Mustafa Kemal'in Büyük Nutku'ndaki şu sözleri, bu şartlar ve dayatmalarla AB'ye girmemizin tam bir esaret ve zillet olduğunun açık bir belgesidir:
"Temel ilke, Türk Milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu ilke, ancak tam istiklale sahip olmakla gerçekleştirilebilir. Ne kadar zengin ve bolluk içinde olursa olsun istiklalden yoksun millet, medeni insanlık dünyası karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye layık görülemez.
Yabancı bir devletin koruyup kollayacağını kabul etmek insanlık vasıflarından yoksunluğu, güçsüzlük ve miskinliği itiraftan başka bir şey değildir. Gerçekten de bu seviyesizliğe düşmemiş olanların, isteyerek başına bir yabancı efendi getirmelerine asla ihtimal verilemez.
Halbuki Türk'ün haysiyeti, gururu ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür
Böyle bir millet esir yaşamaktansa yok olsun daha iyidir!"
İşte ordumuzun; egemenliğimizi AB'ye devretmeye ve Haçlıya teslimiyete zemin hazırlayan gaflet, delalet ve hatta hıyanet sahiplerini ayrıntılarıyla belirlemesi ve tedbirler geliştirmesi, hem anayasal görevidir, hem de Milli ve tarihi sorumluluk bilinci gereğidir.
"Taraf Gazetesi'nin yayımladığı ve Genelkurmay tarafından yalanlanmayan Mart 2006 tarihli 73 sayfalık yeni andıç, Dz. P. Kur. Albay Dursun Çiçek tarafından hazırlanarak 'tasvip' için dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Işık Koşaner'e gönderilmiş. Hazırlanış amacı, 'Konu' başlıklı bölümde yazılı: "Bu andıç; ABD ve AB'nin kendi amaçlarına uygun olarak yönlendirdiği sivil toplum örgütlerinin (STÖ) faaliyetleri hakkında bilgi vermek ve bu kapsamda alınabilecek karşı tedbirler hakkında onay almak maksadıyla hazırlanmıştır."
'Gizli' ibaresiyle gönderilen ve çeşitli şemalarla da desteklenen andıçta, kamuoyunun yakından tanıdığı kişi ve kuruluşlar, haklarında gazete ve internet sitelerinden edinilmiş bilgilere dayanılarak sınıflandırılıyor. Andıçta, bazı gazeteciler, öğretim üyeleri, işadamları ve çeşitli sivil toplum örgütleri 'AB'den destek alanlar' ya da 'ABD'den destek alanlar' diye değerlendiriliyor.
Andıç 'para sihirbazı' olarak da bilinen uluslararası spekülatör George Soros'a oldukça geniş bir yer ayırmış. Andıçtan bazı Soros tespitleri:
"Dışarıya karşı Soros, Joan Baez ile birlikte barış konserleri düzenleyen, Oxford'daki genç Doğu Avrupalı gençler için burslar veren, her türlü sosyal faaliyeti destekleyen biri olarak gözükmektedir. Ancak gerçekler, onun farklı bir görünümünü ortaya koymaktadır. Soros şahsen 1989'dan sonra Doğu Avrupa'daki kaos ve şok terapi ortamından sorumludur. O, kendisine Doğu Avrupa'nın birçok yerinde son derece düşük fiyatlardan kaynakları satın almasını sağlayan zayıf hükümetlere karşı son derece ağır, anlamsız tedbirler tertip etmiştir."
Tamamı 73 sayfa olan andıcın Soros'a neredeyse 25 sayfa ayırmasının nedeni ise Türkiye ve KKTC'deki uzantıları. Bu amaçla, dönemin Dışişleri Bakanı olan Abdullah Gül'ün Soros'la yapmış olduğu görüşmelere de dikkat çekiliyor.
Andıçta, sivil toplum örgütleri üzerinde etkili olan bir diğer kesim olarak Alman vakıfları gösteriliyor. Bu vakıfların Türkiye'yi alttan oymaya çalıştığı da andıçta yazılı. Alman vakıflarının Türkiye'deki faaliyetleri için Necip Hablemitoğlu'nun 'Satın Alınmanın Adı 'Proje Bedeli' Olmuştur' başlıklı yazısından alıntı yapılmış.
