YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
662ea3864e7c1
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 7 6 5 3
Bugün : 26144
Dün : 26226
Bu ay : 681466
Geçen ay : 453014
Toplam : 23460430
IP'niz : 3.139.62.103

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

Salih ve Samimi Bir Yahudi İşadamı: Ülkemizin ve Bölgemizin Erbakan Hoca'ya İhtiyacı Vardır!

"Onların (Yahudi ve Hıristiyanların)  hepsi bir değildir. Kitap ehlinden (ibadet ve ahret için) ayakta durup, Allah'ın ayetlerini okuyarak secdeye varırlar.

Bunlar, Allah'a ve ahret hayatına iman eder, marufu (iyi, güzel ve doğru olanı) emreder, münkerden (kötü, zararlı ve haksız olandan) sakındırır ve hayırda yarışırlar. İşte bunlar Salih (yararlı ve barışçı) kimselerdir"[1] ayetinde açıkça haber verildiği gibi, Yahudi ve Hıristiyanların içinde iyi niyetli ve istikametli pek çok Salih insan vardır. Siyonist ve emperyalist amaçlar gütmeyen, ülkemize, devletimize, milletimize ve insanlık alemine hıyanet düşünmeyen, hayırlı ve yararlı şahsiyetler bulunmaktadır.

İşte bunlardan birisi, Erbakan Hoca'nın Başbakanlığı döneminde, başından geçen bir olayı şöyle nakletmiştir:

"Erbakan Hoca, Başbakanlığı sırasında dünyada, çok yaygın meşhur bir deterjan firmasının sahibi ve iyi niyetli ve İstanbul doğumlu bir Yahudi olan M… Bey'le görüşmek istemiştir. (Firması ve ismi bizde saklıdır. M.Ç.) Çünkü bu Zat hem Amerika'daki sermaye çevrelerinde çok etkin birisidir, hem de Türkiye'yi seven ve her yönden kalkınmasını ve huzura kavuşmasını isteyen bir şahsiyettir. Bir araya gelinir ve yaklaşık üç saat kadar bir görüşme gerçekleşir.

Hocamız bu sırada kapısını ve telefonunu kapatıvermiştir. Görüşmenin sonunda M… Bey, Hocamıza kendisinden tam olarak ne istediğini sorar. Hocamız ise:

"Şu anda Türkiye'nin iç ve dış acilen ödenmesi gereken, şu kadar milyar dolar borcu var. Bu parayı %3 gibi düşük bir faizle ve etkin çevrenizle temin edebilirseniz, ülkemiz için çok önemli bir hizmeti yerine getirmiş olacaksınız" der. M… Bey, bu teklifi memnuniyetle kabul edip çalışmalara girişmiş ve bu parayı temin etmiştir. Ne var ki, istenen krediyi %3 değil, %3,5 faizle bulabilmiştir. Bu konunun Tansu Çiller'le de görüşülmesi gerekir, ama O yurt dışına gitmiştir. Bu sefer ilgili Bakanlıkta bürokratlar ve parayı verecek olanlar bir araya gelmiş, görüşmelere geçilmiştir. Ancak ne olmuşsa birden bire "haydi hep beraber İstanbul'a gidiyoruz" denmiştir. Bunun üzerine uçakla toplu olarak İstanbul'a geçilir. İstanbul'da vardıkları yer Özer Çiller'in evidir. Durum orada da müzakere edilir ve %3,5 faizle yeterli kredinin bulunacağı kendisine bildirilir. Ama Özer Çiller bir anda elini kaldırarak:

"Hayır, ben ancak %5 faizle borç alırım" diyerek herkesi şaşkına çevirmiştir. M… Bey, hayretle şu soruyu yöneltir:

"Özer Bey, sizin matematik bildiğinizi sanıyoruz. Biz %3,5 diyoruz, siz ise %5 olacak diye dayatıyorsunuz.!?" O zaman Özer Çiller şu yanıtı verir:

"%3,5 faiz; bu krediyi sağlayanlara; %1,5 faiz ise benim Amerika'daki şahsi hesabıma yatırılacak!" Bunun üzerine para sahipleri kredi vermekten vazgeçmiştir ve böylece ülkemizi kısa yoldan ve kalıcı olarak bu borç batağından kurtarmak isteyen Erbakan Hoca'nın samimi bir girişimi de başarısızlıkla neticelendirilmiştir. Öyle anlaşılıyor ki, bu girişimlerden bir şekilde haberdar olan hain çevreler, bu işi engellemek üzere, gelen heyeti Özer Çillere yönlendirmiştir.

