YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
662e0bc7f123c
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 7 6 5 1
Bugün : 7112
Dün : 26226
Bu ay : 662434
Geçen ay : 453014
Toplam : 23441398
IP'niz : 3.145.170.65

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

 

Bölücü örgütlerle ilişkiye giren Barzani, İsrail'in desteğiyle üniversite bahanesiyle kandırdığı gençleri K. Irak'a çekip Türkiye'ye karşı eğitiyor

Şemdinli ve Hakkâri Yüksekova'da olaylar sürerken, bu yörede oturan 62 gencin, Selahaddin Üniversitesi'nde öğrenim gördüğü ortaya çıktı. Sınavı kazanamayan öğrencileri, 100 dolar bursla kandıran Barzani, Türkiye'ye düşman bir nesil yetiştirmeyi amaçlıyor.

İlk Hedef Hakkari Oluyor!

Özellikle Hakkâri il merkezinin yanı sıra Şemdinli ve Yüksekova ilçelerinin de aralarında bulunduğu Doğu ve Güneydoğu'daki kentlerden lise mezunu olup yükseköğrenim şansı bulamayan gençlerin üniversite diploması alabilmek için Selahaddin Üniversitesi'ne kayıt yaptırdığı belirtiliyor.

 

Dolar Yağdırıyor

Bu kapsamda, geçen yıl üniversiteye Türkiye'den 2 bin başvuru olduğu ve 250 öğrencinin kabul edildiği bildiriliyor.

Başta Selahaddin olmak üzere Kuzey Irak'ta faaliyet gösteren Dohuk, Süleymaniye ve Köysancak üniversitelerine İran ve Suriye ile dünyanın değişik ülkelerinde yaşayan Kürtler ve Türkiye'deki Kürt kökenli öğrenciler kabul ediliyor.

Eğitim Kürtçe Yapılıyor

Türkiye'den okumak için bu üniversitelere giden öğrencilere Irak Kürdistanı Bölge Başkanı Mesud Barzani yönetimince 50 – 100 dolar arasında burs veriliyor.

Türkiye'den giden öğrencilere ev ve temel ihtiyaç maddelerini gidermek için erzak yardımı da yapılıyor.

Daha önce Süleymaniye'de kurulan ancak 1981'de Erbil'e nakledilen Selahaddin Üniversitesi'nde, Körfez Savaşı sonrasında bölgenin Kürtlerin denetimine geçmesi üzerine, Kürtçe ve İngilizce eğitime ağırlık verildi. Yaklaşık 800 öğretim üyesinin yüzde 99'u da Kürtlerden oluşuyor.

Üniversite aynı zamanda Siyonistlerin güdümündeki Dünya Üniversiteler Birliği üyesi bulunuyor.[1]

Şimdi Şemdinli Olaylarına:

Jandarma Niye Hedef Seçiliyor?

RECEP TAYYIP ERDOĞAN ne zaman efelense yeni bir mizansenle karşı karşıya olduğumuzu düşünür ve izlemeye başlarız. Çünkü birileri yeni "siyasi skeç"te RECEP TAYYIP ERDOĞAN'ın nasıl hareket etmesi ve efelenmesi gerektiğini elifi elifine anlatmışlardır.

Nitekim Şemdinli'deki provakasyon / ihanetin gizli hedefleri bu bağlamda açığa çıkmaya başladı. Bunlara geçmeden önce biraz gerilere, 2003'e gidip AKP Genel Merkezi'ndeki bir toplantıya kulak verelim.

MYK Toplantısı öncesi başkan ve dört yardımcısı sohbet-toplantı yapıyorlar.

RECEP TAYYIP ERDOĞAN söz askerden açılınca "Şu anda en büyük sorunumuz jandarma. Bize bir darbe gelirse jandarmadan gelir." diyerek AKP'nin yoğunlaşacağı bir adres veriyor.

Jandarma İstihbarat'ın gücü ve AKP'nin zaafları bu toplantıda uzun uzun konuşuluyor. Bu toplantı bittikten sonra bazı genel başkan yardımcıları "jandarma tehlikesi"ni daha da netleştirme yönünde çalışmalar yapıyor.

