YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
691d79069e7dc
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 8 9 4 2
Bugün : 5484
Dün : 39415
Bu ay : 770923
Geçen ay : 1371576
Toplam : 45174744
IP'niz : 18.97.9.169

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

 

Biz kesinlikle Irak'ın bütünlüğünden yanayız. Ancak, resmen olmasa bile, fiilen federasyonlara bölünmesi halinde; bütün Kuzey Irak, uluslararası anlaşmalar gereği, tabii ve tarihi bir zorunluluk olarak Türkiye'nin hakkıdır. Hatırlanırsa, Lozan anlaşmasıyla Kıbrıs İngiltere'ye bırakılmıştı. Daha sonra Rum çetelerinin adaya sahip olma girişimleri üzerine, dönemin İngiliz Dışişleri Bakanı, Avam kamarasında yaptığı konuşmada: "Ada'nın statüsünün değişmesi halinde, Kıbrıs'ın eski sahibi olan ülkenin hak talebi doğacağını" açıklamış, bunun üzerine Londra-Zürih anlaşmalarına ve Türklerin yeniden söz sahibi olacağı şartlara giden süreç başlamıştı.

 

Bugün Kuzey Irak'ın tamamı, Osmanlı döneminde Musul vilayeti olarak yönetilmekte iken İngiltere ve Amerika'nın dayatmasıyla sonradan karara bağlanmak üzere Lozan anlaşması dışında bırakılmıştı. Ama maalesef Birleşmiş Milletlerin hileleri, Kazım Karabekir gibi paşaların ihanetleri (Bu tespit Mustafa Kemal'e aittir ve Nutuk'ta geçmektedir) sonucu: Bölgedeki Türkleri koruyup kollayacak ve petrol gelirlerinden pay alacak bir nevi garantörlük şartlarıyla, bölge Irak devletine bırakılmıştı.

Türkiye'nin bölgede, hem tarihi ve tabii hakları, hem de sorumlulukları vardır. Şimdi Irak'ın statüsü değişecek ve bölünecekse, şu halde Türkiye gerekirse Irak'a girebilir. Ancak bu:

  • Amerika ve İsrail'e rağmen, Milli bir strateji planlayarak
  • Suriye, İran'la ittifak kurarak
  • Diğer Arap-İslam ülkelerine konuyu anlatarak ve: Bölge haritamızı Amerika değiştirip hepimizi kendi güdümüne alacağına, biz tabii bir uyarlama yapmalıyız" diye anlaşarak
  • Uluslar arası platformda: Lozan ve Misakı Milli haklarımızı hatırlatıp savunarak
  • Rusya-Çin ve D-8 ülkelerini arkamıza alarak yapılmalıdır.
  • Bu şartları ve amaçları taşımayan her harekat; ABD'ye figüranlık ve İsrail çıkarlarına jandarmalıktır. Haber verilip boşaltılarak sonra arama yapılan, PKK'nın mahmur kampı gibi aldatmalara hala inanmak ise, ahmaklıktır. Hükümet: Kürdistan içinde "özerk Kerkük" havasındadır.

Bizi ABD hesabına Irak'a çekme kışkırtmaları, aslında İran'la kapıştırma senaryolarıdır.

  • Erbakan Hoca'nın D-8'ler oluşumuna İran'ı öncelikle katması: Siyonist ve emperyalist tuzaklarından uzak tutmayı amaçlamıştı ve bunu başarmıştı.
  • Ve zaten D-8'ler hareketi asrımızda, M.Kemal'in öcülüğündeki şanlı kurtuluş savaşımızdan sonra, siyonizmin ve emperyalizmin kontrolü dışında başarılan: Milli, haysiyetli, ve gerçek projeli tek evrensel oluşumdur.

MİT başkanının "değişim ve kahramanlık soslu" 80. yıl açıklamaları da, aslında: Türkiye'yi, küresel dünya düzenine, yani Siyonist sermaye hakimiyetine teslimiyete ve İsrail'e akıtılacak Kerkük petrollerine bekçilik etmeye hazırlama ve yaralanan Milli onuru okşamaya yönelik kof çıkışlardı.

Askerimizi Kuzey Irak'a kışkırtanlara, TSK'nın en önemli isimlerinden birinin şu sorusu tokat gibi bir cevaptır:

"Böylesi iddialarda bulunanlar ve bunu siyasi bir şov malzemesi yapanlar, Kerkük'le Silopi arasının 450 km. olduğunu biliyorlar mı?

İşte stratejik sorular:

1- Biz bu çok riskli operasyona ne amaçla katılacağız?

2- Irak'ta ne kadar zaman kalacağız?

3- Bu bölgenin en çetin coğrafi şartlarında, peşmergeler, PKK ve ABD askerleri gibi üç ayrı düşman karşısında ne kadar asker kaybını göze alacağız?

4- Sınırımızdan 100 km. uzakta bulunan 15 km. uzunluğunda, 5 km. genişliğinde olup yüzlerce mağarayı bünyesinde barındıran ve bir yüzü İran tarafında olan Kandil dağına yönelik böyle bir operasyonda İran'la karşılaşmayı ve çatışmayı hesaba katmakta mıyız? Üstelik İran'ın PKK'ya karşı ortak hareket çağrısını niye ciddiye almamışız?

5- Böylesine bölgesel bir savaşa dönüşebilme istidadını taşıyan saldırı karşısında, Türkiye'deki 70 milyar dolarlık sıcak paranın ürküp ülkeyi terk etmesi durumunda patlayacak ekonomik krizin faturasını ödemeye hazır mıyız?

6- Haydi diyelim bu harekatı yaptık, ve döndük, ne kazanmış olacağız ve bu kazandığımızı nasıl elimizde tutacağız?

7- Elimizdeki Kuzey Kıbrıs'ı Rumlara vermemizi ve askerimizi oradan çekmemizi isteyen dış güçler ve işbirlikçiler, Kuzey Irak'a girmemiz için niye sırtımızı sıvazlamaktadır?

Bu sorularla anlatmaya çalıştığımız; "ülke çıkarları, zaruri ihtiyaçlar gerektirse bile, Kuzey Irak'a asla müdahale etmeyelim" değildir. Türkiye'yi bu ortamda Irak batağına çekmek isteyenlerin, asıl amacının bizi İran'la bozuşturmak ve vuruşturmak olduğunu hatırlatmaktır.

Haydi girdik Kerkük'ü kurtardık, Türkmenlere teslim ettik..

Biz oradan çıktıktan sonra nasıl ellerinde tutacaklar?

Milli Çözüm olarak Irak İşgalinin ilk günlerinde, Türkmenlerin ekonomik, siyasi, stratejik ve silah yönünden desteklenip, Irak Milli direnişine katılması gerektiğini ısrarla yazdık- çizdik..

Bazı sözde milliyetçi stratejistler "Yok canım, Amerika nezdinde girişimleri derinleştirip, Türkmenlere sahip çıkalım.." havasına katıldılar.

