YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
66496279a2cb3
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 7 6 9 8
Bugün : 4443
Dün : 23538
Bu ay : 389880
Geçen ay : 737322
Toplam : 23906166
IP'niz : 13.59.154.143

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

Filistin topraklarında ve İslam coğrafyasının ortasında bir çıban başı olarak İsrail'in banisi ve hamisi olan İngiltere'nin ihtiyar Kraliçesi şimdi "Yeni Osmanlı Projesini" desteklemek üzere Türkiye'ye gelip gitti… Hayret!

Oysa, İslam coğrafyasını parçalamak ve Siyonist İsrail terörizmini pohpohlamak için, Osmanlı Devletini yıkmak üzere 1. Dünya Savaşını kızıştıranlar; parasını peşin ödediğimiz savaş gemilerimize el koyup bizi bağrımızdan bıçaklayanlar ve sonunda Yunan palyaçolarına arkalayıp Anadolu'ya çıkaranlar ve bu fırsatla Adana, Antep, Maraş ve Musul bölgemizi işgal edip vatandaşlarımız olan Ermenileri ve Kürtleri bize karşı kışkırtanlar bu sinsi ve hain İngiltere değil miydi?

Evet emperyalist emellerini tahrik ettikleri İngiliz yöneticileri de; İngilizlerin Alman, İtalyan ve İspanyol analarından doğma üvey çocukları sayılabilecek ABD hükümetlerini de; İsrail'i kurup koruyarak ve Ortadoğu'yu kana bulayarak: Sadece Müslümanlara değil, insaniyetli ve iyi niyetli Yahudi ve Hıristiyanlara da hayatı cehenneme çeviren aynı Siyonist Lobilerdi.

Bugün maalesef, ne Türkiye ne de İngiltere ve ne de ABD, hatta İsrail yönetimleri kendi halklarının huzur, güvenlik ve geleceğinin derdinde değil, Rockhefeller ve Rotshcild gibi küresel sömürü sermayesinin ve Siyonist lobilerin emrinde ve hizmetindeydi.

Kraliçe Elizabeth'in heyetindeki esrarengiz adam kimdi?

Türkiye günlerdir İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth'in Türkiye ziyaretini konuşuyor. Ancak bu ziyaretin içeriği konusunda kafa karışıklığı hala sürüyor.

İşte Aytunç Altındal'ın Odatv.com'a yaptığı ilginç açıklamalar:

"Şimdi şu; Kraliçe Elizabeth'in Türkiye'yi ziyaretinde dikkat edilmesi gereken hususlardan birincisi, Anıtkabir'de deftere yazılan cümle, orada çok açık ve çok net bir mesaj var. Nedir o mesaj? "Atatürk bizim dostumuzdur" diyor.

İngiltere Kraliçesi her yerde her şekilde söyleyen, yazan bir insan değil. Şimdi bu ‘dostumuzdur' kelimesi bir defa çok önemli. Yani Atatürk'ün İngiltere'nin, Kraliyetin dostu olduğu vurgulanıyor. Yani Atatürk Masonların ve Siyonist odakların adamı gibi gösterilmeye çalışılıyor.

İkinci bir husus İngiltere Kraliçesi turistik gezi yapmaz, İngiltere Kraliçesi hiçbir zaman turistik gezilere çıkmaz, çıkamaz. Fakat İngiliz Hükümetinin isteği üzerine bazı girişimlerde bulunur.

O zaman kalkar bir ülkeyi ziyaret eder, bazen iki kere de gider, üç kere de gider… Türkiye'de yerleşik yanlış bir kanaat var, efendim İngiltere'de krallık sadece göstermeliktir, semboliktir, falan… Bu yalandır, palavradır. Neden?

Çünkü İngiltere Kraliçesi: 1-Anglikan Kilisesi'nin başıdır. 2-Parlamentoyu açma ve kapama yetkisi ondadır. Açma ve kapama diyorum, dikkat! Üçüncüsü İngiltere Kraliçesi aynı zamanda İngiliz Silahlı Kuvvetleri'nin de başıdır.

Dördüncüsü bakın adı üstünde: "Majestelerinin İstihbarat Servisi" değil mi? FI 1, 5 ve 6. bunların da bağlı oldukları en üst yer İngiltere Kraliçesi olmaktadır. Şimdi İngiltere Kraliçesi efendim hiçbir yetkisi yok, fazla bir etkisi bulunmuyor, o turist gibi gelir gider lafları doğru değildir. (Üstelik Kraliyet Kurumu tamamen masonların ve Siyonist odakların güdümündedir. M.Ç.)