AKP'yi gerçekten de bu süreçte en çok zorlayan merkez Jandarma oluyor. JİT'in gayri milli oluşumlara ve Türkiye'nin genel çıkarlarına, bürokrasideki işbirlikçi uzantılara kadar geniş bir yelpazeyi içeren derinlikli ve etkili çalışmaAKP Genel Merkezi'nin en öncelikli konusu haline geliyor.

AKP, 2004 YAŞ'ında Jandarma Genel Komutanlığı'ndaki değişimden sonra rahat bir nefes alıyor. Yeni süreç AKP'nin istediği gibi gelişiyor. Jandarma (AKP'nin ifadesine göre) ıslah ediliyor.

Her şeye rağmen ve hala, JİT (Jandarna İstihbarat Teşkilatı) şu anda da, AKP iktidarı ve Türkiye'nin düşmanları için en öncelikli tehditlerden biri olarak algılanıyor. MİT gibi, Emniyet İstihbarat gibi ve diğer spesifik unsurlar gibi.

Bugün AKP Hükümeti'nin her sıkıştığında Kürtler'i kimin sokağa döktüğünü bilmek ve ortaya çıkarmak devletin öncelikli görevlerinden biri olmalıdır. Ve AKP'nin ampulünü aydınlatan enerjinin nereden geldiğini fark etmek şarttır.

Türkiye'yi Devleti İçinde Bir "Truva Atı" ; "AKP ve Hükümeti"

Türkiye'yi çökertmenin dönüşümünün planını yapanlar ve kitabını yazanlar AKP Hükümeti ile birlikte en kritik noktaları ele geçirme yolunda hayli adım attılar. Nerede milli bir direnç noktası varsa, neresi Türk Devleti'ni ayakta tutuyorsa; birileri oralara hücum ettirdiler AKP Hükümeti'ni.

,AİHM'nin başörtüsü ile ilgili kararı, AKP'nin ardındaki gayri milli ve yabancı akıl hocaları telaşlandırdı.

AİHM'nin kararı AKP Hükümeti için en az hasarla nasıl atlatılabilir?

Bu süreçte bir taşla kaç kuş vurulabilir? Sorularına yanıt arandı.

Aranan unsur Şemdinli'de bulundu. JİT'in bir timinin yürütttüğü çalışma ("Bu timin faaliyette olduğunu kimler bilebilir?" sorusu en önemli sorudur!) provoke edildi, JİT'in sahadaki elemanlarını gafil avlayacak operasyonu planlayarak, PKK'nın Şemdinli'deki güçlerine istihbarat sızdırıldı.

Bu istihbarat sızdırılması, PKK'nın Şemdinli'de örgütlenmelerini sağladı. JİT'in sahadaki elemanlarına bilgi sızdırılınca bildiğimiz olaylar yaşandı

İşte RECEP TAYYIP ERDOĞAN'yi efelendiren, bu plandan önceden haberdar olmasıydı..!

Şemdinli Olayları ile hedeflenenler artık daha net anlaşılmaktadır.!

Bunlar;

  • AKP için gündem AİHM'nden kopartılarak teröre kaydırılmıştır, hükğmetin başörtüsü sıkıntısı rahatlatılmıştır.
  • JİT'i tasfiye etmek mümkün olmasa bile, pasifize edecek zemin hazırlanmıştır

Önce bazı sorular:

AKP'nin perde arkası tarafından, JİT en üst düzeyde aşağılanmış ve gafil avlanmıştır.