Oysa: Atatürk'ün Afyon Nutkunda vurguladığı gibi:

Hiçbir millet başkasına egemenlik veremez, vermez. Egemenlik uğrunda mücadele verilip hak edilecektir…

  •  Her şey öyle meclis kararıyla da olamaz.. Örneğin: iktidar ve muhalefet anlaşsa ve meclisten Küba'ya askeri müdahale kararı çıksa…?

Olur mu canım? demeyin Niye, Kore'ye olmadı mı? Somali'ye olmadı mı? Çevik bir komutasında ki askerimiz Amerika'nın hatırına, mazlum ve Müslüman halkın üzerine salınmadı mı?

Öyleyse Ne yapmalı?

Bu hükümet:

  • 1- Habur kapısını yasaklasın..
  • 2- Suriye'den yeni bir kapı açsın
  • 3- Kuzey Irak'a elektrik kontağını kapatsın; Kürdistan biter.

Afganistan ve Lübnan'dan askerlerini çeksin. Mersin ve İskenderun ezerinden destek konvoylarını kısıtlasın, Amerika biter!.. Ama bunlar Amerika ve İsrail'e rağmen hiçbir şey yapamazlar.

Nefi Demirci Hoca Tv'de anlatıyor

"Ecevit'e gittik. Kerkük konusunda ne düşünüyorsun? Soruma:

"Amerika'nın ne planı var bilmiyoruz ki, ona uygun bir tavır alalım" dedi ve lütfen bunu yazmayın diye tembih etti.

  • – Süleyman Demirel'e gittik:

"Kürtler kardeştir. Onların bütün haklarına sahip çıkmamız gerekir" dedi. Tek bir kelime Kerkük ve Türkmenlerden bahsetmedi. AKP ise 9-10 Nisan 20032te Talabani peşmergelerinin Kerkük'ü, 11 Nisan BarzanininMusul'u basıp yağmalamasına ses etmemişti.

2007 Nelere Gebe?

Hissiyat, hevasat ve hamasetle, hakikate ulaşılmaz! Yani, duygusallıkla ve kuru kabadayılıkla gerçekler anlaşılmaz. Elbette İran'la çok iyi ilişkiler kurmalı, hatta sahip çıkmalı ve siyonizmin tuzağından kurtulmalıyız. Ancak İran'la ilgili bazı gerçekleri de hesaba katmalıyız.

1- İran ve Şii felsefe ile, İsrail ve Siyonist düşünce arasında çok gizli, gizemli ve girift  bir ilişki vardır.

2- Siyonist çevreler, Şii İran'ı, Sünni İslam dünyasına karşı, tarih boyunca sürekli kışkırtmıştır. Şu anda da, İran'ı dolaylı kahramanlaştırma çabasındadır.

3- Osmanlı-İran savaşları ve Osmanlının Avrupa içlerine giriştiği her akımın hemen arkasından İran'ın Türkiye'ye saldırdığı hatırlanmalıdır.

Ve yine Yakın geçmişte:

  • ABD Irak işgalinden sonra, 30 yıldır Amerika'yı büyük şeytan sayan İran'da barındırılan ve hazırlanan El-Hekim'in, on binlerce Bedir Tugayı Irak'a taşınmış ve güney bölgesi yani Basra eyaleti, onların güdümüne bırakılmıştır.
  • Irak'ta kurulan kukla hükümetle, İran yönetimi hemen: askeri eğitim ve işbirliği anlaşması imzalamıştır.
  • Saddam'ın vahşice idamını İran alkışlamıştır.
  • İran'da 25 bin çok zengin ve etkin Yahudi bulunmakta, ayrıca 200 bin dönme olduğu sanılmakta ve nükleer tesislerin bulunduğu İsfehan'da, 3 bin Yahudi ailesi yaşamakta, İsrail'de cumhurbaşkanı, başbakan ve genelkurmay başkanlarının bir kısmı İran kökenli olmaktadır.
  • Irak Milli direnişine karşı, Şii Amerikancı gruplara İran yönetimi her türlü desteği sağlamaktadır.

ABD ve İsrail'in İran tavrı karışıktır:

ABD yönetimi ve ABD'nin kirli derin devleti olan Yahudi lobileri, iki zıt cepheye ayrılmıştır.

1) Kıssınger, Brezinski, Rıchard Perle, Meldin Olbraghte, Gate, Soros gibi sinsi ve Siyonist Yahudiler diyor ki:

"Büyük İsrail hayali ve Amerikan'ın zorbalığa dayanan vahşi işgalleri, gizli siyonit hakimiyetimizin ve küresel sermayemizin başına bela açacaktır. Bush ve ekibi tehlikelidir. Macera peşinde koşmaktadır..

2) Bush ve Neo-conlar diyor ki:

"Amerika'nın geleceği ve güvenliği ve Büyük İsrail projesinin gerçekleşmesi için, her yol mubahtır. Bütün karşıt güçleri sindirmeli ve susturmalıdır!"

Bazı Düşünürler ve stratejistler diyor ki:

"Bush bütün dünyayı kışkırtacak ve İsrail'in sonunu hazırlayacak bu planları, bilerek uygulamakta, ve Amerika'nın Siyonist kuşatmadan kurtulmasını amaçlamaktadır!.."Çünkü 11 Eylül'den bu yana, terörle mücadele bahanesiyle başlatılan savaş masrafları 750 milyar doları bulmaktadır.

İşte bu yüzden:

ABD ve İsrail'deki, sözde barışçı ve sinsi yeni Siyonist cephe, İran'la işbirliğini geliştirmekten yanadır.

Ama Bush ve mevcut İsrail yönetimi ise İran'a vurmaya hazırlanmaktadır.

Ancak her iki şeytani cephe de, İran'ın Türkiye üzerinden vurulmasını ve İran'ın Türkiye'ye saldırtılması noktasında anlaşmıştır. Hatta sınır bölgemize ABD ve İsrail füze ve asker yığmaya başlamıştır.

Kuzey Irak'a çekilmek istememiz de bu amaçlıdır:

Öyleyse, Türkiye'nin İran'ı kızdıracak ve kışkırtacak yanlış amaçlardan sakınması, Erbakan Hoca'nın D-8'lerde yaptığı gibi, İran'la çok yönlü işbirliği ve güç birliği yollarını araması lazımdır.

