme açılıp tutuklanmış ve hapis yatmıştır.

İnancımız ve ihtiyacımız olan evrensel hukuk kurallarının; bütün insanlığın ortak değeri ve hayat düzeni haline getirilmesi, “Demokrasi, Laiklik ve özgürlükler” gibi çağdaş kurum ve kavramların; ilmi ve insani temellere göre yeniden şekillenmesi… Ve Türkiye’nin yeni bir barış ve bereket medeniyetine öncülük etmesi konularında yoğunlaşmıştır.

Üstadımızın, başta “İnsanın Yozlaşması”, ardından “Adil Düzen ve Yeni Bir Dünya” ve yine “Barış ve Bereket Nizamı “İslam Davası” ve Yozlaştırılan “Cihat Kavramı” gibi birçok kitapları İngilizceye çevrilip merkezi Londra’daki Cagaloglu Yayıncılık organizesiyle; Amazon ve Bornes&Noble (bn.com) gibi dünya genelinde dağıtım yapan yüzlerce online sitesinde ve dijital (e-kitap) sayesinde 120 kadar ülkede yayınlanıp okunmaktadır. Ayrıca Üstadımızın “Yüce Kur’an’ın Manası ve Mesajı” başlıklı Meal-i Kerim yorumları İngilizce ve Rusça tercümeleri ile “Adil Düzen ve Yeni Bir Dünya” kitaplarının İngilizce, Rusça, Arapça, Çince, Japonca ve İspanyolca tercümeleri tamamlanıp basılmış olup; Almanca, Fransızca, Kırgızca ve Farsça tercümelerinde de sona yaklaşılmıştır.

Milli siyaset ve sorumluluk düşüncesini farklı bir boyutta ele alan ve yorumlayan Hocamız; yaklaşık 40 yıldır Türkiye’mizin her yerinde, Avrupa’da ve İslam ülkelerinde, önemli seminer ve konferanslara katılmaktadır.

Mili Görüş’e çöreklenmiş bazı şaibeli kişilerin gizli niyet ve tertiplerini haber vermesi, uzun vadeli hedefler ve stratejik tavizler sonucu Parti'ye girdiklerini sezmesi ve söylemesi nedeniyle, Ahmet Akgül’ün teşkilatlarda ve Milli Görüşçü kuruluşlarda hizmet vermesi engellenmeye çalışılmış; Erbakan Hoca ise, kendisinin daha bağımsız davranabilmesi ve nifak çarkı içinde körletilip kirletilmemesi için bu girişimlere karşı çıkmamış, ama kendisini uzaktan destekleyip yönlendirmekten de geri durmamıştır. Erbakan’ın “Adil Düzen” projeleri, AKP’nin siyasi hileleri ve karanlık ilişkileri, Fetullahçı Cemaatin gizli mahiyeti konularında sayılı uzmanlardandır.

1949 Elazığ doğumlu olan, çeşitli konularda yayınlanmış ve hazırlanmış 90 (doksan) eseri bulunan yazarımız, evli ve beş çocuk babasıdır.

      

Hocamız’ın Başlıca Kitapları:

● Yüce Kur’an’ın Manası ve Mesajı (Türkçe Meal-i Kerim. Abdullah Akgül Yayına Hazırladı.) (İngilizce ve Rusçaya çevrildi.)

Milli Sorunlarımız ve Sorumluluklarımız (2 Cilt)

Dünyanın Değişimi ve Erbakan Devrimi

Refah-Yol’la Rantiye Savaşı

Cemaatin Cılkı, Erdoğan’ın Çarkı, Erbakan’ın Farkı

Türkiye Kuşatılırken, Kuklaların Kapışması

Adil Düzen ve Yeni Bir Dünya (İngilizce, Rusça, Çince, Japonca, Arapça ve İspanyolcaya çevrildi.)

Bizim Atatürk

Küresel Fesatçılık ve Fetullahçılık

● Dış Politika Yazıları (I) BOP’un Temel Taşları (1988-1998)

● Dış Politika Yazıları (II) Tarihin En Talihsiz Yılları (2002-2015)

Siyaset ve Strateji Bilgeliği

Osmanlı Sistemi ve Abdülhamit Siyaseti

İslam Davası ve Cihat Kavramı (İngilizceye çevrildi.)

● “İnsan”ın Yozlaşması (İngilizce ve Rusçaya çevrildi.)

Ah-u Figan’ım (Şiir)

Başörtüsü İnkârı ve İstismarı

AKP Tahribatının Fotoğrafı: İslamcı Münafıklar

Yeni İstiklal Savaşında Milli Şuur ve Ordu

Bir Dış Proje Olarak AKP Gerçeği ve Akıbeti

Bilge(!) Erdoğan’dan, İlkeli(!) Numan’a AKP Tezgâhı

Cezaevinde Yazdıklarım

Siyonizm-Deccalizm Ortaklığı

Devrim Simsarları ve Din İstismarcıları

Dilin Düğümü Çözüldü (Şiir)

Din Dengedir İslam İlericiliktir

Din – Devlet ve Demokrasi

Ergenekon Senaryosu “At Değiştirme” Operasyonu muydu?

