YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
662e89cd425dc
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 7 6 5 2
Bugün : 22742
Dün : 26226
Bu ay : 678064
Geçen ay : 453014
Toplam : 23457028
IP'niz : 18.216.209.112

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

 

 

İsmail ERKUT

 

 

   Diyarbakır'ın Bismil ilçesine bağlı Arslanoğlu sakinleri, köylerinin adını Cumhuriyet olarak değiştirdiler. Bununla, kölelikten hürriyete, zulümden adalete, sefaletten selamete çıkmak istediklerini ilan ettiler:

            Cumhuriyet (Arslanoğlu) köyü, yaklaşık 60-70 bin dönüm tutan beş köyün derebeyi Hacı Naif Kahraman Ağa'nın işgali altında…

            12 bin dönüm arazisi bulunan Arslanoğlu köyünün sadece 2 bin dönüm kadarı ağanın tapusunda.. Gerisi tamamen hazine durumunda… Cumhuriyet (Arslanoğlu) köylüleri, devlete müracaat edip, zaten hazineye ait olan arazilerinin, ağanın haksız işgalinden kurtarılıp, ya kiralamak veya satılmak suretiyle kendilerine verilmesini talep etmişler… Bu girişimi, kendi derebeyliğine karşı bir başkaldırı sayan Hacı Naif Ağa, resmi köy korucularından ve kendi eşkıyalarından oluşan 70-80 kişilik çetesiyle ve uzun menzilli silahlarıyla Arslanoğlu köyünü, hem de ikindi sonrası gündüz göz göre bastırıp yaylım ateşine tutuyor!

 

Atılan mermiler hala köyün toprak duvarlarını kevgire çevirmiş vaziyette duruyor.

Bu saldırı sırasında henüz on üç yaşındaki Mehmet AKTAN isimli mazlum bir çocuk vurulup öldürülüyor…

Yaralı yeğenini kurtarmaya giden yengesi sırtından kurşunlanıyor.

O sırada 1. aza iken, şimdi ise, ağanın adamı eski muhtarın bu çatışmaya katılması ve sanık olarak aranması yüzünden ve bir hukuk mücadelesi sonucu mühürleri teslim alan köy muhtarı Seyit Vural; 4 saat boyunca ateş altında, korku ve panik ortamında kaldıklarını, bu arada karakollara ve ilgili devlet kurumlarına haber verdikleri ve yardım istedikleri halde, maalesef, her ne hikmetse olay mahalline uğramadıklarını ve feryatlarını duymadıklarını anlatıyor..

Bu hengâme esnasında, sadece saldırganlarda bulunan silahlardan çıkan bir kurşunla ve otopsi raporunda -5  -(Beş) metre mesafeden vurulduğu saptanan, ağanın adamlarından birisi de ölüyor..

Saatler sonra köye gelen jandarma komutanı, asıl suçlu ve sorumlu olan, sanki baskına uğrayan ve çocukları vurulan Arslanoğlu köylüleriymiş gibi, bu köyden yaşlı sakat ve hasta 8 (sekiz) kişiyi de ifadeniz alınacak bahanesiyle alıp götürüyor ve savcı hepsini hapishaneye gönderiyor..

Çünkü bölgenin ağası ve arazisinde petrol kuyuları açan ve çalıştıran Shell şirketinin kâhyası olan Hacı Naif Ağa'nın kolu her tarafa uzanıyor…

Ağanın bu zulmü, yeni de değil. Yıllardır, asırlardır sürüp geliyor… Örneğin, bu güne kadar köylülerin kendi iradeleri ve tercihleri doğrultusunda oy kullanmalarına asla fırsat verilmediği, Ağa hangi partiyle anlaşmışsa, seçmen sayısı kadar "evet" mührünün o partiye basılıp gönderildiği anlatılıyor.

