Son birkaç asırdır, emperyalist ve Siyonist merkezlerin kontrolü dışında ve onlara rağmen kurulan ilk ve tek evrensel oluşum özelliği taşıyan: Türkiye Merkezli D-8 Hareketinin; önce 60 İslam ülkesini, sonra Rusya ve Çin’i ardından da Brezilya ve Güney Amerika ülkelerini kucaklayıp, tüm mazlum milletlerle tarihi bir irtibat ve ittifak meydana getireceğini ve bu cephenin yeni ve Adil bir dünyayı şekillendireceğini, Erbakan Hoca’dan pek çok kez dinlemiştik. Bunların sadece kuru bir temenni ve teselli olarak söylenmediğini, bu sayılan ülkelerle çok önemli ve verimli münasebetler geliştirildiğini ve bunların şimdilik resmi değil şahsi görüşmeler şeklinde devam ettirildiğini de gözlemlemiştik.
Siyonist sömürü sermayesinin sol kolu olan Komünizmin iflasından ve Sovyetlerin dağılmasından sonra, Rusya’nın ırkçı emperyalizmin güdümünden çıkarılması Şanghay Birliğine öncülük yapması ve İslâm dünyasıyla yakınlaşması konusunda, oldukça ciddi temasların yürütüldüğünü de sezmiştik.
1990’lı yıllardan itibaren, Rusya Büyükelçilerine ve Diplomatlarına yönelik “Adil Düzen” sohbet ve seminerlerinin ilgiyle ve içtenlikle izlendiğini ve özellikle Putin yönetiminin bunlara özel bir önem verdiğini başından beri bilmekteydik.
Rusya ile Milli Türkiye’nin yakınlaşmasını önlemek ve antisiyonist bir cephe oluşumunu dinamitlemek üzere, CIA güdümlü El Kaide militanları ve Vahhabi elemanları marifetiyle Çeçenistan sorununun kışkırtılıp karıştırıldığını ve bu bölgede kalıcı ve insancıl barış yollarının kasıtlı olarak kapatıldığını; Rusya’nın da aşırı tepki ve tecavüzlerle durumu daha da zorlaştırdığını öteden beri söyleye gelmiştik.
Şimdi, 34 yıldır ayrışan ve kavgasız katliamsız yaşayan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini hala Rumlara yamamaya çalışan Amerika ve Avrupa’nın, Yugoslavya’dan kopan Kosova’yı hemen ve resmen tanımalarının ardında da yine, buranın bir Amerikan üssü ve sömürge statüsüyle başını ağrıtacağını düşünüp şiddetle karşı çıkan Rusya ile; tarihi ve kültürel bağlar nedeniyle Kosova’ya yakınlık duyan Türkiye’nin arasını açmaya yönelik olduğu görülmektedir.
Hatta ABD ve AB’nin, Güneydoğumuzda kurmayı planladıkları ve DTP ağzıyla açığa vurdukları “Federatif Kürdistan’ı” tanımaya ve sahip çıkmaya da bir vesile ve bahane olsun diye Kosova’yı yem olarak kullandıkları da düşünülmektedir.
İşte tam böyle bir süreçte Yeni Çağ Gazetesinin haberi daha bir önem arz etmektedir:
“Erbakan Putin’den Randevu Talep Etti mi?
“D-8 ile Şanghay İşbirliği Teşkilatı’nın, Ortadoğu’daki ABD ve İsrail tehdidine karşı birleşme sürecinin ele alınması planlanıyor.”
