YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
6852484265b64
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 8 5 8 7
Bugün : 1634
Dün : 42338
Bu ay : 857717
Geçen ay : 1488216
Toplam : 38125390
IP'niz : 18.97.14.87

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

AHLÂKI ÇÜRÜTEN DUYGULARDAN UZAK DURALIM

Ahlakı Çürüten Duygulardan Uzak Duralım
4.8 44 oy
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Picture of Ahmet AKGÜL

Ahmet AKGÜL

Abone Ol
Bildir
35 Yorum
En Yeni
En Eski En Çok Oylanan
Satır İçi Geri Bildirimler
Tüm yorumları görüntüle

“Dünyalık geçici nimetler için herhangi bir kimseye haset etmeyi akılsızlık sayarım. Çünkü o kimse şayet cennet ehli ise, şu anda elindeki nimetler onun cennetine nazaran pek değersizdir. Haset etmeye değmez. Yok eğer o kişi ehl-i cehennem ise, pek yakında ateşi boylayacak bir kimsenin elinden alınacak dünyalık nimetler için, onu ne diye kıskanayım. Biraz sonra zindana atılacak ve bütün sevdiklerinden ebediyen ayrılacak bir kimseye, güzel bir sofra sunulmasından dolayı kim ona imrenir ve ne diye kıskanır?”

“Hasetçiden daha zavallı bir zalim görmedim. Çünkü içinde alevlenen kin ve haset ateşi, rakibine ulaşmadan önce kendisini kavurup kıvrandırmaktadır.”

Peygamber Efendimiz (SAV);  “Müslümanda, beşeriyet icabı her hata bulunabilir. Ancak yalan ve hıyanet hariç (zira bunlar imana ve insanlığa muhaliftir.)”

Aleyhisselatü Vesselam Efendimiz,  “Yalan imana muhaliftir (ikisi beraber bir yerde bulunamaz). Yalanın en kötüsü ise bühtan ve iftiradır.”

Mü’minler hangi şartlar altında olurlarsa olsunlar, doğru söz söylerler. Kur’an’da sırf insanlardan çekindiği için kişinin doğruyu söylemekten kaçınmasının yanlış bir tavır olduğu bildirilmiştir. Bu nedenle mü’minler her zaman vicdanlarının sesini dinleyerek konuşurlar. Her zaman en güzel, en gönül alıcı sözü söylerler ama yine de bir insanı kırmamak, kızdırmamak ya da gönlünü almak adına doğru konuşmaktan taviz vermezler.

Kendilerinin ya da dostlarının aleyhine bir durum oluşturur endişesiyle gerçekleri gizlemezler. Kendileri veya yakınları adına bir çıkar elde etmek için yalan konuşmazlar. Çünkü Allah “Ey iman edenler, Allah’tan sakının ve sözü doğru söyleyin.” (Ahzâb: 70) ve “Yalan söz söylemekten de kaçının.” (Hacc: 30) ayetleriyle insanlara doğru konuşmalarını emretmektedir.

Bugüne kadar varoluş sebebimiz ve benliğimize dair ne varsa kendisinden öğrendiğimiz, dava nedir, aşk nedir, biat ve sadakat nedir, Erbakan kimdir, Milli Çözüm kaynağı ve mücadelesi nedir’i bize öğreten Kuran’a ve Resulüllah’a tercümanlık yapan Üstad Ahmet Akgül’ün dünya ve ahiret saadetimiz için yaptığı uyarıları dikkate almayanlar pişman olacaktır. Haddi aşıp söz üzerine söz söyleyenler Allah muhafaza buyursun darmadağın olacaklardır. Hak arama derdine düşenler pişman olacaklardır. İmtihan zamanı oturan ayaktakinden daha hayırlıdır. Edebimizle oturup yapılan uyarıları dikkate almalıyız ve kafamızı ellerimizin arasına alıp hata ve günahlarımızı düşünmeliyiz. Birlikte mücadele etmiş, ancak sonrasında Lidere veya atadığı komutana itaat ve sadakatte zaafiyet gösterenlerin “yetecek kadar su için” emrine binbir çeşit bahane ve mazeretleri sebebiyle helakını öğreten Kur’an’dan öğreneceğimiz çok şey vardır. Kalbimizi temizlemeye çalışmalı, Allah’ı ve Elçisini misafir edecek hale sokmamız lazımdır. Hatalarda ısrar ederek şeytanın daha derin operasyonlarına kendimizi açık hale getirmiş oluruz. Şeytana uyup inat edersek şeytan hak dava elçisine veya atadığı komutana iftira ve itirazla bizleri daha kötü yola sokar. Allah korusun, batılda rütbemizi artırır.

Filistin, Arakan, devletleşme aşaması ve Adil Düzen sadıkların olgunlaşmasını beklemektedir. Bu kutlu kervanı ve şahsi manevisini nefsi hataları sebebiyle meşgul edenlerin dünyada ve ahirette yüzü gülmeyecektir. Rabbim bu vebalden bizleri sakındırsın inşallah. 

Ya Rabbi, imanımızı olgunlaştırmadan, Fethi mübin’i görmeden, fetih için gayret çekmeden, kardeşliğimizi pekiştirmenden, kin, haset ve bencillikten kurtulmadan canımızı alma. (Amin) 

Unutmayalım, Allah imhal eder, ama ihmal etmez! “Hocamıza sadakat şerefimizdir” sözümüzle dahi sınamadan Rabbim canımızı almaz.

