ÜLKENİN ÇİVİSİ ÇIKMIŞTI!..
Anayasa Mahkemesi ile iktidar ortakları birbirlerine savaş açmıştı. Yargıtay ile AYM birbirine sataşmakta, alınan kararları geçersiz saymaktaydı… Evet, ülkenin çivisi çıkmıştı ve acil müdahale kaçınılmazdı!..
AYM Başkanı Zühtü Arslan’dan Sert Uyarı!
Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, ‘uygulanmayan AYM’ kararlarıyla ilgili “Beğenmeyip katılmayabiliriz ama AYM kararlarının uygulanması bir anayasal zorunluluktur” uyarısı yapmıştı. Arslan’ın konuşması sırasında salonda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan ise konuşma yapmadan ayrılmıştı. Anayasa Mahkemesinin (AYM) yeni üyesi Yılmaz Akçil için Anayasa Mahkemesi Yüce Divan Salonu’nda yemin töreni yapılmış, törene, Cumhurbaşkanı Recep T. Erdoğan da katılmıştı. Yargıtay’ın TİP Milletvekili Can Atalay’ın tahliye edilmesi yönündeki AYM kararına uymamasının ve Atalay’ın Milletvekilliğinin düşürülmesinin yankıları sürerken, AYM Başkanı Zühtü Arslan, yemin töreni sırasında ve Sn. Erdoğan’ın yüzüne karşı çok net ifadeler kullanmıştı.
Konuşmasında “Bireysel başvuru Türk yargı tarihinin en büyük yargı reformlarından biridir” vurgusu yapan Arslan, “Kesinleşen bir karara karşı bireysel başvuru yapıldığında da artık Anayasa’yı yorumlamak ve uygulamak konusunda nihai yetki Anayasa Mahkemesine verilmiştir. Bu bağlamda temyizden geçerek kesinleşmiş yargı kararlarından sonra AYM’nin verdiği karar ve yaptığı yorumdan sonra ‘görüş farklılıklarının bulunduğu’ gerekçesiyle AYM kararlarına uyulmamasının hiçbir anayasal ve yasal zemini yoktur” sözleriyle kimi hedef aldığı açıktı.
Cumhurbaşkanı Recep T. Erdoğan ise törende konuşma yapmadan salondan ayrılmış; Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum, Anayasa Mahkemesinin bireysel başvurularda verdiği kararlar sonucu çıkan sorunları hatırlatan yazısını alıntılayarak, AYM Başkanı Zühtü Arslan’ın konuşmasını yanıtlamaya çalışmıştı. Uçum, yaptığı paylaşımda: “Anayasa madde 153 hükmü bireysel başvuru ihlal kararlarını kapsamaz. Ayrıca usul hukukumuzda ‘yeniden yargılama’ bağımsız bir kurum değildir. Yargılamanın yenilenmesi/iadesi kararına bağlı yargılama faaliyetine yeniden yargılama denir. Yargılamanın yenilenmesi/iadesi kararı verme yetkisi karar yeri mahkemelerine aittir. Ayrıntılar ve konunun diğer tüm yönleri ekli yazıda işlenmiştir.” hatırlatmasını yapmıştı.
Devlet Bahçeli’nin “Anayasa Mahkemesi Artık Milli Güvenlik Sorunudur!” Çıkışı!..
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Anayasa Mahkemesi artık milli güvenlik sorunudur. Mahkeme başkanı ve mahut üyeler devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün, toplumsal huzur ve güvenliğin muarızı haline gelmişlerdir. Böyle gidemez, böyle bir mahkeme yapısı Türkiye’de yüksek yargı organları içinde yer alamaz, almamalıdır.” diyerek saldırmıştı.
“Anayasa Mahkemesi adalet ve hukuk ilkelerine savaş açmıştır!” iddiası!?
“Verdiği skandal hak ihlali kararlarıyla iç barış ve huzur ortamını sarsan ve kaos üretim merkezi olduğunu teyit eden Anayasa Mahkemesi, tekrar ifade ediyorum ki ya kapatılmalı ya da yeni baştan yapılandırılmalıdır. DEM’cilerin, DEM’lenmiş CHP’nin ve diğer marjinalleşmiş yedeklerinin Anayasa Mahkemesini siyasi siper haline getirmeleri, Türk hukuk sistemine sürülmüş kara bir lekedir. Teröriste hak ihlali kararı veren bir mahkeme Türk milletinin mahkemesi olamaz, bunun adına da adalet denilemez. DEM’lenmiş CHP’nin Anayasa Mahkemesini mevzi yapmasını, bölücü teröristlerin dayanak haline getirmelerini dış bağlantılı bir operasyon olarak değerlendiriyoruz. Yeminli Türkiye düşmanları faaldir. Ülkemize operasyon çekilmektedir. 31 Mart’ta Türk milleti operasyon maşalarına hesap soracaktır. Merkezi yönetimle uyumlu yerel yönetimlerin tesis ve tecellisi Türkiye’nin gücüne güç katacaktır. CHP’nin yeni adresi Kandil’dir. DEM, CHP’yi kafa kola almış, tehditlerle zincire vurmuştur. Özgür Bey erkenden havlu atmış, nihayet çuvallamıştır. Cumhur İttifakı devlete sahip çıkacak, vatana sahip çıkacak, bayrağa sahip çıkacak, demokrasiye sahip çıkacak, milli kaynaklara sahip çıkacak, istiklale sahip çıkacak, Türkiye Yüzyılı’nın mimarı olacaktır” diyen Bahçeli’nin bu telaş ve tedirginliğinin altında acaba ne yatmaktaydı?
“Yüce Divan” Kurumu ve Kuralları
ı) Yüce Divan: Anayasanın 148’inci maddesinin altıncı ve yedinci fıkralarında belirtilen kişilerin, görevleri ile ilgili suçlarından dolayı yargılamasını yapmakla görevli Mahkeme Genel Kurulunu, ifade eder.
3. Görev ve yetkileri:
Madde 148– Anayasa Mahkemesi, kanunların, Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Anayasaya şekil ve esas bakımlarından uygunluğunu denetler ve bireysel başvuruları karara bağlar. Anayasa değişikliklerini ise sadece şekil bakımından inceler ve denetler. Ancak, olağanüstü hallerde (…) ve savaş hallerinde çıkarılan Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin şekil ve esas bakımından Anayasaya aykırılığı iddiasıyla, Anayasa Mahkemesinde dava açılamaz.