… Hanım M… Bey'e dönerek:

"Bunları niye anlatmadınız ve medyaya yansıtmadınız? Halkımızın haberi olsaydı ona göre tavır alırdı!" diye sorunca: M… Bey:

"Bunları söyleseydim beni yaşatmazlardı!" karşılığını vermiştir. Patronumuz …Hanım, M… Bey'in içtenlikli ve gerçekçi bir tavır takındığını ve bu konuyu isim vererek çok net bir şekilde anlattığını söyledi… Kendisinden randevu talep edilirse, kabul edeceği kanaatini belirtti. Meşhur bir deterjan firmasının sahibi ve Yahudi kökenli bu iş adamımızın, ülkemizi seven, farklı görüşlere saygı gösteren, sinsi ve Siyonist emeller beslemeyen samimi ve seviyeli bir kişilik olduğunu ekledi. Ben bu notları yazdıktan sonra patronumuz… Hanımdan bu kişinin soyadını, telefon numarasını istedim, ama çekinip bana vermedi. Ancak, randevu ayarlayabileceğini söyledi. Ayrıca önümüzdeki günlerde M… Bey'in ilimize gelme olasılığından da bahsetti. Eğer bu gerçekleşirse bizimle görüştüreceği sözünü verdi. Ayrıca başka daha çok önemli şeyler de dile getirdi. M… Bey'in şunları söylediğini de ifade etti.

"Kayıp trilyon davasının aslı 800 milyon eski TL'dir. Artanı faizle şişirilmiş ve trilyonlarca gösterilmiştir. Bu parayı Erbakan Hoca'nın çok hayırlı yerlerde ve meşru yöntemlerle harcadığı tarafımızdan bilinmektedir. Yakında bütün gerçeklerin ortaya çıkacağı beklenmektedir. Kaldı ki böyle bir paraya tenezzül edecek durumda da değildir. Bundan fazlasını her gün vatanı ve insanlık davası için harcayan birisidir.

Dünyada üç yerde dolar basılır. Bunlar, ABD, İsrail ve üçüncüsü bizim bildiğimiz bir ülkede ve emperyalizme karşı bir şahsiyetin kontrolündedir.

Başörtüsü sadece bir bahane ve malzemedir. Bunun altından çok şeyler çıkacağa benzemektedir. Erdoğan ise erken öten bir horoz gibidir."

Gülsüm Hanım; "niye Erbakan sizi Özer bey'in eline bıraktı?" diye sorunca vatansever ve saygıdeğer bir insan olan M… Bey:

"Özer Bey'e gittiğimizi bilmiyorduk. Bakanlar ve bürokratlar bizi oraya götürdü. Görüşme sırasında çelişkili durum ortaya çıkınca arkadaşlar; "Bu şartlarda çalışamayız" dediler ve Türkiye'yi terk ettiler. Ben de engel olamadım."

"Ben Erbakan'ı kendi öz kardeşimi tanıdığım kadar yakından bilirim. Ülkemizin, bölgemizin hatta insanlık aleminin Ona ihtiyacı olduğu kanaatindeyim." Dünyanın kötü gidişatını ve korkunç bir savaş ortamına doğru yaklaşıldığını sezen basiret sahipleri Atatürk'ten sonra Sn. Erbakan'ı mevcut dengeleri değiştirip düzeltecek çok seçkin bir lider olarak görmektedir."

