YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
674f986861e5c
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 8 1 5 6
Bugün : 2110
Dün : 30630
Bu ay : 116925
Geçen ay : 890827
Toplam : 29861491
IP'niz : 18.97.9.175

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

“Şeair”; İşaret  ve alametler anlamındadır. Kutsal bilinen ve hürmet edilen şeyler hakkında kullanılır.

“Şeair-i İslamiye” , (İslam’ın şiarları), İslam’ın simgesi ve göstergesi haline gelen Kâbe, safa, merve (Bakara: 158), Kudüs ve Mescid-i Aksa (İsra:1)Cami (Tevbe:18) Cuma, ezan  (Cuma : 9) Kurban ve bayram  gibi kutsal sayılan ve islamı  hatırlatan makamlar ve kavramlardır.

Bunlar aynı zamanda Allah’ın da şeairi olmaktadır. (Yani O’nu hatırlatıcı alametleri) Ve “her kim Allah’ım  şeairine tazimde bulunursa, muhakkak bu kalplerin takvasındadır.”[1]


[1] Hac: 32

Cami, Cuma, ezan ve Kurban gibi şeaire sevgi ve saygı göstereceğine, hakaret ve hürmetsizlik ise, kalplerin inkarından ve kişilerin ahlaksızlığındandır.

“Ey Peygamber (SAV), eşlerine, kızlarına ve müminlerin hanımlarına söyle, (sokağa çıkarken) cilbablarından (dış elbiselerinden ve başörtülerinden) üzerlerine giyinsinler…(Bu durum) onların (müslüman ve namuslu olarak) tanınmaları ve (çeşitli sarkıntılık ve) sıkıntılardan uzak kalmaları için en uygun olanıdır.”[1] ayetinden de açıkça anlaşılacağı gibi, başörtüsü mümin hanımların tanınması ve kötü niyetlerden korunması bakımından oldukça önemlidir ve Şeairi İslamiyedendir. Yani başörtüsü, herhangi bir partinin veya tarikatin değil, bizzat İslamın simgesidir. Bu nedenle başörtüsünün yaygınlaşması, şuurlu ve onurlu hanımefendilerin çoğalması, münkirleri ve münafıkları rahatsız etmektedir. Çünkü Ezan ve Kur’an düşmanlığı ile türban düşmanlığı aynı nedenlerden kaynaklanmaktadır: Allah’ın şeairine tazimsizlik ve takvasızlık… Kısacası:Şeytanlık..!

Oysa: “Allah’ın şeairine (ve İslamın simgelerine) hürmet etselerdi, bu kendileri için daha hayırlı olacaktı.”[2]

Allah’a ve İslam’a düşmanlıkları nedeniyle başörtüsüne saldıranlar… Başörtülü kızlarımızı okullara sokmayanlar…Başörtülü Avukat, Öğretmen, doktor, hemşire, memure ve milletvekillerine kan kusturanlar… Bunlara oy verip,ortaklık edip destek çıkanlar… Veya bütün bu zulüm ve zorbalıklar karşısında tepkisiz kalıp susanlar…Evet bunların hepsi de derece derece Allah’ın kahrına uğrayacak ve mazlumların ahına çarpılacaklardır.

Putperestlerin ve namus tacirlerinin saltanatı elbette yıkılacaktır.

Evet Allah’ın şeairi ve İslamın simgesi olan başörtüsüne düşmanlık edenlerin iki özelliği, insanları putlaştırmak ve zinayı yaygınlaştırmaktır.

Fuhşu en kârlı sektör haline getiren… Kadını şehvet aracı olarak sömüren ve sokağa döken… Manukyanları vergi rekortmenliğine yükselten ve madalyalarla süsleyen çağdaş Nemrutların başörtüsüne düşmanlıklarını anlamak kolaydır… Ama asıl anlaşılması zor olan,hala bunları destekleyen gafil müslümanların tavrıdır.

