YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
662affbf7ed2e
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 7 6 4 6
Bugün : 2425
Dün : 19362
Bu ay : 609239
Geçen ay : 453014
Toplam : 23388203
IP'niz : 3.134.102.182

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

Radikal Gazetesinden Ezgi Başaran’a konuşan Milli Görüş lideri rahmetli Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın:

“Irkçı emperyalizm planları ve açılım palavralarıyla bin yıllık kardeşliğin arasını açtılar!” uyarılarına kulak verilmeliydi…

“Demokratik Özerklik” Türkiye’yi bölme projesidir!

Hocamız şunları aktarmıştı:

“Bizim Recai Bey 1960’larda Diyarbakır ve bölge illerin köylerini suya kavuşturmak ve Dicle-Fırat üzerinde kurulacak barajların projelerini hazırlamak üzere çalışmalar başlatmıştı. Keşif yaparken bir dağın başında Amerika’lılarla karşılaşmıştı. Ne arıyorlar orada? Sözde Turistlermiş! Hepsi uydurmaydı. Adamlar fiilen casusluk yapmaktaydı. Oradaki köylülerin aklını karıştırmak, sizin niye ayrı devletiniz olmasın diye kışkırtmak üzere görevli yollanmışlardı. Bin yıldır birbirine kaynaşmış olan Kürt ve Türk halklarının arasını açmak için fesatlık tohumu saçmışlardı. “Demokratik özerklik” diye bir şeyi kabul edemem, bunun sonu parçalanmadır. Müslümanlıkta birlik vardır, nereye gidiyorsun sen?! Biz, İslam birliğini kurmaktan için çırpınırken, Türkiye’nin bölünmesine göz yummamız imkansızdır.”

Akp Meselelere ve Çözümlere Vakıf değildir!

“Güneydoğu bölgesinde geçmişteki bu davranış hatalarını tedavi etmek elbette devletin görevidir. Fakat Tayyip Bey, Kürt meselesini çözeceğim diye ortaya attığı fikirler, ülkemizi bir felakete sürüklemektedir. Şimdi bakın burada 1977 tarihli Milli Görüş’ün ağır sanayi haritası görülmektedir. Güneydoğu’daki birçok sanayi tesisi bizim eserimizdir. Şimdi Helikopterle bölgenin üstünden geçerken gözlerimle gördüm ki bu şuursuzlar (AKP’den söz ediyor) bizim yaptığımız sanayi merkezlerini bir bir yok etmiş, özel sermayeye vermiş, yerine binalar diktirmiştir. İnsanlar yine işsizdir. Çünkü bunlar hem bölgenin ve ülkenin meselelerine, hemde çarelerine vakıf değildir.”

Barzani Siyonistlerin hizmetçisidir!

Ayrılıkçı hareketler genelde zor şartlarda faaliyet gösterirler ve çoğu zaman iktidar merkezleri ve mevkilerinden uzakta kenar bölgelere odaklanıyor. Coğrafya iktidardan uzak noktalarda (kale gibi yüksek dağlar, orman ve komşu bir ülkede üs gibi) barınmalarına yardımcı olmadığı zaman, görevlerini büyük bir gizlilikle yapıyor. Bunun yanı sıra ayrılıkçı hareketler, asıl hedeflerini ifşa etmek için uygun şartları bekleyerek, söylem ve programlarını gizli tutmaya ve ayrılıkçı olmayan muhalefetlere sığınmaya çalışırlar. Bu yöntem, ister gelişmiş sanayi ülkelerinden bağımsız olmaya çalışsın, ister gelişmekte olan ülkelerden ayrılmak için savaşsın, bütün ayrılıkçı hareketler için geçerli bir strateji sayılıyor.

Sudan modeli, büyük ölçüde Irak’la da örtüşüyor. Zira Kürt lider Mesud Barzani’nin Kürdistan Demokrat Partisi’nin (KDP) son kongresinde ilan ettiği üzere, ‘kendi geleceğini tayin hakkı’ ilkesini uygulamaya çalışan Kürt hareketi, Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin yanı sıra Dışişleri Bakanı Hoşyer Zebari ve Silahlı Kuvvetler Başkomutanı Bekir Zebari gibi Kürt asıllı birçok bakan ve yetkiliyle temsil ediliyor. Barzani’nin başkanlığını yaptığı Kürdistan bölgesi hükümeti, bağımsız hükümet dinamiklerinin çoğunu taşıyor. Zira peşmergeler Irak ordusunun kuzeye girişini yasaklama suretiyle bölgedeki güvenlik ve savunmayı kontrolünde tutuyor. Ayrıca Kürtçe’yi bölgenin resmi dili yaparak ve Arapça’yı bölgedeki çocuklar için zorunlu dil olmaktan çıkararak, Irak’ın diğer bölgeleriyle kültürel ve dil bağlarını da ortadan kaldırıyor. 

