İSRAİL'İN SİBER SALDIRISI
VE
İKTİDARIN MÜNAFIK TAVRI
Hizbullah’ın Lübnan ve Suriye’deki üyelerine dağıtılan çağrı cihazlarının Kuduz İsrail tarafından aynı anda patlatılması sonucu, ilk bilgilere göre 30 kişi ölmüş, 300 kişi ağır yaralanmış, 3 bin kişi ise yaralanıp hastanelere kaldırılmıştı. Yaralıların birçoğu ellerini ve gözlerini kaybetmiş, kemer takılan bel bölgelerinden yaralanmış durumdaydı. Cep telefonlarına göre teknik takibi daha zor olduğundan, radyo sinyalleriyle haberleşme sağlanan çağrı cihazlarının, bazı örgütlerce tercih edildiği konuşulmaktaydı. Amerikan firmalarınca üretildiği saptanan ve Ürdün üzerinden satışı yapılan bu çağrı cihazlarının Hizbullah örgütüne ve üyelerine dağıtıldığının MOSSAD ajanlarınca tespiti yapılmış olmalıydı. Bu cihazlara ya üretim aşamasında veya Hizbullah’a satışı sırasında, hem özel yazılımlar ve minyatür bombalar yerleştirilip İsrail tarafından tertiplenen siber saldırılarla aynı anda patlatıldığı anlaşılmaktaydı. Ve tabi Hizbullah yetkililerinin bu satışların ve dağıtımın her aşamasında çok büyük hataları vardı ve bu cihazların mutlaka incelenmesi lazımdı. Hatta, Hizbullah’ın çeşitli kademelerinde MOSSAD ve CIA ajanı kiralanıp kullanıldığı üzerinde de durulmalıydı.
Ve maalesef bu feci olayda Beyrut Büyükelçisi de yaralanan İran’ın ve Hizbullah’ın, artık İsrail’e karşı kurusıkı çıkışlarını bırakıp, can yakıcı ve caydırıcı yanıtlar vermesi kaçınılmazdı. Çünkü bu terör saldırısının hemen arkasından bir gün sonra Kuduz İsrail; bu sefer Hizbullah’ın üst kademe yöneticilerinin kullandıkları el telsizlerini patlatarak 17 kişinin ölümüne ve 500 kişinin de yaralanmasına yol açmışlardı. Ardından Lübnan’a başlatılan hava saldırılarında yüzlerce kişi katledilmiş, binlerce insan yaralanmıştı.
Beyrut’ta Siber Saldırı ve Sonuçları
Lübnan’da taşınabilir çağrı cihazlarının patlatılması sonucu çok sayıda kişi hastanelere taşınmıştı. Aralarında İran’ın Lübnan Büyükelçisi Mojtaba Amani‘nin de bulunduğu en az 3 bin kişi yaralanmıştı. Söz konusu patlamada ilk belirlemelere göre 30 kişinin hayatını kaybettiği anlaşılmıştı. Patlama anları ülkenin birçok bölgesinde yaşanmıştı. Lübnan resmi ajansı NNA’ya göre, İsrail’in ‘pager’ isimli çağrı cihazlarına sızması sonucu çok sayıda Lübnanlı şaşkın ve perişandı.
Lübnan Sağlık Bakanı tarafından yapılan açıklamada, Lübnan’daki bombalı saldırılarda ilk belirlemelere göre üçü çocuk olmak üzere 30 kişi ölmüştü. 3 binden fazla kişinin yaralandığı ve 300 yaralının da durumunun kritik olduğu aktarılmıştı. Yapılan açıklamada, “Beyrut’un güney banliyöleri ile Lübnan’ın birçok bölgesinde benzeri görülmemiş düşmanca bir güvenlik olayı yaşandı. Yüksek teknoloji kullanılarak taşınabilir pager sistemleri patlatıldı ve çok sayıda yaralı olduğu, yaralıların hastanelere nakledildiği bildirildi.” ifadeleri kullanılmıştı.
Lübnan’da bazı çağrı cihazlarının, sahiplerinin üzerindeyken patladığı anlar sosyal medyaya yansımış ve bütün dünyada şaşkınlıkla karşılanmıştı. Görüntülerde, taşınabilir cihazların sinyal vermesiyle sahipleri tarafından ellerine alındığı ve bu esnada infilak ettiği anlaşılmıştı. Yaralanan çok sayıda kişinin Hizbullah mensubu olduğu ortaya çıkmıştı.
Lübnan hükümeti İsrail’i suçlamıştı!
Lübnan, çağrı cihazı patlamasını İsrail saldırısı olarak aktarmıştı. Lübnan Enformasyon Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, ilk verilere dayanılarak olayın arkasında İsrail’in olduğu bilgisi paylaşılmıştı. Lübnan Enformasyon Bakanı Ziyad el-Makari de olaydan İsrail’i sorumlu tutarken, saldırıların sorumluluğunun uluslararası topluma ait olduğunu vurgulamıştı.
Hizbullah’ın açıklaması
Lübnan Hizbullah’ı, ülke genelinde mensuplarının kullandığı çağrı cihazlarının patlamasından İsrail’i sorumlu tutarak bu saldırıya karşılık vereceğini duyurmuşlardı.
Lübnan Hizbullah’ı, yaptığı yazılı açıklamada, ‘yürüttükleri araştırma ve ellerindeki bilgilerin ışığında ülke genelinde sivilleri de hedef alan çağrı cihazlarının patladığı saldırıdan tamamıyla İsrail’i sorumlu tuttuğunu’ vurgulamıştı. Açıklamada, ‘İsrail’in bu günahkâr saldırı için ister beklesin ister beklemesin hakkı olan cezayı alacağı’ hatırlatılmıştı. Umarız bütün bunlar kof çıkışlar ve kurusıkı palavralar olarak kalmazdı.
Patlamaya ilişkin iki senaryo vardı!
Askeri uzmanlara göre Lübnan’daki çağrı cihazlarının patlamasına ilişkin olası senaryolardan birisi; birilerinin bu cihazların çalıştığı dalgaları, cihazların bataryalarını patlamalarına yol açacak şekilde ısıtmak için kullanılan bir teknikle hacklemeyi başarmış olmasıydı.
Diğer senaryolarda da cihazların belirli bir sinyal alındığında patlayabilecek bataryalarla donatılarak patlatılmasıyla alâkalıydı. Bu senaryonun ise Lübnan Hizbullahı’nın bu cihazlardan yeni bir sevkiyat yaptığına dair Batı medyasında yer alan haberler tarafından desteklendiği konuşulmaktaydı… Bütün bu vahşi saldırılar, Kuduz İsrail’in Gazze gibi Lübnan’ı da boşaltıp Büyük İsrail amacına çevresini boşaltma ve asıl Türkiye’yi kuşatma operasyonlarıdır.
Çağrı cihazı veya pager nasıl çalışır?
Çağrı cihazı (bip cihazı), alfanümerik veya sesli mesajları alan ve gösteren kablosuz bir telekomünikasyon cihazıdır. Tek yönlü çağrı cihazları sadece mesaj alabilir, çift yönlü olanlar ise mesaj gönderebilir, onaylayabilir ve yanıtlayabilir konumdadır.
