YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
662de851d5cc7
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 7 6 5 1
Bugün : 4025
Dün : 26226
Bu ay : 659347
Geçen ay : 453014
Toplam : 23438311
IP'niz : 3.137.157.45

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

ABD’de Demokrat Partili üye Siyonist Yahudi Jim Moran: Türkiye AB’ye tam üye olmalıdır!

ABD Temsilciler Meclisi’nin Demokrat Partili üyesi ve Yahudi Lobilerinin önde gelen ismi, Siyonist Jim Moran, “Türkiye’nin AB’ye tam üye olarak girmesi gerektiğini” açıklamıştı. Washington’da Fetullahçıların hazırladığı Rumi Forum’da konuşan Virginia eyaleti milletvekili Moran, “Türkiye ile AB arasındaki ilişkinin, bazılarının önerdiği gibi imtiyazlı ortaklık değil, tam üyelik şeklinde olması gerektiğini” vurgulamıştı. “ABD Başkanı Barack Obama’nın ilk ziyaret ettiği ülkelerin başında Türkiye’nin gelmesinin tesadüf olmadığını” anlatan Moran, medeniyetler boyunca Türkiye’nin, jeopolitik yönden merkezi bir rol oynadığını hatırlatmıştı.

ABD’nin Irak savaşında, korkunç hatalar yaptığını dile getiren Siyonist Yahudi Moran, “Türk halkının yüzde 80’inin bu savaşta ABD’nin Türk topraklarını kullanmasına karşı çıktığını” kaydederek, “Burada Türk halkı haklı, bizim o zamanki yönetimimiz haksızdı” deyip şeytanlık yaparak, Türkiye dostu rolü oynamıştı.

Bu sırada, AB’nin, “Hırvatlara ve Sırplara serbest dolaşım hakkı tanınması, ama Boşnaklara ve Kosovalılara vize uygulaması” kararı, Batının Müslümanlara bakış açısını ve çifte standardını yansıtmaktadır. Bu tavır, aynı zamanda, savaşın saldırgan ve azgınlarını ödüllendirip, mağdurlarını ve mazlumlarını cezalandırma mantığıdır. Bütün bunlara rağmen Türkiye’nin hala AB umuduyla avutulması, İsrail’in bir planıdır.

Çünkü AB tezgâhından ve ABD tuzağından kurtulan, Doğu’yla ve İslam Dünyasıyla kucaklaşan bir Türkiye, artık İsrail’in payandası olmayacaktır. Türkiyesiz bir İsrail’in ise, ayakta kalması ve işgal ettiği Filistin topraklarında barınması imkânsızdır. Bu nedenle bizi, AB kapısında ve ABD kampında tutmaya, kof vaatler ve beklentilerle umutlandırmaya çalışanların başında İsrail ve Siyonist Yahudiler olduğu, asla unutulmamalıdır. Türkiye’nin en büyük talihsizliği ise, sadece hükümet olan AKP’nin değil, muhalefetteki CHP ve MHP’nin de, beyin olarak Batı bağımlısı ve AB yanlısı olmalarıdır.

·   MHP Lideri Devlet Bahçeli, kendisi Başbakan Yardımcısı iken mağduriyetlerine göz yumduğu Uygur Türklerine yönelik Çin vahşeti karşısında, AKP’nin cılız tepkilerini tenkit ederken: “Filistin’e, Gazze’ye sahip çıkıyor, İsrail’e dikleniyordunuz!?” Sözleriyle hala İslam kardeşliğine olan gizli kinlerini ve ırkçılık-kavmiyetçilik güttüklerini, bunda da samimi olmayıp istismar ettiklerini ortaya koymuşlardır.

·   CHP lideri Baykal ise, bizim de yanlış bulup karşı çıktığımız askeri yargıyla ilgili “tereddütlü” kanunu onaylayan Sn. Cumhurbaşkanını eleştirirken:

“Çekirdeğinden yetiştiği bir siyasi anlayışın uzantısı ve temsilcisi gibi davranmaktan kurtulamıyor” diyerek, hiçbir ilgisi kalmadığı halde, Milli Görüş’ü suçlamaya ve karalamaya kalkmıştır. Oysa AKP’nin Milli Görüş zihniyetinin değil, AB, ABD ve İsrail’in hizmetinde olduğunu hala anlamamak, ya akıl noksanlığıdır veya iftira ustalığıdır.

Kaldı ki, İsmet İnönü gibi, CHP’nin temsilcisi değil, bizzat kendisi Cumhurbaşkanı olduğunda, tarafsız kalındığına ve yine Süleyman Demirel gibi tescilli Masonlar Cumhurbaşkanı yapıldığında, tarafsız davrandıklarına inanılıyor da, Abdullah Gül’e niye farklı yaklaşılıyor? diye sormak lazımdır.. Ve zaten bu kafa yapısı ve İslam takıntısı yüzündendir ki, CHP bir türlü % 20’den yukarı çıkamamaktadır.

YÖK’ün katsayı haksızlığıyla ilgili yeni düzenleme girişimini:

“Türkiye, İmam-Hatipliler eliyle, dini prensiplere ve hurafelere dayalı bir döneme doğru sürükleniyor!” şeklinde, talihsiz ve terbiyesiz benzetmelerle yorumlayan CHP saymanı Mustafa Özyürek gibi küflenmiş kafalardan kurtulmadıkça da, böyle azınlıkta kalacaktır. Çünkü Yüce İslam Dini, hurafe değil; hak ve hakikattir. Hurafe, Mustafa Özyürek gibilerin kof kuruntuları, saplantıları ve sapıklıklarıdır. Üstelik Amerikalı Yahudi dönmesi Siyonist Hıristiyan Christopher R. Robert’in 16 Eylül 1863’te kurduğu misyoner mektebi Robert Kolej mezunu bir avuç sabataistin, yıllarca Türkiye’nin en kilit noktalarında ve yönetici makamında görev almaları ve Mason Localarına bağlı çalışmaları bunlara dokunmuyor da, İmam-Hatipli vatan evlatlarının beyninin ve bileğinin hakkıyla ve bin türlü engeli aşarak önemli görevler üstlenmesi, niye bazılarına batmaktadır?

