Papa'nın Gelmesini Niçin İstememiştik?
Tarihimize uzun vadeli bir perspektifte, göz atacak olursak ne görürüz? Mehmed Akif Rahmetlinin dediği gibi, ehli salibin işgal ve istilâ hareketlerinin sürekli olarak devam ettiğini görürüz.
Başka bir deyimle bizler, âdetâ bitmeyen bir haçlı savaşı ile karşı karşıyayız.
Batı asırlar boyu, papasıyla, patriğiyle, dini liderlerin tahrikiyle, coğrafyamız üzerinde devamlı olarak ilerledi, biz geriledik.
Bir zamanlar Yunanistan yoktu. Şimdi var. Hatta Rodos'u ve 12 adaları alarak, ta burnumuzun önüne kadar sokuldu. Bu noktalara kadar gelişini sebep ve delil sayarak şimdi Ege Denizi'ne, hatta Akdeniz'e, bizi hapsetmek çabasında.
Batılılar Çanakkale'ye, en modern ordularıyla boşuna mı saldırdılar? Bütün hedefleri bizi Anadolu'dan söküp atmak, eski Bizans'ı ihya etmek idi.
Emellerine nail olmak için, Yunanistan'a silah ve destek vererek Ankara'nın varoşlarına, Polatlı'ya kadar geldikleri zaman maksatları yine aynı idi.
İstiklal Savaşı'nda vatanın hârîmi ismetinde, düşmanı boğmak, milletin mâkus talihini yenmek, kolay mı oldu sanıyorsunuz?
Ülkemizi istila için, Maraş'ı, Anteb'i, Urfa'yı işgal etmediler mi?
Târih bilincine sahip olmayanlar indinde bütün şu anlattıklarımızı, birer hamaset edebiyatı sayıyorlar. Milletimize karşı içlerinden kırk türlü ihanet planları yapanları sütten çıkmış ak kaşık gibi aklayanlar maalesef hâlâ gaflet uykusundan uyanmıyorlar.
Haydi diyelim ki, uzak tarihi, bu kimseler unuttular. Ama Bush, tekrar tekrar, bizim Irak'ı, Afganistan'ı işgal etmemizin esas hedefi bir haçlı savaşı açarak, 22 İslâm ülkesinin siyasi haritasını değiştirmek ve bu ülkeleri müstemleke (sömürge) yapmaktır diye açıkça ilan etmedi mi?
Papa niçin geliyor? Zira misyoner çalışmalarıyla ve yerden mantar biter gibi gizli aşikâr açılan kilise evleriyle, ve buna ilaveten, açılan din bahçeleriyle, Anadolu insanının Hıristiyanlaştırılması hareketini yerinde görmek için geliyor. İncil arası dolar verilerek aldatılan gençlerimizi, daha koyu hıristiyan yapmak konusunda, onlara, endişe etmeyin, korkmayın, arkanızdayım mesajını vermek için geliyor. Dinlerarası diyalog aldatmacasıyla, bizim bazı zavallı insanlarımızı, önemli ölçüde etkilediğini düşünerek, kendi dinini bir aşama daha yerleştirebileceğini ümit ettiği için geliyor. Eğer bu gelişinde, iyi niyet sahibi olsaydı, Peygamberimize karşı sarfettiği hâkaretamiz sözlerinden dolayı açıkça özür dilerdi. Özür dilemek şöyle dursun, sözlerinde inat ve ısrar etmiştir. Papa’nın millet ve devletimiz aleyhinde gerçekleştirmek istediği emeller bunlardan da ibaret değil. Papa, araları açık olan Ortodoks Patriği Bartholomeos ile stratejik bir anlaşma yaparak, Anadolu insanının daha hızlı hıristiyanlaştırılması için birlikte planlar tasarlamak için geliyor. Efendim bundan da ne çıkar diyerek, şu söylediklerimizi de birer hamaset nutku saymayınız. Zira, bu iki dinî otoritenin, anlaşmasını önlemek için Sultan Abdulhamid Han ömrü boyunca gereken çabayı göstermiş ve Balkanların elimizde kalmasını sağlamıştı. Ama Abdulhamid Hân’ın, tahttan indirilmesinden sonra, işbaşına gelen ağzı süt kokan acemi siyasiler bu iki patriği barıştırmışlar, kısa bir zaman içerisinde Balkanlar elimizden gitmiştir.
