YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
692278b9a9ca9
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 8 9 5 2
Bugün : 3739
Dün : 47039
Bu ay : 944701
Geçen ay : 1371576
Toplam : 45348522
IP'niz : 216.73.216.189

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

Gençlik bizim geleceğimizdir. Gençler hem bizim emanetimiz, hem de emniyetimizdir. Gençlik bizim gücümüz ve güvencemizdir. Gençliğe sahip çıkmamak ve hele onları hor kullanmak büyük  bir vebaldir.

Bütün peygamberlerin ve  büyük dava önderlerinin ilk tabileri ve sahabileri öncelikle ve özellikle gençlerdir.

Hz. Musa (hizmetindeki) gence şöyle demişti: Ya iki denizin birleştiği yere kadar durmadan gideceğim veya (burayı buluncaya kadar) uzun zaman yürüyeceğim. (İkisi de birlikte devam ettiler)…”[1] ayeti de buna işaret etmektedir.


[1] Kehf: 60

Aleyhisselatü Vesselam Efendimizin ilk ve sadık sahabilerinin önemli kısmını geçlerin oluşturduğu da bilinen bir gerçektir.

Zira gençlik çağı “hasbilik” çağıdır. Yani karşılık beklemeden hizmet ve fedakarlık yapılmaktadır. İnsan yaşlandıkça, mal ve makam derdine daldıkça, bu sefer  “hesabilik” yani menfaatçilik daha ağır basmaktadır. Özetle  gençler, inancı ve ideali uğrunda hiçbir karşılık beklemeden ve hiçbir tehdit ve tehlikeyi önemsemeden her türlü fedakârlığa hazırdır.

İşte ta başından bu günkü başarılarına kadar, ülkemizde ki milli girişim ve gelişmelerin gönüllü fadaileri ve                                                                      sadık dava erleri de, yine hep gençlerimiz olmuştur.

Gece sabahlara kadar afiş asan, miting – meydan koşuşan, yarı aç yarı tok dolaşan onlardır.

“Onunla beraber iki delikanlı daha zindana girdi”[1] ayetinde de ifade edildiği gibi, haksızlıklara karşı koydukları ve gerçekleri haykırdıkları için, zaman zaman hapislere doldurulan yine onlardır”

“O geçler mağaraya sığındılar…” “Onlar  Rablerine inanmış gençlerdi”[2] ayetlerinde övülen ve zalim diktatöre ve onun batıl düzenine tabi olmadıkları için, Kur’anda zikredilmek ve hatıraları ebedileşmek şerefine nail olan Ashabı Kehf, de yine mümin ve mücahit delikanlılardır.

“Bunu tanrılarımıza kim ve nasıl yaptı? Mutlaka o bize zulüm ve hakaret edenlerden birisidir. Onları (putlarımızı) diline dolayan bir genç işittik. Kendisine İbrahim deniliyormuş” dediler.[3] ayetlerinde anlatıldığı gibi, İbrahim  misali şehvet ve şöhret putlarını kıracak ve Tağutların düzenini yıkacak cesaretli ve ferasetli yiğitler, yine genç müslümanlardır.

“Hz. Yusuf (emrindeki) geçlere: “Onların sermayelerini yüklerinin içine koyun. Belki ailelerine döndükleri zaman bunun farkına varırlar da yine geri gelirler” dedi ayetinde işaret buyrulduğu gibi ciddiyet isteyen önemli işlerde istihdam edilmeye müsait olanlar hep genç ve gözü kara adamlardır.

Öyle ise gençlerin kıymeti bilinmeli, bunların iyi niyeti ve teslimiyeti kötüye kullanılmamalıdır.

Sadece işimiz düştüğü zaman, seçim ve sıkıntı dönemlerinde onları hatırlayıp, düze çıkınca veya engeli aşınca unutmak insaf değildir.

Yeni ders yılları ve tatil dönemleri başlarken, okullar açılırken, orta öğretimde ve özellikle yüksek öğretimde okuyacak ve  hele başka bölgelerden gelip kendi ilimizde kalacak olan geçlerimize ve okuyan kardeşlerimize yer ve yurt bulmak, onların şuurlu ve sorumlu vakıflar bünyesinde organize olmaların sağlamak, olumlu ve onurlu geçler olarak geleceğe hazırlamak ve şu anda da tebliğ ve davet hizmetlerinde kendilerinden yararlanmak için, her türlü desteği ve değeri vermemiz lazımdır.

Evet, geçliğe sahip çıkılmalıdır. Hatta onlara saygı duyulmalıdır. Onlar, İslâm davasının isimsiz kahramanlarıdır. Onlar başka sığınacak yer bulunmayan mahşer günün de Arşın gölgesinde barınacaklardır. Başkaları şehvet ve gaflet batağında debelenirken, onlar ibadet , istikamet ve hizmet yolunda koşuşanlardır. Bin türlü yokluk ve yorgunluk içinde hayatın çilelerine ve cilvelerine katlananlardır. Onlar davamızın harcı, hamuru , tuğlaları ve çakıl taşlarıdır. Aman geçlerimizi unutmayın, sakın onları hor tutmayın.