Türkiye’nin Batı’dan uzaklaşma tehlikesi varmış!…

Türkiye’yi gayet iyi izleyen bir Fransız strateji uzmanı –onu da gayet yakından tanırız- ve şu sırada Harvard’da ders veren Dominique Moisi’nin “Türkiye’yi Kim Kaybetti?” yazısındaki şu satırlar da, İsrail ile ilişkilerin yara almasından ötürü “Batı’dan kopuyoruz” diye dehşete kapılanlara uyarı niteliği taşımaktadır:

“İsrail de Türkiye’yi yitirmek gibi bir büyük tehlikeyle yüz yüze kalmıştır. Lübnan’da ve şimdi Gazze’de giriştiği son iki askeri macerası İsrail’in güvenliğini güçlendirmekten ziyade kendisinin suçlu görünmesine ve dünyadaki sempatisini kaybetmesine yol açmıştır. İsrail’in, söz konusu askeri çılgınlıkları, Türkiye ile arasındaki stratejik ittifakı neredeyse çökme noktasına taşımıştır.”

Anahtar konumdaki bir NATO üyesi olan Türkiye’ye eğer İsrail’in sorumsuz politikaları yüzünden Batıdan uzaklaşırsa, İsrail’de bölgede sahipsiz kalacaktır.

Cengiz Çandar: Kısacası, Türkiye’nin Batı’dan uzaklaşmasının anahtarını İsrail’e karşı “siyasi pozisyonu” belirlemiyor. Bu noktadaki asıl tehlike iç bünyemizdeki “Ergenekoncu-ulusalcı hastalığın” vücudu sarmasında” derken, İsrail’e uşaklığa devam için, Ergenekon dalgalarının kılıf olarak kullanıldığını açığa vurmaktaydı.

 

Türkiye’de İsrail’in nüfuzu devam ediyorsa, sabataistler niye paniğe kapılmış?

Türkiye’nin İsrail’e ve ABD’ye bağımlılığı devam ediyor mu? Devam ediyor… Türkiye AB’ye girmek için çırpınıyor mu? Çırpınıyor, elinden gelen bütün gayreti sarf ediyor. Türkiye Avrupa Birliği’ne girerse parçalanır mı? Evet,  o noktaya doğru gidiliyor.

Dünyanın iki en zengin ve düzgün ülkesi, İsviçre ve Norveç AB üyesi değildi. Bu konuda oylama yaptılar, halk istemedi. Türkiye’de AB üyeliği için halk oylaması yapılır mı? Hayır yapılamıyor! Türkiye AB üyesi olursa bağımsızlığından çok şeyler kaybeder mi? Edecektir. Zaten şu anda yüzde yüz bağımsız değiliz, AB üyesi olabilirsek bağımsızlığımızın daha da azalacağı kesin gözüküyor. Türkiye, AB üyesi olmadan da güçlü, zengin, temiz, örnek, kendi ayakları üzerinde duran bir ülke olabilir mi? Elbette olabilir, ama Milli, haysiyetli ve cesaretli bir politika gerekiyor.

Büyük Ortadoğu Projesi nedir? Bu projenin her şeyden önce bir ABD-İsrail projesi olduğunu herkes biliyor. İslâm dünyasındaki büyük devletleri parçalamak, ortaya bir sürü yetersiz küçük ve orta devlet çıkartmak amaçlanıyor. Bu devletler ABD’ye ve İsrail’e bağımlı olsunlar, onlara asla kafa tutamasınlar, orduları hiçbir zaman ABD ve İsrail için bir tehdit ve tehlike oluşturmayacak şekilde yapılandırsınlar isteniyor.

Türkiye ile İsrail arasındaki gizli askerî anlaşmalar helen ve fiilen yürüyor mu? Evet yürüyor. İsrail ile Türkiye arasında sıkı iktisadî işbirliği devam ediyor mu? Ediyor. 1985’te Yahudi devleti ile ticaretimiz sadece 50 milyon dolardı, bu rakam 2 milyar dolara yaklaşmış bulunuyor. Türkiye’de ne kadar Yahudi yaşıyor? Resmi makam 25 bin söyleniyor. Kimlik kartlarının bir hanesinde Musevî yazan vatandaşlarımızın gerçek sayısı 16 bine düşmüş görünüyor. Lakin ötede bir milyondan fazla Kripto Yahudi bulunuyor. Bunlar: Selanik Dönmeleri, yani Sabataylar… Pogromlardan sonra Osmanlı devletine sığınan ve bilahare Alevî veya Bektaşî olanlar… “Müslümanlaşan” Kürt Yahudileri ve Barzanlar… Kafkasya Yahudileri ve Karaylar… ve Pakradunlar. Yani Yahudilikten Ermeniliğe geçenler, sonra sözde müslümanlaşanlar.. Türkiye’yi gizli ve zehirli ahtapot gibi sarmış sömürüyor. Türkiye’de Yahudi nüfuzu devam ediyor mu? Elbette ediyor.

Türkiye’nin derin ve büyük sorunları, Batı güdümlü demokrasi ile çözülür mü? Çözülmez. Çünkü demokrasi sadece bir kemiyet (kelle sayısı çokluğu) rejimi değildir. Demokrasi öncelikle bir keyfiyet, vasıf üstünlüğü sistemidir. Bir ülkenin milli irade sahibi ve haysiyetli yöneticileri yoksa demokrasi ile hiçbir şeyi çözemezsiniz. Çözüleceğe de benzemiyor. Bugünkü demokrasi sadece ülkenin birliğini çözüyor, çöküntüye sürüklüyor.

Türkiye’nin önünde kolay bir çare ve çözüm var mıdır? Ülkemizin sıkıntı ve krizleri çok karmaşıktır. Bunlar hiçbir kolay, basit, ucuz, işporta çare ve çözümlerle halledilemez, halledilemiyor.” ” diyenler haklıydı.

Bu nedenle Milli ve tarihi bir dönüşüm bekleniyordu.

Sabetaycılar: “İsrail’e geri dönmek istiyoruz!” diyorlarmış…

İsrail’de yayınlanan Makor Rishon gazetesi, Sabetay cemiyetinin Türkiye lideriyle görüşmüş ve çarpıcı iddialar ortaya atmıştı. İsrail’de ve Fransa’da yayımlanan gazeteleri de kaynak göstererek yayınladığı haberde; Sabetaycıların lideri olduğu belirtilen ancak adı açıklanmayan kişinin, “Türkiye’de 30 bin Türk vatandaşı Yahudi’nin yaşadığını, ancak kendisini gizleyen Sabetaycıları sayısının 60 bine yaklaştığını” söylediğini yazmıştı.  Haberde söz konusu liderin çok tartışılacak şu sözlerine de aktarılmıştı: “17. yüzyılda Türkiye’ye yerleşen ve İslam’la Musevilik arasında bir inanışı benimseyen Sabetaycılar, artık İsrail’e göç etmek istiyor. Bunun için İsrail devleti göç yasasını değiştirip bizi kabul etmesi gerekiyor. Ancak kendi isteğiyle Yahudilikten çıkanlara, dönüş hakkı tanınmıyor. ‘

Nüfus konusu karışıktı..

