YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
6637cb7729865
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 7 6 6 8
Bugün : 15191
Dün : 17958
Bu ay : 98061
Geçen ay : 737322
Toplam : 23614347
IP'niz : 18.223.125.219

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

Teslimiyetçiler, Timsah Gözyaşları Döküyor:

Cengiz Çandar gibi marazlı basındaki Amerikan ajanları: “Bayan Butto cinayeti askeri işaret ediyor” (29 Aralık – Referans) diyerek, bu provokasyondaki CIA ve MOSSAD parmağını gizlemeye çalışırken, radikal İslam istismarcısı Vakit Gazetesi: “Suikasttan cuntacı Müşerref sorumlu” (30 Aralık 2007 sh:7) diyerek, aynı Siyonist mutfaktan beslendiğini ve yönlendirildiğini akla getirmekteydi. Ilımlı, yani Siyonizm’le uyumlu Fetullah’ın Zaman Gazetesi ise: “El kaide reddetti, Butto Suikastı Faili Meçhul” (30 Aralık 2007 sh:16) diye manşet atarak Amerikan ağabeylerini aklamaya uğraşırken, aynı gazetenin 22. sayfasında yazan Prof Dr. Beril Dedeoğlu “Birileri gelip bizi demokratikleştirmeden!” başlıklı yazısında, hem Amerika’nın Irak ve Afganistan’ı demokratikleştirme demagojisiyle işgal edip, şimdi aynı bahaneyle Pakistan’a müdahaleye hazırlanmasını meşru göstermeye çalışıyordu:

“Pakistanlıların olayın nedenleri ve sorumluları ile artık hesaplaşmaları gerekiyor. Daha şeffaf, daha adil, daha kalkınmacı bir yöne savrulmadıklarında, daha kaotik, daha çatışan, bölünen ve çevre ülkeleri de içine çeken bir kara delik yaratılması ihtimal dâhilinde. Kendileri bir yol bulamazlarsa birilerinin gelip Pakistan’ı “demokratikleştirmesi” bile söz konusu olabilir.”

“Bu eylem, Pakistan otoritesini ellerinde bulunduranların görevlerini yerine getiremediklerini açığa çıkardı. Önümüzdeki günlerde Müşerref kalsa da, gitse de, öldürülse de, otoritesini korusa da toplumsal çatışmalara gebe bir Pakistan olacağı söylenebilir. Aslında sorun, Pakistan’ın bu kaostan kendi dinamikleriyle çıkmayı deneyip deneyemeyeceğiyle ilgilidir.” Sözleriyle kiralık kafaların münafıklığına en rezil örnekleri sergilenmekteydi..

Bizimkilerin “Suikastta Hindistan parmağı olabilir” başlığıyla verdikleri,  Pakistanlı emekli Albay – Gazeteci Mesut Ahtar’ın iddiaları ise “Pes doğrusu!.” Dedirtecek cinstendi (30 Aralık 2007 sh.9 Milli Gazete)

Çünkü Pakistan son yıllarda oldukça akıllı ve yararlı bir yaklaşımla, Hindistan’la çok ciddi bir barış ve uzlaşma sürecini başlatmış ve önemli mesafeler alınmışken ve Bayan Butto suikastı her haliyle CIA ve MOSSAD’ı adres gösterirken, tutup Hindistan’ı hedef haline getirmek, eğer ahmaklık değilse mutlaka art alametidir.

Pakistan’da Benazir Butto’nun ölümüyle sonuçlanan saldırı üzüntünün çok ötesinde ürküntü vericidir. Bu olayın Pakistan’ı bir iç savaş’a sürüklemek, kardeş kavgasını ve kaos ortamını körüklemek, hatta BOP çerçevesinde ve İslamcı terörle savaş gerekçesiyle Pakistan’ın işgaline bahane üretmek isteyenlerin işi olduğu kesindir.

Recep T. Erdoğan’ın ve AKP’li figüranların “Bu menfur suikastı kınıyoruz, kardeş Pakistan halkına baş sağlığı diliyoruz, ziyadesiyle üzülüyoruz ve endişe  duyuyoruz” sözleri, tam bir sahtekârlık ve riyakârlık ifadesidir. Çünkü bütün bu saldırı ve suikastları yaptıran Amerika’nın, resmi politikasıyla, Fas’tan Pakistan’a 22 İslam ülkesinin sınırlarını değiştirip parçalamayı, bütün Milli direniş ve İslami diriliş hareketlerini kırmayı ve kısırlaştırmayı ve böylece Büyük İsrail İmparatorluğu hayaline kavuşmayı amaçlayan BOP projesinin eş başkanlığını, yani Siyonizm’e hizmet uşaklığını hala yürüten kişi, Recep T. Erdoğan değilmidir.? Şu Başbakanlık koltuğunda oturan BOP figüranı, ne zaman çıkıp, şu eş başkanlığını yaptığı, Müslümanları yozlaştırma ve İslam Dünyasını parçalama projesinin gerçek mahiyetini deşifre ve ifade edecektir.? Ama bu çok zor görünüyor, çünkü TC. Başbakanlığı, BOP eş başkanlığını kabul etmesine karşılık, kendisine eşantiyon olarak verilmiştir.

