SİYASETTE TERCİH VE OY MES’ULİYETݹ
EY CÜBBELİ CERBEZECİ VE BENZERLERİ
Siyasi sorumluluklarımızı hatırlatıp uyaran bu ayetleri gizlemenin veya yanlış mana vermenin vebalinden nasıl kurtulacaksınız?
Bakara Suresi 159 ve 174. ayetlerin meali:
“Gerçekten, apaçık belgelerden (ibaret emirler olarak) indirdiklerimizi (Kur’ani hüküm ve hakikatleri) ve insanlar için Kitapta açıkça beyan ettiğimiz hidayeti (şeriat ve istikamet prensiplerini) gizlemekte olanlar (güç odaklarının vereceği zarardan korkarak veya onlardan makam ve menfaat umarak, Kur’ani gerçekleri kısmen veya tamamen örtmeye çalışanlar var ya); işte onlara, hem Allah lanet etmektedir, hem de (bütün) lanet ediciler(in bedduası onların üzerinedir).”
“Allah’ın indirdiği Kitaptan (kendilerinin ve iktidar sahiplerinin işine gelmeyen) bir şeyi göz ardı edip saklayanlar ve onunla değeri az (bir şeyi, dünya menfaatini) satın alanlar (böylece güç odaklarının ve iktidarların keyfine göre fetva uyduranlar var ya); onların (din istismarıyla kazanıp) yedikleri, karınlarındaki ateşten başkası değildir. Allah kıyamet günü onlarla konuşmayacak ve onları arındırıp temize çıkarmayacaktır. Ve onlar için acı bir azap vardır.”
Nisa Suresi 60 ve 61. ayetlerin meali:
“(Ey Resulüm!) Sana indirilen (Kur’an’a) ve Senden önce gönderilen (Kitaplara), sözde inandıklarını öne süren (sahtekâr münafıkları) görmez misin? Ki bunlar, (hak ve adalet ölçüleriyle değil) tağutun önünde (zalim ve bâtıl düzenlerin kurum ve kurallarıyla) muhakeme olunmak (şeytan fikirli Yahudi ve Hristiyanların hükmü altında yaşamak) istemektedirler! Oysa (mü’min ve Müslüman sayılmak için) onu (tağutu ve süper güç putunu) red ve inkâr etmekle emrolunmuşlardır. Şeytan onları derin ve dönüşü olmayan bir sapkınlığa sürüklemek istemektedir. [Not: Bir Müslümanın şu soruları kendisine yöneltmesi ve samimi yanıtlarına göre iman durumunu değerlendirmesi gerekir. Benim istisnasız her konudaki tercihim ve hedefim: 1- İman ve itaat mı, İtiraz ve inkâr mı? 2- İslam’a (Hakka) teslim olmak mı, Fırsatçılık ve isyan mı? 3- Kur’an’ın Rahmani esasları mı, Batı’nın şeytani yasaları mı? 4- Faizsiz bir nizam mı, Faizli sömürü çarkı mı? 5- İslam ülkeleri ittifakı mı, Haçlı ortaklığı mı? 6- Farz-helâl kuralları mı, Haramların mübahlığı mı? 7- Hidayet aydınlığı mı, Dalâlet karanlığı mı? 8- Hakk ve hayır mı, Şer ve bâtıl mı? 9- Nübüvvet ve Sünnet bağlayıcılığı mı, Nefsaniyet ve şehvet bataklığı mı? 10- Ahiret ve adalet amaçlı mı, Dünya ve menfaat ağırlıklı mı? Evet, bu 10 şıktan sadece 1 tanesinde bile ikinci maddeyi tercih ve tensip edenlerin, iman ve İslam şuuru yara almaya ve hidayeti kararmaya başlamış demektir. Baskıcı ve zorlayıcı durumlarda aciz ve çaresiz fertlere ve müstaz’af kesimlere İkrâh-ı Mülci=Ölüm ve sakatlama cinsinden ağır tehditler gibi bazı mecburiyetler bir mazeret sayılsa bile, imkân ve iktidar sahipleri için bu tür mazeretlere sığınmak geçersizdir.]
Ne vakit onlara: (Bu temelsiz ve geçersiz yorumları bırakıp) “Allah’ın indirdiği (Kur’an’ın açık ve kesin hükümlerine) ve Resulün (bildirdiklerine ve sünnetine) gelin (bunları ölçü edinelim)” denildiğinde, o münafıkların Senden süratle uzaklaşıp kaçtıklarını (ve Kur’an’ın hükümlerinden kaytardıklarını) görürsün. (İşte bunlar asıl itikadi münafıkların ta kendileridir.)”
Muhammed Suresi 3. ayetin meali:
“İşte böyle; hiç şüphesiz, inkâr edenler bâtıla (İslam’a aykırı inanç ve nizamlara) uymuşlar; ve hiç şüphesiz, iman edenler ise Rablerinden olan Hakka (Kur’an’a ve Resulüllah’a) uymuşlardır. [Bu ayetlere göre; bilerek ve isteyerek HAKKA tâbi ve taraf olanlar MÜ’MİN; mazeretsiz ve mecburiyetsiz olarak BÂTIL’a tâbi ve taraf olanlar da KÂFİR sayılmıştır.] İşte Allah, insanlara kendi örneklerini böyle vererek (onları uyarmaktadır ve gerçek ayarlarını ortaya koymaktadır).”
Nisa Suresi 75 ve 76. ayetlerin meali:
“(Ey Müslümanlar!) Size ne oluyor (ve nasıl bir vicdani sorumsuzluğa kayıyorsunuz) ki; “Ya Rabbi, ehli (ve idarecileri) zalim olan şu ülkeden (ve şu düzenden) bizi kurtar, bize Kendi katından bir sahip gönder ve bize Kendi rahmetinden bir yardımcı ver” diye yalvarıp duran; erkek, kadın ve çocuklardan oluşan aciz ve çaresiz (nice mazlum müstaz’af) kimseleri kurtarmak için Allah yolunda (çalışıp) çarpışmıyorsunuz? (Bu duyarsızlık ve nemelâzımcılık imani ve vicdani bir tavır değildir.) [Not: Bugün Filistin topraklarında soykırıma uğrayan mazlumların; Afrika’da, Asya’da ve Güney Amerika’daki milyonlarca aç, biilaç, çıplak ve muhtaç Müslümanların ve farklı din ve kavimden nice mazlum ve mağdur insanların ezilmesine ve sömürülmesine yol açan bu zalim ve Siyonist sistemi yıkacak ve yeryüzünde Adil bir Düzen’i kuracak niyet ve gayreti taşımayanları Cenab-ı Hakk bu ayetle ve şiddetle ikaz etmektedir.]
