YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
691d77d66178e
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 8 9 4 2
Bugün : 5460
Dün : 39415
Bu ay : 770899
Geçen ay : 1371576
Toplam : 45174720
IP'niz : 18.97.9.169

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

 

Rusya'yı Türkiye'yle yakınlaştıran jeopolitik durum tartışılıyor!

Rusya'nın önemli strateji yorumlarının yer aldığı gazetelerden Nezavisimaya gazetesi, Moskova'nın Kafkaslar'daki stratejik ortakları Ermenistan ve Azerbaycan'ı kaybedebileceğini ve Rusya'nın bu kayıpla oluşacak boşluğu Türkiye'yle doldurabileceğini yazdı.  

Gazetede, "Rusya'nın Ankara'ya Hediyesi" başlığıyla yer alan haber-yorumda, NATO yetkililerinin "Barış için Ortaklık" programı çerçevesinde Erivan'da bulundukları ve kriz döneminde yönetimle ilgili eğitim tatbikatları düzenlendiği hatırlatıldı. Yakın bir gelecekte NATO üyesi olması beklenen Gürcistan ve NATO'ya sempatisini gizlemeyen Azerbaycan'ın da benzer eğitim tatbikatları yaptığı belirtilen yorumda, Rusya'nın Azerbaycan ile son dönemde yaşadığı sorunlara vurgu yapıldı. Rusya'nın Kafkas ülkeleriyle yaşadığı sorunlara ek olarak, Rusya'daki pazarlarda yabancı işçi çalıştırma yasağının 15 Ocak 2007'de yürürlüğe girmesiyle yüz binlerce Azeri'nin işsiz kalacağını kaydeden gazete, "Bunların hepsi Azerbaycan'a dönecek ve ortaya yeni bir sorun çıkacak. Azerbaycan'da şimdiden Moskova'nın Bakü'ye baskı yaptığı konuşulmakta" diye uyardı. Rusya'nın Yukarı Karabağ sorununun çözümündeki etkisinin de çok azaldığını savunan gazete, daha sonra şu görüşlere yer verdi: "Bakü, bundan sonra Moskova'nın görüşlerini dinlemeyecek. Moskova, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatındaki (AGIT) Kafkas Grubu önderliğini Fransa ve ABD'ye kaptıracak. Azerbaycan, kendisi için tek geçiş ülkesi olan Gürcistan ile işbirliğine büyük önem vermekte. Gürcistan ile işbirliği Bakü'yü Batı politikasına uymaya itecek. Böylece Tiflis ve Bakü, ortak ekonomik, askeri ve jeostratejik politika yürütmeye başlayacak. Erivan böylesi bir durumda Rusya ile sorunları bulunan Gürcistan ve Azerbaycan ile yan yana yaşamanın çok zor olacağını iyi anlıyor." Kendini ablukaya alınmış hissedecek olan Ermenistan'ın ise bu durumda Moskova'nın önemli desteğine karşın Batılı müttefikler arayacağı ileri sürülen haber-yorumda, "Bu gelişmeler, Yukarı Karabağ sorununun çözüm sürecini hızlandıracak ve bunun başlıca şartı da Türkiye, Ermenistan ve Azerbaycan sınırının açılması olacak. Ankara ile Erivan arasında ilişkiler kurulacak. Tüm bunların sonucu olarak da Rusya Güney Kafkasya'da kendi gücünü azaltarak, Türkiye'nin jeopolitik gücünün kuvvetlendirilmesini sağlayacak" denildi. [1]

Bush'un felaketle randevusu yaklaşıyor.

Bu arada Saddam'ın asılmasıyla daha da şiddetlenen Irak'taki direnişin yoğun olduğu orta bölgeden çekilme planları yapan Washington yönetimi karar sürecine dışlanan seçkinler de dahil, seslerini yükseltenleri de katarak olası radikal bir toplumsal muhalefetin önünü kesmeye çalışıyor…

Bu amaçla bir Irak çalışma grubu kuruldu. Bu grubun hazırladığı rapora göre Amerikan karşıtı İran ve Suriye yönetimleri yanında bazı Şii liderlerle de ilişki kurulması öneriliyor. Baba Bush döneminde dışişleri bakanlığı da yapan James Baker ve eski kongre üyesi Lee Ham öncülüğünde hazırlanan rapora göre Suriye'nin yardım etmekten başka seçeneği olmadığı belirtilirken İran'ın sürece desteği konusunda garanti verilemiyor.

