YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
663318175b08c
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 7 6 6 0
Bugün : 4637
Dün : 24601
Bu ay : 29238
Geçen ay : 737322
Toplam : 23545524
IP'niz : 3.144.127.232

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

 

 

İsrail'de Seçim yapıldı.

Seçim sonuçlarına göre İsraillilerin % 75'i radikal sağcı, dinci ve ırkçı partilere oy verdi. Bu sonuçlara göre Kadima lideri Ehud Olmert, hükümetini radikallerin desteği ile kuracak.

Demek ki; barış Filistin ve bölge insanları için yine uzak bir umut olarak kalacak.

Çünkü radikal sağ partiler hiçbir şekilde işgal altındaki Filistin topraklarından çekilmeyi kabul etmiyor. Hatta bazıları da Filistinlilerin 'böcekler gibi ezilmesini' ya da 'dünyanın en çukur bölgesi olan Ölüdeniz'in dibine gömülmesini' istiyor.

Toprağı 39 yıldır işgal altında bir halkın temsilcisi olan Hamas'a radikal diyenler, başkalarının toprağını işgal altında tutan radikal İsraillilerin barbarlığını ve zorbalığını görmüyor.

 

İsrail seçimlerini kim kazandı?

İsrail siyasal sistemi ve Siyonist prensipleri yeni parti kabul etmez. Kadima'nın da, seçimlerden önce adını pek azımızın duyduğu Emekliler Partisi'nin de ömrü bir ya da iki seçim dönemidir. Bugün parlamentodaki dördüncü büyük parti durumuna düşse de Likud, İsrail'in ‘iki büyükler'inden biridir. Likud ve İşçi Partisi en fazla oyu alan Kadima'yı dışta bırakarak bir koalisyon kursalar, İsrail'de buna ‘Milli Birlik Hükümeti' denir. Likud veya İşçi Partisi'nin içinde olmadığı hiçbir hükümet, velev diğer bütün partileri içerse de bir milli birlik hükümeti değildir. ‘İsrail'de seçimleri kim kazandı?' sorusu: Kadima ve Emekliler Partisi; barındırdıkları solcu (İşçi Partisi kökenli), sağcı (Likud Partisi kökenli) ve radikal dinci unsurlara dayanarak başardı, şeklinde cevaplandırılabilir.

 

Böyle bakıldığında İsrail siyasetinin sağa doğru kaymaya devam ettiği görülür. Likud hatırı sayılır bir şekilde küçülmüş olabilir. Ama Likud'un çıkardığı 12 milletvekilinin yanına Kadima'nın Likud kökenlilerini, her zaman bir Likud filikası olmuş Avigdor Lieberman'ın Yisrael Beiteinu Partisi'nin 11 milletvekilini koyarsanız İsrail siyasetinde Likud ağırlığının devam ettiğini görürsünüz. Dahası doğal olarak Likud politikalarına kendilerini daha yakın hisseden dindar ve din eksenli milliyetçi milletvekillerinin sayısı da geçen parlamentodaki 30'dan 34'e çıkmıştır. Özetle İsrail parlamentosunun, dolayısıyla da aktif seçmen kitlesinin (katılım % 66'da kaldığı için bunu bütün seçmen kitlesine yansıtmak doğru olmayabilir) daha sağcı, daha dindar ve daha Arap (10 milletvekilinden 13 milletvekiline çıktılar) olduğu söylenebilir.

 

İsrail'in yeni koalisyon hükümeti bu şartlar altında kurulacak. İsrail seçimlerinde halkın oy atma davranışını dış politika, güvenlik ve barış konuları belirler. Fakat seçimlerden hemen sonra başlayan koalisyon kurma sürecinde belirleyici unsur iç politika, ekonomi, eğitim, sosyal devlet ve Yahudi devletinin kimliği gibi konulardır. Bunun için de İsrail'de seçimlerin referandum keyfiyeti koalisyon hükümetinin aritmetiğine yansımaz. Son seçimin Şas dışındaki dört büyük partisi laik partiler olabilir. Ama bu sıralama laiklikler ile alakalı değil, dış politika ile alakalı pozisyonlarının ürünüdür. Büyük beş partiden en az üçünü içine alacak bir koalisyon başarılı bir koalisyondur. Muhtemel formül, Ehud Olmert'in Kadima Partisi'nin yanı sıra İşçi Partisi ve Ultra-Ortodoks Şas Partisi'nden müteşekkildir.

