YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
662ee51556c9d
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 7 6 5 3
Bugün : 3156
Dün : 29208
Bu ay : 687686
Geçen ay : 453014
Toplam : 23466650
IP'niz : 18.217.210.147

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

 

Sn. Cumhurbaşkanı da, başkaları da bilir ki, İsrail "Laik ve demokratik bir cumhuriyet" değildir. Tam aksine; "Dogmatik bir şeriat" devletidir. Daha doğrusu, "Radikal Şeriatçı bir terör çetesidir".

Bütün dünyayı fesada ve savaşa sürükleyen ve Türkiye'yi; sadece Beyaz Türklere ve Beyaz Müminlere (yani Sabataist Yahudi dönmelerine) reva gören bir şeytan şebekesidir.

Cumhurbaşkanı Sezer'in, İsrail ziyaretinin ardından yaşanan Lübnan işgali ve Siyonist vahşeti ise, bunların en açık göstergesidir.

Ve yine İsrail, Sn. cumhurbaşkanı'nın çok karşı olduğu "Dogmaların, safsataların ve sapık saplantıların" din ve devlet ideolojisi olduğu bir ülkedir. Siyonist Yahudilerin "aklı ve bilimi", kendilerinden başka herkesi ezmeyi ve sömürmeyi onlara güzel ve gerekli göstermektedir.

Yeri gelmişken tekrar soralım:

Sahi, Sn. Cumhurbaşkanı, "yüce dinimizi ve manevi değerlerimizi kastediyor" şeklinde yorumlanmaya müsait "Dogmalara kapılmayın, çağ dışı kavram ve kuralları bırakın" benzeri çıkışlarıyla, AKP'nin din istismarına meşruiyet ve söz verdiği halde aslında işine gelmediği için kaytardığı sorumluluklarına mazeret kazandırdığının farkında değil midir?

 

Toplumda, teşkilatında ve tabanında: "Tayyip Erdoğan çok inançlı ve ülkeye hizmet amaçlı bir başbakandır… Ama ne yapsın, cumhurdan bu denli kopuk ve halkın inançlarına böylesine soğuk bir cumhurbaşkanı vardır. Bu yüzden Tayyip dengeleri korumak ve dikkatli davranmak zorundadır" şeklindeki kanaatleri haklı çıkaracak söylem ve eylemlerin, marazlı ve kötü maksatlı çevrelerce AKP'nin lehine kullanılması doğrusu bizleri üzmekte ve endişelendirmektedir.

Cumhurbaşkanı Sezer yeni eğitim-öğretim yılı başlarken "Dogmalarla ve boş inançlarla çocukları ve gençleri etkileme amaçları güden okulların ve kursların varlıklarını sürdürmeleri engellenmelidir…" demiştir.

Bu sözleriyle, "İslam'da aklın yeri yoktur" diyen Papayla aynı kafa yapısına mı sahiptir? Sorusu gündeme gelmiştir.

Sn. Cumhurbaşkanı'nın İslam'la bir sorunu olabilir. Ama hem laikliğin hem de yüce görevinin gereği, bu gibi düşüncelerini kendilerine saklaması ve cumhurun inancını rencide edecek tavırlardan sakınması gerekir.

Ve hele, AKP'nin hıyanetlerine mazeret ve malzeme olacak söylemlerin sorumluluğunu düşünmesi beklenir.

 

Recep T. Erdoğan'ın başarıları için dua ettiği ve işgalin başından beri her türlü desteği verdiği vahşi Amerikan askerlerinin; Iraklı masum çocukları kurşunlayarak katlettiğini İngiliz BBC televizyonu bile açıklarken, AKP'nin Amerikan ve İsrail aşkı ve Lübnan'a asker gönderme kahramanlığı(!) bunların uşaklık ayarının göstergesidir. Ve hele, AKP akrebinin, hala Erbakan Hoca'nın güdümünde olduğunu savunanlar ve bu iftirayı bir keramet olarak sunanlar; AKP'nin bütün hıyanet ve melanetlerini, Erbakan Hoca'ya mal etmek gibi bir töhmetin sahipleridir.

Türkiye İsrail'in nefes borusu yerindedir. Türkiye'nin sahiplenmediği bir İsrail, Tarihin çöplüğündedir!

Türk halkının ezici çoğunluğu her zaman İsrail'e karşı oldu. İsrail çıbanını topluma tanıtmanın başını ise Erbakan ve millici güçler çekti ve bu tutumlarının bedelini ağır ödedi!..