ABD ve AB'den para alanlar
Andıcın en ilginç bölümleri ise AB, ABD ve George Soros'tan hazırladıkları çeşitli projeler sayesinde mali destek alan kişi ve kuruluşların listeleri ile bu listelerde adı geçenlerin birbirleriyle olan bağlantılarını anlatan şemalar. Buna göre, ABD, NED (National Edowment For Democracy) adlı kuruluş, aralarında Helsinki Yurttaşlar Derneği, Liberal Düşünce Derneği, Anadolu Kültür Vakfı, TESEV gibi kuruluşlara 31 proje için toplam 1 milyon 975 bin dolar aktarmış.
Andıçta yapılan hesaplamalara göre, AB'den mali destek alan sivil örgütlerin sayısı da hayli kabarık. AB'den Türkiye'deki çeşitli kurum ve kuruluşlara 335 proje için toplam 88 milyon 466 bin 397 avro aktarıldığı vurgulanıyor.
Kim bu Sabetaylar?
Çizilen şemalara göre, TESEV'in kurucusu Can Paker, İngiliz Konsolosluğu ile, İngiliz Konsolosluğu Helsinki Yurttaşlar Derneği ve Umut Vakfı ile, tüm bunlar da Boğaziçi Üniversitesi ve Fethullah Gülen ile ilişkili. Bir başka şemada ise devreye Museviler ve 'Sabetaylar' giriyor. Kim olduğu açıklanmayan Sabetaylar, doğrudan Osman Kavala ile bağlantı halinde. Bu sayede Robert Koleji, TEMA gibi kuruluşlarla ilişki kuran Sabetaylar, Şahin Alpay'a, Milliyet ve Zaman gazetelerine kadar uzanmış. Şemalarda anılan isimler arasında Nebahat Akkoç, Özlem Dalkıran, Murat Belge, Eser Karakaş, Neşe Düzel, Ahmet İnsel, Ömer Madra, Salim Uslu, Rahmi Koç, Bülent Eczacıbaşı, Mehmet Barlas, Mehmet Altan, Cengiz Aktar gibi kamuoyunun yakından tanıdığı çok sayıda gazeteci, yazar ve işadamı da var."[1]
ABD'den Para Alan STK'lar
Andıç da Rahmi Koç, Bülent Eczacıbaşı ve Kemal Derviş gibi isimler de yer alıyor.
Andıçta hangi STK'nın hangi yabancı vakıf ya da kurum tarafından desteklendiği belgeleniyor. Bunların başında ise TESEV ve kurucusu Bülent Eczacıbaşı da bulunuyor.
Türkiye'deki STK'ların Bağlantıları
Genelkurmay tarafından 2006 yılında hazırlanan andıçta, ABD, AB ve Musevilerin Soros Vakfı üzerinden sivil toplum örgütlerine rejimi değiştirmek ve ülkeyi bölmek için yardım ettiği iddia ediliyor.
73 sayfadan oluşan raporda ünlü spekülatör Soros'un Açık Toplum Fonu aracılığı ile desteklediği dünyadaki örgütler, Gürcistan darbesine verdiği destek, Kıbrıs'taki faaliyetleri yer alıyor.
Musevi Soros ile Para Aktarımı
Türkiye'de Soros'dan para alan kişi ve kurumlarda tablolarla gösteriliyor. Türkiye'deki STK'lara maddi desteği gösteren tablonun en üstünde ABD'de başkana bağlı dış politika konularını koordine eden Ulusal Güvenlik Konseyi yer alıyor.
Rapora göre mali destek buradan Soros Vakfı ve National Endowment For Democracy gibi vakıflara aktarılıyor. Bu vakıflarda Türkiye'deki STK'lara parayı dağıtıyor.
Raporda diğer bir tabloya göre ise Soros Vakfı'nın üzerinde hiyerarşik olarak Museviler var. Soros'un da bir Macar Musevisi olduğu hatırlatılıyor.
Türkiye'de Kimlere Para Veriliyor
Tabloda bu kurumlarla ilişki içinde olan ve mali destek alan Türkiye'deki kurumlar da sıralanıyor. En başta ise TOBB, TÜSİAD; Adalet, Dışişleri ve Eğitim bakanlıkları, TESEV, Arı hareketi, Sabancı Üniversitesi, Bilgi Üniversitesi, Liberal Düşünce Topluluğu, KADER, KAMER, SODEV, ENKA okulları, Umut Vakfı, Robet Koleji, İstanbul Kültür ve Sanat vakfı yer alıyor.