Eski Başbakan Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’den son derece “gizli” bir görüşme talebinde bulunduğu ileri sürüldü. Putin’in Erbakan’dan gelen bu talebi olumlu karşıladığı, ancak görüşmenin Rusya ve Türkiye’de yapılmasının mümkün olmadığını belirttiği ve bu nedenle bir “mekân” arayışına girildiği iddia edildi. Her iki tarafa da yakın olan bazı kaynaklardan edinilen bilgiye göre, Rusya lideri ve Erbakan arasındaki “gizli” görüşmenin, Rusya Devlet Başkanı Putin’in önümüzdeki günlerde İran’a gerçekleştirmeyi planladığı ziyaret sırasında gerçekleştirilmesi yönünde karar alındı. Görüşmenin gündemine gelince… Erbakan’ın, ABD ve İsrail’in Türkiye ve dünya üzerindeki politikalarını her fırsatta eleştirdiği bilinen bir gerçek. Türkiye’nin, ABD ve AB kıskacı arasında kaldığını ve üniter yapısının tehdit altında olduğunu gören Erbakan’ın, ülkenin siyasi iktidar eliyle getirildiği uçurumdan düşmemesi için acil önlemler alınması gerektiğini kavrayabilecek kadar deneyim sahibi olduğu da aşikâr.
Gizli tutuluyor
Erbakan’ın, Putin ile görüşmesi sırasında, kurucuları arasında yer aldığı D-8’lerle, Rusya öncülüğündeki Şanghay İşbirliği Teşkilatı’nın, Orta Doğu coğrafyasındaki ABD ve İsrail tehdidine karşı birleşmesini önereceği öne sürülüyor. İran’ı ziyaret eden ilk Rus lideri olan Putin’i, ABD’ye karşı bölge istikrarını temin etme yönünde attığı adımlarla, Siyonist merkezlere karşı kurulan D-8’lerin birleşmesi durumunda Ortadoğu’da yeni bir süper güç meydana geleceğini düşünen Erbakan’ın bu girişimi son derece “gizli” tutuluyor. Bunda kimin rahatsız olacağı malum.”8[1]
Siyonist Yahudi Lobilerinin güdümündeki Amerika ile, derin İran arasında gizli ve kirli bir iş birliği olabilir mi?
Büyük Pazarlık Mümkün mü?
Kissinger kaç defadır İran’la anlaşmanın lüzumundan bahsetmektedir. Hatta Sünnî dünya ile Şiî dünya arasında soğuk savaş döneminde SSCB ile Çin arasında uygulanan bölme planına benzer bir planın uygulanmasının ve bu bağlamda Sünnî dünyaya karşı İran merkezli Şiî dünya ile diyalog ve pazarlığın kotarılmasının önemli olduğunu savuna gelmiştir. İranlılar da ABD ile işbirliği noktasında Larijani gibilerin bir teklifleri var: “Amerikalılar Irak’tan çekilme takvimlerini açıklasınlar, biz de onlarla tam anlaşmaya varalım. Irak’ın istikrarı için onlara yardımcı olalım ve işbirliği yapalım…” Yoksa İran, Amerikalılar girerken yaptığı gibi çıkarken de misyonlarını kolaylaştırmak mı istiyor?…9[2]
Acaba Erbakan Hoca Putin üzerinden, İran’ı olası yanlış bir tavırdan ve ABD-İsrail tuzağından korumayı mı düşünüyor?
Siyonist Sermayeyi Ürküten Putin’e Suikast Girişimi
Rusya’da Küresel sermayeye ve Yahudi hâkimiyetine darbe vuran ve siyonizmle mücadelede Erbakan çizgisine yaklaşan Putin’e yönelik suikast girişimi son anda önlendi.
Rus gizli servisinin, Rusya’da başkanlık seçimlerinin yapıldığı 2 Mart’ta, Devlet Başkanı Vladimir Putin ve halefi Dmitri Medvedev’e yönelik suikast girişimini son anda önlediği iddia edildi.
Rus Tvoy Den gazetesi, 2 Mart akşamı zafer kutlamaları için Kızıl Meydan’da verilen konser sırasında suikast düzenleneceği istihbaratını alan Federal Güvenlik Servisi’nin, programdan birkaç saat önce gerçekleştirdiği baskınla suikastçıyı yakaladığını yazdı. Putin ve Medvedev’in sahneye çıktığı yeri görebilen bir apartmanda, biri Kalaşnikof olmak üzere çeşitli silahlarla birlikte ele geçirilen kişinin 24 yaşında bir Tacik olduğu bildirildi.
