YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
68524926ac16d
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 8 5 8 7
Bugün : 1634
Dün : 42338
Bu ay : 857717
Geçen ay : 1488216
Toplam : 38125390
IP'niz : 18.97.14.87

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

 

Amerika, siyonizmin kovboyu olarak, Irak’ta vahşet planı uyguluyor… İslam’ı yeryüzünden silme ve Müslümanları sindirme operasyonu bütün dehşetiyle sürüyor.

Kuzey Irak’ta Kürdistan değil, Yeni bir İsrail kuruluyor! Türkiye adım adım kuşatılıyor… Hatta şeytanın kışlası NATO’nun bir karakolu yapılmaya çalışılıyor!..

Irak’ta ve İstanbul’da, “Ey Barbar Amerika, evine geri dön!” diye haykıran ve hakkını arayan şuurlu ve onurlu insanlarımıza, Başbakanlık koltuğuna konuçlandırılan adam “Marjinal gruplar” diye sataşıyor!..

Bir nevi “Amerika’ya karşı çıkmak, ahmaklıktır.” Demeye getiriyor!..

Ve Siyonist İsrail’in kuklası ve ABD’nin uşağı Talabani’yi devlet statüsüyle karşılamaya ve ağırlamaya hazırlanıyor!…

 

“Cahil cesur olurmuş… Gafil gurur doluymuş…” Çünkü başlarına gelecekleri bilmiyorlar!

Evet, Irak İsrailleşiyor… Kürtler Yahudileştiriliyor…

Uğur Mumcu 11 yıl önceki “MOSSAD ve Barzani” başlıklı yazısında geleceğe ışık tutuyor ve uyarıda bulunuyordu. Kendisi göremedi bugünleri ama, görmek istemeyenlere “gözünüzü açın” diyordu. Ölümünden kısa bir süre önce İsrail büyükelçiliğine çağrılarak yazdığı bu yazılar nedeniyle sert bir uyarı alan Mumcu, İsrail’in Kürtler üzerinden Ortadoğu’da istikrarsızlık çıkartma peşinde olduğunu defalarca kaleme almıştı.

7 Ocak 1993’deki yazısında Mumcu, MOSSAD’ın Barzani ile ilişkilerini Londra ve Sydney’de yayınlanan “Israel’s Secret Wars-A History of Israel’s Intelligence Services” adlı kitabına dayandırmıştı. Kitap, İngiliz The Guardian gazetesinde 1984 yılından bu yana Tel-Aviv muhabirliğini yapan Ian Black ve Washington’daki Brooking Enstitüsü’nde çalışan öğretim üyesi Benny Morris tarafından yazılmış.

1972’de, IKDP önderi Molla Mustafa Barzani’nin Irak rejimine karşı ayaklandığı yıllarda, ABD-İran-İsrail üçlüsü bu ayaklanmayı destekliyordu. Barzani-ABD ilişkileri, ABD Dışişleri eski Bakanı Henry Kissinger eliyle yürütülüyordu. MOSSAD-Barzani ilişkileri de İsrail’in Tahran’daki askeri ataşesi Yaakov Nimrodi (MOSSAD Ajanı) aracılığı ile gerçekleşiyordu. Nimrodi’nin üstlendiği görev ilginç; Nimrodi Sovyet silahlarının Barzani’nin eline geçmesinde rol oynuyordu. Kitapta, MOSSAD’dan Kürtler’e 50 bin dolar para verildiği, ABD kaynaklarına dayanarak açıklanıyor. Şah-Nixon görüşmesinden sonra CIA tarafından “Kürdistan Demokratik Partisi”ne üç yıl içinde 24 milyon dolar gönderilmiş. Şah, Irakla 1975’de aniden Cezayir anlaşması imzalayınca Kürtler ortada kaldı. Molla Barzani ABD’ye kaçtı, Kissenger yüzüne bile bakmadı.