"Türkiye, İsrail'in nefes borusudur! 1947'de Filistin toprağı üzerinde ABD tarafından kurdurulan İsrail devleti, yaşayabilmek ve kendisini kuşatan Arap ülkelerine karşı savunmak için bölgesel müttefik aramak zorunda kalmıştı. Bu müttefiklerin başında 400 yıl süreyle Arap ülkelerine egemen olan Osmanlının mirasçısı Türkiye geliyordu. Diğer iki müttefik ise Sünni Arapların tarihsel düşmanı Acem ve Şii İran ve Müslümanların tarihsel düşmanı eski adı ile Dinsiz Habeşistan yani Etiyopya.

Şah zamanında İran, Menderes zamanında Türkiye ve Heile Silase zamanında Habeşistan, İsrail'e çok yardımcı oldular. Türkiye, İsrail'i tanıyan (Mayıs 1949) ilk İslam ülkesidir."

Hatırlayacaksınız,

Marazlı medyada: ‘Erdoğan, Şaron'a gitmezse Beyaz Saray'da telefonlarına cevap verecek kimse bulamaz' denildi. Bu tehditler netice verdi. Dışişleri Bakanı Gül Ocak 2005'te, Başbakan Erdoğan da Nisan'da İsrail'e gönderildi.

Ardından Cumhurbaşkanı Sayın Sezer İsrail'e gitti. İsrail; Türkiye ve Türkler ne yaparsa yapsın Türkiye'den vazgeçmez. Çünkü hiç kimse nefes borusuz hayat süremez. İsrail; ABD ve Yahudi lobilerinin sağladığı ‘suni teneffüs' ile sonsuza dek varlığını muhafaza edemez! Hâlbuki İsrail, 39 yıldır işgal altında tuttuğu Filistin, Suriye ve Lübnan topraklarından çekilmedikçe ve bölgede gerçek bir barışı amaçlamadığı sürece ne Türkiye'yi ne Türk halkını kazanabilir… Aslında İsrailli Bakan Livni de bunu fark etti. Belki de bu nedenle Bakan Gül ile basın toplantısında Atatürk'e bol miktarda övgüler dizdi!. Oysa Atatürk'ü zehirleyen de kendileriydi!..

Abdullah Gül, İsrailli meslektaşı onuruna bakanlığın A blokunda bulunan makam odasını ilk defa kullanmıştı.

Gül bununla yetinmemiş, bundan önce hiçbir bakan için serdirmediği kırmızı halıları serdirmiş! Yani özel olarak ağırlamıştı.

Bununla da iktifa etmemiş, bir de Tzipi Livni'nin gönlünü hoşnut edebilmek için Tevrat'a uygun yemek hazırlatmıştı.

"Etle süt karıştırılmamalı ilkesine uygun olarak vejetaryen bir yemek mönüsü ayarlanmıştı!.

Biber çorbası, Zeytinyağlı tabağı, Sebzeli krep, Salata, tatlı ve kahveden oluşan mönüyü gören İsrail heyeti hem şaşmış kalmış hem de zevkten dört köşe olmuşlardı! Ama hiçbir, kiralık köşe yazarı, bunu Laikliğe aykırı bulmamıştı!..

İsrail Dışişleri Bakanı Tzipi Livni'ye gösterilen bu izzet ve ikramı duyunca aklımıza Filistin'den gelen Hamas heyetine reva görülen muameleler takılmıştı!?..

İsrail heyetini ağırlarken dikkate alınan Tevrat hükümleri gibi Hamas heyeti de ağırlanırken Kur'an-ı Kerim'in tavsiyeleri birazcık dikkate alınmış olsaydı, adamlar öyle apar topar geri yollanırlar mıydı?

 

 

Etle sütü karıştırmayarak Tevrat hükümlerine gösterilen hürmet acaba Hak ile Batıl birbirine karıştırılmayarak Kur'an hükümlerine ne zaman gösterilecek dersiniz?

Böyle bir şey duydukları anda ilk söyleyecekleri sözü adımız gibi biliyoruz.

"Biz din eksenli bir parti değiliz" diye feryat edeceklerine eminiz.

Tamam "Din eksenli bir parti değiller" ama misafir İsrail'den olunca bu dini kurallara hürmet neyin nesi oluyor?

Yoksa Tevrat'ın kurallarını dini kural olarak görmeyip, hayranı oldukları modern dünyanın yaşam biçimini oluşturan sıradan kurallar olarak mı değerlendiriyorlar?

Evet, İsrail Dışişleri Bakanı Tzipi Livni bu izzet ikramı bir daha dünyanın hiçbir yerinde göremez!