Bakın şuanda Türkiye'de Cumhurbaşkanı, açılan bir davadan dolayı siyasi yasaklı olma döneminde. Şimdilik siyasi yasaklı değil ama ihtimal dahilindedir.

Dolayısıyla böyle bir kişiye bir nişan verilmesi oldukça anlamlı ve önemlidir. Çünkü öyle durumda olan bir kişiyi siz mahkemede ne şekilde ele alabilirsiniz. Düşünülmesi gerekir. Son bir noktaya daha değineyim, bu Türkiye'de bilinmeyen enteresan bir husus. Benim dikkatimi çekmiştir:

Genel heyetin içinde yer alan kişilerden biri Grenville Byford diye birisiydi. Şimdi bu zat, Amerikalı, bunun hanımı İsrailli ve çok önemli bir istihbaratçının kızı. Bu şahıs aynı zamanda çok çok güzel Türkçe bilmektedir.

Ve bunun da ötesinde Abdullah Gül'e çok yakın bir isimdir ve Majesteleri'nin Güvenlik Teşkilatlarının da en sevdiği kişidir. Şimdi benim şaşırdığım husus: bu adamın da gelen heyetin içinde yer almasıdır. Abdullah Gül'ü İngiltere'de kendi evinde ağırlamıştır. Yani Abdullah Gül, bu Granvil'in evinde misafir kalmıştır zamanında.

Eskiden Davos'taydı bu Grenville. Dolayısıyla bu nokta da oldukça önemlidir. Aynı zamanda Amerika'da Başkanlık adayı olan Normon bir zat vardı, onun en yakın arkadaşı. Amerika'da Başkanlık adayıydı biliyorsunuz. neydi, Norti diye bir adam.

Bu Normon papazı ile bu Grenville Byford'un birlikte şirketleri de var. Her şeyleri vardır. Bunlar Ortadoğu'daki projenin de mimarlarındandır. Kaldı ki siyonizme ve emperyalizme karşı olan Erbakan'ın tasfiye edilmesi Londra'da başlamıştır..

Yani Abdullah Gül ve Tayip Erdoğan birlikte Londra'ya giderek orada hazırlanmışlardır. Ve gene size ilginç bir bilgi vereyim, bu Grenville denen şahıs da o gizli toplantıdaydı.

Yani Tayyip Erdoğan, Morton Abramoviç, Richard Paul ve Granvil, bunların hepsi bir arada bulunmuşlardı. Ve tabi şu İngiltere Kraliçesi Majestelerinin yakın istihbaratçıları ve Siyonist patronları tarafından Erbakan devre dışı bırakılıp yerine Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül ikilisi iktidara taşınmıştı.

Kraliçe Gül'e ve AKP'ye destek için mi geldi? 

Cumhurbaşkanı Gül'ün, Kraliçe'nin onuruna verdiği davette, yakasına yerleştirdiği Büyük İngiliz Nişan'lı (Gül'e İngiltere'nin en önemli nişanlarından biri olan "Knight Grand Cross of the Order of the Bath" (GCB) nişanı takdim edildi) fotoğraflara yansıyan o derin mutluluk iafedelerine bakınca insan ister istemez aklından şu soruyu geçiriyor; yoksa Sayın Cumhurbaşkanı Kraliçe'den müjdeli bir haber mi aldı?!

Kraliçe ve eşi Prens Philip, resmi karşılama töreninden sonra Cumhurbaşkanı Gül ve eşi Hayrünnisa Hanım ile Çankaya Köşkü'nde yaklaşık 20 dakika, baş başa ne, neler görüştüler acaba?

Kraliçe'nin seyahat programını hazırlayan İngiliz siyasetinin (ve de dünyanın gerçek efendilerinin!) A takımı ‘Sör'ler zaten uzun yıllardır yakından tanıyıp sevdikleri Sayın GÜL'ün içinde bulunduğumuz şu sıkıntılı süreçte desteğe ihtiyacı olduğunu hissedip ‘yanındayız' mesajını bizzat Kraliçeleri'nin tacına ışıltı yaparak tüm dünyaya da duyurmak mı istediler?

AKP'nin kapatılma davası, Gül'e de olura siyasi yasak gelmesi ve bu durumun da otomatik olarak Cumhurbaşkanlığı düşürmesi, ya da konumunu tartışmalı hale getirmesi ‘ihtimallerinin' tartışıldığı bu süreçte, Kraliçe'nin parıldayan ‘taç'ı üzerinden…. İngiliz dostlar…… Peki… Moral motivasyonu sadece Sayın Gül'e mi?

