YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
662f6c3749c24
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 7 6 5 4
Bugün : 10803
Dün : 29208
Bu ay : 695333
Geçen ay : 453014
Toplam : 23474297
IP'niz : 3.21.162.87

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

Siyonist Amerika ile faşist Amerika çatışıyor!

Siyonist mason ve Yahudi İshak Alaton, geçen ay ABD eski Büyükelçisi Morton Abramowitz’in onuruna vereceği öğle yemeğine Zaman yazarı Abdülhamit Bilici’yi de çağırmış. Ondan dinleyelim:

“Washington arasında PKK konusunda 2 yıldır yaşanan sinir savaşının doruğa çıktığı bir dönemde, iki başkentte de iyi nabız tutan bir isimle bir araya gelecektik. Gerçekten de dar kapsamlı toplantıda hem ABD’nin terör konusundaki tutumunu hem önümüzdeki günlerde yaşanması muhtemel gelişmeleri hem de gündemden düşmüş görünse de Ermeni tasarısını konuşma fırsatı oldu.

Büyükelçi Abramowitz, birçok meslektaşı gibi resmi görevinden sonra kenara çekilmiş biri değil. Halen Washington’da bir düşünce kuruluşunda aktif olarak çalışıyor. Kitap yazıyor. Etkin mecralarda sık sık yorumları yayınlanıyor. Bu konumu yüzünden sürekli Türkiye’nin nabzını tutma zorunluluğu hissediyor. Nitekim, biz ona Washington’u sorarken, o da Ankara’yı soruyor.

Jet hızıyla gündemin en can alıcı konusuna dalıyoruz. Soru gayet basit: Neden Amerika, Türkiye’yi kaybetme pahasına PKK’ya karşı somut adım atmıyor? Bu durumun, Türkiye’nin iç ve dış siyasetine derin etkiler yapacağını gördüğü halde neden sessiz kalmayı tercih ediyor?

Siyonist diplomat, önce Amerika’nın bu tutumu karşısında kendisinin de rahatsız olduğunu ifade ediyor. Sonra da adeta bu eleştirisini kamuoyuna da ifade ettiğini ispat etmek istercesine, Newsweek’te pazar günü yayınlanan makalesinin fotokopisini cebinden çıkarıp bize veriyor.

“Geri dönüşü olmayan noktaya doğru” başlığı, aslında tutumunu özetliyor. “Şayet Bush yönetimi ve Kongre, Türkiye’deki hükümeti ve sürdürdüğü reform çabasını baltalamak için kasıtlı bir plan yapmış olsaydı, bu kadar başarılı olamazlardı.” diyerek yazıya başlayan Abramowitz, hem Bush’un PKK’ya karşı somut adım atma konusundaki isteksizliğini, hem de Kongre’nin zamansız Ermeni girişimini yerden yere vuruyor.

Terör konusunda Türkiye’nin sabrının taşmakta olduğunu hatırlattıktan sonra, Amerika’nın izlediği pasif tutumun Türkiye’yi askerî operasyona mecbur bırakacağı ve bunun faturasının da ağır olacağı uyarısında bulunuyor: Irak’ın kuzeyindeki istikrar ve refah gölgelenir; Türkiye’deki Kürtlerin milliyetçiliği artar. Türk-Amerikan ilişkileri kalıcı zarar görür. AK Parti hükümetinin reform çabaları sekteye uğrar. Türkler arasında Amerika’ya karşı olumsuz duygular tırmanır.

Abramowitz’e göre işin en vahim tarafı ise bu krizi önleme imkânı varken, bunun yapılmamış olması. Washington’da AK Parti hükümetine ders vermek isteyen çevreler olsa da bunun asla ABD’nin politikası olmadığını savunan eski büyükelçiye göre, PKK’ya karşı adım atılmamasının ardında yönetim içindeki fikir ayrılıkları yatıyor. Dışişleri ile Pentagon arasındaki farklı yaklaşımlar. Hatta Pentagon’un Merkezî Kuvvetler Komutanlığı ile Avrupa Komutanlığı arasında yaşanan farklılıklar. Birinin önceliği Irak olduğu için PKK ile uğraşmak yeni bir sorun olarak görünüyor. Diğer kanat, Türkiye ile ilişkilere önem veriyor ama Irak’ta değiller. Eski büyükelçi, Bush’un bu konudaki talimatlarının etkisinin Beyaz Saray’ın dışına dahi çıkamadığını belirtiyor. Ama her şeye rağmen, düzenli ordu ile olmasa da neden Amerikan özel birlikleri ile PKK’ya karşı operasyon yapılmadığını sorguluyor. Abramowitz, Kürt yönetiminin bu konuda adım atmamasını ise Türkiye’nin desteği olmadan da bölgede yaşayabilecekleri şeklindeki yanlış kanaate bağlıyor. Ona göre bu gerçek dışı bir yaklaşım.