Türkiye ne yapmalı konusuna gelince:

  •  Önce D-8'ler oluşumu canlandırılmalı, böyle bir güç ve cazibe merkezinin mümessili sıfatıyla Türkiye: Rusya, Çin, Hindistan ve Başta Venezüella bütün Güney Amerika ülkeleriyle, Siyonist sömürüye ve emperyalist işgale karşı yeni bir dünya oluşturmalıdır. D-8'ler nasıl başarıldıysa bu da bir hayal sayılmamalıdır.
  •  Ama önce bu işbirlikçi ve teslimiyetçi AKP iktidarından kurtulmak, Milli ve cesaretli bir yönetime kavuşmak lazımdır.
  •  Türkiyenin Harbiye Nazırlığından yani "Savaş Bakanlığından" Savunma Bakanlığına geçmesi psikolojik bir pintiliği, ürkekliği ima ve ifade ediyor!
  •  Atatürk'ün: "Yurtta sulh, cihanda sulh" sözü, ülkemizin ve insanlık aleminin barışı ve huzuru, bizim sorumluluğumuzdadır, anlamında iken "Fetullahçıların ve Diyalogcuların "hoş görelim, boş verelim" anlamıyla yozlaştırılmıştır.
  •  Şu anda stratejik müttefikimiz Amerika'nın Kuzey Irak'taki askeri üstlerinin korumacılığını bizzat PKK militanları yapmaktadır. Ama unutmayalım tarihi her zaman kötüler değil, bazen de iyiler yazacaktır ve tarihi devrim yakındır.

Peki 2007 de neler olabilir? Sorusuna gelince. Kanaatimize göre

  •  Maalesef Amerika İran'a bir şekle vuracak ve bunu yine maalesef AKP'nin zafiyetiyle Türkiye üzerinden yapacaktır..

Zaten Abdullah Gül:

"ABD ile ilişkilerimiz oldukça önemlidir. ABD'nin gündem maddeleri bizim de gündem maddelerimizdir. ABD'nin stratejik öncelikleri, bizim de hedeflerimizdir" diyecek kadar Neo-conlaşmış ve ılımlı İslamlaşmıştır.

Uzun zamandır İran'a saldırı tarihi olarak, zaten 2007'nin Şubat-Mart ayları konuşulmaktadır. 15 Şubatta, İsrail Başbakanı Olmert'in Ankara'ya gelmeside anlamlıdır.

ABD F-16'larının ve AVACS'ların incirliğe yeniden konuşlanmaları, Akdeniz'de ABD-İsrail ve Türkiye ortak tatbikatları buna hazırlıktır.

Ama, Bütün bunlara rağmen ABD Büyükelçisi Ross Wilson "Türkiye'nin İncirliği açması bir lütuf değildir. Amerika'nın hakkıdır, Türkiye'nin de yararınadır" diyecek ve Türkiye'yi kendi sömürgeleri görecek kadar küstahlaşmıştır. İştee!..

  •  Amerika ve İsrail'in, Türkiye üzerinden İran'a saldırdığı ve dünyanın karıştığı bir karanlık ortamda, Türkiye'de, bir Milli ve sivil girişimle bir devrim ve değişim yaşanacak ve işbirlikçi iktidar yıkılacaktır…
  •  Yeni Milli Türkiye, saldırgan Amerika'ya verilen desteği çekecek, Siyonist- Haçlı güçler yalnız kalacaktır.
  • Suud Kralı, Japonya, Fransa ve Almanya bunu açıklamıştır.
  • Bunun üzerine Rusya ve Çin ve D-8 ülkeleri: İran ve Irak'taki Amerikan güçlerini büyük ve kesin bir hezimete uğratacaktır.
  • Ardından, bölgemizdeki, İslam Aleminin göbeğindeki çıban başı ve barış düşmanı İsrail'in burnu kırılacaktır.
  •  Amerika, Amerikalılara kalacak, bu zulüm ve sömürü dönemi kapanacak, Türkiye merkezli, insan eksenli ve İslam (Yani barış ve bereket) endeksli yeni bir medeniyet doğacaktır.
  •  Bunlar benim kanaatlerim, belki de rüyalarımdır…
  •  İnkarcılık ve insafsızlık felsefesi ve zulüm düzenleri yıkılacak; islami ve insani bir saadet dönemi başlayacaktır.

DARWİNİZM'e göre: Bir yaratıcı yoktur. Her şey kendi kendine oluşmuştur. İnsanlar maymun soyudur. Doğada: "Güçlülerin zayıfları safdışı ederek ayakta kaldığı bir çatışma kanunu" geçerlidir.

FAŞİZM: Bu çatışma fikrini, ırklar arasında geçerli ve gerekli görmekte, üstün ırkların aşağı ırkları ezebileceğini söylemektedir.

KOMİNİZM: Bu çatışmayı, sosyal sınıflar arasında ve ekonomi sahasında kabul eden bir felsefedir.

EMPERYALİZM: Darwinin "güçlünün zayıfı ezme" kuralının devletlerarasında uygulanan şeklidir.

SİYONİZM, ise: Yahudilerin üstün ve seçkin ırk olduğu kanaatini ve diğer bütün insanları ezme ve sömürme hakkını savunan bozuk bir düşüncedir.

Ama ismi ve resmi farklı da olsa, bunların hepsi iç içedir ve şeytani bir ittifak halindedir.

Bunların karşısındaki tek ve gerçek adalet kaynağı: ilahi vahyi ve ilmi esas alan, aklı ve vicdani hakem sayan İslamiyet'tir.

Yeni Siyonist Cephenin, sinsi stratejisi:

"Sovyetlere karşı Çin'i kullandık; Müslümanlara karşı Türkiye'yi kullanalım"

Başlıktaki ifade, ABD derin devleti üzerinde psikolojik operasyon uygulamaya çalışan William Safire tarafından yazıldı ve 5 Kasım 2001 tarihinde The New York Times gazetesinde yayınlandı.

Safire, "ABD eski başkanlarından Richard Nikson ile Arasat'ta bir röportaj" gibi ustaca bir yöntem kullandı ve bir ölünün ağzından Amerika'nın stratejik ve taktik hesaplarının ne olması gerektiğini açıkladı.

Hayali röportajda, Nikson, hayali bir tehdide karşı Bush ve ekibinin büyük bir strateji geliştirmesi gerektiğini söylüyor:

-Müslümanları nasıl durduracaksınız?

-Nasıl ki Sovyetlere karşı Çin kozunu kullanarak Komünist Bloğu böldük, onları da aynı şekilde böleceğiz. Sizin kuşağınızın kozu, güçlü ordusuyla laik Müslüman ülke olan Türkiye. Ankara ile Türk sınırını geçip Kuzey Irak'ı ele geçirmek üzere anlaşmak iyi fikir. Oradaki Kürtler zaten uçuşa yasak bölgenin kapsamı içinde bulunuyor ancak esas olarak Türkiye'nin parçası olacak bölge, Saddam Hüseyin'in petrolünün yarısını sağladığı Kerkük bölgesidir…"

Görüldüğü gibi Safire, Türkiye'nin oltaya takılması için Kerkük'ün yem olarak kullanılmasını istiyordu. Bugünlerde bütün basında  "Ah 1 Mart tezkeresi geçseydi"  ana fikriyle sinsi bir kampanya yürütülmesinin ardında, Safire'in, Türkleri Araplar ve İranlılarla düşman ederek İslam dünyasını parçalama stratejisi vardır.[1]

"Kahraman Asker, Irak'a!" Kaseti teybe sürüldü ve çalınmaya başlandı!.