İsrailli bir gazetecinin Sabetaycıların lideriyle görüştüğü yönündeki haber, Türkiye’de de yankılanmıştı. Sabah’ın görüştüğü kaynaklar, “Sabetaycıların üç ayrı kolunun varlığını ve tek bir liderden söz etmenin mümkün olmadığını” vurgulamıştı. Konuyla ilgili bilgi veren araştırmacılar, nüfus konusunda da net bir şey söylemenin yanlışlığını hatırlatmıştı. Sabetaycıların daha önce 1917, 1991 ve 1996 da Yahudi dinine geçiş yönünde yaptıkları bireysel ya da toplu taleplerin reddedildiği öğrenilirken, Türkiye Hahambaşılığı’nın Sabetaycıları Yahudi olarak kabul etmediğini de vurgulamıştı.

Sosyolog Müfit Yüksel’in: “Sayı ve rakam spekülatiftir. O sülalelerden gelen çok kimse var. Yarım milyona yakın nüfus diyebiliriz. 5 vakit namaz kılan, Sabetaycılığının ve kökenlerinin farkında olmayan çok kimse var. Yekpare bir topluluktan bahsetmek mümkün değil. İsrail içinde Yahudi nüfusu artırmaya yönelik bir istek var. Ortodoks Museviler bunları sapkın olarak kabul ediyor” şeklindeki açıklamaları önemli ve anlamlıydı.

Sabetaycılık nedir ve niye “gizlilik”e sığınmış?

Sabetaycılık, 17. yüzyılda İzmir ve çevresinde ortaya çıkan Sabetay Sevi tarafından kurulan Onun Mesih olduğuna inanan, Yahudi mistisizmine ve Kabbala’ya dayanan Batıl ve bozuk bir inanç sistemidir. Bir dönem sapkın ilan edildiklerinden, gerçekte Yahudi kalmak üzere, görünüşte İslamiyet’e geçmişlerdir. Diyanet İşleri Başkanlığı, Sabetaycılığı bir İslam mezhebi ya da tarikatı olarak saymazken, kendilerini Yahudiliğe bağlı bir fraksiyon olarak nitelendirseler de, Yahudiler tarafından resmi olarak bu dine bağlı kabul edilmemektedir. Bunlar; Sabetayistler, Sabetaycı, Avdedî, Dönme veya Selanikli gibi farklı isimlerle de bilinir. Kutsal şehirleri Selanik’tir. Türkiye’de İzmirli olarak bilinen Kapaniler, Karakaşiler ve Yakubiler olarak üç gruba ayrıldıkları tespit edilmiştir.

Önemli bir hatırlatma:

Erbakan Hoca’nın MSP döneminde, önce Ecevit CHP’siyle, sonra Demirel ve Türkeş’le yaptığı koalisyon hükümetlerinde, devrim niteliğindeki hizmetlerinden ürken bazı sabataist ve masonik kesimler, 1977 genel seçimleri öncesi de; yine böyle bir tedirginlikle Amerika’ya gidip, ya tedbir alınmasını veya gemilerle Türkiye’den taşınmalarını istemişlerdi. Şimdi:

1- Aradan yüz yıllar geçmesine ve her haliyle Müslüman geçinmesine rağmen hala kendilerini Yahudi hissetmeleri ve İsrail’e göç istekleri, sabataizmin ne denli etkili ve disiplinli bir öğreti ve ne denli sinsi ve tehlikeli bir mezhep olduğunu göstermektedir.

2- Bunların son derece özel metot ve vasıflarla ne denli organizeli ve ilişkili olmaları ve hala tanışma ve dayanışma içinde bulunmaları da hayret vericidir.

3- Gazetede 60 bin olarak açıklanan, ama sosyolog Müfit Yüksel gibilerce yarım milyona ulaştıkları varsayılan bu sabataist (gizli Yahudi)lerin; siyasi partilerde, sivil örgüt ve derneklerde, serbest mesleklerde, ticaret ve şirketlerle ve özellikle medya ve gazetecilikte, hatta İslami vakıf ve hizmetlerde ne denli etkili ve yetkili oldukları da öteden beri bilinmektedir.

4- Peki bu sabataistler neden Türkiye’den kaçıp İsrail’e yerleşmek isteyebilir?

a)   Ya Türkiye’de köklü ve milli bir değişim sürecinin çok yakın olduğunu fark etmişler ve yaptıkları hıyanetlerin hesabını verme endişesine düşmüşlerdir.

b)  Veya; kabbalist ve Siyonist öğretilerin şeytani etkileriyle İsrail’e güç kazandırmak ve Arzı Mev’ud hayaline katkıda bulunmak niyetiyle bu gayretlere girişilmektedir. Biz Müslümanların, hiç kimsenin geçmişi ve kökeniyle ve bugünkü hayat tarzıyla hiçbir sıkıntımız ve rahatsızlığımız söz konusu değildir. Bizim bütün eleştirilerimiz Devletimize ve Dinimize karşı kasıtlı ve kışkırtıcı hıyanetleredir.

c)   Belki de bu gibi girişimler, “Türkiye’yi ve milletimizi, azınlıklara ve farklılıklara kaşı hazımsız göstermeye” yöneliktir.

5-   Bize göre ise, bu tür girişimlerin çok rahatlıkla gizlilik içinde yürütülmesi gerekli ve mümkün iken, bu şekilde deşifre edilmesi:

Aradan geçen yüz yıllar içerisinde haliyle İslamlaşan ve Türkleşen; ülkesine ve devletine sadakat gösteren kimseleri ve kesimleri tedirgin edip endişe ve telaşa sürüklemeye yöneliktir.

Oysa, AKP’li Hüseyin Çelik, okul müdürlerine “İsrail mallarını boykot ettirmeyin” genelgesi bile göndermişti!

AKP’lilere göre, İsrail aleyhtarlığı yanlış ve yakışıksızmış!?

Eski, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in Başbakan Erdoğan’ın Davos’ta ortaya koyduğu kof kabadayılık tavrıyla tamamen çelişen bir genelge yayınladığı ortaya çıkmıştı. Türkiye’deki bütün okul müdürlüklerine bir genelge göndererek, ‘İsrail mallarını boykot ettirmeyin’ uyarısı yapmıştı.