2000 yılında askerlerimiz, İsrail ile ABD işbirliği yapan Barzani-Talabani ikilisinin burnunu sürtmek için Habur Sınır Kapısı’nı kapatarak onları yıllık 200 milyon dolarlık gelirden mahrum etti. Habur Sınır Kapısı’nın kapatılmasının ardından İsrail ve ABD, Barzani ve Talabani’ye müthiş bir teklif sundu. Barzani’ye bağlı 30 bin Talabani’ye bağlı 25 bin Peşmergenin 100 ile 500 dolar arası maaşa bağlanması ve düzenli ordu eğitimlerinin taraflarınca yapılması önerisine tabii ki evet yanıtı verdiler. Dananın kuyruğu artık kopmuş Türkiye Kürtler üzerinde kurduğu hakimiyeti kaybetmişti. Kontrol artık İsrail ve ABD’de idi. “Parayı kim veriyorsa düdüğü de o çalar” prensibi işlemeye başlamıştı. 2001 yılında Kuzey Irak’ta Barzani ve Talabani’yi ABD’nin barıştırarak Kürt parlamentosunu açtırması, bayrak, milli marş gibi devlet oluşumun olmazsa olmazlarını ilanı bundan sonra Ankara’da hep seyirci tribününden izlenecekti.

ABD, bir yandan Türk yetkililerle tezkere pazarlığı yaparken öte yanda Ankara’nın çekincelerine aldırmadan Kuzey Irak’ta IKDP lideri Mesut Barzani güçlerinin konuşlandığı Selahaddin’de MOSSAD-CIA işbirliğiyle Peşmergelerden düzenli bir ordu kuruyordu. Üzerilerine Amerikan üniforması geçirilmiş, kırmızı bereli Kürt askerlerinin fotoğrafları Kanada’nın Maclean’s dergisinin Şubat’ın son hafta sayısında yayımlanmıştı. Subay, komando kesimi ise NATO’nun Macaristan’daki üssünde eğitildi. Konvensiyonel, hafif, modern Amerikan silahları ile donatılan Barzani güçleri Musul ve Kerkük’e Türkiye’nin tüm karşı çıkmalarına rağmen girecekti. Petrol kuyularını güvenli biçimde yakılmadan ele geçirmenin başka yolu olmadığı Ankara’ya anlatıldı. Ve nitekim öyle oldu, kırmızı çizgilerimiz pembeleşti.

Kuzey Irak oyunu, son 10 yılda hep aleyhimize gelişerek büyüyor. 13 askerimizin başına 4 Haziran 2003’te çuval geçirerek bölgede Türk Özel Tim ve İstihbaratının varlığını istemediğini ‘resmileştiren’ MOSSAD ve CIA, Kürtlerden kurdukları komando özel timleri ile bölgede istedikleri figürü ortadan faili meçhul ile kaldırabilme ve dengeleri lehlerine değiştirme potansiyeline sahip olacaklar. Bölgede İsrail ve ABD ile çıkarlarımızın çatıştığını anlamak için artık uzman olmaya gerek yok. Çatışıyor, çatışacak…[1]

Yeniden gündeme gelen Orta Doğu’da Kuzey Irak’lı Kürtler ile Yahudi diyaloğu, Sadam hüseyin’in Irak’a hükmettiği döneme ve daha evveline kadar uzanıyor. ABD’nin Irak’ta Saddam’ı devirmesiyle Kuzey Irak’a ABD askerleriyle birlikte yoğun bir şekilde İsrail’li ajan akını da gerçekleşti.

İsrail’in Kuzey Irak’a veya Kürtlere yönelik ilgisinin bir çok nedeni söz konusu. Sadece petrol ve rezervlerini kontrol edip bir boru hattıyla İsrail’e yöneltmek tek sebep değil. Ama bunun da olabilmesi için Orta Doğu’da İsrail’in kendini güvende hissetmesi, İran’ın yanı başında karargahlar oluşturması gerekiyor. En büyük müttefiki ABD’nin Irak’ta olması bu anlamda İsrail için büyük avantaj. Terörden arındırılmış Kuzey Irak’ta Kürtlerin Türkmenler üzerindeki hegemonyası azalacağı gibi, İsrail’in bu bölgede yaptığı işler daha net ortaya çıkacağından ABD bilinçli olarak teröre şimdilik müdahale etmeyi düşünmüyor. İsrail, ABD’nin Irak’a müdahalesinin hemen ardından Kerkük-Yumurtalık Boru Hattı’na alternatif olarak, çapı, ebadı, kapasitesi ve bazı güzergahları eksik ve yetersiz olan Kerkük- Hayfa Petrol Boru Hattı’nı ortaya attı..