Kraliçe, bir eliyle Sayın Gül'ü diğer eliyle de Babacan'ı tutarak aslında usta İngiliz diplomasisinin inceliklerini kullanıp, Londra'nın tercihini pardon dileğini, son senaryolara dair bakış açısını, anlayana, anlamayana ‘genel görüntüde' sunuvermiş olmadı mı sizce? Zamanlamanın hassas dili başka neler söylüyor? Dinamiklerin detaylı röntgenini de siz çekiniz artık…

Washington, AKP'nin kapatılması veya Sayın Erdoğan'ın yasaklı listesine alınması ihtimalleri karşısında ‘suskun-tarafsız' kalmayı tercih eder iken, Londra'dan ‘Kraliçe-TAÇ ve de NİŞAN' fonuyla verilen mesajları daha net olarak analiz etmek için biraz daha beklemekte fayda var sanırım.

Gelelim 2. Elizabeth'in Bursa gezisine… Medya ilgili bölümü; ‘kraliçe Bursa'da Osmanlı esintisini doyasıya yaşadı' başlığıyla sundu.

Evet, döndük dolaştık… BOP'un anahtarı ‘Hilafet ve Büyük Osmanlı Projesi'ne geldik yine. Daha önce defalarca bu sütunlarda yazdığım gibi, malum efendilerin bölgesel dönüştürme (neye?!) projelerine göre; ‘Yeni Osmanlı modeli Türkiye için ideal bir model, bu çerçevede, Türkiye, İslam dünyasına ‘Hilafet' kurumunun tekrar canlandırılmasıyla önderlik edebilir. İslam dünyasında şu anda yaşanan çokseslilik her kafadan çıkan farklı görüşü toparlayıcı olacak tek kurum ‘Yüksek İslam Konseyi'nin oluşturulması' ya da hilafettir. O halde… Şimdi sıra da ne olabilir? Yüksek İslam Konseyi projesinin önemli mimarlarından birisi kim?"[1] Fetullah Gülen Hazretleri!.?

Gülen'i bu sefer REUTERS'in parlatması herhalde tesadüf değildi

Ne tesadüf… Tam bu sırada New York Time Gazetesine manşet olan Fetullah Gülen yine sahneye sürülüyor!

Dünyanın öne gelen gazetelerinden New York Times'ın Fethullah Gülen ilgisi artarak sürüyor. Geçtiğimiz günlerde Gülen'i manşetinden haberleştiren gazete, şimdi de Reuters muhabirinin haberini yayınlıyor.

"Bir Türk din adamı… Tehdit mi yoksa bir hayırsever mi?" başlığıyla verilen haberde şu ifadeler yer alıyor:

"Gülen, kökleri modern hayatta olan ılımlı bir İslam'ı savunuyor. Öğretileri, yayınlar, yardım ve eğitim kuruluşları aracılığıyla milyonlarca kişiden oluşan sosyal-dini topluluğu etkiliyor. Diğer inançlara hoşgörüsüyle tanınan Gülen Türkiye'deki laik kurumlar tarafından dini bir devlet kurmayı amaçlamak ve bunun için insanları örgütlemekle suçlanıyor. Gülen'in amacı Müslüman dünyasına Türkiye'nin önderliğinde bir rönesans yaşatmak. Bunun temelini ise Osmanlı düşüncesinden alıyor."

Aleksandra Hudson imzalı haberde Avcılar'daki Fatih Koleji'nden öğrencilerle röportajlar da yer alıyor. Dünyanın çeşitli yerlerindeki yaklaşık 800 Gülen okulunun bilime ve teknolojiye uygun bir eğitim verdiği belirtilen haberde, bu okullarda Gülen'in düşüncelerinin müfredata alınmadığını, zaten böyle bir şey yapılırsa okulların kapatılacağı ifade edildi. Türk toplumunda dindar sınıfların yükselişte olduğu bir değişim yaşandığını belirten haberde, Gülen'in en büyük desteğinin bu sınıflardan geldiği kaydedildi. Haberde AKP'nin iktidara gelişinde de bu değişimin büyük rol oynadığına dikkat çekiyor.

Türkiye'de 5 milyona yakın Gülen yandaşının bulunduğunu yazan Reuters, bu harekete bağlı kişileri "gizli ajanda" iddialarını da kesin bir dille yalanladığını belirtiyor!..[2]

Siyonist Ehud Olmert Recep T. Erdoğan için  "‘İyi arkadaşım' bana yardımcı oluyor!" demişti

Olmert, gazetede yayımlanan demecinde, Erdoğan için samimi itiraflarda bulunuyor.