Böyle mi olacak? Mantık evet dese de, İsrail tarihi, mantığın söylediği formülün hiçbir zaman tutmadığını gösteriyor. Bu üçlemenin Filistin için önemi büyüktür. Bu üçleme, Batı Şeria'yı tek taraflı da olsa terk edebilecek, dahası zamanı geldiğinde Hamas ile bir tür diyaloğa geçebilecek bir üçlemedir. Şas'ın sürekli olarak daha dindar, daha yerleşimci ve daha milliyetçi bir çizgiye kaydığı doğrudur. Fakat özünde anti-Siyonist bir parti olan Şas, geçmişte insan hayatı kurtarmak için kutsal dahi olsa topraktan taviz verilebileceğini söylemiş bir manevi lidere (Rav Ovadia Yosef) sahip. Bu da ona istediği maddi tavizleri kopardığında her türlü koalisyonda yer alabilme özgürlüğü sağlıyor. Şas'ın dışarıda bırakılması durumunda Avigdor Lieberman'ın bakanlık koltuğunda oturması gerekiyor ki, geçmişte "Gazze'nin üzerine bir atom bombası bırakalım bitsin." veya "Teröristlerin peşinden askerlerimizi gönderip tehlikeye atmayalım, F-16'larla bombalayalım, diğerlerinin yanında teröristler de ölür." diyen Lieberman'ın Kadima'nın tek taraflı çekilme politikasını desteklemesi zor gibi görünüyor. Yine de İsrail tarihi kalıcı ve uygulanabilir barışın ancak en radikal partiler tarafından yapılabileceğini gösteriyor. Bu anlamda ikna edilebilmiş bir Lieberman'ın, sürekli daha fazla taviz isteyen ve geçmişte olduğu üzere koalisyon yıkmaktan hoşlanan bir Şas'tan daha tutarlı bir ortak olduğu da söylenebilir.

Bütün bir özetlenmişliğine rağmen hâlâ karmaşık görülen bu koalisyon hesaplarının bir tek anlamı vardır: Filistin de, Arap ülkeleri de, bölgeye daha bir ilgiyle eğilen Türkiye de daha sağcı, daha dindar ve daha saldırgan bir İsrail'le iletişim kurmaya zorlanacağı örülmektedir.[1]

Taşaron gitti, patronu geldi

GOP'un destekleyicisi Olmert, Müslüman arazileri gasp edip, Mescidi Aksa'nın onarım çalışmalarına engel oldu.

İsrail'de seçimlerden ‘Sabra ve Şatilla Kasabı' lakaplı Ariel Şaron'un kurduğu parti Kadima'nın birincisi çıkması, tüm dikkatleri onun yerine geçen en yakın adamı Ehud Olmert'e çevirdi. Muhtemelen kurulacak koalisyon hükümetinin Başbakanı olacak Ehud Olmert, Büyük Kudüs Projesi'nin fikir babası olarak biliniyor. Uzun yıllar Kudüs Belediye Başkanlığı da yapan Olmert, ABD'nin Irak ve Afganistan işgaliyle başlattığı Büyük Ortadoğu Projesi'nin finansör şirketi İSCAR'ın ortağı.

Filistinliler'i tecrit ederek açlığa mahkum eden utanç duvarının Şaron'la birlikte mimarı Olmert, yıllarca iktidarda kalan Likud Partisi'nde görev aldı. Sabra ve Şatilla mülteci kamplarında Filistinli masum Müslümanları katleden Şaron gibi her zaman şiddet yanlısı oldu. Bu tavrını Kudüs Belediye Başkanlığı döneminden itibaren her zaman sergiledi. Kudüs'ten Müslümanları tamamen yok etmek için her türlü çabayı sergiledi.

Şaron'un en yakın adamı olan Olmert, her zaman Siyonist yönetimin en önemli isimlerinden birisi oldu. Uluslararası alanda derin bağlantıları olan Olmert, eski adı Büyük Ortadoğu Projesi'nin(BOP) yeni adı Genişletilmiş Ortadoğu Projesi (GOP) planın arkasındaki finansör şirket İSCAR'ın ortağı. GOP ile asıl amaçlanan şey ise, siyonizmin temel öğretisi olan vaat edilmiş kutsal topraklarda Büyük İsrail İmparatorluğunu kurmak. ABD ve müttefikleri tarafından vahşice ve acımasızca uygulamaya GOP'un arkasında, Olmert'in olması, demokrasi ve insan hakları getirme vaadlerinin aslında kocaman bir yalan olduğunu ortaya koyuyor.