İsrail’in 70 yıllık Kerkük-Hayfa Boru Hattı’nı yeniden işletmeye açma önerisi, bazı teknik engellerle birlikte önemli siyasi zorlukları da içeriyor. Ama Kuzey Irak’ta varlığı da siyasi zorlukları bertaraf etmekle ilgili olamaz mı?[2]

Devlet erkanının şaşırtan şaşkınlığı

Birinci Körfez krizinden sonra üç binin üzerinde peşmerge Amerika’ya götürüldü. Sözde Saddam’ın zulmünden korumak için götürüldüler. Ama bunlar tuhaf bir şekilde belirlenmişti. Hatta kimlerin gideceğine ABD değil İsrail karar vermişti. Amerikalıların elinde liste vardı. İddia oydu ki ABD’ye götürülenler İbrani asıllılar arasında seçilmişti ve listedeki isimler İsrail tarafından belirlenmişti.

Ve yine herkes biliyor ki Amerika’da yetiştirilen bu peşmergeler İkinci Körfez savaşından yani Irak’ın işgalinden sonra yeniden bölgeye geri getirildi. Artık birer profesyonel asker ve yönetici olarak, Kuzey Irak’a yerleştirildiler. Ve şu anda bölge tamamen bunların kontrolünde.

Bütün bunları artık sokaktaki çocuk bile biliyor. Peki “İsrail K. Irak’ta komando yetiştiriyor” haberleri niye bu kadar şaşırtmış gibi görünüyor. Özellikle devlet erkanımızın şaşkınlığını(!) anlamak çok zor.

Acaba şaşkınlıkları bunu gerçekten bilmediklerinden mi? Eğer böyleyse durum çok vahim demektir.

  • Amerika’nın Askeri ve Siyasi işlerden sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Lincoln Bloomfield ile ABD Savunma Bakanlığı Stratejiden Sorumlu Bakan Yardımcısı Vekili Andy Hoehn Türkiye’de Genelkurmay ve Dışişleri nezdinde görüşmelerde bulunuyor. Seri ve hızlı operasyonlar için üs ve liman pazarlığı yapıyor.
  • İsrail Türkiye ile ihtiyaç duyulduğunda kullanmak üzere ortak cephanelik antlaşması imzalıyor.
  • Konya’da Türkiye-Amerika ve İsrail hava kuvvetleri “Anadolu Kartalı” adı altında ortak askeri tatbikat gerçekleştiriyor.

Aslında basit bir toplama işlemi. Altalta yazılı bu gelişmeleri toplayın, sonuç zaten kendiliğinden ortaya çıkıyor. Ve insan ister istemez; ne oluyor yoksa Armagedon Savaşlarına mı hazırlanılıyor demekten kendini alamıyor.[3]

“Pentagon’un Yeni Haritası…”

Bush yönetimine yakınlığı ile bilinen Thomas Barnett‘in kaleme aldığı “The Pentagon’s New Map” isimli kitap, Amerika’nın izlediği saldırgan politikanın ipuçlarını veriyor. Barnett kitabında ABD, Avrupa ve Rusya/Uzakdoğu‘yu dünyadaki üç önemli güç olarak tanımlıyor. Bu blokların dışında kalanları ise “Gap Bölgesi” olarak görüyor…

Gap bölgeleri başta Afrika’yı, Yunanistan hariç Balkanları, Orta Amerika’yı, Güney Amerika’nın kuzey ve batısındaki ülkeleri, Kafkasları, Türki Cumhuriyetleri, Türkiye, Pakistan, Afganistan, Endonezya’yı ve Ortadoğu ülkelerini kapsıyor…