Neslihan Hanım’ın hatırlattığı Hocamızın sözünü tekrar paylaşmakta fayda vardır: 

Aziz Erbakan Hocam ne güzel buyurmuşlardı:
 
“Akıl, insana bahşedilen çok önemli bir gerçekliktir. O halde bir insana verilebilecek en hayırlı şey nedir? Bir insana verilebilecek en hayırlı şey, kuvvetli ve nasıl kullanabileceğini bildiği bir akıldır, ferasettir!.. Eğer akıl verilmemişse, o insana verilebilecek ikinci hayırlı şey güzel bir edeptir! Ona da yeteri kadar sahip değilse, o insana verilebilecek üçüncü hayırlı şey; danışabileceği salih bir dosttur! Ona da sahip değilse, o insana verilebilecek dördüncü hayırlı şey, uzun bir suskunluktur, haddini bilme olgunluğudur! Ona da sahip değilse, o insana verilebilecek beşinci hayırlı şey, acil bir ölümdür!”

EY GAFİL VE CAHİL

Hayrı şerri Haktan, bilirsen eğer

Bu itiraz isyan, boşaymış meğer

Servetler rütbeler, geçici değer

Kesretten kurtulsan, bulursun vahdet!

Seveni söveni, Ondan bilesin

Övmesi dövmesi, kader cilvesin

İman hakikattir, olmaz hilesin

Maksuda varmaya, lazımdır gayret!

Nefsin yok eylesen, yar olur Rabbin

Vuslatın kapısı, görünür kabrin

Şirkten şekavetten, arınsa kalbin

Saadet doğurur, sendeki saffet!

Cihadın taatın, şevkin olursa

Dert içinde derman, zevkin olursa

Asla mahrum kalmaz, her kim olursa

İmdada yetişir, Rahmani rahmet!

Hayatım onurlu, ölümüm huzur

Olsun istiyorsan, Kur’an’dır düstur

Haşa ki bulunmaz, kaderde kusur

Hep kendin edersin, kendine zahmet!

30-08-2012
http://www.millicozum.com

Câsiye 23
Şimdi Sen, kendi (nefsi) hevâsını ilah edinip (bencil tutkularına, boş gurur ve kuruntularına tapınmaya başlamış) kimseyi görmez misin? Ki Allah da onu bir ilim üzere saptırmış, (yani bazı bilgi ve becerilerine kibirlenerek, onları yanlış tefsir ve tatbik ederek ve kendisini herkesten üstün görerek azıtmış olduğundan Cenab-ı Hakk) kulağına ve kalbine mühür basmış, (böylece nasihat dinlemez ve İlahi hükümleri kabullenmez şekilde hidayeti kararmış) ve gözleri üstüne bir perde asılmış, (bu yüzden gerçekleri göremez şekilde feraseti alınmış kimselerin sapkınlığını ve azgınlığını fark edip sakınmanız gereken kişileri artık bilmelisiniz!) Şimdi Allah’tan sonra, kim ona hidayet verecektir? Siz yine de öğüt alıp-düşünmeyecek misiniz?

https://www.mealikerim.com/45/casiye/23

Enfal 12
Rabbin meleklere vahyetmişti ki: “Şüphesiz Ben sizinleyim. Haydi; iman edenlere sağlamlık katın, inkâr edenlerin kalplerine ise amansız bir korku ve dehşet salacağım. Öyleyse (ey mücahit mü’minler ve manevi görevliler), vurun (zalim kâfirlerin) boyunlarının üstüne, (onların elebaşlarını ve merkezi iteşkilatlarını etkisiz kılın) ve vurun onların bütün parmaklarına!” (Küfür ve zulüm güçlerinin altyapılarını, yan kuruluşlarını ve kollarını, irtibat ve destek kanallarını koparıp dağıtın ve böylece onların kirli ve kibirli oyunlarını bozup boşa çıkarın! Buyurmuştu.)

İman edip salih ameller işĺeyen kullarından eyle Ya Rabbi ,nankörlerden eyleme bizleri…Amiin

Biz dünyadan gider olduk
Kalanlara selâm olsun
Bizim için hayır dua
Kılanlara selâm olsun

Ecel büke belimizi
Söyletmiye dilimizi
Hasta iken halimizi
Soranlara selâm olsun

Tenim ortaya açıla
Yakasız gömlek biçile
Bizi bir âsan vechile
Yuyanlara selâm olsun

Sela verin kastımıza
Gider olduk dostumuza
Namaz için üstümüze
Duranlara selâm olsun

Eceli gelenler gider
Hepsi gelmez yola gider
Bizim halimizden haber
Soranlara selâm olsun

Derviş Yunus söyler sözün
Yaş doludur iki gözün
Bilmiyen ne bilsin bizi
Bilenlere selâm olsun.

Ya Rabbi,
Yüzümüze ayna tutulması misali, aynada lekeyi görüp de aynaya kızmak yerine yüzümüzü temizleyecek olgunluğa erişmemizi yani içimizi çürüten bu hallerden uzak durup; VEFALI, VASIFLI ve VİCDANLI olup şeytanı sevindirecek hallere ve hamlelere yeltenmeme idrakini bize ver. En önemlisi de bunca nasihati öğrendiğimiz bu kapıya nankörlük etmekten, olmayanı söylemekten, kardeşler arasında uhuvetti bozacak hallere girmekten bizi koru Allah’ım… Zira biz kendimizi ne kadar övsek de halimiz sana ayandır. Sen bizi şeytana ve şakirtlerine eğlence olmaktan koru Allah’ım… Amin…

BAKIN BAKIN RABBİMİZ NELERE YEMİN EDİYOR… RABBİMİZ YEMİN EDİYOR DUYUYOR MUSUNUZ?!!!!!

Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla

77:1
Birbiri ardınca ve iyilik amacıyla (örfen; zamanın şartlarına ve ihtiyaçlarına uygun olarak) gönderilenlere (uyarıcılara, Hakka çağırıcılara) yemin olsun ki;

77:2Derken (sert ve çetin rüzgârlar gibi, her hayırlı hizmete koşturup, şeytani odakları ve münafıkları) kökünden koparıp savuranlara…

77:3Ardından (hakikat prensiplerini ve huzur projelerini, neşriyat yoluyla) korkmadan ve yılmadan yaydıkça yayanlara,

77:4Sonra, (rahatının ve menfaatinin kölesi ve nefsani arzularının esiri olanlardan uzaklaşıp, Hakkı bâtıldan, sadıkı sahtekârdan, mü’mini münafıktan çok kesin ve keskin biçimde) ayırdıkça ayıranlara… (Mutlak doğruları ve mutlu oluşumları topluma tanıtanlara,)

77:5(Ve gelecek nesillere de) Bir zikir ve öğüt (olacak eserler) bırakanlara!

77:6Böylece (hiç kimsenin “bilmiyordum, başka türlü sanıyordum” gibi) bir bahanesi ve mazereti (kalmasın), veya (herkes apaçık şekilde) uyarılsın! (diye gerçekleri, hem de gerekçeleriyle birlikte ortaya koyanlara yemin olsun ki,)

77:7Şüphesiz size va’ad edilen (zalimlerin hezimeti, ezilen mü’minlerin zafer ve hâkimiyeti ve kıyamet haberi) mutlaka vuku bulacaktır.

(Ey Habibim) De ki: “Eğer babalarınız, çocuklarınız, kardeşleriniz ve arkadaşlarınız, hanımlarınız, kavmü kabileniz-hısım akrabanız, kazanıp yığdığınız mallarınız, bozulmasından ve azalmasından korktuğunuz ticaret ve tezgâhınız (memuriyet ve meslek sahanız), pek hoşlandığınız evleriniz (ve konaklarınız)… Şayet (bu saydıklarımız) size Allah’tan ve Resulünden ve O’nun yolunda cihad etmekten daha sevgili ve kıymetli ise (bütün bunları kaybetmeyeyim korkusuyla cihadı ve Hakk davayı terk ediyorsanız veya nemelâzımcılık ve duyarsızlıkla milli savunmaya katkı sunmuyorsanız;) o halde Allah (zillet ve esaret) emrini getirinceye kadar bekleyip gözleyin bakalım… Çünkü Allah (cihadı ve milli savunma hazırlığını ihmal eden) fasıklar topluluğunu asla hidayete (ve selamete) ulaştırmayacaktır.” (Tevbe Suresi : 24)

Okuyor ve şaşmıyoruz
Allah dostlarının imtihanı değişmiyor
İftiracıların ismi cismi değişiyor ama ihanetleri değişmiyor
Adalet nedir, Adil Düzen nedir ilminin yegane sahibine hadsizlik etmeye devam ediyorlar
Okuyor anlamıyor
Bakıyor görmüyorlar
Sadakat eleği çok sık eleyecek hâlâ direniyorlar

Biz görüşlerimizi, gerçeklerimizi ve tarafgirliğimizi oluştururken, “Mutlak Doğru”ları esas alarak ve “Mutlak Yanlış”lardan sakınarak hareket etmekteyiz. “Doğru” ve “Yanlış” tespitinde ise şu beş değeri ölçü ediniriz: 1- Aklıselim, 2- Müspet bilim, 3- Tarihi deneyim ve birikim, 4- Vicdani kanaat ve tatmin, 5- İlahi Din (Kur’an’ın muhkem ayetleri ve Resulüllah’ın (SAV) sağlam Sünneti). İşte bu beş temel ölçünün ittifakla: “Yararlı, hayırlı, gerekli ve güzel”bulduğu şeyleri “Doğru”; ve yine bu temel değer birimlerinin ittifakla, “Kötü, zararlı ve çirkin”bulduğu şeyleri “Yanlış” biliriz. Çünkü Kur’ani kuralları dikkate almamak, imansızlık ve sapkınlık… Müspet bilimi ve aklıselimi hesaba katmamak, manyaklık ve mantıksızlık… Tarihi tecrübeleri ve vicdani kanaatleri önemli saymamak ise ahmaklık ve insafsızlık alâmetidir..

Bazen de insanlar rüyalarını anlatırken yalan söylerler. Ya hiç görmedikleri bir rüyayı görmüş gibi anlatırlar veya rüyalarına ekleme ve eksiltme yapıp değiştirerek anlatırlar. Peygamber Aleyhisselam; “Rüya hususunda yalan söyleyen bir kimse, kıyamet gününde iki arpayı birbirine bağlayıp düğümlemekle emrolunur. Asla bunu başaramayacağı için de devamlı azap olunurlar.” (Beyhaki, İhya-i Ulum)

Görmedikleri bir olayı görmüş gibi anlatmak veya gördüğü bir olayı değiştirerek nakletmek de bunun gibi bir yalandır. Bu nedenle yalancı şahitlik büyük bir günahtır.

Lidere zeval gelecek bahaneleri ile içindeki kini kusmak, yorumlarda dikkatsiz özensiz davranmak, okumadan dikkat kesmeden anlamadan yorumlara eksi koymak itibarsızlaştırma gayreti dışında başka bir amaç taşımamaktadır. Yıllarca davaya sayısız hizmeti bulunmuş, fedakarlıkta melekleri kiskandıracak kadar samimi, iyi niyetinden şüphe olmayan birine karşı siz adil davransanız ne davranmasanız ne Allah var Allah adaletin yegane sahibidir o !!!

Allah’a yaklaşmanızı engelleyen dört şey vardır. Bunlar sizi Allah’a yaklaştırmadığı gibi, gittikçe uzaklığı artırarak bir uçuruma yaklaştırır. Bunlar; Şehvet, çok yemek, mal ve makam hırsı, gurur ve kibir duygularıdır!