 "Musul'da Araplar korkutulup petrole el konuluyor, PKK dağlarda korunup besleniyor" denilerek bizim ordumuz komşu ülke Irak'a sokulabilir mi? Böyle bir kaset yapıldı. Teybe sürüldü. Şimdi bu kaset çalıyor.

Komşumuz Irak'da Sunni Araplar ile Şii Araplar da birbirileriyle 1000 yıl daha sürecek "nefretlik tohumu ekmiş" biri diğerini boğazlama savaşına tutuşmuşlar. Vuruşuyorlar. Ve bu ortamda bir kaset! Ordu Kerkük'e kaseti!

Önce MİT Müsteşarı Emre Tamer'in, bütçe görüşmeleri yaklaşırken MİT'e daha fazla para aktarılmasını sağlamak için yaptığı; "Bize güçlü ekonomi, güçlü ordu ve kusursuz dış politika lazım" diyen ve kimsenin "güçlü ve kusursuz olmaya" itiraz etmeyeceği konuşması kasete kondu. Ve arkasından; "Kurban Olayım Ayına Yıldızına" diyen poster geldi. İktidar partisi AKP'nin Başkanı ve Başbakan Tayyip Erdoğan, büyük ve küçük şehir belediyelerinin reklam panolarına sinema perdesi büyüklüğünde Türk bayrağına sevgiyle bakan kendi portresini koydurarak ve altına "Kurban Olayım Ayına Yıldızına" diye yazdırıp kurban bayramını kutlama vesilesi yaparak astırdı. Yeni yılı bile kutlamayı unuttu!

Bu düşünceden ilham almış olmalı ki bu kez de muhalefet partisi CHP'nin lideri Deniz Baykal, kasete "Kurban olayım Kerkük'üne Musulu'na" diye özetleyeceğim hisli şarkıyı sürdü. Deniz Baykal'ın hisli şarkısına; eski tezkereciler de mal bulmuş gibi sarıldılar ve "Bak işte… Biz dememiş miydik?.. Türk Ordusu Amerikan ordusuyla Irak'a girseydi, bugün Kerkük ile Musul'u biz kontrol ederdik…" diye yine "havaya dayılanmaya" başladılar.[2] Yani ABD çalacak, AKP oynayacak.. Senaryoyu Siyonistler yazacak bizimkiler sadece rol yapacak!..

Büyük şoka hazır olun!

Irak işgal edilmeden önce tartıştığımız olaylar şimdi gerçek oluyor. Birkaç ayda kontrol edeceklerini düşündükleri PKK, Kerkük ve genel anlamda Irak krizi şimdi kapımızı çalıyor.

İran'a yönelik saldırgan süreç tehlikeli bir aşamaya geldi. Lübnan, Filistin patlama noktasında. Somali işgal edildi. Suriye prese alınmış durumda. Birkaç gündür özel harekat timleri Kuzey Irak'a akıyor. Helikopterlerle belli bölgelere indirme yapılıyor. Bütün bölgeyi kamplara ayırıyorlar… ABD, uçak gemilerini dünya petrolünün yüzde 20'sinin geçtiği Basra Körfezi'ne gönderiyor. Irak içinde İran'a karşı bir savaş başlattı. Yakında ABD kontrolündeki örgütler İran içinde saldırılara başlayacak. Sadece Erbil'deki "çuval olayı" ile sınırlı kalmayacak. Patriot füzelerini ve mayın gemilerini Körfez'e gönderiyor. F-117 hayalet uçakları Kore'de toplanıyor. Ağır bombardıman uçakları başka üslerde. İsrail dahil, bütün bölgeye yoğun askeri yığınak yapıyor… Bundan sonra: Irak işgali öncesi gibi yalan senaryolar ve medya manipulasyonları başlayacak. Irak'taki üslere savaş uçakları gönderilecek. Avrupa'daki füze sistemleri İsrail'e nakledilecek. Irak'a gönderilecek ek birlikler İran sınırlarında konuşlanacak ve İran güçlerinin Irak'a misillemede bulunması engellenecek. B-2 ağır bombardıman uçakları için tanker uçakları Bulgaristan'a ve yakın bölgelerdeki üslere nakledilecek. Ve Büyük Ortadoğu savaşı ABD ve İsrail'in İran'ın nükleer tesislerine ve petrol tesislerine yönelik füze ve hava saldırılarıyla başlatılacak. Muhtemelen İran'ı provoke edip bir hata yapmaya zorlayacaklar. Mesela Basra Körfezi'ndeki gemilerine ya da Irak'taki birliklerine bir saldırı gibi. Ya da öyle gösterecekler…"[3] Kiralık Türk medyası ve AKP iktidarı da, bu mel'anetlere mazeret hazırlayacak ve malzeme olacak..

Kâbus gibi bir yıla hazır olun

Yeni plan, Irak'ta iç savaşı durdurmak yerine daha da kızıştırmaya ve genişletmeye aday. Önümüzdeki günlerde Bağdat'ta çok şiddetli sokak çatışmaları bizleri bekliyor.

Peki başkente gidecek olan üç Peşmerge tugayı Kürtleri de iç savaşa dahil etme dışında ne işe yarayabilir? Maliki sahiden Mehdi Ordusu'nu karşısına almaya karar verse, bunu Şii asker veya polisle yapamayacağına göre herhalde Peşmergelerden yararlanmak isteyecektir. Bu durumda Kürtlerle Sadr arasına kan girer. Kaldı ki Sadr'ın Kerkük'teki petrolü Kürtlere bırakmamak için ne zamandır bu şehre yığınak yaptığı, iki grubun çatışma halinde olduğu söyleniyor. Bush planının en zayıf halkasıysa, Irak'taki İran varlığına savaş açma tercihi. Gerek Kürtler, gerekse Şiiler, Bağdat ve Erbil'de düzenlenen operasyonlar nedeniyle çok kızgınlar, gözaltına alınan İranlıları kurtarabilmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Ne var ki Amerikalılar İranlıları temizlemek için Iraklılara değil de Suudi Arabistan, Ürdün, Mısır gibi ülkelere güveniyorlar. (Bunlara Türkiye de dahil mi? Çok zor ama önemli bir soru.)"[4] Oysa en çok Türkiye'ye ve AKP'ye güvendikleri zaten biliniyor. Ancak "Türkiye ABD'ye rağmen kendi irade ve inisiyatifiyle bu harekete girişti." imajı verilmek için bir danışıklı dövüş senaryosu sahneye konulacak.

ABD'nin yeni hedefi İran ve Suriye

Hiçbir siyasi öneri getirmeyip sadece ek asker göndermeyi içeren yeni Irak stratejisinin uzun vadedeki hedefi Suriye ve İran'dır. Fakat Bush yönetimi bölgede çoktan yenilgiye uğramıştır.