Kim Ne Kadar Para Alıyor?
Askerin raporunda Amerika ve Soros'dan para alan kurumlar ile ne kadar para aldıkları da not edilmiş.
CIA bağlantı merkezlerinden proje bedeli adı altında para alan kurumlar şöyle sıralanıyor;
*TOSAV (Doğu Ergil) : 92 bin dolar/ 6 bin 250 paund (Türk-Kürt sorununun çözümü için verilmiş)
*ANSAV (Gökhan Çapoğlu) : 189 bin 604 dolar (Parti örgütlenmesi için)
*Stratejik Araştırmalar Vakfı: 190 bin 193 dolar
*Türk Demokrasi Vakfı (Bülent Akarcalı) : 106 bin 100 dolar…
*Liberal Düşünce Topluluğu: 11 bin 500 dolar
*Türk Ekonomi ve Sosyal Etüdler Vakfına: 1 milyon 111 bin dolar.
*Arı grubu: (IRI -Uluslararası Cumhuriyetçiler Enstitüsünden para alan kurum olarak geçiyor): 278 bin 500 dolar…
*Ulusal Demokrasi Enstitüsü'nün ise Yeni Forum Dergisi'ne 150 bin dolar artı 11 bin 766 dolar aktardığı yazılıyor. Bu enstitünün Türkiye'deki diğer STK'lara ise 824 bin 900 dolar verdiği not ediliyor.
Andıca Göre STK'ların Faaliyetleri
Genelkurmay Başkanlığı'nın andıç belgesine aldığı STK'lar çok sayıda faaliyet yürütüyor. İşte AB'den hibe alan Genelkurmay'ın andıç belgesinde STK'lara yönelik ithamlarından bazıları:
• Dinsel özgürlükler kapsamında dinler arası diyalog ve hoşgörü sürecinin başlatılması
• "Eğitim ve öğretim birliğine" son veren girişimlere destek çıkılması
• Hükümet politikalarını ve kamuoyunu önemli ölçüde yönlendirme gücüne sahip siyasal partilerin, meslek odalarının, medya kuruluşlarının, sendikaların, birliklerin, vakıfların, derneklerin, tarikat ve cemaatlerin ve de illegal örgütlerin, rejim ve devlet aleyhine (farklı siyasal kamplarda yer alsalar da) asgari müştereklerde buluşturulması ve kullanılması
• Demokratik kitle örgütlerinin süratle NGO'laştırılma ve "sivil itiaatsizlik" çağrıları ile kitlelerde kamu düzeni-devlet otoritesi aleyhine başkaldırı refleksinin oluşturulması,
"Sivil denetim" stratejisi ile devlet kurum ve kuruluşlarının denetlenmesi ve hedeflenen gizli bilgilere doğrudan ulaşılması
• Bağlı NGO'ların baskı grubu olarak kullanılmasıyla hükümetlerin siyasal, toplumsal, kültürel, hukuksal ve de ekonomik politikalarının doğrudan ve dolaylı etkilenmeye çalışılması,
Resmi ideoloji-sivil ideoloji ayrımı ile mevcut sistemden hoşnut olmayan, ezildiğine, sömürüldüğüne inanan kitlelerin toplumsal dayanışma bağlamında yönlendirilmesi ve resmi ideolojiyi temsil eden tüm kurum ve kuruluşlara, değerlere ve de resmi politikalara düşmanlaştırılması,
• Yerel yönetimlerin ön plana çıkarılarak merkezi yönetimin giderek zayıflatılması, "Global vatandaşlık" kavramı ile "etki ajanlığının" özdeşeştirilmesi, hedef ülkedeki etki ajanlığı potansiyelinin geliştirilip güçlendirilmesi ve yaygınlaştırılması.