Beyan etmek istediğimiz gibi, papalar bir taraftan, onlardan destek ve taktik alan batılı siyasiler diğer taraftan, bu topraklar üzerindeki egemenliğimizi yıkmak, ya da zaafa uğratmak için, uzun vadeli planlar tahtında durmadan, harıl harıl çalışıyor.[1]
NATO, İslam'a Karşı Yeniden Yapılandırılıyor!
Bu arada NATO'nun, Siyonist hedeflere ulaşmak için terörle mücadele adı altında sürdürülen savaşta yeni roller üstlenmeye hazırlandığı bildirildi.
İngiliz Financial Times gazetesinin son sayısında yer alan haberde, NATO'nun üstlendiği rollerin genişletilmesine ilişkin bir planı gelecek hafta içinde onaylayacağı belirtildi.
‘'NATO'nun devam eden transformasyonunun çerçevesini ve siyasi yönünü belirlemeyi amaçlayan'' söz konusu planın bir kopyasının gazete tarafından elde edildiği kaydedilen haberde, planın terörizm ve kitle imha silahlarının gelecek 10-15 yıl içinde ittifak için temel tehditleri oluşturmasının kuvvetle muhtemel olduğundan'' söz ettiğine işaret edildi. NATO'nun 28-29 Kasım tarihlerinde Letonya'nın başkenti Riga'da yapılacak toplantısında, üye 26 ülkenin liderleri tarafından imzalandıktan sonra gelecek hafta kamuoyuna açıklanacak planın, NATO üyesi ülkelerin savunma bakanları tarafından zaten onaylanmış olduğuna dikkat çekildi.
NATO'nun ‘'terörizme karşı caydırma, savunma ve muhafaza ve özellikle de NATO üyesi ülkelerin halklarını, topraklarını, kritik altyapılarını ve kuvvetlerini muhafaza yeteneklerini kazanmaya'' özel önem vermesi şeklinde kamufle edilen amacın gerekli olduğunu öne süren gazete, örgütün üzerinde odaklanacağı alanların, enformasyonun sanal saldırılara karşı korunmayı da içerdiğini belirtti.[2]
Papa'nın Türkiye Ziyareti Neyi Hedeflemişti?
16. Benediktus'un Türkiye ziyareti, Almanya'da yediği herzenin gölgesinde değerlendirilmeye devam ediyor. Resmî ağızlardan çıkan demeçler, basının tepki ve değerlendirmeleri hep Papa'nın Efendimiz (s.a.v)'e hakaret içeren sözlerini merkeze alan bir muhtevaya sahip.
Oysa Papa'nın bu ziyaretinin çok daha farklı bir anlamı var: Doğu Hıristiyanlığı (Rum Ortodoks Kilisesi) ile Batı Hristiyanlığı (Katolik Kilisesi) yüzyıllar sonra üçüncü defa anlam yüklü bir buluşmayla aynı ayinde boy gösterdi ve Papa Ortodoks kilisesinde ayin yönetti.
Papa'nın, Almanya'da yaptığı meşum konuşmada niçin bir Bizans imparatorundan alıntı yaptığının açıklamasını da burada aramak gerekir. Katolik dünyada Bizans İmparatoru Paleologos'unkinden daha "nitelikli" bir metin yok muydu? Anlaşılıyor ki Papa'nın o konuşması da Türkiye ziyaretinin zeminini hazırlamaya yönelikti.
Papa aslında Türkiye'yi, daha doğrusu Türk resmî makamlarını ziyarete gelmedi. Ziyaretin asıl amacı Katoliklik ile Protestanlığı barıştırarak Hıristiyanlığın birliği yolunda önemli bir dönemeci geçmekti.
Peki bu mümkün mü?
Evet, mümkün. Zira Katoliklik ile Ortodoksluğu birbirinden ayıran unsurların temelde siyasî olduğunu biliyoruz. Kutsal Ruh'un menşei dışında bu iki Hıristiyan mezhebi arasında ciddi bir teolojik ihtilaf mevcut değildir. Elbette aralarındaki tek ihtilaf bu değil; ancak diğerlerinin "teolojik ihtilaf" olarak nitelendirilmeyi hak edecek mahiyette olmadığı bir gerçek.
Bundan önceki iki Papa'nın (6. Paul ve 2. Jean Paul) da Türkiye'yi, daha doğrusu Türkiye'deki "kutsal yerler"i, ve tabii bu arada Fener Rum Patrikhanesi'ni ziyaret ettiği, Patrik efendinin de Vatikan'a "iade-i ziyaret"te bulunduğu dikkate alındığında, Hıristiyanlığın bu iki mezhebi arasındaki buzların hayli zaman önce çözülmeye başladığını söylemek gerçeğin ifadesi olacak.