Abdullah Gül'ün ve AKP'nin kıymetini iyi bilsin!

Ve böylesine ilgiyi bir daha ülkemizde de zor görürler.[1]

İsrail Karadeniz'de Ne Arıyor?

İsrail, ilk kez NATO'nun tam kapsamlı bir deniz tatbikatına katıldı.

İsrail Donanma Komutanlığı yetkililerinin verdiği bilgiye göre, geçen ay Karadeniz'de yapılan "Mako İşbirliği" adı verilen tatbikatta, İsrail'in füzelerle donatılmış hücumbotları da yer aldı.

İsrail Donanması, bugüne dek temsilci göndererek ya da tatbikatlarda gözlemci olarak bulunarak NATO tatbikatlarına katılmıştı.

Bu tatbikatta, İsrail'in "Batı askeri ittifakıyla savunma bağlarını güçlendirmeyi amaçladığı" açıklandı.

İran'ın nükleer program geliştirme çabaları çerçevesinde, İsrail'in de NATO'ya tam üye olma istediği yolunda çeşitli spekülasyonlar yapılmıştı. Ancak İsrailli yetkililer, güvenlikle ilgili politikalarında bağımsız olmak istediklerini belirterek, bu spekülasyonların gerçek olmadığını belirtmişlerdi.

Birkaç ay önce de AWACS erken uyarı ve gözetleme uçaklarının tanıtımı amacıyla NATO subaylarından oluşan bir heyet İsrail'i ziyaret etmişti.

İsrail, NATO'nun Akdeniz Diyaloğu ülkeleri programının bir üyesi.

Akdeniz ülkeleri arasında uygulamalı işbirliği ve siyasal görüşmeler amaçlı bu program, 1994 yılında başlamıştı.

Programın üyeleri arasında İsrail'in yanı sıra Ürdün, Mısır, Tunus, Fas, Moritanya ve Cezayir de bulunuyor. (a.a) İyi de, peki bu İsrail Karadeniz'de ne arıyor?

 

Türkiye'nin Çemberi Daralıyor!

Türkiye son dönemde iç ve dış politikada yaşadığı hassas ve bir o kadar esrarengiz gelişmelerle dikkat çekiyor. Birbiri ardına ortaya çıkan esrarengiz çeteler içerdeki gerilimi arttırırken, her gün bir başka önemli ülkenin Dış İşleri Bakanı'nın Türkiye'ye gelerek mekik dokuması kafaları karıştırıyor. Bu yoğun ziyaret trafiği İran ve Karadeniz'de önümüzdeki günlerde yaşanması beklenen sıcak gelişmelere bağlanıyor.

Türkiye'ye yönelik yoğun ve önemli ziyaretçi trafiği son zamanlarda hemen herkesin dikkatini çekiyor. Sadece son bir iki ayda, dünyanın en önemli ülkelerinin dışişleri bakanlarının Türkiye'ye gelerek adeta mekik dokuması bu ilgiyi anlamaya yetiyor. Önce İsrail Dış İşleri Bakanı Tzipi Livni üç günlük bir ziyaret kapsamında Türkiye'ye geldi. İsrail'in en yetkili ikinci ismi Livni'nin ilk yurtdışı gezisini Türkiye'ye gerçekleştirmesi dikkat çekiciydi. Hemen arkasından Rus Dışişleri Bakanı Lavrov Türkiye'ye geldi. Bu önemli ziyaretlere son olarak Alman Dışişleri Bakanı Frank Walter Steinmeier eklendi. Bu yoğun ve önemli ziyaretçi trafiğine ABD Temsilciler Meclisi üyelerinin yanı sıra daha önceki ABD Dışişleri Bakanı Rice'ın ziyareti de eklendiğinde Türkiye'nin son dönemde yaşadığı baş döndürücü görüşme trafiği daha net bir şekilde ortaya çıkıyor.

Türkiye'deki yoğun trafik İran ile ilgili sıcak gelişmelerin yanı sıra Karadeniz'deki bazı projelerle bağlantılı olduğuna dikkat çekiliyor. Stratejistlere göre önemli limanları ve enerji güzergâhı üzerindeki stratejik değeri nedeniyle Karadeniz büyük önem taşıyor. Bu önem nedeniyle ABD'nin uzun süreden beri Karadeniz üzerinde askeri ve siyasi güç elde etmeye yönelik girişimleri dikkat çekiyor.