Kanunların şekil bakımından denetlenmesi, son oylamanın, öngörülen çoğunlukla yapılıp yapılmadığı; Anayasa değişikliklerinde ise, teklif ve oylama çoğunluğuna ve ivedilikle görüşülemeyeceği şartına uyulup uyulmadığı hususları ile sınırlıdır. Şekil bakımından denetleme, Cumhurbaşkanınca veya Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin beşte biri tarafından istenebilir. Kanunun yayımlandığı tarihten itibaren on gün geçtikten sonra, şekil bozukluğuna dayalı iptal davası açılamaz; def’i yoluyla da ileri sürülemez.
(Ek fıkra: 7/5/2010-5982/18 md.) Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.
(Ek fıkra: 7/5/2010-5982/18 md.) Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.
(Ek fıkra: 7/5/2010-5982/18 md.) Bireysel başvuruya ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir.
Anayasa Mahkemesi; Cumhurbaşkanını, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanını, Cumhurbaşkanı Yardımcılarını, Bakanları, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay (…) Başkan ve üyelerini, Başsavcılarını, Cumhuriyet Başsavcıvekilini, Hâkimler ve Savcılar (…) Kurulu ve Sayıştay Başkan ve üyelerini görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divan sıfatıyla yargılar. [1]
Yüce Divan Yargılaması
MADDE 57- (1) (AYM) Genel Kurul, Yüce Divan sıfatıyla çalışırken yürürlükteki kanunlara göre duruşma yapar ve hüküm verir.
(2) (Ek: 2/7/2018 – KHK-703/209 md.) Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanı Yardımcıları ve Bakanlar hakkındaki Yüce Divan yargılamaları üç ay içinde tamamlanır. Yargılama bu süre içinde tamamlanamadığı takdirde, ilave üç aylık süre içinde kesin olarak tamamlanır.
(3) Yüce Divan, 5271 sayılı kanundaki iddianamenin iadesi sebeplerinden başka esaslı hukuka aykırı hâllerin bulunması hâlinde de iddianamenin veya iddianame yerine geçen belgelerin iadesine karar verebilir.
(4) Yüce Divanda sorgusu yapılmış olan sanığın, sonraki oturumlara gelmemesi ve Yüce Divan tarafından da duruşmada hazır bulunmasına gerek görülmemesi hâllerinde, duruşmadan vâreste tutulma talebi olmasa dahi yokluğunda duruşmaya devam edilerek kamu davası sonuçlandırılabilir. Müdafi her zaman duruşmada hazır bulunabilir.
(5) Duruşma sırasında Başkanın uygun göreceği teknik araçlarla kayıt yapılır. Bu kayda dayanılarak düzenlenen duruşma tutanaklarının her sayfası Başkan ile tutanağı düzenleyenler tarafından imzalanır.
(6) Yüce Divanda savcılık görevini, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı veya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıvekili yapar. Yargıtay Cumhuriyet savcılarından görevlendirilenler de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı veya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıvekiliyle birlikte duruşmaya katılabilir.
Yeniden inceleme
MADDE 58- (1) Yüce Divan tarafından verilen hükme karşı yeniden inceleme başvurusu, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı veya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıvekili, sanık, müdafi, katılan veya vekili tarafından yapılabilir.
(2) Yeniden inceleme başvurusu hükmün açıklanmasından itibaren on beş gün içinde Yüce Divana bir dilekçe verilmesi suretiyle yapılır. Hüküm, yeniden incelemeye başvurma hakkı olanların yokluğunda açıklanmışsa, süre tebliğ tarihinden başlar.
(3) Yüce Divan yeniden incelemeyi dosya üzerinden yapar. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının veya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıvekilinin, sanığın veya katılanın istemi üzerine ya da resen incelemenin duruşma açılarak yapılmasına da karar verilebilir.
(4) İncelemenin duruşma açılarak yapılmasına karar verilmesi hâlinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına veya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıvekiline, sanığa, katılana, müdafi ve vekile duruşma günü tebliğ edilir. Sanık, duruşmada hazır bulunabileceği gibi, kendisini bir müdafi ile de temsil ettirebilir.
(5) Duruşmada Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı veya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıvekili, hazır bulunması hâlinde sanık, müdafi, katılan ve vekili iddia ve savunmalarını açıklar; yeniden inceleme başvurusunda bulunan tarafa önce söz verilir. Her hâlde son söz sanığındır.
(6) Yeniden inceleme, yalnızca başvuruda belirtilen hususlarla sınırlı olarak yapılır. Başvurunun yerinde görülmesi hâlinde aynı zamanda başvuru konusu hakkında da karar verilir. Yeniden inceleme başvurusu üzerine verilen kararlar kesindir.[2]
Yüce Divan üyeleri:
Yüce Divan üyeleri aynı zamanda Anayasa Mahkemesinin üyeleridir. Görev süreleri 12 yıldır. Ayrıca 65 yaşına gelen üyeler -on iki yılı tamamlamamış olsa bile- yaş haddinden emekliye ayrılır.
Yüce Divan, Türkiye’de Anayasa Mahkemesinin; Cumhurbaşkanını, TBMM Başkanını, Cumhurbaşkanı Yardımcılarını, Bakanları, Yüksek Yargı mensuplarını, Genelkurmay Başkanını ve Kuvvet Komutanlarını görevleriyle ilgili suçlarından ötürü yargılarken kullandığı sıfattır. Mahkemenin bu yetkisi Anayasa’nın 148. maddesinin 6. fıkrasına dayanır.
Yüce Divan sıfatıyla yürütülecek yargılamalara Genel Kurulca bakılır. Divanın savcılık görevini Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ya da vekili yürütür. 2010 yılında yapılan Anayasa değişikliğine göre Yüce Divan kararlarına yeniden inceleme yolu açılmıştır. Genel Kurulun yeniden inceleme sonucu aldığı kararlar kesindir.
Yüce Divanda yargılanabilen devlet görevlileri şunlardır:
Yasama: TBMM Başkanı
Yürütme: Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanı Yardımcıları, Bakanlar
Yargı: Anayasa Mahkemesi Başkanı ve üyeleri, Yargıtay Birinci Başkanı ve üyeleri, Danıştay Başkanı ve üyeleri, Sayıştay Başkanı ve üyeleri, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve Cumhuriyet Başsavcıvekili, Danıştay Başsavcısı, Hâkimler ve Savcılar Kurulu Başkanvekili ve üyeleri
Komuta Kademesi: Genelkurmay Başkanı, Kara Kuvvetleri Komutanı, Deniz Kuvvetleri Komutanı, Hava Kuvvetleri Komutanı
Meclis soruşturması ve Yüce Divana sevk kararı:
Cumhurbaşkanı; 2017 değişikliği öncesi: Anayasa’nın 105. maddesine göre Cumhurbaşkanı imzaladığı hiçbir karardan sorumlu değildir; kararı ve emirleri aleyhinde yargı organlarına başvurulamaz. Cumhurbaşkanı ancak Meclis üye tam sayısının en az üçte birinin teklifi üzerine ve dörtte üçünün vereceği kararla, vatana ihanetle suçlandırılabilir. Görevde bulunan veya görevden ayrılmış olan Cumhurbaşkanının vatana ihanetten suçlandırılmasını isteyen önerge Meclis Başkanlığına verildikten sonra derhal Meclisin bilgisine sunulur ve ilgili Cumhurbaşkanına bildirilir. Cumhurbaşkanının da dinleneceği bir görüşmeden sonra Meclis, Cumhurbaşkanının Yüce Divana sevkine karar verilebilir. Yüce Divana sevk kararında, hangi ceza hükmüne dayanıldığı ve Cumhurbaşkanınca işlendiği ileri sürülen suçun hangi gerekçeyle vatana ihanet sayıldığı da belirtilir.