(Halbuki, gerçekten) İman edenler; Allah yolunda (Hakk ve adalet hâkim ve Müslümanlar galip olsun diye) çarpışıp çırpınırlar. İnkâr edenler (ve münafık kimseler) ise, tağut yolunda (şerli ve şeytani odakların zulüm ve sömürü düzenleri sürsün diye) çırpınıp çarpışırlar. O halde siz (mü’minler iseniz); şeytanın dostları olan (inkârcılar ve münafık)larla çarpışın. Ve kesinlikle (bilin ki) şeytanın hile ve tuzağı pek zayıf (ve temelsizdir.)”
Kur’an’a göre, inananların ve halkın siyasi sorumlulukları:
Sebe’ Suresi 31, 32 ve 33. ayetlerin meali:
“(Gerçekten) İnkâr eden ve küfre giren kimseler (şunlardır ki) onlar şöyle derler: ‘(İşimize gelmediği ve sıkıntıya sevk ettiği için) Biz (kesinlikle ve hiçbir şekilde) bu Kur’an’a da, ondan önce gelen kitaplara da inanmayacağız. (Çünkü biz gerçeği değil, keyfimizi ve dünyamıza gerekeni aramaktayız.’ Bu şeytani inatları ve bozuk fıtratları yüzünden akılları yattığı halde, bile bile Kur’an’ın adalet hükümlerini ve ahlâki prensiplerini inkâr ve itiraz eden) Zalimleri, Sen Rableri huzurunda (yaptıklarının hesabını vermek üzere) tutuklanmış vaziyette (iken) eğer bir görsen (ki o zalimler: a- İmkân ve iktidarlarıyla kibirlenip büyüklük taslayan yönetici tabakası, b- Ezilen, sömürülen ve sindirilerek zayıf ve çaresiz bırakılan, ama gaflet ve cehaletle yine de zalim yöneticilerin peşine takılan halk tabakası olarak iki kısımdır.) Bunlar birbirlerini (suçlayıp) karşılıklı söz döndürüp laf dalaşı yaparak; müstaz’af zalimler, müstekbir zalimlere derler ki; ‘Eğer siz (başımızda) olmasaydınız (iktidar konumunda iken adil ve ahlâki esaslara göre davransaydınız,) herhalde bizler de (Hakka inanan ve hayra uyan) mü’min kimseler olacaktık. (Hain güçlerden ve şeytani çevrelerden de destek alarak; faiz ve sömürüye dayanan ekonomik sisteminizle… Ahlâki ve manevi değerlerden yoksun eğitim düzeninizle… Baskıcı ve barbar yönetim ve yöntemlerinizle bizleri yoldan çıkardınız. Ey Rabbimiz, asıl suçlu ve sorumlu olan bu gaddar ve hilekâr idarecilerimizdir!’ deyip kurtulmaya çalışacaklardır.)
(Bunun üzerine) Müstekbir (ve mücrim yöneticiler), müstaz’af (halk kesimine dönerek) şöyle diyecekler: ‘Size hidayet (rehberi Kur’an ve hakikat önderi Peygamber) geldikten (Hakka ve hayra davet edildikten) sonra, biz mi sizi ondan (İslam’ın adalet nizamından zorla) çevirip alıkoyduk? Hayır! (Fikirlerimizin ve fiillerimizin bâtıl ve bozuk olduğunu bile bile, hidayet yolunu değil, bizi tercih edip seçtiniz, sevdiniz ve desteklediniz…) Aslında siz mücrim (suçlu ve hain) kimselerdiniz!..’
(Bu sefer zayıf bırakılan ve baskı altında tutulan) Müstaz’af (halk kesimi, imkân ve iktidar sahibi olan kibirli ve yetkili) müstekbirlere (dönüp) diyecekler ki: ‘Hayır! Sizler gece-gündüz (basın-yayın, televizyon ve internet yoluyla, kanun ve karakol zoruyla) hileli (ve tehlikeli) düzenler kurup, bizim Allah’ı (Kitabını ve bazı kanunlarını terk ve) inkâr etmemizi, (haksızlık ve ahlâksızlığa yönelmemizi ve hatta, düşünce ve davranışlarımızı yozlaştırıp ve sizleri putlaştırıp) O’na eş ve denk (kimseler) kılmamızı emrediyor (devlet ve hükümet gücüyle bizi sapkınlığa sürüklüyor)dunuz!.. (Evet, zulüm ve zorbalığa karşı çıkan şuurlu ve onurlu bir Müslüman olmamızı istemiyordunuz.’ diyeceklerdir. İşte bu müstekbir yöneticiler ve müstaz’af halk kesimleri ortak oldukları zulüm ve günahlarının karşılığı olarak girecekleri cehennem) Azabını gördüklerinde; pişmanlık (ve perişanlık)larını içlerine atarlar. (Sonsuz ve kahredici bir nedamet ve hasret içinde kıvranıp dururlar.) Biz de inkâr (ve isyan eden zalimlerin ve onları seçip seven hainlerin) boyunlarına halkalar geçirip (cehenneme sokarız. Böylece dünyadaki küfür ve kötülüklerinin, haksızlık ve ahlâksızlığı desteklemelerinin karşılığı olarak hak ettikleri cezaya çarptırırız. İşte bu İlahi adaletin gereğidir.) Yoksa onlar (dünyada) yaptıklarından başkasıyla mı cezalandırılacaklardı? (Hayır, herkes akıbetini ve ahiretini kendi eliyle hazırlamakta, küfre ve zulme taraf olanlar cehennemi, İslamiyet ve istikamete tâbi olanlar ise cenneti elde etmektedir.)”