Tam böyle bir sırada Yeniçağ gazetesi 30 Mart Pazar sayısında şu haber yer alıyordu: "D-8'lerle Şanghay beşlisinin ABD ve İsrail tehdidine karşı birleşmesi ve ortak hareket etmesi için Prof. Dr. Necmettin Erbakan'la Rusya Lideri Putin'in görüşmesinin şu günlerde gerçekleşebileceği söyleniyor. Buna hazırlık mahiyetinde Erbakan Hoca'nın GATA'ya giderek geniş kapsamlı bir sağlık kontrolünden geçtiği biliniyor. Bu arada Erbakan Hocaya üç haftalık evden çıkmadan yoğun istirahat raporu verildiği öğreniliyor. Bu arada Erbakan-Putin görüşmesi hazırlıklarını bir emekli generalin yürüttüğü saptanıyor.

Yani Küçükler Düşük İşlerle Uğraşırken, Büyükler Yüksek Gayeler İçin Çırpınıyor ve Dünya Türkiye Merkezli Bir Dönüşüme Hazırlanıyordu.

Recep Tayyip Bey'e arka çıkan Amerika, Avrupa ve Ilımlı İslamcı münafıklar Erbakan'ın cezasının onanmasına bayram ediyordu.

Hatta Erbakan Hoca'ya verilen Alakasız ve dayanaksız cezayı önlemek üzere (ki 800 bin YTL'lik parti parasının güya usulsüz harcanmasının asıl sorumluları da Abdullah Gül ve diğer AKP kurmaylarıydı) İlgili kanuna eklenecek üç kelimelik bir cümleyi bile Hoca'larından esirgerken şimdi bazı Milli Görüşçülerin kapatılma davası açılan AKP'yi hararetle savunmaları mide bulandırıyordu.  Belki de bir kısmı "oh be, Hoca'dan resmen kurtuluyoruz, meydan bize kalıyor" diye sinsice seviniyordu. Oysa tarihin en büyük değişimi yaklaşıyordu.

Milli Şairimiz Rahmetli Mehmet Akif'ten Bir Uyarlama İle Bitirelim

Sofuluk satıyorsun, elinde boy boy tesbih

Çevrende dalkavuklar; tapınır gibi, la-teşbih!

Sarık cübbe ve şalvar; hepsi istismar, riya

Şekil yönünden sanki; Ömer'in devri, güya!..

Herkes namaz oruçta; hepsi sözünü dinler

Zikir Kur'an sesinden, yerler ve gökler inler!

Ha bu din, iman, takva; inan ki hepsi yalan

Sen onları kendine, taptırırsın vesselam!

Derdin davan sadece, hep nefsi saltanatın

Şimdilik putu sensin, tapılan menfaatın!

Hey kukla kafalı adam, dinle sözümü tut

Bunların dilinde Hak; ama kalbi dolu put!." (Safahat- Kardeşi M. Fuat Şemsi'ye)

Soner Yalçın'ın Yamuklukları:

Soner Yalçın denen, aslı ve ayarı belirsiz kişi, 23.03.2008 tarihli Hürriyet'te "AKP Davasına Yabancılar Niye Bu Kadar Tepkili" yazısında, hiçbir alakası olmadan Erbakan Hoca'ya sataşmıştı. Kuran ayetlerinin ve tarihi tecrübelerin gösterdiği gibi, "Hakla Batılı karıştırarak, doğrularla yanlışları harmanlayarak" gerçekleri çarpıtmak Mel'un Siyonist Yahudi'nin en belirgin vasfıydı. Soner Yalçın da böyle yapmıştı. Siyonist olmayan dürüst Yahudilere ise, her zaman saygımız vardı.

"Erbakan hareketinin (Milli Görüşün) ilk partisi, Milli Nizam Partisi idi.

Faize karşıydılar, masonları sevmiyorlardı; Avrupa Birliğine değil, İslam Birliğine girmek istiyorlardı" diyor. El hak bunlar doğrulardı. Ama

"Milli-dini kıyafetlere aykırı elbiselerin giyinmesi yasaklanacaktı. Okullarda İmamı Gazali'nin ve İmamı Rabbani'nin kitapları okutulacaktı.." iddiaları tamamen kuyruklu bir yalandı. Çünkü ne parti programlarında, ne hükümet uygulamalarında bugüne kadar böyle bir şeye asla rastlanmamıştı.