Rusya gizli servisi FSB Başkanı Nikolay Patruşev, hafta içinde yaptığı açıklamada başkanlık seçimlerine yönelik terör girişimlerinin önlendiğini söylemiş, ancak detaylı bilgi vermemişti. Rusya’da 2 Mart’ta yapılan başkanlık seçimlerinde Devlet Başkanı Vladimir Putin tarafından desteklenen başbakan birinci yardımcısı Dmitri Medvedev yüzde 70,23 oy alarak Rusya’nın yeni başkanı seçilmişti. (Faruk Akkan, Moskova, Cihan)10[3]
Rusya: Kimse Bizi İslâm Dünyasından Koparamaz
Senegal’in Başkenti Dakar’da gerçekleşen İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) Devlet ve Hükümet başkanları zirvesinde bir konuşma yapan Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Rusya’nın İslam dünyasının bir parçası olduğunu, bunun değişmesine hiç bir zaman izin vermeyeceklerini söyledi. Çok milletli ve çok inançlı yapısı ile Rusya’nın her zaman İKÖ kararlarına saygılı olduğunu ifade eden Lavrov, ‘Şartlar ne şekilde gelişirse gelişsin, ya da birileri bunun olmasını istemese de Rusya, İslam dünyasının bir parçası olarak kalmaya devam edecek’ dedi. İslam dünyası ile Rusya’nın sistematik ya da medeniyet açısından hiç bir sorunu olmadığına değinerek: ‘Çok dinli ve çok milletli yapısı ile Rusya, zaten tarihi derinlik içinde de İslam dünyasının bir parçası idi’ sözleri dikkat çekti. Rusya ve İKÖ’nün uluslararası alanda da geniş bir işbirliği içerisinde olduğunu söyleyen Lavrov, konuşmasına şöyle devam etti: ‘Günümüz dünyasında adalet ve eşitliğin garantisi olmak için çabalıyoruz. Uluslararası yapının demokratikleşmesi ve herhangi bir ülkenin sahip olduğu medeniyetten dolayı saygı duyulmaması gibi konuların çağdaş anlayış seviyesine çekilmesi gerekiyor. Uluslararası hukuk tüm ülkeler için medeniyet farkı gözetmeksizin aynı korumayı sağlaması gerekir.’
Putin’den İslâm Dünyası’na işbirliği daveti
Rusya’nın bölgeler arasında işbirliği ve medeniyetler arası diyaloğun geliştirilmesi için tüm yolları kullandığını hatırlatan Lavrov, bunun, ‘Rusya-İKÖ vizyon grubu’ çerçevesinde daha sağlıklı bir şekilde işlediğine değindi.
Rusya, 20 milyon Müslüman nüfusu ile İKÖ’de gözlemci statüsü ile bulunuyor. Dakar’da Filistin Yönetimi Devlet Başkanı Mahmut Abbas’la görüşen Lavrov, Ortadoğu turuna çıkacağını ve baharla birlikte Moskova’da Ortadoğu barışı için zirve gerçekleştirmeyi planladıklarını söyledi. Rusya’nın Filistin halkı için her zaman iyi şeyler düşündüğünü söyleyen Abbas da Rusya’nın teklifine sıcak baktıklarını ifade etti. İKÖ Dakar zirvesine bir mesaj gönderen Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de: “zirvenin bölgesel ve uluslararası sorunların çözümüne katkı sağlamasını” diledi. Rusya’nın İslam dünyası ile ilişkilerini geliştirme düşüncesinin stratejik politik hedeflere uygun olduğuna değinen Putin, ‘İKÖ’de gözlemci statüsü elde etmemizin ardından İslam dünyası ile ilişkilerimiz yeni bir ivme kazandı. Uluslararası ilişkilerde biz de Müslüman Milletler’in rolünün artırılmasını istiyoruz. 21. yüzyılın daha güvenli ve yaşanabilir olması için terörün her çeşidi ile birlikte mücadele etmeliyiz.’ dedi.
