YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
674fa8e81732f
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 8 1 5 6
Bugün : 5113
Dün : 30630
Bu ay : 119928
Geçen ay : 890827
Toplam : 29864494
IP'niz : 18.97.9.175

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

Laiklik Kavramının Doğru Tanımı ve Uygun Kurumlaşması
5 8 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Picture of Ahmet AKGÜL

Ahmet AKGÜL

Yorumu Takip Et
Bildir
14 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Erbakan Hoca’nın: “Gelin Anayasamıza, laikliğin tanımını ve Türkçe karşılığını yazalım” teklifi hep duymazlıktan gelinmiştir. Çünkü kötü niyetli ve bozuk tıynetli bir kesim, İslam düşmanlığı yapabilmek için, Laikliğin hep böyle muğlak kalmasını istemiştir.

Laiklik: Din hizmetleriyle devlet işlerinin birbirinden ayrılması ise, yerindedir.

Laiklik: Farklı din ve mezhep mensuplarına, devletin ve adaletin aynı mesafede kalması ise, güzeldir.

Laiklik: Değişik din ve düşünceye sahip kesimlerin, birlikte hoşgörü ve barış içerisinde yaşama şartlarının hazırlanması ise, tabii ki gereklidir.

Laiklik: Devletin ve düzenin, belli bir inancın veya din adamları sınıfının güdümüne bırakılmaması ise, elbette isabetlidir.

Laiklik: Herhangi bir dine veya dinsizliğe mensup olmanın, devlet ve hukuk önünde; ne özel bir imtiyaz ve hürmet, ne de kasıtlı bir mağduriyet ve mahrumiyet nedeni sayılmaması ise, herhalde sahiplenmelidir.

Ancak Laiklik: Bir ülkenin anayasaları yapılırken ve diğer gerekli kanun ve kurumları hazırlanırken, toplumu oluşturan unsurların ve hele kahir çoğunluğun “dinini, manevi değerlerini, gelenek ve göreneklerini, örf ve âdetlerini hiç hesaba katmama, esas almama” şeklinde ifade edilmek isteniyorsa; bu hem imkânsızdır, hem haksızlıktır, hem de yararsızdır! Üstelik doğal ve sosyal kanunlara da aykırıdır. Ve zaten Laikliğin böyle anlaşılıp uygulandığı tek bir ülke dahi yoktur. Çünkü halkın kimliğini, kültürünü ve hayat tarzını şekillendiren en önemli etken olan “Dini” dışlayarak hazırlanmış ve halka onaylatılmış-despotik düzenler dışında, tek bir demokratik örnek bulunamayacaktır. Ve bu açıdan bakıldığında, hâlihazır Anayasamızdaki diyanet teşkilatı kurumu, kanunları ve uygulaması da, laikliğe aykırıdır… Ve “devletin temel nizamını kısmen de olsa dini temellere dayandırma” suçlamasının muhatabı konumundadır!?

Halbuki; hukuk, halk içindir. Halkın inancını ve manevi ihtiyacını hesaba katmayan ve özellikle “İslam” kokusu aldığı her şeye düşman tavrı takınan bir anlayış ve yaklaşım laiklik değil, ladinliktir (dinsizliktir) ve laubaliliktir.

MİLLİ ÇÖZÜM; Kışkırtıcı Kutuplar Arasında,

ANLAYIŞ VE BARIŞ KÖPRÜSÜDÜR!

Milli Çözüm Dergisi’nin ve yüksek bilinçli Ekibinin, ne amaçla yola çıktığı ve niçin çabaladığı sıkça sorulmaktadır. Söyleyelim; biz “değişmez doğrulara”, yani Aklıselimin, Müspet Bilimin, Tarihi Tecrübe ve Birikimlerin, Vicdani Kanaatin ve Hak Dinin, ortaklaşa hayırlı ve yararlı buldukları temel esaslara bağlı kalarak, Milli birlik ve dirliğimizi bozan kışkırtma ve kutuplaşmaları yaklaştırmak ve uzlaştırmak üzere yola çıktık.

Ortasından azgın bir nehrin geçtiği, her iki yakasında yaşayanların birbirlerine düşman hale getirildiği bir şehirde, en gerekli ama en riskli ve zahmetli olan şey iki tarafı birbirine bağlayan bir köprü olmaktır. Böylece karşılıklı geçişlerle buluşmalarını, tanışıp yakınlaşmalarını ve sonunda kaynaşıp kucaklaşmalarını sağlamak lazımdır. Bir tarafta durup karşıya laf ve taş atmak, hakaretler yağdırıp kışkırtmak kolaydır. Zor olan; köprü kurmak, sırtından geçmelerine, tekmelemelerine, azgın ve taşkın sellere dayanmak, ama gereksiz düşmanlıkları törpüleyip dayanışmaya vesile olmaktır. İşte MİLLİ ÇÖZÜM bu kutlu amaç ve ihtiyaçla yola çıkmıştır ve aralarına uçurumlar açılmış toplum kesimlerinin birbirlerini anlamaları, ortak değerlerde ve asgari müştereklerde buluşup uzlaşmaları için çırpınmaktadır.

Milli Çözüm bir köprüdür ve zıtlaşmış kutuplar arasında bir denge unsurudur:

1- İslam ve Şeriat düşmanlarıyla, Laiklik ve Demokrasi karşıtları arasında bir köprü lazımdı.