Bu ziyaret Patrik Bartholomeos için de bulunmaz bir fırsat teşkil etti doğrusu. Avrupa Birliği sürecini herkes kendi hesabına Türkiye'nin gırtlağını sıkma fırsatı olarak değerlendirirken Patrik de Ekümeniklik yolunda önemli bir desteği bu ziyaretle sağlamış olmanın sarhoşluğu içinde İstanbul'u Konstantinople yaptı sitesinde…
Diyalog'la ilgili bir boyutu da var bu ziyaretin. Papa, ilginç bir üslupla hem "Diyalog kesilmesin" diyor, hem de Müslümanları dışlayıcı tavırlarda ısrar gösteriyor. Bu, Katolik Kilisesi'nin Diyalog'dan ne anladığının çarpıcı bir açıklaması aslında. Bir önceki Papa'dan bu yana değişen çok fazla bir şey yok yani.
Konunun bir de Müslümanlar açısından ilgi çekici bir boyutu var: Birbirini yaklaşık 8 asır devam eden "küslük" döneminin ardından, 1054'te aforoz eden bu iki Hıristiyan mezhebi, şimdi birleşme, en azından "birlikte hareket etme" adına önemli adımlar atıyor. Avrupa Birliği Hıristiyanlar için bir "siyasî birleşme" anlamı taşıyorsa, Doğu ve Batı Kiliseleri arasında çözülen buzlar da Hıristiyan dünyanın "dinî" açıdan bütünleşmeye doğru gittiğinin göstergesidir. Bu tam anlamıyla gerçekleşir mi? Hayli zor; ama en azından adımlar atılıyor, birlik fikri kuvveden fiile çıkıyor.
Ya İslâm Dünyası?[3]
Papa'nın Ziyareti Ve Medeniyetler Mücadelesi!
"The Papa Confronts Islam" başlığını kapak yapan Time dergisi, 16. Benediktus'un ilk kez bir Müslüman ülkeye gittiğine dikkat çekerek, "ziyaretin Batı ile İslam arasındaki ilişkileri yeniden belirleyeceği"ni iddia ediyor. Nasıl belirleyecek? Krizi yumuşatacak mı yoksa daha mı alevlendirecek? Papa'nın dini ve siyasi bakışından hareket edersek, umutlu olmak için bir sebep bulmamız maalesef çok zor.
Türkiye, medeniyetler krizinin tam merkezinde. Hem ziyaret hem de konu, George Bush'un ifadesiyle "cephe ülkesi" Türkiye'yi çok yakından ilgilendiriyor. Türkiye, bir taraftan İslam dünyasındaki Batı karşıtı reaksiyonu dizginlemekle uğraşırken diğer taraftan, Batı'nın İslam dünyasına yönelik dönüşüm projelerinde de ana merkez rolü oynuyor. İki dünyanın kesişme noktası ve en sancılı bölgesi.
Bazılarına göre, Batı'nın İslam dünyasına yönelik genel savaş kampanyasının bir parçası. Vatikan, son kanaati uyandırmak için gereken ne varsa yaptı sanki. "Hıristiyanlar tek çatı altında toplanmalı" çağrısı yapan, Hristiyan Birliği hayalleri kuran, Müslüman olduğu için Türkiye'yi Avrupa Birliği içinde istemeyen 16. Benediktus, karikatür krizi gibi aşağılanmalarla hırpalanan Müslümanlara en ağır darbeyi vurmaktan çekinmedi.
Papa 2. Jean Paul, Soğuk Savaş döneminin Papa'sıydı. 16. Benediktus ise, dünyanın dinler, kimlikler ekseninde bölündüğü, tehlikeli bloklaşmaların oluştuğu bir çağın papası. O bir şahin… Dolayısıyla Türkiye ziyaretinde iki dünya arasındaki ilişkileri yumuşatmaya yönelik ciddi çıkışlar beklememek gerekiyor.[4]
Papa'nın Gelişi Ortodoks Ve Katolikler
Bilindiği gibi MS 476 ve 508'de toplanan İstanbul Konsili, 451 Kalkedon-Kadıköy Konsili ile Evrenselliğini ilan eden Fener patrikhanesinin bu kararını lanetledi ve evrenselliğe dayanak teşkil eden 28. Kanon'u ortadan kaldırarak Fener patrikhanesini sıradan bir piskoposluğa indirgemişti. Dolayısı ile önemli evrensel konsillere ve özellikle Katoliklere göre Efes'e bağlı bir piskopos olması gereken Bartholomeos İstanbul'da Papa ile buluşacak. Acaba niye? Dini, siyasi ve teolojik konularda biri biri ile anlaşamayan bu iki şahsiyet niye yakınlaşmaktadır?