"Mehdiye inanıyorlardı; Milli Nizam Mehdi Aleyhisselamın devrine bir basamak olacaktı" diyor. Evet bunlar doğrulardı. Çünkü bizler, son Peygamberin yüzlerce hadisle haber verip müjdelediği ve binlerce alimin, milyarlarca müminin ümitle beklediği ve bütün insanlığın huzura ereceği bir mehdiyet medeniyetine inanan insanlardık.

Acaba, Siyonist Yahudilerin Gizli Dünya Hâkimiyetini yıkacak ve İsrail'i hizaya sokacak bir İslâmi hareket, Soner Yalçın'a niye dokunmaktaydı?

"Milli Nizam Partisi, Laikliğe aykırı faaliyetlerinden dolayı 14 Ocak 1972'de kapatıldı. Kapatılma gerekçeleri arasında "okullarda din derslerinin zorunlu olmasını istemeleri de vardı" diyor. Bu da doğrulardandı.

Ama Soner Yalçın gibi çocuklar aynı din derslerinin, mecburi ders olarak hem de anayasaya koyulmasına ve bugüne kadar okutulmasına yine de engel olamamışlardı.. Çünkü Erbakan gerçeği karşısında, Siyonist ve masonik merkezler ipin ucunu ellerinden kaçırmışlardı…

"Erbakan ve 77 sanık 1997 yılı hazine yardımını siyasi partiler kanununa aykırı harcadıkları gerekçesiyle mahkum olmuşlardı.." sözleri de bir olayı çarpıtmaktı. Çünkü Türkiye'de bazı davaların iç ve dış baskılarla ve siyasi kasıtlarla açıldığı ve sonuçlandığı maalesef bir vakaydı.

"Siyasal tarihimizde "şapkayı alıp gitmek" deyimi hep Süleyman Demirel için söylenir. Oysa Milli Nizam Partisi kapatılınca Necmettin Erbakan da "şapkasını alıp kaçarcasına" İsviçre'ye gitmişti" iddiaları da tam bir çarpıtmacaydı. Çünkü Erbakan Hoca Partinin kapatılma sürecinde değil, resmen kapatılması sonrasında ve kendisiyle ilgili herhangi bir takibat ve tahkikat başlatılmadığı halde gitmişti. Daha sonraları Milli Selamet, Refah ve Fazilet Partilerinin kapatılması sırasında da yurt dışına çıkmayı asla düşünmemiş, hatta soğukkanlılığı ve itidal çağrılarıyla herkesin saygınlığını ve hayranlığını kazanmıştı.

Şimdi kendisine soralım:

1-    Soner Yalçın, artık Milli Görüşle hiçbir ilgisi bulunmayan ve zaten Hoca'ya hıyanetleri karşılığı iktidara taşınan AKP'yi kapatma davası bahanesiyle, niye Erbakan'a saldırıyordu? Kuyruk altı dikeni gibi, şuuraltına yerleşmiş hangi kaygıları ve intikam duygularıyla böylesine kaşınıp durmaktaydı?

Erbakan'ın; Yahudi Lobilerinin ve İsrail'in korkulu rüyası olduğu biliniyordu. Peki Soner Yalçın bu kahpe ve katil Siyonistlerin nesi oluyordu?

2-    Doğum günü İsrail'le aynı olan Hürriyet'in efesi, yani sahibinin sesi olan Soner Yalçın, şu anda AKP'yi kapatma davasına karşı çıkan Barbar Batılıların, Erbakan'ın dört partisinin kapatılmasını hararetle desteklediklerini ve bunun sebeplerini niye söylemiyordu? Hiç utanmadan, okurlarını ve toplumu zekâ özürlü çocuk yerine mi koyuyordu?