“Doç. Dr. Hüseyin Çelik” imzasıyla yayınlanan genelgeyle okul müdürleri “boykotların önüne geçilmesi için gerekli tedbirlerin alınması” konusunda uyarılmıştı. Genelgenin zamanlaması da anlamlıydı. Bütün toplum kesimlerinde İsrailli firmaların ürünlerine karşı oluşan duyarlılığın hat safhaya çıktığı bir dönemde bu genelgenin yayınlanması, AKP’nin gerçek amacını ve Siyonist uşaklığını ortaya koymaktaydı.

Başbakan Erdoğan’ın Davos’taki çıkışı ile tamamen çelişen 13 Şubat 2009 tarihli genelgede Hüseyin Çelik, öğrencilerin İsrailli ürünlere karşı boykota katılmamasının gerekçesi olarak da, “yaşanan ekonomik krizi” göstermekten sakınmamıştı.

 Çelik’in ortaya koyduğu gerekçeler kadar, genelgenin içeriği de dikkatlerden kaçmamıştı. Türkiye’de bütün halk kesimlerinin İsrailli ürünlere karşı tamamen kendi iradesiyle başlattığı boykot eyleminin, Gazze’deki sözde barış görüşmeleri ile de ilişkilendirilmesi manidardı. Çelik, boykota katılmama gerekçelerinden birisini de  ‘Gazze’deki barış sürecini olumsuz etkilememek için…’ olduğunu vurgulayarak halkı aldatacağını sanmıştı.

İsrail’in Siyonist cumhurbaşkanı, Azerbaycan’da ne aramaktaymış!

Ülkemizde darbe palavraları, asker-sivil tartışmaları ve Ergenekon dalgaları yaşanırken, dışarıda olup bitenlere karşı gereken ilgi gösterilmiyordu. Çevremizde, özelikle de Kafkasya’da taşlar yerinden oynuyordu. Enerji temelli politikalar, yeni ittifakları şekillendiriyordu. Birçok ülke, bölgede yeni güç dengeleri kurmaya çalışıyordu. İsrail Cumhurbaşkanı’nın Azerbaycan’a yaptığı ziyaret, İran’daki seçim tartışmalarının gölgesinde kalmıştır. Oysa savunma bakanlığı müsteşarının yanı sıra İsrail savunma sanayinin üst düzey yöneticileri ile önde gelen 60 firmanın genel müdürleriyle birlikte gelen Peres’in Bakû temasları sonrası varılan anlaşmalar gözlerden kaçmaması gereken anlaşmalardır.

Aynı zamanda Rusya Devlet Başkanı Medvedev’in Bakû de imzaladığı Azerbaycan’ın Hazar’daki Şahdeniz 2 yataklarından çıkartacağı gazın tümünü Rus Gazprom şirketine veren anlaşma da çok önemli bir aşamadır.

Türk kamuoyunda hemen hiç gündem olmayan kaybedilen bir hafta içerisinde bakın hangi önemli gelişmeler yaşanıyor:

Rusya ve Azerbaycan, Türkiye ve Avrupa’nın yıllardır üzerinde çalıştığı Nabucco boru hattı projesini anlamsız hale getirecek doğalgaz alım anlaşması gerçekleşti.

İsrail Cumhurbaşkanı Simon Peres, bir dizi anlaşma yapmak üzere Azerbaycan’a gitti.

Peres’in ziyaretine tepki gösteren İran, Bakû Büyükelçisini geri çekti.

Bakû ile Tahran arasında gerginlik baş gösterdi.

Azerbaycan’ın İsrail’de büyükelçilik açma yönünde adımlar attığı öne sürülmekteydi. İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres, Bakû’de Azerbaycan ile petrol, gaz ve silah anlaşmaları imzalaması, mevcut dengeleri değiştirecek, önemdeydi.

·   İsrail satın aldığı petrolün Türkiye üzerinden geçecek boru hatlarıyla kendisine iletilmesini istedi.

·   Mavi Akım 2 kapsamında Rusya Federasyonu – Türkiye – İsrail görüşmeleri yapılıverdi.

·   Peres, 2 günlük Azerbaycan temaslarının ardından Kazakistan’a geçti. Bu sırada Kazakistan’dan İran’a “1 gram bile uranyum vermeyeceğiz” şeklinde şaşırtıcı bir açıklama geldi.

·   Rusya, Kafkasya’da dev bir tatbikata girişmişti.

·   Aynı zamanda İran’ın da kara tatbikatı yaptığı haberleri geldi.

·   Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Genelkurmay Başkanı Başbuğ, ABD Merkez Kuvvetler Komutanı General David Petraeus ile Ankara’da görüşmüşlerdi. Bu ziyaretle Irak’tan çekilme planları yapan ABD’nin üs ve limanlar için nabız yokladığı belirtildi.

·   Polonya Cumhurbaşkanı Lech Kaczynski, Bakû ile enerji alanında işbirliğini artırmak amacıyla Azerbaycan’da temaslarda bulunduğu bildirildi.

·   ABD Başkanı Barak Obama, askeri konular başta olmak üzere bazı anlaşmalar yapmak üzere Rusya’ya gitti.

Türk medyasında bazı kalemler, Peresin Azerbaycan ziyareti ve yaşanan gelişmelere alkış tutarak,  “Yıllık 3.5 milyar dolarlık petrol alımıyla Azerbaycan’ı en büyük enerji kaynağı ve ticaret ortaklarından biri yapan İsrail’in Cumhurbaşkanının Bakû’de verdiği en net mesaj, ülkesinin Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü sonuna kadar desteklediğiydi. Peres, bu yolla Ermeni işgali altındaki Karabağ’ı bir Azeri toprağı olarak bir kez daha tescillerken kulaklara bir de strateji fısıldadı: Azerbaycan derhal, Amerika’daki Yahudi lobisi ile temas kursun, bizim desteğimiz tamdır…” ifadelerini övmüşlerdi.

Ve böylece Türkiye’den sonra, Azerbaycan’ın da, Amerikan Kongresindeki güçlü Ermeni lobisine karşı, daha da güçlü bir müttefik olan Yahudi lobisini kazanma yolunda adım atmış olacağını büyük bir memnuniyetle dile getirmişlerdi. Onlara göre, artık Azeri kardeşlerimiz de mutlu olmalıydı. Zira Yahudi lobisi, bugüne kadar Türkiye’nin yanında olduğu gibi onların da yanında olacaktı. Böylece Bakû de ABD nezdinde Ermenilere karşı başarıdan başarıya koşacaktı!?[1]

Şimon Peres’ten sonra Suriye Lideri Beşşar Esad’ın Azerbaycan’a sürpriz ziyareti sonunda, daha önce AKP yönetiminin heveslendiği; Suriye-İsrail barış görüşmelerine arabuluculuk görevini, şimdi Azerbaycan’ın üstlenebileceği bile konuşulmaktaydı. AKP tutarsız ve duyarsız tavırları sonucu Filistin Lideri Mahmut Abbas’ı da Rumların kucağına atmıştı.