Siz son nefesinize kadar harama, hileye ve Şeytani şehvete sırtınızı dönün; bırakın, gömleğiniz arkadan yırtılsın!

Milli Çözüm her birinizin yüzünüzden okunmalı, dilinizden dinlenmeli, kalplerinizden yayılmalıdır!

Dünyadaki hiçbir şey, cenneti kaybetmeye değmez!Yarabbi okuğumuzu anlamayı, anladığımızı yaşamayı, yaşadıgımızı tüm dünyada yaşanır hâle getirecek çalışmakar yapmayı bizlere nasip eyle.

Ey iman edenler! Hakk üzere durup adaleti yerine getirmeye çalışan (hâkimler) ve Allah için (doğru söyleyen) şahitler olun. (Dürüstlükten ve hakkaniyetten asla uzaklaşmayın.) Velev ki bu şahitliğiniz kendinizin, ana-babanızın veya akraba ve yakınlarınızın aleyhine bile olsa! (Yine doğruluktan ve Hakk’tan ayrılmayın. Üzerine şahitlik veya hâkimlik yapacağınız kimseler,) Onlar ister zengin olsun ister fakir bulunsun (yine sakın adaletten ve doğru bildiğinizden caymayın). Çünkü (taraflar kim olursa olsun,) Allah ikisine de sizden daha yakındır. (Yani, bizzat O’nun kullarıdır, buna rağmen adaleti buyurmaktadır.) Onun için siz adaletten ayrılıp haddinizi aşarak (Hakk’tan yüz çevirip) nefsinizin hevâsına uymayın. Eğer (adaletten ve doğru şahitlikten) dilinizi eğip bükerseniz veya büsbütün Hakk’tan yüz çevirirseniz, Allah şüphesiz yaptıklarınızdan Haberdardır. (Bunun hesabı ve azabı çok ağırdır!..) Nisa:135.ayet

Rabbim hepimizin içerisinde bulunabilecek bütün bu kötü duygulardan muhafaza etsin, ne kadar tevbe istiğfar etsek yetmez çünkü insanız eksiğiz noksanız, ama yaptığımız hata ve yanlışlara tekrar düşmekten Allah’a sığınırız.

  Bir zaman tüneli olsa oradan geçmiş dönemleri izleyebilsek:
  Kin ve kıskançlık yapanları, vicdan bozukluğu sergileyenleri, kibir ve enaniyet gösterenleri, yalancılık ve yağcılık yapanları, doğru konuşmayanları, rüyasına yalan katanları, fitne fesat peşinde koşanları izlesek, mutlaka midemiz bulanacak ve bu tavırların fıtrata aykırı olduğunu bir kez daha fark edeceğiz.

  Fıtratımıza uygun olmayan (midemizi bulandıran) bu büyük hatalara, gerekli tedbirleri almadığımızda, farkında bile olmadan düşebiliyoruz. 

  Çünkü şeytan, 2024 yılına kadar olan tüm tecrübesiyle, bizleri bu hatalara düşürmek için tetikte beklemekte ve her türlü (özel bilgilerimizi, zaaflarımızı, güncel durumları) fırsatları kullanarak, vesveselerle yönlendirip mide bulandıran hatalara bizleri düşüre bilmekte…
  Hatta kendi ordusu “ben hiç şeytana uyar mıyım, şeytanın dediğini yapar mıyım?” diyen, sayısız insanla dolu değil mi? Evet, tarihi izlediğimizde, bu sloganları samimiyetle atan hatta hak hareket içerisinde yer alan, aynı zamanda şeytanı sevindiren nice insanı görüyoruz!
  ANAP, AKP, HASPA’ya… uyanlar, sadece bir parti kurup geçtiler mi? Hak hareketi parçalamak isteyenlere ve alet olanlara; nice iftiralar, yalanlar, ithamlar, hileler, hıyanetler, hainlikler, şeytan yaptırmadı mı?
  O gün Aziz Erbakan Hocamıza tabi olanlar; şeytanın güncel, paketi açılmamış yeni oyunlarını sezdi ve mümince tavır sergilediler. Kim? O gün Aziz Erbakan Hocamıza tabi olanlar!
 Bugün de iblis, yepyeni güncel (hatta kişiye özel) konularla/oyunlarla her zaman olduğu gibi insanları kendi karakterine çekme, ordusunda askerlik yapma derdinde.
 Asrımızda ise Aziz Erbakan Hocamızın en bilge sadık takipçisi Üstad Ahmet Akgül Hocamız, şeytanın ve şeytan karakterli insanların, güncel şeytani girişimlerini en iyi sezmekte ve deşifre edip, Kur’an’dan, Peygamberimiz (sav)in nadide hayatından, Aziz Erbakan Hocamızın şeytanizmi yıkan fikirlerinden panzehirler üreterek asrın idrakine ve şahsın kulağına üflemekte. Artık bugün, şeytani dava karakterde, vicdani Hak tavırda belli; 
“Biz ona (insana, imtihan edilmek üzere Hakk ve bâtıl) ‘iki yol-iki amaç’ gösterdik (ve bunların arasında tercihinde serbest bıraktık).” Beled 10   

“(Yoksa) Ben (böbürlenip) nefsimi temize çıkaramam (böyle bir düşünce peşinde değilim). Çünkü -Rabbimin kendisini esirgediği dışında- gerçekten (her insandaki) nefis var gücüyle kötülüğü emredicidir. Şüphesiz, benim Rabbim, Bağışlayandır, Esirgeyendir.” (Yusuf:53)

(Ey Resulüm!) Emrolunduğun gibi dosdoğru ol! Seninle beraber (küfür ve kötülükten) tevbe edenler de (böyle davransın). Ve (sakın) azıtıp (haddinizi aşmayın). Çünkü O, yaptıklarınızı Görendir. (Hud112)

(Hakk davasına ve halkına ekonomik ve ahlâki olarak) Zulmedenlere (asla) eğilim göstermeyin (onları hiçbir şekilde desteklemeyin), yoksa size de ateş dokunur (Allah’ın azabına ve gazabına uğrayıverirsiniz). Sizin Allah’tan başka velileriniz (sahibiniz ve destekçiniz) olmadığına (göre), sonra yardım da edilmezsiniz. [Not: Bu iki ayet Hz. Peygamber Efendimizin: “Hud Suresi’nin bu tehditleri Beni ihtiyarlattı” buyurdukları İlahi tembih ve tavsiyelerdir.]
(Hud:113)

Ya Rabbi hertürlü halimiz sana ayan.
Sen bizi koruyup kurtarmazsan biz ne yaparız .