2017 değişikliği sonrası ise; 105. Madde: 2017 değişikliğiyle Cumhurbaşkanı yürütme görevini tek başına üstlendiğinden yaptığı işlemlerden, eylemlerden ve aldığı kararlardan sorumluluğu bulunmaktadır. Cumhurbaşkanı Yardımcıları ve Bakanlar hakkında Meclis soruşturması açılıp sadece görev suçlarından sorumlulukları benimsenmişken; Cumhurbaşkanı hakkında soruşturma açılması ve hem kişisel hem görev suçlarından sorumluluğu benimsenmiştir.
Yargılama süreci ve sonuçları
Anayasa hükümlerine göre, Yüce Divan sıfatıyla yürütülecek yargılamalara Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu bakar. Yüce Divanda sorgusu yapılan sanığın, sonraki oturumlara gelmemesi durumunda duruşmadan vareste tutulma (duruşmaya gelmek zorunda sayılmama) istemi bulunmasa bile gıyabında duruşmaya devam edilerek kamu davası sonuçlandırılabilir. Müdafiyse her zaman duruşmada hazır bulunabilir.[3]
Özetle; Yüce Divan Yargılamaları:
Anayasa Mahkemesi; Cumhurbaşkanını, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanını, Cumhurbaşkanı Yardımcılarını, Bakanları, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay Başkan ve üyelerini, Başsavcılarını, Cumhuriyet Başsavcıvekilini, Hâkimler ve Savcılar Kurulu ve Sayıştay Başkan ve üyelerini görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divan sıfatıyla yargılar. Genelkurmay Başkanı, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanları da görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divanda yargılanırlar.
Yüce Divanda, savcılık görevini Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı veya Cumhuriyet Başsavcıvekili yapar.[4]
Cumhurbaşkanının Kişisel Suçlarından Dolayı da Yüce Divanda Yargılanma Yolu Açıktır!
Cumhurbaşkanının Cezaî Sorumluluğunun Kapsamı Konusunda Görüş Değişikliği yapılmıştır.
Cumhurbaşkanının cezaî sorumluluğuna ilişkin 21 Ocak 2017 tarih ve 6771 sayılı Anayasa Değişikliği Kanunuyla getirilen yeni sistemin, Cumhurbaşkanının hem göreviyle ilgili suçlarını, hem de kişisel suçlarını kapsadığı görüşünü savunan uzmanlar vardır. Gerçekten de Anayasamızın 105’inci maddesinin yeni şeklinin ilk fıkrasında isnat edilen suçun niteliğine ilişkin bir ayrım yapılmaksızın “Cumhurbaşkanı hakkında, bir suç işlediği iddiasıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının salt çoğunluğunun vereceği önergeyle soruşturma açılması istenebilir” kaydı bulunmaktadır.
Kanunun ayrım yapmadığı yerde bizim de ayrım yapmamamız lazımdır. Dolayısıyla yeni sistemde Cumhurbaşkanının cezaî sorumluluğunun göreviyle ilgili suçlar ile kişisel suçları arasında ayrım yapılmadan düzenlendiği açıktır. Zaten 105’inci maddenin yeni şeklinin gerekçesinde de bu husus açıkça vurgulanmıştır. Bu nedenle Cumhurbaşkanının kişisel suçlarından dolayı da yargılanabilmesi için TBMM’nin üye tamsayısının üçte ikisinin gizli oyuyla Yüce Divana sevk kararı alınması ile Cumhurbaşkanının Yüce Divanda yargılanmasının yolu açılır.[5]
Hatta, milli birlik ve dirliğin, ülkenin güvenlik ve geleceğinin ciddi tehditler altına girdiği ve acil tedbirler gerektirdiği olağanüstü durumlarda AYM Yüce Divan sorumluluğuyla, Meclis üye tam sayısının üçte iki gizli oyuna bile gerek duymadan, doğrudan müdahale etme yetkisine ve görevine sahip konumdadır!
Bu gemi batmadan sahip çıkılmalıdır!
Türkiye’nin toplam dış borcu ne kadardır?
Hazine ve Maliye Bakanlığı, Türkiye’nin brüt dış borç stokunun 30 Haziran itibarıyla 475,8 milyar dolar, net dış borç stokunun ise 267,7 milyar dolar olduğunu açıklamıştır.[6] Hazine ve Maliye Bakanlığı, 30 Haziran 2023 itibarıyla brüt ve net dış borç stoku, Hazine garantili dış borç stoku ve kamu net borç stoku ile Avrupa Birliği (AB) tanımlı genel yönetim borç stoku verilerini açıklarken, asıl gerçekleri gizlemeye çalışmıştır.
Oysa, Devlet Hazine Garantileri, kamu-özel iş birliği projeleri yükümlülükleri toplamı 275 milyar dolardır.
Çoğu yabancı ortaklı özel teşebbüs holdinglerinin, ABD ve AB ülkelerindeki Siyonist sermaye bankalarından aldıkları ve T.C. Devletini kefil gösterip borçları milletin sırtına yıktıkları toplam borç tutarı yaklaşık 375 milyar dolardır.
Özel tavizler ve vaatler karşılığı gizlenen, yani görünmeyen borç miktarı 250 milyar dolardır. Bunların hepsinin toplamı olarak: Dış ve iç borcumuz; 1,5 trilyon doları aşmıştır.
Hazine’den, 2024 Ocak’ta rekor nakit açığı!