Bu duruma ilk karşı çıkan ve "Arazimizi elimizden aldınız. Bedenlerimizi köle yaptınız… Vicdanımızı ve beyinlerimizi de esir almak istiyorsunuz. Buna rıza göstermeyeceğim. Ben haklı ve hayırlı bir yolda olduğuna inandığım için Erbakan'ın Selamet Partisine oyumu vereceğim!.." Diyerek Ağaya başkaldıran Molla Naif Boğa, otuz sene önce herkesin gözü önünde öldürülüyor!?…

Ağaların bütün bu zulüm ve hakaretlerine, Devlet babanın kahredici ilgisizliğine ve sahipsizliğine rağmen, Arslanoğlu köylüleri, yine de PKK'ya asla katılmıyor, destek vermiyor; Milletine, memleketine ve devletine bağlı kalıyor!..

Bu sene 29 Ekim Cumhuriyet Bayramını işte bu köyde kutladık…

Derme çatma, daracık ama tertemiz ve damları gelincik tarlası gibi al bayraklarımızla süslenmiş, tek katlı toprak evler… Yüzleri solgun ama sevimli bebeler… En yeni giysilerinde bile sefalet gözlenen ve gönüllerindeki ıstırap damla damla gözlerinden süzülen garip, ama gayretli ve yiğit anneler, gelinler… Çok ezilmiş ama eğilmemiş, fakir ama faziletlerini yitirmemiş mert ve metin erkekler…

Hanımlar dertlerini ve dileklerini Kürtçe sıralıyordu… Ama herkes onların ne demek istediğini anlıyordu… Yaşlı bir adam, çektiklerini anlatırken, ağlıyordu… Köy Muhtarı: "Yaşlılarımızı ceza evine koydular. Gençlerimiz için ölüm fermanı çıkardılar" diye haykırıyordu…

Bir ara Nurettin Veren Beye: "Fetullah Gülen'in: Rusya'daki, Orta Asya'daki, Balkanlardaki bazı bölgelerde, bir kısmı Yahudi asıllı çoğu zengin çocuklarına, üçbeş kelimelik sözde Türkçe ezberletip, aslında İngilizce ve batılı kültür değerleriyle ve son sistem teknolojik verilerle özel eğitim yaptıracağına, Türkiye'mizin şu sahipsiz ve çaresiz bölgelerine okullar ve yurtlar açıp önce kendi insanımıza Türkçe öğretmesi ve çağdaş eğitim hizmetleri götürmesi daha layık ve lazım değimliydi?." dediğimde, Nurettin Veren birazda mahcup ve mahzun bir ifadeyle:

"Doğu ve Güneydoğudaki mahrumiyet bölgelerini bırakın, Fetullah Gülen'in kendi doğup büyüdüğü Erzurum Hasankale'ye bağlı köyüne bile bir çivi çakılmamıştır ve o köy buralardan farksızdır!." cevabını veriyordu..

Ülkemizdeki diriliş ve direnişin simgesi Doğu ve Güneydoğu bölgemizdeki mazlumların sesi haline gelen Arslanoğlu (Cumhuriyet) köylülerimize destek veren Doğu Perinçek'in bu onurlu ve olumlu girişimini kutluyoruz…

Bu etkinliğe katılan;

Ona yakın emekli ve şerefli albay ve generalimizi…

Prof. Uçkun Hocam, Prof. Ferit Hakan Baykal, Prof. Kürşat Yıldız gibi değerli ve yürekli öğretim görevlilerimizi…

Ümit Zileli gibi sorumluluk sahibi gazetecilerimizi ve televizyon temsilcilerimizi,

İşçi partisinin duyarlı ve tutarlı yöneticilerini ve görevlilerini,

Milli Çözüm dergisi ekibimizi,

Ülkemizin gerçek ve örnek aydın kişiliklerini,

Kısaca tüm yeni Kuvayı Milliyecileri,

Ve özellikle Cumhuriyet (Arslanoğlu) köylülerimizi yürekten kutluyoruz…

Firavunun tapındığı makam,  masa,

Karun'un tanrısı para, kasaydı…

Bu günün firavunları; hain yöneticiler,

Bu günün Karunları ise; zalim zenginlerdi…

İki binli yılların Türkiye'sinde, hala ağaların çıkarları kanun, çağrıları yasaydı…