Şam ve Tahran'ın ABD'ye yardımı şüpheli

İsrail'in işgal altında tuttuğu Golan Tepelerinin Suriye'ye geri verilmesi karşılığı Şam'ın Hizbullah'a desteğinin çekilmesi istenebilecek; fakat İsrail'in Golan Tepeleri konusunda ne diyeceği henüz belli değil. Raporda İran ve Suriye'nin Irak'ta istikrar sağlanmasından menfaati olduğu belirtilse de Lehigh Üniversitesi'nden Henri Barkey'e göre ABD'nin Irak'ta çıkmaza girdiğini görmekten memnun olan Şam ve Tahran yönetimlerinin ABD'ye yardım edecekleri şüpheli. Raporda yaklaşık 60 bin kişilik silahlı gurubu olan ve Sünni Müslümanlara saldırı düzenleyen milis kuvvetlerinin lideri Mukteda eI-Sadr ile görüşülmesi de öneriliyor.

Artık Irak'ta durumun son derece kötü olduğu ve bu nedenle ABD askerlerinin buradan çekileceği mesajını veren Bush yönetimi karşısında Tahran ve Şam'ın işbirliği için önemli tavizler istemesinin de önü açılmaktadır.

John Hopkins Üniversitesi Toplum Sağlığı Okulu'nun yaptığı bir araştırmaya göre ABD ve müttefiklerinin Irak'a saldırısı sonucu Mart 2003'ten bu yana 655 bin kişi hayatını kaybetti. Yaklaşık 2 milyon Iraklının ülkesini terk ettiği, yine şimdiye kadar yaklaşık 3 bin ABD askerinin öldüğü ve 21 bininin yaralandığı bu işgalde ABD 400 milyar dolar harcamış. Emperyalizm yeni bir Vietnam'la daha karşı karşıya. Komünizmin bölgeye yayılma riskini ortadan kaldırmak için Vietnam'a saldıran ABD, alternatif güç merkezlerinin petrol kaynaklarına hakim olmasını ve Irak'ın ABD kontrolü dışına çıkmasını engellemek için Irak'ı yıktı fakat istediği kontrolü sağlayamadı. Dünyaya verdiği mesaj ise kendisinin ekonomik olarak sistemin kontrolünü de kaybetmekte olduğundan öteye geçemedi.

Irak global istikrar için hayati önemde

Washington Irak'ta sünni bölgeden çekilecek fakat burasının Kuzey ve Güneye saldırı merkezi haline gelmesini engelleyecek tedbirleri almadan bunu yaparsa Irak'ın petrol sanayisi çalışamaz hala gelir. Bunu engellemek için kendi güçlerini Kuzey'e çekebilir. Bunu yaparsa Türkiye ile anlaşmak zorunda aksi taktirde Ankara Washington arası gerginlik kaçınılmaz olur. Güney'de Sistani liderliğindeki Şiilerin kontrolünü nasıl sağlayacağı ise henüz belli değil. Bunlara petrol gelirlerinden önemli bir pay vermezse İngilizler burada da kontrolde sıkıntı yaşayabilir.

NATO'nun Afganistan'da geleceğini belirleyecek bir görev üstlenmiş olması ve burada yaşanan sıkıntılar, Latin Amerika'nın kontrolden çıkması gibi gelişmelere Irak felaketi eklenince, Bush yönetimi yüzde 66'ya varan bir oranla kamuoyunun savaşla ilgili çabalara onay vermemesine de cevap vermek zorunda. Eğer geri adım atılmasaydı ABD'de toplumsal muhalefetin sokaklara yansıyacağı endişeleri vardı,

Eğer ABD Irak'ın yeniden düzenlenmesinde başarılı olamazsa uluslararası alanda önemli bir prestij kaybedecek ve bölgeden dışlanma riski artacaktır, Bu da hegemonyanın çöküşü demektir. Bu riski azaltmak için Ankara'dan yeni bir düzeyde destek arama durumuna gelebilir.

