YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
66207c06439c4
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 7 6 2 9
Bugün : 11125
Dün : 32103
Bu ay : 436160
Geçen ay : 453014
Toplam : 23215124
IP'niz : 3.145.165.8

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

 

Dünya Sevgisi; Din ve Vicdan Tahribi

Hz. Peygamber Efendimiz buyurmuşlar: “Dünya sevgisi bütün hata ve kötülüklerin başıdır.”

Makam ve menfaat arzusu, servet, şöhret ve siyaset duygusu, rahat, lüks hayat ve saltanat tutkusu; her türlü zulmün, küfrün ana sebebi ve esasıdır.

Dünyaya tapınan, ama zahiren takva ehli sanılanlar ise, “Gönülleri puthane, görünüşleri Mevlane” konumundadır.

Sadece fertlerin değil, çeşitli cemaat ve devletlerin sapıtıp saldırganlaşmasının altında da yine; dünya hırsı yatmaktadır. İşte Filistin’deki Siyonist İsrail vahşetinin, Amerika’nın Avrupa destekli Irak ve Afganistan işgalinin; dün Bosna ve Çeçenistan’da bugün Sincan Doğu Türkistan’da yaşanan mezalimin sebebi de dünya kazancı ve Deccallik ve şeddatlık damarıdır. Bütün işbirlikçi iktidarlar da, dünyalık için kutsallarını ve halkını satmışlardır. Bugün “demokratik açılım” safsatasıyla Kürdistan’ın kurulmasına ve Sevr’in gereği ülkemizin parçalanmasına piyonluk yapanların ayarı ortadadır.

Oysa inançlı insanın kalbi “Halıka hürmet ve minnet; mahluka şefkat ve merhametle” dolu olmalıdır.

Mü’minler gönül evine; Rabbının aşkından ve rızasından, insanlara ve özellikle masum, mağdur ve mazlumlara iyilik arzusundan başka şeyler sokarlarsa, Allah onu ellerinden alır.

Her türlü haksızlık ve ahlaksızlığın temelini dünya hevesi oluşturmaktadır. Sağcı ve solcu bilinen birileri din istismarı, diğerleri din düşmanlığıyla geçinen partilerin de görünüşleri farklı, ama görüşleri ortaktır. Cip partisi, ip partisi ve daha ne sünepe solcularla, akrep partisi, değnek partisi gibi muhafazakâr partiler, farklı takımlarda tek kale maç yapmakta ve hep aynı kaleye gol atmaktadır. Milli şuur taşımayanların hepsi millete, devlete, ülkeye zarar ve hıyanet karşılığı iktidara taşınmak için kiralıktır.

Muhafazakârlar, Milleti kandırmak, ılımlı İslam’ı yutturmak ABD ve AB’nin emriyle ülkemizi daha kolay parçalamak niyetiyle İmam Hatip ve Meslek Liselerinin katsayı mağduriyetini güya kaldırmakta…

Sözde çağdaş Sünepe solcular ise, sahtekârlığını yaptıkları sosyal adaletin ve fırsat eşitliğinin tam tersi bir İslam düşmanlığıyla, “İmam Hatipliler Ülkeyi işgal edecek” diye yırtınmaktadır.

Yıllarca Yahudi Robert Koleji mezunu Sebataist ve masonların, ülkenin en kilit noktalarını zapt etmelerine ses çıkarmayan sütü bozuklar acaba İmam Hatipli vatan evlatlarından niye bu denli rahatsızdır?

Bazılarının ulusalcılığı ve Türkçü takınmaları da samimiyetten uzaktır. Bakınız bunlar Çin’in Uygur Türklerine yönelik zulümleri karşısında, Türkleri haksız, Çinlileri haklı çıkarmaya çalışmaktadır. Niye çünkü Çinliler dinsiz komünist, Uygurlar ise Müslümandır.

Çin ile Türkiye’nin arasını bozmak, ABD emperyalizmine karşı olumlu oluşumları boşa çıkarmak için dışarıdan tahrik edilen kışkırtmaları dile getirseler, elbette bu tutarlıdır. Ama hayır resmen ve alenen komünist taraftarlığı hatırına mazlum Türklerin hakları hiçe sayılmaktadır.

 

Özetle her türlü sağcı veya solcu sapıklığın altında “Dünyaya tapınmak ve ahirete inanmamak” yatmaktadır.

Dini inkâr etmekle, istismar etmek aynıdır.

Yakında Genel Kurmay Başkalığımızın tarihi ve talihli bir tavırla ve Ordumuzun Dini ve Ahlaki eğitimini güçlendirmek amacıyla, İlahiyat mezunu Subay alma kararına bile “Laiklik ve Kemalizm elden gidiyor” diye ciyaklamaya başlarlarsa yine şaşmamalıdır.