(Kadiri - Haydari Tarikatı) Gönül Seması ve Tasavvuf Kapısı

Medeniyet Mücadelesi ve Mehdiyet Müjdesi

● Teşkilatçılık (İletişim ve İşbirliği Sanatı) Mesaj ve Metod 

Milli Siyasette Kirli Hesaplar-1 Milli Görüş’ün Marazlıları

Milli Siyasette Kirli Hesaplar-2 Sonradan Yamuklaşanlar

ABD’li Siyonistlerin, AKP’li Piyonistleri Bir Devrin Bitişi ve Bir Devrimin Gelişi

İdlib-Amik Ovası ve Yaklaşan Armageddon Savaşı

BDP’nin Özerklik Ezanı, TC’nin Cenaze Namazı Olacaktı

Bir Devrim Yaşanıyordu!

Dünya Dönüşüme Hazırlanıyordu

Hidayet Kıvılcımı ve Hikmet Kılıcı (Şiir)

Katı Ulusalcıların ve Ilımlı İslamcıların Din Tahribatı

Osmanlı’dan Cumhuriyete Kripto Yahudiler ve Pakraduniler

Yüz Kur'ani Kavram ve Yorumları

Bizden Söylemesi-1 AKP İntihara Gidiyordu… (Yayına Hazırlayan: Ufuk Efe)

Bizden Söylemesi-2 Türkiye Uçuruma Sürükleniyordu… (Yayına Hazırlayan: Ufuk Efe)

Terör-Masonluk ve Mafia Medeniyeti

Cumhuriyet Türkiye’sinde Nifak Hareketleri

Ruhlar-Sırlar ve Uzaydaki Yaratıklar

Sabah Yakın Değil miydi?

Tarikatların Hizmet Sahası ve Islahı

Tuz Kokarsa…

Türkiye Büyüyor muydu, Bölünüyor muydu?

Türkiye Dağılacak mıydı, Doğrulacak mıydı? (Ahmaklar Okumasındı!)

Türkiye Tarihi Dönemeçte, Ya Yıkılacak Ya Şahlanacaktı!

Yakın Tarihimizde Yüceler ve Cüceler (2 Cilt)

Zafer Muştuları ve Fetih Hazırlıkları

Erbakan’dan İntikam Alanlar

Suriye’de Yaklaşan Hilal-Haç Kapışması

Başkanlık Muamması ve Çarkların Tıkanması

15 Temmuz Hıyanetinin Gizemi: Bir Darbe Analizi ve Sistem Krizi

Pazarlık Partisi ve Palavra İktidarı

Kemalizm-Tayyibizm Uyarlaması

Asker Darbesi Değil Devlet Müdahalesi Lazımdı

İslam’dan Uzaklaştıkça, İnsanlıktan Çıkılması

Dert Söyletir Aşk İnletir (Şiir)

● Hainleri Haşlama, Zalimleri Taşlama (Şiir)

İstanbul Sözleşmesi ve Ailenin Çözülmesi

Türkiye'nin Erdoğan'la Sınavı ve Ukrayna Savaşı

      

Üstadımızın hazırladığı; İlköğretimden, Üniversiteye kadar öğrencilerimize inanç ve ahlâk esaslarını ve Milli-İnsani sorumluluklarını öğretecek Ders Kitapları:

İlkokul 4-5: Çocuklar Sizin İçin Yaratılış Harikaları ve Din Ahlâkı

Ortaokul-1: Bilimin Işığında Allah’ın Varlık Kanıtları ve İslam Ahlâkı

Ortaokul-2: Allah'a İman ve Ahlâk Kuralları

Ortaokul-3: İslam; Doğal Hayat ve Güzel Ahlâktır

● Lise-1: Yaratılışın Bilimsel Kanıtları

Lise-2: İslam'ın Aydınlığı ve İmtihanın Şartları

Lise-3: Müslüman; Güzel Ahlâk ve Sorumluluk Taşıyandır

Lise-4: "Gençliğin Sorunlarına Milli Çözüm Programı"

Üniversite-1: Yaratılış Sırları ve İslam’ın Esasları

Üniversite-2: Allah'ın Varlığı ve İmtihanın Sırrı

Üniversite-3: Olgun Müslümanın Hayatı ve İslam’ın Amacı

      

Hocamızın Önsözünü Yazdığı Milli Çözüm Yayınları:

● Üstad Ahmet Akgül’ün Özgeçmişi ve Öğretileri (Yakup Gözübüyük)

● Haykırış (Şiir - Ali Çağıl)

AKP Yönetimi ve Tahribat Yöntemi Sistem Tahlili ve Siyaset Tenkidi (Nevzat Gündüz)

● Sözün Çözüme Dönüşmesi (Siyasi Fıkralar - Osman Eraydın)

● Ayar Aynası ve Nokta Atışı (Sosyal ve Siyasi Fıkralar - Erdoğan Bişkin)

Milli Çözüm Ekibinden: İlginç Rüyalar ve Manevi Uyarılar (2 Cilt - Hazırlayanlar: Fatma Betül Erişkin – Nail Kızılkan – Neslihan Bayraktar)

 

Devami
Bu e-posta adresini spambotlara karşı korumak için JavaScript desteğini açmalısınız Web Sitesi

Makale Paylaşım Sayısı: 408

SON YORUMLAR