PKK’nın tüm tahriklerine rağmen Türk hükümetinin Irak’a girme çağrılarına şimdiye kadar direndiğini, ama ABD’nin bir türlü somut adım atmadığını, TBMM’nin son tezkere kararının bile aslında ABD’yi harekete geçirmeyi amaçladığını ifade ediyor. Bu noktadan sonra, ABD’nin ancak Irak yönetiminin ve Kürt müttefiklerinin PKK’ya karşı ciddi tavır almasını sağlayarak ve Ermeni tasarısını gündemden çıkararak durumu düzeltebileceğini söylüyor. Konuşmadan edindiğim izlenim, ABD’yi harekete geçirmek için Türkiye’nin kararlılığını sürdürmesi, hatta F-16’ların Irak semalarına geçmesi gerekiyor.”

Amerikan kuklası Fetullahçı Bilici, bir bilgiçlik de taslıyor:

“Belli ki, terör örgütü ya da onu maske yapan bazı güçler, Türkiye’nin içeride özgürlük ve refahı artırmayı, dışarıda ise komşularıyla barışık, saygın ve etrafındaki sorunların çözüm adresi olmayı hedefleyen gidişatından rahatsız. Türkiye’yi bu raydan çıkarmak için çırpınıyorlar. Dolayısıyla alınacak tedbirler, duygularla değil muhakeme ile belirlenmeli. Yakın dönemde birçok oyunu atlatan Türkiye, inşallah bu tuzaktan da kurtulacaktır” diyor.53

Yani faşist Amerika’nın, yani Bush amcalarının değil, Yahudi Sam dayılarının davulunu çalıyor!

Bir acayip diyalog davulu çalınıyor!

Türkiye ile dost ve müttefikimiz(!) olduğunu iddia eden         ABD arasında bir acayip diyalog yaşanıyor!

Tabir caizse bizim ak dediğimize ABD hemen kara diyor, kara dediğimize de onlar ak diyor!

Böylesine zıtlaştıktan sonra bir de kalkıp dostluktan, müttefiklikten dahası stratejik ortaklıktan(!) söz ediliyor!

Bu martavallara artık kimse inanmıyor!

Nasıl inanalım ki!

ABD’nin terör örgütü ile ilişkileri yıllardır bilinip dururken hatta pek çok ilişki fotoğraflanmışken ABD’li yetkililer hâlâ “PKK ile bir temasımız yok” demeye utanmıyorlar!

ABD’li yetkililer “PKK ile bir temasları olmadığını” savunurken Türkiye Başbakanı Erdoğan’dan “Amerika’dan adım atmasını bekliyoruz” açıklaması geliyor. Sanki tam bir sağırlar diyalogu ile karşı karşıyayız!

ABD ile aramızdaki anlaşmazlık konusu sadece terör örgütü ile sınırlı değil! Mesela Kuzey Irak’ta oluşturulmaya çalışılan Kürt devleti ile ilgili olarak iki ülke arasında bir anlayış birliği yok!

Bu örnekleri daha da çoğaltmak mümkün!

İran konusunda fikir birliği yok!

Suriye konusunda fikir birliği yok!

Ermenistan konusunda fikir birliği yok!

Rusya konusunda fikir birliği yok!

Filistin konusunda fikir birliği yok!

Böyle bir ortamda Türkiye Başbakanı Erdoğan’dan iddialı açıklamalar gelmeye devam ediyor.

Erdoğan, ABD’ye yapacağı gezi ile ilgili olarak “ABD ile yapılacak görüşmeler milat olacak” şeklinde ifadeler kullanıyor.

Yeni bir milat! Nasıl bir milat?

İlişkilerin artarak devam edeceği bir milat mı yoksa ilişkilerin hepten kopacağı bir milat mı?

Hani “İnceldiği yerden kopsun” deniliyordu, öyle bir milat mı?

Açık söylemek gerekirse Erdoğan ve arkadaşlarının ilişkileri koparmaya cesaret edebileceklerine ihtimal vermiyoruz!

Zira ilişkiler koparılacak olursa bundan en büyük zararı Erdoğan ve arkadaşlarının göreceğini en büyük faturayı onların ödeyeceğini ve işin tüm ceremesini yükleneceklerini biliyoruz.

Pek tabii ilişkileri koparmanın kendilerine nelere mal olacağını onlar da çok iyi biliyorlar!

O zaman sözü edilen milat konusunda kafamız iyiden iyiye karışıyor!

Anlaşılan ABD ziyaretine kadar karşılıklı açıklamalar ile durum idare edilmeye çalışılacak!