Barnett kitabında “Gap Bölgesi” olarak tanımladığı yerde yer alan ülkelerin ortak özelliklerine de vurgu yapıyor. Bu ülkelerin milli gelirlerinin 3 bin doların altında olduğunu, demokrasi ve özgürlüklerden yoksun bulunduklarını söylüyor. Ve tabii bu ülkelerin çoğunun halkının da müslüman olduğunun altını çiziyor…

Barnett, Gap Bölgesi’nde yer alan ülkelerin kendine özgü yapıları olduğunu belirttikten sonra ekliyor: “Bu farklı ülkeleri yönetmek için farklı kurallar gerekiyor…”

Peki nedir bu “farklı kurallar” sorusunun cevabını ise yine kendisi veriyor: “Mevcut istikrarsızlığı sürdürmek…”

Yani Pentagon’un yeni yol haritası, Gap Bölgesi’nde yer alan ülkelerde istikrarsızlığı beslemek ve bundan çıkar sağlamak…

İşte Afganistan, işte Irak…

Her iki ülkeyi de işgal eden ABD, buralarda uzun dönemli “istikrarsızlığı” besliyor, işgal sonrası bölgeye daha fazla yerleşmek istiyor…

Büyük Ortadoğu Projesi’nin amaçları, Pentagon’un yeni yol haritası ile çakışıyor. ABD, BOP ile Kuzey Afrika’dan Kafkaslara kadar çok geniş bir bölgede “istikrarsız” bir kuşak oluşturmanın peşinde koşuyor… Gap Bölgesi dışında kalan ülkeleri kendi oluşturduğu istikrarsız ortam ile sömürmeyi amaçlayan ABD, bu ülkelerin devamlı olarak yoksul kalmasını, demokrasi ve özgürlüklere ulaşamamasını, sürekli korku içinde yaşamalarını istiyor.

Pentagon’un yeni haritası, dikkat edilirse Türkiye için de geçerliliğini koruyor. Türkiye devamlı olarak yoksulluk, borç, sefalet ve yasaklarla istikrarsızlaştırılıyor… Demokrasi ve özgürlüklerin önü kesiliyor, insanlar inandığı gibi yaşayamıyor, düşündüğünü ifade edemiyor… AB’nin dayatmalarıyla atılan birtakım gözboyamaya yönelik adımlar hiçkimseyi tatmin etmiyor…

Türkiye’de Amerika’nın “Gap Bölgesinde” yer alıyor ve Pentagon’un yeni dünya haritasında “sömürülmesi” gereken ülkelerin başında bulunuyor. Bunu eskiden sadece gizli toplantılarında dile getiriyorlardı, şimdi ise kitaplarında yazıyorlar, dünya kamuoyuna duyuruyorlar, açıkça meydan okuyorlar…[4]

Peki bütün bunlar olurken, İslam Aleminin sütunlarına dinamitler koyulurken ve ülkemizin altı ve etrafı oyulurken;

Bu AKP’li  iktidar, sivil ve askeri sorumlular ne yapıyor?

Başbakan “Amerika evine dön!” (“Go Home”) diye tepki gösterenleri, marjinellik ve mantıksızlıkla suçluyor ve “Ben de bir zamanlar böyle çok bağırdım. Ama sonunda yanıldığımı anladım.” Diyerek herkesi de, kendisi gibi ABD’ye teslimiyete çağırıyor!..

Tarihte pek çok mücadeleyi haklı ve hayırlı saftaki “Marjinal azınlığın” kazandığını unutuyor… Allah’ın gaddar kalabalıklarla, güçlü ve saldırgan zorbalarla değil, sabreden şerefli azınlıklarla beraber olduğuna inanmıyor!

İzzet ve zaferi, zalimlerin ve kafirlerin yanında arıyor!..

Kendilerini güçlü görüp azgınlaşanların ve onlara uşaklık yapanların, Ad ve Semud’ların, Firavun ve Nemrud’ların başına gelenlerin, Amerika’nın da başına geleceğini düşünmüyor!..