  • Şemdinli'deki hadisede Jandarma Genel Komutanı'nın suskunluğu sorguılanmalıdır. Acaba Şemdinli'deki "inseder" en üst organdan mı kaynaklanmıştır?
  • RECEP TAYYIP ERDOĞAN "Bu işin sorumluları her kim olusa olsun cezalandırılacaktır!" derken kime güvenip dayanmaktadır? Bu ceza, "JİT"in işlevsiz kalması" mıdır?
  • Türkiye'yi kapkaç ülkesi haline getiren adi suçlulara karşı gürleyemeyen ve hatta en yakınları bu çetelerin hedefi haline gelen Başbakan RECEP TAYYIP ERDOĞAN, Şemdinli'deki hadisede "gürleme" enerjisini (!) nereden almaktadır?
  • Türkiye talan edilirken susanlar, "hiyerarşik yapı"dan dolayı birden savunmasız hale gelenlere karşı RECEP TAYYIP ERDOĞAN'nın yaptığı çıkışa da sessiz ve tepkisiz kalacak mıdır?
  • Özetle AİHM'nin kararı ile Türkiye'yi karıştırmayı planlayanlar ve bunu AKP ile uygulayanlar elbette bir karar vermişlerdir ve bunu uygulamaya çalışmaktadır.

Bu karar şudur;

  • § AKP Türkiye'yi yeterince tahrip edememiştir, bir müddet daha yaşatılmalıdır.
  • § AKP'nin yaşamasının önündeki engeller kaldırılmalıdır. Bu engellerden birisi JİT' (Jandarma İstihbarat Teşkilatı) dır.
  • § Askeriye'deki kontrol (AKP taraftarlığı en üst düzeye çıkarılmışken, yani bazı paşalar çeşitli yollarla elde edilmişken, – Biz demiyoruz, AKP'lilerin iddiasıdır.) ordunun, devletin ve milletin bekasına yönelik fonksiyonu sıfırlanmalıdır.
  • § Türkiye savunmasız bırakılmıştır. AKP Hükümeti gibi bir "truva atı" varken maksimum zarar verilerek Türkiye dağıtılmalıdır.
  • § Türk Askeri kışlanın dehlizlerine tıkılmalı ve Türkiye'nin yıkılışına seyirci kalmalıdır.
  • § Bazı paşalar elde edilmişken Atatürkçülük de bir an evvel ortadan kaldırılmalıdır.

RECEP TAYYIP ERDOĞAN'ı efelendiren işte bu plandır! AKP Hükümeti ve başbakanı, maalesef kendi güdümüne alan inseder (Gizli Dünya Devleti) ile balyoz vurmaktadır!

RECEP TAYYIP ERDOĞAN ve hükümeti "truva atı"nın tüm özelliklerini taşımakta ve balyozu sadece JİT'e değil, MİT'e, Emniyet'e, istihbarata ve milletin kafasına vurmaktadır. Daha doğrusu vurdurulmaktadır.

Ürdün'deki Kadar Haysiyetli Olamayanlar:

Ürdün'deki patlamalardan sonra istifa edenlerin listesini, ibret almaları için Türkiye'dekilerin önüne koymak gerekir.

Hep küçümsediğimiz Ürdün'ün, bu küçük ülkenin istifa ile yücelen ve aczini itiraf ederek ehliyetini ispat eden yetkililer elbette haysiyetli ve yüreklidir…

Peki o zaman şu soruları ümitsizce hep beraber soralım;

  • Siz Genelkurmay Başkanı olsanız, bu sırada askerinizin başına en yakın ve en büyük müttefikinizin askerleri çuval geçirirse ve siz bu durumda bir şey yapamıyorsanız ve hatta mevkidaşlarınıza ulaşamıyorsanız ne yaparsınız?
  • Siz başına çuval geçirilen ülkenin başbakanı olsanız ve olay sırasında halk arasında ego tatmini ile meşgul olurken ülkenizin prestiji, bölgede ve paktı'nın içinde bitirilirken siz ABD'nin başkan yardımcısına bile ulaşamıyorsanız başbakanlık koltuğunu hala bırakamazmısınız?
  • Siz askerinin başına çuval geçirilen bir ülkenin dış işleri bakanı olarak aynı başbakanımız gibi halk arasında ego tatmini yaparken ülkenizi uluslararası arenada ABD'nin Irak'taki bir birliği mesabesine düşürülürken ve siz ABD Dış işleri Başkan Yardımcısı'na ulaşamıyorsanız hala, koltukta kalırmısınız?[2]

Danimarka Donkişotluğu Sırıtıyor!

