YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
6632a59c379cc
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 7 6 6 0
Bugün : 23906
Dün : 23368
Bu ay : 23906
Geçen ay : 737322
Toplam : 23540192
IP'niz : 18.223.196.211

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

 

Emperyalizm bu propagandalarla neyi amaçlıyor? "İnsanlar kendilerini nasıl tanımlıyorsa odur" dedik. İşte, bu propagandalarla Türk insanının kendini tanımlama öğeleri hakkında kuşku oluşturmak ve bir sonraki aşamada da bu tanımlamayı değiştirtmek amacı güdülüyor. Asıl amaç bu. Yoksa senin genin benim genim şu mudur bu mudur, bunları araştırmış da değiller, bunlara bir önem veriyor da değiller. Önem verdikleri şey, bizim kendimize dair tanımlamamızı bize değiştirtmek. Biz bir kere "Yahu biz Türk değilmişiz" dedikten sonra, iş bitmiştir.

 

Türkiye'yi parçalamaya, federatif fesatlığını oluşturmaya yönelik alt yapıyı hazırlamak adına çeşitli senaryolar ve şeytani kurgular piyasaya sürülmektedir. İşte "Açıkistihbarat haber sitesi"nde yayınlanan kaçık yalanlar ve çarpık yorumlar:

"Türkiye'de Türk Yok – İşte Kapsamlı Kanıtlar"!?

Türkler neden orta asyadakilere değil de Yunanlılara daha çok benzer hiç merak ettiniz mi?

Azeriler neden peki orta asyadakilere veya Ana doluda Türklere(?) benzemezde İranlılara daha çok benzerler? Hatta Azerilerin tipleri İranlılarla aynıdır. Neden peki?

Azerilerin Azerbaycan'daki veya İran'daki kültürleri neden İranlılarınkinle %90 aynıdır peki? Etkileşim bu kadar mı olur?

Binlerce yıldır yan yana yaşamalarına rağmen Kürtlerin kültürleri bile Anadolu'daki diğer halkların kültürlerinden farklıdır.

Erzurum'dan örnek verirsek, Erzurum'un kuzeyinde ve batısında açık tenli Türkler(?)yasar. Erzurum'un doğusunda ise Azeriler ve Azeri kökenliler yasar. Bu Azerilerin teni ise daha karadır diğer Türklere nazaran.

İşte bir Türkün Erzurum izlenimlerini anlatan kısa bir yazı:

"Oltu tarafı ise tahminimce Azerbaycan'a göre daha kuzey bölgelerden gelen Türkler. Çünkü telaffuzları daha değişik, yaşam tarzları Karadeniz bölgesine çok benziyor. Ayrıca Oltu tarafında beyaz tenliler daha fazla. Azerbaycan kökenliler ise genelde daha esmer ve gür bıyıklı."

Bu yazı sunu anlatıyor. Erzurum'un kuzey ve batısında yasayan Türklere nazaran doğudaki Azeriler neden daha esmer ve gür bıyıklı? Ayni coğrafyada yaşamalarına rağmen neden kuzey ve batıdaki Türklerin tipleri doğudaki Azerilerinkinden farklı?

Neden kuzeydekilerin kültürü karadenizinkine benziyorda Azerilerin kültürü benzemiyor?

Cevap: çünkü azeriler aslında türk değil iranlıdır.

(Kuzeydekilerin aslen kim olduklarını aşağıdaki yazıda açıklayacağım)

Genetik araştırmalar göstermiştir ki Azerbaycanlıların %97.5 i İranlıdır, Türk değil. Azerbaycan da Türk geni %2.5 dır.

Azerilerin ve Farsların kültürleri aynı

Azerilerin ve Farsların tipleri aynı

Azerilerin ve Farsların din ve mezhepleri aynı – İslam ve Şiilik

Sadece dilleri farklı.

Dilleri de Moğollar tarafından değiştirildi.

13. yüzyılda Moğollar Azerbaycan taraflarına gelmişlerdi ve İranı hâkimiyeti altına almışlardı. Bu dönemde Azerbaycan tarafındaki İranlılara Türkçeyi dayattılar ondandır ki Azeriler Türkçe konuşan İranlılardır.

Azeri Türkçesinin büyük çoğunluğu zaten Farsça kelimelerden oluşuyor.

Bir halkın dilini değiştirmek aslında göründüğü kadar zor değildir.

Örneğin, 80 sene önce Kürtlerin ortalama % 95'i Türkçe bilmiyordu. Şu an ise büyük çoğunluğu Türkçe biliyor.

100 sene bir halkın dilini değiştirmek için yeterli bir süredir.

Başka bir örnek vereyim:

Şu an Afrika ülkelerinin bir çoğu yabancı dil konuşuyor. Mesela Madagaskarın resmi dili Fransızcadır.1880lerde Fransa militer güçle oranın dilini değiştirdi. Yani hakim gücünüz varsa aynen Moğolların Azerbaycan taraflarına geldiklerinde ellerinde olan güç gibi o bölgenin dilini değiştirebilirsiniz. Madagaskar Fransa ya binlerce km uzak olmasına rağmen orada Fransızca ve Fransız kültürü yaygındır ama Fransız yok orda. Bilmem anlatabildim mi?

Selçuklularda Anadolu halkına Türkçeyi dayattı hakim güç oldukları için, ama halk Türk değildi. Bu kadar basit.

Bilim adamlarının dediği alandaki yazıyı koyuyorum buraya.

The Turkish and Azeri populations are atypical among Altaic speakers (Table 1) in having low frequencies of M130, M48, M45, and M17 haplotypes. Rather, these two Turkic-speaking groups seem to be closer to populations from the Middle East and Caucasus, characterized by high frequencies of M96- and/or M89-related haplotypes. This finding is consistent with a model in which the Turkic languages, originating in the Altai-Sayan region of Central Asia and northwestern Mongolia (31), were imposed on the Caucasian and Anatolian peoples with relatively little genetic admixture— Another Possıble Example of Elıte Domınance-Drıven Lınguıstıc Replacement.