Başkan Bush bunu kasıtlı olarak yaptı. Zira yeni pakt çoktan kuruldu ve Bush'un yeni stratejisi kısa vadede Irak'ı hedef alıyor gibi görünse de uzun vadeli hedef İran ve Suriye… Araplar maalesef Beyaz Saray nezdinde birer 'av köpeği' oldu. ABD bu köpeği Irak güçlerini Kuveyt'ten çıkarmak ve Bağdat işgali için salıvermişti. Şimdi de bölgeyi gelecek yıllarda yakabilecek yeni bir kanlı savaşta Tahran'a karşı kullanmaya hazırlanıyor. Amerikan telkiniyle Mısır'da İran'a karşı yaşanan bu resmi öfke, Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin'in Kurban Bayramı'nda alçaltıcı biçimde idam edilmesinin, ABD ve mezhepçi müttefiklerinin bölgede mezhep ayrımcılığını derinleştirmek ve Şii hilaliyle Sünni yayı arasındaki kutuplaşmayı artırmak için yaptığı planın bir parçası olduğunu doğruluyor. Arap bölgesi tarihinde, Sünnilerle Şiiler arasında şu anki gibi bir düşmanlığa hiç sahne olmadı. Bush'un yeni stratejisi Irak'ı sakinleştirmek şöyle dursun ortamı iyice gerecek, mezhep veya ırkları dikkate alınmaksızın binlerce masum Iraklının daha ölümüne yol açacak. Bush başarının kesin olmadığını önceden bildiği 'tehlikeli bir kumar' oynuyor. Hatta başarısızlık ihtimali başarı ihtimalinden fazla. Bu durumu Bush'un konuşmasını yaparkenki yüz ifadesinde de açıkça gördük. 

Tatbikatlar İran provası mı?

17 – 21 Aralık 2006 tarihleri arasında gerçekleşen ve 4 gün süren tatbikata, Türkiye-İsrail-Ürdün katıldı. Askeri tatbikatın amacı, arama kurtarma faaliyeti ve bu faaliyetlerde kullanılacak teknik malzemelerin tanıtımı olarak açıklandı.

İngiliz Sunday Times Gazetesi'nin "İsrail İran'ı Türkiye üzerinden vuracak" iddiası gündeme bomba gibi düşerken, bu iddianın hemen öncesinde Türkiye ile İsrail arasında gerçekleştirilen ortak tatbikat kafaları iyice karıştırdı. Son yıllarda, Türkiye, İsrail, ABD ve Ürdün'ün katılımıyla gerçekleştirilen istihbarat işbirliği çalışmaları ve ortak askeri tatbikatlardaki artış dikkat çekiyor. Başta İran olmak üzere bölge ülkelerinin tedirginliğine ve tepkisine neden olan ortak tatbikatlar, "İran'ın Türkiye üzerinden vurulacağı" iddiasıyla birlikte ayrı bir tedirginliğin nedeni oldu.

17 Aralık tatbikatı

Türkiye ile İsrail'in gerçekleştirdiği son tatbikat Aralık ayı içerisinde gerçekleşti. 17 – 21 Aralık 2006 tarihleri arasında gerçekleşen ve 4 gün süren tatbikata, Türkiye-İsrail-Ürdün katıldı. İsrail'de yapılan tatbikata Türkiye Özel Kuvvetler Komutanlığı'ndan 9 personel katıldı. Askeri tatbikatın amacı, arama kurtarma faaliyeti ve bu faaliyetlerde kullanılacak teknik malzemelerin tanıtımı olarak açıklandı.

Son yıllarda Türkiye, İsrail ve ABD'nin katıldığı ortak tatbikatlar dikkat çekici şekilde arttı. Daha önce de yine Türkiye, İsrail ve ABD'nin katıldığı ortak askeri tatbikat yapılmıştı. Akdeniz kıyılarında gerçekleştirilen ve  "Güvenilir Denizkızı" adı verilen askeri tatbikatlar İran ve bölgedeki İslam ülkelerinin sert tepkisine neden oluyordu.

Öte yandan İsrail, Konya'da hemen her yıl yapılan "Anadolu Kartalı" tatbikatlarının düzenli katılımcıları arasında bulunuyor. İki ülke arasında ortak füze kalkanı projesi de bulunuyor. Özellikle füzelerin İran ve Suriye sınırlarına konuşlandırılacağı yönündeki iddialar bu konudaki şüpheleri iyice arttırıyor.

Sunday Times'ın iddiası

Türkiye ile İsrail arasındaki ortak askeri tatbikatları yeniden gündeme taşınmasına neden olan Sunday Times, İsrail askeri kaynaklarına dayandırarak verdiği haberde İran'ı vurmak için İsrail'in planladığı rotalardan birinin Türkiye olduğunu iddia etmişti. Bu iddia ile ilgili yetkili mercilerin herhangi bir açıklama yapmaması da dikkat çekti.

Türkiye'den İran'a mı?

Soru şu: Türkiye Kuzey Irak'a mı yöneliyor yoksa birileri tarafından İran'a mı hazırlanıyor? Peşmergelerle Türk askeri savaşacak mı yoksa başka düşmanlara karşı ABD için müttefik mi olacak?

Amerika'ya göre felaket senaryosu şöyle: Irak'ta yenilmek bölgesel felakete savaşa açacak. İran ve Türkiye Irak'a girecek. Kürtler bağımsızlık ilan edecek. Türkiye ile Kürtler arasında savaş çıkacak. İran da Güney Irak'ı kontrol edecek… Condoleezza Rice ve Robert Gates'in açıklamalarını dikkatle incelemek gerekiyor. Her ikisi de, Irak için en büyük tehdidin iki ülkeden geldiğini, Türkiye ve İran'ın Irak'ın bütünlüğünü tehdit ettiğini ima eden cümleler kullandı… ABD Türkiye'nin endişelerini bir şartla dikkate alacak; İran'a yönelik müdahaleye destek verirse. Bu da bölgesel savaş demek, Türkiye'nin parçalanması demek, hatta bölgesel düzeyde nükleer çatışmalar demek… Türkiye'nin sınır bölgelerine yaptığı büyük yığınak Kuzey Irak için mi yoksa İran için mi?..

Şırnak 23. Sınır Tümen Komutanlığı'ndan özel harekat timleri Kuzey Irak'a girmek için son hazırlıklarını yapıyor. Peşmergeler, son günlerde yoğun olarak Türkiye sınırına yakın bölgelere yerleştiriliyor. 6 bin peşmerge Kerkük'e, 2 bin tanesi Musul'a, 3 bin peşmerge de Türkiye sınırına yerleştirildi. Türk özel harekat timleri de aynı bölgede hazırlık içinde. İşin ilginç yanı, buradaki Kürt birliklerini ABD ve İsrailli komutanlar yönetiyor. Bölgeye askeri teçhizat nakli yapılıyor, yakın muharebe silahları naklediliyor. Yakın zamanda Bağdat'tan da peşmergelerin Türkiye sınırına nakledileceği ifade ediliyor. Kürtler hem Irak iç savaşına, hem İran'a karşı hem de Türkiye'ye karşı ateşe sürülüyor. 