Zındıklığın babası Ebu Cehil ile, münafıklığın timsali İbni Selül’ün  de,kazanç temini için emrindeki cariye ve köleleri zorla fuhşa ittikleri ve “Şayet namuslu kalmak isterlerse,dünya hayatının geçici menfaatleri için kendilerini fuhşa zorlamayın (Direk ve dolaylı olarak teşvik ve tahriklerle  zinayı yaygınlaştırmayın)[3] ayetinin bunlar için geldiği, yani para kazanmak, haksızlık ve ahlaksızlık rejimlerini ayakta  tutmak için, fuhuş ticaretini tertip ve teşvik ettikleri  haber verilmektedir.

Manukyanlara madalya takıp, Merveleri meclisten  ve mekteplerden kovan  çağdaş  Ebu Cehiller ve İbni Selül’ler de,  tıpkı  önceki  pirleri gibi, kendi  pisliklerinde boğulup gidecektir. Ne  ibretli  ve adaletli bir  neticedir ki, bugün Kafir Ebu  Cehilin evi, mümin hacıların  tuvaleti, Münafık İbni Selül’ün  bahçesi  ise, Medine’nin  çöplüğü halindedir.

Ya  Rab! Senin vadin haktır… Münkirlerin zulüm saltanatı  mutlaka  yıkılacak ve senin müminlerin yeryüzüne  varis ve aziz olacaktır… Buna  imanımız  tamdır.

Ama  kalplerimiz yatışsın ve ruhlarımız ferahlansın diye[4] bu  zaferi  bize  çabuklaştır ve kolaylaştır, Allah’ım!…

Kur’anın  ve Hz. Resulullahın doğru  söylediğini  herkese  gösterelim  ve bu ilahi  gerçeklere  şahitlik edelim[5] diye  bizleri  başarıya  ulaştır.  Allah’ım!

Bizlere müjde  olsun ve gönüllerimiz itminan bulsun  diye, nusretin ve rahmetinle imdadımıza  yetiş ve müminleri  kafirlere karşı barıştır  ve kucaklaştır Allah’ım!…

Sen elbette ölüleri  diriltmeğe, kafir ve gafil  gönülleri  hidayete  erdirmeğe,  kadirsin… Ama  bunu nasıl yaptığını Hz. İbrahim’e  olduğu gibi[6] bize  de  bizzat göster ve yüreklerimizi  ferahlandır. Allah’ım!.. Amin.

Bu  arada,  sosyal, siyasal ve ailevi baskılar…  Yanlış ve yakışıksız  alışkanlıklar… Yetişme tarzı  ve moda  hevesi  ve hayranlıklar gibi  nedenlerle başı açık gezen, ama örtünmenin Allah’ın emri olduğunu  bilen… Tesettürlü hanımlara  sevgi ve saygı  gösteren ve onlara imrenen hanım  kardeşlerimize  de dua  ediyor,  ellerinden geldiği kadar ibadet ve hayır  yapmalarını  ve İslamı  öğrenmeğe  çalışmalarını  ve özellikle  başörtüsü  mücadelesine mutlaka  destek çıkmalarını diliyoruz.

Ta  ki müşrik  zalimler “müminleri  az,  zayıf ve sahipsiz”[7] görmesinler…

Başörtüsünü;  doktor, avukat, öğretmen,  milletvekili,  işkadını ve üniversite hocası, araştırmacı, yazar hanımlar taksın ki,  müşrikler “Arkana hep  (seviyesi  ve statüsü) düşük  kimseler  takılmışken,  biz sana iman eder miyiz”[8] havasına  girmesinler…

Önceki Hava Kuvvetleri Komutanımızın itiraf ettiği gibi, marazlı medyanın ve masonik patronların yönlendirmesiyle “Başörtülülere ve İmam-Hatiplilere takılıp kalan” iyi niyetli ve milli düşünceli kesimler de, artık gerçekleri görsünler…

Bu arada AKP iktidarının Başörtülüler ve İmam Hatiplilerle ilgili bütün girişimleri, sadece istismara ve hedef saptırmaya yöneliktir.