Zannedildiğinin aksine Ortodokslarla Katoliklerin anlaşmasının temel nedeni dini olmaktan daha çok siyasal bir mahiyet taşımaktadır. Zira İmparator Büyük Kostantin’in İmparatorluk merkezini şimdiki adıyla İstanbul’a taşıması ve şehre kendi adını vermesi ile beraber ilerleyen yıllarda Roma ve İstanbul arasında dini, siyasal, kültürel ve ekonomik rekabeti de olanca gücüyle hızlandırmıştır. Roma Piskoposlarının içten içe, bazen de açıktan Kostantinopolis-İstanbul Piskoposlarını ve İmparatorlarını hiçbir zaman içlerine sindiremedikleri onlara ikinci sınıf bir muamele yaptıkları gerçektir. Zira Roma’da ve hakeza bir dönem Avignon’da yaşayan Papalar kendilerini Tanrı’nın bir vekili (Vicarius Dei) olarak daima siyasetin üzerinde bir otorite şeklinde görmüşler ve en güçlü dönemlerinde bizzat imparatorları kendileri tayin etmişler yine kendileri tahttan indirmişlerdir.. Hatta Alman İmparatoru IV. Henric gibilerin Papa’nın özrünü kabul etmesi için üç gün karlar üzerinde titreyerek bekledikleri bile vaki olmuştur. Ancak Bizans Psikoposluğu ve Bizantinist sistemde psikoposlar; İmparator ve devletin hizmetinde olmasına, yani dini devlet kontrol edip yönlendirmesine rağmen Roma psikoposluğu daima devletin dinin hizmetinde ve kontrolünde olmasını savunmuş, bunun tanrısal bir gerekliliğin yani “ilahi devletin” (civitas die) ön şartı olduğunu idda etmiştir. Doğu Roma imparatorlarına bir türlü hükmedemeyen Roma’daki Papalar İmparatorlara bağlılıkları ve kendilerine itaat etmemeleri yüzünden İstanbul Psikoposlarını daima eleştirmişlerdir. Aynı şekilde İmparator destekli İstanbul Piskoposluğu da Roma Piskoposunun müdahalelerine yer yer restini çekmiştir.
İşte böyle bir siyasal ayrışma içinde olan Roma ve İstanbul Psikoposları, daha sonra işin içine dini yorum farklılıklarının girmesi ve aynı zamanda Roma’da Marozia skandalı ile birlikte papalık tahtına nesebi gayri sahih Papaların çıkması, bu durumun ancak Alman İmparatoru III. Otto’nun müdahalesi ile önlenebilmesi ve Papalık’taki ahlaki çöküntü İstanbul ve Roma ayrışmasını hızlandırmış oldu. Ve sonuçta 1054 yılında Batı ve Doğu kesin olarak biri birinden ayrıldı Roma ve İstanbul Psikoposları biri birlerini aforoz etti. Böylece Ortodoks (Doğru inanç, doğru görüş anlamına gelir) mezhebi resmen tarih sahnesine çıkmış oldu. Şimdi aralarındaki dinsel ayrılıklara bir göz atalım.
Dini anlaşmazlıkları şu konularda odaklaşır.
Katoliklere göre Fener Patrikhanesine ekümeniklik iddiası veren 451 Kalkedon konsilindeki 28. Kanon geçersizdir. Bundan dolayı dünyadaki Hıristiyanların geçek Evrensel lideri Papa’dır.
Ortodokslar’ın ruhani lideri Patriktir. Papa’nın üstünlüğünü, yanılmazlığını Petrus’un halefi ve İsa’nın vekili olduğunu kabul etmezler. Aralarında en önemli ayrılık olan Filyök meselesinde, Katolikler gibi Kutsal Ruh’un hem Baba ve hem de Oğul’dan çıktığını kabul etmezler. Onlara göre Kutsal Ruh sadece Oğul yoluyla Baba’dan çıkar. İlk yedi konsil kararlarını kabul ederler sonrakileri kabul etmezler. İkona (Aziz ve azizelerin resimleri, heykelleri) geniş yer verirler. İbadet her ülkenin kendi dili ile yapılır. Haçların kolları Katoliklerin aksine birbirine eşittir. Sağdan sola haç çıkarırlar. Evharistiya ayininde ekmeğe maya, şaraba su katarlar. Konfirmasyon, vaftizden hemen sonra yapılır. Katoliklerin aksine Papazlar evlenebilir. Ancak Keşişler, Psikoposlar ve Patrikler evlenemezler. Boşanma bazı koşullar yerine getirilmesi kaydıyla mümkündür.