Çağrı cihazları türleri şunlardır:
Takım Çağrı Cihazları: Bu türler, bir çalışma ekibi veya terör eylemi içindeki birey grupları tarafından kullanılmak üzere tasarlanmıştır ve özellikle geleneksel telekomünikasyon ağlarının mevcut olmadığı uzak bölgelerde, çalışma ekibi arasında mesaj ve iletişim aktarımında yüksek düzeyde güvenlik ve hız sağlamaktadır.
Bireysel Çağrı Cihazı: Hizmet kuruluşlarında müşterilere hizmet sunulmasında kullanılır. Şirketlere müşterilerle zamanında doğrudan ve kolay bir iletişim aracı sağlarken, onlara hizmet aldıkları yerden uzaklaşma özgürlüğü tanır.
Masa Çağrı Cihazı: Bu tür ise, restoranlarda müşterilere hizmet vermek için tasarlanmıştır ve siparişlerini hızlı ve kolay bir şekilde yerine getirmelerini sağlamaktadır.
Kalıcı, hızlı ve güvenli bir iletişim aracı gerektiren farklı uygulamalar için uygun başka tipler de vardır. Çağrı cihazı kullanmanın gizlilik ve güvenlikten sonraki en önemli özelliğinin, uzun pil ömrüne sahip olması ve kullanıcıların aynı anda birden fazla cihazı şarj edebilmelerini sağlayan bir şarj sistemi ile donatılmış olmasıdır.
Çağrı cihazları, bir veya daha fazla sabit verici veya baz istasyonu ile mobil kullanıcıların taşıdığı çağrı cihazlarından oluşan bir sistemin parçası olarak çalışır. Sistemler, tek bir düşük güçlü vericiye sahip küçük ölçekli sistemlerden, binlerce yüksek güçlü baz istasyonuna sahip ulusal sistemlere kadar değişebilir durumdadır.
Çağrı cihazları 1950’ler ve 1960’larda geliştirilmeye başlandı. 1980’lerden 2000’lerin başlarına kadar geniş bir kullanım alanı vardı. 21. yüzyılda cep telefonları ve SMS özelliğine sahip akıllı telefonların yaygınlaşması, çağrı cihazı kullanımını büyük ölçüde azalttı.
Kamu güvenliği ve acil servislerde kullanımları
Çağrı cihazları, bazı acil servisler ve kamu güvenliği personeli tarafından hâlâ kullanılmaktadır. Modern çağrı sistemlerinin kapsama alanı ve uydu iletişimiyle birleştirildiğinde, hücresel ağlardan daha güvenilir bir iletişim sistemi sanılmaktadır. Bu dayanıklılık, kamu güvenliği ajanslarının kritik mesajlaşmalar için çağrı cihazlarını tercih etmesine yol açmaktadır.
Siber saldırı nasıl yapılır?
Siber saldırılar, bir iş veya kişisel bilgisayar ağı içindeki önemli belgelere ve sistemlere zarar vermeyi veya bunların kontrolünü ele geçirmeyi ya da bunlara erişim sağlamayı amaçlamaktadır. Siber saldırılar, gizli bilgileri yok etmek veya bunlara erişim sağlamak amacıyla siyasi, cezai veya kişisel amaçlarla bireyler veya kurumlar tarafından dağıtılır.
Bazı siber saldırı türleri şunlardır:
Kötü amaçlı yazılım, Dağıtılmış Hizmet Engelleme (DDoS) saldırısı, kimlik avı ve özel bilgilerin çalınması, SQL ekleme saldırıları, siteler arası betik çalıştırma (XSS), Botnetler uygulaması ve fidye yazılımı olmaktadır.
Lübnan: İsrail’in Çağrı Cihazlarıyla Düzenlediği Saldırı, Savaş Suçu Kapsamındadır!
Lübnan’ın Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilciliği Maslahatgüzarı Hadi Hachem, BM Genel Kurulu’nda İsrail’in Filistin topraklarındaki faaliyetlerinin yasal sonuçlarına ilişkin düzenlenen acil oturumda bir konuşma yapmıştı. İsrail’in 8 Ekim’den beri Lübnan’ın egemenliğini ihlal eden saldırılarına aynı zamanda sertleşen söylemlerin de eşlik ettiğine dikkati çeken Hachem, İsrail’in; uluslararası hukuk, BM kararları ve insan haklarını ihlal ettiğini vurgulamıştı.
Hachem, İsrail’in 17 Eylül 2024 tarihinde düzenlediği “siber saldırının” binlerce kişinin yaralanmasına ve aralarında küçük bir kız çocuğu dahil 9 (sonra: 30) kişinin ölmesine yol açtığını belirterek, “Bu saldırı savaş suçudur” diye uyarmıştı. Saldırının çok ciddi olduğunu kaydeden Hachem, aynı zamanda bölgede çatışma ve panik halini de tetiklediğini hatırlatmıştı.
Lübnan’da çağrı cihazlarının patlatılmasının hemen ardından Hizbullah, 10 mensubunun daha öldüğünü ve isimlerini açıklamıştı. İsrail ordusu ile Lübnan Hizbullahı arasında 8 Ekim 2023’ten bu yana devam eden çatışmalar ve karşılıklı saldırılarda yaşamını yitiren Hizbullah mensuplarının sayısı 453’e çıkmıştı.
Hamas ve Husilerden Destek Açıklaması
Hamas’tan yapılan yazılı açıklamada, çağrı cihazlarının patlatılması kınandı, saldırı, “tüm yasa ve geleneklere meydan okuyan tehlikeli bir suç” olarak tanıtıldı.
Husilerin Yüksek Siyasi Konseyi Üyesi Muhammed Ali el-Husi de X platformundan yaptığı açıklamada, Lübnanlıların güçlü olduğunu ve çağrı cihazlarının patlatılması olayından etkilenmeyeceklerini hatırlattı.
Erdoğan İktidarının Cılız Çıkışları!..
AKP Sözcüsü Ömer Çelik, İsrail’in Lübnan’a düzenlediği siber saldırı sonrası yaptığı açıklamada, “Netanyahu savaşı yaymak istiyor” diye çıkışmıştı.
AKP Sözcüsü Ömer Çelik açıklamasında şunları aktarmıştı:
“Bu çağrı cihazları hacklenerek nasıl böyle bir patlayıcıya dönüşmüş olduğu sorgulanmaktadır. Ellerimizdeki telefonlar, elektronik cihazlar bu açıdan ne kadar güvenlidir? soruları haklıdır. Bunlar nasıl hacklenebiliyor ve insanların yaralanmasına yol açacak ve bomba tesiri yapacak şekilde bir sonuç nasıl ortaya çıkmaktadır? Bunlar tartışılacaktır. Lübnan’da siber saldırı olur olmaz hemen acil durum ilanı yapıldı ve bütün hastaneler göreve çağrıldı. Netanyahu hükümeti, üzerindeki baskıyı kaldırmak için savaşın genişlemesini istiyor. Bunlar tamamen Netanyahu katliam şebekesinin siyasi hesabıdır. Savaşın Lübnan’dan İran’a kadar geniş bir alana yayılması amaçlanmıştır. Cumhurbaşkanımız Gazzeli kardeşlerimizin direnişini bizim Kurtuluş Savaşımıza benzetmişti. Netanyahu’nun savaşı yayma girişimi, Cumhurbaşkanımızın ne kadar haklı olduğunu çıkarmıştır.” diyen Ömer Çelik, Erdoğan iktidarının kuduz İsrail’e yönelik ciddi ve caydırıcı hiçbir adım atmadığını ise saklamaya çalışmıştı.