2- Osmanlı yönetimine ve sistemine karşı oluşan gereksiz ve temelsiz nefret duygularıyla, körü körüne bir Cumhuriyet gıcıklığı arasında bir irtibat köprüsüne ihtiyaç vardı.

3- Batılılaşma adına imanî ve ahlâki yozlaşma ile, Dini taassup ve yobazlaşma arasında, doğru ve doğrultucu bir denge unsuru ortaya çıkmalıydı.

4- Aşırı ve ahlâk aşındırıcı bir DÜNYEVİLEŞME ile, yanlış ve yararsız bir MÜNZEVİLEŞME arasında, insan olmanın onuruna ve İslam şuuruna uygun bir orta yol bulunmalıydı.

5- Medeni, modern ve mutlu, ama inançlı ve insancıl bir hayat tarzına karşı çıkanlarla, başını örten ve tesettüre riayet edenlere sataşıp saldıranlar arasındaki buzlar eritilmeye çalışılmalıydı.

6- Atatürk’ü tabulaştıranlarla, Din düşmanı sanıp küstahça bulaşanlar arasında bir denge unsuru aranmalıydı.

7- Alevilerle Sünnilerin ayrılık ve aykırılık noktalarını kaşıyıp kutuplaştırmak yerine, yapıcı ve yapıştırıcı bir anlayışın yaygınlaştırılması şarttı.

8- Siyasette kısır sağcı-solcu çekişmelerine ve ülke çıkarlarını Siyonist emperyalizme peşkeş çekmelerine karşı tamamen milli ve insani temellere dayalı ADİL DÜZEN sistemi oluşturulmalı, savunulmalı ve topluma tanıtılmalıydı.

9- Dışlayıcı ve düşmanlaştırıcı IRKÇILIK saplantısı yerine Müspet Milliyetçiliğin, yüksek şuurlu bir İslam kardeşliğinin ve samimi bir şefkat duygusuyla yaratılışta insan eşitliğinin öne çıkarılması bir ihtiyaçtı.

https://www.millicozum.com/mc/ozel-yazilar/milli-cozum-kiskirtici-kutuplar-arasinda-anlayis-ve-baris-koprusudur/

AHİR ZAMAN DA, KOR ATEŞİ ELİNDE TAŞIYAN; ÜLKEMİZİN, İSLAM VE İNSANLIK ALEMİNİN TEK VE YEGÂNE KURTULUŞU

MİLLİ ÇÖZÜM ZİHNİYETİDİR!

RABBİM MAZLUM VE SADAKAT EHLİNİN HATIRINA EN YAKIN ZAMAN DA NUR’UNU TAMAMLAYACAKTIR İNŞALLAH!

NOKSANLIKLAR TAMAMLANACAK İNŞAALLAH!

Birçok kavram gibi Laiklik kavramı da yanlış anlatıldı ,anlaşıldı ve istismar edildi…Neden mi? Çünkü yararlı olmasi gerekirken zararlı ve zarar vermeliydi!

Şimdi ne oldu?

Toplum yozlaştı ve faydalıya ulaşacagımıza zararlı sonuçlara ulaştık ve istismar edildi…Aslında düzen kuranlar düzen olsun diye değil düzensizlik çoğalsın diye uğraştıkları içinde birçok konuda başarısız olundu…

Bizler Aziz Prof Dr .Necmettin Erbakan ve Muhterem Ahmet Akgül Hocamızdan bu kavramların topluma faydalı olmasi gerektigi hususunda çok hizmetler sunduğuna şahidiz ve insaAllah çok yakın zamanda bu noksanlıkların tamamlanacağına şahit olacağız…Amin

ŞURA SURESİ 15. AYET
(Ey Nebim!) O halde Sen (sürekli) davet et (herkesi Hakka çağırıp dur) ve emrolunduğun gibi dosdoğru bir istikamete koyul… Onların hevâ(i arzularına ve dünyevi tutkularına) uyma! Ve “Ben Allah’ın indirdiği Kitaptan (her hüküm ve habere) inandım ve aranızda (Kur’an) adaletiyle (davranmakla) emrolunup (görevli kılındım)” deyip (Hakkı uygula… De ki): “Allah, bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Bizim amellerimiz bizim, sizin amelleriniz sizindir. (Artık) Bizimle aranızda (uydurma) ‘deliller getirerek boşuna tartışma(ya, hüccetli münakaşaya’ gerek) yoktur. (Nasıl olsa) Allah (ahiret günü) bizi bir araya getirip-toplayacaktır. Dönüş O’nadır (herkesin hesabını bizzat görecektir).”
(www.mealikerim.com)

“Laiklik ve Demokrasi” gibi evrensel boyut ve beğeni kazanmış kelime ve kavramları, yozlaşmaktan ve yanlış uygulamaktan kurtarıp, bunların izahına ve ıslahına çalışmak ve ilmi temellere oturtmak hem gerekli hem de güzeldir.