Evet dini ayrılıkları Katoliklerle bu temel esaslarda yoğunlaşan Ortodoksların günümüzde evrensel Patrik olduğunu iddia eden Bartholomeos'un liderliğinde Papa ile bir araya gelmesi dini olmaktan çok siyasal bir mahiyet taşımaktadır. Çünkü kendi aralarındaki "dinlerarası diyaloğa" rağmen yukarıda saydığımız dini ve siyasi sorunları aşmaları şu an imkansız gözükmektedir. Öyleyse Papa ile Patriğin görüşmesi neyi ifade eder. Açık konuşmak gerekirse İslam dünyasına karşı yeni bir Katolik ve Ortodoks Haçlı ittifakının kurulduğunu, organize edildiğini ifade eder. Zira Ortodoks dünyasının kahir çoğunluğunu oluşturan, Biznas'ın mirasçıları olduğunu iddia eden Rusları dahi hesaba katmadan tüm Ortodoksların lideri olduğunu iddia eden Bartholomeos'u bizzat ABD ve AB ülkelerinin desteklemesi ve aynı şekilde İslam dünyası söz konusu olduğunda Papa 16. Benediktus'un ABD, İsrail ve İngiltere şer ittifakı ile paralel düşünmesi bu yargımızın en büyük delilidir. Papa'nın ziyareti ile siyasal olarak daha da güçlenen Bartholomeos'un ilerleyen zaman diliminde Türkiye için çok büyük problemler çıkaracağını, hatta Türkiye'nin bütünlüğüne halel getirecek pervasız nutuklar atacağını söylemek imkansız değildir. Daha şimdiden bizzat İstanbul'da Bizans'ı yeniden diriltmek için benim takip ettiğim kadarı ile en az yirminin üzerinde toplantı yapıldıysa, Avrupa'da Bizans tarihi, hukuku, sanatı, folkloru, müziği, mimarisi, velhasıl kültürü bazında, Bizans Enstitüleri harıl harıl çalışıyorsa Türkiye'nin işinin kolay olmadığını söylemek müneccimlik değildir,"[1]
Tarihi Gerçekler:
Vatikan tahtında oturan papayı niçin protesto etmeliyiz?
(1)İslâm'ın şiddet dini olduğunu söylemiştir. Doğru değildir. Asıl şiddet dini Katolikliktir. Katolikler Birinci Haçlı seferi sonunda Kudüs'ü zapt ettikleri zaman şehrin bütün Müslüman ve Yahudi halkını kadın, çocuk, ihtiyar, sivil, gayr-i muharip demeden vahşice, hunharca boğazlamışlardır.
(2)Haçlı seferleri esnasında birtakım Katolikler yakaladıkları bazı Müslümanları, bilhassa çocuklarını pişirip yemişler, kelimenin tam mânâsıyla yamyamlık yapmışlardır. (Bu dediğimi kimse inkâr edemez. Kendi kitapları yazıyor.)
(3) Birinci Haçlı ordusu Avrupa'dan yola çıkarken önce Yahudileri kesmeye başlamış, hayli kan dökmüş, zulüm yapmış, vahşet sergilemiştir.
(4) Haçlı ordularında birtakım fâhişeler de bulunuyor ve yolda "mesleklerini" icra ediyorlardı.
(5) Dördüncü Haçlı seferinde, Hıristiyan ordusu Bizans'ın başkenti Konstantinopol'ü işgal etmiş, şehri yağmalamış, halkı öldürmüş, kadınların ırzına geçmiştir. Vahşi Haçlılar Ayasofya'nın içine girmişler, mâbetteki kıymetli eşyayı talan etmişler, Ayasofya'nın vaaz kürsüsüne bir fâhişe karıyı çıkartmışlar, konuşturmuşlar, şarkı söyletmişler, kahkahalarla gülmüşlerdir. Kilise içine soktukları hayvanlara çaldıkları eşyayı yüklerken bu mahlukat mâbedi kirletmiştir.