ABD’li sözcü yorum yapmaktan kaçınmıştı!
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller, günlük basın brifinginde, Hizbullah unsurlarının kullandığı çağrı cihazlarının patlatılmasıyla ilgili güncel gelişmeleri yorumlamıştı. Miller, “ABD’nin bu işle bir ilgisinin olmadığını söyleyebilirim. ABD, bu olayla ilgili önceden bilgi sahibi de değildi. Şu anda olayla ilgili bilgi topluyoruz.” ifadesini kullanmıştı. Hizbullah tarafından söz konusu olayın sorumlusu olarak İsrail’in gösterilmesiyle ilgili sorulara da yanıt veren Miller, olayın halen yeni olduğunu ve nasıl gerçekleştiğiyle ilgili bilgi topladıklarını vurgulayarak, “Şu anda bunun ötesinde herhangi bir değerlendirmemiz yok.” diyerek İsrail’i aklamaya çalışmıştı.
Patlayan Çağrı Cihazları Türkiye’de de Satılmaktaydı!
Bu saldırıda kullanılan ‘Teletrim’ markalı cihazların Türkiye’de de çok ucuz fiyatlarla satışa sunulduğu anlaşılmıştı. Saldırı sonrası çağrı cihazının ‘Teletrim’ marka olduğu ve Motorola firmasınca yapıldığı ortaya çıkmıştı. Bu cihazın menşei ise ABD olarak biliniyordu. İsrail’in Lübnan’a bu saldırısı sonrası tüm dünya genelinde çağrı cihazı görevi gören telefonlar için derin kaygılar oluşmuştu.
Türkiye’de çok ucuz fiyatlara satıldığı anlaşılmıştı!
Lübnan Sağlık Bakanlığı, bu cihazların kullanılmaması çağrısı yaparken Türkiye’de ise İsrail’in Lübnan saldırısında kullandığı ‘Teletrim’ adlı çağrı cihazlarının çok ucuz fiyatlara online satış platformlarında satıldığı ortaya çıkmıştı.
Erdoğan’ın Talihsiz Tavrı!
Lübnan’da bu İsrail vahşeti yaşanırken, Sn. Recep T. Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Ali Koç ve beraberindeki yönetim kurulu üyelerini ağırlamaktaydı. Erdoğan, konuşmasında Fenerbahçe Spor Kulübü’nün yönetimini ağırlamaktan memnuniyet duyduğunu vurgulamıştı. Fenerbahçe’nin 117 yıllık mazisiyle, milyonlarca taraftarıyla, yetiştirdiği kıymetli sporcuları ve tarihe geçen başarılarıyla Türk sporunun iftihar vesilelerinden biri olduğunu belirten Erdoğan, Ali Koç’a ve FB’ye övgüler yağdırmıştı.
Sn. Erdoğan’ın; faizci ve rantiyeci sermayenin baronlarından FB Başkanı Ali Koç’u ve ekibini, hem de Bakanlar Kurulu toplantısında kabul edip ağırlaması, yoksa küresel güç odaklarına:
“Biz AKP İktidarı bütün Bakanlarıyla birlikte, Siyonist sermayenin ve Türkiye temsilcilerinin hizmetindeyiz. Halkımızın havasını almak için Netanyahu yönetimine atıp tutmamıza bakıp bizi yanlış anlamayın!” mesajı mıydı?
Yıldırım Ali Koç; Ford Otosan, Yapı Kredi Bankası, Koçtaş, Otokar, ve Setur’un Yönetim Kurulu Başkanıydı. Gazeteci Metin Cihan, Koç şirketlerinin hem de AKP iktidarının bilgisi dahilinde İsrail limanlarına mal ve yakıt taşıdığını yazmıştı. Ayrıca “DÜZEY” gibi, KOÇ Şirketlerinin NAYAX gibi İsrail şirketleriyle ortaklıkları vardı.
Sn. Erdoğan bir yandan: “Bütün imkânlarımızla Filistinli kardeşlerimizin yanındayız!” havaları atarken, bir yandan da, Adana İncirlik Üssü’ne iniş-kalkış yapan ve İsrail’e silah ve malzeme taşıyan ABD uçaklarının sayıları artmaktaydı.
Malatya Kürecik Üssü, hâlâ tam kapasite ile İsrail ve ABD’ye bilgiler aktarmaktaydı!.. Hâlâ Türkiye’den kalkan ticaret gemileri ve deniz tankerleri kuduz İsrail’e mal ve akaryakıt taşımaktalardı!.. Ve hâlâ ülkemizde yaşayan binlerce Yahudi ve İsrail vatandaşı, belirli aralıklarla İsrail’e gidip masum Filistinli kardeşlerimizi katlederek, tekrar Türkiye’ye dönüyorlardı!.. Üstelik Anayasanın ilk dört maddesinin kaldırılması gibi ucuz ve uyuz kahramanlıkların sahibi Zekeriya Yapıcıoğlu’nun yine bu konudaki samimiyetsiz uyarıları bile Erdoğan’ca dikkate alınmamıştı…
Artık Türkiye’de ciddi ve gerçekçi bir dönüşüm kaçınılmazdı. Ülkemizin din istismarcısı bu iktidardan da, devrim simsarcısı CHP kafasından da kurtulması lazımdı. “Biz gelince ülkeyi düze çıkaracağız… Çünkü AB’ye girmemize mâni olan tüm engelleri ortadan kaldıracağız?!” diyen Özgür Özel’ler, acaba bu Haçlı AB ülkelerinin ve zihniyetinin PKK’nın hamileri, kuduz İsrail’in hizmetçileri olduklarını bilmiyorlar mıydı? Yoksa Haçlı gâvurlar gibi, en büyük engel olarak İslam’ı mı görüyorlardı?.. Evet evet, ya Milli Çözüm-Milli Mutabakat İktidarı kurulacaktı veya bütün bu iç ve dış sorunlar katlanarak artacaktı…
Artık Türkiye’de ciddi ve gerçekçi bir dönüşüm kaçınılmazdı. Ülkemizin din istismarcısı bu iktidardan da, devrim simsarcısı CHP kafasından da kurtulması lazımdı.
ya Milli Çözüm-Milli Mutabakat İktidarı kurulacaktı veya bütün bu iç ve dış sorunlar katlanarak artacaktı…
Toplumumuz,”Ümmet” kavramını idrak edip,gereğini yapmayana kadar,kendi gibi görünüp, kendinden olmayanları,yönetici olarak seçmeye devam edecektir.Merhum Erbakanı,tanıyamayan ve anlayamıyan bu toplum dan başka bir şey beklenemez.Vesselam.
İsrail sonunun geldiğini bildiği için elindeki tüm kartları oynamaktaydı ama bu sadece bu sonucu biraz geciktirmekte, sonucu değiştirmemekteydi.
İsrail yapmış olduğu bu siber saldırı ile dünyadaki bütün Yahudi (siyonist) mallarına temkinli bakılmasına ve gerekli tedbirlerin alınmasına vesile olmuştu.
Herkes amacı neyse ona doğru evrilmekte idi. Allah herkesin içinde taşıdığı olumsuzluk adına ne varsa vakti saati geldiğinde dışına vurmakta hiç bir kötülük gizli kalmamalıdır.