Bakara Suresi 165, 166 ve 167. ayetlerin meali:
“(Buna rağmen) İnsanlar içinde, Allah’tan başkasını (O’na) ‘eş ve ortak’ tutanlar (ve bazı kulları tanrı gibi kutsayanlar) vardır ki, onlar (bunları), Allah’ı sever gibi sevmektedirler. (Halbuki) İman edenlerin ise Allah’a olan sevgileri (herkesten ve her şeyden) daha kuvvetli ve şiddetlidir. (Başkalarına Allah’tan daha çok sevgi ve saygı göstermekle) O zulmedenler (insanları Allah’tan üstün gören ve İlahi kanunların uygulanmasını engelleyen zalimler), azaba uğrayacakları zaman, muhakkak bütün kuvvetin tümüyle Allah’ın olduğunu ve Allah’ın vereceği azabın gerçekten şiddetli olduğunu bir bilselerdi (ve düşünüp anlasalardı)…
(Hesap gününde) Azabı (ve hak ettikleri cezayı) gördüklerinde, (dünyada iken) kendilerine tâbi olunan (ama Hakka ve halkına hıyanette bulunan lider) kimseler, (maddi ve manevi va’adlere aldanarak) peşlerine takılan kesimlerden uzaklaşıp kaçmaya (çalışacak) ve aralarındaki bütün bağlar ve tanışıklıklar yokmuş ve kopmuş gibi davranacaklardır.
Bunun üzerine (böylesi zalim ve hain yöneticilere) uyanlar: ‘Keşke bir kere daha (dünyaya dönme) fırsatı verilseydi de, (orada bizi aldatıp,) şimdi bırakıp kaçtıkları gibi, biz de onlardan uzaklaşıp (Hakk elçilere, adil ve asil davetçilere destek çıksaydık!)’ diye (pişmanlık duyacaklardır). Böylece Allah onlara (zalim ve hain yöneticilere ve peşlerinden gidenlere; hayatları boyunca) işledikleri bütün amellerini, (ibadet ve hizmetlerini) çok derin bir hasretlik ve pişmanlık olarak gösterecek (milyonlarca insanın ezilmesine ve sömürülmesine vesile oldukları için, yaptıkları hayır ve hasenatlarına rağmen cehenneme girecekler)dir ve onlar artık ateşten çıkamayacaklardır.”
Ahzâb Suresi 66, 67 ve 68. ayetlerin meali:
“(Dünyada Siyonist Yahudiler gibi ğadaba uğramış ve emperyalist Hristiyanlar gibi sapıtmış zihniyet ve şahsiyetlere ve bunların işbirlikçilerine ve diğer tüm zalim münkir ve müşriklere uyarak, İslam’ın özünden ve Kur’an’ın izinden uzaklaşarak, doğrudan veya dolaylı biçimde küfre ve kötülüğe bulaşanların, cehennemde) Yüzlerinin (ve tüm bedenlerinin) ateşte çevrildiği gün: ‘Eyvahlar-yazıklar olsun bize! Keşke Allah’a itaat etseydik. Ve Resulüne uyup peşine gitseydik’ diyerek (pişmanlık duyacaklardır).
Ve diyecekler ki: ‘Ey Rabbimiz! Gerçekten biz ‘Sadat’ımıza (bazı tarikat ve maneviyat rehberlerimize ve hoca efendilerimize) ve ‘Kübera’mıza (devlet, siyaset ve servet büyüklerimize aldanıp haksız ve ahlâksız işlerine) itaat ettik. (Bu iki sınıfın vaazlarına ve va’adlerine inanıp peşlerinden gittik. Onlar ise bizim iyi niyetimizi ve teslimiyetimizi istismar edip, bizleri kâfir ve zalim sistemlere peşkeş çekip aldatmışlardı.) Böylece onlar bizi Hakk yoldan saptırmışlardı.’
‘Ey Rabbimiz! Şimdi onlara (talebelerini ve tâbilerini hain ve zalim güçlere peşkeş çeken hoca efendilere ve dünyası için davasından dönen siyasetçilere, dünyamızı ve ahiretimizi mahveden bu din ve devlet büyüklerimize, bize vereceğin) azaptan iki katını ver ve onları büyük bir lanetle kahret’ (deyip kurtulmaya çalışacaklardır).”
Maide Suresi 90, 91 ve 92. ayetlerin meali:
“Ey iman edenler! Kesinlikle şarap (her çeşit sarhoş edici içki ve uyuşturucu), kumar, dikili taşlar (putlar) ve fal-şans okları (çekiliş oyunları; bunların tamamı), ancak şeytanın işinden birer pisliktirler. Bunlardan (bu rezaletleri ülkenize bulaştıranlardan ve hâlâ uygulayanlardan) kaçınıp uzaklaşın, olur ki (bu sayede) kurtuluşa erişirsiniz.
Gerçekten şeytan(i sistemler) içki ve kumar vasıtasıyla aranıza düşmanlık ve kin sokmak, sizi Allah’ı anmaktan ve namaz kılmaktan (yani İslamca düşünüp yaşamaktan) alıkoymak istemektedir. Artık (bunların kötülüğünü fark edip) vazgeçtiniz değil mi?
(Ey mü’minler, sizler) Allah’a itaat edin, Peygambere de itaat edin ve (içki, kumar, fal, faiz ve fuhuş gibi pis işlerden) sakının. Eğer (Hakk’tan ve hayırdan) yüz çevirirseniz bilin ki, Elçimize düşen, ancak apaçık bir tebliğdir (uyarıp hatırlatma görevidir).”
Maide Suresi 51 ve 52. ayetlerin meali:
“Ey iman edenler! (Fitne çıkarmamak, anarşi ve ahlâksızlığı kışkırtmamak ve karşılıklı hak ve hürriyetlere saygılı bulunmak şartıyla; onlarla birlikte yaşayın, komşuluk yapın, ülke ve bölge nimetlerini paylaşın, ilmi ve iktisadi konularda yardımlaşın, ama gerçekten iman ve Allah’a itimat ediyorsanız sakın ha!) Yahudilerin (ırkçı emperyalist kesimlerini ve yine haksızlık ve ahlâksızlık hedefleyen bazı) Hristiyan (merkezlerini) veliler (yöneticiler) edinmeyin. (Onları dost ve dürüst zannedip, kendinize idareci, karar verici olarak kabullenmeyin. Zulüm ve hıyanet örgütlerine ve girişimlerine destek vermeyin.) Çünkü onlar, (sizin değil) birbirlerinin dostları ve destekleyicileridir. (Artık) Sizden her kim onları dost (ve rehber) edinip (peşlerine giderse), kesinlikle o da onlardandır. Şüphesiz Allah (Siyonist Yahudilere ve emperyalist Hristiyanlara değer ve destek veren ve Müslümanlara hıyanet eden) zalimler topluluğuna hidayet etmez (onların iman nurunu karartır). [Not: Bu ayet Yahudi ve Hristiyan kimselerle iyi ve insani ilişkileri, ticari ve bilimsel işbirliğini değil; zulüm sistemlerinin ve oluşumlarının güdümüne girmeyi yasaklamaktadır.]