Moskova Şarkiyat Enstitüsü'nde Rusya ve İslam Dünyası sempozyumu

‘Rusya ve İslam Dünyası işbirliğine mecbur' bulunuyor!

Rusya Bilimler Akademisi Moskova Şarkiyat Enstitüsü, 27-29 Kasım 2006 tarihlerinde "Tarihsel Geçmişiyle ve Güncel Eğilimlerle Rusya, İslam Dünyası ve Küresel Süreçler" başlıklı bir sempozyum düzenledi. Sempozyuma Türkiye'den Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Erel Tellal ve İstanbul Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü Araştırma Görevlisi Mehmet Perinçek de birer bildiriyle katıldı.

Birçok ülkeden bilim adamlarının katıldığı uluslararası sempozyumda Türkiye, İran, Afganistan ve Hindistan üzerine özel oturumlar gerçekleştirildi. Ayrıca Orta Asya, Kürt meselesi üzerine de tebliğler sunuldu. Sempozyumda 80'in üzerinde bildiri sunulurken, Türkiye oturumunda 18 bilim adamı Türk-Rus ilişkilerini güncel ve tarihsel olmak üzere değişik boyutlarıyla ele aldı.

Prof. Dr. S. F. Oreşkova, Osmanlı İmparatorluğu'nda İslam ve Ortodoksluk arasındaki işbirliği üzerine bir tebliğ sundu. Doç. Dr. Erel Tellal "Rus-Türk İlişkilerinde Din Meselesi (1992-2006)" başlıklı bildirisinde, ikili ilişkilerdeki din faktörünü ele alırken bu ilişkilerin gelişmesine yönelik açılımlar da ortaya koydu. Bulgaristan'dan gelen Y. Bibina ise Rusya ve Türkiye'nin AB ile ilişkilerini karşılaştırmalı olarak inceledi. Kafkaslar, Boğazlar, Türk-Rus ekonomik ilişkileri, Türkiye-Orta Asya ilişkileri gibi birçok konunun tartışıldığı oturumda İstanbul Üniversitesi Araştırma Görevlisi Mehmet Perinçek de, "Transkafkasya'da Türkiye ve Sovyet Rusya Arasındaki Siyasi ve Askeri İşbirliği (1920-21)" başlıklı bir tebliğ sundu.

Kürt meselesiyle ilgili oturumda Kuzey Irak'tan gelen "Kürt" temsilcilerinin Rusya'yı, Türkiye'yi, İran ve Suriye'yi suçlayıcı tutumları dikkat çekti. Özellikle bir temsilcinin "Kürdistan"ın Kuzey Irak'ta sınırlandırılmayacağını, Orta Asya'da, Afganistan'da, Kafkasya'da Kürtlerin yaşadığı bölgelerin de buraya dahil edilmesi gerektiğine ilişkin sözleri şaşkınlık yarattı.

Karadeniz'de güç mücadelesi

Kırım'daki gelişmeler, Türkiye'yi Rusya ile işbirliğine zorluyor

Bir tarafta Kırım'ın bağlı olduğu Ukrayna'nın Batı yanlısı yönetimi, diğer tarafta yarımadada iki askeri üssü bulunan Rusya. Ve 300 bin Tatar'ın yüzünü döndüğü Türkiye. Karadeniz'in bu stratejik coğrafyasında yaşanan gelişmeler Rusya ile Türkiye'yi ittifaka zorluyor. Kırım Tatarları işte bu ortamda kurultaylarını topluyor.

Kırım; yüzölçümü 26140 kilometrekare. Nüfusu 3 milyona yakın. Başkenti Akmescit. Ukrayna'ya bağlı muhtar bir Cumhuriyet. Karadeniz'in kuzeyinde bir yarımada.