 

ABD'nin bu yöndeki en önemli girişimlerinden birini askeri gücünü NATO bünyesi üzerinden Karadeniz'i de içine alacak şekilde genişletme çabası oluşturuyor. Karadeniz'e kıyısı bulunan ülkeleri de ikiye bölen bu talep konusunda ABD'nin ısrarını arttırması bölgedeki tansiyonu da hızla yükseltiyor. Son günlerdeki yoğun Türkiye trafiğini de bu yüksek tansiyona bağlayan uzmanlar oldukça fazla. Bu çerçevede sıcak Haziran ayının Karadeniz'i yakından ilgilendiren önemli toplantılara tanıklık edecek olması da dikkat çekici bulunuyor. Bu noktada 4-6 Haziran'da Romanya'da gerçekleştirilen Karadeniz Forumu anlamlı bulunuyor. Forum'un ABD'nin Karadeniz'e askeri güç arayışları çerçevesinde yapıldığı vurgulanıyor. Rus ve Hazar petrollerinin dağıtımı ve son günlerde tespit edilen ciddi petrol rezerviyle de bütün dünyanın hesap yürüttüğü Karadeniz'de Türkiye hassas bir noktada bulunuyor. Türkiye bölgedeki dengeleri değiştirecek projelere direnmesi aksi takdirde muhtemel bir ABD kuşatmasından en büyük zararı görecek ülkenin yine Türkiye olacağına dikkat çekiliyor.

İran'a yaptırımlara destek için, ABD ve İsrail baskısı artıyor

Genişletilmiş Ortadoğu Projesi'ni uygulamaya kararlı olan ABD, hatırlanacağı gibi Dışişleri Bakanı Rice'ın ardından 5 kongre üyesini Türkiye'ye göndermişti. Başbakan Erdoğan'la makamında 2 saate yakın görüşen kongre üyeleri, bir kez daha İran'ın nükleer enerji çalışmalarını masaya getirmişti.

Başbakanlıkta gerçekleştirilen görüşmeye, ABD kongresinin önde gelen 5 ismi katıldı. Cumhuriyetçilerin kongredeki lideri Roy Blunt ile yine kongrede Demokratların ikinci adamı olan Steny Hoyer, İran'ın nükleer enerjisi ile gelişmeleri tekrar masaya yatırdılar. Görüşmeye, ABD Büyükelçisi Ross Wilson da katıldı.

Başbakanlık çıkışında açıklama yapan Cumhuriyetçilerin Lideri olan Roy Blunt, "İran, Irak ve Ortadoğu barış süreci, ülkelerimiz arasındaki ortak işbirliğini ele aldık" demişti.

Kongrede demokratların ikinci adamı Steny Hoyer ise, toplantıyı dostlar ve müttefikler arasında gerçekleştirilebilecek son derece olumlu bir görüşme olarak nitelendirdi. "Hem Türkiye hem ABD; gerek Ortadoğu da gerek bütün uluslar arası camiada güvenlik ve istikrara büyük önem atfetmektedirler" diyen Hoyer, Türkiye ve ABD'nin bölgede ve bütün dünyada terörizmi uygulayanların yenilmelerini istediğini söyledi.

Özellikle İran konusunu görüştüklerini belirten Hoyer, "İran'ın nükleer yeteneği elde etmesi meselesini ele aldık. Bu sorunun diplomatik yollardan çözümlenmesi konusundaki kararlılığımızı dile getirdik. Ve Sayın başbakan ve hükümetinin bu konuyla ilgilenmesi ümidimizi ifade ettik" dedi.

Aynı zamanda Filistin ve İsrail meselesini görüştüklerini de kaydeden Hoyer, "Ve Hamas, Hamas'ın teröre verdiği destek, İsrail'in tahrip edilmesi ve var olmaması gerektiği yolundaki ifadeleri ile ilgili endişelerimizi dile getirdik" dedi. Hamas'ın terörizmi terk etmesi gerektiğini de belirten Hoyer, "Ortadoğu'da ve dünyanın geri kalan kısmında, barışın tesis edilebilmesi için iki devletli çözümü kabul etmelidir.

Hamas'ın terörizmi telin edip bırakıncaya kadar meşru bir muhatap kabul edilmemesi gerektiği konusunda hem fikiriz" dedi.

İki ABD kongre üyesi, ermeni soykırımı konusunda Başbakan Erdoğan'ın sorunun tarihçiler ve arkeologlar tarafından çözülmesine yönelik fikrini desteklediklerini, ortak bir komisyon kurulması düşüncesini takdir ettiklerini açıkladılar.

ABD'den Ankara'ya Niye Heyet Üstüne Heyet Geliyor?