İSCAR, ABD kongresi için finanse ettiği BOP toplantıları ile öne çıktı. Ehud Olmert ise, İSCAR'ın Eylül 2003'de düzenlediği İsrail-Alman Endüstri ve Ticaret Odası'nın Kudüs gezisinde ev sahipliği yaptı. 

Olmert, en son 2004 yılında Türkiye'ye ziyarette bulundu. Başbakan Erdoğan'ın İsrail askerlerinin Refah'ta yaptığı vahşet için ‘İsrail, devlet terörü yapıyor' açıklamasının hemen arkasından gerçekleşen Ankara ziyaretinde Olmert; Sezer, Gül ve Babacan ile görüşerek gerekli uyarılarda bulundu ve İsrail'in duyduğu rahatsızlığı ilk elden iletti. Olmert, Türkiye önemli bir konuk olarak ağırlandı.

Olmert, her zaman Likud'un önemli isimlerinden birisi oldu. Kudüs Belediye Başkanlığı döneminde, müslüman varlığını ortadan kaldırmak için birçok insanlık dışı plan uyguladı. En önemli icraatlarından birisi Kudüs'te Müslümanlara ait Ebu Guneym tepesini zorla gasp ederek burayı Yahudi yerleşim merkezine dönüştürmesi oldu. Kudüs'ün etrafındaki diğer önemli ve stratejik noktalara Yahudi yerleşimleri inşa edilmesini sağlayan Olmert, Müslümanların yaşadığı bölgeleri Yahudi kuşatmasına alarak onları baskı alarak ve Filistin'den göçe zorladı.

Olmert, bir milyon Yahudiyi Kudüs ve çevresine yerleştirme planının da fikir babasıydı. Bu plan her ne kadar hayata geçirilemedi. Ama amacı açısından dikkate alınması gereken bir durum olarak tarihe geçti.  Olmert, bu planla Kudüs'teki Müslüman varlığını küçük bir azınlığa düşürmeyi ve bütün Müslümanların ortak duyarlılıkla sahip çıkmaları gereken Kudüs'ü tam bir Yahudi şehrine dönüştürmeyi hedefliyordu. 

Olmert'in belediye başkanlığı döneminde Kudüs'te Müslümanlara ait pek çok gayrimenkul ve yüzlerce dönüm arazi zorla gasp edildi. 2000 yılında onun başkanlık ettiği Mahalli İnşa Konseyi yeni bir cadde ve bağlantılı ara sokaklar açma iddiasıyla Filistinlilere ait 568 dönüm araziyi gasp etti ve bölgeyi Yahudi yerleşim merkezi haline getirdi.

Olmert, Mescidi Aksa'da onarım çalışmalarına da her zaman engel oldu. Ayrıca ABD'nin büyükelçiliğini Tel Aviv'den Kudüs'e taşıması için Filistinliler'den zorla gasp ettiği arazilerden ücretsiz arsa verdi.

Olmert'in ortaya attığı ‘Büyük Kudüs Projesi', Kudüs'ün belediye sınırlarının şehir etrafındaki ve Batı Yaka bölgesindeki Yahudi Yerleşim Merkezlerini de içine alacak şekilde genişletilmesi projesi olarak biliniyor. Bu genişletme planlarıyla Kudüs'ün yerleşim alanının 2001 yılında 108 km2'yi bulması hedefleniyordu.

2001 yılı için hedeflenen alana ise şehir çevresindeki 9 kasabayla Batı Yaka köylerinden 60 köyün de şehre katılmasıyla bu rakama ulaşılması planlıyordu. Bu ise Batı Yaka topraklarının yüzde 30'unun Kudüs yerleşim alanına dahil edilmesi anlamına geliyordu.

Olmert'in yönetimindeki Kudüs belediyesi, söz konusu proje çerçevesinde şehir merkeziyle sözü edilen Yahudi Yerleşim Merkezleri arasında kalan Filistinlilere ait arazileri zorla gasp etti. Ayrıca Doğu Kudüs'te Filistinli nüfusun azaltılması için bu bölgede Filistinlilerin yeni inşaat yapmalarına veya eskiyen binalarını yenilemelerine izin verilmedi. Buna ek olarak bütün kamu sektörlerindeki kadrolar yahudilere verilerek Filistinlilerin işsiz kalmaları dolayısıyla Kudüs'ü terk etmeleri hedeflendi.