Ve hala, yurdumuzda derebeylik,

Halkımızda ise derbederlik, sürüp gitmekteydi…

Kimisi villalarda,

Doğalgaz yakıyordu…

Arslanoğlunda hala, kokaryakıt tezek…

Kuytu toprak damlarda…

Ah ne olurdu,

Şu fakirlik, şu kölelik olmasaydı…

Şu acizliği ve çaresizliği yenebilsek

Şu dengesizlik ve düzensizlik

Tarihte kalsaydı…

Bu anlamlı etkinliğe katılan Ahmet Akgül Hocamızın yazıp okuduğu şiir:

 

                                     ARSLANOĞLU NEYLESİN!…

 

Hükümet hain ellerde; yok huzurumuz

Evinde yağ, şeker, un yok; avrat neylesin!…

Yazık, dertler ülkesine, döndü yurdumuz

Para pul yok, okul iş yok; evlat neylesin!..

 

Cumhuriyet erdemdir, hürriyet haktır

Türk, Kürt, alevi ve sünni; bölen alçaktır

Tarla yok, fabrika yoktur; tezek ocaktır

Arslanoğlu hakkın ister; zekât neylesin!…

 

Muktedir olur sanmayın; siz bu hadımı

Barıştan ve bereketten, eser kaldı mı?

Bak Bismilden besmeleyle, attık adımı

Alt yapı yok, toprak yola; asfalt neylesin

 

Bayrak, bağımsızlık namus; vatan kutsaldır

AB ve küreselleşme.. Hepsi masaldır

Sen tut, ağzın salyasıyla, Ata'ya saldır

Çün kiralanmış gavura; gavat, neylesin!…

 

Namusunu rüşvet veren, zalim kocaya

Amerika'ya övgü düzen, hain Hoca'ya

Gündüz mescit, gece giden, mason locaya

Takke tespih, ilim zikir; evrat neylesin!…

 

Aç gözlüye versen doymaz, Konya Karaman

Kalleş adam zor görünce, kaçar her zaman

Ödü patlar muhtıradan; ucuz kahraman

Kel bilmezse sürmesini; kırat neylesin!…

 

Egemenlik devrederek, AB peşince

Atatürkçü oldum sanır, rakı çekince

Conilerce başımıza çuval geçince

Komutan NATO olursa; erat neylesin!…

 

Ahlak ve maneviyat, sevgi ve saygı

Birlik ve dirlik olunca, duymayın kaygı

Maalesef düzen bozuldu, yürütme yargı

Diyarbakır, Batman, Bitlis; Ahlat neylesin!…

 

Canavar değilse insan; cana kıyar mı?

Fitne, fesat ve anarşi, sana uyar mı?

Vicdanı ölmüş cenaze; sesim duyar mı?

Şirin'de şefkat olmazsa; Ferhat neylesin!…

 

Haram, rüşvetle şişmişse, karnı kasası

Taptığı olmuşsa eğer, makam masası

Hıyanetle kirlenmişse, gafil kafası

Van Gölü de temizlemez, Fırat neylesin!…

 

Sahip çık dine, devlete; cumhuriyete

Çamur yenir mi canlarım; hamur niyete

Ey samimi insan:  "Ez gurbane cane te…"

Niyeti bozuklara Kur'an; Tevrat neylesin!…

 

İnanç ve insanlık derdi, yoksa birinde

Ruh ve şuur çürümüşse, vücut kabrinde

İz'an ve insaf kalmamışsa, onun kalbinde

Hısım, akraba, aile ve efrat neylesin

 

Arslonoğlu köyü şimdi bir Kerbeladır.

Bak, ağalık, derebeylik, sanki beladır.

Kuvayı Milliyeciler, hep kol koladır

Gönüller birleşmeyince, halat neylesin!.

 

Ahmet Hoca şeytanları; hep ürkütürsün

Senin bir yanın Kürt Zaza; hemi de Türksün

Bazen ilahi, bazen lavik, bazen türküsün

Din ve devrim yobazına, gravat neylesin!…

 

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Yorumu Takip Et
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
Diğer Yazarlar

Diğer Yazarlar

YORUMLAR

Son Yorumlar
0
Yorumunuzu okumaktan memnuniyet duyarızx