Aydın: Nefsini aşmış, basit beklentilerden sıyrılmış ve gerçeğe ulaşmış kimsedir.
Mustafa Kemal'in: "Ben hakikate nasıl inanıyorsam, dinime de işte öyle inanıyorum." Sözleriyle ifade ve itiraf ettiği olgunluğa yetişmiş, seçkin şahsiyetlerdir.
Aydın: Hakk'a ve hayra inanmış ve kendisini insanlığa adamış olgun ve dolgun kişi demektir.
İnançlı aydın, karanlıkta önümüzü ışıklandıran mum gibidir. Çünkü kendisi eriyip tükenirken başkalarına yolunu ve yönünü göstermektedir. Aydın, erimeden, hedefine eremeyeceğinin bilincindedir.
İnançsız aydın ise, ateşböceğine benzemektedir. Çünkü onları rehber edinenler, daha beter karanlıklara ve bataklıklara sürüklenecektir.
İnançlı aydınların en önemli görevi; beyni Hak ile olduğu halde, bedeni ile halkın arasına girmek. Sorumluluk bilinciyle, halkın seviyesine inmek… Ve onların haliyle hallenip, diliyle dillenip, insanların elinden tutarak Hakka ve hayra götürebilmektir.
İnançlı aydın, varlık gerçeğinin mana âlemine girebilmiş… Akıl ve fikir füzesiyle hikmet ve kudret fezalarındaki sırlara erebilmiş… Ve Kur'an'ın kutlu mesajını, Allah'ın kullarına ulaştırabilmenin gayesine, gayretine ve gailesine düşmüş kimsedir.
Gerçek aydın, doğru düşünecek, doğruları öğretecektir. Eğrileri düzeltmeğe ve "doğruya en yakın duran eğrilerin, en tehlikeli eğriler olduğunu" bildirmeğe gayret gösterecektir. O bilir ki, hidayet ve muvaffakiyet, Rabbimizdendir. Bize düşen en etkili ve yetkili yöntemlerle tebliğ, teklif ve tavsiyedir.
Aydın'ın sermayesi bilgi ve samimiyet, silahı ise sabretmektir. Sabrın gereğini yerine getirmeyenler ve değerini bilmeyenler mutlu sona erişemeyecektir.
Bugün, inançlı aydınlarımızın ilk yapması gereken, insanlarımıza "bağımsız düşünebilme" becerisi ve cesareti kazandırabilmektir. Olayları ve konuşulanları önyargısız ve saplantısız olarak değerlendirme ve sonunda tarafsız ve tutarlı bir karar verebilme olgunluğuna erişebilen insanlar, kurtuluş yoluna girmiş demektir. Düşünmekten ve değerlendirmekten korkan, taklit ve taassup ehli insanlardan hiçbir hayır gelmeyecektir.
Aydınlarımız, "halkı bilinçlendirme ve bileme" görevini yaparken, haliyle sömürü baronlarının ve saltanat erbabının şimşeklerini üzerine çekecektir.
Bu durumda, zorbalara karşı dimdik durmalı ve direnmelidir. Asla eğilmemeli, ve doğrulardan taviz vermemelidir. Elbette, ucuz kahramanlıklarla kendisini israf etmemeli, ancak ürkeklik ve gevşeklik de göstermemelidir. Korkak ve kaypak kimselere, insanlar rağbet etmeyecek ve güvenmeyecektir. Ama mert ve metin aydınların karşısında halkımız saygıyla eğilecek ve herhalde onları destekleyecektir. Çünkü insanlar, sadece güçlü ve güvenilir karakterlere itibar ve itimat etmektedir.
Gücünü Hak'tan alan ve herhalde halkın yanında olan… Sağlam ve sarsılmaz bir inanca sahip bulunan ve gerçek bilgisiyle bilgeliğe ulaşan… Ve bu manevi desteğinden ve dürüstlüğünden kaynaklanan "kendi gücüne" güven duyan aydın bir kişinin, artık geçemeyeceği engel ve yenemeyeceği rakip yoktur. Çünkü nefsini yenen, herkesi yenecektir. Unutulmasın ki başarı ve zaferi, sayı ve silah çokluğu değil, inanç ve ilim üstünlüğü ile beraber, cesaret ve metanet bütünlüğü belirleyecektir.