Evet, İslam insanlar arasında adalet ve hürriyeti gerçekleştirmek için gelmiştir. Bütün peygamberler de bununla görevlidir. (Şûrâ: 15) Öyle ise “Laiklik zulümdür, demokrasi küfürdür” gibi yanlış ve yakışıksız yorumlara girişmek, kolaycı ve kaçırıcı davranışlara yönelmek herhalde zararlıdır ve tebliğ metoduna aykırıdır. Bu nedenle Laiklik ve demokrasi gibi kelimeleri suçlu ve sorumlu tutup savaş açmak veya bunlardan korkup kaçmak anlamsızdır. Hem bakınız, Laikliği “Din karşıtlığı”, demokrasiyi ise “Sermaye Krallığı” şeklinde uygulayan bazı hain ve zalim çevreler “Din, İman, Allah, Peygamber, Hak, Hukuk” gibi İslami ve insani kelimeleri kullanmaktan asla çekinmemektedir! Bu doğru ve değerli kelimeleri, yanlış ve değersiz amaçları için sıkça kullanıp istismar etmektedir. Ve bu mühim ve mübarek kalıpların içini boşaltıp bâtıl ve bozuk manalar yüklemektedir. Öyle ise “Laiklik ve Demokrasi” gibi çağdaş ve evrensel kelime ve kavramlara da, bizim sahip çıkmamız ve bunları ilmi ve insani temel ve tanımlara kavuşturmamız oldukça önemlidir ve gereklidir.

Ancak ne var ki, kendi halkına güvenmeyen, sandıkta tecelli eden milli iradeye saygı göstermeyen despot ve dayatmacı zihniyetlerin, gerçekten demokrat oldukları ve demokrasiyi uyguladıkları hiç görülmemiştir. Zira demokrasi, halkın kendi kendisini idare etmesi, milli inanç ve ideallerini gerçekleştirmek ve yürütmek istemesidir. Bir milleti millet yapan değer ve dinamiklere düşman olanlar, o milletin tercihine ve hür seçimine nasıl saygı göstereceklerdir? Bu kafalar mafya diktatörlerine ve mason biraderlerine asla karşı gelemeyecektir. Bunlar demokrasi diye zulüm ve sömürü düzenlerini yürütmek isteyenlerdir. ( Milli Çözüm )

İşte Milli Çözüm FARKI, işte ÜSTAD AHMET AKGÜL FARKI… İşte İNSANLIĞIN KURTULUŞ REÇETESİNİN GERÇEK ADRESİNİN İSPATI bu makaleyle bile anlamak mümkündür..

Devran Milli Çözüm’ündür!
Çatlasanız da, patlasanız da, kin ve hasedinizden kıvranıp dursanız da… Beklenen ve müjdelenen zafer ve şeref MİLLİ ÇÖZÜM’e ait olacaktır!.. İşte bizzat Aziz Erbakan Hocamızın o tarihi ve talihli hatırlatmaları:

“Bakın size kesinlikle ifade ediyorum ki; TÜRKİYE’NİN KURTULUŞU; Milli Çözüm’e inanan bir Cumhurbaşkanı’nın o makama oturması, Milli Çözüm’e inanan bir Hükümet’in kurulması ve yeni bir devrin başlamasıyla mümkündür!”

Son düzenleme 4 ay önce Osman Nuri tarafından

Adil Düzen ıslah düzenidir. Adil Düzen bir medeniyet projesidir. Adil Düzen içinde bulunduğumuz buhrandan, hep birlikte çıkış projesidir. Adil Düzen; iyinin, güzelin, doğrunun, hayırlının insanlığa sunulacağı projedir.

Erbakan Hoca’nın: “Gelin Anayasamıza, laikliğin tanımını ve Türkçe karşılığını yazalım” teklifi hep duymazlıktan gelinmiştir. Çünkü kötü niyetli ve bozuk tıynetli bir kesim, İslam düşmanlığı yapabilmek için, Laikliğin hep böyle muğlak kalmasını istemiştir.

Laiklik: Din hizmetleriyle devlet işlerinin birbirinden ayrılması ise, yerindedir.

Laiklik: Farklı din ve mezhep mensuplarına, devletin ve adaletin aynı mesafede kalması ise, güzeldir.

Laiklik: Değişik din ve düşünceye sahip kesimlerin, birlikte hoşgörü ve barış içerisinde yaşama şartlarının hazırlanması ise, tabii ki gereklidir.

Laiklik: Devletin ve düzenin, belli bir inancın veya din adamları sınıfının güdümüne bırakılmaması ise, elbette isabetlidir.

Laiklik: Herhangi bir dine veya dinsizliğe mensup olmanın, devlet ve hukuk önünde; ne özel bir imtiyaz ve hürmet, ne de kasıtlı bir mağduriyet ve mahrumiyet nedeni sayılmaması ise, herhalde sahiplenmelidir.

Ancak Laiklik: Bir ülkenin anayasaları yapılırken ve diğer gerekli kanun ve kurumları hazırlanırken, toplumu oluşturan unsurların ve hele kahir çoğunluğun “dinini, manevi değerlerini, gelenek ve göreneklerini, örf ve âdetlerini hiç hesaba katmama, esas almama” şeklinde ifade edilmek isteniyorsa; bu hem imkânsızdır, hem haksızlıktır, hem de yararsızdır! Üstelik doğal ve sosyal kanunlara da aykırıdır. Ve zaten Laikliğin böyle anlaşılıp uygulandığı tek bir ülke dahi yoktur. Çünkü halkın kimliğini, kültürünü ve hayat tarzını şekillendiren en önemli etken olan “Dini” dışlayarak hazırlanmış ve halka onaylatılmış-despotik düzenler dışında, tek bir demokratik örnek bulunamayacaktır. Ve bu açıdan bakıldığında, hâlihazır Anayasamızdaki diyanet teşkilatı kurumu, kanunları ve uygulaması da, laikliğe aykırıdır… Ve “devletin temel nizamını kısmen de olsa dini temellere dayandırma” suçlamasının muhatabı konumundadır!?



