YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
662dced0111a1
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 7 6 5 1
Bugün : 3441
Dün : 26226
Bu ay : 658763
Geçen ay : 453014
Toplam : 23437727
IP'niz : 18.223.160.61

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

Şevki Yılmaz Ergenekon Maşası mı?

Ergenekon terör örgütünün yakın zamanda gerçekleştirdiği iddia edilen en büyük olay 28 Şubat Darbesi olmaktaydı. Bugün çok hararetli AKP yandaşı kesilen Şevki Yılmaz gibiler ise, o dönemde, Refah Partisi aleyhinde, 28 Şubatçılara yani Ergenekonculara koz sunmak ve Erbakan Hoca’yı zor duruma sokmakla ve ucuz kahramanlık satmakla uğraşıyorlardı.

“Son zamanların en büyük davası” olarak gösterilen Ergenekon kapsamında Türkiye birçok olayın farkına vardı, ama en ilginci ise; Refahyol hükümetinin düşürülmesi, 28 Şubat süreci ve refah partisinin kapatılmasıydı.

Bu üç olay üzerine kısa bir süre düşündüğümüz zaman karşımıza çıkan tablo ise oldukça enteresandı.

Refahyol döneminde ve daha öncesinde, Milli Görüş camiasında öne çıkan ve özellikle sloganik gençler tarafından idol olarak alkışlanan bazı şahıslar, bugün Vakit’te, Yeni Şafak’ta, Zaman’da hatta Taraf’ta, yani sözde Ergenekon karşıtı safta kahramanlık taslayan yazarlar, 54. hükümetin yıkılmasına ve refah partisinin kapatılmasına gerekçe yapılmışlardı. Ama işin en ilginç tarafı; o zamanlar radikal İslamcı çıkışları ile tanınan şahısların çoğunluğunun şu anda AKP cephesinde yer alması ve Milli Görüş’ün devamı olan Saadet Partisine ve özellikle Erbakan çizgisine karşı çalışma yapmalarıydı.

Şimdi insanın aklına gelen soru ise; “o zaman kraldan çok kralcı olan bu şahıslar, acaba kimin maşasıydı, kimin hazırladığı bir plan dahilinde partinin kapatılmasına sebep olacak açıklamaları yapıyorlardı, bu açıklamaları yapmaktaki maksatları sadece kuru kahramanlık mıydı, yoksa, Ergenekon patronlarının o süreçteki piyonları mıydı? Ta o dönemlerde bunların kirli niyetlerini ve gizli mahiyetini ortaya koyan Ahmet Akgül’e, onlarla birlikte daha kimler savaş açmıştı?

Eğer o açıklamaların amacı Allah rızası için halkı bilinçlendirmek idiyse, neden şimdi bu kutsal hizmet bırakılmıştı?  Oysaki halkın daha çok yozlaştığı ve misyonerlerin ülkemizde cirit attığı ve İslam’dan hızla uzaklaştığı bir dönem yaşanmaktaydı! Ama demek ki amaç faklıymış, 28 Şubat darbesinin alt yapısını hazırlamak, yani Ergenekon’un dinci ayağını oluşturmak için şeytana hizmetkârlık yapılmaktaymış!

Refah Partisinin Kapatılma Karasından Bir Paragraf

Esas Sayısı: 1997/1 (Siyasi Parti Kapatma)

Karar Sayısı: 1998/1

Karar Günü: 16.1.1998

DAVACI: Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı

DAVALI: Refah Partisi

DAVANIN KONUSU: Refah Partisi’nin lâiklik ilkesine aykırı eylemlerin odağı haline geldiği savıyla kapatılması istemidir.

A- Refah Partisi Rize Milletvekili Şevki Yılmaz’ın Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 21.3.1994 gün ve 7444 sayılı yazıları ekinde gönderilen video-bant çözümünde,

(Biz Kur’an nizamından yüz çevirenlerden, ülkesinde Allah ve Resulünü yetkisiz kılanlardan mutlaka hesap soracağız.) dediği görülmektedir.