(6) Katolikler İspanya'daki (Endülüs) İslâm devletlerini yıktıktan sonra şehirlerdeki kıymetli yazma kitapları meydanlara yığıp ateşe vermişler, böylece medeniyete en büyük kötülüğü yapmışlardır.
(7) Kuzey ve Güney Amerika kıt'asının yerli halkını amansızca, vahşice, merhametsizce öldürmüşler, tarihin en büyük katliamını yapmışlardır.
(8) Engizisyon ile insanları işkenceli sorgulamalara tâbi tutmuşlar, gayr-i âdil kilise mahkemelerinde yargılayarak diri diri yakmışlardır.
(9) Zorla Katolik yaptıkları Müslümanları ve Yahudileri, bunlar yalancıktan Hıristiyan oldular diye yine öldürmüşler, sürmüşlerdir.
(10) Galile gibi bir âlimi, dünya yuvarlaktır ve dönüyor dediği için muhakeme etmişler, dünyanın yuvarlak olduğuna tövbe ettirdikten sonra serbest bırakmışlardır.
Katoliklik bir şiddet dinidir. Bunu, kendi içlerinden çıkan tarihçiler, düşünürler, araştırıcılar itiraf etmektedir.
Sonra Papa cenapları çıkıyor ve İslâm şiddet dinidir diyor. Kendi gözündeki merteği görmüyor, başkasının gözündeki saman çöpünü görüyor.
Katoliklikle İslâm'ı mukayese edelim:
Onlar Kudüs'ü zaptettikten sonra yetmiş bin ahaliyi çok vahşi şekilde öldürdüler.
Müslümanlar, Selahaddin Eyyubî'nin kumandasında şehri geri aldıklarında bir tek Hıristiyanın burnu kanamadı. Halk fidye ödemek suretiyle yanına eşyalarını alarak şehri barış içinde terk etti. Hattâ fidye ödeyemeyenleri büyük Sultan bedava serbest bıraktı, bazılarına da yol parası verdi. Kendi tarihçileri böyle yazıyor.
İstanbul'un 1204'te Katolikler tarafından zaptı mı, yoksa 1453'te Türker tarafından zaptı mı daha kanlı olmuştur. Elbette ki, Haçlı saldırısı daha kanlı, daha vahşi, daha tahripkâr olmuştur.
İslâm'ı, Peygamberi kötüleyen Papa dünyanın şu haline baksın. Saldırgan Hıristiyanlar Müslümanlarla savaşıyor. Irak kan gölü, Afganistan perişan, Çeçenistan ölüm kalım savaşı veriyor. Hıristiyanlar ellerine geçen savaş esirlerine canavarca işkence yapıyor. Filistin'deki Siyonist zulmünü Hıristiyan ABD destekliyor. İslâm dünyasının petrolünü, madenlerini, zenginliklerini sömürüyorlar. Müslümanları, bölerek parçalayarak köle haline getirmek istiyorlar.
Hıristiyan ülkelerde, medenî insanlara yakışmayacak şekilde İslâm'a, Kur'ân'a, Peygambere, Müslümanların mukaddesatına saldırılıyor.
İslâm şiddet diniymiş… Pöh!….
Savaş bir realitedir, bir olgudur. İslâm'ın insanlığa getirdiği büyük rahmetlerden biri de savaşı kutsallaştırarak acılarını asgarîye indirmiş olmasıdır.
Malachie kehanetlerine göre bugünkü Papa, Papalar listesinin sondan ikincisidir. Bundan sonra bir papa daha gelecek, dünya allak bullak olacak, Roma tahrip edilecek, yer yerinden oynayacak, ne papalık kalacak, ne Katoliklik.
Katolikler eskiden Protestanları Hıristiyan saymıyor, onlara söylemediklerini bırakmıyordu. Sonra, elli küsur yıldan bu yana ökümenizm çıktı, çeşitli kiliseler birbirine yaklaşmaya başladı. Müslümanlara amansızca saldıran Amerikan Evangelistleri artık Katoliklerin kardeşidir. Roma Papası Evangelist kardeşlerinin Müslümanlara yaptıkları vahşetleri, işkenceleri, zulümleri, yamyamlıkları niçin gereği gibi protesto etmiyor?
Vaktiyle Danimarkalı filozof Kierkegaard bir yazısında, genç bir rahibi katedralin vaaz kürsüsüne çıkartmış, kralın ve büyük devlet ricalinin bulunduğu bir topluluğun karşısında ona şu sözleri söyletmişti:
"-İsa diye İsa diye İsa'nın mezarına tükürdünüz!.."