Türkiye’deki Kürt hareketinin Irak’taki rolünün ekseniyse, Mesud Barzani’nin Irak hükümetinin kurulmasında oynadığı rolle ortaya çıkıyor. Barzani Türkiye, İran ve Suriye’deki liderleri toplayarak, onları koalisyona hazırlıyor. Elbette Barzani’ye bu rolü bölgeyi parçalamak için veriliyor. Barzani Kürt liderlerin geniş nüfuzlarını, Kürtlere sosyal, ekonomik ve kültürel ihtiyaçlarını sağlayacak demokratik bir federasyona ulaşmak ve Irak’ın toprak bütünlüğünü korumak için mi kullanıyor, yoksa Irak’ın kuzeyini ayırmak ve bağımsız Kürt devletini kurmak için mi? Sonuç nedense tartışılamıyor. Baskın kanaat, Kürt hareketi, tıpkı Barzani’nin kongredeki konuşmasında ima ettiği gibi, Büyük Kürdistan hedefliyor. son tercihe doğru gittiği yönünde. Sudan Halk Kurtuluş Hareketi de (SPLM) daha önce böyle yapmıştı.

Buradaki soru şu: Niçin Arap ülkelerindeki ayrılıkçı hareketler başarılı oluyor da Avrupa ve hatta Avrupa dışındaki başka ülkelerde başarısız oluyor? Çünkü bu durum süper güçlerin desteğini alan İslam ülkelerindeki ayrılıkçı hareketlerle böyle bir destek almayan diğer ayrılıkçı hareketler arasındaki farkı ortaya koyuyor. Yani süper güçler, BOP kapsamında, kasıtlı bir oyun oynuyor; petrol ve başka çıkarları ve büyük İsrail hazırlığı için İslam ülkelerini zayıflatmaya çalışıyor.[1]

Kürt ordusu” kuruluyor!

Seçim ABD/AKP hesabına uygun sonuçlanırsa, Washington’ın “Kürt planı” seçim sonrası uygulamaya konulacak.

Son Kürt planında en yeni konu Türkiye’de bir Kürt ordusu’nun kurulması için adım atılacak olması. Kamuoyunun tepkisini hafifletmek için Kürt ordusununa yumuşak geçiş yapılacak.

Oluşturulacak “kolluk gücü”ne başlangıçta “ordu” vs. gibi adlar verilmeyecek. Mevcut yasal durumda bile belli koşullarda silah taşıma ve kullanma yetkisi bulunan özel v e kamu birimleri hareket noktası olacak.

Finansman belediye olacak.

“Plan”a göre “Kürt ordusu” 2 ayağa dayanacak.

Birinci ayak: Halen belediye zabıtası oalrak görev yapan birimlere geniş silah kullanma yetkisi verilecek ve sayıları arttırılacak. Bölgedeki belediyeler gibi zabıta kuvvetleri için de bölge çağında merkezi yapı kurulacak.

İkinci ayak: Doğur ve Güneydoğu’da Kürtçe konuşan nüfusun ağırlıklı olduğu belli illerde özel güvenlik şirketleri ağı oluşturulacak. Özel güvenlik şirketleri bölgedeki mevcut özel şirketleri koruma ihtiyacının çok üstünde örgütlenecek. Finansman örtülü yollarla belediyeler üzerinden sağlanacak. Ve en önemlisi de bölgedeki özel güvenlik şirketleri tek çatı altında birleştirilerek merkezi yapıya kavuşturulacak.

“Peşmerge ordusu” gibi

Böylece bölge çapında merkezi yapıya bağlanacak “zabıta kuvvetleri” ve “ özel güvenlik kuvvetleri”, sonraki adımda diğer birçok bölgesel “birlik” gibi “Kürdistan” adı altında birleştirilecek ve kolluk gücü olarak resmiyet kazanacak.

Eğer ABD’nin bu planı uygulanırsa, Kuzey ırak’tan sonra Türkiye sınırları içinde de bir tür “peşmerge ordusu” kurulmuş olacak.

İşte ABD/AKP planının künyesi

Planı ABD hazırladı AKP’ye kabul ettirdi.

Planın genel çerçevesi hakkında PKK’nın da oluru alındı.

Plana “Yeni CHP” yönetimi de karşı çıkmayacak.

Plan sandıktan çıkacak sonuçlara göre seçimden sonra uygulamaya konulacak.