Müslüman ülkeler gibi Ortadoğu’da var olan sorunların çözümü için Rusya’nın aktif çalışma içinde bulunmaya hazır olduğuna işaret eden Putin, ‘Filistin topraklarında işgalin son bulması, yaşayabilir bir Filistin devletinin kurulması, Ortadoğu barışının sağlanması için şarttır. Bu, İsrail’in de barış ve güven içinde yaşamasına katkı sağlayacaktır. Irak’ın etnik ve dini parçalar şeklinde bölünmesine karşı durulmadır. İran’ın nükleer çalışmalarına barışçıl çözüm üretilmesi, tüm körfezin güvenliğine katkı sağlayacaktır.’ açıklaması yaptı. Rusya lideri, mesajında, ‘Rusya ve İslam dünyası arasındaki diyalog, Batı-Doğu arasında yükseltilmeye çalışılan tansiyonu düşürebilir. Rusya, din ya da medeniyet endeksli yapılanma ve parçalanmaya karşıdır. Rusya, İKT ile birlikte yürüttüğü çalışmaları geliştirmek ve daha ileriye taşımak amacındadır.’ ifadelerine yer verdi.11[4]
Bu arada İsrail’in, AKP Üzerinden Suriye’yi Hizaya Getirme Gayreti
İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak’ın Türkiye ziyareti sırasında Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’a bir mesaj gönderilmesini önerdiği öğrenildi. İsrail’in Hamas’ın kontrolü altındaki Gazze şeridine yönelik askeri operasyonlarını arttıracağını Ankara’ya bildiren Barak, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den, Easd’a mesaj göndermesini istemişti. Barak, İsrail’in Hamas ve Hizbullah’a yönelik askeri operasyonlarını arttıracağını, Suriye’nin de bu örgütlere yönelik pozisyonunu belirlemesi gerektiğini belirtmişti. Esad’ın özellikle Hizbullah’a yönelik tavrını değiştirmesini isteyen İsrail tarafı, Suriye’nin bu yönde olumlu bir jest yapması durumunda iki ülke arasında barış görüşmelerinin başlayabileceğini söylemişti. 14 Şubat’ta Esad ile telefon görüşmesi yapan Gül’ün İsrailli Bakan ile görüşmesi hakkında bilgi verdiği ifade edilmişti.
Kuzey Irak’ta Denklem Tersine Çevrildi
The Guardian benzeri gazetelerin yazdığı gibi, Türkiye’nin Irak’ın kuzeyine ve Kürt bölgesine PKK unsurlarını sıcak takip için karadan dalış yapmasıyla birlikte 2003 yılından beri oluşmakta olan statüko kırıldı ve kısmen 2003 öncesine dönüldü. En azından Türkiye açısından durum böyleydi. Bu denklemde, Saddam’ın yerini Barzani ve Talabani gibi bölgesel Kürt liderleri değil de ABD almış gibiydi. Böylece bir kez daha bölgesel Kürt yönetiminin korktuğu şey başına geldi. Türkiye’nin rakibi Barzani değil, ABD ve İsrail’di. Türkiye piyonlar yerine patronlarıyla muhatap olmayı tercih etmişti.
