YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
6574d64227ada
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 7 3 3 4
Bugün : 14
Dün : 11955
Bu ay : 110884
Geçen ay : 302569
Toplam : 21353866
IP'niz : 18.205.26.39

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

Sorumsuz, Onursuz ve Huysuz Kişinin Hz. ALİ ve EHL-İ BEYT KÜSTAHLIĞI

Sorumsuz, Onursuz ve Huysuz Kişinin

Hz. ALİ ve EHL-İ BEYT KÜSTAHLIĞI

    

“Hayır, (asıl) zalimler; hiçbir bilgiye dayanmaksızın kendi hevâ (istek ve tutku)larına uymuş (ve Allah’ın sözlerini kendi heveslerine uydurmuş olan)lardır. (Bunlar Kur’an’ı ve Resulüllah’ı değil, kendi kuruntularını esas almışlardır. Oysa bir bilgi ve belgeye dayanarak ilmi tartışma yapanların hataları bağışlanır.) Allah’ın saptırdığını artık kim hidayete ulaştıracaktır? Onların hiçbir yardımcıları bulunmayacaktır.” (Rum: 29)

Şeytanın iğvalarını ve kendi nefsani kurgu ve kuruntularını; ilmi, İslami ve tarihi doğrularmış gibi anlatmaktan sakınıp sıkılmayan birisi, “Cahil cesur olur” deyimine uygun bir hezeyanla Hz. Ali ve Ehl-i Beyt’ten mübarek evlatları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin Efendilerimize iftira ve hakaretler yağdırmaya başlamıştı. Hatta bu sefil ve rezil kişi, hırsını ve hızını alamayıp, bütün Ehl-i Sünnet ulemasına sataşıp suçlamaktan bile utanmamıştı!.. Ve tabi ağzından fossuranların rezil rüsva olacakları günler de yakındı.

İşte bu ayarsız ve tutarsız kişilerin yazdıkları:

Zırvacı Başlık: “Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Zeki Geçkil, aktüel gelişmelere dair değerlendirmelerde bulundu.”[1]

Küresel boyutlarda süren Hak-bâtıl mücadelesinin merkezi haline gelen Türkiye, kritik bir süreçten geçerken idrak etmekte olduğumuz Mevlit Kandili, zaferimizin müjdecisi olsun. Bu dilekle kandilinizi kutluyorum.

Türkiye bir an evvel bu türbülanstan kurtulmazsa işler sarpa sarabilir(miş…)

Fransız Milletvekili Thierry Mariani, Avrupa Parlamentosu’nda yaptığı konuşmada AB’nin Türkiye’nin mutlak gücü karşısında sadece gözyaşı döktüğünü söyledi. 28 Mayıs 2023 sonrasında her iki seçimi kazandığı halde iktidarı tümüyle takiyeci Zümre’ye devreden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Pelikan Hükümetinin bir dediğini iki etmezken; Türkiye’nin içi bizi, dışı düşmanlarını yakıyor. Türkiye bir an evvel bu türbülanstan kurtulmazsa işler sarpa sarabilir.

Zira T.C. gibi YRP’yi (Fatih Erbakan’ın Yeniden Refah Partisi’ni) de Yahudi kurdu! (Düzmecesi…)

T.C.’yi kuran takiyeci zümre, Kemalcı paganist öğretiyle 1000 yıllık Türk-İslam Medeniyeti’ni karalayıp karanlığa gömerek tarihi sıfırdan başlattı. Fatih Bey de Erbakan’ın; “Müslümanlara Türkiye’yi açık cezaevi haline getiren bu hile rejimi ve köle düzeni bir Yahudi şaheseridir” diyerek Kemalcı vesayet statükosuyla yaptığı yarım asırlık şanlı mücadeleyi önemsiz, itibarsız gösterip yok sayarak yeni bir 40 yıldan söz etmekte, başka bir söylemle her şeyi sıfırdan başlatmaktadır. Zira T.C. gibi YRP’yi de Yahudi kurdu.