Antisemitizm (Yahudi düşmanlığı), Siyonistlerin bir planı ve propaganda aracıydı!

“Antisemitizm, bizim isteklerimize şahane bir yardımcı olacaktır. Siyonizm, yahudileri rahatsız etmek ve göçe ikna etmek için antisemitlerle işbirliği yapmalıdır.” Theodor Herzl

Recep T. Erdoğan’ın İsrail’e ve zulme dair söylediği kuru sıkı sözlerden sonra, “aman antisemitizm suçlamasına muhatap olmayalım” diye bin türlü özür dilenmeye başlamıştı. Şu antisemitizm denen ve tepemizde Demokles’in kılıcı gibi sallanan fenomenin kökenine inmek, içinde bulunduğumuz günlerde çok iyi olacaktı. Özellikle Alman antisemitizminin silah gibi kullanılmasının arkasında o karanlık Yahudi suratları sırıtmaktaydı.

 


[1] Hüseyin Altınalan / Milli Gazete

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Yorumu Takip Et
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
Ahmet AKGÜL

Ahmet AKGÜL

AHMET AKGÜL KİMDİR?

 

Araştırmacı-Yazar, Düşünür ve Siyaset Bilimci olarak tanınan Ahmet Akgül, Milli Görüş çizgisinde önemli bir fikir adamıdır. Olaylara insan eksenli ve İslam endeksli yaklaşmaktadır.

2004 Ocak ayında, arkadaşlarıyla birlikte İstanbul’da aylık olarak yayınlanan “Milli Çözüm” Dergisini çıkarmaya başlamıştır.

Uzun süreli, ciddi ve çileli bir mücadele dönemi yaşamış ve bu duyarlı, tutarlı ve kararlı tavrını hiç bırakmamıştır. Bu yüzden pek çok sıkıntı ve saldırılara uğramış, defalarca mahkeme açılıp tutuklanmış ve hapis yatmıştır.

İnancımız ve ihtiyacımız olan evrensel hukuk kurallarının; bütün insanlığın ortak değeri ve hayat düzeni haline getirilmesi, “Demokrasi, Laiklik ve özgürlükler” gibi çağdaş kurum ve kavramların; ilmi ve insani temellere göre yeniden şekillenmesi… Ve Türkiye’nin yeni bir barış ve bereket medeniyetine öncülük etmesi konularında yoğunlaşmıştır.

Üstadımızın, başta “İnsanın Yozlaşması”, ardından “Adil Düzen ve Yeni Bir Dünya” ve yine “Barış ve Bereket Nizamı “İslam Davası” ve YozlaştırılanCihad Kavramı” gibi birçok kitapları İngilizceye çevrilip merkezi Londra’daki Cagaloglu Yayıncılık organizesiyle; Amazon ve Bornes&Noble (bn.com) gibi dünya genelinde dağıtım yapan yüzlerce online sitesinde ve dijital (e-kitap) sayesinde 120 kadar ülkede yayınlanıp okunmaktadır. Ayrıca Üstadımızın “Yüce Kur’an’ın Manası ve Mesajı” başlıklı Meal-i Kerim yorumları İngilizce ve Rusça tercümeleri ile “Adil Düzen ve Yeni Bir Dünya” kitaplarının Rusça, Arapça, Çince, Japonca ve İspanyolca tercümeleri tamamlanıp basılmış olup; Almanca, Fransızca, Kırgızca ve Farsça tercümelerinde de sona yaklaşılmıştır.

Milli siyaset ve sorumluluk düşüncesini farklı bir boyutta ele alan ve yorumlayan Hocamız; yaklaşık 40 yıldır Türkiye’mizin her yerinde, Avrupa’da ve İslam ülkelerinde, önemli seminer ve konferanslara katılmaktadır.

Mili Görüş’e çöreklenmiş bazı şaibeli kişilerin gizli niyet ve tertiplerini haber vermesi, uzun vadeli hedefler ve stratejik tavizler sonucu Parti’ye girdiklerini sezmesi ve söylemesi nedeniyle, Ahmet Akgül’ün teşkilatlarda ve Milli Görüşçü kuruluşlarda hizmet vermesi engellenmeye çalışılmış; Erbakan Hoca ise, kendisinin daha bağımsız davranabilmesi ve nifak çarkı içinde körletilip kirletilmemesi için bu girişimlere karşı çıkmamış, ama kendisini uzaktan destekleyip yönlendirmekten de geri durmamıştır. Erbakan’ın “Adil Düzen” projeleri, AKP’nin siyasi hileleri ve karanlık ilişkileri, Fetullahçı Cemaatin gizli mahiyeti konularında sayılı uzmanlardandır.

1949 Elazığ doğumlu olan, çeşitli konularda yayınlanmış ve hazırlanmış 105 (yüz beş) eseri bulunan yazarımız, evli ve beş çocuk babasıdır.

 

Hocamız’ın Başlıca Kitapları:

● Yüce Kur’an’ın Manası ve Mesajı (Türkçe Meal-i Kerim. Abdullah Akgül Yayına Hazırladı.) (İngilizce ve Rusçaya çevrildi.)

Milli Sorunlarımız ve Sorumluluklarımız (2 Cilt)

Dünyanın Değişimi ve Erbakan Devrimi

Refah-Yol’la Rantiyenin Savaşı

Cemaatin Cılkı, Erdoğan’ın Çarkı, Erbakan’ın Farkı

Türkiye Kuşatılırken, Kuklaların Kapışması

Adil Düzen ve Yeni Bir Dünya (İngilizce, Rusça, Çince, Japonca, Arapça ve İspanyolcaya çevrildi.)

Bizim Atatürk

Küresel Fesatçılık ve Fetullahçılık

Dış Politika Yazıları (I) BOP’un Temel Taşları (1988-1998)

Dış Politika Yazıları (II) Tarihin En Talihsiz Yılları (2002-2015) 

Siyaset ve Strateji Bilgeliği

Osmanlı Sistemi ve Abdülhamit Siyaseti

İslam Davası ve Cihad Kavramı (İngilizceye çevrildi.)

● “İnsan”ın Yozlaşması (İngilizce ve Rusçaya çevrildi.)