Kırım'daki güç mücadelesinin üç ana aktörü var: Kırım'ı yöneten Ukrayna, yarımada üzerinde iki önemli askeri üssü bulunan Rusya ve tarihi bağları nedeniyle Türkiye.

Kırım'da resmi rakamlara göre, Ruslar iki milyona yakın nüfusları ile ilk sırada yer alıyor.

Ukrainler ise 700 binlik nüfuslarıyla ikinci sırada gelmekte. Kırım Tatarları ise uzun yıllar yaşadıkları sürgünün ardından 1989 yılından bu yana anavatanlarına dönüyorlar. Bugün Kırım Tatarlarının sayısı Kırım Tatar Milli Meclisi'nin rakamlarına göre, 300 binin üzerinde.

Yönetim şekli ve siyasi yapı

Kırım, Ukrayna'ya bağlı bir muhtar cumhuriyet. Özerk yönetimi var. Yönetimde ağırlık Ruslarda. Parlamentosu 96 üyeli, Kırım Tatarları 7 üyeyle temsil ediliyor. Bu üyelerden ikisi Mustafa Cemiloğlu ve Rifat Çubarov, aynı zamanda Ukrayna milli parlamentosu üyesi. Cemiloğlu ve Çubarov, Batı yanlısı ve Devlet Başkanı Yuşçenko'nun yakın adamları.

Kırım Tatar Milli Meclisi (KTMM), Kırım Tatarları ile Kırım muhtar yönetimi arasında bir konumda bulunuyor. Resmi statüsü Kırım Vakfı olarak kabul edilmiş. Ukrayna Meclisi statüsüz olarak muhatap kabul ediyor. Kırım'daki Ruslar, Ukrayna yanlısı hareket etmesi nedeniyle KTMM'ye karşı. Meclis 33 üyeli. Üyeleri, kurultay denilen ve her 100 Tatar'ın bir kişiyle temsil edildiği sistemle belirleniyor. 260 delege 33 kişiyi ve Meclis Başkanı'nı ayrı ayrı seçiyor.

Seçimler ve delegelerin belirlenmesi konusunda tereddütler var. Çeşitli bölgelerden delegelerin bugünkü Meclis Başkanı Mustafa Cemiloğlu ve yandaşları tarafından masa başında belirlendiği şikayeti toplumda ağırlıklı görüş.

Tatarlar üç parça

Kırım Tatarları, yönetimle ilgili konularda ilk olarak KTMM'ye başvuruyorlar. Muhtar cumhuriyetin yönetimi ile bu konularda KTMM muhatap oluyor. Bu açıdan seçimler önemli.

Kırım Tatarları siyasi olarak üç parçaya bölünmüş durumda. Bir tarafta KTMM Başkanı Mustafa Cemiloğlu ve taraftarları, diğer tarafta KTMM içinde 7 üyesi bulunan Milli Fırka ve başkanı Nadir Bekir, diğer tarafta Milli Hareket.

Bunların yanında Fethullahçı Maarif Teşkilatı Başkanı Safure Kocaahmetov da siyasi bir figür olarak yer alıyor.

Mustafa Cemiloğlu ile Nadir Bekir Ukrayna ile birlikte hareket etmeyi savunuyor. Toplum içinde Cemiloğlu'nun giderek azalan bir popülaritesi var. Bu durum nedeniyle Ukrayna Parlamentosu'ndaki diğer Tatar milletvekili Refat Çubarov'un yeni dönemde ön plana çıkarılacağı belirtiliyor.

Soros'un ders kitapları

Orta Asya cumhuriyetlerine sürülen Kırım Tatarlarının sayısının bugün 300 binin üzerindeki kısmı Kırım'a döndü. Kırım dışında 300 bin Tatar eski Sovyet coğrafyasında dağılmış bir vaziyette bulunuyor. Bunların 150 bini Özbekistan'da, 100 bini Rusya Federasyonu topraklarında, 50 bini değişik cumhuriyetlerde yaşıyor. KTMM'nin verilerine göre her yıl ortalama 2 bin Tatar Kırım'a dönüyor.