Merkezi yönetim bütçesinin ana bölümünü oluşturan genel bütçenin nakit bazdaki gelir ve giderleri arasındaki farkı ifade eden Hazine nakit açığı, ocakta 206,8 milyar lira ile aylık bazda tarihi en yüksek düzeye ulaşmıştı. Merkezi yönetim bütçesinin en büyük bölümünü oluşturan “genel bütçe”nin gelir ve giderleri arasındaki farkı ifade eden Hazine nakit açığı, ocakta 206,8 milyar liraya ulaşarak, bugüne kadarki en yüksek seviyeye çıkmıştı.
Ana finansman iç borçlanma batağı!
2024 Ocak ayında verilen nakit açığının büyük bölümü iç borçlanma yoluyla karşılanmıştı. Hazine ocak ayında 13 milyar 78,9 milyon liralık iç borç geri ödemesi gerçekleştirirken, 145 milyar 635,9 milyon liralık yeni borçlanma yapmış ve net iç borçlanma 132 milyar 557 milyon lira ile geçen yılın ocak ayındakinin yüzde 113,2 üzerine çıkmıştır.
Yeni Aylık Açık, Eski Yıllık Açıkları Aşmıştı!
Hazine’nin ocak ayı nakit gerçekleşmelerinde ortaya çıkan açık, 2023 hariç önceki yılların tümündeki açık tutarlarının üzerinde çıkmıştı. 2014 yılının tümünde 21,7 milyar, 2015’te ise 17,2 milyar lira olan Hazine nakit açığı, izleyen dönemde hızla büyüyerek 2016’da 38 milyarı, 2017’de 60 milyarı, 2018’de 70 milyarı, 2019’da 130 milyarı, 2020’de 180 milyarı aşmış, büyük depremin yaşandığı ve genel seçimlerin yapıldığı 2023 yılının tümünde ise 625,8 milyar lira ile rekor kırmıştı. 2024’ün ilk ayında 206,8 milyar lira olarak gerçekleşen nakit açığı, yılın tümündeki olası açığın geçen yılki düzeyinin çok üzerinde gerçekleşebileceği tahminleri yapılmıştı. Bu yılın tümündeki merkezi yönetim bütçe açığı ise 2 trilyon 651,9 milyar lira olacağı konuşulmaktaydı.
Hazine nakit dengesi – bütçe ilişkisi kavramları!
Mali açıdan kamu kesimi; merkezi yönetim, sosyal güvenlik kurumları, yerel yönetimler ve KİT’ler olmak üzere dört kesimden oluşmaktaydı. Genel bütçeye dahil idareler, özel bütçeli idareler ve düzenleyici ve denetleyici kurumlar, merkezi yönetim kapsamındaydı. Bütçe nakit dengesi; merkezi yönetim bütçesinin nakit dengesini ifade ederken, Hazine nakit dengesi; merkezi bütçenin en büyük bölümünü oluşturan genel bütçenin gelirleri ve giderleri arasındaki farkı yansıtmaktaydı.[7]
ABD’nin kamu borcu 34 trilyon dolara ulaşmıştı!
ABD Hazine Bakanlığı’nın yayımladığı verilere göre, 29 Aralık 2023 itibarıyla ülkenin toplam kamu borcu 34 trilyon dolara ulaşmıştı. Böylelikle ülkenin kamu borcunda, 2022’nin sonundan bu yana yaklaşık 2,6 trilyon dolarlık artış yaşanmıştı. ABD’de 2023 mali yılının sona erdiği 30 Eylül’de hükümete 17 Kasım’a kadar finansman sağlayacak geçici bütçe tasarısı yasalaşmıştı. Bu sürenin dolmasına kısa bir zaman kala da federal hükümetin kapanmasını önlemeye yönelik ikinci geçici bütçe onaylanmıştı.
İkinci geçici bütçe, Enerji, Tarım, Ulaştırma, Konut ve Kentsel Gelişim gibi Bakanlıklara 19 Ocak’a, Savunma Bakanlığının (Pentagon) da aralarında bulunduğu hükümetin geri kalanına ise 2 Şubat’a kadar finansman sağlanmasını şarta bağlamıştı. Amerikan kanunlarına göre, Kongre, 1 Ekim’de başlayıp 30 Eylül’de sona eren mali yıl için kalıcı bütçeyi onaylayamazsa geçici bütçelerle aranın kapatılması lazımdı. Geçici bütçenin de onaylanamadığı dönemlerde harcama yetkisini kaybeden federal kurumlar, geçici olarak faaliyetlerini durduruyorlardı.[8]
Yani Siyonist sermaye baronları ABD kurumlarını ve Amerikan halkını borçlandırıp, tam 34 trilyon dolar aşırıp, kendi kasalarına aktarmışlardı! Bu vurgun ve soygun paralarının bir kısmı da, Gazze’de soykırım yapan Kuduz İsrail’e kaydırılmaktaydı… İşte Türkiye’de de bu sömürü sisteminin aynısı, işbirlikçi iktidarlar eliyle uygulanmaktaydı!?
ABD’nin borcu ilk kez 34 trilyon dolara yaklaşmıştı!
ABD Hazine Bakanlığının verilerine göre, ülkenin borcu 34 trilyon dolara yaklaşmıştı.
ABD Kongresi’nin, 2023 mali yılının sona ereceği eylül sonunda yeni bir geçici bütçeyi geçirerek hükümetin kapanmasını önlemeye çalıştığı bir dönemde, ülkenin borcu tarihi seviyelere fırlamıştı. Amerika’nın uzun vadeli mali zorluklarını ele almaya yönelik çalışmalar yürüten Peter G. Peterson Vakfı Üst Yöneticisi Michael Peterson, konuya ilişkin açıklamasında, kanun yapıcılar kısa vadeli bir mali krizden diğerine sürüklenirken, ABD’nin milli borcunun trilyonlarca dolar artmaya devam ettiğini vurgulamıştı.
Ülkede haziranda yaşanan borç limiti “hesaplaşmasının” ardından 32 trilyon dolarlık borç sınırının aşıldığını aktaran Peterson, politika yapıcıların, Amerikalıların gerçek mali problemlerine çözüm getirmeyen partizan kavgalar yerine temel sorun olan borcun kendisine odaklanmak gerektiğini hatırlatmıştı. ABD, 19 Ocak’ta 31,4 trilyon dolarlık borç limitine ulaşmış, ABD Hazinesi limiti aşmamak ve olası bir temerrüdü önlemek için olağanüstü önlemler almaya başlamıştı. Borç limitine ilişkin uzun süren müzakereler sonrası Kongre’de anlaşma sağlanmış ve ABD Başkanı Joe Biden haziranda borç limitinin artırılarak ülkenin temerrüde düşmesini önleyecek yasa tasarısını imzalamıştı.[9]
Kılıçdaroğlu’nun “Saldırı Altındaki Orta Sınıf” Saptamaları!