Hâlbuki Refah ve Fazilet Partilerini kapatma davasını açan eski Başsavcı Sn. Vural Savaş bile: "Bu partilerin Erbakan Hoca yüzünden değil, çoğu şimdi AKP'ye kaçan kişilerin ucuz kahramanlıkları ve sahtekârlıkları nedeniyle kapatıldığını" TV'lerde açıkça vurgulamıştı.

3-    Bay Soner Yalçın, siyasetten ticarete, dış işlerinden tarikatlara kadar, her tarafa yerleşmiş ve gizlenmiş sabataist (Yahudi dönmez)lerinin, artık stratejik önemi kalmamış bir kısmını deşifre ediyor da, niye acaba, Milli Görüşe sızmış adamlarını bir türlü gündeme getirmiyordu? "Türkiye'yi Yöneten Dergah" diye kitap yazıp ille de Özallarla, Erdoğanlarla Erbakan Hoca'yı aynılaştırmak için ter ter tepiniyordu da, niye bunlardan hiç bahsetmiyordu?

En fazla ürktükleri ve başına üşüştükleri Erbakan Hoca olduğuna göre, yoksa Onun çevresinde konuşlanan gizli Yahudilerin sinsi görevleri hala devam mı ediyordu?

Yok eğer Siyonist ve masonlar; "Biz Milli Görüş'ü önemsemiyor ve İsrail için bir tehlike olarak görmüyoruz ki, içine sızıp kontrol altına almaya çalışalım" diyorlarsa, peki o zaman, hala Erbakan Hoca'ya hırlamak ve onu yıpratmak için ne diye fırsat kollanıyor ve bahane aranıyordu?

Bu bay Soner Yalçın; sabataist ve CIA ajanı ve Kanada'da sinagog hahamı olan ve Ergenekon soruşturması onun yüksek bilgi ve belgelerine dayandırılan şu Tuncay Güney'in İsmailağa Tarikatına ve Fetullahçılar cemaatine niçin sızdığını, Samanyolu TV'de nasıl program yaptığını ve Amerika'da hangi Yahudilerin güdümünde çalıştığını niye hiç gündeme getirmiyordu?

Şu ılımlı İslamcı ve Diyalogcu dalaverecilerle, Protestan Avengelistlerin ve Siyonist sermaye şebekelerinin ilginç ve iğrenç ilişkilerini niye hiç konu edinmiyordu!?

Haydi şeytanın şövalyeleri! Belki bu son şansınızdır… İstediğiniz gibi sallayın ve saçmalayın… Ki pek yakında, pişmanlığınız ve utancınız o denli katmerli olsun!..

Hala Tam Bir Sahtekârlıkla, "Milli Görüş'ün Devamı" Diye Anlatılan Şu AKP'nin Siciline ve İktidar Süresindeki Hıyanetlerine Bir Göz Atalım:

ABD'ye Ait Destek Hamulesinin İthal/İhraç ve Ülke İçi Nakil ve Tevziine Dair Tebliğ

Pazar, 1 Temmuz, 2007 Belge: Resmi Gazete

Madde 1- Amerika Birleşik Devletleri Makamları tarafından Türkiye'ye ithal ve buradan ihraç olunacak askeri malzeme, teçhizat, ikmal maddeleri ve eşyalarının (bundan sonra 'Destek Hamulesi' diye anılacaktır) giriş/çıkış ve ülke içi nakil işlemlerinin yürütülmesinde aşağıdaki usuller uygulanacaktır.

a)     Deniz Limanları: 1-İstanbul 2-İzmir 3-İskenderun 4-Yumurtalık 5-Antalya 6- Aksaz/Karaağaç 7-Ağalar (sadece mühimmat için)

b)    Hava Limanları: 1- Esenboğa (Ankara)

AKP'den Siyonizm'e Gider Ayak Son Hizmet "İbranice Eğitim" resmiyet kazandı

Perşembe, 28 Haziran, 2007

Belge: Resmi Gazete

İktidar'da olduğu 4.5 yıl boyunca halkın çoğu talebini gözardı eden, AKP Hükümeti, giderayak İsrail'in resmi dili olan İbranice'yi resmi dil ilan etti.