Ah-u Figan’ım (Şiir)

Başörtüsü İnkârı ve İstismarı

İslamcı Münafıklar

Milli Şuur ve Ordu

20 Yıl Öncesinden; AKP Gerçeği ve Akıbeti

Bilge(!) Erdoğan’dan, İlkeli(!) Numan’a AKP Tezgâhı

Cezaevinde Yazdıklarım

Siyonizm-Deccalizm Ortaklığı

Devrim Simsarları ve Din İstismarcıları

Dilin Düğümü Çözüldü (Şiir)

Din Dengedir İslam İlericiliktir

Din – Devlet ve Demokrasi

Ergenekon Senaryosu “At Değiştirme” Operasyonu muydu?

(Kadiri - Haydari Tarikatı) Gönül Seması ve Tasavvuf Kapısı

Medeniyet Mücadelesi ve Mehdiyet Müjdesi

● Teşkilatçılık (İletişim ve İşbirliği Sanatı) Mesaj ve Metod

Milli Görüş’ün Marazlıları

● Hak Davanın Hokkabazları

ABD’li Siyonistlerin, AKP’li Piyonistleri

İsrail’in Şımarması ve Armageddon Savaşı

BDP’nin Özerklik Kalkışması

Bir Devrim Yaşanıyordu!

Dünya Dönüşüme Hazırlanıyordu

Hidayet Kıvılcımı ve Hikmet Kılıcı (Şiir)

Katı Ulusalcıların ve Ilımlı İslamcıların Din ve Devlet Tahribatı

Osmanlı’dan Cumhuriyete Kripto Yahudiler ve Pakraduniler

Yüz Kur'ani Kavram ve Yorumları

Konularına Göre: Kur’an-ı Kerim Fihristi

Siyaset Şehveti ve AKP’nin Şerbeti (Yayına Hazırlayan: Ufuk Efe)

AKP’nin Akreplikleri (Yayına Hazırlayan: Ufuk Efe)

Terör-Masonluk ve Mafia Medeniyeti

Cumhuriyet Türkiye’sinde Nifak Hareketleri

Ruhlar-Sırlar ve Uzaydaki Yaratıklar

Sabah Yakın Değil miydi?

Tarikatların Hizmet Sahası ve Islahı

Tuz Kokarsa…

Gaflet miydi, Hıyanet miydi?

Tahribat Ortakları: AKP’nin Arkası, MHP’nin Markası

Türkiye Tarihi Dönemeçteydi!

Yakın Tarihimizde Yüceler ve Cüceler (2 Cilt)

Zafer Muştuları ve Fetih Hazırlıkları

Erbakan’dan İntikam Alanlar

Suriye’de Yaklaşan Hilal-Haç Kapışması

Başkanlık Diktatoryası

15 Temmuz Hıyanetinin Gizemi: Bir Darbe Analizi ve Sistem Krizi

Pazarlık Partisi ve Palavra İktidarı

Kemalizm-Tayyibizm Uyarlaması

Başka Çare Kalmamıştı

İslam’dan Uzaklaştıkça, İnsanlıktan Çıkılması

Dert Söyletir Aşk İnletir (Şiir)

● Hainleri Haşlama, Zalimleri Taşlama (Şiir)

● İstanbul Sözleşmesi ve Ailenin Çözülmesi

Türkiye'nin Erdoğan'la Sınavı ve Ukrayna Savaşı

● Hamas, Şeytanı Şaşırtmıştı ve Dünyayı Uyandırmıştı

 

Üstadımızın hazırladığı; İlköğretimden, Üniversiteye kadar öğrencilerimize inanç ve ahlâk esaslarını ve Milli-İnsani sorumluluklarını öğretecek Ders Kitapları:

● İlkokul 4-5: Çocuklar Sizin İçin Yaratılış Harikaları ve Din Ahlâkı

● Ortaokul-1: İslam; Doğal Hayat ve Güzel Ahlâktır

● Ortaokul-2: Allah'a İman ve Ahlâk Kuralları

● Ortaokul-3: Bilimin Işığında Allah’ın Varlık Kanıtları ve İslam Ahlâkı

● Lise-1: Yaratılışın Bilimsel Kanıtları

● Lise-2: İslam'ın Aydınlığı ve İmtihanın Şartları

● Lise-3: Müslüman; Güzel Ahlâk ve Sorumluluk Taşıyandır

● Lise-4: "Gençliğin Ahlâki Sorunlarına Milli Çözüm Programı"

● Üniversite-1: Yaratılış Sırları ve İslam’ın Esasları

● Üniversite-2: Allah'ın Varlığı ve İmtihanın Sırrı

● Üniversite-3: Olgun Müslümanın Hayatı ve İslam’ın Amacı

 

Üstadımızın Kitaplarından Derlenen Yeni Kitaplar:

Ahmet Akgül’e Göre; Laiklik, Demokrasi ve Cumhuriyet Kavramları

(Hazırlayan: Nevzat Gündüz)

Üstat Ahmet Akgül’ün; Milliyetçilik Anlayışı

(Hazırlayan: Orhan Atay)

Ahmet Akgül’ün; Alevilik, Bektaşilik ve Şiilik Yaklaşımı

(Hazırlayan: Veysel Uzun)

Üstat Ahmet Akgül’e Göre; Kemalizm’le Atatürkçülük Farkı

(Hazırlayan: Ufuk Efe)

Ahmet Akgül’e Göre; Ülke Sorunları ve Çözüm Yolları

(Hazırlayan: Okan Ekinci)

Ahmet Akgül’e Göre; Genel Ahlâk Esasları ve Temel İnsan Haklarına Saygı

(Hazırlayan: Fatma Betül Erişkin)

Üstat Ahmet Akgül’ün; Siyonizm Saptamaları

(Hazırlayan: Ali Çağıl)

Ahmet Akgül’e Göre; Yaratılış Sırları ve İman Unsurları

(Hazırlayan: Halil Yaman)

Ahmet Akgül’e Göre; Din İstismarcıları ve Devrim Simsarları

(Hazırlayan: Akın Cengiz)

Üstat Ahmet Akgül’e Göre; Tarikat Yozlaşması ve Tasavvuf İhtiyacı

(Hazırlayan: Abdussamet Çağıl)

Üstat Ahmet Akgül’ün; Adil Medeniyet Programları

(Hazırlayan: Osman Nuri Çelik)

Ahmet Akgül’ün; Tarih Yorumları – 2 Cilt

(Hazırlayan: Kâzım Gülfidan-Halil Altuntaş)

Üstat Ahmet Akgül’ün; İlginç Anıları ve Rüyaları

(Hazırlayan: Ramazan Yücel)

Ahmet Akgül’ün; İçtihad Perspektifi ve Orijinal Projeleri

(Hazırlayan: Abdullah Akgül)