Bush, Irak'ı Vietnam'laştırdı

ABD'nin yeni Irak stratejisi savaşın tüm bölgeye yayılmasına yol açabilir. ABD, İran'a karşı bir Arap Sünni ittifakı oluşturmaya çalışıyor. Bush, Irak hükümeti bile mezhep ayrımcılığı yaparken hâlâ sadece askeri çözüme odaklanarak Suriye ve İran'ı da karmaşanın içine çekecek.

 Irak ileri boyutta bir toplumsal çöküş noktasında, bölge, hatta sokak temelinde etnik temizlik yaşanıyor. Profesyoneller, yöneticiler, memurlar ve girişimcilerin akın akın kaçması ülkenin geleceği açısından ciddi bir kan kaybı anlamına geliyor. İşgal otoriteleri sadece 2003'te Bağdat'ın düşmesinden sonra duruma hâkimdi; o zamandan beri denedikleri her şey ya yetersizdi ya da çok geç kalındı. ABD geçen yaz Bağdat'ı 'zapt etmek' için benzer sayıda asker konuşlandırdı, fakat o zamandan beri başkentteki can kayıpları ışık hızıyla arttı ve şu an günde 100'den fazla insan ölüyor. Anglo-Amerikan güçlerine de her 10 dakikada bir saldırı düzenleniyor. Başlıca mücadeleyse iktidardan uzaklaştırılan Sünni azınlıkla, iktidar sarhoşu olan ezilmiş Şii çoğunluk arasında yaşanıyor…

Bush'un gizleme çabalarına rağmen, özünde hâlâ askeri yöntemleri gözeten bir strateji hiç muteber değil… ABD, İran'a karşı bir Arap Sünni ittifakı oluşturmaya çalışıyor. Bu, bütün bölgeyi cehenneme çevirme ihtimali taşıyan bir fiyasko. Atılacak tek mantıklı adım, Baker-Hamilton komisyonunun raporunda yazıyor; yeni ABD Kongresi'nin bu önerileri benimseyip ısrarla hayata geçirmesi gerek…

Bush çarşamba günü şunları söyledi: "İran ABD askerlerine yönelik saldırıları destekliyor. Askerlerimize saldırıları engelleyeceğiz. İran ve Suriye'den akan desteği keseceğiz." Irak dalgası Vietnam savaşındaki tırmanışa benzemeye başladı, Kamboçya ve Laos'a yayılan savaşın bugün İran ve Suriye'ye yayılma tehlikesi var. Bush, Irak'ta yenilginin çok ciddi olacağını savunmakta haklı. Baktığı yerdeki yenilgiyi görememekle ve yeni planının o yenilgiyi sağlama alacağını anlayamamakla yanlış yapıyor.[5]

İşgal ordusuna takviye yollandı

Irak işgalinde direnişi bir türlü sonlandıramayan ABD, bölgeye ek 20 bin asker yollayarak bu sorunun üstesinden gelmeyi planlıyor. Irak bataklığından kurtulmanın yolunu daha fazla askeri güç olarak gören ABD, bu defa da silâhaltına alacak asker bulma konusunda kendine özgü çözüm yolları üretmekte gecikmedi. Gençleri silâhaltına davet ve hatta zorlama taktikleri okul kantinlerinde kurulmuş stantlarda başlıyor. Bazı okullarda son derece zorlayıcı ve etkileyici taktikler kullanan askeri görevlilerin ziyareti hemen her ay birkaç kez gerçekleşmeye başlamış durumda. Gençlere yönelik silâhaltına alma taktikleri doğrudan görüşmelerin yanı sıra, cep telefonu mesajları, internet siteleri ve video oyunları ile de sürdürülüyor. Bunun yanı sıra 2005 yılında Amerikan Ordusu'nda yedeklerin askere alınma yaşı 35'den, önce 40'a, sonra 42'ye çıkarılmış durumda. Kara Kuvvetleri'nde 2003 Mart'ından bu yana tekrar aktif hizmete çağrılanların sayısının 14 bin olduğu ve bunlardan 7.300'ünün de Irak'a yollandığı ileri sürülüyor.

Asker olacak göçmenlere kapılar açıldı

Asker sağlamada en çarpıcı ve giderek daha fazla uygulanan bir diğer yöntem de ABD'de kaçak statüde bulunan göçmen gençlerin silâhaltına alınması. Bu uygulamada, savaşmaya çok da hevesli olmayan Amerikalı gençler ve onları engellemeye çalışan ailelerini huzursuz etmektense, özellikle hızlandırılmış vatandaşlık, yeşil kart ve para vaatleriyle kaçak göçmenler askere alınıyor. Halen yaklaşık 40 bin kadar Amerikan vatandaşı olmayan göçmenin orduda görev yaptığı biliniyor. Ayrıca Pentagon'un yeni planları arasında kaçaklara sağlanacak yeni kolaylıklarla 65 bin kadar kaçak gence Amerikan Ordusu'nda hizmetle yeşil kart alma olanağı sağlanırken böylelikle asker temininde iyi bir kaynak da değerlendirilmiş olacak.

ABD, petrol bulunduğu sürece Irak'tadır

Irak'taki ABD ordusunun durumu ve geleceği konusunda değerlendirmelerde bulunan Ulusal Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezi (TUSAM) Başkanvekili Ali Külebi, ABD ordusunun Irak'ta petrol bulunduğu sürece bu topraklarda kalacağını belirterek, "Irak'taki mevcut yaklaşık 140 bin kişilik ABD askeri gücünün kademeli olarak çekilmesinden sonra Irak'ta bırakılması düşünülen gücün 20 bine yakın bir "danışmanlar ordusu" olabileceği de yapılan planlar arasındadır. Bu durumda kalacak bu danışman ordusunun Irak Silahlı Kuvvetleri ve Polis Gücü'nü yetiştirmesi düşünülmektedir" dedi.

Irak ordusuna mensup askerlerin gerek eğitim gerekse de motivasyon bakımından büyük eksiklikler içinde olduğunu belirten Külebi, her 500 kişilik Irak taburuna, 11 kişilik bir ABD'li grubun eşlik ettiğini hatırlatan Külebi, bu rakamların göz önüne alınması durumunda ABD'nin Irak'ta 2008 yılında dahi 70 bin civarında bir askeri güç bulundurma konumunda olabileceğini aktardı.