Artık Türkiye’de ciddi ve gerçekçi bir dönüşüm kaçınılmazdı. Ülkemizin din istismarcısı bu iktidardan da, devrim simsarcısı CHP kafasından da kurtulması lazımdı. “Biz gelince ülkeyi düze çıkaracağız… Çünkü AB’ye girmemize mâni olan tüm engelleri ortadan kaldıracağız?!” diyen Özgür Özel’ler, acaba bu Haçlı AB ülkelerinin ve zihniyetinin PKK’nın hamileri, kuduz İsrail’in hizmetçileri olduklarını bilmiyorlar mıydı? Yoksa Haçlı gâvurlar gibi, en büyük engel olarak İslam’ı mı görüyorlardı?.. Evet evet, ya Milli Çözüm-Milli Mutabakat İktidarı kurulacaktı veya bütün bu iç ve dış sorunlar katlanarak artacaktı…
Siyonizm bu olayla, herşeye hakim olduğunu zannedip, dünyaya meydan okuma mesajı verse de, yıkılışı ve tarihin çöplüğüne atılışı yakındır inşallah.
Artık Türkiye’de ciddi ve gerçekçi bir dönüşüm kaçınılmazdır. Ülkemizin din istismarcısı bu iktidardan da, devrim simsarcısı CHP kafasından da kurtulması lazımdır.
Evet evet, ya Milli Çözüm-Milli Mutabakat İktidarı kurulacaktır veya bütün bu iç ve dış sorunlar katlanarak artacaktır…
İsrail dünyaya teknolojik üstünlüğü ile nasıl güçlü olduğunu göstermeye çalışıyor. Ancak ne var ki imanlı, şuurlu bir avuç Hamas İsrail ile dalga geçerek onu hezimete uğratıyor. Nice az kalabalıkların çoklarına üstün geldiği ayetini bugünlerde bizzat ve tekrar yaşıyoruz.
“Nerede terörizm varsa orada Siyonizm vardır”, “Teknoloji Cenab-ı Hakkın biz Müslümanlara en büyük nimetidir.” “Hakkın emrindeki kuvvet en şerefli kuvvettir.” diyen ve kendisinin bir teknoloji mühendisi olduğunu hatırlatan Erbakan Hocamızın yerli ve milli savunma teknolojileriyle azgın aygır İsrail yerin dibine batırılmadan insanlığın kurtuluşu mümkün değildir.
Artık mızrak çuvala sığmıyor. İsrail’in bir siyonist terör örgütü olduğu gerçeğini tüm insanlık kabul ediyor. Özellikle batıda genç nesil koşulsuz siyonist destekçisi yöneticilerine her fırsatta tepki gösteriyor, dünyanın siyonist bir hapishane olduğunu tüm dünya artık görüyor. Ve tüm insanlık artık İsrail’in yok edilmesi konusunda hemfikir olmuştur. Şartları olgunlaştıran Rabbimize sonsuz şükürler ediyoruz.
Ve kaçınılmaz sonuç: Yenilmez denilen Siyonist İsrail Hamas eliyle terbiye ediliyorken Türkiye’de kurulacak olan Milli Mutabakat hükümeti emriyle tamamen yerin dibine batırılacaktır. İnsanlığın kurtuluşu için bu mikrobu kazıyıp atmak tek çaredir.
Artık Türkiye’de ciddi ve gerçekçi bir dönüşüm kaçınılmazdı. Ülkemizin din istismarcısı bu iktidardan da, devrim simsarcısı CHP kafasından da kurtulması lazımdı. “Biz gelince ülkeyi düze çıkaracağız… Çünkü AB’ye girmemize mâni olan tüm engelleri ortadan kaldıracağız?!” diyen Özgür Özel’ler, acaba bu Haçlı AB ülkelerinin ve zihniyetinin PKK’nın hamileri, kuduz İsrail’in hizmetçileri olduklarını bilmiyorlar mıydı? Yoksa Haçlı gâvurlar gibi, en büyük engel olarak İslam’ı mı görüyorlardı?.. Evet evet, ya Milli Çözüm-Milli Mutabakat İktidarı kurulacaktı veya bütün bu iç ve dış sorunlar katlanarak artacaktı…
”Evet evet, ya Milli Çözüm-Milli Mutabakat İktidarı kurulacaktı veya bütün bu iç ve dış sorunlar katlanarak artacaktı…”
Sadece ülkemizin değil küresel çapta insanlığın sorunlarının tespiti, bunların nasıl çözülüp siyonizmin ters köşe yapılacağını İslam Ülkeleriyle beraber ezilen tüm ülke ve insanların barış, bolluk medeniyetimin nasıl dahil edilip Ahir Zamandaki Adil Düzen Devriminin kurulup nasıl çalışacağını günümüzde ortaya koyan, yetmez bunu dert eden yanlızca Milli Çözüm vardır. İyikide Milli Çözüm var Elhamdülillah
“Bakın size kesinlikle ifade ediyorum ki: TÜRKİYE’NİN KURTULUŞU; Milli Çözüm’e inanan bir Cumhurbaşkanı’nın o makama oturması, Milli Çözüm’e inanan bir Hükümet’in kurulması ve yeni bir devrin başlamasıyla mümkündür!” Prf. Dr. Necmettin Erbakan
Ya Milli Çözüm-Milli Mutabakat İktidarı kurulacaktı veya bütün bu iç ve dış sorunlar katlanarak artacaktı…
İşbirlikçi Yahudilerin münafık tavırları!
İşbirlikçi Yahudiler yalanın ustalarıdırlar.
İşbirlikçi Yahudilerin genel karakteri; sınır tanımaz akıl almaz küstah bir arsızlık ve utanmazlıktır.
İşbirlikçi Yahudiler, kendi doğalarında herhangi bir değişiklik yapmaksızın etraflarına uyum sağlama konusunda uzmanlaşmıştırlar.
İşbirlikçi Yahudiler, gerçeği çarpıtma konusunda o kadar uzmandırlar ki, toplumlara hakikatin tam tersini inanılmaz basit yöntemlerle anlatırlar ve bunu olağanüstü bir inandırıcılıkla yaparlar.
Toplum işbirlikçi Yahudilerin bu kadar utanmaz olabilmesine ihtimal vermediği için, eşi görülmemiş bir utanmazlık sergileyerek sürekli paçayı kurtarmayı başarmaktadır.
İşbirlikçi Yahudileri tanımayanlar, Siyonist senaryoda birbiriyle mücadele eden görüntüsü altında iktidar ve muhalefet rolü oynayan işbirlikçi Yahudilerin birbirlerinden çok farklı olduğunu zannederler, ister sahnede olsunlar ister sahne arkasında dursunlar gerçekte işbirlikçi Yahudilerin birbirinden bir farkları bulunmamaktadır.
İşbirlikçi Yahudilerin şeytani oyunları ortaya çıktığı anda, sözde birbirine karşıymış gibi mücadele görüntüsü verenler, hemen birbirlerine arka çıkmaya başlarlar.
İşbirlikçi Yahudiler, bulundukları topluluklara asla huzur vermezler, onları bulundukları yerlerden söküp atmak gereklidir.
İşbirlikçi Yahudilerin toplumumuzun başına sardığı en büyük Şeytani hastalık; istismarcı işbirlikçi iktidarların veya muhalefetin peşinden gidilmesidir!