Yukarıdaki yazıda Anadoluların ve Azerilerin elit hakim güçler tarafından dillerinin değiştirildiğini yazıyor. Anadoluluların ve Azerilerin genetik yapısı aslında Orta Doğu ve Kafkaslıların genetik yapısına yakın.

İnce bir ayrıntı: Bir İranlıya Türkçe öğretirseniz o İranlının konuşacağı şive ayni bir Azerinin konuşacağı şivedir.

Bazı Azeriler hatta İranlı olduklarını kabul ederler ama etmeyenlerde vardır. Türkçe konuştukları için kendilerini Türk sanırlar. İran şahları, eskiden, Azerbaycanlıların Türk değil İranlı olduklarını söylemişlerdi ama inananlar az olmuştu.

Azerbaycanlılar Türk olmadığına Göre Türk dünyasının haritasında boşluk oluyor. Anadolu ve Orta Asya arasında bir kopukluk var çünkü arada İranlılar yaşıyor. Neden acaba?

Acaba Anadolu'dakiler Türk değil mi? Yoksa Anadolu'daki Türkler aslında azınlık mı?

Cevap: Türklerin Türkiye'de %9 olduğu dünyanın en büyük genetik araştırmasıyla kanıtlanmıştır.

Bu araştırmada üç tanede Türk(?) bilim adamı yer almıştır. Bu araştırmanın gerçeklik payı %99.86 dır. Bu açıklamalara Türkiye'deki Türk genetikçilerde katılıyor. İnanmıyorsanız gidin Türkiye'deki genetik uzmanlardan birine sorun.

Professor of Faculty of Molecular Biology and Genetics of İstanbul Boğaziçi University Aslıhan Tolun reported that research held 5-6 years ago along with foreign scholars showed Turks were multi-elemental.

Kısaca azınlık olan Türklerin Ana doluda çok karışmış olduğunu söylüyor Prof. Aslıhan Tolun.
Boğaziçi Üniversitesi Profesörü bile Türklerin çok karışık olduğunu söylüyor.

Bunun üstüne söylenecek söz var mı?

Bakınız, Türk geni %9[1]

Dr. Wells: "Anadolu'da Türk dili ve kültürünün yayıldığını biliyoruz. Ancak genetik veriler, Selçuklu ile Orta Asya'dan Anadolu'ya gelen Türk geninin burada fazla yayılmadığını gösteriyor. Kendinizi 'Türk' sayabilirsiniz, ama kökleriniz başka yere uzanabilir".

Gördüğünüz gibi Selçuklu Türkleri Anadolu'yu feth ettikten sonra Türk göçü pek olmamış Anadolu'ya  (Azerbaycanlılar zaten İranlıdır).

Yapılan genetik araştırmalar Selçukludan sonra Anadoluya göçen nüfusun 900 yıl içinde 800 bin civarında olduğu söyleniyor.

Gördüğünüz gibi Anadoluda aslında Türkler azınlıktır. Bu % 9 ise o kadar karışmış ki bunlara Türk demek bile zor.

Anadoluda çoğunluk olan Türkleşmiş nüfus genetik olarak Türk değildir. Türk denen karışık millet eskiden beridir Anadoluda yasayan halklardır. Yani Türkler aslında Bizans Rumlarıdır.

Osmanlıca zaten Arapça ve Farsça karışımı bir dildi. Türkçe Atatürk tarafından herkesi Türkleştirmek için halka sonradan dayatılmıştır. Türk yoktu Osmanlı döneminde, sadece Türkmenler vardı.

Tahminimce Türkiye'de 30 milyon Türkleşmiş Rum var. 9% Türk geni taşıyan Türklerde çok karışmış olduğu için bunlar daha çok Rumlaşmış, Ermenileşmiş, Süryanileşmiş ve Kürtleşmişler.

Kısaca:

30 milyon Rum, 18 milyon Kürt, 8 milyon Kafkaslı, 8 milyon Balkanlı, 2-3 milyon Türkleşmiş Ermeni, 1 milyon Arap ve diğer Azınlıklar… Bu 50-52 milyonluk nüfus Türkleşmiş yani.(!?)

İste Türklerin aslında Bizanslı Rum olduğunu gösteren Türkçeleşmiş ama köken olarak Yunanca olan şehir isimleri:

İstanbul; Yunanca; Constantinopoli, Edirne: Yunanca; Adrianopoli, Çanakkale: Yunanca; Dardanos, İzmir: Yunanca; Smyrni, Antalya: Yunanca; Atalya, Manisa: Yunanca; Magnisia (Magnezyum alanı anlamında), Mudanya: Latince; Montanya (Dağlık anlamında), Bursa: Yunanca; Brusa, İzmit: Yunanca; Nikomidia, Sakarya: Yunanca; Sangario, Tarsus: Yunanca; Tarsos, Mersin: Yunanca; Mirthos, Mirsini, Antakya: Yunanca; Antiohia, Adana: Yunanca; Adana, Ordu: Yunanca; Kotioro, Trabzon: Yunanca; Trapezunda (Yamuk, trapez biçiminde olan), Rize: Yunanca; Riza (Kök anlamında), Giresun: Yunanca; Kerasunda (Kirazlık), Amasya: Yunanca; Amatia, Tokat: Yunanca; Evdoksia (Güzel kanaat anlamında), Erzurum: Arapça; Arz-ı Rum, Galata: Yunanca; Galatas (Sütçü), Pera: Yun, Afyon: Yun-Lat; Opion-Opium (Esrar anlamında), Muğla: Yunanca; Mugla, Faroz: Yunanca; Faros (Fener), Yoroz: Yunanca; Giros (Dönen anlamında), Bartın; Yunanca; Parthena (Bâkire), Balıkesir: Yunanca; Paleokastro (Eski Kale), Kastamonu: Yunanca; Kastromoni (Keşişler kalesi), Ankara: Yunanca-Latince; Angyra-Anchyre (Çapa anlamında), Kayseri: Yunanca; Kiseriya (Kayserler'in, Kisralar'ın yeri),