TSK küçültülecek, koruculuk dağıtılacak

AKP Hükümeti Kürt ordusunun kurulması gibi Türkiye’yi fiilen parçalaycak bir adımı atmaya hazırlanırken, gündemde bunun tamamlayacak iki önemli proje daha bulunuyor.

Birincisi, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin sayı olarak azaltılması ve profosyonelleştirilmesi. Böylece TSK hem küçülecek hem de “paralı asker”likle “Mehmetçik” vasfı ortadan kaldırılacak.

Yani bir taraftan “Kürt ordusu” kurulacak, diğer taraftan da TSK itibarsızlaştırılacak ve etkisiz hale getiriilecek.

İkincisi, koruculuk dağıtılacak. Tabi bütün bunların temelinde “yeni Anayasa” var.

Başbakan Tayyip Erdoğan bunu, 16 Nisan tarihli seçim bildirgesi konuşmasında söyle özetledi: “2023 yol haritamızın en önemli ve bir numaralı projesi, “yeni Anayasa projesi”dir.” Dedi.

 

Bask Modeli ve Neticeleri?

BDP ve PKK’nın artık açıkladığı “özerk bölge” talebi daha hiç ağza alınmadığı günlerde bile İspanya’nın Bask ve Katalonya isimli özerk bölgeleri örnek gösterilmekteydi.

Referandum öncesi de “yüksek mahkeme seçimleri” zerre kadar benzemeyen Fransa’yı emsal alarak arz etmişlerdi.

Şimdi tekrar Bask ve Katalanları gündeme getirip, “İspanya onlara özerklik verdi de ne zararı oldu” soruları yöneltilmektedir. Oysa İspanya’nın yapısı tamamen farklı, bir monarşi olduğu gibi, 17 özerk bölgeden oluştuğu bilinmektedir.

Bütün bu olaylara rağmen İspanya Anayasa Mahkemesi ise Katalanlar’ın taleplerine karşılık 29 Haziran 2010’da “İspanya’nın bölünmez olduğunu” kesin bir dille ifade etmiştir.

Katalonya üzerinde biraz duralım, sonra da hasıraltı edilen sinsiliğe ve işin nereye varacağına işaret edelim. İspanya 46 milyon nüfuslu bir ülkedir. Bunun 7 milyonunu, 18’inci yüzyıla kadar bağımsız yaşayan Katalonlar teşkil etmektedir. Kişi başına gelir bakımından Katalonya birinci, Bask bölgesi 2’nci sırada zengindir. 1979 yılından beri özerk statüde yaşayan Katalonlar 2006 yılında daha ileri bir özerklik için 233 maddelik bir anayasa hazırlayıp İspanya’nın onayına sunmuş, ama kabul edilmemiştir. Bu anayasayı inceleyen İspanya Anayasa Mahkemesi, 27 maddesine çekince koydu, çok önemli olan 14 maddesini anayasaya aykırı bulup ret etmiştir.

  • Bölgede Katalonca’nın tercih edilen resmi dil olmasına asla izin verilmeyecektir.
  • Özerklik Konseyi ve ombudsman  “mutlak yetkiye” sahip kılınması mümkün değildir.
  • Katalonya, bu Anayasa ve İspanyol Anayasası ile belirlenen alanlar dışında kalan konularda kendi özel kanunlarını yapabilir.
  • Yerel hükümetler genel bütçeden aktarılan kendi kaynaklarını düzenlemeye ve oluşturmaya yetkilidir.
  • “Katalonya’nın en yüksek yargı mercileri, Katalonya Yüksek Mahkemesi ve Adalet Konseyi’dir hükmü” geçersizdir.
  • Katalonya bankalarını ve özel emeklilik planlarını düzenleyen maddelere müsaade edilmeyecektir.

Anayasa Mahkemesi şartlı olarak ise:

“Katalonca’nın yerel dil olması, Katalonya’nın tarihi hakları, Katalon bayrak ve marşının milli sembol olması, Katalon dilinin korunması, kişilerin dil seçme hakkının bulunması, Katalon hükümetinin kendi işlerinde özerk olması ve göçmenlerle ilgili yetkili kılınması, merkezi hükümetle işbirliği yapılması” gibi maddelerin, yürürlükteki yasalara uygun olarak yorumlanmaları halinde kabul etmiştir. Buna rağmen Mahkeme’nin 29 Haziran 2010’da açıklanan bu kararına İspanya’daki, Katalanlar büyük bir öfke ile 10 Temmuz’da, “Biz bir ulusuz” sloganlı gösteri yapacaklarını belirtmiştir.

Batı dünyasında, Katalonya ve Bask bölgesinin İspanya’dan ayrılacağı ve ülkenin bölüneceği beklentileri, her geçen gün biraz daha yaygın hale gelmektedir.