Recep Tayyip Erdoğan, yine kendine yakışanı yaptı. Danimarka'yı hizaya (!) getirdi!

Roj TV muhabirinin de Danimarka Başbakan'ı ile ortak yapılacak toplantıya dahil edilmesine sinirlenerek Danimarka'yı terk ederek Türkiye'ye döndü.

Bu büyük efelenmeyi (!) de TV'ler de marifet olarak anlatıyor.

Ve Sesar soruyor:

  • Türk askerinin başına çuval geçirilirken niye efelenmedin?
  • PKK'nın mayınlı eylemlerine karşı niye efelenmedin?
  • Kapkaç terörüne karşı niye efelenmedin?
  • Soykırımı dayatan mahfillere,
  • Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni "SAT" diyenlere,
  • Rumları "TANI" direktifi verenlere,
  • Pontus'u "TANI" diyenlere karşı niye efelenmedin?
  • Bitmedi! Diyarbakır Belediye Başkanı'na karşı,
  • Bush'un Beyaz Saray'da "atsineği muamelesi" yapmasına karşı niye efelenmedin?
  • AKP'nin içindeki ayrılıkçı Kürtçülere karşı,
  • Sana emreden danışmanın, yani maalesef görünmez başbakanlardan Cüneyt Zapsu'ya karşı,
  • IMF'ye,
  • Kürtleri kışkırtan İsrail'e karşı niye efelenmedin?

Sorarlar.

Ve bu sorulara cevap veremezsiniz ve siz bir mizansen olmasa efelenemezsiniz, Sayın Recep Tayyip Erdoğan!

Bu bağlamda, Danimarka'da yaptığınız davranışında bir kurgu olduğu nereden belli, bunu size biz anlatalım.

  • 1- Günler öncesinden Roj TV, Türk kamuoyuna pompalanmaya başlandı.
  • 2- Medyaya Roj TV'nin Danimarka'dan yaptığı yayın ile ilgili detaylar servis edilmeye başlandı.
  • 3- Şemdinli olayları ile Roj TV iyice parlatıldı.
  • 4- Ve siz Danimarka'ya gittiniz. Roj TV muhabirinin toplantıya çağrılacağını bile bile katıldınız.
  • 5- Bu kurgudan sonra güya kahramanlık gösterip ortak toplantıyı terk edip kaçtınız.
  • 6- Bu terk ciddi bir tavır olarak TV'lerden halka propaganda edildi, kahramanlaştınız!..
  • 7- Sizde böylece son aldığınız yaraları (güya) sardınız!..

Şimdi birkaç soru ile olay daha aydınlansın.

  • Danimarka geziniz takvimde olmasa, Roj TV olayı gündeme gelir miydi?
  • "Roj TV muhabirleri de ortak basın toplantısına katılmalı" diye Danimarkalı yetkililer nezdinde lobi yapan danışmanlarınız kimlerdi?!.
  • Şemdinli olaylarının Roj TV'ye kısa zamanda servis edilmesinde Danimarka geziniz etkilimiydi?
  • Size (Yani AKP'yi kullanan perde arkası güçlere) insider yapanlar Roj TV'ye servis yaptılar mı?
  • Roj TV gösterisinin mizanseni, AKP'ye ya da finansörlere kaç Avro'ya patladı?
  • Danimarka Başbakan'ı Rasmussen'in bu mizansende rol almasını kimler sağladı?
  • Bu mizansende rol alan Danimarka Başbakan'ına ya da yakın çevresine bir ücret payı ayrıldı mı?
  • Bu mizanseni hazırlayanların eksik bıraktığı boyutları bile vardır:
  • a- Acaba Roj TV muhabirini salondan kovsanız – teamülleri sarsarak acaba Kasımpaşalı imajına, uygun olarak – daha çok prim yapmaz mıydınız?
  • b- Rasmussen medya önünde çıkışıp (Roj TV'den dolayı ve teröre verdikleri dolaylı destekten ötürü) toplantıyı o esnada terk etseniz daha iyi olmaz mıydı?[3]

 

İşte Zülfü Livaneli Uyarıyor: Ve Korkularını Sıralıyor

Türkiye'de rejimin değişeceği tarih:

Ortalıkta garip ve herkesin yorumlamakta güçlük çektiği rüzgârlar esmekte.