Orta sınıfı tarif etmeden önce “insan onuruna yakışır bir hayatı” tanımlamanın, bir ülkede orta sınıfın önemini anlamamız açısından daha önemli olacağını düşünüyorum. Peki, nedir insan onuruna yakışır hayat? Anayasa Mahkemesi kararlarından da yararlanarak şöyle tanımlayabiliriz. Kişilerin huzur, refah ve mutluluk içinde yaşamalarının güvence altına alınması, kişi hak ve özgürlükleriyle kamu yararı arasında adil bir dengenin kurulması, çalışanların ve güçsüzlerin korunarak milli gelirin adalete uygun biçimde dağıtılması, kişilerin sosyal güvenlik haklarının güvence altına alınması gibi temel politikalar insan onuruna yakışır bir hayatı oluşturmanın bazı temel ölçütleridir. (Anayasa Mahkemesinin 18.05.2016 tarihli Kararı. Esas: 2016/154, Karar: 2016/106)
Kimdir Orta Sınıf?
Peki, kimdir bu orta sınıf? Şu örneklerle anlatabiliriz. Çocuğunun iyi bir eğitim almasını isteyen ana, babadır. Bu ülkede mesleğini özgürce icra etmek isteyen doktorlardır, öğretmenlerdir, avukatlardır. Demokrasiyi, hakkı, hukuku, adaleti talep eden akademisyenlerdir, mühendislerdir, esnaflardır. Başını sokacak bir ev veya bineceği bir araba hayali kuran evli çiftlerdir. Yılda bir defa da olsa çoluğuyla çocuğuyla tatile çıkmak isteyen ailelerdir. Yani bu güzel ülkede insan onuruna yakışır şekilde yaşamak isteyen milyonlardır.
Orta Sınıfın Özelliği…
Bir ülkede güçlü bir ekonominin, güçlü bir toplumsal yapının, güçlü bir demokrasinin teminatı kimdir? Elbette güçlü bir orta sınıftır. Bu nedenle orta sınıf, bir gelir grubunu temsil etmenin çok ötesinde demokrasinin, ahlâkın ve adaletin güvencesidir. Orta sınıf toplumsal değerleri, beklentileri, talepleri, dayanışmayı ve geleceğe ilişkin umutları besler ve temsil eder. Orta sınıf çökerse, tüm bunlarla beraber, toplum da çöker. Esnaf elindeki ürünü satacak bir ekonomik grup bulamaz, esnaf çöker, esnaf çökerse ekonomi çöker. İnternet çağının getirisiyle bütün dünyadan haberdar olan talepkâr genç neslin ihtiyaçlarına cevap veremeyen anne-babalar mutsuzlaşır, agresifleşir ve aile bağları yıpranır. Aile çökerse toplum çöker. Tecrübesiz ve mutsuz bir genç kuşak ortaya çıkar, yanlış kararlar verirler ve gençlerimiz ziyan olur. Gençlik olmazsa o ülkenin geleceği de olmaz, gelecek çöker. İşte bu kadar önemlidir orta sınıf!
Peki, insan onuruna yakışır hayatı sağlama ve sürdürme konusunda sorumlu olanlar kimlerdir? Elbette ki devleti yönetenlerdir. Yani saray ve şürekâsıdır…
Maalesef bugün toplumumuzu, demokrasimizi, ekonomimizi ve geleceğimizi ayakta tutan orta sınıf büyük bir saldırı altındadır. Bu saldırılar tek adam rejimine geçilen 2018’den bu yana giderek artıyor. Orta sınıfın temsil ettiği taleplere, değerlere ve sahip olduğu maddi imkânlara darbe üstüne darbe indiriliyor. Türkiye; rüşvetin meşrulaştığı, yalan söyleyenlerin itibar sahibi olduğu, adaletin çetelere teslim edildiği, ahlâki değerlerin yozlaştığı, toplumsal çürümenin adeta kanıksandığı, yoksullaşmanın kader olarak kabul edildiği, hak aramanın ise neredeyse suç sayıldığı bir sürecin içine girdi. Darbeler o kadar büyük ki, yaşananları saklamaya artık istatistik oyunları da yetmiyor. İşte TÜİK’in arka arkaya açıkladığı veriler ortadadır.
Bu Taksimi Kurt bile Yapmazdı…
Türkiye’yi 85 milyonluk koca bir aileye benzetirsek, 2022’de bu koca ailenin yaklaşık 31 milyon üyesi çalışıp çabalayarak 906 milyar dolarlık aş üretmiş durumdadır. Bu pişen aşı çalışan, çalışmayan her bir aile üyesine eşit bölüştürürsek herkesin payına 10 bin 659 dolarlık aş düşeceği anlaşılır. Ama tencerede kaynayan aş, tabaklara eşit pay edilmiyor. Kiminin tabağı daha derin ve büyük; kiminin tabağı daha yayvan ve küçük. Sofrada kimileri kepçeyle götürüyor, kimileri pişen aşın tadına tatlı kaşığıyla bakıyor. Sofradaki paylaşımın ne kadar adil olduğunu anlamak için iktisatçılar, “Gini Katsayısı” denilen bir metrik geliştirmişler. Bu katsayı sıfıra yaklaştıkça paylaşımda adaletin arttığını; bire yaklaştıkça paylaşımda adaletin bozulduğunu gösteriyor.
Peki, 2022’de büyük Türkiye ailesinde paylaşım nasıl olmuş? Cevabı TÜİK’in “Gelir Dağılımı İstatistikleri” veriyor. TÜİK’in istatistiklerine göre, 2022’de sofradaki paylaşım son 17 yılın en adaletsiz paylaşımı… Paylaşımdaki adaletsizlik özellikle son iki yılda belirginleşiyor. Tüm aileleri en yoksulundan en zenginine 20 gruba ayırdığımızda, en varsılın pişen aştan aldığı pay son iki yılda 3,5 puan artarken, neredeyse diğer tüm ailelerin aldığı pay gerilemiş durumdadır. Fakir fukaranın kaşığından alınan, zenginin tabağına konmuş. Öyle ki 2022’de en varsıl yüzde beşin tayını, en yoksul yüzde 5’in tayınını 31’e katlamış. Hiçbir vicdanın kabul etmeyeceği adaletsizlik. Üstat Necip Fazıl’ın dediği gibi “Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa!..”
Bilgisizlik mi, Taammüden mi?