Sevgili gençler! Siz de kendi kıymetinizi bilin. Gençlik çağını iyi değerlendirin. Orta, lise, İmam-Hatip, Sanat Okulları, Meslek Liseleri, Yüksekokullar ve bütün fakültelerde okuyan çalışan ve çıraklık yapan gençlik birimlerinde ve Milli Şuurlu vakıflar bünyesinde teşkilatlanın ve toparlanın…

Milli basınımızın ve ahlaki yayınlarımızın okunması ve yaygınlaşması  yolunda elinizden gelen bütün gayreti gösterin.

Kuru kahramanlıklara ve disiplinsiz başı boş davranışlara tenezzül etmeyin.

Dinimize ve davamıza hürmet ve itibar etmeyen, hazımsız ve hayırsız kimselere ilgi ve iltifat göstermeyin. Sizi istismar etmek ve hayali hedefler peşinde ömrünüzü çürütmek isteyenlerin arkasından gitmeyin.

Ve biraz daha sabredin. Sevineceğiniz  günler olacaktır. Şerefleneceğiniz günler olacaktır. Zira Cenab’ı Hakk’ın  vaadi haktır ve müstazafların aziz olacağı günler yakındır.

Ammar’ların izzete  erişeceği, Yasirlerin yükseleceği günler uzak sanılmamalıdır.

Hz. Ömer (r.a) Efendimizin hilafet dönemidir. Eski Mekke Reisi Ebu Süfyanla Hudeybiye Barışında müşriklerin mümessili ünlü diplomat Süheyl bin Amr (r.a), görülecek bir işleri nedeniyle Devlet başkanının kapısında beklemektedir.

Hz. Ömer’in daha önemli ve öncelikli işleri münasebetiyle kendilerine bir türlü sıra gelmemektedir.

Derken Hz. Bilâl (veya Ammar) çıkagelir. Onun sesini duyan Hz. Ömer dışarı çıkar ve Bilâl’i Habeşiyi hürmetle karşılar. Bir emri olup olmadığını sorar. O na iltifat ve ikramda bulunur.

Bu durum Ebu Süfyan’a çok ağır gelmiştir. Süheyl b. Amr’a dönerek: “Büyüklerimizin şansı varmış ki, bu günleri görmeden öldüler!… Baksana düne kadar adam yerine koymadığımız köleler bugün bizden kıymetli ve rağbetli oldular” yolunda sitem etmeye kalkışır.

Hz. Süheyl daha insaflıdır. Ebu Süfyan’a şöyle karşılık verir:

“Ey Ebu Süfyan! Bu sözleri bana söyleyeceğine, kendi kafana vursana! Zira biz Resurullah’ın akranları, arkadaşları ve akrabalarıydık. O’nu herkesten daha iyi tanırdık. O’na Muhammedül Emin ismini biz takmıştık.

O’nun (s.a.v) davasında haklı ve hayırlı olduğunu da, ilk biz anlamıştık.

Ama makam ve menfaat hırsımız, haset ve hıyanet damarımız yüzünden O’na cephe açtık. Nice düşmanlıklar yaptık. Olmaz hakaret ve hıyanetlere kalkıştık.

Bu köle dediğin gençler ise, en zor dönemde ona sahip çıktılar, dinine tabi oldular. O nun yanında yetiştiler ve piştiler. Nice sıkıntı ve zahmetlere göğüs gerdiler.

İslâm’a girmekte de, Hak davaya hizmet etmekte de, cihat yollarında gayret ve fedakârlık göstermekte de, bizi kat kat ileri geçtiler. “Şimdi izzet de, devlet de onların hakkıdır. Artık onlara yetişmemiz imkansızdır. Bana kalırsa gel bu dünyalık heves ve hesapları bırakalım. Ömrümüzün geri kalan kısmını İslam’ın başka iklimlere yayılması yolunda harcıyalım. Zararın neresinden dönsek kâr sayalım” dedi ve bu sözünü yerine getirerek İstanbul’un fethi için hazırlanan ilk orduya katıldı ve şehit oldu.

Evet gençliğini ilim ve hizmetle ve ahlaki disiplin çerçevesinde geçirenlerin ve isimsiz cihat erlerinin kıymet ve rağbet bulacağı günler doğacaktır. Vesselam.


[1] Yusuf: 36

[2] Kehf: 36

[3] Enbiya: 59-60

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Subscribe
Bildir
0 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
Picture of Okan EKİNCİ

Okan EKİNCİ

YORUMLAR

Son Yorumlar
0
Düşünceleriniz değerlidir, lütfen yorum yapın.x
Paylaş...