Halbuki; hukuk, halk içindir. Halkın inancını ve manevi ihtiyacını hesaba katmayan ve özellikle “İslam” kokusu aldığı her şeye düşman tavrı takınan bir anlayış ve yaklaşım laiklik değil, ladinliktir (dinsizliktir) ve laubaliliktir.

Allah bizi sebep kılsın ki bu içi boşaltılmış kavram ve adalet ve tüm yaşam biçimlerinin içini yeniden hakkı ile tam karşılıkları olacak şekilde içlerini doldurmayı nasip etsin milli çözüm ekibi buna layık bir topluluk olması ve başımızdan hocamızı eksik etmemesi dualarımla.

LÜTFEYLE YA RABB!
      
Sefahet sefalet, ahlâkı yıkmış
İnsanlık usanmış, canından bıkmış…
İslamsız bir dünya, çığrından çıkmış
Devranı Kur’an’a, Sen dönder ya Rabb…
      
Mazlum daha nice, göz yaşı döksün
İsa Mesih gelsin, İsrail çöksün
Bâtıl binasını, temelden söksün
Son Rasül’e uyan, son önder ya Rabb…
      
Sevdana kapıldım, asla bitmeyen
İslam mıdır dava, yükün itmeyen
Hem Hakkı görüp de, hayra gitmeyen
O insan suretli, çemender ya Rabb…
      
İşbirlikçi hain, sen nasıl kulsun
Siyonist zalime, oturak çulsun
Deccalizm yıkılsın, dertler son bulsun
Müjdeli mesajın, tez gönder ya Rabb…
        
Salih amel korur, iman binasın
Takva cihat yoksa, sen ne fenasın
Hainler sataşsın, gafil kınasın
Razı ol; aldırmam, kim ne der ya Rabb…
      
Ey nefs; makam için, Allah’tan küstün
Sonra tağutlaştın, dikildi büstün
Ya Hak; rızan dünya, ukbadan üstün
Kıl bizi muttaki, kalender ya Rabb…
      
Aşk ehline ahmak, leke kondurur
Dert musibet bizi, arıtıp ondurur
Ne rüzgâr söndürür, ne buz dondurur
Ateşte yanmayan, semender ya Rabb…
        
İlahi aşkına, düşen ayılmaz
“Sebbit ekdamena”, desen kayılmaz
Nice ihsan ikram, lütfun sayılmaz
Bizdik kullarından, en kemter ya Rabb…
        
Şükür Milli Çözüm, sadık bir ekip
Hak dava uğrunda, çok cefa çekip
Erbakan Hoca’mız, ederler takip
Tarihte böyle dost, pek ender ya Rabb…
        
Hidayet buyurdun, döndüm özüme
Hikmeti duyurdun, gönlüm gözüme
Öyle fetih yaşat, Milli Çözüm’e
Ulaşmamış olsun, İskender ya Rabb…
      

Tüm insanlığın barış, bereket içerisinde, adaletle yaşatacak projelere/zihniyete/fikre “Üstad Ahmet Akgül Hocamızın” sahip olduğuna bir kez daha şahit olmaktayız.

Gerçi, tüm insanlığı barış, bereket, adalet içerisinde yaşatmak için proje üreteni geçin bu konuda hayal kuranı/kafa yoranı bulmak zor iken bu gerçeği fark etmek hiçte zor olmayacaktır.  

Kaldı ki Üstad Ahmet Akgül Hocamız;
1- Aklı selimin 2- Müspet bilimin 3- Tarihi tecrübe ve birikimin 4- Vicdani kanaat ve tatminin 5- Evrensel hukuk ve adalet prensiplerinin 6- İlahi Dinin ve Kur’an’ı Kerim’in; Ortaklaşa ittifakla iyi, yararlı ve güzel bulduğu prensipler üzerinden yepyeni ve orijinal bir sistem modeli oluşturmuştur.

Bu sayede (Aziz Erbakan Hocamızın temelini attığı Üstad Ahmet Akgül Hocamızın olgunlaştırıp tamamladığı) “Adil Düzen” projelerine en azılı münafıkların, marazlı sağcı solcu… geçinen bilgiçlerin itiraz edeceği tek bir nokta bırakılmamıştır.

Üstad Ahmet Akgül Hocamızın “Adil Düzen” üzerinde çalışmaları, gündemde tutma çabaları olmasaydı şimdiye kadar “Adil Düzen” çoktan unutturulup “zamanında bir seçim propagandasıydı” diye en sadık geçinen Millî Görüşçülere yutturulacaktı!

“Adil Düzen”in hâkim olması için gösterilen çabaları “çıkar, iktidar kavgası…” gibi göstermeye çalışmak, Milli Çözüm’e şaşı bakan “ayak takımı münafıkların” bile artık ima etmediği basitliklerdi!  