Konumuza dönelim. Hatırlanacağı gibi, birkaç ay önce General Müşerrefle, Bayan Butto Yurt dışında görüşüp anlaşarak tarihi ve talihli bir karar almış ve Pakistan’da kalıcı ve akılcı bir barış sürecinin temellerini atmışlardı.

Ancak, Benazir (Benzersiz, eşi az bulunur anlamında) Butto’nun Pakistan’a dönüşü sırasında, CIA ve MOSSAD işi olduğu belli olan korkunç bir komplo ile bombalar patlatılmış iki yüzden fazla insan ölmüş, yüzlercesi yaralanmıştı.

Ama Pervez Müşerref, çok tedbirli ve dikkatli davranarak, bu süreci kontrol altına almayı başarmış askeri üniformasını çıkarıp sivil Cumhurbaşkanı olarak Bayan Butto’nun seçimi kazanması halinde onun Başbakanlığına razı ve hazır olduğu yönünde inandırıcı ve yatıştırıcı bir tavır takınmıştı.

İşte bunu hazmedemeyen ve şeytani tezgâhlarının boşa çıkarılmasına içerleyen malum ve mel’un merkezler Benazir Butto’nun ölümüyle sonuçlanan saldırıyı planlamışlardı.

Çünkü nükleer teknolojiye ve atom başlıklı füzelere sahip bulunan, Hindistan’la iyi ilişkiler başlatan, Çin, Rusya ve İran’la ciddi ve cesaretli işbirliğine yanaşan ve özellikle Milli Türkiye ile çok derin ve samimi kardeşlik bağları bulunan, istikrarlı bir Pakistan’ın varlığı ve hele İran’a saldırı hazırlığı öncesinde, Amerika, İsrail ve Avrupa için, önemli bir sorun ve sıkıntı kaynağıydı.

Bayan Butto aynı zamanda iyi niyetli ve yürekli bir kadındı. Tansu Çiller Hanımla birlikte, AB ve ABD’nin tepkisine rağmen, Bosna Hersek’e gidip Barbar Batının katliamlarını lanetleme cesaretini gösterebilen bir insandı.

İbrahim Karagül’ün dediği gibi:

Senaryo gerçeğe dönüşüyor, ABD askeri Pakistan’a girmeye hazırlanıyor!

“Sri Lanka’dan dönerken uçağına saldırı yapıldığı iddiasıyla yere iner inmez darbe yapan Pervez Müşerref, 11 Eylül sonrası ABD’nin bölgesel operasyonlarının en önemli müttefikiydi. Bush yönetimi onu “istediklerimizi yapmazsan ülkeni taş devrine döndürürüz” diye tehdit etmişti. Müşerref’in işbirliği hiçbir zaman tatmin edici bulunmadı. Afganistan’ın işgali, iç savaş, Taliban ve ABD operasyonlarında Pakistan hep belirleyici rol üstlendi. Bu süreç, darbelerle dolu tarihi olan Pakistan’daki iç siyasi ve toplumsal yapıyı büyük oranda sarstı.

Afganistan işgal edildi, Pakistan’da istikrarsızlık başladı. Bazı bölgelerin kopma eğilimi arttı. Taliban ve El Kaide’nin etkin olduğu bölgelere nüfuz edilemedi. Son haftalarda Afganistan’a yakın bölgelerde Pakistan ordusuyla yerel güçler arasında ağır çatışmalar yaşanıyordu. Daha da önemlisi, ABD, Veziristan gibi bölgelerin kontrol edilememesi halinde askeri müdahale yapmakla tehdit etti.