İnançlı aydın, cebinde helal parası, evinde bolluk sofrası bulunsa bile; o az yemeği, yarı aç gezmeyi, sadeliği ve tevazu göstermeyi tercih etmelidir. Ta ki fakirlerin, çaresizlerin halini bilmelidir. O'nun çevresinde zengin tokların kahkahasından ziyade, zavallı yoksulların ahvahları seslenmelidir.
İnançsız aydınlar ise, inanmadıklarını ve yaşamadıklarını söyleyen, yapmadıkları ve başaramadıkları ile övünen… Yavan ve yaldızlı laflar üretmekten, sonunda alkış ve parsa devşirmekten başka şey düşünmeyen… Kısaca ezilenlerin duygularını istismar etmekten başka bir amaç gütmeyen bayağı ve aşağı tiplerdir.
Evet, maalesef bazı aydın yaftalılar, köşe yazarları ve TV. Yorumcuları, ülkemizde gerçek bir "fikir piyasası" oluşturmak yerine, "sömürücü sermaye piyasasının fikirlerini" meşrulaştırmak peşindedir.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti bile, "Ülkemizde gazeteciliğin, ilan-reklâm piyasasının ve borsa-rantiye pazarının basit bir uzantısı haline sokulduğunu" belirtmiştir.
Dünyada gelişmiş ve demokratik sayılan ülkelerdeki binlerce gazeteci, yazar ve yorumcu, maalesef tekelci medya patronlarının ve sömürücü sermaye baronlarının birer kiralık kölesi yerindedir.
Son zamanlarda, Türkiye'de MİT'çi gazetecilerin ve toplumu hipnotize eden basındaki "ajan provokatörlerin" gündeme getirilmesi, her ne kadar bir gerçeğin ifadesi ise de, aslında bütünüyle kirlenmiş ve kiralanmış olan basın kurumlarını temize çıkarmaya yönelik bir girişimdir.
Bugün demokrasi havariliği ve AB tarafgirliği yapan sahte aydınlar; 28 Şubat'ta darbe teşvikçiliği yaptıklarını ne çabuk unuttular.
Birkaç idealist ve cesur yazar ve gazete dışında, maalesef medya ve aydınlar, asla halkın sesi, temsilcisi ve haklarımızın takipçisi olamadılar.
Tam aksine despotik güçlerin, masonik merkezlerin sermaye çevrelerinin ve kukla hükümetlerin sözcüsü ve savunucusu konumunda kaldılar.
Demokrat geçindiler, ama darbe ve devrim diktatörlerini alkışladılar. Halkçı geçindiler, ama toplumun IMF ve çeteleriyle ezilmesine sessiz kaldılar. Özgürlükçü geçindiler, ama başörtüsü zulmüne fetva çıkardılar. Aydın geçindiler ama karanlık ve kâbuslu dönemlere zemin hazırladılar.
Bulanık suda balık avlamak için, toplumu kamplara ayırıp anarşi ve kargaşayı kışkırttılar.
Oysa inançlı aydın bilir ki, her türlü anarşi; ülkedeki adaletsiz sistemin ve ahlaksız bünyenin acı veren çıbanlarıdır.
Evet, anarşi; zalim düzenlerin ve bozuk sosyo-ekonomik dengelerin sonucu başlayan, toplumsal çözülmenin bir ikaz alarmıdır.
Ve anarşinin kesin çaresi ne hapishaneler, ne de askeri tedbirler değildir.
Kafaları ilim ve hür düşünceyle, kalpleri iman ve ahlaki değerlerle, karınları ise yeterli ekmekle doyurulmayan her insan, şeytani merkeze hizmete hazır eleman demektir.
Aydınlarımıza düşen; devrimci geçinen ve bölücülüğe heveslenen gençlerimize; eşitlik ve özgürlük edebiyatı yaparak kendilerini eyleme sürükleyenlerin, lüks villaların amerikan barlarında yudumladıkları viskilerle nasıl keyif sürdüklerini göstermektir.