Kırım'da Tatar dilinde 14 okul var. Okullarda 5 binin üzerinde öğrenci okuyor. Tatarca yayımlanan tüm ders kitapları Soros Vakfı tarafından basılmış.

Tatar dilinde Kırım televizyonunda haftada 3 saat, radyoda ise bir saat yayın yapılıyor. Haftada bir çıkan ‘Kırım' ve ‘Yeni Dünya' gazetelerin tirajı toplam 6 bin civarında. İki ayda bir çıkan ‘Yıldız' adlı derginin tirajı ise bin civarında.

ATR özel televizyonu günde 6 saat Tatarca yayın yapıyor. Eylül ayından bu yana yayın yapan televizyonun, Kiev'in oluru ile KTMM tarafından yürütülmekte. TRT ve Fetullahçı Samanyolu TV'den bazı programlar ATR televizyonunda gösteriliyor.

Tatarların talepleri

Kırım Tatarları, Ukrayna hükümetinden taleplerini şu başlıklar altında dile getiriyor:

1- Kırım Tatar halkının ayrı statüsünün resmen kabulü. Mevcut durumda statüleri belli değil. Tatarlar Ukraynalı sayılmakta.

2- Rehabilitasyon: Tatar halkının haklarının iade edilmesi. Sürgün öncesi toprakların geri verilmesi, emeklilik haklarının tanınması, vakıf arazilerinin geri verilmesi, belli başlıklar.

3- Devlet yönetiminde temsil kotalarının tanınması.

4- Sürgünün tazmin edilmesi.

5- Milli devletin tanınması: Bu konuda Tatarlar 1921 yılındaki muhtar cumhuriyet haklarının tanınmasını istiyorlar.

Üç dini akım ve sonuçları

Kırım Müslümanlarının dini idaresi resmi olarak tanınan Kırım Müftüsü tarafından yürütülüyor. Müftü Emir Ali Ablayev, 1990'ların ortasından itibaren üç dini dalganın Kırım'da etkili olmaya çalıştığına dikkat çekiyor. 2000 yılından sonra İngiliz-Amerikan destekli Vahhabi vakıfların faaliyetleri ve 2002 yılından bu yana ise yine İngiliz destekli Hizb-ut Tahrir etkili olmuş.

Vahhabi vakıflarından bugün sadece Erraid faaliyetlerini sürdürüyor. Vakıf; para ve iaşe yardımları, kurban bağışları gibi isimler altında halka maddi yardımlar dağıtıyor. Müftü Erraid'le 9 maddelik bir anlaşmaları olduğunu söyledi.

Medrese denilen ve camilerin bünyesinde bulunan merkezlerde dini eğitim veriliyor. Türkiye'den de 20 imam Diyanet kadrosundan Kırım'da din işlerine destek oluyor.

2002'den bu yana etkili olan Hizb-ut Tahrir'in faaliyetlerine Ukrayna tarafından izin verilmesi dikkat çekici.

Kırım Müftüsü, Hizb-ut Tahrir'e Kırım Din İşleri Yüksek Komitesi Başkanı Yahudi asıllı Vladimir Antonoviç Maliborsky'nin yardımcı olduğunu belirtiyor. Müftü, Aluşta ve Yalta'daki bazı camilerin imam ve cemaatlerinin birlikte Hizb-ut Tahrir'e katıldığını söyledi. Camilerin ele geçirilmesinde en büyük destek Ukrayna polisinden gelmiş.

Müftü'nün Hizb-ut Tahrir'e geçtiğini söylediği Aluşta Camisi İmamı Elvin İskenderoğlu, Hizb-ut Tahrir'in yanı sıra Vahhabiler, Salahilerin ve Azerilerin çok sayıda teşkilatı olduğunu belirterek, "hepsinin çalışmalarına yardımcı oluyoruz" dedi.