Şuan “Adil Düzen” projeleri gündemde ve tek kurtuluş adresi ise, bu Üstad Ahmet Akgül Hocamız sayesindeydi! Çünkü “Adil Düzen”i her yönü ile öğreneceğimiz başka bir adres yoktu!

İnsanlığa saadet getirecek olan “Adil Düzen” projelerini tek başına tamamlayıp gündemde tutma başarısını gösteren Üstaddan başka “hayali” çözüm mercileri/yolları aramak “çapraşık” ruh halinin göstergesi değilse sinsi/ucuz/bayağı bir girişimin göstergesidir.    

Tüm insanlığı barış içerisinde yaşatacak tarihte başka bir örneği bulunmayan orijinal bir yeni sistemi Üstad Ahmet Akgül Hocamız geliştirip, tamamlayıp insanlığa sunmuştur.

Hala daha çapraşık (içinden çıkılması, anlaşılması, çözülmesi güç olan, karışık) fikirler içinde olmak tüm insanlığın kurtuluşuna vesile olacak adresi bir nevi kamufle etmektir.

Gafiller bilmese, hainler düşmanlık etse, münafıklar gerçekleri çarpıtsa da Allah Nurunu tamamlayacak Üstad Ahmet Akgül Hocamız liderliğinde Milli Çözümü iktidar edecektir.  

Erbakan Hocamız: “Bakın size kesinlikle ifade ediyorum ki: TÜRKİYE’NİN KURTULUŞU; Milli Çözüm’e inanan bir Cumhurbaşkanı’nın o makama oturması, Milli Çözüm’e inanan bir Hükümet’in kurulması ve yeni bir devrin başlamasıyla mümkündür!” buyurmuşlardı.

İşte, TÜRKİYE’NİN KURTULUŞU için Ahmet Akgül üstadımızın hazırladığı Milli Çözüm önerileri!
Toplumların arzuladığı ve ulaşmaya çalıştığı bazı değerleri ve dengeleri ifade etmek için, yeni kelime ve kavramlar türetilmiştir. İşte “Laiklik ve Demokrasi” de bunlardan birisidir.
“Laiklik ve Demokrasi” gibi toplumda beğeni kazanmış ve hatta insanlığın genel beklentisi halini almış doğru “Kelime”ler, kötü niyetli insanlar tarafından “yanlış manalarla doldurulup şeytani maksatlar” için istismar edilmiştir.
Özellikle ülkemizde, maalesef bugüne kadar laiklik adına bazılarınca din düşmanlığı yapılmış, dindarlar uzun zaman hayattan ve hükümetten dışlanmış ve laiklik; “Dine baskı hükümeti” veya “Dine karşı olanların hâkimiyeti” şeklinde uygulanmıştır.
İşte bu yanlış ve haksız uygulamalar yüzündendir ki, laiklik denince bazı kesimlerin kafasında hemen din düşmanlığı algılanmaktadır.
Ve yine “Demokrasi”, pek çok ülkede ve Türkiye’mizde, “Diktatörlüğün, saltanat yerine seçimle yürütülmesi… Krallığın Firavunlardan Karunlara (sömürücü sermaye baronlarına) devredilmesi… Mutlu bir azınlığın, demokrat köleler yapılan çoğunluğa hükmetmesi” şeklinde yozlaştırılmıştır.

Yanlış ve yozlaştırılmış uygulamalara rağmen “Laiklik ve Demokrasi” hâlâ insanlığın ortak hayali ve ideali konumundadır. Yani insanlık; din-devlet barışmasını ve farklı dinlerin bir arada yaşamasını, haklı olarak arzulamaktadır.
Öyle ise “Laiklik ve Demokrasi” gibi çağdaş ve evrensel kelime ve kavramlara da, bizim sahip çıkmamız ve bunları ilmi ve insani temel ve tanımlara kavuşturmamız oldukça önemlidir ve gereklidir.

Gerçek ilim ve fikir adamlarına gereken, ilahiyatçı yazar ve araştırmacılara düşen, insanlığın bugüne kadar “Laiklik ve Demokrasi” diye arayıp da bulamadığı, arzulayıp da bir türlü ulaşamadığı “değerlerin ve dengelerin” İslam’da bulunduğunu anlamak ve anlatmaktır.

Laiklik tanımlanmalı ve herkesin anlayacağı bir Türkçe ile yazılmalıdır.
“Kelime”lerin ıslahı ve Evrensel boyut kazandırılması lazımdır ve zaten Demokrasi ve Laiklik amaç değil araçtır.
“Laiklik ve Demokrasi” gibi “Kelime”lerin artık izahı ve ıslahı gerekmektedir. Bu kavramların yeniden yorumlanması bir ihtiyaç haline gelmiştir.
“Laiklik ve Demokrasi” gibi evrensel boyut ve beğeni kazanmış kelime ve kavramları, yozlaşmaktan ve yanlış uygulamaktan kurtarıp, bunların izahına ve ıslahına çalışmak ve ilmi temellere oturtmak hem gerekli hem de güzeldir.
Laiklik ve Demokrasinin, evrensel kurallara ve evrensel konsensüs ile kabul edilmiş temel ve tabii esaslara dayanması, genel ve gerekli bazı kurum ve kavramlara uyması lazım gelir.
Laiklik ve Demokrasinin, her türlü istismar ve suiistimalden korunacak şekilde sağlam kalıplara ve tanımlara kavuşturulması icap etmektedir.