Aldattıkları ve beyinlerini yıkadıkları gençler bir hiç uğruna birbirlerini boğazlarken, kendileri sömürü patronlarının pahalı sofralarından kahkahalarla gülüşen hainlerin maskesini indirmektir.
Köylü kasketi giyerek halkçı, işçi tulumu giyerek emekçi geçinen, ama eline imkân ve iktidar geçince köylüyü ve emekçiyi inim inim inleten sahtekârların gerçek suratına projektör tutup, bunları topluma tanıtabilmektir.
Herkes şunu kesinlikle bilmeli ki; Amaca ulaşmak için şiddet ve hiddet kullanmak en ilkel bir vasıtadır. Çünkü kan ile açılan her yol, yine kan ile kapanır ve o yolda kin ve intikam hırsı baki kalır.
Hâlbuki en kalıcı ve en akılcı metot iknadır. İnsanların düşünce yönünden olgunlaşmasına, siyasi ve sosyal yönden ise toparlanıp dayanışmasına öncülük yapmalı, devrimleri ve değişimleri kansız ve kavgasız başarmalıdır. Evet, düşüncelerdeki devrim gerçekleşmeden, düzenlerdeki devrimler hep aldatıcıdır. Düşüncelerdeki devrim ise, nefsanî ve şeytani değil, ilmi ve insani değerler üzerine kurulmalıdır.
İşte milyonlarca mazlumun kanı ve milyarlarca mağdurun figanı üzerine kurulan barbar batı medeniyeti…
İşte milyarların alın teri ve emeği sömürülerek gerçekleştirilen Siyonizm'in sömürü sistemi…
Geri ve gelişmekte olan ülkelerde hala bir buçuk milyar insan yeterli ve temiz içme suyundan mahrum yaşıyorsa… Dünyadaki her 7 çocuktan birisi okula gidemiyorsa… 840 milyon insan açlık sınırında kıvranıyorsa ve bir buçuk milyar insanın günlük geliri, 1 doların (500 bin liranın) altında bulunuyorsa, ben bu medeniyete uygardır diyemem!..
Dünya nüfusunun en zengin %20'sini oluşturan ülkelerle, en fakir %20 sini kapsayan ülkeler arasındaki, kişi başına düşen gelir farkı tam 95 katına ulaşmışsa… ABD de bile en üstteki %1 lik zengin tabakanın vergi sonrası net geliri, alttaki 100 milyon Amerikalının toplam gelirini aşıyorsa… Dünyanın en varlıklı iki kişisinin toplam serveti bütün az gelişmiş ülkelerin toplam gelirinden çok daha fazlaysa… Ve çoğu Siyonist olan en varlıklı 200 kişisinin serveti, tüm dünya nüfusunun yarısının gelirinden daha yüksek bulunuyorsa, ben bu dünyaya uygardır diyemem!..
Asya ve Afrika'daki açlık ve sefalet sorununu acilen çözmek için 15 milyar dolarlık yatırım yeterliyken, Avrupa ve Amerika'da sadece parfüm ve süs malzemesine yılda 25 milyar dolar harcanıyorsa…
Honkong caddelerinde 1 dolara, (600 bin liraya) Londra sokaklarında 1 sterline (900 bin liraya) çocuk fahişeler, patronlarına para yetiştirmek için, her gece beş-on erkekle yatmak zorunda kalıyorsa… Analığa ve sıcak aile yuvasına hasret bahtı kara bir sürü kadın, parayla satılıp ruhlar zinayla kirleniyorsa ve Türkiye'deki vesikalı fahişe sayısı yüz binlerle ifade ediliyorsa, ben bu sisteme uygardır diyemem!…
Villalardaki zengin sarhoşların naraları, yoksulların viranelerine taşarken… Lüks yatlarda eğlenenlerin çığlıkları, fakir yuvalarında oturanların kulaklarını hırpalarken… Birileri kedi-köpekleri için milyarları harcadığı halde, ötekileri bebekleri için mama bulamazken… Ben bu düzene uygardır diyemem!…