Şevki Yılmaz, Rize Belediye Başkanı seçilmeden kısa bir süre önce İstanbul’da yaptığı konuşmada şunları söylüyordu:

(Sizleri ahirette Dünyada seçtiğiniz liderlerle çağıracağız… Bugün Kur’anın kaçta kaçı bu ülkede uygulanıyor hesap ettiniz mi? Ben hesap ettim. Kur’anı Kerimin’in % 39’u bu ülkede ancak uygulanabiliyor. 6500 ayeti rafa kaldırılmış… Kur’an Kursu inşa ettin. Yurt yaptın, çocuk okutuyorsun, öğretmenlik yapıyorsun, vaaz ediyorsun. Bunlar cihat ve adil hayat bölümüne girmez. Ameli salih bölümüne girer. Hakkın hâkimiyeti ve Allah’ın kelimesinin yükselmesi için yapılacak iktidar çalışmasına cihat derler. Cenabı Hak bunu siyasi mücerretten emretmemiş. “Cahidu” diye emretmiş, ne demek? Cihat ordu düzeni halinde yapılır. Komutanı bellidir… Cuma namazı kılmanın bir şartı da iktidarın Müslümanlaştırılmasıdır. Allah diyor ki, camilerden önce, iktidar yolu Müslüman olacak… Beş vakit namaz kılınacak yerler için kubbeler yapmak sizi cennete götürmez. Çünkü bu ülkede Allah kubbe yapıp yapmadığını sormuyor. Sormayacak, yönetimde yetkili olup olmadığını soracaktır… Bugün Müslümanların yüz lirası varsa, bu yüz liranın 30 lirasını kız ve erkek evlatlarımızı yetiştirecek Kur’an Kurslarına ayırırken, 60 lirasını da iktidara giden siyasi kuruluşlara ayıracağız… Allah’ın bütün Peygamberleri iktidar için mücadele ettirmiştir. Bana tarikat mesleğinden iktidar için çalışmayan bir isim gösteremezsiniz. Size diyorum ki, saçlarım adedince başlarım olsa, her bir baş Kur’an yolunda koparılsa yine bu kardeşiniz davasından vazgeçmeyecektir… Allah’ın size soracağı soru şöyle: Küfür düzeninde İslam devleti olsun diye niçin çalışmadın? Erbakan ve arkadaşları parti görüntüsü altında bu ülkeye İslam’ı getirmek istiyor. Savcı anladı. Savcı kadar bizde anlasak iş tamamdır… Bu ülkede dinin simgesinin Refah olduğunu Yahudi Abraham bile anlamıştır… Kim iktidar Müslümanın eline geçmeden, cemaatini silaha teşvik ediyorsa, ya o cahildir ya başkaları tarafından görevlendirilen bir haindir. Çünkü hiçbir Peygamber devleti ele geçirmeden harbe müsaade vermemiştir… Müslüman akıllı olur. Karşısındaki düşmanı nasıl yeneceğinin gizli projelerini deşifre etmez. Kurmay çizer, asker uygular. Eğer düşman bu planının farkına varırsa, yeni bir plan kurması ümmetin komutanları üzerine vaciptir. Bizim görevimiz, konuşmak değil, asker olarak ordu içerisinde harpteki planı uygulamaktır…)

Aynı kişi milletvekili seçildikten sonra, 29.11.1996 tarihli konuşmasında ise şöyle haykırıyordu.

“Mecliste 158 tane İmam-Hatip mezunu kökenli milletvekili var. Bizim derdimiz Lise-İmam hatip ayırımı değil, Liselileri de aynı İmam Hatip ruhuyla yetiştirmek… İnanlara din dersi yetmez. Bir de ahiret hazırlık dersi konulmalıdır… Bu ülkede en büyük terör, en büyük isyan Allaha ve Resulüne yapılıyor. Gelin bu ülkede hep birlikte Başbakanından Cumhurbaşkanına kadar hepimiz ölüm ve ölümden sonraki hayata hazırlık yaptıralım… Samsun sporun taraftarı olur da Allahın taraftarı olmaz mı bu dünyada… Elhamdülillah şimdi kilit taşı omzumuzda. Belediyeler merdiven kurdu. Köprünün ortasına ulaştık. Bir buçuk milyar İslam kurtuluş ordusu koruyor. Bak Erbakan hocayı tanımayanlar duysun, o bu köprünün kuruluş ustası ve mimarıdır.”