NATO’ya garsonluk yapanların sonunun, Türkiye’yi NATO’ya sokmak uğruna Kore’ye Mehmetçik gönderip kırdıranların sonu gibi olacağını aklına getirmiyor.!?

Çok güvendikleri Amerika ve İsrail’in de, artık yıkılışa yaklaştığını göremiyor… İnsaflı Yahudi Mordehay Vanunu bile İsrail’in nükleer potansiyeli Ortadoğu için, en büyük tehdit oluşturduğunu söylüyor.

İsrailli nükleer teknisyen Mordehay Vanunu, İsrail’deki Dimona nükleer santralinin yıpranmış bir halde olması nedeniyle, Ortadoğu’da Ukrayna’daki Çernobil faciasına benzer bir facia meydana gelme riski bulunduğunu iddia ediyor.

Dimona nükleer santralinde 9 yıl süreyle görev yapmış olan Vanunu, Arap El Hayat gazetesine yaptığı açıklamada, 40 yıl önce İsrail’in güneyinde inşa edilen bu santralin, bir kaza meydana gelmesi halinde “ikinci Çernobil olacağı” ve bu santralden sızabilecek nükleer radyasyon nedeniyle komşu ülkelerdeki milyonlarca kişinin tehdit altında bulunduğu uyarısında bulunuyor.

Ürdün’ün İsrail sınırı yakınlarındaki bölgelerde yaşayan vatandaşlarını tıbbi denetimden geçirmesi gerektiğini söyleyen Vanunu, bölgede kimseye radyasyon bulaşmadığından emin olunması için bu denetimin gerekli olduğunu belirtti.

Çernobil’de 1985’teki faciada resmi olmayan rakamlara göre, 15 bin kişi ölmüş, yaklaşık 3 milyon kişi kazadan etkilenmişti

“Kennedy suikastında İsrail parmağı”

Demeci El Hayat’ın bugün yayımlanacak ekinde yer alacak olan Vanunu, İsrail’in, 1963’te öldürülen ABD Başkanı John F. Kennedy’ye düzenlenen suikasta karışmış olabileceğini de belirtti.

Vanunu, “Tam olarak emin olmadığımız işaretlere göre, Kennedy, dönemin İsrail Başbakanı David Ben Gurion’a Dimona nükleer santralinde olan biteni açıklığa kavuşturması yönünde baskı yaptığı için öldürüldü” ğünü söyledi.

Mordehay Vanunu, kendisinin İsrail’in nükleer potansiyeli konusunda yaptığı açıklamaların, “bu ülkeyi Ortadoğu’nun tamamını tehdit eden gerçek bir tehlike olarak düşünmek için yeterli olduğunu” ifade etti.

Uluslararası Atom Enerjisi Başkanı Muhammed El Baradey’in İsrail’i ay başında ziyaret etmesini de eleştiren Vanunu, “İsrail’in kendisine Dimona nükleer reaktörünü denetleme izni vermemesinden sonra, El Baradey’in bu ziyaretten vazgeçmesi gerekirdi” dedi.

Vanunu, İngiliz Sunday Times gazetesine İsrail’in güneyinde 9 yıl görev yaptığı Dimona nükleer santraliyle ilgili bilgi sızdırdığı gerekçesiyle 1986 yılında 18 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı.

İsrailli yetkililer, 3 ay önce serbest bırakılan Vanunu’nun yabancı basına demeç vermesini ve ülkeden çıkmasını yasaklamıştı.

Siyonist terör bitmek bilmiyor

Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki Beyt Hanun’da 1 Filistinli’nin İsrail askerlerince öldürüldüğü bildirildi. Görgü tanıkları, bir zırhlı araçtan açılan ateşle Hüsam Nasır’ın (17) evinde hayatını kaybettiğini açıkladı.

Filistin sağlık kaynakları, öldürülen Filistinlinin ateş açıldığı sırada evinin penceresinde oturduğunu anlattı.

İsrail ordusu cinayet sırasında bölgede silah seslerinin geldiğini, ancak İsrail askerlerin karşılık vermediğini ileri sürerken, Filistinli kaynaklar, Filistinli gencin silahlı çatışma sırasında öldüğünü vurguladı.