ABD'nin bu sayıdaki bir gücü Irak'ta bulundurmasının kendi menfaatlerinin güvenliğinin yanında petrol hatlarının güvenliği içinde gerekli olduğunun altını çizen Külebi, Amerikan askeri gücünün sayıca yetersiz kalması durumunda, Irak güçlerinin gerçekleştireceği olası bir isyanda 4- 5 bin Amerikalı askeri esir alabileceklerini belirterek, "Bu nedenle ABD'nin eğer Irak'ta mevcudiyetinin sayısı her halükarda 60- 70 bin olacağı gerçekçi bir yaklaşımdır" dedi.

ABD askerleri; uyuşturucu müptelaları

ABD'nin Irak'a gönderilecek ek kuvvetler konusunda sıkıntı yaşamasına da değinen Külebi, "Amerikan Ordu'su silâhaltına alacak kişi bulmakta zorlandığından, uyuşturucu bağımlılarını, ağır suç işlemiş eski mahkûmları da askere almaktadır. Bu arada, silâhaltına alınan ve Irak'a gönderilen bir kısım askerin New York ve Los Angeles gibi şehirlerin eski çete mensupları olması nedeniyle, bunların çete alışkanlıklarını Irak'ta da sürdürüp, duvarları çeteleri ile ilgili yazılar ve resimlerle "süsledikleri" haberleri de Amerikan Ordusu'nun asker sağlama yöntemleri ile bundan kaynaklanan ilginç sorunlarından sadece bir kaçıdır" ifadelerini kullandı.

Paralı askerler başarılı olacak mı?

Irak'taki askeri unsurlar konusunda fazla bilinmeyen bazı noktalara da dikkat çeken Külebi, Irak'ta varlığını sürdüren en büyük askeri gücü, ABD ve Irak askerlerinin ardından hiçbir ülkenin resmi askeri olmayan özel askerlerin oluşturduğuna dikkat çekti. Bugün Irak'ta 180 kadar özel firma adına 50 bin kadar, paralı asker gibi görev yapan, çeşitli kişi ve binaları koruyan, askeri eğitmen hizmeti veren, boru hatlarını koruyan ve hatta direnişçilerle çarpışan ve hiçbir ülkenin resmi askeri olmayan bir gücün Irak'ta görev yaptığını belirten Külebi, "Çeşitli Amerikan firmaları adına Irak'ta yüksek ücretlerle askeri anlamda görev yapan paralı askerlerin savaş alanında bu yoğunlukta kullanılması, Amerikan askeri tarihinde mecburiyetten doğan bir ilktir. Bu bağlamda, genelde Şili Ordusu'ndan ayrılan eski komandoları istihdam eden Blackwater firması Pentagon'a özel güvenlik ve koruma konusunda taşeronluk eden firmaların başında geliyor. Amerikan hükümetinin Haziran 2004'den bu yana yalnız diplomatik güvenlik hizmetleri için yaklaşık 350 milyon dolar ödediği söylenen Blackwater- USA firması ayrıca Irak ve Afganistan'da Amerikalı görevlileri, tesisleri, petrol boru hatlarını korumada faaliyet gösteriyor.

ABD Irak'ta yıkılmıştır artık!

İçi boş "Demokrasi ve Özgürlük" vaadi ile işgali gerçekleştiren Bush, Irak halkına Zalim Saddam'ı mumla aratan bir ülke inşa etti! Son plan ABD'nin Irak'taki yenilgisini sağlama alır, kemikleştirir…

'Irak İtirafları' filminin final sahnesi de çekildi: Bush, verdiği kararların Irak'a daha fazla istikrarsızlık getirdiğini açıkça kabul etti…

Amerikan Başkanı, bu itirafı Irak'ta 655 bin sivil hayatını kaybettikten sonra yapıyor!

Bush'un Irak'ından her gün en az bin kişi kaçıyor: Şu ana kadar 1 milyon 700 bin Iraklı evini terk etmiş durumda…

Bütün bu yaşananlardan/zaten kabarık faturası gittikçe daha da ağırlaşan Irak Batağı'ndan ders almayan bir Beyaz Saray var…

'Yeni Irak Planı' adı altında 21 bin askerini daha ateşin ortasına göndermek Bush'un kumar oynamaya ne kadar hevesli olduğunu gösteriyor. Bunun adı 'Bile Bile Lades'tir…

Elbette, hepsi beyhude… ABD'nin bundan önceki altı Irak Planı nasıl başarısız olmuşsa bu son numara da Bush'u iflastan/ felaketten kurtaramayacak…

Beyaz Saray, ek asker göndererek kesinleşen yenilgi resminin üzerini örtüp dünyaya "Yıkılmadık, ayaktayız!" mesajı veriyor: Hadise budur… Saddam'ı apar topar asmalarının sebebi de "görüntüyü kurtarmak"tı… 21 bin asker makyajı, askeri değil psikolojik bir harekattır! Ancak sonucun değişmesi mümkün değil… ABD Irak'ta gerçek anlamda "dibe vurmuş" durumda… Bir yandan yeni asker göndererek son bir "savaş narası" atacaklar; diğer taraftan da birkaç ay içinde asker çekmeye başlayacaklar!

Şöyle bir düşünün: Irak'taki 167 bin Amerikan askerinin tam 130 bini üslerine sığınmışken ve bu askerler üslerinden burunlarını dahi çıkaramaz bir halde iken, yeni 21 bin asker neyi değiştirebilir ki? Bir süre sonra onlar için de en güvenli iş üslerine sığınmak olacaktır!

Direnişçiler her geçen gün biraz daha palazlanıyorlar, sayıları artıyor; daha fazla organize oluyorlar…

İran'a yapılabilecek bir askeri harekat ABD'yi bölgede tümüyle bitirir. Irak'taki yenilgiyi dahi arar hale getirir… " Diyen Fetullahcı Zaman Yazarı Tamer Korkmaz, yeni ve sinsi Siyonist cephe ağzıyla konuşuyor.

Sınırımızda ABD askerine hazır mıyız?

Bush, Irak'taki son kumarında da başarısız olursa, ülkeyi tümden terkeder mi? Onu tanıyanlar, "hayır" diyorlar. Bir senaryo da, ABD askerlerinin Irak'ın sınırlarına çekilmesine dayanıyor…

İşin ilginci, yeni plan tutsa da tutmasa da, Bush ekibinin, orta vadede, aynı önleme yönelebileceğini gösteriyor. ABD askerlerinin Irak'ın sınırlarına çekilmesine dayanan bir plan bu.  Kötü senaryoya göre, orta bölgelerde mezhep çatışması sürüp gidecek. İyi senaryoya göre, Bağdat pasifize edilecek, petrol ve iktidar paylaşımı düzenlemeleri ile Şii-Sünni uzlaşması ve nispi sükunet sağlanacak. Her iki senaryoda da, Irak'taki ABD askeri sayısı en az yarıya indirilerek, sınırların tutulması esas alınacak… Zaten, ABD'nin Irak'ta önlemeyi şart saydığı gelişmelerin, "Suriye ve İran'ın nüfuzu" ile "Türkiye'nin müdahalesi" olduğunu, Bush'un bakanlarının ağzından, geçen hafta birkaç kez işitmedik mi?