En büyük düşmanım nefsimdir; beni doğru yoldan saptırmaya çalışan, içimdeki en zayıf noktaları hedef alan sinsi bir düşmandır. Allah’ım, Sen bana bu zorlu mücadelede güç ver, kalbime sabır ve metanet ihsan et. Beni nefsimin kölesi yapma, onun hilelerine karşı dirençli kıl. Doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden ayırt etmeyi nasip et. Her anında Senin rızanı gözeterek yaşamayı, nefsimin heva ve heveslerine kapılmadan yürümeyi öğret. Seni unuttuğumda ve nefsimin esiri olduğumda, Rahmetinle bana doğru yolu göster. Şaşırıp yoldan çıkmaktan koru, ayaklarımı Sırat-ı Müstakim’de sabit kıl. İman kuvvetiyle içimdeki haris arzulara galip gelebilmem için bana yardım et, zira Senin yardımın olmadan nefsimle olan bu savaşı kazanmak mümkün değildir. Sonsuz merhametinle, beni kendi nefsimle olan bu savaştan muzaffer çıkar, Allah’ım.

** “Bir toplumda ahlak ve maneviyat ne kadar güçlüyse o toplum, her türlü zorluk ve problemin üstesinden o kadar kolay gelir.”

** “Bir Müslüman, her gününü kendi nefsini muhasebe ederek, hatalarını düzelterek geçirmelidir.”

** “Nefis terbiyesi ve manevi eğitim, her Müslüman’ın hayatında en önde gelmesi gereken unsurlardır.”

** “Dünya ve ahiret saadeti, nefsin arzularına uymak yerine, Allah’ın emirlerine sarılmakla mümkündür.”

Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN

“ÖNCE AHLAK VE MANEVİYAT sonra

AĞIR SANAYİİ VE YAYGIN KALKINMA”…

Evet, soysuz medeniyetin soyup sokağa saldığı kadınlar, en göz alıcı ve şehveti gıdıklayıcı yerlerini göstermekten utanmayanlar… Bunların basındaki resimleri ve televizyondaki görüntüleri ve cinsi sapıklıkların, fuhuş ve ahlâksızlıkların baş sebebidir ve çağımızın en büyük fitnelerinden birisidir.

Ayrıca, münafıklık yaparak insanlar arasında söz taşımak, dostların arasını bozmak, kin ve düşmanlıkları kışkırtmak, hep olumsuzlukları konuşmak da çok adi davranışlardır, fesatçılıktır ve fitneyi yaymaktır.

Ya Rabbi, bizler her türlü fitneye uğramaktan ve fesat çıkarmaktan Sana sığınıyoruz. Adalet düzeninden, ahlâk disiplininden ve tasavvuf terbiyesinden uzaklaştırılan bir toplumun yine ancak İslam’a dönmekle fitnelerden kurtulacağına inanıyoruz.

(Makaleden Özet Alıntı)

NANKÖR OLMA!

Düşün bakalım, dünü ve bugünü
Davayı kiminle tanıdın, gördünmü
Yanlışta değilsen, ferah tut gönlünü
Bağlıysan lidere, tut artık sözünü

Üç beş kelime, ezberledin diye
Havaya girip, sakın böbürlenme
Şeytana uyup, yenilme nefsine
Zarar verme sakın, kendi kendine

Uyardı uyarıcı, bırakın şu illeti
Sağlığa zarar, dumanı pisliği
Umursamaz isen, iç içebildiğini
Böyle yapıp bitirme, manevi iklimi
İnatla sürdürme, kendi bildiğini

Yarın ah vah dememek için
Nankörlük etme, kendin için
Yakma ahiretini, dünya için
Uyan ve ayağa kalk, insanlık için..

“Rabbimiz bizi zalimlerin fitnesi kılma. Rahmetinle bizi inkârcı güruhun elinden kurtar.” (Yunus: 85-86)

“Ya Rabbi bizi, kâfirlerin oyuncağı yapma!” (Mümtehine: 5)

Allah’ım bizi Zalim düzenlere destek olmaktan muhafaza eylesin ve hak düzenin Adil düzenin Kur’an nizamının bir an önce yeryüzüne hakim olması için çalışanlardan eylesin

Makale herbirimizi çok derinden ilgilendiren, hastalıklarımızın teşhisini ve tedavisini ortaya koyan, bir nevi bize ayna vazifesi yapan, dikkate alarak kendi üzerimize alınarak tavsiyelere uyduğumuzda bizleri erdemli birer kul olma yoluna sevk edecek müthiş ve mücrvherlerden daha kıymetli hazineler barındırmakta. İnşallah herbirimiz bu uyarıları kendimizde görerek bu kutlu yolda menzile varanlardan oluruz.

5- Haset ve kıskançlığın bir nedeni de kibir ve enaniyettir. 