(Bu İlahi ikazlarımıza rağmen) Kalbinde maraz bulunan (şuursuz Müslüman)ları görürsün ki, hâlâ (Yahudi ve Hristiyanlarla ve onlara ait bâtıl kural ve kurumlarla dostluk hususunda) onların arasına koşuşturup yarışırlar (kâfirlere yaranmaya çalışırlar ve bu münafıklıklarına bahane olarak da); ‘Aleyhimize gelişen ve değişen zaman içinde, başımıza bir felaket gelmesinden (ve Müslümanların mağlup olmasından) korkuyoruz. (Bari hiç değilse, Yahudi ve Hristiyanların yardımını kaçırmayalım, diye düşünüyoruz)’ diyerek (sahte mazeretlere sığınırlar). Fakat pek yakında Allah (Müslümanlara) umulmadık bir zaferi veya Kendi katından mutlu bir emri (ve haberi) gönderecek de (o münafıklar) kendi içlerinde gizledikleri (şeytani heves ve hesaplarına) bin pişman (ve perişan) olacaklardır.”
Bakara Suresi 275, 276, 277, 278 ve 279. ayetlerin meali:
“(Farklı isimler ve sistemler içerisinde ve çeşitli şekillerde) Faiz (riba) yiyenler (ve faiz ekonomisini yürütenler; dünyada asla ayakta duramayacak, onurlu ve huzurlu yaşayamayacak, kıyamet günü ise) ancak şeytan çarpmış (sara nöbetine yakalanmış) olanın kalkışı gibi, (Allah’ın kahrına uğramış) olmaktan başka (bir tarzda) kalkamayacaklardır. Bu, onların: ‘Alım-satım da ancak faiz gibidir’ demelerinden (faizi helâl görmelerinden ve faize fetva üretmelerinden) dolayıdır. Oysa Allah, (riskli ve zahmetli) alışverişi helâl, (emek sömürücü ve kan emici) faizi ise haram kılmıştır. Böyle her kime Rabbinden bir uyarı ve yasaklama gelip de (faize) bir son verirse, artık geçmiş (dönemdeki uygulamaları ve kazandıkları) kendisine kalır (ve bağışlanır; bundan sonraki) işi(nin başarısı ve bereketi) de Allah’a aittir. (Devlet ona helâl ve hayırlı kazanç yolları göstermelidir.) Kim de (cahili sisteme) geri dönerek (faizli muameleye devam ederse), artık onlar ateşin halkıdır, orada sürekli kalacaklardır. [Not: Bu ayette “Elleziy ye’külü-r riba” (Faiz yiyen kimse) denmeyip; çoğul olarak “Elleziyne ye’külune-r riba” (Faiz yiyen kimseler) buyrulması, yani, ismi mevsulün, cemi müzekker salim kalıbı ile getirilmiş bulunması; asıl tehlikeli ve tahrip edici FAİZ’in, ferdi riba muamelesinden ziyade bugünkü gibi bir sistem halinde ve resmi müesseseler (banka şubeleri) eliyle yürütülen faiz cinsinin olduğuna dikkat çekmek amaçlıdır.]
Allah, faizi (faizci sistemleri ve halka zulmeden hükümetleri) yok edip (iflasa ve inkıraza sürükler) de, sadakaları (servet ve üretim vergisi olan zekât müessesesini, yani Kur’an’a dayalı adil bir düzeni uygulayan cemiyet ve devletlerin gücünü ve refahını ise) arttırır. (Bu nedenle adil devletin de faizi yasaklaması lazımdır.) Allah, (faizi mübah sayan) günahkâr kâfirlerin ve fırsatçı nankörlerin hiçbirini sevmez. (Onları hidayet ve inayetinden mahrum bırakır.)
İman edip güzel amellerde bulunanlar, namazı dosdoğru kılanlar ve (helâl kazanılan servet ve üretimlerinin) zekâtını verip (borçtan kurtulanlar var ya); şüphesiz onların ecirleri Rablerinin katındadır. Onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır.
Ey iman edenler! Allah’tan korkup (her türlü haram ve haksızlıktan) sakının ve eğer (gerçekten) inanmışsanız, faizden artakalanı (ana paranızdan fazlasını) bırakın (faizci düzenden uzaklaşıp kurtulmaya bakın).
Şayet böyle yapmazsanız, (yani faizi, faizci düzenleri ve yöneticileri bırakmazsanız) Allah’a ve Resulüne karşı savaş açtığınızı (adil devlet ve hükümet düzeninin temellerini yıktığınızı) bilip anlayın (ve ona göre davranın). Eğer tevbe ederseniz, artık sermayeleriniz sizindir. (Böylece) Ne zulmetmiş olursunuz, ne zulme uğratılmış olursunuz. (Öyle ise mü’minler faizsiz düzene geçmek için çalışmalıdır.)”
Peki, Hak yoldan ayrılanlar ve Din istismarıyla siyasi makam ve çıkar avcılığı yapanlar nasıl bir sona uğrayacaklardı?
Nisa Suresi 115. ayetin meali:
“Her kim kendisine ‘dosdoğru yol’ apaçık belli olduktan (hidayet ve hakikati bilip tanıdıktan, Hakk ile Bâtıl’ın farkına ve şuuruna vardıktan) sonra, (dünyalık makam ve menfaat hırsıyla) Elçiye (Peygambere ve Hakk dava rehberine) muhalefet edip (haklı ve hayırlı hareketten ayrılırsa) ve mü’minlerin yolundan başka bir yola (Siyonist ve Haçlı İttifakına ve şeytani kurallarına) uyarsa, onu dönüp gittiği yanda (şerli ortam ve ortaklıkta) bırakırız (bu hıyanet ve hakaretinden dolayı tekrar Hakka ve hidayet yoluna dönmesine fırsat tanımayız ve hidayetini karartırız) ve (ahirette de) cehenneme sokarız. O ne kötü ve sürekli bir (zindan) karargâhıdır! [Not: İmam-ı Şafii: “Bu ayet, ‘icma’ya ve Hakk hâkim olsun diye ortaya çıkan oluşuma bağlı kalmayı gerekli sayan en önemli ayetlerin başındadır” buyurmaktadır. Bak: Razi. Cilt: 11 Sh: 43]”
Muhammed Suresi 22, 23 ve 32. ayetlerin meali:
“(Ey kaypak ve kolaycı tipler!) Demek iş başına gelip (iktidar imkânıyla) yönetimi ele alırsanız; hemen yeryüzünde (ülkenizde, bölgenizde ve dünya genelinde) fesat çıkaracak, (zalim ve facir güçlerin arkasına takılacak, inanç esaslarınızla ve Hakk davanızla) tüm yakınlık bağlarınızı koparıp parçalayacaksınız, öyle mi?! (Bu tavrınız sizin ayarınızı ve ahlâkınızı ortaya koyacaktır.)