Resmi gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren karara göre, bundan böyle resmi ve özel kurslarda işgalci İsrail devletinin resmi dili olan ibranice eğitimi resmileşecek.

Erbakan Çekiç Gücü göndermişti. Bunlara bakın; İşgal uçaklarının 4990 sorti ile Irak'ı kalkıp vurduğu İncirlik'in kullanım süresi AKP tarafından uzatıldı

Pazar, 10 Haziran, 2007

Artan terör olaylarının ardında ABD ve İsrail'in bulunduğu aşikar olarak ortaya çıkmasına rağmen AKP iktidarı, ısrarla terörün hamilerine destek vermeyi sürdürüyor.

23 Haziran'da sona erecek olan İncirlik Üssü'nün kullanım süresini uzatmak için AKP hükümeti yeniden harekete geçti.

AKP Zinayı Suç Kapsamından Çıkardı

Çarşamba, 9 Mayıs, 2007

Eski ceza yasasındaki 440, 441, 442, 443 no'lu 'Evli Kadın ile erkeğin zinası'nı düzenleyen maddeler yeni yasadan çıkarıldı.

Kendi rızası ile yaş indirildi.

Teşhiri engellendi.

Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun

Kanun No. 5349 Kabul Tarihi: 11.5.2005

DİB'den Müftülüklere: Ezanın Sesini Kısın talimatı

Çarşamba, 9 Mayıs, 2007

'Hoparlörlerin ses düzeninin, ezanın çevrede duyulmasını sağlayacak fakat yakın komşuları da rahatsız etmeyecek şekilde ayarlanması uyarısı yapıldı.

Gay ve Lezbiyenlere Serbestlik AKP tarafından sağlandı

Salı, 8 Mayıs, 2007

AB'ye uyum hızlı başladı' Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Gay ve Lezbiyen derneği tüzüğünü ahlaka aykırı bulmadı(!)

Başsavcı kararında, 5253 Sayılı Dernekler Kanunu'nun, AB Siyasi Kriterleri, Katılım Ortaklığı Belgesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve taraf olunan uluslararası insan hakları sözleşmeleri dikkate alınarak hazırlandığını hatırlattı.

Pancara Kota Varken, Ziraat Bankası'ndan Domuz Çiftliği Kurana Kredi Aktarıldı

Salı, 8 Mayıs, 2007

Hayvancılık işletmelerinin ticari amaçlı hayvancılık İşletmesi ve zati ihtiyaç amaçlı hayvancılık işletmesi olarak iki temel ayrıma tabi tutulduğu ve ailenin zatî ihtiyaçları veya hobi için beslenen en fazla 4 baş sığır ve/veya tek tırnaklı gibi büyükbaş, 10 baş koyun-keçi, 2 baş domuz, 350 adet tavuk, horoz, ördek, kaz, bıldırcın, keklik, sülün ve benzeri kanatlı hayvan, [']

Batı Emretti, Ayet Hutbeden Çıkarıldı!

Salı, 8 Mayıs, 2007

Bu da oldu, AKP döneminde 'Allah katında din İslam'dır' ayeti, AB ve ABD'den gelen baskılarla Cuma hutbelerinden çıkarıldı.

Türkiye üzerindeki dış etkiler artık ibadetleri belirlemeye kadar vardı. AB ve ABD'yi memnun etmek, Türkiye'deki azınlıkları incitmemek için 'Allah birdir' demenin de uygun görülmeyeceği günler yakın.

'Yegâne din' krizi

Salı, 8 Mayıs, 2007

Diyanet'in hutbesindeki 'Allah katında yegâne dinin İslam olduğu' ifadesi ve misyonerlik tartışmasının,

Türkiye ile ABD ve AB arasında yarattığı sorun büyüyor

AKP Kanuni Olmayan Yasağa Resmiyet Kazandırdı

Cumartesi, 5 Mayıs, 2007

Milli Eğitim Bakanlığı, Ortaöğretim Kurumları Ödül ve Disiplin Yönetmeliği'ni 10 yıl sonra değiştirirken; yeni düzenleme, tartışmaları da beraberinde getirdi.