ABD Başkanı George Bush'un Ulusal Güvenlik Danışmanı Yardımcısı JD Crouch, İranlıların, nükleer programlarını durdurmaları halinde, bunun "ileriye doğru atılan bir adım" olduğunu göreceklerini düşündüğünü söyledi.

Ankara'ya günübirlik ziyarette bulunan Crouch, temasları çerçevesinde Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Ali Tuygan ve MGK Genel Sekreteri Yiğit Alpogan ile bir araya geldi.

Büyükelçi Tuygan ile görüşmesinin ardından Dışişleri Bakanlığı önünde gazetecilere açıklama yapan ve soruları cevaplayan Crouch, Türkiye'nin AB'nin çok önemli bir müttefiki ve bölgesel bir lider olduğuna dikkat çekti.

Crouch, Büyükelçi Tuygan ile görüşmesinin çok faydalı geçtiğini, Irak, İran ve bazı bölgesel meseleleri ele aldıklarını kaydetti.

Ankara'daki temaslarının ardından "Karadeniz Ortaklık ve Diyalog Forumu" için Bükreş'e gideceğini belirten Crouch, Bükreş'e gitmeden önce Türk yetkililerle bu konularda görüş alışverişinde bulunmanın kendisi için önemli olduğunu ifade etti.

Crouch, İran'ın, nükleer faaliyetleri konusunda gerekli işbirliğini gösterip göstermeyeceğine ilişkin düşüncesinin sorulması üzerine, ABD Başkanı George Bush'un geçen hafta çok önemli bir karar alarak, "masaya çok samimi bir öneri koyduğunu" belirtti.

İranlıların bu öneriyi kabul etmesini ümit ettiğini ifade eden Crouch, bu sayede görüşme masasına oturabileceklerini ve sorunlara diplomatik çözümler getirebileceklerini söyledi.

Crouch, Karadeniz ile ilgili olarak ABD'nin Türkiye'den beklentilerine ilişkin bir soru üzerine de Türkiye'nin, Karadeniz bölgesinde işbirliğinin geliştirilmesi konusunda lider bir ülke olduğunu dile getirdi. (a.a)

 

CIA'nın "Gizli Üs" Şirketlerini Kim Biliyor?

2023 Platformu Kurucusu ve Açık İstihbarat'ın Başkanı Behiç Gürcihan, "Acaba bizim kurumlarımız, hangi şirketlerin CIA'nın paravan şirketi olduğunu biliyor mu? Sanmıyorum. Hangi bankalarda ne tarz hareketlenmeler oluyor, bunlar biliniyor mu?" diye sormuştu.

ABD üsleri ve bölgemizdeki hareketlenmelerle ilgili değerlendirmeler yapan 2023 Platformu Kurucusu ve Açık İstihbarat'ın Başkanı Behiç Gürcihan, ABD'nin bu üsleri, kaosu sürdürmek için kurduğunu ileri sürmüştü. Gürcihan, ‘Türkiye çevreleniyor' söyleminin doğru olduğunu, ABD'nin lojistik tabanını sağlamlaştırmak için, sürekliliği sağlamak zorunda olduğunu belirtti. Behiç Gürcihan, bu üslerin, Türkiye'nin de yer alacağı makro kaos yaşandığı noktada, Amerika'nın bu kaosu ve savaşı sürdürecek altyapısını sağlamak için kurulduğunu ve depo işlevi gördüğünü kaydetti. Gürcihan, şöyle devam etti: "İsrail'de, yeraltında, çok büyük bir üs kuruluyor şu anda. Kuzey Irak'ta, Erbil'de kurulan üs medyaya yansıdı zaten. Diğerleri ise Sinop'ta, Diyarbakır-Pirinçlik'te, Ankara'da vs…"

Ülkemizde sinir şebekesi olarak yayılmış "üsler" olduğunu kaydeden Gürcihan, "Acaba bizim kurumlarımız, hangi şirketlerin CIA'nın paravan şirketi olduğunu biliyor mu? Sanmıyorum bildiklerini. Hangi bankalarda ne tarz hareketlenmeler oluyor, bunları biliyor mu?" diye sorunca, bazıları kudurmuştu… 