Projenin amacı, Kudüs'te yahudileri büyük çoğunluk haline getirmek suretiyle "nihai anlaşma merhalesi"nde Kudüs konusunu gündem dışı tutabilmek ve Yahudilerin: "Kudüs bizim birleşik ve ebedi başkentimizdir" iddialarını haklı çıkarmaktı. Şaron ve Olmert, her zaman Kudüs'ün tamamen bir Yahudi şehri yapmak ve 1 milyon Yahudinin yerleşmesi sağlamak için büyük çaba gösterdiler.

Bu projenin iki amacı vardı. Birincisi, Kudüs'ün çevresine inşa edilmiş olan Yahudi yerleşim merkezlerinde oturan yahudilerin tamamını da Kudüs nüfusuna dahil etmek. İkincisi ise Kudüs çevresindeki yahudi yerleşim merkezlerinin de belediye hizmetleri kapsamına alınması suretiyle buralara olan rağbetin dolayısıyla, bu yerlerdeki yahudi yerleşimci sayısının artmasını sağlamaktı.

Seçim sonucu neyin habercisi?

ÖNEMLİ olan bundan sonra ne olacağı, nasıl bir hükümetin kurulacağıdır… İsrail'in izleyeceği siyaset, Filistin'in kaderi, Ortadoğu'nun geleceği, her şey buna bağlı görülmektedir.

İsrail'deki seçimlerin ilk sonuçları, günlerdir anketlerin öngördüğü sonucu aşağı yukarı doğruluyor. Bu bakımdan Ehud Olmert'in liderliğindeki Kadima'nın birinci parti olarak çıkması sürpriz değildir. (Sürpriz Likud'un 4. duruma düşmesi ve sağcı İsrail Evimiz'in 3. sıraya ulaşmasıdır.) Bu kuşkusuz çok önemli bir gelişmedir. Çünkü hükümeti kurması beklenen Olmert, Kadima'nın geliştirdiği yeni siyasi yaklaşımı-veya doktrini- hayata geçirmeye çalışacak gibidir.

Bunu ne ölçüde başaracağı, oluşacak koalisyonun şekline bağlı. Olmert elbet koalisyon ortaklarını Kadima'nın vizyonu üzerinde mutabık kalabileceği tercihen (güçlenmiş İşçi Partisi olmak üzere) soldaki partiler arasından seçmek isteyecektir. Ama Likud'u dışlaması da mümkün değildir.

Tek yanlı uygulama

İsrail'deki tüm seçimler için "çok önemli", "tarihi" veya "belirleyici" gibi sözcükler kullanılır. Bu kez de öyle denmemesi için bir neden yok. Üstelik bu seçimler bir "referandum" olarak nitelendirilmiştir. Gerçekten İsrailliler iki temel seçenek arasında bir seçim yapmak durumunda kalmıştır: Biri, Kadima'nın sunduğu yeni fikirler veya "tek yanlılık" (unilateralism) doktrini… Diğeri ise, Likud ve diğer sağcı grupların savunduğu ve daha fazla ödün vermeye karşı olan geleneksel tutum…

Olmert'in, Kadima'nın kurucusu eski Başbakan Ariel Şaron'dan miras olarak devraldığı yeni doktrin, İsrail'in artık müzakerelerde muhatap bulamadığı için, İsrail ve Filistin topraklarını ayıracak sınırları bizzat kendi çizmesi gerektiği esasına dayanıyor. Buna göre İsrail Gazze'den sonra şimdi Batı Şeria'dan -ama kısmen- çekilecek. İsrail'in bu bölgedeki ufak yerleşim birimleri kapatılacak ve bu topraklar Filistinlilere devredilecek; ama daha büyük kasabalar İsrail'in egemenliği altında kalacak, sınırlar da buna göre belirlenecek…

Kuşkusuz bu, daha önce İsrail'in savunduğu "barış için toprak" anlayışını geride bırakıyor. Oslo'dan Camp David'e kadar, müzakere sürecinde kilometre taşı sayılan çeşitli aşamalarda, bu prensibin yaşama geçirilmesine çalışılmıştı. Ama bu sürecin kesilmesinden ve "yol haritası"nın askıya alınmasından sonra, bütün parametreler de değişti. Özellikle Hamas'ın iktidara gelmesinin ardından şimdi Kadima liderleri "Bizi tanıyan muhatabımız yok ki, müzakereye oturalım" deyip, "tek yanlı çekilme ve sınır çizme" programını savunuyorlar…

İkili uzlaşma

Aslında bu tek yanlı uygulama konsepti, Hamas'ın iktidara gelmesinden önce, Şaron tarafından ortaya atılmıştı. Eğer Filistin seçimlerini El Fetih kazansaydı ve Mahmud Abbas yönetimi durumunu pekiştirseydi, Olmert onu muhatap sayıp masaya oturur muydu, yoksa gene tek yanlı uygulama sürecini mi başlatırdı?