05 Kasım 2007’ye kadar Türkiye, Kandil ve bölgedeki PKK varlığına karşı mücadele edilmesini ve eylemcilerin Türkiye’ye teslimini ve en azından kendilerine harekât izni verilmesini istiyordu. Bölgesel Kürt yönetimi buna karşı çıkıyor ve ABD ile ilişkilerini kullanarak bu girişime engel oluyordu. Bir de 01 Mart tezkeresinin intikamı için Amerikalılar Türkiye’nin yıpranmasını istiyordu. Ama bu bağlamda kendileri de sürekli yıpranıyordu. Bununla birlikte, ABD’nin bölgedeki gücü giderek zayıflıyordu. İlişkileri tek seçenek üzerinden yani Kürtler üzerinden götürmek de Amerikan çıkarlarını baltalamaya ve Kürt ağırlığı ABD için yük olmaya başlamıştı. Dolayısıyla denklem, bu zorlama ve tazyike dayanamamıştı. Ve bu raundu da, Türkiye kazanmıştı…12[5]
Sadece Ortadoğu Değil Afrika Bile, Çin’le ABD’nin Savaş Alanı haline geldi
Bu arada, Bush’un Afrika gezisinin amacı da, Çin’in kalkınma projeleri sayesinde kıtada elde ettiği ekonomik nüfuzu kırmaktı. Kara Kıta, ABD’nin ‘terörle savaş’ müttefiki aramasıyla, Çin’in daha yumuşak etkisi arasında bir savaşa sahne olmaktaydı. Amerika, Asya’dan sonra Afrika’nın da emperyalizmin güdümünden çıkmasından kaygılıydı.
ABD Başkanı George W. Bush’a geçmişteki Afrika turunda, kara kıta halklarına ve yöneticilerine ‘yoksulluğu bitirme’ amaçlı kalkınma projeleri müjdeleyen onlarca Amerikalı üst düzey şirket yöneticisi ve işadamı da katılmıştı. Söz konusu gezi 2003 yılında gerçekleşmişti ve Afrikalılar aradan geçen beş yılda ABD başkanı ve beraberindeki sermaye sahiplerinin gezisinin sadece ‘genel ilişkiler sanatı’na örnek oluşturduğunu ve işadamlarının turistik gezisinden ibaret olduğunu anlamıştı.
Washington ilkesel olarak, Afrika’da Çin’e karşı ekonomik yarışa girmek zorunda kalmıştı.
O halde Afrika ülkelerindeki yarış pistinde iki farklı model söz konusuydu: İlki Çin’in, barajlar ve sulama şebekeleri kurmak, petrol çıkarmak, her türlü maden aramak, karayolları ve köprüler inşa etmek gibi projeleri içeren ekonomik modeli. İkincisiyse, güvenlik danışmaları ve baskı organlarını modernize etmek için teknolojik mühimmat verilmesinin yanı sıra, bir Afrika devletinden diğerine yönelik saldırılarda kullanılmak üzere askeri üsler kurulması yoluyla iktidardaki rejimleri destekleme amaçlı Amerikan güvenlik modeli olmaktaydı.
Soru şu: ABD’nin hedefi Afrika halklarını yoksulluk ve hastalıktan kurtarmak ve bu halkları kalkınma projesi çerçevesinde sahip çıkmak için ciddi bir çalışma başlatmaksa, neden Çin’in kıtanın dört yanındaki kalkınma yanlısı ekonomik genişlemesinden rahatsızlık duymaktaydı? Niçin ABD, Çin’le birlikte Afrika için ortak bir kalkınma programı belirleyip, bunu uygulama amaçlı ikili bir ortaklığa asla yanaşmazdı? (Birleşik Arap Emirlikleri gazetesi Beyan, genel yayın yönetmeni, 21 Şubat 2008)13[6]
NATO Siyonizmin ve Emperyalizmin Güdümünden Çıkarak, Patron ve Misyon mu Değiştirmekteydi
Adnan Zentürk yazmıştı:
“Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın, bir anti-terör sempozyumunda, ad vererek, nükleer silaha sahip Pakistan‘ın yaşamakta olduğu iç istikrarsızlığın olası ‘korkunç sonuçlarını’ dile getirmesi boşuna değildi.
Pakistan’da yapılan son seçimde ABD-NATO birliklerinin (ki bu birliklerin içinde aslan gibi evlatlarımız da var) lojistik desteği açısından son derece stratejik Pakistan Kuzey-Batı Sınır Bölgesi’nde yönetim, hem Peştun milliyetçisi hem de solcu Awami Ulusal Partisi’nin eline geçti. Parti lideri Emir Haydar Han Hoti’nin ilk açıklaması: Dini liderlerimiz ve kabile meclislerimizi de devreye sokarak Taliban ile işbirliği anlaşması imzalayacağız!..