Peki, 2021 ve 2022’de ne oldu da paylaşımdaki adaletsizlik şaha kalktı? Ne olduğu herkesin malumu… “Faiz sebep, enflasyon sonuç” denerek, bu ülkede hayat pahalılığı bilerek, isteyerek patlatıldı. Merkez Bankası’nın kasasından buharlaştırılan 128 milyar dolar ile yandaş şirketlerin kur riski, devletin sırtına taşınırken; patlatılan enflasyonla da şirketlerin borçları eritildi. Yetmedi yandaş şirketlere enflasyonun altında faizlerle, bolca kredi pompalandı. Bu ülkede milletin sırtından, göz göre göre, korkunç bir servet transferi yapıldı. Bu servet transferinden en büyük avantayı alanlar da 5’li çeteler olmaktaydı.
Orta sınıfın kaşığından alınan lokma zenginlerin ve yandaşların, 5’li çetelerin tabağına kondu. Ve bugün ülkemizde orta sınıfın bir ev veya araba sahibi olması, çocuğunu özel okula göndermesi, ağız tadıyla bir tatil yapması artık hayal oldu. Toplumumuz korkunç bir yoksullaşmaya maruz bırakıldı. Bunların hepsi de taammüden, yani bilerek ve isteyerek yapıldı… Zengin, çıkar hesaplarıyla; fakir, geçim kaygısıyla sesini çok çıkaramaz. Sesini çıkaracak tek kesim orta sınıftır. İşte bugün bu nedenle Türkiye’de orta sınıf görülmemiş bir saldırı altındadır. Tarih, çöken orta sınıfın radikal hareketlerin önünü açtığını gösteren örneklerle doludur. Demokrasimizi korumak için, geleceğimizi korumak için, ekonomimizi korumak için, bizi biz yapan değerleri korumak için orta sınıfı korumak zorundayız. Siyaset kurumu bunun için vardır ve bugün siyasetin bir numaralı gündem maddesi de bu olmalıdır.
Peki, 2021 ve 2022’de ne oldu da paylaşımdaki adaletsizlik şaha kalktı? Ne olduğu herkesin malûmu. Sofradaki paylaşım tablosuna bakınca insanın aklına ister istemez Dücane Cündioğlu’nun o meşhur sözü akla geliyor:
“Allah’tan, Kitap’tan dem vuran adamın ne dediğine değil ne yediğine bak; çünkü dediği iddia, yediği ispattır.”[10]
[1] https://www.mevzuat.gov.tr/…
[2] https://www.mevzuat.gov.tr/…
[3] https://tr.wikipedia.org/…
[4] anayasa.gov.tr
[5] anayasa.gen.tr
[6] 29 Eylül 2023 – ntv.com.tr
[7] 09 Şubat 2024 – dunya.com
[8] 03 Ocak 2024 – bloomberght.com
[9] 19 Eylül 2023 – aa.com.tr

Siyasette, Aynı Hataları Tekrarlayanların
AYNI VARTALARA YUVARLANMASI KAÇINILMAZDIR
alıntı.
ÜLKENİN ÇİVİSİ ÇIKMIŞTI BİRKERE
AKP icraatlarını kısaca özetlersek 3Y formülü (yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar)
Sınavsız memur olan bakan ve milletvekili yakınları, Adalet bakan yardımcısı yakınlarına torpil yaparken yakalanınca komisyon değerlendiriyo savunması,-yakın zamanda atanan hakim, savcıların %90 ının akp teşkilatlarına üye olmaları,yalakalıkta sınır tanımayıp akp li belediyelerin C.B. nin heykelini yapmış olmaları.Eğitim sisteminde yine değişiklik yapılacakmış ,cemaatle mücadele altında ortak ihanet girişimleri, İçişleri bakanlığına bağlı mafya şebekesi neler gördük arkadaş bu ülkede
Faiz sebep, enflasyon sonuç derken Cumhur başkanı enflasyon yüzde 8 den 45 e fırlayan reel faizler ülkenin çivisi çıkmıştı bir kere C.B yerel yönetimlerde bize oyvermesseniz size merkezi yönetimden hizmet yok tehditleri yapalı daha 15 gün oldu.Deprem bölgesinde yapılan çekiliş bilin bakalım kime çıkmıştı?Şamil Tayyara eee ne iş diye soruyorlar Tayyar Beye bendeğil kardeşim oturacak tapuda onun üzerine olacak diyor. Bal tutan balı sonuna kadar sıyırıyordu. Devlet malı deniz yiyenler domuz uşağı çivi çıkmıştı bir kere durdurana Aşk olsun.vergilere %58 zam geldi.Yıllık eflasyon gerçekte %160 açıklanan 67 küsür ama olsun Gabarda petrol bulduk. Uzaya astronot gönderdikya DAHA NE OLSUN..
Bazı sorular…
1. Ülkenin 21 yıldır iktidarında kim vardı?
2. İktidarları boyunca tüm bürokrasi kadrosunu kim şekillendirmişti?
3. İhale kanununu bile onlarca değiştiren, AB talimatlarına göre tüm yasalara binlerce yama yapan kimdi?
4. Daha önce Danıştay’ı hainlikle!! suçlayacak kadar Devletin ana kurumlarına yıkıcı tavır sergileyen kimdi?
5. Orduya fetö ile işbirliği yaparak kumpaslar kuran, kozmik odanın kapısını açtıran, binlerce devlet personelinin ifşa olma ve öldürülmesine sebep olan kimdi?
6. Seçim döneminde; seçimi kaybetme ihtimali olduğunda, YSK üyelerine her bölgede ağza alınmayacak sözler edenler kimlerdi?
7. Nihayet, binbir övgü ile atadıkları AYM Başkanı ve üyeleri, yine kendi çıkardıkları “bireysel başvuru hakkı” kapsamında kararlar verince, dört koldan kuşatan ve büyük bir yargı krizinin doğmasına sebep olanlar kimdi?
Bu soruların cevapları, Aziz vatanımıza kast edenlerin, yaşam sigortamız Devletimizi yıpratmak isteyenlerin eşgalini vereceği aşikardır.
Galip Beyin Dikkatine!..
Öncelikle bahsettiğiniz gibi tarihin görmediği bir katliam yaşanmakta yeryüzünde ve her yönden ülkemizin kuşatılmışlığı ile karşı karşıyayız.
Böyle bir durumda “ben sorumluluklarımı nasıl kuşanırım, tarihi çalışmalarınıza nasıl katıla bilirim” demeli ve şuurlu bir Müslüman olarak sorumluklarımızı kuşanmamız daha doğru olacaktır.
Yangın varken eli kolu bağlı oturamayız.
Hele zalime ve işbirlikçilerine karşı en şanlı mücadeleyi yürüten ve bu uğurda gecesini gündüzüne katanları (Milli Çözüm’ü) canla başla desteklemek değil de köstek olmaya çalışmak zalimi sevindirmek, yangına benzin dökmek olacaktır.