İşbirlikçi Yahudiler, kendilerini kusursuzca gizleyerek etraflarına uyum sağlamakta, arka planda hangi renk varsa onu kuşanarak bulundukları ortamla bütünleşip intikam almak için sabırla beklemektedirler.
İşbirlikçi Yahudilerin kaypak ve sinsi yöntemlerini fark etmek için; FERASET, onlarla mücadele etmek için ise DİRAYET gereklidir!
Milli Çözüm, milletimiz için potansiyel düşman olan İşbirlikçi Yahudilerin kim olduklarını bildiğinden ve onları deşifre ettiğinden Milli Çözüm’e öfkeyle saldırmaktadırlar. Çünkü İşbirlikçi Yahudiler ancak halktan gizlenebildikleri oranda kendilerini güvende hissetmektedirler.
İşbirlikçi Yahudiler, bulundukları güvenli alanlardan, kendilerini deşifre eden Milli Çözüm’e hücuma geçip saldırmakta, Milli Çözüm’ü hedef haline getirip fitneci olarak suçlamakta ve kendilerini savunmak için her türlü becerilerini kullanmaktadırlar.
İşbirlikçi Yahudiler, sadece Milli Çözüm’ü hedef almaktadırlar, bu ise Milli Çözüm mücadelesinin haklılığının ispatıdır!
İşbirlikçi Yahudilerin bekleyecekleri tek şey; hızla yaklaşan yenilgileri olacaktır.
Bulundukları ortamlara uyum sağlayıp kendilerini halktan gizleme becerileri de İşbirlikçi Yahudileri kurtaramayacaktır.
Şimdiden aldatılan ve umutsuzluğa sevk edilen insanların “Kahrolsun İşbirlikçi Yahudiler” diye çığlık atacakları günler yakındır.
Artık Türkiye’de ciddi ve gerçekçi bir dönüşüm kaçınılmazdır.
Ülkemizin din istismarcısı bu iktidardan da, devrim simsarcısı CHP kafasından da kurtulması lazımdır.
Evet, ya Milli Çözüm-Milli Mutabakat İktidarı kurulacaktı veya bütün bu iç ve dış sorunlar katlanarak artacaktı…
Memleket faiz/borç batağı altında, vatandaş fahiş fiyatlar, yüksek enflasyon ve faizci sömürü düzeninde inim inim inliyor, Filistin /Gazze neredeyse bir senedir aktif olarak bombalanıyor, binlerce müslüman kardeşimiz katlediliyor, bizim tepemizdekiler baron ağırlama peşinde.
Bunların başından – ucuna hepsi aynı, Filistin /Gazze kan ağlarken bunlar oturur İstanbul’daki caddeleri konuşur, memleket açlık ve sefalet altındayken bunların elitleri nerde içilir nerde yenir onları anlatır. Erbakan Hocam Siyonizme kafa tutarken, en insani, uygulanabilir, adil plan ve projeleri üretirken ve faaliyete geçirirken, bunların şair yazar zerzavatları gönül eğlendirir, hiçbir işe yaramadıkları gibi bir de Hocama dil uzatırlar.
Erbakan Hocamın defalarca dediği gibi bunlar ölü kuşun peşinde canlıyla işleri yok.
Milli Çözüm’de olmasa Filistin’e Hamas’a gerçek anlamda sahip çıkan, Bütün insanlığın hayrı için Adil Düzen projeleri üzerine çalışan başka da bir oluşum yok.
“Cenab-ı Allah’ın en büyük lütfu, rahmeti, teknolojidir.
Teknoloji akıl işidir, teknoloji ile akıl-hayal almayacak büyük işler yapabilirsiniz. Bugün Siyonizm’in en büyük korkusu; ‘Ya Müslümanlar teknolojide bizim önümüze geçerse’ korkusudur. Bunun için Silikon Vadisi’ne milyarlar yatırıyor, aramızdaki teknolojik mesafeyi açık tutmak için.
Teknoloji ile ne yapmak mümkündür?
Amerikan gemisinden atılan füzeyi siz havada kontrolünüze alırsınız, geri çevirirsiniz, atan geminin üstünde parçalarsınız. Bu mümkün mü? Evet, mümkün! Savaşlar artık adeta sanal savaşa dönüşecek. Oturduğunuz yerden yapılacak ve insansız yapılacak. Bu neyle mümkün; teknoloji ile mümkün. Cenab-ı Allah, en güzel, en temiz zekâyı Müslümanlara vermiş, Elhamdülillah.
Onlar ifsat için teknoloji geliştiriyor!
Bugün Amerika gelmiş, içi füzelerle dolu savaş gemisiyle Kızıldeniz’den ta Bağdat’ı vuruyor. En büyük zulümleri oturdukları yerden çay içerek, kahve içerek, sağa sola dönerek işleyecek kadar teknolojiyi geliştirmişler. Adamın 40 tane uçak gemisi var, ben de 40 tane yaparım dersin ama o arada onlar 80 tane yapacak. Peki, nasıl bunlara kafa tutacaksın?
Bana bak! Cenab-ı Allah Rahman ve Rahim’dir. Teknoloji nedir biliyor musun? Sen o geminin içinde öyle bir manyetik alan yaparsın ki, kumandanın sesini oradaki subay bile duyamaz.
Onun atmış olduğu füzeyi havada yakalarsın sen, elektronik kumandayla geri çevirir, o geminin üzerinde parçalarsın.
Teknoloji; geride kalmış ülkelerin, kendini ilerlemiş sanan ülkelerin önüne geçmeleri için bir fırsattır. Teknoloji üretirsen senin uçak gemisi yapmana gerek yok, zaten düşmanın uçak gemisi senin sayılır. İstediği kadar mermi atsın, nasıl olsa kendi başında patlayacak…”
“Hocam sen nelerden bahsediyorsun böyle?” diyorlar. “Siz benim aynı zamanda teknik profesör olduğumu unuttunuz sanırım!?”
Erbakan Hocamız bunları yıllar önce söylediğinde, zaten bu teknolojilerin altyapılarını bizzat hazırlamış üretimlerini-testlerini yaptırmış ve sürekli iyileştirme-geliştirme aşamaları üzerinde çalışmalar devam ediyordu.
Şimdi Siyonistlerin Lübnan’da (ve tüm Dünyada) yaptığı bu illüzyon (önceden tuzaklanmış olan telsizlerin infilak ettirilmesi ve diğer sistemleri), Türkiye’mizde; Milli Çözüme inanan bir Milli Mutabakat Hükümetinin kurulmasıyla, Erbakan Hocamızın hazırladığı-hazırlattırdığı teknolojik sistemlerle boşa çıkarılacak ve Siyonizm’in saltanatı yerle yeksan olacaktır inşaallah.
Firavunun sihirbazları; Hz. Musa’nın da kendileri gibi sihirbazlık yaptığını zannederek onunla yarışmaya kalkmışlardı.
Allah’ın (CC), Hz. Musa’ya verdiği mucizesi Asa idi. Bugün de Allah Müslümanlara Teknolojiyi bir mucize olarak vermiştir. Ve Erbakan Hocamız da teknolojiyi kullanarak şeytanın düzeni Siyonizm’i alt edecek sistemleri hazırlayıp tüm insanlığın hizmetine sunmuştur.