ŞEYTAN VE MELEKLERİN İTİRAZININ ARASINDAKİ FARK:
Önce konuyla ilgili yani itiraz ile ilgili ayetleri hatırlayalım:
BAKARA SURESİ 30-34. AYETLER:
2: 31

(Kullarıma hatırlat!) Hani bir zamanlar, Rabbin meleklere: “Ben gerçekten yeryüzünde (Hakkın ve hayrın temsilcisi ve takipçisi olacak, hükümlerimi uygulayacak, ilim, imkân ve istidadı sürekli gelişip artacak) bir halife (var edip görevli) kılacağım (Ademoğlunu adil bir düzen ve devlet disiplini kurmakla sorumlu ve yetkili yaparak dünyaya yollayacağım)” demişti. (Melekler de) O’na: “Orada fesat çıkaracak ve kan akıtacak birini mi yaratacaksın? Oysa biz Seni överek tesbih ve takdis ediyoruz. (Saygıyla kutsayıp emrine âmade bulunuyoruz. Eğer ibadet ve hizmet içinse, biz Sana zaten bunları yapıyoruz.)” yanıtını vermişlerdi. (Rabbin ise) “Ben sizin bilmediklerinizi de bilirim” deyip (onları uyarıvermişti).
2:31(Bunun arkasından Allah CC) Adem’e isimlerin tümünü talim etti. (Varlıkların ne olduklarını, nasıl yaratıldıklarını, nasıl kullanılacaklarını, hepsinin yararlı ve şifalı yanlarını ona öğretti.) Sonra onları meleklere sorup: “(Haydi bakalım, şayet teklifinizde haklı olup yanılmıyorsanız ve) Eğer doğru söylüyorsanız şunların isimlerini (bütün varlıkların gayelerini ve görevlerini) Bana haber verin (de görelim)!” diye emretti.
2:32(Melekler ise mahcup olarak: “Ya Rabbi) Seni her türlü yanlışlıktan ve noksanlıktan tenzih ve tesbih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka hiçbir bilgimiz yoktur. Şüphesiz, Sen her şeyi hakkıyla Bilensin, Hüküm ve Hikmet sahibisin” demişler (ve özür dilemişlerdi).
2:33(Ardından Cenab-ı Hakk, insanın üstünlüğünü meleklere fiilen göstermek üzere) “Ey Adem, (haydi) bunları (tüm varlıkları) onlara isimleriyle haber ver!” dedi. O da, (bütün) bunları onlara isimleriyle (mahiyet ve marifetleriyle) haber verince de (Allah) buyurdu ki: “Size demedim mi, göklerin ve yerin gaybını gerçekten (tümüyle ancak) Ben bilirim, gizli tuttuklarınızı ve açığa vurduklarınızı da Ben bilirim.”
2:34Ve Biz bütün meleklere: “(O halde şimdi emrime itaaten ve hürmeten) Adem’e secde edin! (Onun üstünlüğünü kabullenin!)” demiştik. Onlar da hemen secde etmişlerdi. Yalnız İblis diretmiş, kibirlenmiş ve kâfirlerden (inatçı ve inkârcı nankörlerden) olup (gitmişti).

Görüldüğü üzere hem şeytan hem melekler itiraz ediyor ama fark var malum:

Melekler önce İTİRAZ ediyor, sonra Allah anlatıyor ve İKNA oluyor, ve bu iknanın gereğini yerine getiriyorlar yani İTAAT ediyorlar..

Şeytan ise: Şeytanda önce İTİRAZ ediyor, Allah’ın anlattıklarını o da dinliyor ve İKNA oluyor, ama gereğini yerine getirmesi gerekirken işine hesabına gelmediği için İTAATSİZLİK ediyor.. Ve Azazil iken İBLİS – ŞEYTAN oluyor…

Azazil iken, herşeyi bilen meleklerin hocası idi malum şeytan, ama gereğini yerine getiremedi Yani her türlü bilgi , eyleme geçmek içindir. Eylem yoksa bilgi insana yüktür. Nasıl bir yük? Bilgi yüklü merkep veya kitap yüklü merkep der eskimezler veya faydasız ilim faydasız bilgi derler…Bilgi var eylem yoksa o insanın eşekten farkı yok yani…Rabbim sonumuzu hayır getirsin. Amin.

Milli Çözüm makaleleri-Şiirleri-Milli Çözüm’ün tüm yayınları : Bir tarikatın 30 senede verdiğini böyle bir makalede verme özelliğine haizdir..Çünkü GERÇEK İSLAM’A – KUR’AN’A TERCÜMANLIK YAPMAKTADIR.. Bu gerçeğin farkında olup da gereğini yerine getirmez, vakit kaybedersek kendimize ve insanlığa ZULÜM ve İSRAF ETMİŞ olmaz mıyız? Anlayana sivrisinek sazdır, anlamayana Milli Çözüm de azdır.

Muhterem Üstadımız Ahmet AKGÜL Hocamıza kaleme aldıkları makale için şükranlarımı arzediyorum.