Gerçek şu ki, bugün Filistin'de Hamas iktidarda. Ve Hamas İsrail'i tanımayı, onunla görüşmeyi reddettiği sürece, bu Olmert'i seçmen çoğunluğunun onayladığı politikayı uygulamaya sevk edecektir. Bu bakımdan güvenoyu da alan yeni Hamas hükümetinin, Mahmud Abbas'ın da tavsiyelerine uyarak, eski pozisyonunu değiştirmesi gerekmektedir.

Aslında tek yanlılık politikası ile çözüme ve barışa ulaşılmayacağı açıktır. Bazılarına göre işin doğrusu, iki tarafın yeni bir anlayışla masaya oturup uzlaşmasıdır. Ama iki tarafta da, seçimlerden sonra bunun gerçekleşmesi şansı pek görünmemektedir.

İsrail seçimleri: Dönüm noktası mı, ölüm noktası mı?

Knesset denen İsrail Parlamentosu'nun 120 milletvekilini belirleyecek olan bu seçimlere 30 civarında irili ufaklı siyasi parti katıldı. Bu partilerin büyük çoğunluğunun uygulanan yüzde 2,5 baraj dolayısıyla Knesset'e milletvekili sokamayacakları zaten belliydi; ama yine de biz İsrail'in siyasi yelpazesini göstermesi bakımından bunları burada sayalım.

Knesset'e en çok milletvekili sokacaklar malum Kadima (İleri) Partisi, İşçi Partisi ve Likud (Tahkim) Bloku şüphesiz. Bunları da Şas, Milli Birlik-Milli Dini Parti Bloku, İsrail Beytenu, Yachad (Birlikte), Şinnui (Değişim), Meretz gibi partilerdi.

Bu partilere ilaveten milletvekili koltuğu için yarışan diğer partiler ise şöyle: Birleşik Tevrat Yahudiliği, Brit Olam (Diyalog Partisi denebilir buna), Da-am (Arap-Yahudi İşçi Partisi), Gil (yaşlı vatandaşların ihtiyaçlarını milli gündeme yerleştirmek istiyor bu parti), Yeşil Yaprak (marihuana ve diğer uyuşturucuların kullanımının serbest hale getirilmesini savunuyor), birçok ülkede de bulunan çevreci Yeşiller Partisi, Halev (Bankalarla Mücadele Partisi'nin İbranice kısaltması), Herut (Hürriyet) Partisi, Hetz (Laik Siyonizm Partisi), Lehem (Toplum İçin Mücadele Edenler Partisi'nin kısaltması ki bu parti sakat, özürlü, evsizler ile tek ebeveynli ailelerin haklarını savunuyor), Lev la'olim (Göçmenlerin problemleriyle ilgileniyor), Lider (Liberal Demokrat Parti'nin kısaltması), Milli Yahudi Cephesi (Sağ kanada mensup bir parti), Yeni Siyonizm (Kendi işine sahip kimselerin, esnafın, soykırımdan kurtulan ve yaşayanların sosyoekonomik haklarını savunuyor), Tek Gelecek (Etiyopya göçmenlerinin problemleriyle ilgileniyor), Yoksullara İktidar Partisi (Sosyal adalet konularıyla ilgileniyor), Tafnit (Dönüm Noktası) Genelkurmay eski başkan yardımcılarından General Uzi Dayan tarafından kurulan bu parti yolsuzlukla mücadele platformunda yarışıyor), Tzdek Lakol (Herkes için adalet), Tzomet Partisi (sağcı ve laik platformu savunuyor), Balad, Birleşik Arap Cephesi gibi İsrailli Arapların partileri ile diğerleri…

 

 


[1] Zaman / 03.04.2006 / Kerim Balcı

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Yorumu Takip Et
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
Nail KIZILKAN

Nail KIZILKAN

YORUMLAR

Son Yorumlar
0
Yorumunuzu okumaktan memnuniyet duyarızx