7.Uyum paketleri ve 4 Haziran 2003’te CHP ile birlikte meclisten geçirdikleri “İkiz yasa” sözleşmeleri gibi ülkemizin geleceğini ve güvenliğini tehdit eden kanunlar, millete, hatta meclise bile anlatılmadan hemen çıkarılıyor da, acaba YÖK’le ilgili hazırlıklar niye kavga ortamına çekilip, hava gerginleştirilerek, sonunda geri çekilmektedir?

Sözün özü: Farklı köken ve kültürden, ayrı din ve düşünceden her kesin birlikte ve barış içerisinde yaşayacağı… Laik ve demokratik bir düzen içerisinde birbirine hoşgörü ile katlanacağı bir Türkiye istemek medenilik… Bunun tersini düşünmek ve devam ettirmek ise, yabaniliktir.

Yanlış ve yararsız bir “Kamusal alan” yorumuyla da, başörtülüleri dışlamak yine, haksızlıktır.

Kamusal alan; Kamuya, herkese açık olan… Yani toplumun tamamına ait bulunan… Farklı kültür ve kökenden, ayrı din ve düşünceden, halkın hepsinin ortak malı sayılan alan demektir. Vatandaş olan her bireyin, rahatlıkla sahip çıkacağı, kendisine ait sayacağı ve orada saygınlık duyulacağı mekan-ortam demektir.

Belediye otobüsü, mahkeme kapısı gibi, Ünüversite kampusü de, Cumhurbaşkanlığı köşkü de kamusal alandır.

Nasıl ki belediye otobüslerinden ve Adliye hizmetlerinden yararlanmak ve hak aramak isteyenlere; sen Müslümansın veya Hıristiyansın… Yok başı açıksın veya kapalısın… Ya da sen sünnisin veya alevi Müslümansın… Yahut sen Türk’sün veya Kürt asıllısın diye asla ayırım yapılamazsa, diğer kamusal alanlarda da böylesi ayırımlar sadece zulüm ve zorbalık sayılır. Böyle bir ayırımcılığı bazı kanun ve kararlara dayandırmak ta, haksızlığı ortadan kaldırmayacaktır.

Her ferdin ve fertlerin oluşturduğu milletin; davranışlarını düşünceleri… Düşüncelerini ise elbette inançları, gelenekleri ve dinleri şekillendirir. Buna da Milli kültür, Milli görüş denir. Yani milletin ortak düşünce ve değerleridir. Başörtümüze Ege’yi işgal eden Yunan gavuru, İslam’ın simgesi diye, el atar, yırtardı… Bunu anlarız… Maraş’a giren Fransız domuzu başörtüsüne saldırırdı… Bunu anlarız…

Ama kendi ülkemizdeki bu haksızlık ve ayırımcılığı anlamakta zorlanmaktayız!..

Milli düşüncesi, Milli reçetesi, Milli çözüm ve çareleri olmayan ve hele kendi milletinin görüşüne düşmanca yaklaşan hiç bir devletin veya düzenin iflah olduğu görülmemiştir.

Bakınız, Anadolu beylikleri içinde zahiren zayıf olan Osmanlı Beyliği idi… Sadece sıradan bir göçebe kabilesiydi… Ama Osman beylerin ve Edebalilerin görüşü milliydi… Ufku genişti… Hedefi İnsani ve İslamiydi… İşte bunların neticesi ve meyvesi: Cihan Devletiydi…

Değil bir hukuk devletinde, sıradan bir kabile düzeninde bile, savunma hakkı kutsal bilinir ve bu hak herkese verilir. Kendisini mağdur ve mazlum gören bir kişinin  en son sığınacağı “Adalet kapısından” , böylesine keyfi bir tavırla dışlanması, o bireyi ve onun gibi düşünen kesimleri, devletten küsmeye itebilir… Ve bu gidiş, oldukça tehlikelidir…

Tekrar belirtelim ki; Anayasayı bile, kolaylıkla değiştirebilecek çoğunlukta bir iktidara sahip olan AKP’nin,  bu konulardaki tavrı ise sürekli ” topu taca atmak ve kaçak oynamak ” cinsinden, tamamen tutarsız, duyarsız ve iktidarsız bir görünüm sergilemektedir. AKP yetkilileri çözüm üreteceğine sadece şikayet etmektedir. Sanki, hükümet değil de, mahkumiyet mevkiindedir.