“(Artık herkes meydana toplanınca, sihirbazlar Hz.) Musa’ya: “Sen mi (önce marifetini ortaya) atacaksın, yoksa ilk olarak biz mi atalım?” diye (sormuşlardı.)”
“(Hz.) Musa da: “Evet tamam; siz atın (da marifetinizi görelim)” buyurmuşlardı. (Bunun üzerine sihirbazlar öyle acayip hünerler ortaya dökmüşler ve halkın gözlerini büyülemişlerdi ki, onları dehşet ve korku kaplamıştı. Böylece büyük bir sihirbazlık gösterisi yapmışlardı.) Sihir olarak yere attıkları ipleri ve değnekleri gerçekten koşuyormuş gibi göstermeyi (başarmışlardı).” (Taha: 65-66)
“Onlar (sihirlerini ortaya) atınca, Musa dedi ki: “Sizlerin (meydana) getirdikleriniz (sadece göz boyama) büyüdür, sihirdir. Doğrusu Allah, onu geçersiz kılacak (oyunlarınızı bozacak)tır. Şüphesiz Allah, bozgunculuk çıkaranların işini düzeltmeyecek (ve başarıya erdirmeyecektir).” (Yunus: 81)
“Biz de Musa’ya: “(Haydi sen de) Asanı fırlatıver” diye vahyettik. (O da değneğini yere atıverince) O vakit (bir de baktılar ki), bu (asa) onların bütün uydurduklarını yakalayıp yutuyor. (Hepsi birden şaşkınlığa uğramışlardı.)
Böylece hak yerini bulmuş, onların bütün yapmakta oldukları (göz boyama hilekârlıkları) geçersiz (bâtıl) olup boşa çıkmıştı.
(Firavun ve adamları) Orada yenilmişler ve küçük düşmüşler olarak ters yüz çevrilip kalmışlardı.” (Araf: 117-118-119)
Artık Türkiye’de ciddi ve gerçekçi bir dönüşüm kaçınılmazdı.
Ülkemizin din istismarcısı bu iktidardan da, devrim simsarcısı CHP kafasından da kurtulması lazımdı. “Biz gelince ülkeyi düze çıkaracağız… Çünkü AB’ye girmemize mâni olan tüm engelleri ortadan kaldıracağız?!” diyen Özgür Özel’ler, acaba bu Haçlı AB ülkelerinin ve zihniyetinin PKK’nın hamileri, kuduz İsrail’in hizmetçileri olduklarını bilmiyorlar mıydı? Yoksa Haçlı gâvurlar gibi, en büyük engel olarak İslam’ı mı görüyorlardı?..
Evet evet, ya Milli Çözüm-Milli Mutabakat İktidarı kurulacaktı veya bütün bu iç ve dış sorunlar katlanarak artacaktı…
Milli Manevi değerlere bağlı bir iktidarın idareyi ele almasından başka kurtuluş yolu görünmüyor.
Sözde herkes Milli Manevi değerlere bağlı!
Özde/hakikatte kim AB’nin kapısında beklemeyecek şuurda-dirayette ise ve Siyonist oluşumlar karşısında duracak etkin, güçlü birliktelikleri kurabilecek inanca, projeye sahipse veya destekçisi ise O Milli ve Manevi değerlerin sahibidir.
Yetmez, ülke imkanlarını faizle sömürenlerin karşısında, kim faizsiz bir sistemi savunup ve yöntemlerini açıklayıp aynı zamanda ekonomiyi faizli(kapitalist) sistemden daha hareketli ve güçlü-reel hale getirecek bilgi, birikime sahipse O Milli ve Manevi değerlerin gerçek sahibidir.
Vatan, millet, maneviyat konuları gündeme gelince mangalda kül bırakmamak kolay! İstismarını yapmak ise zamanımızda en karlı görünen (istismarcılar tarafından) yöntem.
Fakat insanımıza-geleceğimize tuzak kuran tüm düşmanları (Fetö vb.leri) sezen ve hiç ıskalamadan-bıkmadan, artan bir şiddetle münafıklara karşı mücadele eden, AKP gibi işbirlikçilere rağmen gerçekleri savunan “Lider” ve O’nun öncülüğünde kurulacak Milli Mutabakat hükümeti tüm insanlığın sorunlarına çözüm olabilir.
Bu gidişata mani olan her hamle -insanlığı yok etmek için çıkartılan çılgının yangının- yakıp yıkmasına sadece müsaade vermek olacaktır.
Konuya dair Erbakan Hocamızdan bir söz:
“Siyonizm öyle ustadır ki; kim ben mi ben hiç Siyonizm’e hizmet eder miyim türküsünü söylete söylete sana İsrail ordusunda askerlik yaptırır”
BEKLE İTRAİL, SONUNU GÖRELİM
Artık siyonist zalim itrailin ve tüm işbirlikçilerinin sonu gelmişti.Bu sebeple elindeki son imkanları da kullanmaktaydı. Hizbullah elindeki patlattığı çağrı cihazları da bunun bir örneğiydi. Maalesef, Aziz Erbakan Hocamızın kurduğu D8 birlikteliğinden uzak İslam ülkeleri de hala uykudaydı ve iran-lübnan gibi cılız sloganik tepkiler vermekteydi.
Acilen Türkiye’de ciddi ve gerçekçi bir dönüşüm gerekmektedir. Ülkemizin din istismarcısı bu AKP iktidarından da, devrim simsarcısı CHP kafasından da kurtulup, Erbakan Hocamızın hazırladığı ve Kahraman Ordumuza teslim ettiği en üstün teknolojik silahları kullanarak itraili ve tüm işbirlikçilerini taihin çölüğüne göndererek insalığa huzur getirecek Milli Çözüm-Milli Mutabakat İktidarı kurulacaktı veya bütün bu iç ve dış sorunlar katlanarak artacaktı…
Erdoğan’ın Talihsiz Tavrı!
Lübnan’da bu İsrail vahşeti yaşanırken, Sn. Recep T. Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Ali Koç ve beraberindeki yönetim kurulu üyelerini ağırlamaktaydı. Erdoğan, konuşmasında Fenerbahçe Spor Kulübü’nün yönetimini ağırlamaktan memnuniyet duyduğunu vurgulamıştı. Fenerbahçe’nin 117 yıllık mazisiyle, milyonlarca taraftarıyla, yetiştirdiği kıymetli sporcuları ve tarihe geçen başarılarıyla Türk sporunun iftihar vesilelerinden biri olduğunu belirten Erdoğan, Ali Koç’a ve FB’ye övgüler yağdırmıştı.
Sn. Erdoğan’ın; faizci ve rantiyeci sermayenin baronlarından FB Başkanı Ali Koç’u ve ekibini, hem de Bakanlar Kurulu toplantısında kabul edip ağırlaması, yoksa küresel güç odaklarına:
“Biz AKP İktidarı bütün Bakanlarıyla birlikte, Siyonist sermayenin ve Türkiye temsilcilerinin hizmetindeyiz. Halkımızın havasını almak için Netanyahu yönetimine atıp tutmamıza bakıp bizi yanlış anlamayın!” mesajı mıydı?