Bu gelişme NATO’nun, hızlı bir ‘Talibanlaşma süreci’ yaşadığı belirtilen Pakistan’da çok ciddi bir sorunla karşı karşıya bulunduğunu bir kez daha gösterdi…
Şimdi sıkı durun… Teklif Rusya’nın Brüksel’deki NATO Karargahı’nda görevli daimi temsilcisi Büyükelçi Dimitri Rogozin’den geldi: ‘Rusya, Afganistan sorununun çözümünde NATO ile her türlü işbirliğini yapmaya özellikle topraklarından bu ülkedeki NATO askeri birlikleri için gerekli lojistik desteği sağlamaya hazırdır…’
Konunun moskova’da başlayacak ve iki gün sürecek Amerika-Rusya Savunma ve Dışişleri Bakanları toplantısında enine boyuna ele alınacağı bekleniyor.
Rusya, NATO’nun 60 yıllık tarihinde ilk kez, 2-4 Nisan tarihleri arasında Bükreş’te yapılacak zirvesine devlet başkanı düzeyinde katılıyor!
Bu gelişmenin ışığında da NATO liderlerinin ittifaka üye olmak isteyen fakat bu istekleri Rusya’da büyük rahatsızlık yaratan Ukrayna ve Gürcistan’a ‘bir dört yıl daha bekle’ mesajı vermeleri de öngörülüyor…
Buna karşılık, Afganistan’daki savaşı kazanabilmek için tam 500 bin askeri bu ülkeye yığması gerektiğini çok iyi kavrayan NATO’nun Rusya liderliğindeki Ortak Savunma İşbirliği Örgütü (Collective Security Treaty Organization-CSTO) ile ilk ortak çalışmayı başlatması da bekleniyor.
CSTO eski Sovyet cumhuriyetleri Ermenistan, Belarus, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Özbekistan‘ın Rusya ile birlikte 2007 yılında oluşturdukları çok taze bir örgüt.
Bu ortak savunma örgütünün genel sekreteri Nikolay Barduzha geçtiğimiz günlerde ‘İran da isterse bu savunma teşkilatının içinde yer alabilir’ açıklamasını yapmıştı…”14[7]
Evet, yıllarca Siyonist Yahudi Lobilerinin güdümündeki emperyalist Amerika’nın şövalyeliğini yapan NATO, şimdi Afganistan batağından kurtulmak için Rusya’nın himmetine muhtaçtı?…
İlim Yayma Cemiyeti Kocaeli Şubesinin Cinneti ve Cinayeti
İlim Yayma Cemiyeti Kocaeli Şubesinin çıkardığı “İlim Kocaeli” dergisi; Mart 2008 sayısında, isim vermeden 54. Hükümetin Başbakanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hoca’yı ima ederek, hakarete yeltenmişti.. Hoca’nın asla söylemediği ve söylemeyeceği ve uğruna nice riskleri göze alarak bir ömür mücadele ettiği; başörtüsü gibi, inancımızın simgesi olan bir konuda, ipe sapa gelmez sözleri ona aitmiş gibi gösterip hücuma geçmiş; şeytanları bile utandıracak ve ahmakları bile kandıramayacak böylesi saçmalık ve sataşmalarla, aslında kendi kirli ve gizli mahiyetleri deşifre edilmiş, kısaca çok çirkin bir edepsizlik ve erdemsizlik sergilemişti…
Sayesinde adam sınıfına katıldıkları, ama biraz palazlanınca şımarıp nankörlüğe kalkıştıkları ve AKP’leşip, akrep gibi sahibini sokmaya çalıştıkları için; hıyanetin ve siyonizme hizmetin yol açtığı aşağılık ve bayağılık kompleksinden kurtulmak üzere hocaya hırlayanlar, anlaşılan akli dengelerini de yitirip tımarhanelik hale gelmişti…
İsmail Karaosmanoğlu adlı, Şevki Yılmaz denen yalama kişinin teyzesi oğlu…
On yıl kadar MGV Şube Başkan yardımcılığı yapan ve MGV-AGD bu tür insanlar da mı yetiştiriyor? diye insanı şaşkınlığa uğratan, Muhammet Karaosmanoğlu’nun adamı; Erbakan Hoca’nın siret aynasında kendi pis suretini görüp küfürler etmiş, böylece kılavuzu Şevki Yılmaz olanların mahiyetini ve ilim yaymacıların tiyniyetini kusuvermişti..