“Başörtüsü siyasi simgedir” safsatasını dilinden düşürmeyenlere soralım; Gerek teslis akidesi, gerek şahsi hevesi ve beğenisi nedeniyle, boynuna ve yakasına “Haç” takan birilerini, okullardan  ve uyduruk  yorumlarla yozlaştırdığınız “Kamusal alan”lardan kovabilir misiniz?  Bunun Laik Avrupa ve Amerika’da bir tek örneğini gösterebilir misiniz?  Ama “Hristiyanlık bizim için bir tehdit ve tehlike değil ki!?..” diyeceksiniz… Ve böylece yine, kendinizi ele vereceksiniz !.. Çünkü siz, aslında İslamla savaş halindesiniz !..

En ciddi araştırmaların en son verilerine göre; ülkemizdeki kadınların % 65’i başını örtmektedir. Yine halkımızın % 75’i üniversitelerde, % 64’ü ise devlet daireleri dahil her yerde, başörtüsünün serbest bırakılmasını istemektedir..

Ama siz kim, milletin istek ve iradesine uymak kim ?

Bu tür yasak ve yaklaşımlar, her şeyden önce temel insan haklarına ve evrensel hukuk kurallarına aykırı olduğu gibi bizzat kendi anayasamızın kesin hükümlerini de çiğnemektedir ve suç işlemektedir.

İkide bir “Başörtüsü yerine, mayolu gelse olur mu?” diyenler de, maalesef  olayı çarpıtmakta ve Müslümanlara çamur atmaktadır. Kutsal inancımızın gereği ve simgesi olan başörtüsünü mayo ile bir tutmak, şanlı bayrağımızı, eşcinsel filamasıyla bir tutmak gibi bir alçaklıktır..

Bu yanlış ve yararsız tavırları eleştirmeyi “Yargıya müdahale” gibi gösterenler, yakın geçmişte, üst düzey yargı mensuplarının, talimat gibi davetiyelerle meşhur brifinglere çağrıldıkları… Ve birilerinin arzusu istikametinde yönlendirilmeye çalışıldıkları dönemlerde niye sus pus oluyorlardı..

Millet adına, Hak ve adalet namına karar vermek mecburiyetinde olanların, Millete ve adalete ters düşme yetkileri var mıdır ?

Evet, ey yöneticiler, ey yetkili ve etkili kimseler!.. Söyleyin, kendi öz vatanımızda, üstelik başkalarına zarar vermeden ve asla zorlamaya gitmeden, inancımızın gereği olarak örtünemiyorsak… İmam-Hatiplerde okuyamıyorsak.. Okuduğumuzda birçok haklarımızdan mahrum bırakılıyorsak.. Ülkemizdeki azınlıkların onda biri kadar bile rahat davranamıyorsak… Lütfen cevap verin; Kalkıp nereye gidelim ?!..

Allah aşkına, kime güvenelim !?..


[1] Ahzab: 59

[2] Hac: 30

[3] Nur: 33

[4] Ali  İmran: 126

[5] Maide : 113

[6] Bakara: 260

[7] Şuara: 54

[8] Şuara: 111

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Yorumu Takip Et
Bildir
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
Picture of Selman YÜCEL

Selman YÜCEL

YORUMLAR

Son Yorumlar
0
Yorumunuzu okumaktan memnuniyet duyarızx
Paylaş...