Kaldı ki, hangi konumda ve durumda olursak olalım; Milli Çözüm’ü daha dikkatli okuduğumuzda nasıl düşünmemiz ve neler yapmamız gerektiğini mutlaka idrak etmiş olacağız.
“(Cenab-ı Hakk şunun için zahmet ve hizmet günlerini uzatıyor ve zaferi geciktiriyor;) Onlarla (inkârcılarla ve muzır münafıklarla) mücadele edin ve çarpışın ki, Allah sizin ellerinizle onların cezasını versin, onları rezil ve perişan etsin ve yardımıyla sizi onlara karşı üstün ve galip getirsin de (böylece iman ve cihad ehli olan) mü’min bir kesimin göğüslerine-gönüllerine (huzur ve) şifa eriştirsin.” Tevbe 14
Yazınızı okudum ve faydalandım. Sizden şu soruyu cevaplamanızı bekliyorum. Şimdi Akp Türkiyeyi her yönden parçalama noktasına getirdi. Peki bu süreçten sonra Türkiyeyi ne beklemekte. Akp bitince Yrp devreye sokulacak gibi görünüyor. Bu durumda ne yapılacak. Saadet partisi maalesef bu seçimde büyük oy düşüklüğü yaşayacak. Ozaman insanlara umut olacak yeni bir oluşum çıkması gerekmezmi. Ne bekleniyor artık. Filistin enkaz olsun, bebekler çocuklar açlıktan bombalar altında son nefesini versin, geleceğimiz tükensin, ümmet parçalansın ondan sonramı birileri elini taşın altına koyacak. Türkiye bu saatten sonra liderlik rolüne bu şekilde bürünemez.
HZ Nuh için olmadık ifadeler kullanıp yaptıgı gemiye pisleyenler sonra ALLAH cc tarafından başlarına gelen hastalıga çareyide o pisliklerde bulmuşlardı.
düşünmek lazım fetö ve akp iktidarı da bazı şeyleri paylaşamayınca birbirlerine girmiş ve sonuç ortada şimdide yine kendi içlerinde bir takım makam ve menfaat çıkarları için farklı senaryolar ortaya çıktı. ama şunu unutmamak lazım sabaha en yakın olan zaman en karanlık olan zamandır ve Allahın izni ile Aziz Erbakan Hocamın temelini attıgı Adil Düzenin kurulması yaklaşmış ve yer yüzünde bütün şer-şerli şebekenin sonunun gelmekte oldugunu görmekteyiz.
İşte bundan dolayıdır ki Aziz hocamızın “Aslında bütün mesele şerefli bir ölüm içindir” sözünü hatırlatmakta
Ne hukuk adalet,bırakmadınız
Ülkem rantiye ye,soydurur kansız
Ahlak maneviyat,kökten söktünüz
Kahbe israile,mal satar arsız!..
Zannediyor bu kervan böyle gidecek
Yaptığı yanına, hep kâr gelecek
Sığındığı siyon,şefkat edecek
Miadı doldu ya,bilmez akılsız!..
2200 Yıllık Devlet Aklı, çook yakında Siyonist uşaklarına devletin gücünü gösterecek inşallah!
Bu topraklarda yetişen kahramanlar; İsrail’in belini kıran ve çaresiz bırakan Hamas’ı kurmuş, doğu ile batıyı birleştirmiş, Bosna’yı kurtarmış, bütün dünya’ya kafa tutarak Kıbrıs’ı almış… Siyonistler yıkılırken, uşaklarını bertaraf etmek tereyağından kıl çeker gibi kolay olacaktır Allah’ın izniyle!
Zafer inananlarındır ve zafer yakındır!
Allah’tan, Kitap’tan dem vuran adamın ne dediğine değil ne yediğine bak; çünkü dediği iddia, yediği ispattır.”
Karun ooldun., çocukların ülkedeki simit tablalarından bile haraç alıyor, karın İpek kumaşlara, paha biçilmez mücevherlere, büründü, hala doymuyor. şakşakçıların ceylan derisi koltuklarda basen büyütüyor. Bu kadarı da olmaz ki! ” diyen kim varsa işinden, aşından ettin, zindanlara attın, ailelerini açlığa mahkum bıraktın, hala hırsın dinmiyor. Gencecik üniversite mezunları işsizlikten intihar ediyor. Umutsuz ve huzursuz memurlar, açlık sınırında yaşıyor. Emekliler pazarlardan sebze artığı topluyor.
Şehit katilleri mecliste suratımıza çemkiriyor. Sen hala üstündeki pahalı elbiselerin, özel yapım somaltın kol saatin, İpek kravatınla karşımıza geçip kusuyorsun da kusuyorsun.
kime bu kinin? nereye doğru gittiğini bir gün olsun düşündün mü? Olmayan vicdanınla bir gün olsun kendine, acaba biraz ileri mi gidiyorum” diye sordun mu? itikadın da yalan biliyoruz.
Ama bir gün olsun ya Hesap Günü varsa? diye endişelendiğin oldu mu?
Evet var.
hesap günü var?
ve sanki bu saldırganlığın, bu doymazlığın, tamah etmez azmisligin, o hesap gününü biraz daha yaklaştırıyor…..
Evet, ülkenin çivisi çıkmıştı ve acil müdahale kaçınılmazdı!..
Adalet tecelli ettiğinde; Hırsızlar, arsızlar, işbirlikçiler, İsrail hatırına geleceğimizi karartanlar nereye kaçabilecek? Çaldıkları mallar, gasp ettikleri makamlar, zengin ettikleri yandaşlar, perde arkasındaki patronları onları kurtarabilecek mi?
Tarih boyu, gün gelmiş adalet mutlaka tecelli etmiştir!..
Bu “adil günü” düşünmeden hareket edenler, hesap verip azledilecek. İşin gerçek sahibine (Aziz Erbakan Hocamızın gerçek takipçisi, siyaset ve stratejisine hakim Üstad Ahmet Akgül Hocamıza) “Adil Düzen” kurma imkanı doğacak. İnşallah, insanlık huzura, saadete erecek.
Ülkenin çivisi çıkmıştı…
İktidar ortakları ile Anayasa Mahkemesi birbirlerine savaş açmış, iktidar mensupları kendilerini hukukun üstünde görmeye başlamıştı.
Yargıtay ile AYM birbirine sataşmış, alınan kararları geçersiz sayılmıştı…
Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı ortadan kaldırılmış, yürütmenin eylem ve işlemleri fiilen yargı denetimi dışında tutulmaya başlamıştı…
Yasalar karşısında eşitlik bozulmuş, yargıya yönelik güven ve inanç sarsılmıştı…
Suçluluk duygusuyla yargılanma korkusu yaşayan iktidar mensupları idarenin her türlü eylem ve işlemine karşı yargı yolunu kapatma peşinde koşmaktaydı.