Ya sonra?

Sonrası ABD’ye gidildikten sonra yani milattan sonra belli olacak!

Türkiye bu tür beklentiler içinde olurken terör örgütü boş  durmuyor ve kan dökmeye, can yakmaya devam ediyor!

Pek tabii dost ve müttefikimiz(!) ABD’de seyretmeye devam ediyor!54

Siyonist Graham Fuller’in itirafı ve itirazları kafa karıştırıyor

“ABD istihbarat örgütü CIA’nın Ulusal İstihbarat Konseyi eski Başkan Yardımcısı Graham E. Fuller, “yıpranan” Türkiye-ABD ittifakının yıllardan beri kötüleşme sürecine girdiğini söylüyor. Demek ki aslında, mevcut resim bugüne ait değil. Ona göre, “Washington’un politikaları, genel ve temel olarak birçok alanda Türkiye’nin dış politika çıkarlarıyla çatışma halinde”. İki ülkenin çıkarlarının, “Kürtler, terör, İran, Suriye, Ermenistan, Rusya ve Filistin” olmak üzere, 7 alanda birbirine “zıt” olduğunu savunan Fuller, “ABD’nin Irak politikaları, Türkiye için felaket oldu” yorumunu yapıyor. Amerika’nın, Afganistan’dan sonra Irak’ı da işgal etmeye yeltendiği ilk günlerden başlamak üzere biz bunun sadece Irak’a değil, bölgeye ve Türkiye’ye de felaket getireceğini söyledik.

Los Angeles Times gazetesinde yayınlanan makalesinde Fuller şunları yazıyor: “Türk-Amerikan ilişkileri, yıllardan beri kötüleşiyor ve bunun temel izahı basit: Washington’un politikaları, Türkiye’nin dış politika çıkarlarına ters düşüyor. Yeni Türkiye tüm bölgesel devlet ve oyuncular ile ilişkileri sürdürmek ve Ortadoğu’da büyük bir oyuncu ve arabulucu olmak istiyor, Orta Asya’da büyük çıkarlarının bulunduğunu düşünüyor.” Fuller, ABD’nin iki ülke arasında “hayati ortak çıkarları”n bulunduğu açıklamalarını ise “boş laflar” olarak nitelendirerek şunları belirtiyor: “Popüler demokrasisi ile güçlendirilen Türkiye’nin, Washington’un baskıları ne olursa olsun, kendi ulusal çıkarları doğrultusunda hareket edeceği olgusuna alışırsak iyi olur. Çok az Türk farklı bir şey istiyor.”

Fuller’in işaret ettiği yedi ihtilaf noktası şöyle: 1) Terörizm: ABD’nin Ortadoğu politikaları, bölgede şiddeti teşvik etti ve El Kaide’yi Türkiye’nin kapısına kadar getirdi; 2) İran: Washington yönetimi, Türkiye’ye İran ile ilişkilerine son vermesine yönelik baskılarını çok patavatsızca yürüttü; 3) Suriye: Türkiye-Suriye ilişkileri çok canlandı. Ankara, Washington yönetiminin Şam’ı dışlaması için yaptığı baskılara direndi; 4) Ermenistan: Ankara ile Erivan’ın “verimli” gayri resmi temasları var, ancak Ermeni diasporası, gerilimi artıran kilit faktörlerden biri; 5) Rusya: Ankara, Rusya ile ilişkilerine değer veriyor ve ABD’nin, NATO genişlemesi ve füze kalkanı gibi planlarına karşı çıkıyor; 6) Filistin: Ankara’nın Hamas’ı meşru görmesine Washington karşı çıkıyor. Ankara’nın İsrail ile iyi ilişkileri var, ancak eleştirilerde de bulunuyor; 7) Kürtler: ABD’nin son Irak politikaları Türkiye için bir felaket oldu. Irak’ın kuzeyindeki oluşum, Türkiye’deki ayrılıkçılığı teşvik ediyor.

Graham Fuller, daha ilginç bir noktanın da altını çiziyor:       “ABD, PEJAK’ı İran’a karşı kullanıyor.” Fuller’in yaptığı Türkçedeki deyimle “doğrucu Davutluk” yapmak gibi bir şey, bunlar herkesçe tahmin edilen sorun alanları, ama kimse Fuller gibi bu kadar açık ve net ifade etmiyor. Tabii ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tom Casey’nin verdiği tepki de bir o kadar ilginç. Şöyle diyor Casey: “Graham Fuller eski bir CIA çalışanı. Eğer kendisi bu şekilde bir demeç verdiyse, söyleyebileceğim en iyi şey, soğukta fazla kalmış bir ajanın sözleri olur. ABD’nin PKK ile teması yok ve PKK’yı desteklemiyor. PKK, bir terör örgütü ve o şekilde muamele görüyor. Bütün istediğimiz PKK’nın bitmesi.” Sözcü her ne kadar böyle söylüyorsa da, bu yöndeki kuşkuların kuvvetli olduğu anlaşılıyor. Başka bir ifadeyle Casey gibi, Graham Fuller gibi son derece deneyimli bir bölge gözlemcisinin üşüttüğünü söylemek mümkün değil.55

Türkiye ve Amerika’nın yolları ayrılıyor mu?