İşte bunlar var ya; Allah onları lanetleyip (hidayetlerini karartmış), böylece (kulaklarını) sağırlaştırmış ve basiret (göz)lerini de kör edip (kapatmıştır ki, bu yüzden İslam’a ve Kur’an’a karşı bu denli ilgisiz kalınmaktadır).”
“Hiç şüphesiz, (açıkça) inkâr edip kâfir olanlar; (insanları) Allah’ın yolundan (ve Hakk davasından) ayırıp (İslami şuur ve sorumluluktan) alıkoyanlar ve kendilerine hidayet açıkça belli olduktan sonra, Elçiye karşı gelip (zorluk çıkaranlar ve nefsani hesaplarla Ondan ayrılanlar var ya, bunlar) hiçbir şekilde, kesinlikle Allah’a zarar ulaştıramazlar (ve O’nun takdir projesini ve zafer müjdesini engelleyip aksatamazlar. Allah) Onların bütün amellerini (önceki hayırlı işlerini ve sonraki hıyanet girişimlerini) boşa çıkaracaktır.”
Hud Suresi 121 ve 122. ayetlerin meali:
“(Artık) İman etmeyenlere de ki: ‘Elinizden geleni geri koymayın. Zira, Biz de (inancımız ve amacımız doğrultusunda elimizden geleni) kesinlikle yapacağız.
Ve (sonunuzu) gözleyin bakalım. Çünkü Biz de (başınıza gelecekleri merakla ve umutla) bekleyip durmaktayız.’”
Secde Suresi 28, 29 ve 30. ayetlerin meali:
“(Münkirler ve münafıklar zafer gecikti diye, mü’minlerle alay ederek ve hayal peşinde gittiklerini söyleyerek: Eğer bu inanç ve iddianızda) ‘Doğru iseniz bu (söylediğiniz ve beklediğiniz) fetih (zafer ve adalet dönemi) hani, ne zaman?’ deyip durmaktadırlar!
(Onlara) De ki: ‘(İlahi adaletin gerektirdiği ve haber verdiği bu devrim ve değişim mutlaka ve pek yakında gerçekleşmiş olacak; ne var ki) O fetih ve zafer günü, (daha önce zalimlerden taraf olup) Hakkı inkâr edenlere, (bu mutlu gelişmeleri görmeleri ve çaresiz) iman etmeleri, kendilerine hiçbir yarar sağlamayacak ve onlar (kıymete alınmayacak ve kendilerine) göz açtırılmayacaktır.’
(Allah’ın va’adine ve fetih müjdesine inanmayanları bırak!) Artık Sen onlardan yüz çevir ve bekleyip gözle. Zaten onlar da (kuşku ve tedirginlik içinde) gözleyip beklemeye koyulmuşlardır. (Bir müddet daha şeytanlıkları ve şımarıklıkları ile baş başa bırak ki, oyalanıp avunsunlar; zira yakında tarihi bir inkılâpla küfür ve zulüm saltanatları yıkılacaktır!)”
Şuarâ Suresi 226 ve 227. ayetlerin meali:
“Ve onlar (yalancı şairler ve bunlara uyanlar) yapmadıkları (ve yapamayacakları) şeyleri söyler (uydurma hayal ve heveslerle kendilerini ve çevrelerini aldatır ve övünür)ler.
Ancak iman eden, (ibadet ve istikametle) salih ameller işleyen ve Allah’ı çokça zikreden ve kendilerine (ve dinlerine) zulüm (ve hakaret) edildikten sonra, (rakiplerine karşı İslami bir gayretle) üstün gelme (ve onları zelil ve aciz düşürmek üzere) yardımlaşıp savunmaya girişen (mü’min şairler ve yazarlar) müstesnadır. (Haksızlığı ve ahlâksızlığı yaymaya çalışan zorbalar, din istismarcısı ve yozlaştırıcısı iktidarlar ve onları alkışlayan riyakâr ve ucuz kahraman şair ve yazar takımı olan bütün) Zalimler ise nasıl bir inkılâba uğrayıp hangi dönüşümle devrileceklerini yakında bileceklerdir.”
Zuhruf Suresi 79 ve 80. ayetlerin meali:
“Yoksa onlar, (İslam nizamı gelmesin ve zulüm düzenleri devam etsin diye) işi sıkı mı tuttular (çok etkin ve kesin tedbirler mi aldılar, buna mı güveniyorlar)? İşte şüphesiz Biz de (işimizi ve tedbirlerimizi) sıkı tutanlarız. (Küfür ve kötülük iktidarını yıkmaya kararlıyız.)
Yoksa onlar; gerçekten Bizim, (sakladıkları) sırlarını ve aralarındaki fısıldaşmalarını (ve şifreli konuşmalarını) işitmediğimizi mi sanıyorlar? Bilakis (işitiyoruz) ve onların yanlarındaki (görevli melek) elçilerimiz de (her şeyi) yazıp (kayıt altına almaktadır).”
Tevbe Suresi 51 ve 52. ayetlerin meali:
“De ki: ‘Allah’ın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiçbir şey isabet etmeyecektir. O bizim Mevlâ’mızdır. Ve mü’minler yalnızca Allah’a tevekkül etmelidirler.’