Sivas: Yunanca; Sewastia (Sevasmos: Saygı kelimesinden mülhem, saygın şehir manasında), Keşan: Yunanca; Kesani, Enez: Yunanca; Ainos (Enos), Assos: Yunanca; Asos, Efes: Yunanca; Efesos, Ladik: Yunanca; Laodikya (Yun. Laos: Halk kelimesinden mülhem), "Anadolu" ismi bile Yunancadır. Anatole veya anatoli Yunancada "Güneşin doğuşu" demektir.

Çarpıcı başka bir kanıt:

Anadolu, Orta Asya'ya binlerce kilometre olmasına rağmen nasıl oluyor da Anadolu'da 50-55 milyon Türk var ama Orta Asya'daki bir çok ülkenin türk nüfusunun toplamı 50 milyon etmiyor?

Orta Asya'da en son yapılan nüfus sayımlarına Göre Türklerin nüfusu Kazakistan da 10 milyon Türk var — (ki Kazaklar Çinlilere genetik olarak daha yakındır)

Kırgızistan da 3.5 milyon Türk var.

Türkmenistan da 4.5 milyon Türk var.

Uygur otonomi bölgesinde 11 milyon,

Afganistan da 6 milyon Türk,

Tacikistan 1.7 milyon Türk,

Bu yukarıda saydığım Türklerin nüfusu bile 50 milyon etmiyor.

Anadoluluların Türk olması mümkün değil. Çünkü Orta Asya'daki bir çok ülkenin Türk nüfusunun toplamı bile 50 milyona yakın değil.

Önemli not: "Türk" ve "Türkiye" isimlerini Avrupalılar vermiştir. "Tourkos" Latincede "Bizans" veya "Byzantine" demektir.

Bu "Turchıa" ismi de İtalyancadır. İtalyancada Latincenin bir kolu olduğuna göre; Türkiye ismi Latince olan "Tourkos" kelimesinden türemiştir.

Dolayısıyla Türk ve Türkiye isimleri Türklere Türk ırkından oldukları için değil, Bizanslı oldukları için denmiştir.

Bu Türkler aslen Bizanslı Rum'dur.

İtalyancada "Turco" kelimesi Hıristiyan olmayanlara verilen bir lakaptır.

Bu demektir ki; Bizanslı Rumlar müslümanlaşmıştır.

En önemli not: İtalyancada Türk ve Türkçeye yine "Turco" denir.

O cağlarda bir insanın milletini dini belirliyordu.

Hıristiyan bir Rum, Müslüman olduğu zaman ona artik Rum değil " Türk" deniyordu.

Bizans Rumlarının Müslümanlaştığının başka bir kanıtı:

Yunancada "Tourkos" Türk etnik ismi olmasının yanı sıra "Müslüman" demektir.

İnce bir ayrıntı: Yunanistan'da kendileri etnik olarak Türk olmadıkları halde müslüman olmuş yunanlılar kendilerine "Türk" diyorlar. Yugoslavya'da müslümanlar öldürülürken boşnaklar Türk olmadıkları halde boşnaklara hitaben "öldürün türkleri" demişlerdir. Yani müslüman oldukları için türk deniliyordu onlara.

Her şey artık belli oldu.

Türkiye'de türk yoook.

Saygılar

Referanslar

Cengiz Cinnioglu, Roy King, Toomas Kivisild, Ersi Kalfoglu, Sevil Atasoy, Gianpiero L. Cavalleri, Anita S. Lillie, Charles C. Roseman, Alice A. Lin, Kristina Prince, Peter J. Oefner, Peidong Shen, Ornella Semino, L. Luca Cavalli-Sforza, Peter A. Underhill, Stanford Üniversitesi, Excavating Y-chromosome haplotype strata in Anatolia,2003[2]

Latince sözlük / İtalyanca sözlük / Yunanca sözlük / Türkçeleşmiş şehir isimleri[3]

işte, Bekran adını kullanan şahsın bu deli saçması zırvaları kendisi uydurmayıp, ABD-AB ikilisinin yıllardan beri sürdürdüğü sinsi propagandayı onlardan kapıp veya kiralanıp papağan gibi tekrarlamasından ibarettir. Karşılık vermeye değmez ama, okuyanlar arasında bu kabil hezeyanlara muhatap olunca verdiği yanıtlar diğerlerini ikna etmeyenler de bulunabilir diye, emperyalizmin böyle alçakça propagandalarına karşı daha yaygınca donanmak ve kuşanmak için, değerli okuyucularımızın dikkatlerine bazı gerçekleri sunmak istedik:

1) Türk adının bile Rumca idiği iddiası:

Bizans, Türk'lerle ilk kez M.S.565'te ilişki kurmuştur. Batı Göktürk Yabgusu İstemi Kağan'a Bizans İmparatoru mektup yollayarak Sasanî İmparatorluğu'na karşı ittifak aramıştır. İpek Yolu ticaretinde üstün konumlarının devamı için (Sasanî'ler aşırı vergi alıyordu ve alıcının kârı ve dolayısıyla da satış hacmi azalıyordu) İstemi Kağan da zaten çare aramaktayken bunu uygun görmüş ve Maniah adlı Sogd asıllı bir tâcir başkanlığında heyetle bir yanıt mektubu göndermiştir. Bunun tarihi de 567-568'dir. Göktürk'ler kendilerine Türk dediği için, Bizans da bu sözcüğü kullanmıştır, Rumca'da ü sesi ve harfi olmadığından ve eril eki -os idiğinden, sözcük Rumca'da Turkos(Yazılışıyla Tourkos, çünkü Rumca'da u sesinin harfi yoktur, o ve i [-u- ipsilon harfidir ve i sesi verir] harflerinden oluşan bileşik sesle yazılır. Outlook Express'te ve Word'de Symbol fontu Yunan harfleridir, Yunanca yazılışı da Tourkov'tur. Bu bilgilere itimat edebilirsiniz, ben Yunanca bilirim. Kısacası, Türk adı Tourkos'tan değil, Tourkos biçimi Türk'ten gelir. Bunu bilmeyen ve böyle iddia eden yoktur ama, demek ki "Nasıl olsa kimsenin birşey okuduğu öğrendiği yok, zırcahil bir nesil yetiştirmeyi başardık, ulusal bilinç diye birşey de bırakmadık, artık ne zırvalasak inanan bulunur" diye düşünmeye başladılar.

Bu anlattığım olayla ilgili çok ilginç bir kayıt var Bizans tarihinde: İstemi Kağan'ın (tabiî ki Göktürk harfleriyle yazılı olan)   mektubu sarayın tercümanlarına verilince adamlar şaşırmış, şöyle kayıt düşmüşler: Türk kağanından İskit harfleriyle yazılı bir mektup geldi. İskit harfleri! O zamana dek Türk'leri İskit boyunun adıyla tanıyan Eskil Yunan (evet, Eskil Yunan; zaten İskit=Skithi, yazılışıyla Skithoi Eski Yunan dünyasının Sekel(=çoğulu Sekelüt) boyunun adını tam telâffuz edemeyip gevelemesinden kaynaklanır, [bu olguya Yunanca'da parafrasis=yanlış telâffuz, yanlış tümceleme denir] Eskil Yunan'ın İskit'leri tanıması ise çok doğaldır, çünkü bugünkü Ukrayna'da yerleşmiş bulunan Batı İskitleri=Krallık İskitleri, Eskil Yunan kent devletlerine yıllar boyunca buğday, dokuma, metal ürünleri, deri ve kürk ürünleri, koşum takımları, araba malzemeleri satmıştır, karşılıklı etkileşim o derecedir ki, o dönem Yunan eserlerinde Türk izleri vardır, İskit sarayında da, ki bugün Ukrayna'da Kamenskaye'dedir, mimarî tarz ve bezeme bakımından ciddî Eskil Yunan etkisi görülmektedir. İskit İmparatorluğu'nun güneybatı ucu Hakkâri idi, Asur tabletlerinde yazılan Togarma'lar da Türk'lerdir, demek ki Asur'lular yalnız İskit=Sekelüt boyuyla değil kendisine Türk diyen hükümdar sülâlesiyle-hanedanla da karşılaşmıştı. Hakkâri'de bir evin temel kazısı sırasında çıkan mezar stelleri açıkça Türk tarzıdır) ve Bizans, yeni öğrendiği kavim adını da eski bildiğiyle kıyaslıyor doğal olarak. Pekiyi, niçin aynıymış Göktürk harfleriyle İskit harfleri? Yanıt: Göktürk alfabesi diye öğretilen yazı aslında Göktürk alfabesi değil, binlerce yıllık (evet, bunda da abartma yoktur, aşağıda açıklayacağım) Türk yazısıdır.

Öte yandan, Yunanca denilen o yer adlarının da hepsi Yunanca değildir. Örneğin "magnisiya", Yunan öncesi Anadolu dilleri dediğimiz dillerdendir, Hititçe, Palaca, Luvice, Karca, Lelegce, Frigce, Galatça, Sidece, Likyaca gibi. 12 İyon kenti ve bunlara dair gerek yer adları gerek kişi ve aile adları da böyledir. Örneğin Bodrum'un eski adı olan Alikarnassos (Başta H yoktur, o yumuşak bir H sesi, A harfinin nefes verilerek telâffuzundan kaynaklanır, Yunanca'da bu durum dasiya denen bir işaretle gösterilirdi, dimotiki'de kaldırılmıştır.) Yunanca değil Karca'dır, Kral Mavsolos ve hem kızkardeşi hem eşi Prenses Ada da Kar halkının hükümdarıydı, Kar halkını bunlar Yunanlaştırmıştır, bu husus Yunan tarihinde de açıkça yazar. Prof. Dr. Bilge Umar'ın "İlkçağda Türkiye Halkı" kitabında ve "İlkçağda Türkiye'de Yeradları" adlı kitabında bu hususta epey bilgi ve veri vardır.