Ehud Olmert, İspanya'nın ABC gazetesinde yayımlanan demecinde, "İyi arkadaşım olan Erdoğan, Suriye ile müzakereleri istikrarlı bir şekilde yoluna koymak için bana yardımcı oluyor" diyor.

Olmert, Suriye ile İsrail arasındaki ilişkilerde bir müzakere sürecinin oturtulması için Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın girişimde bulunduğunu kaydederek, "Umarım ki, bu süreç bir gerçek ve bir başarı haline dönüşür. En fazla bunu söyleyebilirim ama, Türk başbakanına çabalarından dolayı teşekkür ediyorum" şeklinde konuşuyor.

İsrail Başbakanı Ehud Olmert ayrıca, bölgede kendilerine en yakın demokrasi olarak Türkiye'ye gördüklerini belirterek, "Türkiye, zaten büyük ölçüde AB ülkesi. AB'ye girmek istiyorlar ve biz buna saygı duyup, destekliyoruz" itirafında bulunuyor.

Oh ne ala!. Cumhurbaşkanını İngiliz Kraliçesi, Başbakanı Siyonist İsrail'in Çete reisi destekleyip "Bunlar bizim yardımcımız oluyor" mesajını veriyor.

Ve bu durum bize şu ayetleri hatırlatıyor:

"Allah'ın kendilerine karşı gazablandığı (Siyonist Yahudi) kavmini veli (dost ve müttefik) edinenleri görmez misin?

Bunlar ne sizdendir, ne de onlardan..! Kendileri de (yaptıklarının hıyanet ve rezalet olduğunu) bildikleri halde, (iyi niyetliyiz ve hizmet gayesindeyiz diye) yalan yere yemin ediyorlar."[3]

"Şeytan onları sarıp kuşatmış (ve siz akıllı davranıyorsunuz, sonra tevbe eder kurtulursunuz diye aldatmış)tır; böylece onlara Allah'ın zikrini (ve Kur'an'ın emir ve haberlerini) unutturmuştur. İşte onlar, şeytanın partisidir. Dikkat edin ve bilin ki: Gerçekten Şeytanın Partisi hüsrana uğrayanların ta kendileridir."

"Allah yazmış (ve kesinlikle kararlaştırmıştır) ki; Andolsun ben galip geleceğim ve elçilerim de (galip gelecek ve zafere erişecektir.) Gerçekten Allah Kaviy'dir (asla zarar verilemeyen Kuvvet ve Metanet sahibidir) ve "Aziyz"dir. (Hiç yenilmeyen üstün bir güç ve iz-zete maliktir)"[4]

Güler Hanım'ın başlığı dikkat çekiciydi ve her şeyi özetlemekteydi:

Kadersel karar tarihleri öne mi çekildi? 

Dolmabahçe toplantısını bahane edip ‘hayasız iftira' üreten birileri, yine Genelkurmay Başkanımızın üzerinden vatandaşın güven duyusuna, sinir uçlarına oynak pusular kurarak saldırıya geçti…

Bu iftiranın üretildiği süreci dikkatle inceleyelim; çoook kıymetli Kraliçe Türkiye'ye gelmiş, Kraliçe, Sayın GÜL'e derin sevgilerini sunmuş ardından da efendilerin ‘yeni Osmanlı projesine' destek mesajları kayda geçilmiş… Onlarca dert ile uğraşan vatandaş, AKP'yi kapatma-açma kulisleri ile meşgul edilir iken bu arada ‘asıl korkunç planın' milli beyinlerin sol lobunu formatlama operasyonuna da hız verilmiş;

Önceki gün… DTP İstanbul Milletvekili S.T bir toplantıda şunları söylüyor; ‘Bizim projemiz, sadece Kürtlerin yaşadığı bölgeleri değil, diyoruz ki Türkiye'yi 20-25 bölgeye ayıralım… 20-25 bölgede her halkın kendini özgürce ifade edebildiği ve denetimin altında yerel meclislerin de olduğu bir yönetim tarzı. Bunun tartışılması gerekiyor…'

Bu önerilen tuhaf-korkunç yönetim tarzı sizce hangi projeye ‘rampalık' yapıyor? Son üç-beş ay içinde ucu ‘Federasyon'a giden söylemlerde neden bu denli artış oldu? Eşanlı birden ‘Kuzey Irak, KTTC gibi olacak, yavrunuzu seviniz' şekerleri de avucumuza dökülmeye başladı… Neler oluyor? Bölgesel ANA planlarda bir başka aşamaya geçişle ilgili ‘start' tarihi de erkene mi alındı?