Yıldırım Ali Koç; Ford Otosan, Yapı Kredi Bankası, Koçtaş, Otokar, ve Setur’un Yönetim Kurulu Başkanıydı. Gazeteci Metin Cihan, Koç şirketlerinin hem de AKP iktidarının bilgisi dahilinde İsrail limanlarına mal ve yakıt taşıdığını yazmıştı. Ayrıca “DÜZEY” gibi, KOÇ Şirketlerinin NAYAX gibi İsrail şirketleriyle ortaklıkları vardı.
Sn. Erdoğan bir yandan: “Bütün imkânlarımızla Filistinli kardeşlerimizin yanındayız!” havaları atarken, bir yandan da, Adana İncirlik Üssü’ne iniş-kalkış yapan ve İsrail’e silah ve malzeme taşıyan ABD uçaklarının sayıları artmaktaydı.!”
Artık Türkiye’de ciddi ve gerçekçi bir dönüşüm kaçınılmazdı. Ülkemizin din istismarcısı bu iktidardan da, devrim simsarcısı CHP kafasından da kurtulması lazımdı. “Biz gelince ülkeyi düze çıkaracağız… Çünkü AB’ye girmemize mâni olan tüm engelleri ortadan kaldıracağız?!” diyen Özgür Özel’ler, acaba bu Haçlı AB ülkelerinin ve zihniyetinin PKK’nın hamileri, kuduz İsrail’in hizmetçileri olduklarını bilmiyorlar mıydı? Yoksa Haçlı gâvurlar gibi, en büyük engel olarak İslam’ı mı görüyorlardı?.. Evet evet, ya Milli Çözüm-Milli Mutabakat İktidarı kurulacaktı veya bütün bu iç ve dış sorunlar katlanarak artacaktı…
***Ülkemizi ve Dünyayı yaşanmaz hâle getiren liderler Rabbim layık olduğunuz sonlara sizi ulaştırsın…Bu kadar ah aldınız hem dünya hem ahirette sonunuz hüsrandır!!
Türkiye gibi;Nüfus, Savunma, Tarih, Coğrafya, Teknolojik ve Stratejik her türlü güç unsurlarını bünyesinde barındıran, buna mukabil üç beş milyonluk Siyonist İsrail karşısında, eli kolu bağlı vaziyette kalan bir başka ülke yoktur dünyada!
Bütün bu unsurların ülke ve devlet bünyesinde bulunması demekki yetmiyormuş!
Bunları hedefine ulaştıracak, Hak ile Batılı , Adalet ile zulmü, Haklı ile haksızı birbirinden ayıracak ve Hakkı, Gazze ve Türkiye başta olmak üzere, tüm dünyada yerleşik kılacak süper bir Ferasete, Süper bir İman ve İradeye, ve Süper bir Beyne ve birikime ihtiyaç vardır.!
Ve işte bu da Millî Çözüm ruhundadır.
Ve İnşallah vakit tamamdır..
Mesaj net!
Siyonist şeytan İsrail diyor ki: “Her şey benim kontrolüm altında. İstediğim an düşmanlarımı yok edebilirim. İster İran gibi net düşmanım olan bir ülkenin en önemli gününde, isterse de evinde, berberde, sokakta gezerken önemsiz sayılan bir zamanda… Her noktaya ulaşır, muktedir bir şekilde nüfuz ederim…”
Oysa, ayağında terlikle mücadele eden Aziz Hamas’lı mücahitlere diz çöktüremeyen bu şeytan uşaklarının; içimizdeki işbirlikçileri, parayla satın alınan “değersiz malları” bile onları muktedir yapamıyor. Her taşın altına girip pusuya yatsalar da o taşla o kafaların ezildiği günler yaklaştı elhamdülillah. Kimin muktedir olduğunu hep beraber göreceğiz!
Rahman ve rahim olan Allah’ın adıyla…
“Andolsun, Firavun âline (ve zalim yöneticilerine) de uyarıcılar gelmişti.
(Ancak) Bizim ayetlerimizin tümünü yalanlayıvermiş (zulüm ve küfürde diretmiş)lerdi. Biz de onları Azîz ve Muktedir olan (Allah)ın yakalayışıyla yakalayıp (düzenlerini devirmiştik).
(Şimdi, ey bu çağın gafil ve cahilleri!) Sizin kâfir (yöneticileriniz ve süper güç)leriniz onlardan daha mı hayırlıdır? Yoksa sizin için kutsal kaynaklarda (kurtulacağınıza ve başıboş bırakılacağınıza dair) bir beraat mı var ki? (Aynen Firavunlar gibi, bugünkü sömürücü ve saldırgan zalimleri de devirmeyelim ve yerin dibine geçirmeyelim?)
Yoksa onlar: “Biz, ‘birbiriyle yardımlaşıp nusret bulan’ (ve karşısında kimseler duramayan) ‘Güçlendirilmiş bir Cemiyetiz’ (sanki, Birleşmiş Milletleriz” diyerek) mi (şımarıp böbürlenmektedirler)?
(Oysa) Yakında o “Birleşik Cemiyet” bozguna uğratılacak ve arkalarını dönüp kaçacak (delik arayacak vaziyete ve hezimete düşeceklerdir).
Daha doğrusu onlara va’ad edilen (asıl azap) saati yaklaşarak (gelmektedir). O saat ki, ‘kurtuluşu mümkün olmayan çok korkunç bir intikam’ vaktidir ve çok acı bir (akıbettir).”
Kamer Suresi, 41-46. ayetleri.
SAVAŞ AN MESELESİ…
Telsizlerin patlatılması skandalından hemen sonra İsrail, Lübnan’ın başkenti Beyrut’a f-35 uçakları ile iki adat füze ile saldırmış 8’i üst düzey komutan olmak üzere 12 Hizbullah askerini katletmişti!
Şimdiye kadar itidal çağrısı yapan Lübnan Hükümeti bile artık Hizbullah’ın cevap vermesi gerektiğini söylemekteydi!
Bu yaşananlar sıcak gelişmeler üzerine İsrail ve destekçileri;
Yemen, İran ve Hizbullah’tan cevap beklemekteydi. İsrail Hizbullah’ın karşı saldırı olasılığına karşı Lübnan’ı savaş uçakları ile ağır bombardımana tutmaktaydı. Hatta İsrail, 7 ekimden bu yana Lübnan’ın Hristiyan kenti Cizzine’yi ilk defa savaş uçakları ile hedef aldı. (acaba kimlere neyin mesajını vermek istiyordu!)
Ürdün ve Suudi hainleri, Husiler den gelecek olası bir saldırıya karşı savunma sistemlerini açık hale getirmişti..
İran CB ise bir kaç gün öncesinde “İsrail’in bölgesel bir savaş çıkarmak istedi ancak bu oyuna gelmedik.” beyanında bulunmuşlardı.
Hizbullah ve İran’ın maalesef ne içerisinde ki hainleri temizleyebilecek ne de İsrail’in burnunu kırabilecek bir hamle yapabilecek gibi görünmüyordu. Çünkü bölgesel bir savaşta ABD ve AB ülkelerine karşı savaşı kazanamayacaklarının farkındalardı ancak;
İsrail, Hamas’la olan savaşını kaybettiğini biliyor ve haritadan silinmemek için son şansının dünyayı Armageddon’a zorlamak olduğunu biliyordu.
İran ve Hizbullah iki aydır resmen eziliyor, caydırıcılığını ve gücünü yitiriyordu..