Buralara gelmişken, şuna da değinelim: Anadolu'nun Türk'lerin son gelişinden önceki halkı da Rum falan değildi, Eskil Yunan Batı Anadolu'da İyon kentlerini kurduğunda (zaten Yunan sözcüğü de İyonyan'dan bozmadır, Hitit çağında bugünkü Yunanistan'da ve adalarda Ahha'lar vardı, Hitit dilinde buraların adı da Ahhiyawa idi. Başka deyişle, İyon devletleri, Batı Anadolu'da Doğu uygarlığıyla sağladıkları temasın getirdiği olanaklarla bir bileşime varabilmiş ve uygarlığını diğerlerine benimsetmiş, adını bile vermiştir. Yani onlar da "karışık"tı! Ama yine de tarihsel bakımdan ve hattâ hâlâ bile, İyonya ve İyonya'lıdan bahsedilebiliyor nasıl oluyorsa!) çeşitli bölgelerde çeşitli diller kullanılıyordu, bunlardan Hatti'ce (gerçi bu o sırada yerini Hitit diline bırakmıştı ve ancak Hitit'lerin dinsel âyinlerinde yaşıyordu) sözdizimi bakımından tam Ural Altay diliydi, bitişken dildi. Karca için de aynı şey söylenir. Bizans Anadolu'nun tamamına egemen iken bile herkes Rumca konuşmuyordu. Bizans insanları Ortodoks'luğa zorluyordu, dinsel bağımlılık siyasî bağımlılıkla birliktedir çünkü. Ama, genel kural olarak da şunu bilelim: Çok küçük olmayan bir ülkenin tamamında aynı dilin konuşulması, o ülkenin farklı bölgelerindeki insanların birbirleriyle yalnız tâcirler aracılığıyla değil, birebir ve çok sık ekonomik-kültürel ilişki içinde olmasıyla olanaklıdır. Bunu ise, o ülkenin tamamına egemen bir ekonomik bütünlük yani tek bir pazar ve bu pazarın güvenliğini sağlayıp hukukunu koyacak tek bir siyasal otorite sağlar. Tarihte de hep böyle olmuştur. Fransa kadar bir ülkede bile, Napolyon zamanında, yani bu kadar geç bir dönemde, Paris'lisi-Gaskonya'lısı-Katalan'ı-Bröton'u-Alsas'lısı-Norman'ı-Kelt'i-Bask'ı-Marsilya'lısı-Lyon'lusu birbirini anlamazdı. Anlamazdı diyorum, farklı dil konuşurdu, farklı lehçe değil. Ancak 19.yy. sonunda Paris Fransızcası Fransa'nın bütününe yaygınlaştırılmıştır, aşağıda bundan bir vesileyle yine bahsedeceğim. Türk ülkesinde, o kadar geniiiiş ülkede, insanların birbirini anlamasını engellemeyecek küçük farklarla tek bir Türkçe'nin konuşulmuş olması (bunu Kâşgarlı açıkça söyler Divan'ında), Türk İmparatorluğu'nda daha o çağlarda bile bu siyasal ve ekonomik bütünlüğün sağlanabilmişliğini gösterir ki öyledir, Göktürk'lerde halk eğitimi vardı, aşağı yukarı herkes yazıyı biliyor ve kullanıyordu, bu durum çok çeşitli eserlerden bellidir. Merak eden en son bilgileri sn. Ahmet Taşağıl'ın kitaplarında bulabilir. Bizans'ta niye durum farklıydı? Bizans'ta feodal bölünmeler ve eyalet sistemi vardı da ondan! Tek bir pazar değildi Bizans toprakları. Bugün kullandığımız anlamda bir ulustan, bir "Bizans ulusu"ndan sözetmek asla olanaklı değildir. Kavimsel anlamda bile olanaklı değildir. Öte yandan, 1071 sonrası Anadolu'su, siyasî ve ekonomik bunalım içinde bir Bizans'ın çalkantılı toprağıydı, nüfus önemli ölçüde boşalmıştı. Bunu her tarihçi ve o dönemin kayıtları da bildirmektedir. Bu yüzden, bugünkü nüfusa veya oranlara bakıp da uydurmalara başlamak, ancak konuyu tarihselliği içinde değerlendirme bilgi ve bilincinden yoksun olanları etkileyebilir, bizler ise bunlardan değiliz ve olmayalım. Bizans'ın boşalmışlığına karşılık, Ortaasya'dan ise devamlı Türk akımı vardı, bu akım 3 yüzyıl kadar sürmüştür. Sebebi Çin'in kendi içinde toparlanıp Batı'ya genişlemesi ve Türk'leri topraklarından sürebilecek güce ulaşması, buna karşın Türk devlet örgütlenmesinin Doğu'da zayıflamış bulunmasıdır. Sonuçta, adlar ve dilleri tersine çevirip propaganda malzemesi yapmaya karşı uyanık olmamız ve bu saldırılara karşı "mermilenmemiz" gerekmektedir.

2) Genetik araştırma(!)ların Türk'lerin % 9 idiğini ve onların da karışmış bulunduğunu gösterdiği iddiası:

Bunlar ne biçim bir genetik araştırmasıymış ki, 'Türk geni'ni bulmuş bir kere de mevcut insanları da o genle karşılaştırmış? O sözde araştırmaları yapanlar da acaba "karışık" mıymış "Türk" mü imiş? "Karışık"sa nasıl inanacağız, "Türk" ise nasıl inanacağız? Her ikisine de tarafgirlik isnad edilebilir. Türk geni neredeymiş? Herifçioğlu Ortaasya'yı da Tük saymıyor, yok Kazak'lar Çin'liymiş, yok bilmemneymiş. Türk geni nereden alınmış o zaman? Türk geni diye birşey yoktur ve olamaz! Başka bir ulusun geni diye birşey de yoktur. Neden? Modern ulusların hepsi, çeşitli budunların karışımından oluşmuştur da ondan. Rus'larda Türk karışımı vardır, Kuzey Çin'in tamamında Türk karışımı vardır, Asya'nın güneyi dışında heryerde Türk karışımı vardır, Avrupa'da Türk karışımı vardır, bunların tersi de geçerlidir. Avustralya yerlilerinden, Papua yerlilerinden filan başka, "saf" kimse yoktur. Bunu bile bile, kendisi de "saf" değilken, Türk'leri ve Türk'lüğü ırk ve gen üzerinden tanımlamaya kalkıp, Türk'lerin başka ırklarla karışıklığı ve Türkiye'de Türk bulunmadığı iddialarını ileri sürmek için zırcahil ve gafil olmak yetmez, ancak emperyalist memuru bir hain ve şeytan olmak gerekir. Gerçek şudur ki, insanlar kendilerini nasıl tanımlıyorsa odur.  Öyle olmasaydı ve bu iş budunsal kökene bağlı olsaydı, o zaman Bulgar'ların tamamı Türk'tür, M.S.900'de yıkılan 1.Bulgar Krallığı'ndan sonra dillerini unutup Slav'laşmışlardır. (Slav sözcüğü üzerinde de duralım. Bu sözcük Yunanca Sklavos=Köle demektir, Sırp da Latince Servus=Köle demektir. Slav dediğimiz insanlara köle denmesinin sebebi de gayet basittir, gerek Eskil Yunan ve gerekse Roma, buralara sefer düzenleyip köle avlıyordu. Slav Yunanca idiğine göre, madem ki Yunanca adlar Yunan olmaya delâletmiş, Slav'lar da Yunan mı o zaman?!). Bulgar adı da Bolgamak'tan gelir, bugün bu fiili -g'nin düşmesi ve -o'nun daralmasıyla "bulamak" olarak kullanıyoruz, "çamura bulamak","toza bulamak", "bulamaç","bulanık" vs. gibi. Bulgar Türkçesi de -r'li Türkçe idi. Rusya'da Tatar denilen insanlar Volga Bulgarları'dır, Bulgaristan Bulgarları ise Tuna Bulgarları'dır. Macar'lar hâkeza, Türk'tür, onlar bunu bilir ve kabul de ederler. Macar'lar Hazar İmparatorluğu'nu oluşturan 9 boydan biriydi, Macar-Kabar boyları denirdi. Macar'ların diğer bir kökeni de doğrudan doğruya Avrupa Hun İmparatorluğu toplumundaki Sekel'lerdir, yukarıda adıgeçen Sekel'ler, Atilla ordusunda bugünkü Kuzey İspanya'da bulunan Katalaunum=Katalan bölgesinde Aetius ile yaptığı savaşa katılmışlardı. Atilla bu savaşı kazanmasına karşın, seferi devam ettiremeyecek kadar ağır kayıp da verdiği için, Macaristan'da bulunan başkentine geri dönmüştür. O savaşa katılan bir diğer boy olan Kürtük boyu (bugünkü Kürt'lerle ilgisi yoktur, kuzeyde yoğun karlı bölgelerde yaşayan bir boy olup "kürenmiş kar yığını" anlamına gelen bu ad yerleşmiştir.) mensuplarından 3000 kadarı yaralandığı için dönemeyip bugünkü Güney Fransa'da yerleşmiştir, Fransa'da Fransızca'nın herkese yaygınlaştırıldığı 19.yy. ortaları ve sonlarından önceki dönemlere kadar Hun Türkçesi'nin zamanla bozulmuş şeklini konuşmaya devam bile etmişlerdi, köylerinin adı da Courtoise=Kurtuaz idi! Sekel'ler Atilla ile birlikte Macaristan'a dönmüşler ve bunların epey nüfus oluşturan bir bölümü Atilla'nın ölümünden sonraki yıkılış döneminde bugünkü Ukrayna'ya geri çekilen ana Hun gövdesi ile birlikte geri dönmeyip Macaristan'da Pannonia ovasında yerleşmişlerdir. Sekely, Macar asilzâde adıdır, isabet de olmuş, çünkü Sekel de "temiz soylu" demektir. Macar'ların Hun kökenlilik iddiasında bulunmalarının temeli de hem Atilla'nın başkentinin orada olması hem de işte bu Sekel'lerdir. Yani Macar'lar hem Hun hem Hazar Türk'ü kökenlidir. Fin'ler konunun bir başka boyutudur, Finlandiya'nın yerli halkı Lapon'lardır, Fin'ler güneyden göç etmişlerdir ve Ural-Altay dil kümesinin Fin-Ugor ailesindendir, bu da -r'li Türkçe'den türemiştir. Eston'lar aynı aileye mensuptur, göçün Kuzeybatı koludur. E, ne olacak şimdi? Haydi bakalım, Macar'lar da Bulgar'lar da, Fin'ler de, Eston'lar da Türk, yalan da değil, kanıtlı isbatlı, o zaman "Finlandiya'da Fin yok, Estonya'da Eston yok, Macaristan'da Macar yok, Bulgaristan'da Bulgar yok" diyelim mi?

Bu gen ve ırk konusunda bir de şu var: En eski Türk resim ve heykellerindeki yüzler mongoloid değildir. Daha da eski kaynaklarda, örneğin M.Ö. 2500'lere inen efsaneyle karışık Çin kaynaklarında aynen şu geçer : "Kuzey'den gelen sarı saçlı iblislerle nesiller boyu savaştık". Sarı saçlı iblisler mi? Yeri gelmişken değiniverelim: Fin'ler-Macar'lar-Eston'lar-Bulgar'lar niye beyaz tenli, Türk idikleri halde? Kıpçak'lar (Kuman'lar) niçin tarihe sarı saçlarıyla geçmişler? Pazırık kurganındaki Hun prenslerinin (Hun aristokrasisi arasında Moğollar da vardı, bunlar dışındakileri kasdediyorum) kemikleri niçin mongoloid değil ve saçları da kimininki kestane kimininki kumral? Brakisefal Türk de vardır, mezosefal Türk de, mongoloid Türk de, Hint-Avrupa kemik yapısına sahip Türk de. Türk'lüğü kan-kemik-saç-deri-renk menk belirlemez kardeşim. Türk'lüğü Türk kültüründen olmak ve kendini Türk saymak belirler. Ve bu milli-manevi değerler, bizi biz yapan öğelerdir.

Emperyalizm bu propagandalarla neyi amaçlıyor? "İnsanlar kendilerini nasıl tanımlıyorsa odur" dedik. İşte, bu propagandalarla Türk insanının kendini tanımlama öğeleri hakkında kuşku oluşturmak ve bir sonraki aşamada da bu tanımlamayı değiştirtmek amacı güdülüyor. Asıl amaç bu. Yoksa senin genin benim genim şu mudur bu mudur, bunları araştırmış da değiller, bunlara bir önem veriyor da değiller. Önem verdikleri şey, bizim kendimize dair tanımlamamızı bize değiştirtmek. Biz bir kere "Yahu biz Türk değilmişiz" dedikten sonra, iş bitmiştir. Bilim ve Ütopya dergisinin geçen sayısını herkese tavsiye ederim, Türk geni-zekâ testleri vb. konular çok bilimsel ve ulusal bakış açısıyla işlenmekte.