De ki: (Ey inkârcılar ve münafıklar!) ‘Siz bizim başımıza, ancak (dünyada zafer ve saadet, ahirette ise cennet gibi) iki güzellikten birinin (dışında herhangi bir şeyin) gelmesini gözleyebilir misiniz? (Hayır, çünkü Allah, mücahit ve müstakim mü’minler aleyhindeki kurgu ve kuruntularınızı sonunda boşa çıkarıverecektir. Bu nedenle) Biz ise, şüphesiz Allah’ın Kendi katından veya bizim ellerimizle size bir azap indirmesini (zaten) gözleyip beklemekteyiz. Öyle ise (şimdilik) bekleyin bakalım, çünkü biz de sizinle beraber (Allah’ın va’adini) gözetleyip duruyoruz.’”
[1] Bu mealler, Ahmet-Abdullah Akgül Meal-i Kerim’inden alınmıştır.
Hud Suresi 121. 122.
Hud Suresi 121 ve 122. ayetlerin meali:
“(Artık) İman etmeyenlere de ki: ‘Elinizden geleni geri koymayın. Zira, Biz de (inancımız ve amacımız doğrultusunda elimizden geleni) kesinlikle yapacağız.
Ve (sonunuzu) gözleyin bakalım. Çünkü Biz de (başınıza gelecekleri merakla ve umutla) bekleyip durmaktayız.’”
Kur’an Ayetlerini Anlamak Ve Üzerimize Alınmak
Kimse bilmeden yanlışlıkla cehenneme gitmeyecek.Herkez bile bile bildiği halde Hakkı dünyalık menfaatleri uğrana terk edenler, bile isteye cehenneme gidecektir.Rabbimiz yukarda anlatılan ayetlerde açık açık uyarmıştır. Ayetlerin mana ve mesajlarını anlamak anladığımzı yaşamak bu sayede Rabbimizin rızasına ulaşmaya çalışılmalıdır. Bunun ilk şartı tağutu terk etmek, red etmek gerekir. Sonra Hak hakim olsun diye Hakkın tarafını seçip mücadele etmekle emrolunmuşuzdur. Kur’anın her ayetini bugün şimdi bizim için nuzul olmuş gibi okumalı ve anlamalı yoksa şeytanlaşmış insanların yolunda giderek helak olmamız kaçınılmaz olacaktır.
Fatiha 7
(Daha önce) Kendilerine nimet verdiğin (hidayet ve hakikate erdirdiğin) kimselerin (Nebilerin, Sıddıkların, Şehitlerin ve Salihlerin) doğrultusuna (bizi yönlendirip yollandır; ama ne olur Ya Rabbi, Yahudilerin Siyonist kesimleri, işbirlikçileri, tüm şirk ve şekavet ehli olan ve Hakk dini yozlaştıran azgınlar gibi bütün) gazabına (ve kahrına) uğrayanların ve (Hristiyanların zalim emperyalist kesimleri, müşrik takipçileri ve Batı ahlâksızlığının taklitçileri gibi her türlü Hakk’tan ve hayırdan uzaklaşıp) sapıtanların yoluna (kaymamıza fırsat tanıma! Bizleri bütün bâtıl ve barbar yollardan) gayrı (ve ayrı olan İslam’da sabit kıl). Amin!
Bakara 42
Hakkı bâtıl ile karıştırıp (gerçeği) örtmeyin ve (güç odaklarından korkarak veya menfaat umarak) Hakkı gizlemeyin. (Kaldı ki) Siz (gerçeği) biliyorsunuz. (İşinize gelmediği için üzerini örtüyorsunuz. Öyle ise bile bile Hakkı bâtıl ile karıştırıp yozlaştırmayın ve Hakkı saklayıp saptırmaya çalışmayın.)
http://www.mealikerim.com
CÜBBELİ VE BENZERLERİ OLAMAZSIN Kİ… Milli Çözümcü olabilmek, yani insanlığın saadeti için, Hakkın rızası için ve Hakka Tercüman Olmak Olabilmek Neleri Gerektiriyor bu şiiri hatırlatmak istiyorum..!!
OLAMAZSIN Kİ…
İmani gerçekler, ateş korudur
Söylesem de ele, alamazsın ki…
Hep Hakkı savunmak, bu en zorudur
Başını belaya, salamazsın ki…
Hakikat davasın, gütmek istersin
Hikmet sırlarına, yetmek istersin
Bize talebelik, etmek istersin
Oysa bin sabırla, dolamazsın ki…
İstikamet yoksa, değme gözüme
Kur’an’a uygunsa, kızma sözüme
Katılmak dilersin, Milli Çözüm’e
Davan çin saç başın, yolamazsın ki…
Haini uyarmak, en zor cihattır
Edebiyat değil, çün icraattır
Ciddi gayret gerek, sanma rahattır
Yorgun ve uykusuz, kalamazsın ki…
Suçlanıp dışlanır, ve horlanırsın
Hem huzurun kaçar, çok zorlanırsın
Tek kalıp bunalır, ve darlanırsın
Tevekkül neyini, çalamazsın ki…
Kuru heves değil, kutlu hedeftir
Naylon boya değil, kakma sedeftir
Milli Çözüm kirli, belayı deftir
İnsansan necisi, yalamazsın ki…
Kolay mı kahraman-lığa soyunmak
Zalim güce karşı, Hakkı savunmak
Sadece manevi, nurla avunmak
Bu yolda sabredip, solamazsın ki…
Tevhide erişsen, gider kederin
Hiç hasedin kalmaz, herkes pederin
Öylesine engin, ve öyle derin
Vahdet deryasına, dalamazsın ki…
Bin türlü zahmete, göğüs germeden
Şuur sadakatle, hizmet vermeden
Ey dostum nefsini, yere sermeden
Rabbin rızasını, bulamazsın ki…
Dava hatırına, dünyada yitsen
Rüşvet mal makamı, elinle itsen
Bir tohum misali, çürüyüp bitsen
Meyveli bir ağaç, olmaz mısın ki…
Kur’an Okumak
Ahmet Akgül Hocamız bir sohbetlerinde anlatmışlardı. Bir zat Kur’anı Kerimin orijinal metniyle okunuşunu çok sevdiğini ancak meali kerime gelince pek dinlemeye yanaşmadığını ifade etmişti. Kendisine arapça metine muhabbet duyarken mana ve mesaja olan uzaklığının sebebi sorulunca “arapçasını anlamıyorum, kendi dilimize tercüme edilmiş olanı dinleyince yanlışlarım önüme çıkıyor. Ben de ona katlanamıyorum” demişti. İşte bizdeki zevatın özeti de buydu. Edebiyatını ve reklamını çokca yaptıkları yüce kitabımızın manâ ve mesajına gelince kaytarıyor ve hatta çoğu zaman hainlik damarıyla türlü bahane buluyorlar. İşte bu yaptıkları da Kur’an okumak olmuyordu.