Biz Müslümanlar bütün Peygamberlere iman ediyoruz. Bu arada Hz. İsa efendimize de… Hz. İsa'ya iman etmeyen bir kimse Müslüman olamaz… Hz. İsa bizdendir… Nitekim âhir zamanda tekrar dünyaya nüzul ettiğinde Müslümanların arasına katılacaktır.
Bugünkü Katolikliğin Hz. İsa ile alakası yoktur.[2]
Papa'nın ülkemizde ne işi var!
Papa 16. Benedict'in Türkiye'yi ziyaretinin ‘dini' boyutlarını değerlendiren İlahiyatçı Doç. Dr. Mehmet Katar:
– Anadolu; Hıristiyan adının ilk defa burada kullanılması, Yeni Ahit'te adı geçen yedi Kilisenin burada olması, Pavlus ve Petrus gibi Hıristiyanlığın önderi olan şahsiyetlerin bu dini yaymak için gelip gittikleri yer olması, daha sonraki yüzyıllarda da Hıristiyan ilahiyatının belirlenmesi açısından çok önemli olan konsüllerin çoğunun İznik, İstanbul, Efes gibi yerlerde düzenlenmiş olması sebebiyle Hıristiyanlık açısından tartışılmaz bir öneme sahiptir.
– Katolik dünyasının ruhani lideri Papa 16. Benedict'in Türkiye ziyaretinin bütün Hıristiyanlık âlemi ve İslam dünyası için muhtemel neden ve sonuçlarını İlahiyatçı Mehmet Katar ile konuştuk. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde Dinler Tarihi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi olan Doç. Dr. Mehmet Katar, Papa'nın ziyaretinin, ‘Hıristiyan birliğinin yeniden ihyası' amacı taşıdığını söyledi. İşte Doç. Dr. Katar'ın değerlendirmeleri:
*Papa’nın Türkiye’yi ziyareti çok önemli bir dönemde gerçekleşiyor. Kendi memleketi Almanya’dan sonra, ikinci ziyareti neden Türkiye’ye gerçekleştiriyor olabilir? Neticede Türkiye Müslüman bir ülke. Sizce neden Türkiye?
Şu bir gerçek ki, Hıristiyanlık açısından Türkiye’nin önemi çok büyük. Çünkü ilk Hıristiyanlık Filistin’de Yahudiler içerisinde ortaya çıkıyor, ama bugünkü yapılanmasını Anadolu’da gerçekleştiriyor. Hatta “Hıristiyan” adını bile burada, Antakya’da alıyor. Mesih kelimesinin Yunanca karşılığı olan Hristos’a nispetle buradaki İsacılara Hıristiyan adı verilmiş ve bu isim buradan dünyanın her tarafına yayılmıştır. Filistin-İsrail coğrafyasında ortaya çıkan bu din; daha sonra Akdeniz’in iki yakası üzerinden, özellikle de Anadolu üzerinden batıya yayılıyor. Hıristiyanlığın asıl mimarı olarak kabul edilen Saint Paul yani Aziz Pavlus, Anadolu’ya ve buradan Avrupa’ya üç misyon seferi düzenliyor. Antakya’dan başlıyor, bugünkü Niğde, Konya, Antalya çevresini dolaştıktan sonra Efes’e kadar gidiyor. İkinci seferinde, Anadolu’dan Balkanlar’a geçiyor, oradan tekrar Kudüs ve Antakya’ya dönüyor. Daha sonra 53-58 tarihleri arasında Anadolu’ya üçüncü bir misyon seferi gerçekleştiriyor.
Yine Hıristiyanlığın en önemli şahsiyetlerinden olan ve İncil yazarı olarak kabul edilen Yuhanna, 100’lü yıllardan önce Efes’e gelip yerleşmiş ve Hıristiyan inancına göre İncil’ini burada yazmıştır. Rivayete göre onun, Hz. Meryem ile buraya gelip yerleştiği ve Meryem’in, hayatının geri kalanını burada tamamladığına inanılıyor. Biliyorsunuz, Hıristiyanlara göre Efes’te şu anda Meryem’in bir mezarı var. Bu sözde mezar, özürlü bir Alman kadının gördüğü bir takım vizyonlar ve bunun ardından gerçekleştirilen arayışlar sonucunda bulunmuştur.