3) Dilin Zorla Değiştirilebileceği, Bu Yüzden de Dilin Budunsal Kökeni Gösteremeyeceği İddiası :

Emperyalizm çağı için bu doğrudur. Ama tarihin önceki çağlarında, hele hele özellikle Ortaasya'da, bir budunun dilini bırakıp diğer budunun dilini konuşması yalnızca zorla olmazdı, bunun için zor yetmezdi. Çünkü dünya büyük, nüfus azdı, bir yerde böylesine baskıya maruz kalan kaçıp başka bir yere yerleşebiliyordu. Dediğimiz gibi, Ortaasya için konuştuğumuzda bu özellikle böyleydi. Tarih boyunca çeşitli halkları, budunları Türk'leştirmişiz, evet. Ama zorla değil, uygarlığın-kültürün-devlet ve toplum örgütlenmesinin yarattığı düzenin baskın gelmesiyle. Türk'leri "uygarlıktan bîhaber, at üstünde yalınkılıç göçebeler" diye nitelemek Avrupa'nın 19.yy.da ürettiği koskoca bir yalandır. Türk'ler pekâlâ yerleşikti ve devlet kuruculuğu ciddî bir toplum örgütlenmesidir. Devlet, insanın uygarlık serüveninde çok önemli bir aşamadır, devlet uygarlıktır. Devletin de ancak ve ancak sınıflı toplumdan doğabileceği, bunun için de avcı-toplayıcı toplum şöyle dursun, görece eşitlikçi-sınıflaşmanın her yönüyle ortaya çıkmadığı göçebe toplum yapısının da çoktaaan aşıldığını kesin surette gösterir. Devlet örgütlenmesi dışında bir güç yoktur ki, bir ucu Kuzey Çin'de diğer ucu Avrupa ortasında olan bir imparatorluğu (İskit İmparatorluğu böyleydi), her iki uçtaki toplumların giyimi-sanatı-süslemesi-bezemesi-silâhı-mimarîsi-eserleri ile benzemesini sağlayacak denli sıkı ilişkiler ağı içinde yönetebilmiş olsun. İşte Sogd'lar bu yüzden Türk'leşmiştir, ticareti onlar yaptığı ve para da onların elinde bulunduğu halde. Başka kavimler tarafından eritilememek kültürün ve uygarlığın kuvvetine işarettir, başka kavimler için kuvvetli bir çekim merkezi yaratıp onları kendine benzetmek (onları "temsil" etmek, onların "temessülünü" sağlamış olmak, "misl" kökünden) bundan çok daha kuvvetli bir uygarlığın kanıtıdır. Metaldöküm işlemine ait tüm kavram ve terimler niye Türkçe'dir? Tarım aygıtlarının hepsinin adı niye Türkçe'dir? Göçebe idilerse, M.Ö.150'lere tarihlenen, Kuzey'deki 800 m. çaplı ortaboy Hun kasabası İvolgi'nin her yanı niye döküm fırınlarıyla doludur? Turfan'daki, Tung-Huang (Bin Buda)'daki sarayların ve tapınakların altındaki kütüphanelerden binlerce çuval kitap-arşiv kaydı-hukukî belge-mimarî kayıt vs. nasıl olmuş da çıkmıştır? M.Ö.150'ye tarihlenen (ki bu tarihler de mümkün olan en yeni tarihi verme kaygısı ve gayretiyle çıkarılmıştır, daha eski olması kuvvetle muhtemeldir ve bu yönde çok ciddî iddialar da vardır) 11,5 km. boyunda, tamamen kayalara oyulmuş ve dikkat buyurun, üstü açık Tötü kanalı nasıl inşa edilebilmiştir ve daha da önemlisi, ne işe yarasın diye inşa edilmiştir?

Sadede gelelim: Eski çağlarda, insan toplumları arasındaki iletişim bugünkü yeni nesiller için kavranması belki de çetin olabilecek denli az ve zordu. İletişimi savaşlar ve ticaret sağlardı, o da kısıtlı sayıda insan için. Bu yüzden, eğer iki toplum arasında sanat eseri-giyim tarzı-silâh biçimi-mutfak ve ev gereçleri bakımından benzerlik varsa, bunlar ya coğrafî bakımdan komşu olmalıydı yahut bir zamanlar komşu iken sonra ayrılmış olmalıydı, veyahut bulundukları yerlerde aralarında bir ilişki olmalıydı. Bu durum arkeolojinin kesin kanıt kabul ettiği bir olgudur. Yazılı kültür dönemine ait toplumların incelenmesinde de, bu sayılan bulgulara bir de dili eklersiniz. Dil aynı ise veya benzer ise, "Bu iki toplum arkeolojik, tarihsel, antropolojik bakımlardan akrabadır" denir. Bu da yine kesin delildir arkeolojiye göre. Emperyalizm bu gerçeği inkâr edemediğinden, "başka kavimlerin zorla Türk'leştirildiği" iddiasına sarılmaktan başka çare bulamıyor. Ama Türk'lüğü unutturulup başkalaştırılan Türk'ler için aynı kural câri değil tabiî, emperyalizmden adalet mi umarsınız? Azerî Türklerinin İranlı iken zorla Türk'leştirildiğini ileri sürmek de aynı safsatadır. Ancak, o şahıs öyle cahil ve hain ki, şunu düşünememiş yahut okuyucularının düşünemediğini sanmış: İran'lı kimdir? Fars mıdır? Beluc mudur? Peştun mudur? Adının da gösterdiği üzere, meşhuuuuur Ârî ırkın günümüzdeki temsilcisi midir? Bize bu propagandaları yapanlar, hiç kuşkunuz olmasın, İran'da da Fars'lara bunun tersini pompalıyor: İran'ın % 25'i Türk'tür, 1925'e dek hükümdar olan Kaçar hanedanı da Türk'tü yani İran'ı 20.yy.'ın ilk çeyreğine dek hep Türk'ler yönetti, İran'da Fars'lar azınlıktır, "gerçek" Ârî Fars'lar iyice karışmış ve yokolmuştur, şimdiki Fars'larla eski Pers'ler ve hele hele Med'ler arasında ırk bağlantısı kopuktur, şu bu. Bu herif-i nâşeriflerin gerçek yüzünü göremeyenlere de göstermek için çeşitli ülkelerdeki emperyalist propagandayı birbirlerine fâş etmek gerek, o zaman kimi neyle oynadıkları daha açık çıkıyor meydana.