Müşerref 3 Kasım’da olağanüstü hal ilan etti. 2 Kasım’da ABD’li bir istihbarat şirketi, “nükleer silahların İslamcıların ya da ordu içindeki şahin grubun eline geçmeyeceğini” açıkladı. Yani olağanüstü hal ilanından bir gün önce. İstihbarat şirketinin Ortadoğu uzmanı, The Washington Post gazetesinde “müdahale”nin gerçek sebebini açıklamış oldu. Açıklama, ABD yönetimini rahatlatmayı, Pakistan’ın nükleer silahlarının kontrolüne ilişkin kaygılarını gidermeyi amaçlıyordu. 12 Kasım’da aynı gazetede AFP kaynaklı bir haber yayınlandı. ABD’nin, Pakistan’ın nükleer silahlarını korumak için gizli bir planı olduğuna ilişkin rapordan söz ediliyordu. Washington’ın silahların kontrolünü ele almayı planladığı, iyimser senaryoya göre Pakistan ordusunun ABD’ye destek vereceği bildirildi.

Kötümser senaryoya göre ise, Müşerref’in kontrolü kaybedeceği, siyasi krizin derinleşeceği, ABD karşıtı güçlerin nükleer silahların kontrolünü ele geçireceği ve bunun bir ya da iki yıl içinde olabileceği belirtiliyordu. Bu hesaba göre Pakistan ikinci İran olacak, nükleer güç İsrail’i tehdit edecekti. Tehlikeyi önlemek için önümüzdeki yıldan itibaren Pakistan’a ABD askeri gönderilecek, ülke içinde operasyonlar yapılacak ve yedi yıl orada bulunulacaktı. İşte o senaryo sanki şu an gerçekleşiyor. Geçtiğimiz ay pazarlıklar sona erdi ve Şubat’ın ilk günlerinde ABD askerlerinin Pakistan’a girmeye başlaması kararlaştırıldı. Butto’nun öldürülmesinden sonra ortam oluştu. ABD askerleriyle Pakistan halkı arasında keskin bir çatışma başlayabilir.

13 Kasım’da Pakistan Dışişleri Bakanlığı açıklama yaptı. ABD’nin planına karşı çıktı ve nükleer silahları koruyacak güçte olduklarına duyurdu.

Pakistan ABD’nin küresel savaşının tam merkezinde. Üslendiği rol onu parçalıyor. İç savaşa sürüklüyor. Keskin iktidar çatışmalarına, etnik ve mezhep kavgalarına itiyor. Büyük bir kaos beklentisi var. Afganistan ve Irak’tan sonra Pakistan yeni bir kurban olabilir. Pakistan’ı kurtarmak için seferber olunmalı. Yoksa bu ülke iç çatışmalara sürüklenecek, parçalanacak, korkunç bir nükleer krizin içine yuvarlanacak.”29

Milli Gazete’den Hüseyin Altıhalan’ın yerinde tesbitiyle:

Bush liderliğindeki Amerikan yönetimi hep aynı yöntemi kullanıyor!

“ABD, 11 Eylül’ün hemen ardından gerçekleşen Afganistan işgaline destek vermemesi durumunda “Taş devrine döndürmekle” tehdit ettiği Pakistan’ı BM eliyle işgal etmek üzere harekete geçti.

Şöyle ki:

BM’ye müracaat ederek” Atom bombası radikallerin eline geçebilir” iddiasıyla Pakistan’a müdahale istedi.

İşte bu girişim, BM eliyle Pakistan’ı işgal girişiminin ilk adımıdır.

Dolayısıyla dünya, ABD’nin bu hamlesine seyirci kalmayarak Pakistan’ın ABD tarafından “fiili ya da dolaylı olarak” işgaline göz yummamalıdır.

Zira böyle bir durumda insanlık, yeni ve büyük felaketlerle karşı karşıya kalacaktır.

Bu nedenle Çin, Rusya, Hindistan ve İslam dünyası kendilerini bekleyen bu tehdidi önlemek için derhal harekete geçerek ABD’nin çılgınca bir hamle yapmasını engellemelidir.

Pakistan’da korkulan oluyor.

Protesto gösterileri ülke geneline yayılıyor.

Ülke sivil isyanın eşiğinde…

Benazir Butto’nun uğradığı saldırıda hayatını kaybetmesinin üzerinden birkaç saat geçmeden halk sokaklara döküldü. Adliye binaları ile geçici başbakana ait işyerleri ateşe verildi. 16 Kasım’da geçici başbakanlık görevine getirilen Muhammed Miyan Soomro’ya ait resimler yakıldı. Ülkenin birçok yerinde çıkan çatışmalarda onlarca kişi hayatını kaybetti.

Muhalefet lideri ve eski Pakistan Başbakanı Navaz Şerif, parlamento seçimlerini boykot edeceklerini açıkladı. Şerif ayrıca, Devlet Başkanı Pervez Müşerref’e istifa çağrısı yaptı.

Görünen o ki; Pakistan’daki kriz kısa vadede yatışmayacak hatta giderek daha da derinleşecek.