Daha önce “Tayyip Erdoğan’ı Yüce Divan korkusu sarmaya başladı. İktidara geldiğimizde yaptıklarının hesabını Yüce Divan’da soracağız” diyen Devlet Bahçeli, iktidar ortağı olunca “Anayasa Mahkemesi adalet ve hukuk ilkelerine savaş açmıştır!”, “Anayasa Mahkemesi Artık Milli Güvenlik Sorunudur!” demeye başlamıştı. Bahçeli’nin bu telaş ve tedirginliğinin altında acaba ne yatmaktaydı?
Milli birlik ve dirliğin, ülkenin güvenlik ve geleceğinin ciddi tehditler altına girdiği ve acil tedbirler gerektirdiği olağanüstü durumlarda AYM Yüce Divan sorumluluğuyla, Meclis üye tam sayısının üçte iki gizli oyuna bile gerek duymadan, doğrudan müdahale etme yetkisine ve görevine sahip konumdaydı!
Bu gemi batmadan sahip çıkılmalıydı!
Ve acil müdahale kaçınılmazdı!..
Cumhurbaskanı nın ,Anayasa Maskemesi nin özgür ve bağımsız olması gerekirken malisef Cumhurbaşkanı kirli eller tarafından yönetildigi gibi bu çarpik ve adaletsiz düzene karşı çıkan Savcı ,Avukat ,Hakim kim varsa susturuluyor yada görevden atılıyordu…Böyle olunca adaletten , saygınlıktan bahsedilemedigi gibi yolsuzluk normal karşılanır olmuştu…
Yazık ülkemiz için gece gündüz çalışması gereken insanlar koltuk ,makam,mevki derdine düşmüşlerdir…
Allah CC sonumuzu hayreylesin…Toplum ve Dünya çapında herseybıçak sırtı oldu malisef….
MİLLİ ÇÖZÜM=
BİRAN EVVEL ÜLKEMİZİ İNSANIMIZI TAM KORUYAN; BİLİM, AKIL, TARİHİ BİRİKİM, EVRENSEL HUKUK, İLAHİ DİN ESASLI -ÇELİŞKİSİZ HAKKANİYETLİ- BİR ANAYASA HAZIRLAMAKTIR.
MİLLİ ÇÖZÜM=
ÜRETİME DAYALI SAĞLAM DEĞERLİ PARA, MAKRODAN MİKROYA BİLİMSEL ESASLARA DAYALI FAİZSİZ SÖMÜRÜSÜZ RANTİYEYE YANDAŞA ÇETELERE İLTİMASSIZ HERKESE REFAH SAADET HUZUR BEREKET GETİRECEK ADİL EKONOMİK SİSTEM VE HER ALANDA ADİL BİR DÜZENE GEÇMEKTİR!.
MİLLİ ÇÖZÜM =
DIŞ GÜÇLERİN ÜLKEMİZİ KAOTİK DURUMA SOKMAK İÇİN -PERDE ARKASINDA- MASONİK MAHFİLLER VD İÇ DIŞ AJANLAR ELİYLE OLUŞTURDUKLARI KONJOKTÜRLERLE HEDEFLEDİKLEDİKLERİ (Kİ BUNA İKTİDAR VE MUHALEFET BİLEREK BİLMEYEREK HİZMET ETMEKTEDİR) AYRIŞMA ÇATIŞMA ORTAMINA VE ADIM ADIM AYAĞIMIZDAN TOPRAĞIN KAYMASINA -Kİ BEKA PROBLEMİDİR- KARŞI; MİLLİ BİRLİK VE BÜTÜNLÜĞÜMÜZÜ KORUYACAK “GÜÇLÜ DEVLET DİNAMİĞİ” İLE SORUNLARIN RİSKLERİN “TEREYAĞINDAN KIL ÇEKERCESİNE” ÜSTESİNDEN GELMEKTİR.
MİLLİ ÇÖZÜM =
SİYONİST VE EMPERYALİSTLER VE TÜM ZALİMLERİN BAŞTA MÜSLÜMANLAR OLMAK ÜZERE MAZLUMLARA -GENEL OLARAK İNSANLIĞA- UYGULADIKLARI İŞKENCE KATLİAM SÖMÜRÜ MADDİ MANEVİ ZULÜMLERİ ÖNLEYİCİ VE BARIŞ VE ADALETE DAYALI YENİ BİR DÜNYA İNŞA EDECEK FİKİR VİZYON PROJELERE
– RAHMETLİ BAŞBAKAN PROF.DR. NECMETTİN ERBAKAN’IN İZİNDE- SAHİPLİK YAPMAKTIR.
MİLLİ ÇÖZÜM =
MÜJDELİ YENİ BİR DÖNEME YÖNELMEKTİR.
Hak davaya sızmış, moruk münafık
Haine hürmetkâr, ondan alçaktı…
Rahmani Şeytani, olmaz muvafık
Sadık sapık nasıl, dost olacaktı…
Pakradun Yahudi, gizli hahamdır
Ermeni Durduyan, o Abraham’dır
Malatya kayıtlı, not Hekimhan’dır
Görevi müminden, din çalacaktı…
Siyonist Lobiler, ön şart koştular
“Beş dönme alacak…”; net konuştular
Aksi halde partiy, kapatacaklar
Hoca dava için, dert dolacaktı…
Parti çok önemli, etkin araçtı
Hakka hizmet için, bir ihtiyaçtı
Nizam kapanınca, bu fırsat kaçtı
Selametle Hoca, yol alacaktı…
Bu bir strateji, çekişmesiydi
Tavizler hedefin, pekişmesiydi
Casusluk rollerin, değişmesiydi
Mü’min ferasetle, nur dolacaktı…
Münafıklar en Hak, davaya tüner
Peygamberin bile, çevresindeler
Bu içimizdekin, tanımak hüner
İmtihan; kim geçer, kim kalacaktı…
“Madem Hoca tuttu, biz de sayarız…
Ucuz mazeretle, geçip kayarız…”
İftiraya susmak, sizin ayarız
Yamuklar yakında, saç yolacaktı…
Sevmedi bu kalbim, ruhumuz ayrı
Hak dine davaya, dokunmaz hayrı
Hesabı mahşere, taşınır gayrı
Hain aramıza, kin salacaktı…
Sadıkla sahtekâr, elensin diye
Ahmakla akıllı, bilinsin diye
Mazeretsiz huzura, gelinsin diye
Herkes hak ettiğin, tam bulacaktı…