Kanser ve ‘Ben' farkı

"Türkiye'de ismini cismini bildiğiniz, istediğiniz zaman enterne edeceğiniz üslerden öte, şebeke olarak, kanser gibi ülkenin her tarafına yayılmış üsçüklerden endişe etmemiz gerekiyor" diyen Gürcihan, kararlı bir devletin ve milletin Sinop'taki ya da başka herhangi bir yerdeki üssü kapatmasının 1 saatlik bir iş olduğunu, ama diğerlerine karşı mücadele etmenin, deşifre etmenin daha önemli olduğunu söyleyip, "Bir tanesi vücudunuzda gördüğünüz ben'dir. Kararlıysanız alırsınız. Ama diğeri kanserdir. Vücuda yayıldıysa nasıl mücadele edeceğiniz ayrı bir konudur" şeklinde konuşmuştu. (Milli Gazete / 02.04.2006)

İngiliz Profesörler Bile İsrail'e Akademik Boykot Kararı Alıyor

İngiltere'nin en büyük öğretim üyeleri sendikası, kendileriyle İsrail'in uyguladığı ırkçı politikalar arasına mesafe koymayan İsrailli öğretim üyeleri ve akademik kurumları boykot etme kararı aldı.

İngiliz Guardian gazetesinin yayınladığı bir habere göre, İngiliz akademisyenler İsrailli meslektaşlarını boykot etmeye hazırlanıyor. Gazete haberi, "İngiltere'nin en büyük öğretim üyeleri sendikası, kendileriyle İsrail'in uyguladığı ırkçı politikalar arasına mesafe koymayan İsrailli öğretim üyeleri ve akademik kurumları boykot etme kararı aldı. Sendikanın düzenlediği konferansın son gününde alınan kararda, ‘İsrail'in Batı Şeria duvarını inşa etme ve ayrımcı eğitim uygulama gibi ırkçı politikaları' eleştirildi ve üyeler ‘kendilerini bu tür politikalardan açıkça uzak tutmayanları boykot etmeye' davet edildi. Karar, Filistinli gruplar tarafından memnuniyetle karşılandı" satırlarıyla duyurdu.

İsrail boykottan rahatsız oluyor!

İşgalci İsrail, İngiltere'deki Üniversite Öğretim Görevlileri Birliği'nin (NATFHE), İsrail'in Filistin topraklarında uyguladığı politikalara karşı çıkmayan bilim adamlarını boykot etme kararını kınadı. İsrail, boykotu "iğrenç" diye nitelendirdi.

Eğitim Bakanı Yuli Tamir, yaptığı açıklamada, NATFHE'nin Blackpool'de yapılan yıllık toplantısında alınan kararın akademik bağımsızlığı zedelemekten başka işe yaramayacağını iddia etti. Tamir, "Akademik müesseseleri boykot kararı üzücü ve iğrençtir" dedi.

İsrail'de Bile Hamas'a Destek Yürüyüşü Yapılıyor!

Filistin'de seçimlerle başa geçen Hamas'a karşı uygulanan baskıları protesto eden İsrailliler, "Filistin halkı üzerindeki boykotu ve kuşatmayı durdurun", "İşgale son", "Demokratik seçimlere saygı duyun" dedi.

Hamas hükümetinin işbaşına gelmesinden sonra Filistin hükümetiyle tüm siyasi ilişkilerini kesen ve Filistin hükümeti adına toplanan paraları donduran İsrail'de, Hamas hükümetine destek ve Filistin'deki işgale son verilmesi için yürüyüş düzenlendi. İsrailli bazı partiler, barış hareketleri ve örgütlerce organize edilen yürüyüşe 500-600 dolayında kişi katıldı.

Vatandaşlardan hükümete çağrı: "İşgale son verin, demokrasiye saygı duyun"

Genç yaşta İsraillilerin, çocukları ve köpekleriyle katıldığı yürüyüş, İsrail'in eski Başbakanı İzak Rabin'in öldürüldüğü ve adını taşıyan Rabin meydanında başladı. Gösteriye, İsrailli Arap vatandaşları da katıldı. Şehrin ana caddelerini Arapça ve İbranice İsrail-Filistin barışı için sloganlar atarak geçen göstericiler, "Filistin halkı üzerindeki boykotu ve kuşatmayı durdurun", "İşgale son", "39 yıllık işgal", "Demokratik seçimlere saygı duyun", "Demokrasiyi cezalandırmayın" yazılı pankartlar taşıdı.

Ramallah'ta da gösteri düzenlendi

Filistin'in 1967'de işgal edilmesinin 39. yılı dolayısıyla Tel Aviv'de düzenlenen gösterinin benzeri, Filistin'in Ramallah kentinde eşzamanlı olarak yapıldı.