İşin bir diğer boyutu da şu: Mademki Moğol istilası sırasında Türk'leştirilmiş bu İran'lılar, o halde, Mogol istilasından yani 12.-13.yy.lardan önce İran'da-Azerbaycan'da-Kafkaslar'da Türkçe konuşan kimsenin yahut önemli sayıda kişinin olmaması gerekirdi. Oysa tarih bunun tam tersini yüzbin kanıtla kaydetmekte. Acaba tarihin ve tarihçilerin tamamı mı yalancı yoksa o beyefendiye bu saçmaları propaganda etme görevi veren emperyalistler mi?!

Türkçe Türkiye'de herkesçe konuşulan dildi, bunu Atatürk'ün dayattığı iddiası, saçmalıktan öte alçakça bir isnaddır, Türk tarihine ve Atatürk'e küfretmektir. Anadolu'ya Latin'lerinTurchia dediği doğrudur, bu Türk ülkesi demektir. Bu bilgi, yukarıdaki küfürü çeliyor, ama ne yapacağız? Daha Batı Anadolu da dâhil olmak üzere bütün Anadolu o kadar Türk doluydu ki, Marko Polo ve Haçlılar buraya bu yüzden Turchia demiştir. (Türk'leri buradan geri sürüp çıkartabilmek için Aleksios Komnenos 1200'lü yıllardaki Batı Anadolu seferlerinde, Türk çocuklarını canlı canlı kazanlara atmak da dâhil her terörü uygulamıştır ki Türk'ler dehşete düşüp geri kaçsın. Bunları da sefere onunla birlikte katılan Anna Komnena övünerek anlatmıştır.) Eğer her taraf Türk doluysa, Anadolu'da nasıl oluyor da Türkçe konuşulmuyor? Buna bile dikkat edilmeyeceğini düşünmüş malum şahıslar, aferin!

4) Türk yazısının binlerce yıllık idiğinin en basit örneğine gelince: Çatalhöyük buluntularında meşhur anatanrışa heykeli vardır hani, dizüstü oturmuş, belirgin hâmile, epey şişman, başı var ama yüzü tasvir edilmemiş. İşte bu heykelcik, anatantıça tapımının ve anaerkil toplumun yerleşik örneklerinin en belirgini ve kendisinden sonraki tüm Anadolu uygarlıklarını en çok etkilemişidir. Bu heykelin üzerinde X işareti vardır. Bu şeklin Göktürk diye bilinen alfabede "ince -d harfi ve daha öncesinde de -ed damgası" idiğini bilmeyen varsa öğrensin. Ede ise, en büyük abla demektir, hâlâ daha Anadolu Türkçesi'nde de yaşar, Bulgaristan Türkçesi'nde "ade" şeklini almıştır. Ege-menlik kavramı bundan çıkar. Anaerkil toplumda en büyük abla hanedanda veliahttı, egemenlik ondaydı. Anatanrıçanın üstüne "herşeye egemen, ed-me et-me, uygulama, icra etme erkine sahip olan" anlamında ed damgası boyanmışsa ve bu damga Göktürk alfabesinde de aynı anlamda varsa, bu yazıdan türeme alfabeyi 16.-17. yy.lara kadar sürdürmüş olan Macar'larda da aynı damga varsa, daha hangi kanıtı istiyorsunuz?[4]

İşte bu şeytani safsatanın tarihçesi

1-Önce sahte bir Türk ırkçılığı ile milletimizi İslam'dan ve Kur'andan soğutmaya ve soysuzlaştırmaya çalıştılar ve maalesef büyük tahribatlar yaptılar.

2-Ardından, Osmanlıdan ve Selçuklu'dan bizi koparacak ve kendi şerefli tarihimize ve ceddimize kötü gözle bakacak, uyduruk tarihler yazdılar.

3-Güya, Türkçülüğümüzü "saf" laştırmak ve ulus bilincini sağlamak bahanesiyle bizi İslam'dan ve Osmanlıdan koparan kahbe zihniyet, sonunda Türklüğümüzü ve kökümüzü de inkara başladılar.

4-Çünkü, yerli gafiller hala anlamasa da, kafirler: İslam'dan kopanların Türklüğünün de yamuklaşıp yozlaşacağını biliyorlar… İşte Macarlar bunun en açık belgesi olarak duruyorlar.

     

        

 

 

 


[1] http://hpgl.stanford.edu/publication…_v114_p127-148.pdf

     http://www.milliyet.com.tr/2005/05/17/guncel/agun.html

[2] http://hpgl.stanford.edu/publication…_v114_p127-148.pdf

    http://www.milliyet.com.tr/2005/05/17/guncel/agun.html

[3] http://members.fortunecity.com/akademya/makcoyezan.htm

[4] Av.Murat Bülent Hattatoğlu

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Yorumu Takip Et
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
Ufuk EFE

Ufuk EFE

YORUMLAR

Son Yorumlar
0
Yorumunuzu okumaktan memnuniyet duyarızx