Rusya ile işbirliğinin zorunluluğu        

Kırım konusunda Ukrayna ve Rusya ile Tararlar karşı karşıya.  Rusya'nın Kerç ve Sivastopol'da  bulunan askeri üsleri başta ABD olmak üzere Batı'nın hedefinde. ABD, Rusya'nın Kırım'dan çıkarılmasını ve Ukrayna'nın NATO'ya üyeliğine hayati derecede önem veriyor. Böylece Karadeniz'e girişinde Kırım önemli bir sıçrama tahtası olabilir. Bu durum 2004 yılındaki Batı yanlısı Turuncu darbe ve sonrasında Ukrayna'yı bölünmenin eşiğine getirmişti. Türkiye'nin Ukrayna politikası ile Karadeniz politikası çelişiyor. Ukrayna'nın Batı yanlısı yönetimini destekleyen Türkiye, ABD'nin Karadeniz'e girmesine şiddetle karşı çıkıyor. İşte bu nedenle Kırım'daki mevcut durum ve muhtemel gelişmeler Türkiye'nin Rusya ile işbirliğini zorunlu kılıyor.[2]

 Bir Casus Gazetecinin Ölümü Niye Putin'e Yıkılıyor?

Haberlere göre Rus casus-gazeteci Litvinenko'yu (ne ilginç bir görev tanımı değil mi ey okur, anlayana…) PUTİN zehirletti. Ama, her şeyin bir de görünmeyen tarafı vardır, mesela?! Cevabı Moskova'da yaşayan araştırmacı-yazar Suat Taşpınar'ın yorumuyla alalım, aynen aktarıyorum;

İşte 'Aslında ne oldu?' sorusuna olası cevaplar, Kremlin cephesi; 'Litvinenko 35 yaşında KGB'den atılmış, hiçbir önemli sır bilmeyen, bize zarar verme kapasitesi olmayan sıradan biriydi. Üstelik son dönemde ilişkilerini kullanıp ticaret yapmaya çalışıyordu. Putin'le giriştiği siyasi mücadele yüzünden ülkeden kaçan 'Yahudi işadamı Berezovski' (Bu ismi kayda geçiniz), Londra'da, casus-gazeteci Litvinenko'yu yanına alıp kullandı. Kendisi söylediğinde ciddiye alınmayacak dayanaksız suçlamaları, eski KGB ajanı sıfatından yararlanarak ona söyletti, yazdırdı ve Batı'da daha fazla ses getirmeye çalıştı. Tam da AB-Rusya ilişkileri pürüzlü bir dönemdeyken, Helsinki zirvesi öncesi Litvinenko'yu öldürenler, Putin'in Batı'daki imajına ağır darbe vurmayı amaçladılar. Gazeteci Politkovskaya cinayeti de farklı değildi.

Litvinenko'yu kimin öldürdüğünü bulmak için, 'Bu cinayetten en fazla kim kazançlı çıkar' sorusuna bakmak lazım. Putin ve Rusya'nın karlı çıkmayacağı kesin. Ama Putin'in 'eli kanlı infazcı' olarak dünyaya sunulmasından kazançlı çıkan birileri ellerini ovuşturuyordur! Yahudi-Rus işadamı Berezovski de onların arasında olabilir mi?'

Şimdi de ilginç dosyanın içinde yer alan bir başka önemli habere bakalım; 'casus-gazeteci Litvinenko'nun, zehirlenmeden birkaç hafta önce İsrail'e giderek Rus enerji devi Yukos'un eski 2 numaralı adamı Leonid Nevzlin'e, şirketin Putin yönetimi tarafından ele geçirilmesine ilişkin bazı belgeler verdiği ortaya çıktı.'