İşte bu Ergenekon’un Maşası Şevki Yılmaz’ın, şimdi Zaman Gazetesinde çıkan zırvaları o dönemdeki sözlerinin samimiyetsizliğini ve art niyetini ortaya koymaktaydı!

“Hiçbir vatan evladı, Ergenekon ihanet çetesine karşı kelle koltukta mücadele eden AK Parti iktidarının karşısında yer almaz, alamaz! Vatanını ve milletini seven hiç kimse 1960, 1971, 1980 darbesi ile 28 Şubat postmodern darbesinin acılarını çektiği halde darbecilerden hesap soran AK Parti iktidarına hain ve işbirlikçi diye karşı çıkamaz!

Ergenekon’a destek verenlere sorulur; sen bu çetenin hangi kanadını temsil ediyorsun, sen de mi bu derin çetenin ayağısın, sol ayağını gördük, sağ ayağını gördük, aşırı solunu gördük, terör örgütü ayağını gördük, sen yoksa şu dinci ayağından mısın (?!..) derler…”[1]

 Peki, Ey Şirret Şevki, Sen Neden Ergenekon’a taş taşıdın?

Yaptığı açıklamalar ve çıkışlar Refah Partisinin kapatılmasında gerekçe olarak kullanılan ŞEVKİ YILMAZ o zamanlar Ergenekoncular tarafından maşa olarak kullanıldığının farkında değil miydi? Yoksa bilinçli olarak mı bu ucuz kahramanlıkları sergilemekteydi?

Yukarıdaki açıklamayı yapan Şevki Yılmaz’ın dönüp geçmişine bakarak şimdi utanması gerekmez miydi? Çok değil 10 – 15 yıl önce yaptığı konuşmaları bir dinlese, Ergenekonculara bilerek veya bilmeyerek nasıl hizmet ettiğini açıkça görecekti!

Belki o zaman yine Zaman Gazetesine bir yazı verir ve “Bu zamana kadar Ergenekon’un Dinci ayağından olduğum için özür diliyorum” der ve savcı tutuklatmasa da Silivri’ye kendisi giderdi…

Ergenekon raporlarının bilgi kirliliği yaydığını ve maksatlı propaganda yapıldığını Recep T. Erdoğan da kabullenip imzaladı

Daha önce: “Bu davanın ne sağında, ne solunda, ne altında, ne üstündeyim” diyen Erdoğan’ın, 24 Nisan 2009 tarihli yazısı ortaya çıktı. Erdoğan’ın imzasını taşıyan yazıda şunlar kayıtlıydı: “Ergenekon Raporu Bilgi Kirliliği ve Maksatlı Propagandadır!”

Böylece Başbakan Erdoğan, Ergenekon savcısı olma hevesinden yavaş yavaş uzaklaşmıştı.

MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun hakkında 3 Mart 2009 tarihinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusu yapılmıştı.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Atasagun hakkında soruşturma izni verilmesi için Başbakanlığa başvurdu. Başsavcılığın soruşturma için gerekçesi “Ergenekon örgütü şeması”nın Atasagun’un müsteşarlığı döneminde hazırlanmış olmasıydı…

Başbakanlık Hukuk Müşavirliği de Başsavcılığın talebi konusunda bir çalışma yapmıştı. İşte o çalışmanın sonucunda ortaya çıkan ve Erdoğan’ın imzasını taşıyan yazıda şu satırlar yar almaktaydı:

“Yapılan suç duyurusunda bahsedilen bilgiler, MİT Müsteşarlığına, 3 Temmuz 2002 tarihinde posta kanalıyla, kaynağı tespit edilemeyen isimsiz ihbar mektubu ve eki 6 adet CD ile intikal (etmiştir).