[1] 28 Ocak 2007 / Arslan Bulut / Yeniçağ

[2] 18 Ocak 2007 / Necati Doğru / Vatan

[3] 18 Ocak 2007 / İbrahim Karagül / Yeni Şafak

[4] 18 Ocak 2007 / Ruşen Çakır / Vatan

[5] 15 Ocak 2007 / Financial Times / Radikal

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Subscribe
Bildir
0 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
Picture of Ahmet AKGÜL

Ahmet AKGÜL

AHMET AKGÜL KİMDİR?

INTRODUCTION OF USTADH AHMET AKGÜL

رسالة تعريفية لمعلمنا أحمد أكجول

قبل مؤتمر النظام العادل في جامعة قيرغيزستان أراباييف، والذي حضرناه، قدم أحد المحاضرين أستاذنا أحمد أكجول على النحو التالي: أحمد أكجول موجود في تركيا؛ إنه عالم ومثقف نادر جدًا يجمع بين المبادئ الإسلامية والمتطلبات الإنسانية، وفكر أتاتورك في التغيير والقومية الإيجابية والتوازن الاجتماعي. ألف حوالي 100 كتاب، بعضها في 3 مجلدات، وجميعها أعمال فريدة وأصيلة. 10 من الكتب؛ تمت ترجمته إلى الإنجليزية والروسية واليابانية والفارسية والفرنسية والعربية. البروفيسور الراحل، أحد رؤساء وزراء تركيا الأسطوريين. دكتور. ويعتبر من أكثر الطلاب المميزين وأتباع نجم الدين أربكان.
لقد حضر المؤتمرات العلمية في جميع أنحاء تركيا وأوروبا والجغرافيا الإسلامية منذ ما يقرب من 40 عامًا. إنه رجل حكيم تنبأ وشرح التطورات المهمة في تركيا ومنطقته والعالم قبل عقود، وتعرض للعديد من المشاكل والهجمات لهذا السبب، لكنه كان دائما على حق في النهاية. وهو رئيس تحرير مجلة الحل الوطني، التي يتابعها عن كثب كبار البيروقراطيين العسكريين والمدنيين، وأساتذة الجامعات، والكتاب والمعلقين المهمين، ومسؤولي الدولة في تركيا. ضد الأنظمة الرأسمالية والاشتراكية والليبرالية في العالم؛ فهو يحتوي على الجوانب الجيدة والمفيدة لجميعها، لكنه يترك الجوانب السيئة والضارة؛ سيدنا، الذي أعد ودافع عن برامج النظام العادل الأصلية القائمة على العقل والعلم والتاريخ والضمير والقرآن، يبلغ من العمر 74 عامًا وأب لخمسة أطفال. لا يتقاضى إتاوات أبدًا عن أي من كتبه أو مجلاته أو مقالاته أو مؤتمراته، ويعيش حياة متواضعة بعيدًا عن الترف والراحة، ويغطي نفقات كل ذلك بحوالي 40 من الرفاق المتطوعين والمخلصين في سبيل الله. المعلم الذي يدافع عن "حرمة التبشير بالعلم" وبالتالي لا يدين بالشكر لأي مركز أو حكومة. باستثناء ما يقرب من 105 من أعمال أستاذنا، حتى الأحزاب والحكومات تظل غير مبالية؛ الدين والأخلاق في المرحلة الابتدائية: 4-5، المرحلة المتوسطة: 1-2-3، المرحلة الثانوية: 1-2-3-4 والجامعة: 1-2-3، وفقاً للحقائق العلمية وجوهر الإسلام. ولكن بغض النظر عن أي طائفة، فقد أعد كتب العلم. خلال أحاديثهم المميزة جداً، كتلاميذه ومتابعيه المخلصين: "كيف أعددتم هذه (100) كتاباً يزيد عن مائة، كيف رتبتم وقتكم؟" أجاب أستاذنا أحمد أكجول على أسئلتنا كالتالي، ليكون قدوة وتشجيعًا لنا:



1- منذ ما يقرب من 60 عامًا، باستثناء الأمراض الخطيرة والصعوبات الكبيرة؛ ولم أؤجل عمل اليوم إلى الغد، كما أنني لم أحاول تأجيل عمل الصباح إلى الظهر أو عمل الظهر إلى المساء. لأنه لا ينبغي لي أن أضيع رأس مال حياتي المحدود في مساعي فارغة ومجانية يسميها القرآن الإلغاء ويحرمها

 

2- حتى لو كان شخصًا لديه معرفة وخبرة في موضوع ما، حتى لو كان أصغر منا كثيرًا... حتى لو كان شخصًا عاديًا وبسيطًا، فأنا لا أشعر بالإهانة أبدًا عند الاستماع إليه أو تعلم شيء ما، لأن أكبر عائق أمام التعلم والحصول على العلم هو الكبرياء والكبر

-3ما حصلنا عليه؛ حاولت أن أقرأ وأفهم كتابات وكتب الجميع، محليًا أو أجنبيًا، يساريًا أو يمينيًا، أعرفه أو لا أعرفه، أحبه أو أكرهه.
4- كنت أسجل المعلومات التي تعلمتها وأجد أهميتها منها أو مما سمعته في البرامج والمؤتمرات التليفزيونية، ولم أتردد قط في كتابتها ونقلها بذكر أصحابها
5- من خلال الوقوع في الرغبات والاعتراضات التعسفية من أقرب أقاربي ورفاقي وأعضاء الحزب وذوي المناصب ذات النفوذ والكفاءة... أو من منطلق حرصي على راحتي ومصالحي الشخصية، لم أخفي أبدًا الحقيقة التي قالها لي يجدها العقل والضمير نافعة ومفيدة، ولم أصعب فهمها بتغليفها بأغلفة مختلفة
6- كل الأشخاص الذين التقينا بهم في أي مناسبة وأصبحنا قريبين بما يكفي لتناول كوب من الشاي أو السفر لمدة ساعة على متن الطائرة؛ حاولت مساعدتهم على اكتساب وزيادة وعيهم الأخلاقي والضميري وكرامتهم، وخاصة سلامهم الروحي والعالمي. بمعنى آخر، كنت أهدف إلى أن أكون مفيداً له، وليس أن أستفيد من منصبه وفرصه ومجاملاته.
7- ولعل ذلك يعتبر ثمرة ومعجزة للأهداف والجهود المخلصة... وطبعا بفضل الله تعالى وفضله لا بد من قراءة كتاب ما يقارب 700 صفحة بسرعة في ساعة أو ساعتين. وتهنئة هذا الكتاب وانتقاده عمدا، والحمد لله أن إنتاج ملاحظات من 10 صفحات أصبح أسهل بالنسبة لنا.
أطيب التحيات…

YORUMLAR

Son Yorumlar
0
Düşünceleriniz değerlidir, lütfen yorum yapın.x
Paylaş...