Rus petrollerinin dörtte üçüne sahip olan Yukos şirketini devletten satın alan (yine bir Yahudi işadamı olan) Kodorkovsky'i, bu stratejik şirketi gizlice (dünyanın gerçek efendilerinden ABD eski bakanlarından Kissenger'in aracılığıyla) Amerikalılara devretmeye kalkınca (2 yıl önce) Putin derhal Yukos'u devletleştirip, Kodorkovsky'i de hapse atmıştı. Casus-gazetecinin gerçek patronu (bakınız üst paragraflara) işadamı Berezovski de Yukos' operasyonunda yer almıştı. Bu arada aynı gazete haberine bakılırsa YUKOS'un şu anda Sibirya'da sürgünde olan Kodorkovsky'den sonraki en büyük hissedarı Nevzlin, patronunun tutuklanmasından kısa bir süre önce İsrail'e kaçmıştı. 2004'te rakip bir petrol firmasının sahibini öldürtmek istediği gerekçesiyle hakkında soruşturma açılan Nevzlin, halen İsrail'de yaşıyor.

Öte yandan ismi açıklanmayan bir Rus gazeteci, Litvinenko'nun kendi yandaşları tarafından, Putin'in itibarını sarsmak amacıyla öldürüldüğünü ileri sürdü. Gazeteci, Londra'da sürgün hayatı yaşayan Rus işadamı Boris Berezovski'nin kendisine, 'Putin'in popülaritesini azaltmak için bir plan var. Demokrasi için birisini kurban etmeliyiz' dediğini iddia etti, diğer bir deyişle casus-gazeteci belki de kurban edildi.

Evet, bir casus-gazetecinin ya da diğer tanımla 'köstebeğin gözünün' cinayet dosyası giderek ilginçleşiyor. Size bir sorum var ey bilen okur; yazımın başlığını okuyunca ilk aklınıza ne geldi?[3]  

Ama AKP hala bunları görmeyip Washington eksenli İran ve Suriye ziyaretleri yapıyor!

Başbakan Tayyip Erdoğan, Washington'un Irak politikasında hazırladığı taktik değişikliklerin netleşmeye başladığı günlerde İran ve Suriye'ye birer gün arayla gitti. Apar topar yapılan ziyaretlerin zamanlaması bu açıdan dikkat çekiciydi. Washington yönetimi Irak'ta planladığı taktik değişiklik için hazırladığı raporu açıklamadan hemen önce Erdoğan Tahran ve Şam'a gitti. Rapordaki tavsiyeler arasında Irak konusunun İran ve Suriye ile görüşülmesi yer alıyordu. 4 Aralık'ta Tahran'a giden Erdoğan'ın gündeminde de Irak vardı.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Perviz Davudi, Irak'ın toprak bütünlüğünün bölgenin yararına olduğuna işaret etti ve "İşgalciler terk edince Irak huzura kavuşacak" dedi.

Erdogan'ın İran'ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney'le görüşmesinde de Irak gündemdeydi.

Hamaney, Irak'ın bölünmesinin bölge için büyük tehlike olacağını belirtti ve Bush'un Irak tan çekilmemesi halinde bunun bir sonraki başkana kalacağını söyledi.

Erdoğan 6 Aralık'ta bu kez Şam'a gitti. Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı Beşar Esad'la görüşmesinde Irak ve Lübnan'da yaşanan gelişmeler ile İsrail-Filistin sorunu da ele alındı. Esad, iki ülkenin pek çok konuda "ortak düşündüklerini" belirterek, ziyaretinden dolayı Erdoğan'a teşekkür etti. Esad, Türkiye ve Suriye'nin Irak konusunda ortak tavır sergilediğini dile getirdi.

Erdoğan'sa, Irak'ın toprak bütünlüğünün korunması konusunda İran, Suriye ve Türkiye'nin aynı inancı ve kararlığı taşıdığını belirtti.

Erdoğan, İran ziyaretinden sonra yaptığı "daha önce görüşmemizi istemeyenler şimdi destekliyorlar" sözleriyle Amerika'yı işaret etti.


[1] 10.12.2006 / Aydınlık

[2] 10.12.2006 / Özer Çetinkaya / Aydınlık

[3] 05.12.2006 / G.Kömürcü / Akşam

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Subscribe
Bildir
0 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
Picture of Selman YÜCEL

Selman YÜCEL

YORUMLAR

Son Yorumlar
0
Düşünceleriniz değerlidir, lütfen yorum yapın.x
Paylaş...