Kusun, kahbeler kusun. Ki herkes, iç yüzünüzü okusun!..
[1] 24.02.2008 / Yeni Çağ
[2] Mustafa Özcan / Yeni Asya / 24.02.2008
[3] 16.03.2008 / Zaman
[4] 15.03.2008 / Milli Gazete
[5] Mustafa Özcan / Yeni Asya / 25.02.2008
[6] Ahmet Amrabi / Radikal / 25.02.2008
[7] 17.03.2008 / Star

CÜBBELİ AHMET “BEL’AM”CIK’I VE MAHMUT EFENDİ YAKINLARINA UYARI!
FETULLAH GÜLEN DOSYASI
FİLİSTİN’DE; BÜYÜK BAYRAMIN BÜYÜLÜ BAŞLANGICI VE ZEKİ GEÇKİL’İN ŞARLATANLIĞI
Dünyanın Fikri Değişimi Türkiye’den, FİİLİ DEĞİŞİMİ İSE FİLİSTİN’DEN BAŞLAMIŞTIR!
FİLİSTİN’DE; BÜYÜK BAYRAMIN BÜYÜLÜ BAŞLANGICI VE ZEKİ GEÇKİL’İN ŞARLATANLIĞI
OĞUZHAN ASİLTÜRK’ÜN ERBAKAN’A İFTİRALARI
DİKKAT!? Soysuzların Soytarılığı!
DİKKAT!? Soysuzların Soytarılığı!
KUR’AN’A TERCÜMAN, OLDUM KOVULDUM! (ŞİİR)
KUR’AN’A TERCÜMAN, OLDUM KOVULDUM! (ŞİİR)
21. yüzyılda hedeflerine ulaşması için, siyonizmin ana vazifesi Akp iktidarını uzun süre ayakta tutmasıdır. Geçen…
Aziz Erbakan Hocamız ın "Akp ve yöneticileri zat'ül hareke(bağımsız hareket edebilen) değildir, bunlar at yarışı…
Gerçeği anlayamayalım diye üstünü örtme gayreti güdenler; ya fiile destek olup organizasyonun içinde olanlar ya…
Aziz Erbakan Hocamızın "bunların arasında fark yok" buyurduğu, Ahmet Akgül hocamızın herkes en net şekilde…
Ya Rabbi, dilimizi zikrine alıştır. Kalbimizi bu bu zikir mutmain olan kalplere kat. Dili döndüğü…
Zikr eyle Hakkı her nefes, Allah bes bâki heves, Pes gayriden ümidi kes, Tekrâr-ı zikrullah…
Özellikle toplum hafızasının sıfır saniyelere yaklaştığı bu günlerde "AKP mütekabiliyet zaafları tarihi" özelliği taşıyan bu…
Zikrullah, yani Allah’ı anmak; gönlü canlandıran, ruhu yükselten bir manevi güçtür. • Zikirle insanın kalbinde…
Milli Çözüm, yaşam sürdüğümüz şu dünya hayatında gerçekleşen hadiseleri doğru anlamanın ve uyanık kalmanın tüyoları…
Özgür Özel, hapishanede bulunan İBB başkanı Ekrem İmamoğlunun yaptığı mitinglerle sesinini duyurmaya çalışıyormuş gibi görünürken…