İsrail’in hamleleri, İran ve Hizbullah’ın aleyhine işliyordu. Gerekli tepkiyi verselerde, vermeselerde Siyon – Haçlı Birliği, Lübnan ve İran’a saldıracaktı peki Türkiye’nin akıbeti ne olacaktı?
KOYUN CAN, KASAP ET DERDİNDE?!
Etrafımız ateş çemberi olmuş yanıyor, mazlumlar katlesiliyorken iktidar ve ortağı ne yapıyordu?
Cumhur İttifakında ise Erdoğan’sız dönem hazırlıkları ve iç karışıklık mevcuttu.
AKP’nin kendi içerisinde ki koltuk ve güç savaşı, Erdoğan ve Soylu çekişmesi, AKP ve MHP savaşı giderek şiddetleniyor ve taraflar birbirlerine sürekli yeni hamleler yapıyordu.
Erdoğan’sız döneme hazırlık yapılırken ise diğer yandan hükümetin ayakta kalabilmesi için ise ülkemizde gündem sürekli meşgul ediliyor. Haftalardır Dilan Polat’lar konuşuluyordu çünkü;
Özellikle Milli Çözüm’ün defalarca gündeme taşıdığı “Gazze’ye yardım etmeye imanımız ve cesaretiniz yetmiyor bari İsrail ile yapılan ticaretin kesin!” uyarılarından sonra Türk Halkından da tepki alan hükümet, ticareti kestik palavraları atıyor fakat İsrail ile ticaret hâlâ devam ediyordu. İktidarın ilk hedefi ise bu gerçeklerin üzerini örtmekti. Bu nedenle ülkede ki gündem yandaş medya ile birlikte değiştiriliyor. Muhalefette herzaman ki gibi AKP’nin işini kolaylaştırmaktan başka birşey yapmıyordu!
Toprak ayaklarımızın altından kayarken, AYM’den gelen, “Anayasa’ya uyulmazsa, defterler dürülür, sıra bize gelir!” uyarıları, yüreğimize su serpiyordu! Çünkü Lübnan ve İran’da patlamak üzere olan büyük savaş ülkemize de sıçrayacaktı ve varoluş mücalemiz olacak olan Armageddon savaşına işbirlikçilerle girmek, sadece ülkemizi ve İslam ülkelerini değil bütün insanlığın sonu anlamına geliyordu!
Çünkü; Büyük İsrail kurulursa, dünya nüfusunu 500 milyona indirmek isteyen Siyonistler, bütün dünyayı ateşe vermekte tereddüt etmeyecekti. Lakin;
Gazi Mustafa Kemal ve ecdadımızın büyük bedeller ödeyerek kuruluşuna engel olduğu Büyük İsrail Projesi yine hayal olarak kalacaktı. Kuva-i Milliye ruhunu taşıyan Milli Çözümcü – Milli Mütabakat Hükümeti iş başına geldiğinde Erbakan Teknolojisi ile Küçük İsrail’i haritadan silecek ve bütün zalim devletleri hizaye getirecektir!
S.yonist i.srailin yaptığı bu siber saldırılar bizlere şunları gösteriyordu;
S.yonist amaçları için artık ellerindeki tüm imkanları kullanmaktan çekinmeyecekleri ve ne kadar güçlü olduklarını tüm insanlığa göstermek istemişlerdir..
Maalesef bu alçak saldırılara karşı yeryüzünde başta Türkiye ve İran gibi ülkeler başta olmak üzere karşılık verecek iktidar ve liderlere sahip değillerdir!
Müslüman ülkelerde, zahirde Teknolojik geri kalmışlık açıkca görülmektedir!.
Başta Müslüman ülkeler ve hatta dünyadaki tüm ülke liderleri ve yönetimleri s.yonizm işbirlikçisi oldukları açıkca görülmektedir!.
S.yonizm bu hareketiyle teknolojik üstünlüğün tartışmasız kendinde olduğu göstermek istemiştir!.
Tüm ülkelerin artık s.yonizm tehlikesini kamilen anlamaları ve gerekli tedbirleri almaları gerekmektedir!.
Ancaaakk unuttukları ya da anlayamadıkları şey ise; Erbakan Teknolojileri ile bu kibirli s.yonizm yok edilecek! İ.srail haritadan silinecek.. tüm destekçileri işbirlikçileri kahru perişan olacak ve tüm insanlığın özlemle acilen bekledikleri Adil Düzen mutlaka kurulacaktır!..
Kahraman TSK s.yonist i.srailin askeri gücünü yok edecek, H.amas ve Gazzeliler kesin bir zafer kazanacak inşaAllah..
Evet, Allah’ın izni ve inayetiyle savaşsız ve saldırısız bir büyük galibiyet yaşanacak, bazı kangrenleşmiş çıbanların deşilip temizlenmesi dışında, tüm dünyayı kapsayan ve kasıp kavuran… Ve insanlığın mahfına sebep olan çatışmalara gerek kalmayacak… Muhyiddini Arabi gibi büyük Zatların ihbarıyla, “Barut patlamayacak” yani tahrip gücü korkunç olan, başta Atom bombalarının ve diğer nükleer füze başlıklarının ateş almayacağı yüksek ve özel teknolojiler sayesinde Siyonist-Haçlı güdümlü, sömürü, haksızlık ve ahlaksızlık zulmü son bulacaktır. Böylece son ve en büyük İslam devrimi, beklenen tarihi barış ve bereket medeniyeti, acısız ve sancısız gerçekleşmiş olacaktır.
Ardından, farklı Din ve Kökenden… Ayrı kimlik ve kültürden… Bütün insanların temel haklarını, refah ve huzur ortamını sağlayacak, Milli Görüş endeksli ve Milli Çözüm merkezli mutlu ve muhteşem bir değişim dönemi başlayacaktır.
İslam’ın onuru ve insanlığın huzuru için va’dedilen ve asırlardır özlemle gözlemlenen bu kutlu gelişmeleri engellemeye, hiçbir devletin veya sistemin gücü yeterli olmayacaktır, inşallah!..
Artık hayatın dayanılmaz hale geldiği Gazze katliamından sonra; Lübnan da Hizbullah’a yapılan siber saldırı sonrası yabancı menşeli teknolojik yazılımlı cihazlarla bütün bir dünya tehdit altındaydı. İşte Erbakan Hocamızın yıllardır üzerinde durduğu YERLİ-MİLLİ kavramının önemi birkez daha hatırlanmıştı. Teknoloji yine başka üst bir teknolojiyle alt edilebilirdi.
İşte teknolojinin en verimli silah olarak kullanıldığı teknoloji çağında sonsuz yapılabilecek işler de vardı. Aynı teknoloji bumerang olarak kullanılması da yazılımla alakalıydı.
Şimdi dünyanın herhangi bir yerinde bu tür saldırıların sahibi elbette Kuduz İsrail ve diğer Siyonist- Emperyalist odaklar olmaktaydı. Hem gemilerden fırlatılan füzeler daha yüksek bir teknolojiyle kontrol edilip yönlendirildiği, hava araçlarını ve diğer güdümlü araçların yönlendirilebildiği bir ortamda neler yapılamazdı ki… Onun için güdük değil, gücünü imanından alan tam bağımsız kahramanların Siyasi otoriteyi de oluşturması gerekliydi. Ya Milli Çözüm’lü bir yönetim, ya da bütün bir dünya olarak sonu Gazze’den beter olan bir son beklenmeliydi.