AKP gibi Milli Görüşten kopup kaytaranların da; ve bunların hala Hoca’nın güdümünde olduğunu söyleyip suçlarını Hoca’nın sırtına yıkanların da asıl hastalığı; dünyaya tapınmaları, ahireti unutmaları ve satmalarıdır.

Bunlar İslam tarihindeki her türlü sapıklığın temeli sayılan BATINİLİK gibi; görünüşte hiçbir Kur’ani emri ve hükmü inkar etmemekte, ama bunlara gizli ve özel manalar yükleyip çarpıtmaktadır.

AKP, açıkça Siyonist Yahudilerin ve Haçlı emperyalistlerin emrinde ve İsrail’in hizmetinde olduğu halde, bunların bin türlü hıyanetine hikmet uyduranlar; aslında Hak Davadan, Hoca’dan ve tabi Allah’tan ümidini kesmiş; ahiret inancını ve amacını yitirmiş, dünyalık heves ve beklentilere kilitlenmiş şeytanlık ve şarlatanlık örnekleridir. Ama Allah herkesin ayarını deşifre edecek, içini dışa dökecektir.

Dünyalık şeylere meyletmenin sıkıntısını Peygamberler bile çekmiştir. Şeytan (Hz. Âdem babamızla Havva anamıza) kendilerinden örtülüp gizlenen çirkin edep yerlerini açtırıp seyrettirerek şehvetlerini kamçılamak üzere şöyle vesvese vermiş ve demişti ki:

“Rabbinizin size bu şehvet şecerini yasaklaması, sadece, sizin iki melek olmamanız veya cennette ebedi kalmamanız içindir.” (Araf: 20) Bu ayeti kerime, aynı zamanda, internette porno ve ahlaksız görüntüler seyretmeyi Şeytanın tahrik ve teşvik ettiğine ve bununla insanın ahlak ve maneviyatını tahribe yöneldiğine de işarettir.

Bakın böylece:

Hz. Âdem cenneti, derinden arzuladı

Ve Hz. Havva’ya, nefsü hevayla sevdalandı…

Bu yüzden, hemen oradan uzaklaştırıldı

Dünyaya atılıp, birbirinden ayrıldı

Tam üç yüzsene, cezaya çarptırıldı.

Ve yine:

(Hz. Yakub (A.S.) Oğlu Hz. Yusuf’a beslediği derin ve engin muhabbeti zaman zaman açığa vurması, üvey kardeşlerini kıskandırıp fesada sürüklemiş) ve onlar şöyle demişti:

“Yusuf ve kardeşi, babamıza bizden fazla sevgili ve değerlidir. Oysa biz birbirini destekleyen daha becerikli kimseleriz. Babamız, açık bir şaşkınlık ve yanlışlık içindedir.” (Yusuf: 8) Öyle ise bu haksızlığı düzeltmemiz ve Yusuf’u yok etmemiz gerekir!

Evet;

Hz. Yakub’un gönlü

Oğlu Yusuf’a takılmıştı

Oysa orası sadece, Rabbı’nın makamıydı!

Bu yüzden, nazlı yavrusu elinden alınmış

Ve nice yıllar, hasretiyle kıvrandırılmıştı…

Hz. İbrahim’in oğlu İsmail’i kurban hadisesi:

(Rabbım bana Salih bir oğul lütfedersen, en sevdiğimi sana kurban edeceğim demişti…) Ve kendisine ihsan edilen Hz. İsmail’e gönül vermişti. İşte bunun cezası olarak; rüyasında en sevdiği ciğerparesini Allah’a kurban edip kesmesi ilham ve işaret edilmişti.”

“Hz. İbrahim, oğlunu kurban etmeye karar vermiş, vadini yerine getirmiş, rüyasına ve Mevla’sına sadakat göstermiş, zorlu ve çetin bir imtihanı başarıyla geçmiş, ama Rabbımız büyük bir koçla onu ödüllendirmişti.” (Bak: Saffat: 105-106-107)

Yani:

Hz. İbrahim de, İsmail’e sevgiyle bağlandı

Bunun üzerine, onu kurban etme emriyle

Yüreği ve ciğeri dağlandı!..

Sonunda, balasını Mevla’sına fedayı göze aldı

Kalbinde Rabbinden gayrısının muhabbeti çıkınca

Ona yine sekinet ve selamet sağlandı.

Ve yine hatırlayın:

(Hz. Eyyüb de: çaresizlik içinde, hani o Rabbine şöyle çağrı ve niyazda bulunmuştu: “Şüphesiz bu dert ve musibetlerin zararı beni sarıp sarsıverdi. Sen merhamet edenlerin en merhametlisisin” (Enbiya: 83) Beni bu sıkıntı ve belalardan kurtarıp, nimet ve afiyete ulaştır.” Demişti.