Kuzey kutbunda buzlar arasında sıkışan balinaları kurtarmak… Ve Karetta kaplumbağalarını korumaya almak için gösterilen, sözde insani amaçlı gayretlerin binde birini, toplu soykırıma uğrayan ve kıtır kıtır doğranan geçmişte Bosnalı ve şimdi Irak'lı mazlum Müslümanlar için göstermeyen bir dünyaya, ben uygardır diyemem!… Ve hele bu mezalimi Amerika'nın demokrasi deneyimi sayanlara, insandır bile diyemem!…
Eşcinsellerin, Anarşistlerin, mafya çetelerinin haklarına sahip çıkan, ama ülkemizdeki on binlerce başörtüsü mağduru kızımızın feryadına kulak tıkayan batı dünyasına da ve onların yerli uşaklarına da ben asla uygardır diyemem!…
Ve bütün bu haksızlık ve ahlaksızlıkları uygarlık zannedenler ve bu ruhu karanlık ve ahlakı bataklık olan batı dünyasını hala hayranlıkla izleyenlere, ben aydındır diyemem!…
"Kürt sorunu" "Ermeni soykırımı" gibi kasıtlı, kışkırtıcı ve asılsız iddialara iltifatlar yağdıran… AB hayaliyle güvensizliğimizin ve geleceğimizin karartılması hıyanetlerine kılıf hazırlayan… Siyonist sermaye şebekesine köleleştirmeyi; Küreselleştirme ve Hümanizm diye yutturmaya çalışan, gamsız ve kansız, kişilere "aydın" etiketi yapıştıran düzenbaz bir düzene güvenemem!..
CÜBBELİ AHMET “BEL’AM”CIK’I VE MAHMUT EFENDİ YAKINLARINA UYARI!
FETULLAH GÜLEN DOSYASI
FİLİSTİN’DE; BÜYÜK BAYRAMIN BÜYÜLÜ BAŞLANGICI VE ZEKİ GEÇKİL’İN ŞARLATANLIĞI
FİLİSTİN’DE; BÜYÜK BAYRAMIN BÜYÜLÜ BAŞLANGICI VE ZEKİ GEÇKİL’İN ŞARLATANLIĞI
Dünyanın Fikri Değişimi Türkiye’den, FİİLİ DEĞİŞİMİ İSE FİLİSTİN’DEN BAŞLAMIŞTIR!
OĞUZHAN ASİLTÜRK’ÜN ERBAKAN’A İFTİRALARI
KUR’AN’A TERCÜMAN, OLDUM KOVULDUM! (ŞİİR)
DEVLET VE HÜKÜMET YETKİLİLERİNİN VE DİĞER İLGİLİLERİN DİKKATİNE!..
ERDOĞAN’IN ASİLTÜRK ZİYARETİNİN PERDE ARKASI
YENİDEN REFAHÇI HADSİZE YANIT
“(Halbuki, gerçekten) İman edenler; Allah yolunda (Hakk ve adalet hâkim ve Müslümanlar galip olsun diye)…
Hayal değil, hakikat Nur dalgası, tatbikat Halk çoktur amma, Hak bir!.. " Bütün mes'ele Allah'ın…
İran’ın israil’e saldırısının olduğu günün ertesinde, 15 Nisan 2024’te uzun menzilli Amerikan bombardıman uçakları ve…
Yandaş medyadan asla bulamayacağımız bu haberleri ve işaret ettiği gerçekleri, Milli Savunma Bakanlığının resmi internet…
Tarikat, cemaat vb oluşumlar için ülkemizde oluşturulan alanın (CIA tertipli FETÖ darbe girişimleri gibi) büyük…
Siyonist Yahudiler tarih boyunca bulundukları toplumlarda fesat ve bozgunculuk çıkarmışlar bunun sonucunda içinde bulundukları toplumlardan…
Her şeyde Hakk, tecelli Kullukta bul, teselli Allah her şeyden, Habir. Sana Rabbinden ne vahyedilirse…
Milli Çözüm şuuruna sahip olmak en büyük nasiptir. Milli Çözümcüler sadece şahısları, cemaatleri, Müslümanlar için…
Ankara'yı hareketlendiren kulis: Yeni bir parti mi kuruluyor? Ankara kulislerinde yeni bir partinin kurulacağı iddiası…
Kurulan bütün vakıf ve dernekler üyelerinin menfaatleri için çaba sarf etmekte ve üyelerinin aidatları ile…