Son düzenleme 11 ay önce Osman Nuri

Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz bütün günahların kaynağının kibir, hırs ve hased olarak bildiriyor. İşte o Hadis-i Şerif ve açıklaması.Kalb, Allâh yoluna temâyül ettirilmez ve zikir ile temizliğe tâbî tutulmaz ise, kararır, kötülüğü emreder hâle gelir.
Zikir, Allâh’ı idrâk etmenin kalbde şuûr hâline gelmesidir. Ancak böyle hakîkî zikir sâyesinde kalb mâsiyetten kurtulabilir. Kalb, beytullâhtır ve muhabbetullâhın mekânıdır. Şâyet orada zikir yoksa, bir müddet sonra nefsin arzularına râm olarak kararır ve sonunda ölür.
Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
“Bir kulun kalbinde îmân ile hased bir araya gelmez.” (Müslim, İmâret, 130, 131/1891) buyurur. Diğer bir rivâyette ise hased edenlerin, hesâba çekilmeden cehennem ateşine atılacaklar zümresinden olduğu bildirilir.
BÜTÜN GÜNAHLARIN KAYNAĞI ÜÇ ŞEY
Kibir, hırs ve hased, bütün günahların kaynağıdır. Hadîs-i şerîfte kıskançlığın vehâmeti husûsunda şöyle buyrulur:
“Üç şey vardır ki, bütün günahların kaynağıdır; bunlardan muhakkak sakınınız!:
Kibir: İblîs’i Âdem -aleyhisselâm-’a secde etmemeye sevk eden şey kibirdir.
Hırs: Âdem -aleyhisselâm-’ı cennetteki yasak ağaçtan yemeye sevk eden şey de hırstır.
Hased: Âdem -aleyhisselâm-’ın iki oğlunun birbiriyle kıtâl edip (Kâbil’in), kardeşi (Hâbil’i) öldürmesine sebep de haseddir.” (Süyûtî, el-Câmiu’s-sağîr, I, 101)
Hased eden kimse, takdîr-i ilâhîye îtirâz etmiş olur. Çünkü hased, Allâh’ın başkasına nasîb ettiği nîmetin, kendinde olmadığı gerekçesiyle o kişiden de izâlesini istemektir. Fakat gıpta böyle değildir. Zîrâ gıptada maddî veya mânevî nîmete hem kendisinin hem de başkasının sâhip olmasını istemek esastır. Bu sebeple İslâm’da gıpta medhedilmiş, fakat hased, şiddetle men edilmiştir.
Hased, kıskanılan kimseden ziyâde hased edenin kendisine zarar verir. Bu, başkasını taşlayan, fakat attığı taşın geri dönmesiyle kendi gözü kör olan kimsenin hâli gibidir. Öfkeden başka faydası yoktur. Neticede kişiyi rezil ve rüsvây eder. Nitekim kardeşlerinin Yûsuf -aleyhisselâm-’a hasedlerinden dolayı yaptıkları kötü fiiller, sonunda kendilerine dönmüştür.

(Yoksa) Ben (böbürlenip) nefsimi temize çıkaramam (böyle bir düşünce peşinde değilim). Çünkü -Rabbimin kendisini esirgediği dışında- gerçekten (her insandaki) nefis var gücüyle kötülüğü emredicidir. Şüphesiz, benim Rabbim, Bağışlayandır, Esirgeyendir.”Yusuf Suresi 53

“Ey iman edenler, adil şahitler olarak, Allah için, Hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletten alıkoymasın. Adalet yapın. O, takvaya daha yakındır. Allah’tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızdan haberi olandır.”  (Maide: 8)

İnsanın kendi nefsini sorgulamasını, eksik ve hastalıklarını tesbit etmesini ve netice itibariyle tedavi yöntemini bile ortaya koyan mükemmel bir makale…Sonsuz şükranlarımı sunarım Üstadım.

Haset ve kıskançlığın sebeplerinden biri de kibir ve enaniyettir. Kibir öyle bir hastalıktır ki insan kendi hatasını göremez olur.

İnsanın kalbinde ne kadar kibir varsa, aklında da o kadar noksan olur. (Hz. Ali)

İnsan manevi makamları çıktıkça aklı da arttığı için kendisindeki değişimi farkedebiliyor. Ancak kibir ve enaniyet sebebiyle düştükçe bunu farkedemiyor, çünkü farkedebilecek aklı da kendisinden alınıyor. “En doğrusunu ben bilirim, en doğru yolda yürüyen benim” zannıyla hata üstüne hata yapıyor ve nasihat fayda etmiyor Allah korusun…

“İşittik ve iman ettik.”
Rabbim ilmimizle amel etmeyi, noksanlarımızı tamamlamayı ve aşırılıklarımızdan kurtulmayı nasip etsin.

Bazı kimseler vardır ki; duymak istemedikleri gerçekleri başkaları söylediği zaman.. kendi menfaatlerine ters düşen sözleri işittikleri zaman.. akraba eş dostlarının ayarını ortaya çıkaracak gerçeklerin üzerini kapatmak istedikleri zaman… Doğruları söyleyen net ve mert insanlara “her doğru her yerde söylenmez, patavatsızlığın luzümu yok.” bahenesine sığınarak, sıvışmaya çalışırlar.

Lidere saygısızlık yapılırken zorunuza gitmedi de, nefsinize çıkarınıza akrabanız abinize yapılınca mı zorunuza gitti?
(babamıza saygısızlık yapılsa, babamızın cevap vermesini mi bekleyeceğiz? Hayır! Elbette biz vereceğiz cevabını)
Elçiye ihanet edenler hain, nankör olmuyorda size cevap verenler mi oluyor? Hain, vefasız ve nankör oluyor?
Kim neyi nasıl anlamak istiyorsa öyle anlasın.

MAYA BOZUKSA, FAYDASI YOKTUR!

     

Sen gerçeği duyur, gerisin bırak

Ne anlatsan boştur, bozuk mayası!

Vicdanı ham kalmış, irfandan ırak

Hep suizan eder, fesat yuvası!

     

Sen yine fırsat ver, yuların uzat

O aldattım sansın, yarana tuz at

Ayarın kusacak, sonunda o zat

Över, sonra söver; akar salyası!

     

Hakikat davası, Allah rızası

Bilmeyen adamlar, Şeytan azası

Manevi Miraç’la, gönül fezası

Açılan kalplerin, nurdan boyası!

   

Edep teslimiyet, Memiş’e döner

Halis niyet hizmet, ermişe döner

Kendini Mevlâ’ya, vermişe döner

Hep hikmet yansıtır, gönül aynası!