Gösteriye Barış için Kadınlar Koalisyonu, Guş Şalom, Ta'ayuş, Tel Aviv Üniversitesi Öğrenci Koalisyonu gibi örgütlerle, Hadaş ve Beled gibi İsrail parlamentosunda (Knesset) yer alan Arap partiler ve duvara karşı sanatçılar da katıldı. Akşam saatlerinde başlayan gösteri, Tel Aviv müzesinde olaysız sona erdi.[2]

Sezer İsrail'de! (Ne Umuyor?!)

Cumhurbaşkanı Sayın Ahmet Necdet Sezer geçen aylarda İsrail'e gitti. Hiç kimse çıkıp da ‘Sezer İsrail'e gitmesin' demedi.

Oysa aynı Sezer bir yıl önce Şam'a gittiğinde bazıları küplere binmişti. Hatta dönemin ABD Ankara Büyükelçisi Edelman diplomasi kurallarının sınırlarını aşarak ‘Sezer Şam'a gitmesin' diyecek kadar ileri gitmişti.

Ama Sayın Cumhurbaşkanı Suriye'ye gitti ve çok büyük bir coşku ve sevgi ile ağırlandı. Suriyeliler Türkçe yazılmış pankartlarla Sayın Cumhurbaşkanı'nı karşıladı.

Bu pankartların birinde ‘Seni Seviyoruz Onurlu Başkan' yazıyordu.

Suriyeliler, Amerikan ve İsrail baskılarına rağmen Sezer'in Şam ziyaretinden çok mutluydu.

Sayın Sezer de benim izlediğim o ziyaretten çok mutlu bir şekilde dönmüştü.

Peki Sezer'in Suriye ziyaretine karşı çıkanlar acaba bunu neden yapmıştı?

Sayın Cumhurbaşkanı, Suriye'ye gidip ABD ve İsrail'e karşı bir pakt kurmadı. Ya da ‘gelin bunlara karşı savaşalım' demedi.

Tam tersine Sayın Cumhurbaşkanı, Suriye'nin genç lideri ile samimi bir ortamda dostluğu ve bölgesel barış ile güvenliği konuşmuştu.

Beşşar Esad ise Sayın Cumhurbaşkanı'na ve Türkiye'ye her konuda güvendiğini ve bölgesel barış için Türkiye'nin rolünü desteklediğini söylemişti.

İsrail ise her vesilede Türkiye'nin böylesi çabasına ve rolüne karşı olduğunu ilan etti.

Durum böyle iken şimdi ben ‘Sayın Cumhurbaşkanı İsrail'e gitmeli' diyorum. Niye?

Gitmeli ki, İsrail'in Filistin halkına yönelik günlük insanlık dışı uygulamalarını görebilsin!

Sayın Cumhurbaşkanı 39 yıldır işgal altında yaşayan Filistinlilerin neler çektiklerine şahit olup anlayabilsin.

Hatta izin verseler de İsrail'in sahip olduğu ve tüm İslam ülkelerini vurabilecek kapasitedeki 500 kadar nükleer, kimyasal ve biyolojik bombalarla yüklü füzelerinin hangi ülkeye karşı konuşlandığını keşke görebilseydi…

Sayın Cumhurbaşkanı İsraillilere ‘39 yıldır işgal altında tuttuğu Filistin, Suriye ve Lübnan topraklarından neden çekilmiyorsunuz' diye sorabilseydi.

Hukuka ve insani değerlere bağlılığı bilinen Sayın Cumhurbaşkanı Sezer gidip İsrail cezaevlerinde her türlü işkenceye maruz kalan 12 bin Filistinliyi de ziyaret edebilseydi…

Evet, evet, Filistin ve bölge barışını istemeyen İsrail'dir.

Ulusal ve uluslararası hukuka bağlılığı ve saygısı olan Sayın Cumhurbaşkanı bunu herkesten çok daha iyi bilmektedir. (Ve bilmesi gerekir.)

İsrail, şimdiye kadar en az 75 BM kararını uygulamamıştır. Mart 2004'te Hamas lideri Şeyh Ahmet Yasin'in öldürülmesinden sonra Başbakan Erdoğan'ın söylediği (sonra tövbe edip özür dilediği) gibi ‘İsrail terörist bir ülkedir.'

Yine 2001'de Cenin'de gerçekleştirdiği katliamlarla İsrail, dönemin başbakanı Ecevit'in dediği gibi ‘Filistin halkına yönelik soykırım uygulamaktadır.'

İsrail'in bu tavır ve davranışları birçok uluslararası ve bölgesel toplantılarda tescil edilmiş ve kınanmıştır. Ancak süper güç ABD'nin ve Washington'daki Neo-Con'ların mutlak desteğine sahip olan İsrail ne Filistinlilerle ne de Araplarla barış istemiyor ve istemez.