Laiklik; “Devlet düzenini, din adamları sınıfının ve din istismarının güdümünden kurtarmak, farklı din ve mezhep mensuplarının, birlikte barış içinde yaşama şartlarını hazırlamak” amacını ve anlamını belirten, evrensel bir kurum ve kavram olarak düşünülmekte ve düşlenmektedir, ki bu anlamda güzel ve gereklidir.

Demokrasi ise, “Halkın her kesiminin, aktif ve etkin olarak yönetime katılması, zorbaların ve devrim yobazlarının köleliğinden kurtarılması ve insan onuruna yakışır bir hürriyet ve haysiyet ortamının hazırlanması” heves ve hayalinin bir simgesi olarak dile getirilmektedir ki bu amaçla önemli ve önceliklidir. Bu iki anlam ve amaç, temelde İslam’ın ruhuna da uygun düşmektedir.

Son düzenleme 4 ay önce Necati AKGÜL tarafından

Gerçek İslam’ın, insanlığın ihtiyacının ve vicdani duyarlılığın; sade ve akıcı bir üslupta anlatıldığı ilmi bir makale olmuş. Milli Çözüme ve Üstad Ahmet AKGÜL Hocamıza şükranlarımızı sunarız.
.

Hakikaten, insanlık 2 kısımdır:
İfsat edenler ve ıslah edenler…
Nefsine esir olanlar ve nefsini terbiye edenler…
İtibar edip inananlar, inkar edip istismar edenler…
.

İfsat edenler, maalesef İslam’ın aydınlık ve evrensel kavramlarını bile kirli amaçları için istismar etmekten çekinmemişlerdir.
.

Islah edenler konumunda olması gereken çoğu günümüz müslümanları ise, menfi amaçlar için kullanılan kelime ve kavramları, olgun ve dolgun manalarla olumlu şekilde insanlığın hizmetine sunmayı bırakın, İslam’ın bizzat adalet, şefkat ve merhamet içeren kavramlarını bile doğru anlayarak, yaşayıp uygulamaktan uzaklar ne yazıkki.
.

Çok şükür ki Milli Çözüm bu görevi layıkıyla icra etmektedir. Hem İslam’ın değişmez ve şaşmaz ilkelerine sahip çıkmakta, hem de insanlığın ihtiyacı olan evrensel kurum ve kavramlara, ilim ve içtihat ruhuyla Kur’ani ışık tutarak, kavramları ve kafaları ıslah edip hayra yönlendirmektedir.

Son düzenleme 4 ay önce Mehmet Akif AVCI tarafından

ÜLKEMİZİN VE İNSANLIĞIN BARIŞTIRICI BİRLEŞTİRİCİ ADİL BİR ÜST AKLA İHYACI VAR!. 

Tarih boyunca hem farklı toplumlar arasında hem de aynı toplumun farklı grupları arasında tartışmalar çatışmalar yaşanagelmiştir. Bunların çoğu -dini veya ideolojik inanç mücadelesi şeklinde görünse de- yönetimi elde tutmak veya yönetimi ele geçirmek merkezlidir. 

Toplumlar şuurlu bireyler halinde değilseler bir grup -azınlık hegonomik güç- halkı kendi sömürü ve zulüm sistemlerine hizmet eden -bugün de dahil nefsi heva ve heveslerinin peşinde koşmaktan düşünemeyen- köleler haline çevirir. Onları ayrılık ve aykırılık yönleri belirleyerek birbirlerine düşmanlaştırır. Akl-ı selim ile düşünemeyen insanlar azınlık -bugün birkaç siyonist aile- diktası tarafından savaştırılır çatıştırılır çok bunaldıklarında işbirlikçi sahte kurtarıcılar kullanılarak teskin ettirilir. Böylelikşe zulüm ve sömürü sistemi katmerleşerek devam eder. Bütün yaşananları deşifre eden sömürü ve zulme karşı çıkan kişiler ve gruplar ise toplumda -medya siyaset vb işbirlikçileri eli ile- itibarsızlaştırılır.

İktidar mücadelesinde tüm insanların iyiliğini isteyen hakkı ve adaleti savunan fikirleri -akla vicdana bilime ahlaka dayanan- tertemiz, dürüst cesur liyakatli öncüler hep olmuştur. Bu seçkin insanlar zulüm sömürü çatışma kaos düzeni yerine barış ve adalete dayalı Adil Bir Düzen-Dünya kurmayı öngörmüşlerdir. Toplumlarından -çoğu zaman çekirdek bir gruptan- aldıkları destek oranında -haliyle onların bu düzeni kurma ve yaşama şerefine layık olup olmamalarına göre- yönetimde etkinlik elde etmişlerdir. 

(Zalimleri sonu bazen de mazlumların ahının arşı inletmesi, zalimlerin kibrinin günahlarının haddi çok aşması ile Yüce Allah’ın gazap etmesi şeklinde de gelebilmektedir)

İnsanlık Dönüm Noktasında: 
“YA KIYAMET! YA ADALET!”