Öte yandan İsrail helikopterinin Gazze kentindeki Zeytun mahallesindeki bir binaya düzenlediği füze saldırısında en az 5 kişinin yaralandığı ve evlerinin yıkıldığı ortaya çıktı.

Son olayla, resmi rakamlara göre ikinci intifadanın başladığı Eylül 2000’den bu yana ölen Filistinliler’in sayısı 3 bin 425’e yükseldi. Olaylarda 926 da İsrailli hayatını kaybetti.

Mescid-i Aksa’ya saldırı hazırlığı

Aşırı Yahudilerin Mescid-i Aksa’nın bulunduğu kutsal tepeye uçakla terör saldırısını planladığı konuşuluyor.

İsrailli yetkililer ise, hükümetin Gazze’den geri çekilmesini baltalamak amacıyla aşırı Yahudilerin Mescid-i Aksa’nın bulunduğu kutsal tepeye uçakla bir terör saldırısı yapmayı planlıyor olabileceği ifade ediliyor. Ve böylece mescidi aksa’yı yıkmanın suçu, İsrail hükümetine değil, güya radikal örgütlerin üzerine atılmaya hazırlanıyor.

Günlük Haaretz gazetesine açıklamalarda bulunan hükümet kaynakları, militanların bomba yüklü bir insansız uçak veya bir intihar bombacı göndererek Müslümanlar’ın Cuma namazı kıldıkları bir sırada saldırı gerçekleştirebileceklerini gizlemiyor.

İsrail İç Güvenlik Bakanı Tzahi Hanegbi, cumartesi günü yaptığı uyarıda, Mescid-i Aksa’nın bulunduğu tepedeki İslam’ın kutsal mekânlarına aşırı Yahudiler’in bir saldırıda bulunmaları riskinin yüksek olduğunu söylüyor.

 Yahudilerce “Tapınak Dağı” olarak bilinen “Harem-i Şerif” bölgesinde Ömer Camii ve İslam’ın en kutsal 3’üncü mekânı Mescid-i Aksa yer alıyor.

Ayrıca, Yahudiler için en kutsal yer olan Batı Duvarı’da bu bölgede yer alıyor. Aşırı Yahudiler, “Lübnan kasabı” İsrail Başbakanı Ariel Şaron’un Batı Şeria’nın işgaline karşılık önümüzdeki yılın sonuna kadar 8 bin yerleşimcinin hepsini ve İsrail askerlerini Gazze Şeridi’nden çekme kararına karşı çıkıyor.[5]

 İşte İsrail’in ve ABD’nin, bütün yada büyük bir nefret uyandıran bu saldırganlık ve sapıklıkları, kendilerinin ve vahşi düzenlerinin sonunu hazırlıyor!

Erbakan hoca’nın; Rusya, Çin, Hindistan ve Brezilya’yı da içine alacak… Ve ABD baskısından usanmış Almanya, Fransa ve Japonya’yı da bünyesine katacak şekilde genişleme ve güçlenme potansiyeline sahip D-8’ler hareketi bu yüzden Siyonist şeytanların uykusunu kaçırıyor!.. Ama “korkunun ecele faydası olmuyor!…”Marjinal” sınıfında sayılan ve artık bittiği sanılan Milli Görüş, tarihi inkılabını yapmaya hazırlanıyor!…


[1] 23.6.2004/Nuh Gönültaş/Tercüman

[2] 23.6.2004/Güntay Şimşek/Sabah

[3] Milli Gazete / 24 06 2004 / Kulis Ankara

[4] Milli Gazete / 24 06 2004 / Dr. Abdullah Özkan

[5] Milli Gazete / 26 07 2004

0 0 oy
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Abone Ol
Bildir
0 Yorum
En Yeni
En Eski En Çok Oylanan
Satır İçi Geri Bildirimler
Tüm yorumları görüntüle
Picture of İbrahim ERKANAT

İbrahim ERKANAT

YORUMLAR

Son Yorumlar
0
Düşünceleriniz değerlidir, lütfen yorum yapın.x
Paylaş...