Bu suikast, Pakistan’ın geleceği konusunda sıkıntıları tetikleyecek.

Ülkede kanlı eylemler artacak.

Butto suikastının faturası Müşerref’e kesilecek.

Şu anda sadece Pakistan değil, tüm bölge kaosa sürükleniyor.

Bu suikast, Pakistan’ı istikrarsızlaştırma projesinin bir parçasıdır.

Beklenen bir şey, yani; sürpriz olmadı.

İstikrarsızlaştırma projesinin bu şekle gelebileceği tahmin ediliyordu.

Daha önce bunların sinyalleri alınmıştı…

Çünkü Pakistan-ABD ilişkilerindeki gerginlik had safhada seyrediyordu.

11 Eylül saldırılarının ardından Bush’un terörle mücadele adı altında açtığı savaşta ABD’ye tam     destek veren Müşerref, Washington’un istemediği adımlar atmaya başladı.

Mesela, Afganistan politikasındaki değişimle birlikte İran doğalgazının Pakistan ve Hindistan üzerinden Çin’e taşınma projesi ABD’nin tepkisine yol açtı. ABD, projeden vazgeçilmesi için baskılar yaptı. Ama Müşerref, bu projeden kesinlikle vazgeçilmeyeceğini açıkladı.

Çin ile Rusya’nın öncülüğünde kurulan Şangay İşbirliği Örgütü’ne önce gözlemci ardından tam üye olma yönündeki girişim ise Pakistan’ın Batı ekseninden Doğu’ya kayması şeklinde değerlendirildi.

Bu yüzden ABD, Müşerref’in ipini çekmeye çalışıyor.30

Benazir Butto kimdir?

Harvard ve Oxford üniversitelerinde eğitim gördü. Harvard Üniversitesi’ni Hindistan’ın Doğu Pakistan’a asker gönderdiği ve babasının Batı Pakistan savunma bakanı olarak Birleşmiş Milletler’de temaslar kurmak üzere New York’a gitmek zorunda kaldığı 1971 yılında bıraktı. Oxford Üniversitesi’ni bitirdikten sonra Pakistan’a geri döndü. Babasının tutuklanıp idam edilmesinden sonra ev hapsinde kaldı. 1984 yılında yurt dışına çıkmasına izin verilmesiyle, Büyük Britanya’ya taşındı ve orada sürgünde babasının partisinin liderliğini yaptı. 1987 yılında çimento fabrikatörü Asif Ali Zardari ile evlendi.

Askeri cuntanın şefi Ziya Ül Hak’ın 1988’de ölümünden sonra Pakistan’da 1977 yılından beri ilk kez serbest seçimler yapıldı. 19 Kasım 1988 tarihindeki bu seçimleri kazanan Butto, ilk kez bir Müslüman ülkenin kadın başbakanı oldu. 2 Aralık’ta başbakan olarak göreve başladı. Yoğun yolsuzluk suçlamaları altında kalan hükümet 20 ay kadar sonra, askeri güçlerin desteğindeki devlet başkanı Gulam İshak Han tarafından, yeni seçimlere gidileceği gerekçesiyle devrildi. Ancak Butto aleyhindeki suçlamalar yargıya yansımadı. Yeni hükümeti Navaz Şerif kurdu. 1993 yılında Butto yeniden seçildiyse de, 3 yıl sonra hükümet yine yolsuzluk suçlamaları altında, devlet başkanı Faruk Leghari tarafından düşürüldü. Yüksek mahkeme de devlet başkanının kararını onayladı. Ancak Butto ve eşi Zardari hakkındaki suçlamaların doğruluğu kesinleşmedi.

1999 yılında, Pervez Müşerref’in liderliğinde gerçekleşen askeri darbe sonrasında Pakistan’ı terk etmek zorunda kaldı. Birleşik Arap Emirlikleri’nin Dubai kentine yerleşti. 2002 yılında Pervez Müşerref pratikte Butto’yu hedef alarak başbakanların en fazla iki dönem görev yapabilecekleri yolunda bir anayasa değişikliği yaptı. 2007 yılında Butto’nun yeniden başbakan olma olasılığı doğdu. Ocak 2008’de yapılacak olan başbakanlık seçimlerine katılma olasılığı doğan Butto hakkında açılan davaların o zamana kadar sonuçlanması bekleniyordu. Seçim çalışmalarına katılmak üzere Pakistan’a dönüş kararı alan Butto’ya karşı, El Kaide örgütünün saldırı tehdidinde bulunması üzerine, Müşerref, Butto’nun dönüşünü ertelemesini ve yüksek mahkemenin kendisiyle ilgili af istemine ilişkin kararını beklemesini istedi. Bu isteğe uymayan Benazir Butto, 18 Ekim 2007 gecesi, 8 yıllık sürgünden sonra Pakistan’a geri döndü. Ancak yandaşlarının sevgi gösterileriyle karşılanan Butto aynı gün bombalı bir suikast girişimine hedef oldu. Karaçi kenti yakınlarında gerçekleşen ve Benazir Butto’nun yara almadan kurtulduğu bu saldırıda yaklaşık 200 kişi hayatını kaybetmiş, 300 kişi de yaralanmıştı.31