Eyyüb Nebi de, afiyet ve ailesiyle

Bir anlık ferahlanıp mağrurlandı

Ardından tüm sağlığı ve varlığı

Elinden alındı, musibet ve felaket iklimine uğurlandı.

Öyle ki:

“Ya Erhamer-Rahimin! Bela salgını beni sarıp perişan bıraktı”

Diye yalvarmaya mecbur kalmıştı…

Bunun gibi:

Hz. Meryem de

Yakınlarının ve tanıdıkların, aşırı hürmet ve rağbetinden hoşlanmıştı

Bu nedenle

“Keşke ölseydim de, bu fitnelere düşmeseydim!” diyeceği

İsnat ve iftiralarla haşlanmıştı

Ve tabii insanların bu sataşmalarına dayanmasaydı

Hz. İsa gibi bir meyveye ve müjdeye mazhar olamayacaktı!”

Önce, “Hangisi Hz. Meryem’i koruma onurunu ve sorumluluğunu alacak diye; Beni İsrail’in ileri gelenleri, aralarında kur’a çekip kavga ederlerken”, ( Bak: Ali İmran: 44) sonunda aynı insanlar Ona iftira ve hakarete başlamışlardı.

Hz: İsa’yı Allahın mucizesiyle, babasız doğururken, Meryem Hatun demişti ki: (İnsanların bana inanmayıp, zina isnatlarıyla karşılaşacağıma) keşke bundan önce ölüverseydim de, hafızalardan kökten silinip, unutulup gitseydim” (Meryem: 23)

Hatemen-Nebiy Hz. Resuli Ekrem Efendimiz de:

İlahi takdir senaryosunda,

“Üsvetün Haseneh- en güzel ve en mükemmel örnek” rolünü oynamıştı. Bir anlık ve birazcık, Hz. Ayşe’ye kalben kapılmıştı

Evet, bir yönüyle, O da insandı.

Nur Suresini oku bak:

Ne iftiralar ve ne iftiraklar (ayrılıklar) yaşanmıştı!..

“(Ey Nebiyi Zişanım!) Sadece Rabbinin ismini, sahibinin hikmet ve kudretini zikret ve kendini her şeyden çekerek, maddi ve nefsanî şeylerden keserek ve kalbini Mevlandan gayrısından-masivadan temizleyerek, yalnızca Ona yönel!” (Müzzemmil: 8)

Çünkü:

Ey Mümin, senin yegâne Rabbın ve kıblegahınım

Beytullah olan gönül evine benden başka kimi sokarsan, onu elinden alır, senden koparırım.

Velhasıl:

Müminin kalbi, Allah’ın nazargahıydı

Yerlere ve göklere sığmayan Rahman; Safi gönüllere yansırdı!..

Tecelli aynasına

Ebed ve Ezel’den gayrısı yakışmazdı.

Zira Allah,

“Bir adamın göğüs boşluğunda

İki kalp yaratmamıştı” (Ahzap: 4)

Her insanda bir tek yürek vardı

O da Rabbe yakışırdı!

Nebiler ve veliler,  bir sefercik kalplerini

Rablerinden başkasına açınca

Huzurdan bir saniyecik kaçınca!..

Başlarına ne belalar sarılmıştı.

Ama sen, besliyorsun yüreğinde

Şeytanın ve nefsani arzuların

Bir sürü kelplerini,

Puthaneye çevirdiğin gönül evinde

Çünkü hidayetin kararmış

Mevlan sana darılmıştı!

Zalim yönetici ve yetkililere karşı

Hakk rızası için

Hakkı haykırmadıkça;

Mazlumları savunmak,

Ve melunları susturmak için,

Kaleminle ve kelamınla kâfir ve nankörlerin

Kof kabağını kırmadıkça;

Ve bunları yaparken

İnsanların övmesiyle sövmesini bir tutup

İman özünde karar kılmadıkça

Kendini mümin mi sayarsın?!.

Ey marazlı münafık!

Gerçekte şöhrete, şehvete kapılmışsın…

Servete ve devlete tapınırsın…

Görünüşte ise ayağına çarık

Başına sarık sararsın…

Sen ne riyakâr

Ve ne sahtekâr adamsın!

Bütün bu ilahi uyarılara ve Kur’ani çağrılara rağmen, hala:

  • Şirkten ve şerli işlerden
  • Zalim ve hainleri ve işbirlikçileri desteklemekten
  • Haram, haksız ve ahlaksız ilişkilerden vazgeçmeyen
  • Dünyalık makam ve menfaatler için; Dinini, milli ve manevi değerlerini istismar eden ve rüşvet veren
  • Görünüşte Müslüman, hatta evliya; ama gerçekte ise Şeytan ve eşkıya gibi hareket eden kimselere: Cenabı Hakkın önce üç ikazı ve cezası gelir. Samimiyetle küfür ve kötülüklerden tevbe edip vazgeçmezse, 4. üncü infazı gelir ve o kul, müminler defterinden silinir.