“Bahse konu mektup ekindeki CD’lerde yer alan Ergenekon-Lobi projesi ve diğer belgelerin yanı sıra, Tuncay Güney’in iddiaları dikkat çekici (bulunmuştur). Ancak bir bilgi kirliliği ve maksatlı propaganda izlenimi de (edinilmiştir). (Döküman) CD’lerin tetkiki (ile) MİT arşivi ve açık kaynaklara yansıyan teyit edilmemiş bilgilerle sınırlı tutulan incelemelerden hareketle (hazırlanmıştır). Döküman, 10 Temmuz 2003 tarihinde asker şahıslara ilişkin iddiaları içermesi nedeniyle Sn. Genelkurmay Başkanlığı’na ve 19 Kasım 2003 tarihinde ise görev itibarıyla, bağlı oldukları Sn. Başbakanlık’a intikal (ettirilmiştir)…”

 

 

Ahmet Akgül’ü ve Milli Çözüm ekibini “Ergenekoncu”lukla suçlayan bazı Milli Görüşçüleri ve dindar kesimleri, MİT’in şu resmi belgesi yalanlamakta ve bakın kimlerin isimlerinin bu gizli ve kirli ilişkilere bulaştığı iddiasında bulunmaktadır. Ahmet Akgül ve ekibi, iki yıl boyunca hazırlanan ve uydurulan iddialarla tutuklanmış, ama üç gün sonra suçsuz bulunup bırakılmış ve Ergenekon’la hiçbir ilgilerinin bulunmadığına dair takipsizlik kararıyla aklanmışlardır.

Ama işte 3 Temmuz 2002 tarihinde MİT Müsteşarlığına ulaştırılan 6 CD’nin içeriğinde yer alan Ergenekon fihristindeki 341 isim:

Biz bu listeyi, doğruluğuna inanarak ve insanları töhmet altına sokmaya çalışarak yayınlamıyoruz. Sadece, ispatlanmamış zan ve iddialarla insanları karalamanın yanlışlığına ve MİT gibi kurumların hazırladığı raporların bile nasıl kafa karıştırdığına ve arapsaçına dönen bu Ergenekon senaryolarının hangi çıkmazlara yol açacağına ilişkin şüphe ve endişelerimizi paylaşmak istiyoruz. Ve özellikle, MİT raporlarına dayanılarak açılan bu davada, yukarıda ismi geçen pek çok insanın niçin hala sorgulanmadığını, hatta Ergenekon karşıtı ve demokrasi kahramanı rol oynadığını ve bu bilgi ve belgeleri basına kimlerin ve niçin sızdırdığını herkes gibi merak ediyoruz.

Özden Örnek’in günlüklerinin sırrı çözümlendi:

Emniyet İstihbaratının telefon dinlemeleri ve sahte dolgu malzemeleriyle imal edildi!

E. Üsteğmen Serdar Öztürk, İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki ifadesinde, elde edilen bilgilerin, bir kurguyla birleştirilip, Ergenekon örgütünün imal edildiğini söylemişti. Buna göre toplama-uydurma bilgilerle “Özden Örnek günlükleri” meydana getirilmişti. Eski Emniyet İstihbarat Dairesi Başkan Vekili Hanefi Avcı da, komutanların dinlendiğini E. Alb. Erdal Sarızeybek’e söylemişti. Emniyet istihbaratı, 2003 yılından beri komutanların telefonlarını teknik takipte tutmuş, bu bilgileri bazı değiştirme ve eklemelerle suni senaryolar üretilmişti.

Yavuz Donat’a göre:

“Genelkurmay ve komutanları dinleme ve izleme faaliyeti, Emniyet İstihbaratı içindeki bir grup polisin işi değildi. Uygulamalar, Tayip Erdoğan’ın siyasal destek ve koruması ve başbakanlığının olanaklarıyla yapılagelmişti. Genelkurmay ve komutanları dinleyen, izleyen, “doğrudan başbakanlığa bağlı” gizli bir merkezdi. (11 Temmuz 2003)

 


ZAMAN GAZETESİNİN SORUMSUZLUĞU VE CUMHURİYET SAVCILARINA SUÇ DUYURUSU!

Zaman gazetesi İnternet sitesinde “800 General İslamcı (!) dergiye abone” başlıklı düzmece haberinde, “Konya polisinin Milli Çözüm operasyonu teknik takip aşamasında, Ahmet Akgül’ün bir telefon konuşmasında bu bilgilerin ortaya çıktığı” ileri sürülmekteydi.

Oysa:

1- Bunlar tamamen sahte ve uydurma iddialardır; saçmalıktır ve suçlama amaçlıdır

2- Çünkü bunu ileri sürenler, önce 800 generalimizin bulunmadığını bilmeyecek kadar cahil ve ahmaktır.