Kaşağıyı Görünce Kaşınanların ve Fişlenip Deşifre Edilmeye Karşı Çıkanların Tepkisi:
"Andıçta ismi yer alan TESEV Başkanı Can Paker, raporu ve hazırlanan şemaları ciddiyetten uzak bulduğunu söyledi. Paker, "Bu raporları ciddi bir istihbarat kurumunun hazırlamış olması mümkün değil. Herhalde sansasyon yaratmak isteyen birilerinin işi. O yüzden de bu rapordaki bilgiler üzerinden cevap vermek bana dedikodu yapmak gibi geliyor" dedi. Can Paker'e göre bu "ciddiyetsiz istihbarat raporlarıyla" şemaları hazırlayanlar son dönemde sosyal bilimlerdeki tartışmalardan da habersiz.
"Alt alta ilişkileri yazmak istihbarat yapmak demek değil. Kaos ve Ağ Teorileri bilseler dünyadaki her şeyin bir şekilde birbiriyle ilişkide olduğunu da bilebilirlerdi" diyen Peker şöyle devam etti: "Mesela kutupta yaşayan bir ayıyla çölde yaşayan bir maymun arasında da ilişki var. Ağ teorisine göre en fazla 6 tanışıklık kategorisiyle Çin'li bir köylü, ABD Başkanı ile ilişki içinde gösterilebilir. Ama bu ilişkileri ortaya dökmek Çin'li bir köylünün ABD Başkanı üzerinde etkili olduğu anlamına gelmez."
TSK da Fişlenmeli
Gazeteci Nadire Mater ise "TSK'nın andıç hazırlayıcıları nedense TSK'yı andıçlamayı unutmuş" ifadeleriyle sözlerine başladı. Sivil Toplum Kuruluşları'nın devletin denetiminde ve bilgisinde gerçekleşen faaliyetlerinin gizliymiş de keşfetmiş gibi bir çalışma ortaya konulduğuna dikkat çeken Mater, şöyle devam etti: "Ama çok önemli bir eksiği de var. Türk Silahlı Kuvvetleri, Amerika ve Birleşik Devletleri (ABD) ve Avrupa Birliği'nden (AB) karşılıksız hibe desteği alan kuruluşların başında geliyor. Nedense, biz bu ülkede yaşayanlar olarak, mesela, 1948'lerden 2000'lere kadar Türk Silahlı Kuvvetleri'nin ABD'den aldığı milyarlarca dolarlık karşılıksız hibelerin ne kadar olduğunu, nerelere, ne amaçla kullanıldığını bilmiyoruz.
Öncelikle TSK'nın bu bilgileri açıklamasını bekliyoruz."[2]
Bugüne kadar marazlı medyanın ve mason localarının işaretiyle, sürekli: "Hanımı başını örten, Cuma namazına giden, evine ayakkabıyla girmeyen, Kurban kesen, kitaplığında dini eserler görünen, İmam Hatipten yetişen, haşema ile denizde yüzen" kimseleri yani milletin kendisini fişletmeyi meslek edinenler, şimdi;
· Demokratik kılıflarla Sevr'i uygulamaya ve ülkemizi parçalamaya çalışan AB'den yardım alan yamukların
· ABD'deki Siyonist sermayenin kiraladığı karanlık kuklaların
· Devletimizi ve cumhuriyetimizi dejenere edip sömürgeleştirmeyi amaçlayan sabataycı ve İslamcı münafıkların fişlenmesinden dolayı oldukça içermiş ve işkillenmişler, ve tabi şaşkınlık ve perişanlık içine düşmüşler… Ve hatta bazıları bu şaşkınlık ve taşkınlıkla cami ve kışla duvarına işemeye yeltenmişler…
Ey masonik illet!
Ey sabataist mel'anet!
Ey, yıllardır bu ülkenin kaynaklarını tüketen ve kaymağını yiyen ama milletimize hıyanet ve hakaretten de çekinmeyen şebeke-i şirret!..
Şimdi millet ve onun asil evladı olan Mehmet, asli görevini yapıyor, tehdit ve tehlike mihraklarını takip ve tespit ediyor.
Yaranız yoksa, niye gocunuyorsunuz?. Hain değilseniz niye korkuyorsunuz?
Bu günleri de gösterdin ya, şükürler olsun Allah'ım!..
[1] Radikal / 08.04.2007
[2] Taraf / 07.04.2008

abd kendi kafasına sıkıyor
abd kendi kendine imparatorluğunu sona erdiriyor
abd kendi kafasına sıkıyor
abd kendi kendine imparatorluğunu sona erdiriyor