Barış, İsrail'in varlığı için en büyük tehlikedir.

1948'de ABD tarafından Filistin toprağı üzerinde kurdurulan İsrail'e dünyanın dört bir yanından Yahudiler taşındı ve taşınıyor.

Ve Yahudiler ‘Büyük İsrail Devleti' hayali ile kandırılarak ya da inanarak geliyor.

Büyük İsrail devleti ise şu andaki Filistin toprakları ile Suriye'nin Golan bölgesini de kapsamaktadır.

Yani İsrail bu topraklardan çekilmeyecektir.

Çekilirse de bu kez Büyük İsrail ideolojisi çöker ve diğer ülkelerdeki Yahudiler gelmez olur.

Gelenler de ‘boş bir hayal uğruna yaşadıkları ülkelerden geldiklerini düşünerek' geri döner. O zaman da ABD ve Avrupa'daki Yahudi lobi örgütlerinin varlık nedeni ve dolayısıyla gücü ortadan kalkar."[3]

Ve bu arada;

Sn. Cumhurbaşkanı da, başkaları da bilir ki, İsrail "Laik ve demokratik bir cumhuriyet" değildir. Tam aksine; "Dogmatik bir şeriat" devletidir. Daha doğrusu, "Radikal Şeriatçı bir terör çetesidir".

Bütün dünyayı fesada ve savaşa sürükleyen ve Türkiye'yi; sadece Beyaz Türklere ve Beyaz Müminlere (yani Sabataist Yahudi dönmelerine) reva gören bir şeytan şebekesidir.

Cumhurbaşkanı Sezer'in, İsrail ziyaretinin ardından yaşanan Lübnan işgali ve Siyonist vahşeti ise, bunların en açık göstergesidir.

Ve yine İsrail, Sn. cumhurbaşkanı'nın çok karşı olduğu "Dogmaların, safsataların ve sapık saplantıların" din ve devlet ideolojisi olduğu bir ülkedir. Siyonist Yahudilerin "aklı ve bilimi", kendilerinden başka herkesi ezmeyi ve sömürmeyi onlara güzel ve gerekli göstermektedir.

Yeri gelmişken tekrar soralım:

Sahi, Sn. Cumhurbaşkanı, "yüce dinimizi ve manevi değerlerimizi kastediyor" şeklinde yorumlanmaya müsait "Dogmalara kapılmayın, çağ dışı kavram ve kuralları bırakın" benzeri çıkışlarıyla, AKP'nin din istismarına meşruiyet ve söz verdiği halde aslında işine gelmediği için kaytardığı sorumluluklarına mazeret kazandırdığının farkında değil midir?

Toplumda, teşkilatında ve tabanında: "Tayyip Erdoğan çok inançlı ve ülkeye hizmet amaçlı bir başbakandır… Ama ne yapsın, cumhurdan bu denli kopuk ve halkın inançlarına böylesine soğuk bir cumhurbaşkanı vardır. Bu yüzden Tayyip dengeleri korumak ve dikkatli davranmak zorundadır" şeklindeki kanaatleri haklı çıkaracak söylem ve eylemlerin, marazlı ve kötü maksatlı çevrelerce AKP'nin lehine kullanılması doğrusu bizleri üzmekte ve endişelendirmektedir.

Cumhurbaşkanı Sezer yeni eğitim-öğretim yılı başlarken "Dogmalarla ve boş inançlarla çocukları ve gençleri etkileme amaçları güden okulların ve kursların varlıklarını sürdürmeleri engellenmelidir…" demiştir.

Bu sözleriyle, "İslam'da aklın yeri yoktur" diyen Papayla aynı kafa yapısına mı sahiptir? Sorusu gündeme gelmiştir.

Sn. Cumhurbaşkanı'nın İslam'la bir sorunu olabilir. Ama hem laikliğin hem de yüce görevinin gereği, bu gibi düşüncelerini kendilerine saklaması ve cumhurun inancını rencide edecek tavırlardan sakınması gerekir.

Ve hele, AKP'nin hıyanetlerine mazeret ve malzeme olacak söylemlerin sorumluluğunu düşünmesi beklenir.

 


[1] Z.Ceyhan / Milli Gazete / 01.06.2006

[2] Milli Gazete / 05.06.2006

[3] Hüsnü Mahalli / Akşam / 06.06.2006

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Yorumu Takip Et
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
Tevfik BALA

Tevfik BALA

YORUMLAR

Son Yorumlar
0
Yorumunuzu okumaktan memnuniyet duyarızx