Tarih boyunca iyiliğin ve kötülüğün hakimiyeti bir döngü içerisinde olmuştur. Ama son 250-300 yıldır şeytani merkezlerin -küresel siyonizmin- maddi gücü ele geçirmesi ile şeytanın da isteği ve amacı gereği insanlığın gidişi cehenneme doğru olmuştur. Üstelik bu sadece ahiretle sınırlı kalmamakta; katliamlar, sürgünler, çatışmalar kaoslar, manevi boşluklar ile adeta dünyamız da cehenneme çevrilmiştir. Bunda aynı şeytani merkezlerce sahaya sürülen; darwinizm komünizm kapitalizm faşizm anarşizm gibi çatışmacılık -materyalizm- merkezli ideoloji ve sistemlerin payı büyüktür. 

Oysa tarihten alınan derslerle insanlık maddi manevi çok güzel bir dönem inşaa edebilirdi.

Bugüne kadar bunu yapmadı. Son Gazze katliamı ile bir uyanış bir başkaldırış söz konusu olsa da özellikle de tarihi adaletle şan ve şerefle dolu -sağcısıyla solcusuyla farklı kesimleriyle tüm katmanları vicdanı ile üzerimize düşen tarihsel misyon ile- aziz milletimizin konuya el atması gerekmektedir.

Yaklaşan tehlikeyi -Siyonist güçlerin Türkiye’yi de içine alan Arz-ı Mevud Büyük İsrail ve dünya egemenliği planını ve de Evanjelistlerin dünyayı Kıyamet Savaşına sürükleme çabalarını- ve üstlenmemiz gereken görevleri aslında ülkemize üstün hizmetleri gmiş Eski Başbakanlardan Necmettin Erbakan defaten haykırmıştı. Bugün herkes birden “ERBAKAN HAKLIYMIŞ” dese de gereği yapılmadıkça oyunlar büyüyerek devam etmektedir. Ülkemiz de insanlık da ERBAKAN izinde perspektifinde bir yol göstericiliğe ihtiyaç duymaktadır. Kitleler nefsine ve Deccali sisteme köle olmuş biçimde -aynı zamanda kutuplaştırmalarla farklı kesimler birbiri ile zıt- yaşarken bu gerçeğe kör gibi davransa da aklı vicdanı izanı ölmemiş olan ülkemizin menfaatlerini ve insanlığın selametini önemseyen vatansever şuurlu kesimlerin bu gerçeğe sahip çıkmaları gerekmektedir. Rahmetli Erbakan Hoca’nın bilimsel verilerle oluşturduğu “ADİL DÜZEN” “İSLAM BİRLİĞİ” “YENİ ADİL BİR DÜNYA” projelerine sahip çıkma vaktidir.

 Bugün bu fikir ve projeleri durmaksızın gündemde tutan MİLLİ ÇÖZÜM DERGİSİ ve ÜSTAD AHMET AKGÜL’ün ERBAKAN MİSYONUNU -toplumun farklı kesimlerini de kapsayacak olaya dahil edecek şekilde- yerine getirdiği gerçeği de kabul edilmelidir. Ve artık insanlığın bilerce yıllık tecrübe ve birikiminin şeytanilerin ifsadından alınıp rahmani insani vicdani -birlikte barış içinde yaşama dönemine- bir döneme taşınma vakti gelmiştir.

TEŞHİS VE TEDAVİ

Ne var ki özellikle ülkemizde, maalesef bugüne kadar laiklik adına bazılarınca din düşmanlığı yapılmış, dindarlar uzun zaman hayattan ve hükümetten dışlanmış ve laiklik; “Dine baskı hükümeti” veya “Dine karşı olanların hâkimiyeti” şeklinde uygulanmıştır. İşte bu yanlış ve haksız uygulamalar yüzündendir ki, laiklik denince bazı kesimlerin kafasında hemen din düşmanlığı algılanmaktadır. Ve yine demokrasi, pek çok ülkede ve Türkiye’mizde, “Diktatörlüğün, saltanat yerine seçimle yürütülmesi… Krallığın Firavunlardan Karunlara (sömürücü sermaye baronlarına) devredilmesi… Mutlu bir azınlığın, demokrat köleler yapılan çoğunluğa hükmetmesi” şeklinde yozlaştırılmıştır.

Bu yanlış ve yozlaştırılmış uygulamalara rağmen “Laiklik ve Demokrasi” hâlâ insanlığın ortak hayali ve ideali konumundadır. Yani insanlık; din-devlet barışmasını ve farklı dinlerin bir arada yaşamasını, haklı olarak arzulamaktadır. Öyle ise gerçek ilim ve fikir adamlarına gereken, ilahiyatçı yazar ve araştırmacılara düşen, insanlığın bugüne kadar “Laiklik ve Demokrasi” diye arayıp da bulamadığı, arzulayıp da bir türlü ulaşamadığı “değerlerin ve dengelerin” İslam’da bulunduğunu anlamak ve anlatmaktır.