Ahmet Akgül’ün; Hikmet Uyarıları ve Veciz Uyarlamaları

(Hazırlayan: Neslihan Bayraktar)

Üstat Ahmet Akgül Hocamızın; Tenkit (ve Tebrik) Yazıları – 2 Cilt

(Hazırlayan: Mus’ab Eryıldız-İsmail Erkut)

Ahmet Akgül’den; Siyaset ve Strateji Kuralları

(Hazırlayan: Necati Akgül-Ali Mert)

Ahmet Akgül’e Göre; Yönetme ve Liderlik Sanatı

(Hazırlayan: Yakup Gözübüyük)

Ahmet Akgül’ün Saptamalarıyla; Erbakan ve İnsanlık Davası

(Hazırlayan: Ahmet Cömert)

Ahmet Akgül’e Göre; Erdoğan ve Takımının Ayarı ve Tahribatları – 3 Cilt

(Hazırlayan: Nail Kızılkan-Sezai Kurt-Mehmet Sıtmapınar)

Ahmet Akgül’e Göre; Fetullah Gülen’in Perde Arkası

(Hazırlayan: Mehmet Akif Avcı)

Ahmet Akgül’ün Gözüyle; Farklı Kesimlerden İnsan Manzaraları – 2 Cilt

(Hazırlayan: Osman Eraydın)

Ahmet Akgül Üstadımızdan; Erbakan Hoca’ya Yönelik İthamlara Yanıtlar

(Hazırlayan: Necmettin Musa Bişkin)

Ahmet Akgül'den Kahramanlık Şiirleri (Hazırlayan: İsmet Sezgin)

Ahmet Akgül’den; Seçme Şiirler (Hazırlayan: Ömer Çağıl)

Ahmet Akgül'den Şiirler Harmanı (Hazırlayan: Orhan Yılan)

Ahmet Akgül'den Edep-İstikamet-Hikmet ve Hakikati Öğreten Şiirler

(Hazırlayan: Yalçın Gözübüyük-Erdem Kaya)

 

Hocamızın Önsözünü Yazdığı Milli Çözüm Yayınları:

Üstad Ahmet Akgül’ün Özgeçmişi ve Öğretileri

(Yakup Gözübüyük)

● Haykırış (Şiir - Ali Çağıl)

AKP Yönetimi ve Tahribat Yöntemi Sistem Tahlili ve Siyaset Tenkidi

(Nevzat Gündüz)

● Sözün Çözüme Dönüşmesi (Siyasi Fıkralar - Osman Eraydın)

● Ayar Aynası ve Nokta Atışı (Sosyal ve Siyasi Fıkralar - Erdoğan Bişkin)

Milli Çözüm Ekibinden: İlginç Rüyalar ve Manevi Uyarılar – 2 Cilt

(Hazırlayanlar: Fatma Betül Erişkin – Nail Kızılkan – Neslihan Bayraktar)

 

 

INTRODUCTION OF USTADH AHMET AKGÜL

 

Before the ADİL DÜZEN (JUST ORDER) conference at the Kyrgyzstan Arabayev University, which we were attended, an academician had introduced Ustadh Ahmet Akgül in the following way:

Ahmet Akgül is an outstanding scholar and thinker in Türkiye who amalgamate ideas of; Islamic principles and human needs, Atatürk's thoughts on change, Positive Nationalism, and social balance. He has written around 100 books, some in three volumes, all original and unique works. Ten of these books have been translated into English, Russian, Japanese, Persian, French and Arabic. He is considered the most distinguished disciple and follower of Türkiye's legendary Prime Minister Prof. Dr. Necmettin Erbakan. For about 40 years, he has participated in scientific conferences throughout Türkiye, Europe, and the Islamic world. He is a man of wisdom and a visionary who has sensed and explained significant developments in Türkiye, the region, and the world decades in advance, facing many difficulties and attacks, yet always proving to be right in the end. He is the editor in chief of the MİLLİ ÇÖZÜM MAGAZINE (A strategic magazine published in Türkiye) which closely followed by Türkiye's military and civilian senior bureaucrats, university professors, prominent writers and commentators, and state officials. Our Ustadh advocates for original ADİL DÜZEN (Just Order) programs based on reason, science, history, conscience, and the Quran, incorporating the beneficial aspects of capitalist, socialist, and liberalist systems while discarding their harmful elements. He is 74 years old and has five children. He leads a modest life, far from luxury and comfort, never accepting royalties for any of his books, magazines, articles or conferences with all expenses covered by about 40 voluntary and dedicated friends of the cause and for the sake of Allah. He maintains that it is forbidden to preach religion and knowledge for money, position, and personal gain, thus owing no favors to any group or power. Besides his nearly 105 books, our Ustadh has also prepared RELIGION and ETHICS textbooks suitable for scientific truths and the essence of Islam without adhering to any sects, for Primary School (grades 4-5), Secondary School (grades 1-2-3), High School (grades 1-2-3-4), and University (grades 1-2-3), topics often overlooked even by political parties and governments.

During our so special conversations, as his sincere students and followers, we asked him: 'How did you prepare these (over 100) books? How did you manage your time?' Our Ustadh Ahmet Akgül answered us in a way that would be an example and encouragement for us:

"1- Except for serious illness and major difficulties, for almost 60 years, I have never put off today's work until tomorrow, and even beyond that, I never attempted to delay the morning's work to the afternoon or the afternoon's to the evening. Because it was necessary not to waste my limited lifetime capital on idle pursuits, which the Quran warns against as 'LAĞVİYAT' (futile activities).

2- I never hesitated to listen to and learn from anyone who had knowledge and experience in a subject, even if they were much younger than me... or just an ordinary and simple person, because the biggest obstacle to learning and acquiring knowledge is pride and arrogance.

3- I have tried to read and understand every piece of writing and book by people, whether local or foreign, left-wing or right-wing, known or unknown to me, loved or disliked by me.

4- From these or from what I heard on TV programs and in conferences, I took notes of the information that I learned and found important, and never hesitated to write and convey them, mentioning their sources.

5- Without getting stuck on the whimsical desires and objections of my closest ones, my fellow companions, my Political Party members, those in active and competent positions... Or considering the account and favor of my personal comfort and interests, I never hid the TRUTHS that my mind and conscience found beneficial and right, nor did I wrap them in various covers to make them difficult to understand.

6- I strived to help all people whom I met on any occasion, whom I had enough closeness to drink a tea or share a traveling on a plane for an hour, to gain and enhance their moral and conscientious awareness and honor, and especially their eternal and spiritual peace. In other words, my aim was not to benefit from their position, resources and compliments, but to be beneficial to them.