Çok sayıda başörtülü öğrencinin okuldan atılmasına dayanak olarak gösterilen Kılık Kıyafet Yönetmeliği'nin bazı maddeleri, Ortaöğretim Disiplin Yönetmeliği'ne de giriyor.

Ve üniversitelerde başörtüsü serbestisi sağlayacağı söylenen anayasa düzenlemesi de, aslında bulunmayan bir yasağı, tüm orta öğretim kurumlarında ve kamu alanında yasak hale getirmekten başka bir sonuç doğurmayacaktı.

Bunlar Vatana Hizmet mi, Hezimet mi?

2002'de memleketin toplam borcu 218 milyar dolardı.

2007'de bu rakkam 436 milyar dolara çıkmış..

Yani?

Beş yılda iç ve dış borcumuzu tam ikiye(!) katlanmış.

Bu borçla tam 60 tane Atatürk Barajı yapılırdı.

Bu para faize harcandı.

Peki ya biz; sokaktaki vatandaşın borcu kaça katlandı?

2002'de kredi kartı, vs… borcumuz 4 milyar dolardı…

Beş yılda 74 milyar dolara ulaştı.

Bu sürede TÜPRAŞ, PETKİM, TELEKOM ve limanlar elden çıkartıldı.

Küçük bir örnek verelim sürece dair:

2003 Mart'ında 100 milyon dolarla gelen bir Yunan fonu 2006 Mart'ında 225 milyon dolarla çıktı.

Cari açığa bakalım… Tam 116 milyar doları aşmış.

Gelen sıcak para ise108 milyar dolarmış…

Yani o sıcak para ile cari açık sözde kapatılmış…

Bu ürkek ve yabancı paranın yüzde 80'i borsadaymış…

Martın orta Pazartesi günü birkaç saatte bu paranın 22 milyar doları buharlaşmış…

Peki ekonomideki bu olağanüstü kırılgan -muhteşem- tablo buysa dünyadaki kriz ne boyuttaydı?

1.Başta ABD olmak üzere dünya ekonomisi daralacak. Büyümeler düşecek. Tüketim azalacakmış.

2.Türkiye'de ihracat düşecek.Üretim düşecek. İşsizlik artacakmış.

3.Türkiye'deki fonlar diğer tüm benzer pazarlarda olduğu gibi geri çağırılacakmış.

4.Cari açığın finansmanı ve dış borç ödemesinde sıkıntılar başlayacak. Döviz pahalanacakmış.

Türkiye bu yıl içinde 100 milyar dolar bulmak zorundaymış.

Neden mi?

Cari açık finansmanı için 40-45 milyar dolar lazımmış.

Devlet dış borç ödemeleri için 15 milyar dolar lazımmış.

Özel sektörümüz ise 40 milyar dolar bulmak zorundaymış…

Şimdi vaziyet bu… Peki AK Parti ve destekçileri ne yapıyor?

Başbakan'a akıl veriyor:

‘'Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı da çetecidir…! Görevden al… Anayasayı değiştir…! Bu gerilimi daha da arttır ve oya tahvil et..!''

Tarih bir gün, taammüden, yaptığınız bu kampanyayı yazacaktır.

Başbakan'a yaptığınız bu sorumsuz çağrıların altında, bakalım kimler kalacaktır.

Türkiye'yi seven sorumluluk sahibi hiç kimse böylesi bir yıkıcı dalga kapıdayken, olası sosyal etkilerini de göz ardı ederek, bir zümrenin veya şahsının çıkarı için böyle davranamaz.[2]

 

 

 


[1] Ali İmran:113-114

[2] 19.03.2008 / Serdar Akinan / Akşam

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Yorumu Takip Et
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
Necmeddin E. BİŞKİN

Necmeddin E. BİŞKİN

YORUMLAR

Son Yorumlar
0
Yorumunuzu okumaktan memnuniyet duyarızx