SADAKALLAHULAZİM.
[b]Ahzâb Suresi 66, 67 ve 68. ayetlerin meali:
“(Dünyada Siyonist Yahudiler gibi ğadaba uğramış ve emperyalist Hristiyanlar gibi sapıtmış zihniyet ve şahsiyetlere ve bunların işbirlikçilerine ve diğer tüm zalim münkir ve müşriklere uyarak, İslam’ın özünden ve Kur’an’ın izinden uzaklaşarak, doğrudan veya dolaylı biçimde küfre ve kötülüğe bulaşanların, cehennemde) Yüzlerinin (ve tüm bedenlerinin) ateşte çevrildiği gün: ‘Eyvahlar-yazıklar olsun bize! Keşke Allah’a itaat etseydik. Ve Resulüne uyup peşine gitseydik’ diyerek (pişmanlık duyacaklardır).
Ve diyecekler ki: ‘Ey Rabbimiz! Gerçekten biz ‘Sadat’ımıza (bazı tarikat ve maneviyat rehberlerimize ve hoca efendilerimize) ve ‘Kübera’mıza (devlet, siyaset ve servet büyüklerimize aldanıp haksız ve ahlâksız işlerine) itaat ettik. (Bu iki sınıfın vaazlarına ve va’adlerine inanıp peşlerinden gittik. Onlar ise bizim iyi niyetimizi ve teslimiyetimizi istismar edip, bizleri kâfir ve zalim sistemlere peşkeş çektiler.) Böylece onlar bizi Hakk yoldan saptırmışlardı.
Ey Rabbimiz! Şimdi onlara (talebelerini ve tâbilerini mason ve münafık güçlere peşkeş çeken hoca efendilere ve dünyası için davasından dönen siyasetçilere, dünyamızı ve ahiretimizi mahveden bu din ve devlet büyüklerimize, bize vereceğin) azaptan iki katını ver ve onları büyük bir lanetle kahret’ (deyip kurtulmaya çalışacaklardır).”[/b]
De ki: ‘Allah’ın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiçbir şey isabet etmeyecektir.
[b]Tevbe Suresi 51 ve 52. ayetlerin meali:
“De ki: ‘Allah’ın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiçbir şey isabet etmeyecektir. O bizim Mevlâ’mızdır. Ve mü’minler yalnızca Allah’a tevekkül etmelidirler.’
De ki: (Ey inkârcılar ve münafıklar!) ‘Siz bizim başımıza, ancak (dünyada zafer ve saadet, ahirette ise cennet gibi) iki güzellikten birinin (dışında herhangi bir şeyin) gelmesini gözleyebilir misiniz? (Hayır, çünkü Allah, mücahit ve müstakim mü’minler aleyhindeki kurgu ve kuruntularınızı sonunda boşa çıkarıverecektir. Bu nedenle) Biz ise, şüphesiz Allah’ın Kendi katından veya bizim ellerimizle size bir azap indirmesini (zaten) gözleyip beklemekteyiz. Öyle ise (şimdilik) bekleyin bakalım, çünkü biz de sizinle beraber (Allah’ın va’adini) gözetleyip duruyoruz.’”
[/b]
Zalimler!
Bakara Suresi 159 ve 174. ayetlerin meali:
“Gerçekten, apaçık belgelerden (ibaret emirler olarak) indirdiklerimizi (Kur’ani hüküm ve hakikatleri) ve insanlar için Kitapta açıkça beyan ettiğimiz hidayeti (şeriat ve istikamet prensiplerini) gizlemekte olanlar (güç odaklarının vereceği zarardan korkarak veya onlardan makam ve menfaat umarak, Kur’ani gerçekleri kısmen veya tamamen örtmeye çalışanlar var ya); işte onlara, hem Allah lanet etmektedir, hem de (bütün) lanet ediciler(in bedduası onların üzerinedir).”
“Allah’ın indirdiği Kitaptan (kendilerinin ve iktidar sahiplerinin işine gelmeyen) bir şeyi göz ardı edip saklayanlar ve onunla değeri az (bir şeyi, dünya menfaatini) satın alanlar (böylece güç odaklarının ve iktidarların keyfine göre fetva uyduranlar var ya); onların (din istismarıyla kazanıp) yedikleri, karınlarındaki ateşten başkası değildir. Allah kıyamet günü onlarla konuşmayacak ve onları arındırıp temize çıkarmayacaktır. Ve onlar için acı bir azap vardır.”
Bel’am lar ve sahtekârlar yine iş başındaydı…Rabbimiz oyunlarını bozsun inşaAllah…
SEYREYLEYİN, KUDRETİ MEVLA NELER EYLEYECEK!
[b]Faizci Düzenin Düzenbazları;[/b]
Faizci Düzenin; âlimi düzenbaz, hocası düzenbaz, şeyhi düzenbaz, dervişi düzenbazdır!
[b]Fazici Düzenin Düzenbazları;[/b]
Hidayet ve hakikati bilip tanıdıktan, Hakk ile Bâtıl’ın farkına ve şuuruna vardıktan sonra, dünyalık makam ve menfaat hırsıyla Hakk dava rehberine muhalefet etmişler, haklı ve hayırlı hareketten ayrılmışlar ve mü’minlerin yolundan başka bir yola Siyonist ve Haçlı İttifakına ve şeytani kurallarına uymuşlardır.
[b]Batıl Düzenin Düzenbazları;[/b]
İnsanları Allah’tan üstün gören ve İlahi kanunların uygulanmasını engelleyen zalimlerdir.
İslam’a aykırı inanç ve nizamlara uymuşlardır.
Şerli ve şeytani odakların zulüm ve sömürü düzenleri sürsün diye çırpınıp çarpışmaktadırlar.
İşlerine gelmediği ve kendilerini sıkıntıya sevk ettiği için kesinlikle ve hiçbir şekilde Kur’an’a inanmamakta ve Kur’an’ın adalet hükümlerini ve ahlâki prensiplerini inkâr ve itiraz etmektedirler.
Güç odaklarının vereceği zarardan korkarak veya onlardan makam ve menfaat umarak, Kur’ani gerçekleri kısmen veya tamamen örtmeye çalışmaktadırlar.