Büyük fotoğrafa daha hassas merceklerle bakalım; usta İngiliz diplomatlar, kuzenleri SAM'in Ortadoğu'da vura-kıra yürüttükleri operasyonlarda taktik hatası nedeniyle teklemelerin başladığını farkedip, yönetim odasına bizzat geçtiklerini hepimize hissettirdiler. Daima sahne arkasında durup, kendini yıpratmadan, oyunu sahnenin önündekilerle idare eden İngiliz ustalar artık sahnenin önünde de görüntü vermeye başladılar. Bu pozisyon değişikliği sinyallerinin verildiği Kraliçe'nin Türkiye seyahatine bir de bu çerçeveden bakınız ey analizci okur.

Diplomasinin dilinin zorunlu olarak hepimizin de yeni dili olacağını, hırçın, kavgacı şahinlerin tasfiye edileceğini sizlere Kasım 2007'de duyurmuştum ve şimdi acaba bir başka önemli değişim daha mı söz konusu? Bu yeni uslubun kontrolünde majör operasyonların tarihlerinde de değişim, zamanın öne çekilmesi artık kaçınılmaz mı?

Dış dinamiklerin ister istemez içeride siyasette de tetikleyici etkileri olacak mı?

CHP lideri önemli bir açıklama yaptı; Sayın Baykal ‘Anayasa Mahkemesi kapatma kararını Ağustos'ta verirse, Ekim'de erken seçim olur' dedi. Siyonist Gizli Dünya devleti siyasette kartların yeniden dağıtılmasına da mı hız verdi dersiniz? Ki belirsizliğin yarattığı bu ucube gerginliğin daha uzun süre taşınması da imkânsız gibidir. (Görelim, kader bu sefer rolleri nasıl değiştirecektir ve zalimleri nasıl bir son beklemektedir. M.Ç.)

Bu arada yine Reuters'ın ‘özel haber' koduyla geçtiği bir bomba vardı; ismi açıklanmayan AKP'li bir bakan, Reuters'a, Anayasa Mahkemesi'nin kendilerini birkaç ay içinde kapatacağı ve Erdoğan'a siyasi yasak getireceği beklentisi içine girdiklerini ve siyasi gücü elde tutmanın yolunu aradıklarını açıkladı. Söz konusu haberde AKP'nin yine ismini vermek istemeyen bir üst düzey ismi de hatta Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün de 5 yıl süreyle bir siyasi partiye üye olma yasağıyla karşı karşıya kalmasının yüksek olasılık olduğunu belirtiyor.

Reuters'in bu bomba haberindeki ifadeler, AKP'yi ve de tüm siyaseti dönüştürücü gelişmelerle ilgili son aşamaya geçildiğini bu paralel de ‘kadersel karar tarihlerinin' erkene çekildiğine de mi işaret ediyor dersiniz?

Evet, şayet saatleri ayarlama enstitüsünde kadersel kararların alınacağı tarihler öne çekildi ise… Önümüzdeki 4-5 ay içinde çoook yüksek tempolu günler yaşayacağız demektir. Siyaset sahnesinde yeni partilerimiz, yeni sürpriz gelişmeler, yeni yüzler, eski masaların üzerinden havaya uçuşturulan yeni-eski dosyalar ve…"[5]

İşte böyle; bir yanda ABD ve İngiltere gibi malum ve mel'un ülkelerin, dış güçlerin ve Yahudi Lobilerin desteği ile, şahsi ikbal ve ihtirasları uğruna Milli çıkarlarımızı peşkeş çeken, Atatürk'ün veciz ifadesiyle; "gaflet, delalet, hatta hıyanet" içindeki bir iktidar…. Öte tarafta marazlı bir muhalefet partisi gibi hareket ederek, hükümetin bu masonik ilişkilerini ve egemenliğimizin AB'ye devrini mahkeme edeceğine, laiklik bahanesiyle ülkemizin inanç değerlerine sataşarak, dindar halkımız nazarında AKP'ye mazeret ve meşrutiyet kazandıran yargı..

Unutulmasın ki bu iki tarafın hiçbirisi; ne hakkı ne de halkımızı temsil etmiyor. Tek umutlandırıcı olan; tokuşturulan iki cılk yumurtanın kırılacağı ve sonunda meydanın millete ve milli egemenliğe kalacağıdır.

 

 


[1] 16.05.2008 / Güler Kömürcü / Akşam

[2]  14.05.2008 / Haber5.com

[3] Mücadele: 14

[4] Mücadele: 19-21

[5] 20.05.2008 / Akşam

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Yorumu Takip Et
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
Orhan YILAN

Orhan YILAN

YORUMLAR

Son Yorumlar
0
Yorumunuzu okumaktan memnuniyet duyarızx