AB, Şemdinli olayları, Van, Kıbrıs, kapkaç, türban, hükümetle devlet arasındaki gerginlikler, en Kemalist unsurlardan gelen ordu eleştirileri… Acaba bütün bunlar büyük bir değişimin, büyük bir altüst oluşun habercileri mi?

Eğer böyle bir değişim olursa ne zaman ve ne yönde olur?

Sevgili okurlarım, herkes gibi ben de bu soruları kendi kendime sorup duruyorum ve ne yazık ki olayların on üç yıl önce öngörmüş olduğum biçimde geliştiğini görüyorum.

Türkiye bir ulus birliğinden hızla uzaklaşıyor ve dinciler-milliyetçiler-Kürtler olarak üçe ayrılıyor.

Beceriksiz yöneticiler, muhteris siyasetçiler ve aklıevvel iktidar sahipleri Türkiye'yi bu duruma getirdiler işte.

Peki bundan sonra neler olabilir derseniz; size dönüm noktasının 2007 Nisan ayı olduğunu söyleyebilirim.

Eğer o zamana kadar olağan dışı gelişmeler olmazsa, AKP 2007 yılında Çankaya'ya istediği kişiyi oturtacak.

Devleti ve Türkiye'yi ele geçirme operasyonunda son aşama da böyle tamamlanacak.

Düşünsenize, Çankaya'da Sezer yerine bir AKP'li oturduğu zaman YÖK de değişecek, Anayasa Mahkemesi de, diğer kurumlar da.

Devlet kadrolarına yapılan atamalara hiç itiraz edilmeyecek.

Hükümetin Meclis'ten emirle geçirdiği yasalar derhal onaylanacak.

Ve Türkiye, AKP'nin istediği düzen ne ise o düzene geçmiş olacak.

Okullarda yeni kuşaklar bu düzene göre yetiştirilecek, radyo televizyon yayınları buna göre ayarlanacak ve tabi İstanbul sermayesi ile eski solcu-yeni liberal yazarlar bütün bu gelişmelere alkış tutacak.

Uluslarüstü irade Türkiye'de laik cumhuriyetin sona ermesini istiyor.

Bize biçilen rol Ortadoğu'da, Batı çıkarlarını koruyan bir islam ülkesi olmak.

Bu rolün oynanmaya başlanacağı tarihi Nisan 2007'dir.

Bu köşede sizlere şimdiye kadar "imtiyazlı ortaklık "tan tutun da "üç kutuplu Türkiye"ye kadar aklımın erdiği ve öğrendiğim her gerçeği duyurmak istedim.

Hepsi doğru çıktı.

Şimdi, bu yazıdaki öngörülerimde yanılmış olmayı çok istiyorum.

Ama ne yazık ki görünen köy kılavuz istemiyor.[4] 

Acaba Zülfi Livaneli, evet ülkemizin tehlikeli gidişatına ve dış güçlerin sinsi amaçlarına dikkat çekiyor, doğru ama, yoksa dolaylı biçimde AKP'yi dindar kesim nazarında aklamaya ve haklı çıkarmaya mı çalışıyor!? Sorusu da kafamızı kurcalıyor…

 

 

 


[1] Yeniçağ Gazetesi / 17.11.2005

[2] Sesar.com.tr

[3] Sesar.com.tr

[4] Vatan / 16 11 2005 / Zülfi Livaneli

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Yorumu Takip Et
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
Milli Çözüm Dergisi

Milli Çözüm Dergisi

YORUMLAR

Son Yorumlar
0
Yorumunuzu okumaktan memnuniyet duyarızx