Güç odaklarının ve iktidarların keyfine göre fetva uydururlar.
Zalim ve batıl düzenlerin kurum ve kurallarıyla muhakeme olunmak, şeytan fikirli Yahudi ve Hıristiyanların hükmü altında yaşamak istemektedirler!
[b]Ey Batıl düzenin düzenbazları! [/b]
İstediğiniz kadar dilinizi sarkıtıp soluyuverin!
Düzeniz yıkılacak, altında kalacaksınız!
Kur’an kerim
İşte bu Kur’an öyle bir kitaptır ki müminlerin imanını artırırken kafirlerinde inkarını artırır
Şüphesiz iman edenler hicret edenler Allah yolunda Cihat edenler işte bunlar Allah’ın Rahmetini umabilirler.
Şüphesiz iman edenler,
Hicret edenler, Allah yolunda
Cihat edenler işte bunlar Allah’ın Rahmetini umabilirler hak
Hakim olsun diye,
Çihat etmeden
Cennet özleyenler ise boş bir
Aldanış içindedirler.
Allah bağışlayandır Esirgeyendir. Bakara süresi 128.
Bel’am
Herhalde “BELAM” sıfatını bu adamlar kadar üzerine yakıştıran başkası bulunmayacaktır. Allah’ın (c.c.) kendisine ilim, bilgi vermesine rağmen İzzeti Alah’ın (c.c.) yanında değil zalim güçlerin yanında aradığı için; Ümmetin tüm enerjisini, birikimini, gücünü, zalimlere peşkeş çekmekten çekinmeyenlere başka ne denebilir ki???
Aziz Erbakan Hocamızı ve Onun, Kur’an, Akıl ve Bilim kaynaklı kutlu programlarını unutturmaya ve sulandırıp saptırmaya çalışanların vebali ağırdır ve acı akıbetleri yakındır!..
Ya İlahi, makam ve çıkar uğruna, Milli Görüş saflarından kaçıp kaytaranlara inat!.. Her türlü Bâtıldan bağımsız ve bağlantısız olarak, Adil Düzeni, İslam Birliğini ve Siyonizm gerçeğini açıkça savunamayan ve sahip çıkamayanlara inat!.. Bu bozuk ve barbar Dünya sistemi içinde İslamcılık oynayan gaflet takımına inat!… Ya Rabb, va’adettiğin, Kur’an’ın ve Resulüllah’ın diliyle müjdelediğin kutlu değişim ve devrimi çabuklaştır ve kolaylaştır Allah’ım…Ya İlahi, makam ve çıkar uğruna, Milli Görüş saflarından kaçıp kaytaranlara inat!.. Her türlü Bâtıldan bağımsız ve bağlantısız olarak, Adil Düzeni, İslam Birliğini ve Siyonizm gerçeğini açıkça savunamayan ve sahip çıkamayanlara inat!.. Bu bozuk ve barbar Dünya sistemi içinde İslamcılık oynayan gaflet takımına inat!… Ya Rabb, va’adettiğin, Kur’an’ın ve Resulüllah’ın diliyle müjdelediğin kutlu değişim ve devrimi çabuklaştır ve kolaylaştır Allah’ım…
…Öyle ise (şimdilik) bekleyin bakalım, çünkü biz de sizinle beraber (Allah’ın va’adini) gözetleyip duruyoruz.
Tevbe Suresi 51 ve 52. ayetlerin meali:
“De ki: ‘Allah’ın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiçbir şey isabet etmeyecektir. O bizim Mevlâ’mızdır. Ve mü’minler yalnızca Allah’a tevekkül etmelidirler.’
De ki: (Ey inkârcılar ve münafıklar!) ‘Siz bizim başımıza, ancak (dünyada zafer ve saadet, ahirette ise cennet gibi) iki güzellikten birinin (dışında herhangi bir şeyin) gelmesini gözleyebilir misiniz? (Hayır, çünkü Allah, mücahit ve müstakim mü’minler aleyhindeki kurgu ve kuruntularınızı sonunda boşa çıkarıverecektir. Bu nedenle) Biz ise, şüphesiz Allah’ın Kendi katından veya bizim ellerimizle size bir azap indirmesini (zaten) gözleyip beklemekteyiz. Öyle ise (şimdilik) bekleyin bakalım, çünkü biz de sizinle beraber (Allah’ın va’adini) gözetleyip duruyoruz.’”
SADAKALLAHULAZİM.
Muhakkak ki Allah(cc) doğru söyledi. Her türlü hakikati Kur’an, sünnet, ve sadık elçilerinin diliyle en açık şekilde kafir ve münafıkları çatlatırcasına ilan etti. Elçi ve hak davetçiler buna şahitlik etti. Herkesten ve her kesimden umutlarını kesti ve Rabbinin vağdine, af ve mağfiretine, dünyada Adil Düzenli izzetine, ahirette rü’yet ve cennetine iman, ümit, iştiyak ederek sabırla zaferi bekledi.
Selam olsun Rabbinin vadine iman edenlere… Sadakatle sapmadan, yorulmadan, yamulmadan, kınayıcının kınamasına aldırmadan Aziz Erbakan Hocasına ve O’nun Manevi mirası Milli Görüş-Milli Çözüm hazinesinin sadık sahibi Muhterem Ahmet Akgül üstad ve yardımcılarına olsun.
Allah (cc) ve elçi de bizlerden razı olsun. Amin.
Milli Çözüm’den başka bu gerçekleri dile getiren yok!
Allah ve Resulü’ne savaş açanların acı akıbeti nasıl olacakmış bekliyoruz. Allah’ın va’adi hak’tır ve yakındır!
De ki: (Ey inkârcılar ve münafıklar!) ‘Siz bizim başımıza, ancak (dünyada zafer ve saadet, ahirette ise cennet gibi) iki güzellikten birinin (dışında herhangi bir şeyin) gelmesini gözleyebilir misiniz? (Hayır, çünkü Allah, mücahit ve müstakim mü’minler aleyhindeki kurgu ve kuruntularınızı sonunda boşa çıkarıverecektir. Bu nedenle) Biz ise, şüphesiz Allah’ın Kendi katından veya bizim ellerimizle size bir azap indirmesini (zaten) gözleyip beklemekteyiz. Öyle ise (şimdilik) bekleyin bakalım, çünkü biz de sizinle beraber (Allah’ın va’adini) gözetleyip duruyoruz.’”