Birol Ertan’ın Milli Gazete’deki değerlendirmeleri ufuk açıyor:

ABD, teröre verdiği destek ile Türkiye’nin güveni ve desteğini bütünüyle yitirmek üzere.

Terör örgütünü himaye etmek bir yana, onlarla görüşmeleri, taktik vermeleri, yönetmeleri ve silahlandırmaları, belgeler ile kanıtlanmış durumda.

Bu durumda, ABD-Türkiye müttefiklik ilişkilerinin acilen yeniden gözden geçirilme ihtiyacı ortaya çıkmaktadır.

Bu yazılar, kesinlikle, ABD düşmanlığı olarak algılanmamalı. Türkiye ile ABD’nin yakın ilişkileri, Soğuk Savaş öncesinde iyice pekişmiş olup uzun yıllara dayanıyor ve bir süper güç olarak ABD ile iyi ilişkiler kurmak, Türkiye için önemlidir. Ne var ki, ABD’nin Türkiye’nin ulusal çıkarları konusunda son yıllardaki umursamaz tavırları ve terör örgütünü himaye etmesi, Türkiye’de ABD’ye karşı bir soğukluk yarattı ve Türkiye, ABD ile müttefiklik ilişkilerini sorgulama arayışına girdi.

Türkiye ve ABD arasında sorun yaratan konu başlıklarını, 11 başlıkta ele alabiliriz.

1. Türk-Amerikan ilişkileri krize girmiş bulunuyor.

2. Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komisyonu’nda kabul edilen Ermeni Tasarısı, Türkiye-ABD ilişkileri açısından ikincil bir sorun oluşturuyor.

3. ABD’nin son yıllarda izlediği Irak politikası, Türkiye için bir felakete doğru gidiyor.

4. Türkiye, otuz yıldan uzun bir süredir terörizmle mücadele ediyor. ABD’nin Orta Doğu politikaları, bölgedeki şiddet ve kökten dinciliği harekete geçirerek bu mücadeleyi kötü etkilemiş görünüyor.

5. ABD, Türkiye’nin başta enerji konusunda olmak üzere İran ile kapsamlı ve derin ilişkilerini bitirmesi için yoğun baskı yapıyor.

6. ABD, Türkiye’nin Suriye ile yakın ve tarihsel ilişkilerinden tedirgin oluyor.

7. Ermenistan ile Türkiye arasındaki barışı ve yakın teması, büyük ölçüde, ABD’de yaşayan Ermenilerin oluşturduğu Ermeni diasporası engelliyor.

8. Türkiye, özellikle enerjideki bağımlılığı nedeniyle Rusya ile yakınlaşıyor. Bu yakınlaşmayı askeri otoriteler de destekliyor.

9.  Filistin sorunu konusunda ABD ile Türkiye’nin tavırları uyuşmuyor.

10. Türkiye, faal bir biçimde bölgedeki tüm ülke ve aktörler ile iyi ilişki arayışında, fakat ABD bundan kaygı duyuyor.

11. ABD’nin “ortak yaşamsal çıkarlar konusunda Türkiye’ye son zamanlardaki desteği, boş laftan ibaret kalıyor.

Bu önemli değerlendirmeler, bizim saptamalarımız değil.

Yukarıdaki 11 başlıktaki saptamalar, CIA Ulusal İstihbarat Konseyi eski Başkan Yardımcısı ve Türkiye Uzmanı Graham E. Fuller tarafından yapılmıştır. (Konuyla yakından ilgilenenler, Fuller’in 20 Ekim 2007 tarihli Radikal gazetesinde Yorum köşesinde yayımlanan makalesine bakabilirler.)

Aslında, ABD’yi Ortadoğu’da Vietnam’dan çok daha büyük bir hayal kırıklığı beklemektedir.

53 24.10.2007 / Zaman

54 23.10.2007 / Zeki Ceyhan / Milli Gazete

55 23.10.2007 / Ali Bulaç / Zaman

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Yorumu Takip Et
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
Tevfik BALA

Tevfik BALA

YORUMLAR

Son Yorumlar
0
Yorumunuzu okumaktan memnuniyet duyarızx