“Andolsun Sen’den önceki ümmetlere de (elçiler) gönderdik. (Onları hakka ve hayra davet edip, huzur ve kurtuluş yolunu gösterdik. Ama çoğunlukla bu daveti duymadılar ve uymadılar.) Biz de onları “Be’sa” ile ve “Darra” ile; yakalayıp sıkıştırıverdik. Pişman olup tevazu ve tazarru-niyaz ile bize dönüp yalvarırlar ümidiyle böyle yaptık” (Enam: 42)

Yani isyan ve günahlarına karşı:

1-      Önce “vicdan”larına vurup, ruhi sıkıntı ve sarsıntıyla uyardık, uyarırız

2-      Bundan anlamayınca “mallarına” vurduk. İflas, kriz, sel, yangın; gibi dayanılmaz yokluk ve yoksulluklarla sıkıştırdık, sıkıştırırız

3-      Yine uyanmayınca bu sefer “canlarına” vurup, vücutlarına çeşitli hastalıklar, sakatlıklar, AIDS, kuş gribi, domuz gribi gibi yaygın belalarla kuşattık, kuşatırız…

Hala hatalarını anlayıp hakka dönmedikleri, zulme ve hıyanete devam ettikleri, Siyonist ve Emperyalist odaklardan ve işbirlikçi iktidarlardan medet bekledikleri durumda ise;

“Vakta’ki kendilerine (okunup yazılarak) hatırlatılan (Kurani gerçekleri) unutup (hesaba katmadıklarında ise) onların üzerine (geçici ve nefislerini sevindirici dünyalık nimet, ticaret, siyaset ve etiket gibi) her şeyin kapılarını açtık-açarız.(Ama kalplerinden hidayet nurunu ve İslam onurunu çıkarıp alırız. Tabi zahiren mümin ve muttaki bilinmelerine aldırmayız) Öyle ki, kendilerine verilen (bu dünyalık fani ve fena ) şeylerle ferahlanıp şımardıkları bir ortamda, onları ansızın yakaladık- yakalarız. Böylece müblis ve müflis olarak (ümitsiz ve imandan nasipsiz şekilde, canlarını alıp ahirete ve azap evine yollarız) (Enam: 44)

 

İster Profesör, İsterse paşa

İman yoksa, akıl; girmezmiş başa

Uyarmış papa’ya, gavur Corc Buş’a

İslamsız saadet olur mu, haşa

Nasipsiz odur ki, Hak yoldan şaşa

Haramla villada, Karun’ca yaşa

Milleti devleti; sattın kuruşa

Tapın dur paraya, mücevher taşa

Şehvete, kadına; kalçaya kaşa…

Olmuşsun siyona, masona maşa

Azrail seni de, getirir tuşa

Ölüp döneceksin, bir murdar naaşa

Yazık; attın tatlı, canın ataşa

Di haydi kurtarsın; NATO, nataşa…

Ey Rabbimiz. Bize dünyada iyilik, güzellik ver. Ahirette de iyilik ve güzellik ver. Ateş azabından bizleri muhafaza eyle.

Evet, dünyada: Devlet, hürriyet, izzet, nimet ve fazilet ver. Ahirette de ebedi cennet ve rüyet nasip et.

Dünyada iken, bu zalim siyonizmin ve sömürgeci emperyalizmin esaret ve zilletinden bizleri kurtar.

Tabii ve talihi sorumluluğu ve misyonuna uygun Türkiye merkezli, İslam (Barış) prensipli ve insan endeksli; adil ve asil bir saadet medeniyetini kurma yolunda bizleri kullan ve şerefli insanlara kat.

Din ve dava istismarından, münafıklık marazından, Amerika, Avrupa ve İsrail’den medet ummaktan, Zatından gayrısından korkup onlara sığınmaktan bizleri uzak tut.

Kahraman ordumuzu, fedakâr polis ve emniyet teşkilatımızı, diğer tüm milli kurumlarımızı: CIA-MOSSAD gibi düşman ajanlarından, sebataist ve mason alçaklarından, ülkemize, milletimize ve devletimize hıyanet düşünen gâvur uşaklarından emin eyle. Ve hainlere asla fırsat verme. Âmin. Âmin. Âmin

 

 

 

 

 



[1] Ahmet Akgül Hocamızın Gebze Sohbet Bandı Çözümünden Derlenmiştir.

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Yorumu Takip Et
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
İsmet SEZGİN

İsmet SEZGİN

YORUMLAR

Son Yorumlar
0
Yorumunuzu okumaktan memnuniyet duyarızx