3- Kaldı ki, her dergi ve gazetenin yaptığı gibi; tanıtım amaçlı bazı merkezlere gönderilen birkaç sayı dışında, böyle bir abonelik asla söz konusu olmamıştır.

4- Acaba, bunların bir gayesi de, TSK aleyhine “sahte belge”yi Taraf’ta yazan eski Aksiyon’cu-Fetullahçı Mehmet Baransu’nun “Yahudi asıllı ve hıyanet hesaplı” olabileceğine dikkat çeken Milli Gazete yazarı Sn. Afet Ilgaz hanımefendiyi töhmet altına sokmak mıdır?

5- Amerikan sığıntısı ve Yahudi Lobisi hizmetkârı Fetullahçı iftiracıların iddiası doğru ise; kesinlikle gizli kalması gereken, resmen tespit ve tescil edilmeyen ve zaten beraatla neticelenen bu çarpıtılmış bilgileri, Konya Kaçakçılık ve Organize Suçlar Şubesi polis ve yetkilileri, Zaman Gazetesine niçin ve nasıl sızdırmışlardır?

6- Bu durum, Emniyet içindeki bazı birimlerde CIA’cı-Fetullahçı yapılanmayla ilgili iddiaların doğruluğunun bir ispatımıdır?

7- Hem bu (Gâvura) “Taraf” gazetesiyle, Siyonist barbarlara uşak “Zaman”cıların ve benzeri yalaka medyanın; Kahraman Ordumuzun milli ve haysiyetli duruşundan bu denli rahatsız olmaları, aslında dış güçlerin ve işbirlikçilerin TSK düşmanlığını yansıtmaktadır. Patronları kışkırtmadıkça piyonlarının horozlanacağını sanmak saflıktır.

“Ordumuza niye sahip çıkıyoruz” diye eleştiren zavallılar!…

Çünkü TSK, ülkemizin bağımsızlık ve bekasının; Milli birlik ve dirliğinin korunmasının; huzur ve hürriyetimizin sağlanmasının sigortasıdır.

Yani biz, Ordumuza sahip çıkmakla, aslında;

·   Yurdumuza

·   Onurumuza

·   Yüce Dinimize ve milli duygularımıza

·   Namusumuza ve

·   Devlet olgumuza sahip çıkıyoruz.

Çıkmayan da ya saftır veya satılıktır!

Geçmişte Recep T. Erdoğan “Irak’ı işgal eden Amerikan conilerinin başarı ve sağlıkla evlerine dönmeleri için dua ederken” ve Fetullah Gülen; “Dünya gemisinin kaptanlığına büyük Amerika hükümetini ve Askerini layık gördüğünü” açıklarken alkış tutan alıkların, bizim Peygamber Ocağımız Şanlı Ordumuza arka çıkmamızdan gocunmaları akıl ve vicdan ayarlarını ortaya koymaktadır.

Bu nedenle, ilgili ve yetkili Cumhuriyet savcılarımızı:

a)       Bu sahte ve suni haberleri ve gizli kalması (Adana ilgili Cumhuriyet Savcılığınca Milli Çözüm yazarları hakkında “Kovuşturmaya Gerek Yoktur” kararından sonra soruşturma esnasında toplanan delillerin de yok edilmesi kanuni mecburiyetken) (Bak: CMK Değişiklik, Kanun No: 5353, Yayım Tarihi: 25.05.2005, Sayı: 25673, Madde: 137 (3-4))  gereken bilgileri Zaman Gazetesine sızdıran Konya Kaçakçılık ve Organize Suçlar Şubesi görevlileri

b)      Bu gizli ve suni bilgileri, kirli ilişki yöntemleriyle ele geçirip yayınlayan ve aleyhimize kamuoyu oluşturan Zaman Gazetesi hakkında suç duyurusunda bulunuyor ve soruşturma açılmasını istiyoruz.

 

 

 


[1] 25 Mart 2009, Çarşamba Zaman Gazetesi

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Yorumu Takip Et
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
Hazım ALTUNTAŞ

Hazım ALTUNTAŞ

YORUMLAR

Son Yorumlar
0
Yorumunuzu okumaktan memnuniyet duyarızx