7- Perhaps as a fruit and grace of these sincere goals and effortsAnd certainly, as a grace and blessing of Almighty God (Allah), thankfully, it became easy for us to read an average 700-page book in an hour or two, to read quickly, and to produce intended 10-page notes of congratulations and criticism about that book."

 

 

رسالة تعريفية لمعلمنا أحمد أكجول

قبل مؤتمر النظام العادل في جامعة قيرغيزستان أراباييف، والذي حضرناه، قدم أحد المحاضرين أستاذنا أحمد أكجول على النحو التالي: أحمد أكجول موجود في تركيا؛ إنه عالم ومثقف نادر جدًا يجمع بين المبادئ الإسلامية والمتطلبات الإنسانية، وفكر أتاتورك في التغيير والقومية الإيجابية والتوازن الاجتماعي. ألف حوالي 100 كتاب، بعضها في 3 مجلدات، وجميعها أعمال فريدة وأصيلة. 10 من الكتب؛ تمت ترجمته إلى الإنجليزية والروسية واليابانية والفارسية والفرنسية والعربية. البروفيسور الراحل، أحد رؤساء وزراء تركيا الأسطوريين. دكتور. ويعتبر من أكثر الطلاب المميزين وأتباع نجم الدين أربكان.
لقد حضر المؤتمرات العلمية في جميع أنحاء تركيا وأوروبا والجغرافيا الإسلامية منذ ما يقرب من 40 عامًا. إنه رجل حكيم تنبأ وشرح التطورات المهمة في تركيا ومنطقته والعالم قبل عقود، وتعرض للعديد من المشاكل والهجمات لهذا السبب، لكنه كان دائما على حق في النهاية. وهو رئيس تحرير مجلة الحل الوطني، التي يتابعها عن كثب كبار البيروقراطيين العسكريين والمدنيين، وأساتذة الجامعات، والكتاب والمعلقين المهمين، ومسؤولي الدولة في تركيا. ضد الأنظمة الرأسمالية والاشتراكية والليبرالية في العالم؛ فهو يحتوي على الجوانب الجيدة والمفيدة لجميعها، لكنه يترك الجوانب السيئة والضارة؛ سيدنا، الذي أعد ودافع عن برامج النظام العادل الأصلية القائمة على العقل والعلم والتاريخ والضمير والقرآن، يبلغ من العمر 74 عامًا وأب لخمسة أطفال. لا يتقاضى إتاوات أبدًا عن أي من كتبه أو مجلاته أو مقالاته أو مؤتمراته، ويعيش حياة متواضعة بعيدًا عن الترف والراحة، ويغطي نفقات كل ذلك بحوالي 40 من الرفاق المتطوعين والمخلصين في سبيل الله. المعلم الذي يدافع عن "حرمة التبشير بالعلم" وبالتالي لا يدين بالشكر لأي مركز أو حكومة. باستثناء ما يقرب من 105 من أعمال أستاذنا، حتى الأحزاب والحكومات تظل غير مبالية؛ الدين والأخلاق في المرحلة الابتدائية: 4-5، المرحلة المتوسطة: 1-2-3، المرحلة الثانوية: 1-2-3-4 والجامعة: 1-2-3، وفقاً للحقائق العلمية وجوهر الإسلام. ولكن بغض النظر عن أي طائفة، فقد أعد كتب العلم. خلال أحاديثهم المميزة جداً، كتلاميذه ومتابعيه المخلصين: "كيف أعددتم هذه (100) كتاباً يزيد عن مائة، كيف رتبتم وقتكم؟" أجاب أستاذنا أحمد أكجول على أسئلتنا كالتالي، ليكون قدوة وتشجيعًا لنا:



1- منذ ما يقرب من 60 عامًا، باستثناء الأمراض الخطيرة والصعوبات الكبيرة؛ ولم أؤجل عمل اليوم إلى الغد، كما أنني لم أحاول تأجيل عمل الصباح إلى الظهر أو عمل الظهر إلى المساء. لأنه لا ينبغي لي أن أضيع رأس مال حياتي المحدود في مساعي فارغة ومجانية يسميها القرآن الإلغاء ويحرمها

 

2- حتى لو كان شخصًا لديه معرفة وخبرة في موضوع ما، حتى لو كان أصغر منا كثيرًا... حتى لو كان شخصًا عاديًا وبسيطًا، فأنا لا أشعر بالإهانة أبدًا عند الاستماع إليه أو تعلم شيء ما، لأن أكبر عائق أمام التعلم والحصول على العلم هو الكبرياء والكبر

-3ما حصلنا عليه؛ حاولت أن أقرأ وأفهم كتابات وكتب الجميع، محليًا أو أجنبيًا، يساريًا أو يمينيًا، أعرفه أو لا أعرفه، أحبه أو أكرهه.
4- كنت أسجل المعلومات التي تعلمتها وأجد أهميتها منها أو مما سمعته في البرامج والمؤتمرات التليفزيونية، ولم أتردد قط في كتابتها ونقلها بذكر أصحابها
5- من خلال الوقوع في الرغبات والاعتراضات التعسفية من أقرب أقاربي ورفاقي وأعضاء الحزب وذوي المناصب ذات النفوذ والكفاءة... أو من منطلق حرصي على راحتي ومصالحي الشخصية، لم أخفي أبدًا الحقيقة التي قالها لي يجدها العقل والضمير نافعة ومفيدة، ولم أصعب فهمها بتغليفها بأغلفة مختلفة
6- كل الأشخاص الذين التقينا بهم في أي مناسبة وأصبحنا قريبين بما يكفي لتناول كوب من الشاي أو السفر لمدة ساعة على متن الطائرة؛ حاولت مساعدتهم على اكتساب وزيادة وعيهم الأخلاقي والضميري وكرامتهم، وخاصة سلامهم الروحي والعالمي. بمعنى آخر، كنت أهدف إلى أن أكون مفيداً له، وليس أن أستفيد من منصبه وفرصه ومجاملاته.
7- ولعل ذلك يعتبر ثمرة ومعجزة للأهداف والجهود المخلصة... وطبعا بفضل الله تعالى وفضله لا بد من قراءة كتاب ما يقارب 700 صفحة بسرعة في ساعة أو ساعتين. وتهنئة هذا الكتاب وانتقاده عمدا، والحمد لله أن إنتاج ملاحظات من 10 صفحات أصبح أسهل بالنسبة لنا.
أطيب التحيات…

YORUMLAR

Son Yorumlar
0
Yorumunuzu okumaktan memnuniyet duyarızx