(Makaleden özet alıntı)

Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamızın LAİKLİK anlayışı da bu doğrultudadır:

“Müslümanlığın bizatihi kendisi laiktir. Açın Sultan Fatih’in İstanbul’un Fethi’nin arkasından çıkardığı beyannameyi, okuyun; Galata’daki Cenevizlilere dahi:“Bütün haklarınız benim teminatım altındadır. Her türlü inanç hürriyetine sahipsiniz. Patrikhane her türlü hizmetine devam edecektir!”demiştir. Hz. Ömer Efendimizin Kudüs’ü fethettiği zamanki beyanatına bakın:“Herkes kendi dininde serbesttir. Her inanç sahibi kendi ibadetini muntazam yapacak, rahatlıkla yerine getirecektir. Sizin koruyucunuz benim!”demiştir. Selahattin Eyyubi Kudüs’ü aldıktan sonra aynı şekilde:“Hepinizin inancının teminatı benim!”demiştir. Bizim tarihimiz hep bunlarla doludur, dünya âlem buna şahittir. Bunun için Müslümanlık içindedir bizzat laiklik. AslındaMüslümanlık varken ayrıca laiklik diye bir şey aramanız bile gereksizdir.Müslümanlık her zaman, herkesin dinine saygı göstermiştir. Bakınız Müslümanlıkta hiçbir zaman, şahısların Dine ait kurallara aykırı hareket etmesiyle ilgili bir cezai müeyyide getirilmemiştir. Kur’an-ı Kerim’de iki tane nizam vardır. Bir, “Genel İnsanlık Nizamı”. Bu genel insanlık nizamında müsaade edilenler var, yasak edilenler var. Yasak edilenler nedir; adam öldürmek, yalan yere şahitlik etmek, çeşitli ahlâksızlıklara yönelmek, ırz ve namusa tecavüze yeltenmek; bütün bunların hepsinin ve her din için eşit oranda cezası vardır. Ama namaz kılmamışsa bunun bir cezası yoktur, çünkü bu Allah’la kul arasındadır. Ancak bu durumda Müslümanlar için tavsiye vardır, o da tatlı dille yapılacaktır.‘Namazını kılarsan yarın şu sevabı alırsın’diye uyarılacaktır. Müslümanların yapacağı işlerin adı “Helâl”, yapmayacaklarının adı “Haram”dır. Herkesin yapacağı işin adı “Maruf”, yapmayacağı işin adı “Münker” olmaktadır. İki ayrı sistem tarif edilmiştir. Maruf ve Münker’de ceza vardır. Çünkü herkesi bağlayıcıdır ve temel insan haklarıyla alâkalıdır. Hangi dinden olursa olsun adam öldürmeye kalkışırsanız, zina yaparsanız, yalan yere şahitlikte bulunursanız, hırsızlık yaparsanız cezasına katlanırsınız. Ama namaz, oruç vs. Müslümanlara ait şahsi ibadetleri terk etme gibi hususlara gelince, bunların dünyalık cezası konulmamıştır. Bunlar tavsiyeyle, telkinle, tatlı dille, kavli leyyinle anlatılacaktır. Bundan dolayı eğer Milli Görüş okulundan ve arka kapıdan kaçıp top oynamazsan, o zaman bilirsin ki Müslümanlık, laiklikle tamamen bir aradadır, hiçbiri arasında tezat bulunmamaktadır. Bu sebepten dolayıdır ki bizim elli senelik geçmişimizde, Anayasanın Laiklik maddesiyle değil, bu maddeye aykırı hareket edilmesiyle mücadele ettiğimiz ortadadır.”[13]

https://www.millicozum.com/mc/laiklik-kavraminin-dogru-tanimi-ve-uygun-kurumlasmasi-6/

Daha iyi anlaşılıyor ki; cahiliye döneminde kullanılan kavramların İslam’la ıslah edilerek içinin doldurulup ortak dil oluşturulması ayrıca önemli bir tebliğ metodu olarak da kullanılmıştır.

Diğer dikkat çeken durum ise; Allah (cc), Cömertlik vs. gibi kavramların yaklaşık 1450 yıl önce ıslahı yapılmasına rağmen her çağın cahili toplumunda yine aynı ilkel kavramlar olarak kullanılmaya başlanmıştır. Yani cahiliye dönemleri nefsi ön plana alarak kavramlara yeni anlam yükleyerek ifsad etmiştir.
Allah’a şükrederiz ki, Milli Çözüm bu Kur’ani ve ilmi kavramları tekrar medeni, bilimsel dilde içini doldurmaya çalışmıştır. 
Özellikle;
Demokrasi
Atatürk
Laiklik kavramlarını ortak uzlaşı dilinde toplumun farklı kesimlerini ortak paydada buluşturarak acil ihtiyacımız olan Kuvayı Milliye çatısında da birleştirmiştir.
Bilimsel olarak 100 Kur’ani Kavram şaheseriyle orjinal bir çalışma olarak Kur’anı anlama ve kavrama noktasında temel olmuştur. Ve bu çağdaş yaklaşımlarla Kur’anın yanlış anlaşılması ve yorumlanması hem de istismarına da bir anlamda engel olunmuş olacaktır. 
Evet Milli Çözüm bir düşünce kuruluşudur. Fakat aynı zamanda hem bir okul hem de hizmet kapısıdır. Allah (cc) mahrum etmesin.
Amin…

ÖZEL YAZILAR

YORUMLAR

Son Yorumlar
14
0
Yorumunuzu okumaktan memnuniyet duyarızx
Paylaş...