     

Kadir kıymet bilmez, nankör sıfatı

Makam çıkar için, her iltifatı

Hainin tek hayrı, erken vefatı

Yakında ortaya, çıkar foyası!

     

Bu azgın nefsini, cehtle ezmeyen

Hakikat yolunda, yıllar gezmeyen

Tecelli sırrını, hâlâ sezmeyen

Haddini de bilmez, yoktur hayâsı!

     

Mürşit diye cahil-lere kananlar

Kur’an’sız davasız, boşa yananlar

Damlayken kendini, deniz sananlar

Sinek böceklerin, kova deryası!

     

Kabuğun kırmayan, filizlenir mi

İrşat eder diye, fil izlenir mi

Kalp kiri sabunla, temizlenir mi

Hidayet kararmış, kömür kayası!

     

İslam ki, her şeyi; Kur’an’la ölçmek

En büyük mesele, imanla göçmek

Tehlike; sonunda, ayağı sürçmek

Huzura sunulur, amel dosyası!

     

Ümidin diri tut, sefer ayıdır

Büyük müjdeler var, zafer yakındır

Biz kuluz, sevinmek; nefer payıdır

Elbet yıkılacak, zulüm dünyası!

       

Yanıp kavrulduğun, kim anlayacak

Sen “elif” okursun, “cim” anlayacak

Desen “cin”den korun, “çim” anlayacak

Yakında kâbusa, döner rüyası!

       

Milli Çözüm harman, daneyle saman

Ayrışacak vakti, geldiği zaman

Kendisini altın, yaprağı sanan

Saman sarısıymış, fosmuş hülyası!

https://www.millicozum.com/mc/2017/kasim-2017/maya-bozuksa-faydasi-yoktur-siir/

Son düzenleme 11 ay önce H. Özkan

Milli Çözüm: OKULDUR…

Milli Çözüm; dünyada izzet ve hürriyeti, ahirette cenneti ve rü’yeti kazandıracak hakikat ilimlerinin ve amellerinin ders alındığı bir okul konumundadır. Üstadımız Ahmet Akgül Hocamızın yazıları, yorumları, şiir ve kitaplarının asıl ve birinci muhatabı biz Milli Çözümcüler olmaktadır. Bu öğretileri ciddiye ve dikkate almayanların sonu hüsrandır. Çünkü Milli Çözüm, Kur’an’a ve Resulûllah’a tercümanlık yapmaktadır.

“(Özünde, sözünde ve işinde) Doğruluk, muhakkak insanı hayra yöneltir. Hayır da insanı cennete götürür. Kişi doğruluk ve dürüstlük üzere gittikçe, sonunda sıddıklık rütbesine kavuşur.

Yalancılık ise mutlaka insanı fıskı fücura sürükler. Fıskı fücur ise insanı cehenneme götürür. O kimse ki işi gücü yalan dolandır. Nihayet o kimse Allah katında yalancı ve sahtekâr yazılır.”

Ya Rabbi, bizler her türlü fitneye uğramaktan ve fesat çıkarmaktan Sana sığınıyoruz. Adalet düzeninden, ahlâk disiplininden ve tasavvuf terbiyesinden uzaklaştırılan bir toplumun yine ancak İslam’a dönmekle fitnelerden kurtulacağına inanıyoruz.

(Ey Resulüm!) Emrolunduğun gibi dosdoğru ol! Seninle beraber (küfür ve kötülükten) tevbe edenler de (böyle davransın). Ve (sakın) azgınlaşıp (haddinizi aşmayın). Çünkü O, yaptıklarınızı Görendir.” (Hûd Sûresi (11), 112) 

Emrolunan sınırlar içinde, emrolunan şekilde dürüst bir yaşayışı sürdürmek, takdir edileceği gibi büyük bir ciddiyet, hassasiyet ve gayret ister. Bu ise zor bir iştir. Nitekim Peygamber Efendimiz de bu âyetten ötürü, “Beni Hûd Sûresi kocattı” buyurmuştur (bk. Tirmizî, Tefsîru sûre (56), 6). 

Şu da var ki, dosdoğru olmak, zorluğuna rağmen, imkansız değildir. Zira dinimizde güç yetirilmeyecek bir yükümlülük yoktur. “Allah hiç kimseye güç yetiremeyeceği yükü yüklemez” [bk. Bakara Sûresi (2), 286]. 

“Şüphesiz: “Bizim Rabbimiz Allah’tır” deyip sonra dosdoğru bir istikamet tutturanlar (a gelince) ; işte onların üzerine (hayatları boyunca ve ölüm anında teselli ve teskin edici) melekler sürekli inecek ve: “Korkmayın ve hüzne kapılmayın, size va’ad olunan cennetle müjdelenip sevinin diyeceklerdir.” (Fussilet Sûresi (41), 30)

 Zira bir başka âyette belirtildiği gibi zaten “İyi bilin ki; Evliyaullah’a (Allah’ın dinine ve düzenine sahip çıkan ve Allah tarafından sevilen veli kullara) asla korku (kuşku, stres ve bunalım) yoktur; onlar mahzun (ve mahrum) da olmayacaklardır! (Çünkü iman tevhidi, tevhid teslimi, teslimiyet tevekkülü ve Rabbine güveni, bu ise dünya ve ahiret saadetini gerektirmekte ve getirmektedir.). (Evliya-Allah’ın has kulları) Onlar (hakkıyla) iman edenler ve (Allah’tan) korkup (kötülükten sakınan, takva sahibi) olan kimselerdir.” [bk. Yûnus sûresi (10), 62-63]. 

ÖZEL YAZILAR

YORUMLAR

Son Yorumlar
35
0
Düşünceleriniz değerlidir, lütfen yorum yapın.x
Paylaş...