Yine İncil’de daha doğrusu, Yeni Ahit dediğimiz Hıristiyan kitabının Yuhanna’nın Vahyi kısmında adı geçen yedi tane Kilisenin hepsi Anadolu’da, Ege bölgesindedir. Bunlar Manisa, İzmir, Denizli’de bulunan antik Hıristiyan cemaatleri, yani Kiliseleridir. Burada Kilise bina değil de, cemaat anlamına gelmektedir
Buraya kadar söylediklerimizi özetlersek Anadolu; Hıristiyan adının ilk defa burada kullanılması, Yeni Ahit’te adı geçen yedi Kilisenin burada olması, Pavlus ve Petrus gibi Hıristiyanlığın önderi olan şahsiyetlerin bu dini yaymak için gelip gittikleri yer olması, daha sonraki yüzyıllarda da Hıristiyan ilahiyatının belirlenmesi açısından çok önemli olan konsüllerin çoğunun İznik, İstanbul, Efes gibi yerlerde düzenlenmiş olması sebebiyle Hıristiyanlık açısından tartışılmaz bir öneme sahiptir. Ayrıca İslam’ın Anadolu’ya egemen oluşuna kadar geçen devrede, ünlü birçok Hıristiyan ilahiyatçısı da bu topraklarda yetişmiştir.
[1]
Süleyman Arif Emre / Milli Gazete / 25.11.2006
[2]
[3]
Ebubekir Sifil / Milli Gazete / 25.11.2006
[4]
İbrahim Karagül / Yeni Şafak / 24.11.2006
[1]
Lütfü Özşahin / Milli Gazete / 25.11.2006
[2]
M. Şevki Eygi / Milli Gazete / 25.11.2006

CÜBBELİ AHMET “BEL’AM”CIK’I VE MAHMUT EFENDİ YAKINLARINA UYARI!
FETULLAH GÜLEN DOSYASI
FİLİSTİN’DE; BÜYÜK BAYRAMIN BÜYÜLÜ BAŞLANGICI VE ZEKİ GEÇKİL’İN ŞARLATANLIĞI
Dünyanın Fikri Değişimi Türkiye’den, FİİLİ DEĞİŞİMİ İSE FİLİSTİN’DEN BAŞLAMIŞTIR!
FİLİSTİN’DE; BÜYÜK BAYRAMIN BÜYÜLÜ BAŞLANGICI VE ZEKİ GEÇKİL’İN ŞARLATANLIĞI
OĞUZHAN ASİLTÜRK’ÜN ERBAKAN’A İFTİRALARI
DİKKAT!? Soysuzların Soytarılığı!
DİKKAT!? Soysuzların Soytarılığı!
KUR’AN’A TERCÜMAN, OLDUM KOVULDUM! (ŞİİR)
KUR’AN’A TERCÜMAN, OLDUM KOVULDUM! (ŞİİR)
Yahudi kucağında keramet satan O ırzı kırık, sahte; ermişe lanet! Hem parsel parsel elden; giderken…
Ve bekleyin göreceksiniz, Kur’an’ın İsrâ Suresi 4-7 ayetlerinde haber verildiği gibi, İslam coğrafyasının çıbanbaşı ve…
BUGÜN "HAMAS"SIZ KURULMAK İSTENEN BİR GAZZE VAR. O HAMAS VAR YA O HAMAS AZİZ ERBAKAN…
Atatürkçülük adına uydurulan Kemalizm sizi kurtarmaya yetecek mi? “Bugünün Türkiyesi’nde, AKP hükümeti ve yandaşlarının hemen…
Siyonist Merkezler, Türkiye için yeni bir izm arayışlarına başlamışlardı 40 sene önce diyebiliriz... Hatırlayınız Üstad…
A'raf 2 (Bu Kur’an öyle) Bir Kitap'tır ki Onunla (insanları) uyarman için ve mü'minlere bir…
Bil ilimsiz, irfansız; yol yok ümrana Ya Kur’an’a uyarız, ya da buhrana İslamsız bütün yollar,…
"...Kula kulluğu bozan, cumhuriyettir İslam’a uygun nizam, çün hürriyettir..." Ne güzel mısralar! İşte aydın olmak…
AHZAP SURESİ 67. AYETİ KERİME TAM DA BU KİMSELERDEN BAHSETMEKTE. LANET OLSUN KAFİR VE ZALİM…
İmam Gazali'nin Nasihatül Mülük (Hükümdarlık Ahlakı) adlı eserinde Yöneticilere yaptığı uyarılardan birisi de şöyledir: "Kalbinde…