Sonuç: Bask ve Katalonya’nın PKK terörüne “çözüm-model” olması propagandasını yürütenler bu saçmalıkların Türkiye’nin bölünmesiyle sonuçlanacağını çok iyi bilmektedir.

Size bir not daha:

Bask ve Katalonya bölgelerinin özerkleşmesi ve Fransa’nın fiilen bölünmesi mücadelesine, hem yerli Yahudi örgütlerin, hem ABD Siyonist lobilerinin, hem de İsrail’in yardım ettiği bilinmekteydi. Hatta zengin Yahudilerin bu bölgelerde “özerklik içinde özel koloniler” edindikleri belirlenmişti. Üstelik Fransa’nın Yahudi asıllı Cumhurbaşkanı ve mason Başbakanı da bu bölünme sürecine dolaylı destek verdiği gözlenmekteydi. Yani bizimkisine oldukça benzemekteydi.

Adalet Bakanı Sadullah Ergin Siyonist Edelman’la Gizlice Buluşup Hangi Sinsi Projeleri Görüşmüşlerdi?

Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in, ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi Eric Edelman’la Washington’da gizlice buluştuğu ortaya çıktı. Wikileaks belgelerinin yayınlanmasından 48 saat sonra 2 Aralık’ta Washington’a gelen Adalet Bakanı Ergin’e, ABD Adalet Bakanı Eric Holder’la görüştükten sonra Atlantic Council adlı Siyonist araştırma kurumunda basına ve dinleyiciye kapalı, içeriği ve katılımcıları gizli tutulan bir toplantı düzenlendiği anlaşıldı. Toplantının içeriği ve katılımcıların kimliği hala sır gibi saklanmıştı.

Bir kaynak, toplantıya büyükelçiyken Ankara’dan Washington’a gönderdiği kriptolar Wikileaks’te yayınlanarak ortalığı karıştıran Atlantic Council’in yönetim kurulu üyesi Eric Edelman’ın da katıldığını, toplantıyı yine eski ABD Ankara büyükelçilerinden Ross Wilson’ın yönettiğini aktarmıştı.

Türkiye’deki referandumun sonuçlarının, Kürt açılımının ve referandum sonrası yeni Anayasa konularının tartışıldığı konuşulmaktaydı.

Kaynağa, tesadüf mü? diye sorulduğunda;

Nothing is a coincedence in Washington-Washington’da hiçbir şey tesadüf değildir” diye vurgulamıştı.

Yahudi David L. Phillips’in 2009 yılında kadrosunda birçok ünlü akademisyen, diplomat, asker ve gazeteci bulunduran Atlantic Council için hazırladığı Kürt açılımı raporu büyük gürültü kopartmıştı.

Sadullah Ergin’in, THY’nin Washington seferini yapan uçağıyla 2 Aralık günü ABD başkentine gidip, 24 saat sonra 3 Aralık’ta ABD Adalet Bakanı Holder’la görüşüp aynı uçakla Türkiye’ye döndüğü kayıtlıydı.

AKP’li Adalet Bakanı Ergin sadece ABD’li meslektaşıyla bir saate yakın görüştüğünü söyleyip konuyu kapatmıştı.

Bu arada, Adalet Bakanlığı Müsteşarı Ahmet Kahraman ve 8 yargıç da aynı uçakla ABD Adalet Bakanlığı’nın “Denizaşırı Adli Takibatı Geliştirme Yardım ve Eğitim Dairesi’nin (OPDAT)” davetlisi olarak (masraflar ABD’ye ait) Washington’a gidip, 9 gün Colorado (Denver) ile Arizona’da (Phoenix) eyalet hukuk sistemini araştırmış, daha doğrusu talimat almışlardı.

Heyet, Arizona’da Temyiz Mahkemesi Başkanı yargıç Daniel Barker’la görüştü, Yüksek Mahkeme ve Federal Mahkeme’de temaslar yapmıştı.

Arizona Baro Başkanı John Phelps ve Baro Genel Sekreteri John Furlong da heyete baroda bir saat süren bir brifing sunmuşlardı. Meksika ile sınırı olan Arizona, Meksika asıllı nüfusunun yoğun olduğu bir eyalet konumundadır.[2]

 

 

 

 

 



[1] RADİKAL   / Birleşik Arap Emirlikleri gazetesi Haliç, 31 Aralık 2010

[2] Yılmaz Polat / odatv / 03 01 2011

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Yorumu Takip Et
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
Nail KIZILKAN

Nail KIZILKAN

YORUMLAR

Son Yorumlar
0
Yorumunuzu okumaktan memnuniyet duyarızx