Mete Gündoğan anlatıyor:

Tarihi Pakistan ziyaretimizde Başbakan Benazir Butto’ya Erbakan Hoca D-8 ve Yeni Bir Dünya vizyonunu çok net bir şekilde anlattı. Butto, zaman zaman söylenenlerden birkaç kelimelik notlar alıyordu. Ancak esas notları alan yanındaki devlet bakanıydı.

Hoca’nın konuşmasından sonra Sn. Butto konuya şöyle girdi; Sn. Başbakan konuşmalarınızdan çok etkilendim. Ortaya koyduğunuz bu vizyondan dolayı çok teşekkür ederim. Ben Sovyet Bloğu çöktükten sonra birçok devlet ve hükümet başkanı ile görüştüm ve bundan sonraki dönemde Müslümanların pozisyonunun ne olacağının ne olması gerektiğinin cevaplarını aradım. İslâm coğrafyası nasıl şekillenecek? Soğuk Harb döneminden galip çıkan Batı, Fas’dan Endonezya’ya kadar yayılan İslâm Coğrafyasına nasıl bir rol biçecek? Hep bu soruların cevaplarını aradım.

Şimdi sizin takdiminizden sonra, kafamda bu konu ile ilgili bütün soruların cevaplarını bulmuş oldum. Anlattıklarınız geçmiş yüzyılımızı izah ediyor, şu anda olan olayları açıklıyor ve geleceğe ışık tutuyor. Çok haklı ve bilimsel argümanlara dayanıyor. Bu anlattıklarınız bizim coğrafyamızın kurtuluşunun reçetesidir. Bu konu ile ilgili yapacağınız bütün çalışmaların altına imza atmaya hazırız…

Benazir Butto bunları söylerken birara gözleri yaşardı. Sesi kırıldı. Bu manzara karşısında Hocama baktım O’nun da göz pınarları dolmuştu. Ben de kendimi duygusallıktan kurtarmak için çok zorladım. Tercüme ediyordum, iyi mana verebilmek için çok dikkatli olmak mecburiyetindeydim.

Bu, müthiş bir manzaraydı. Aynı coğrafyanın iki kardeş ülkesinin liderleri biraraya gelip de olayların gerçek yorumu yapılınca, nasıl da bir ve beraber oldukları, nasıl duygulandıkları, nasıl birbirlerine yardım etmek için çabaladıkları benim için mahşere kadar götüreceğim bir hatıradır. O zaman Sn. Abdullah Gül ile bu manzarayı ve dahasını aramızda uzun uzun konuşmuştuk.

Kim nasıl takdim ederse etsin ya da nasıl takdim edilirse edilsin, o gün Benazir Butto, karşılıklı anlayış, barış, eşitlik, adil bölüşüm, insan hakları ve adalet temelleri üzerine Yeni Bir Dünya’nın kurulması gerektiğini anlamıştı.

Dahası, olaya sahiplenmiş ve D-8 ülkelerinde bir nevi ön çalışma dahi yapmıştı. Mesela, Bangladeş’in direkt katılımında Benazir Butto’nun payı çok büyüktür. O konuşmada Erbakan Hocaya “Dakka’ya (Bangladeş) gitmenize gerek yok, ben Sheikh Hasena ile görüşür O’nu bu projeye katılması için ikna ederim” demişti.

Evet. Böyle olmasaydı nasıl olurdu bilinemez. Ama Butto BOP’dan değil adil temeller üzerine Yeni Bir Dünya’nın kurulmasından yanaydı.32

29 (Kaynak: http://www.yenisafak.com.tr)

30 Milli Gazete 29 Aralık 2007

31 Yeni Asya 28 Aralık 2007 sh.5

32 29 Aralık 2007 Milli Gazete

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Yorumu Takip Et
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
Necmeddin E. BİŞKİN

Necmeddin E. BİŞKİN

YORUMLAR

Son Yorumlar
0
Yorumunuzu okumaktan memnuniyet duyarızx