Şiilerin Hz. Ali’yi yüceltmeleri fitne fesat amaçlıdır! (Gerçeğini çarpıtıvermesi…)

Yahudilerin İslam ümmetinin başına bela ettiği Şiilerin, Hz. Ali’yi yüceltmeleri fitne fesat amaçlıdır. İslam’a göre üstünlük takva ile görevler ise ehline verilir. Hz. Ali, Hz. Muhammed’e (SAV) akrabalığı nedeniyle üstünlük ve riyasetin kendisinde olduğunu dava etti. Davası bâtıldı. Zaten liyakati olmayan, kifayetsiz muhteris biri olduğu hilafetinde görüldü. Sahabenin hatalarını konuşmada sakınca yoktur. Eğer sakınca olsaydı; Yüce Allah sahabenin işlediği en büyük günahlardan olan Hz. Aişe’ye iftira atmalarını -ki, başını Hz. Ali çekiyordu- ve Huneyn Günü Aleyhissalatü Vesselam Efendimizi bırakıp savaştan kaçtıklarını kınayarak Kur’an’da tüm insanlığa ilan etmezdi.

“Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin, cennet gençlerinin efendileridir” sözü hadis değil, olamaz. Bu bir Şia uydurmasıdır. Zira cennette herkes 35 yaşındadır, genç-ihtiyar yoktur.

Şia’nın yücelttiği, oysa liyakati olmadığından halifelikten istifa eden Hz. Hasan, 30’dan fazla nikâhladığı kadını boşayan, yüzlerce cariyeyi eli altında tutan uçkur sevdalısı biriydi. Bu bilgiler Şia kaynaklarında da var. İran’daki muta nikâhının (muvakkat nikâh) nedeni bu olmalı.

Şiilerin iddia ettiği gibi Hz. Hüseyin zulme başkaldırıp hak ve adalet için savaşırken şehit olmadı. İslam’a göre “üstünlük takva ile, görevler liyakate göre ehline verilir” temel ilkesine karşı çıkarak, Hz. Muhammed’in (SAV) torunu diye üstünlük ve riyaset dava etti. Davası bâtıldı. Bu bâtıl dava yüzünden aldatılarak götürüldüğü Kerbela’da, feci şekilde öldürüldü. Siyasetten ve riyasetten hiç anlamayan muhterisin biriydi. Şiiler bu zavallıyı bir kahraman olarak lanse etmekteler. Sünni ulema fitne çıkmasın diye susmuştur. Öyle ki Sünniler Hz. Ali, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin sevgisinde Şiilerle yarışarak fitneyi büyütmüşlerdir.” diyen bu zırvacı cahil, doğrularla yanlışları harmanlayarak ve kendi temelsiz kurgularını gerçek gibi sunarak, Ashabın en ileri gelenlerine ve Ehl-i Beyt’e hakaret etmekten sakınmamıştı!

Zeki Geçkil 2 Ağustos 2023 Facebook sosyal medya hesabında şunları zırvalamıştı:

Hz. Ali, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin devlet ve siyasette hiçbir liyakati olmayan basiretsiz, başarısız kişiler olarak fesat çıkaranlara alet oldular. Kur’an’ın “görevleri ehline verin” emrine rağmen “riyaset bizim hakkımız” diyen bu kifayetsiz muhterisler, İslam ümmetine dehşet zararlar verdiler. Hz. Peygamber (SAV): “BİZE KILIÇ ÇEKEN BİZDEN DEĞİLDİR.” buyurduğu halde; Hz. Ali, Hz. Aişe ile yaptığı savaşta 70 Sahabe katletti. İfk olayında, Hz. Aişe’ye Kur’an’la sabit olan o iftiraları atanların başını da Hz. Ali çekmişti. Şia’yı ümmetin başına, Hz. Ali bela etti. Sünni ulema; “Kılıcımız Müslümanların kanına bulaşmadı; dilimizi, kalemimizi bulaştırmayalım” diyerek Şia’ya fitne alanı açtılar. Yazık ettiler Ehl-i Sünnet’e.

4 Ağustos 2023 Facebook hesabında bu cahil şımarık;

Hem: “Şia; Hz. Ali’yi abartılarla, yakıştırmalarla Allah rızası için övmüyor. İslam’ın temiz Tevhid itikadını bozmak için yapıyor. Gerçekte İran’daki Şii yönetim hâlâ Mecusi’dir. İslam ve Müslüman düşmanlığında geçmişte Moğollarla, Haçlılarla ittifak ettikleri gibi, şimdi de Siyonizm ile ittifak içindedir. Humeyni devrimini, CIA ve MOSSAD örgütledi. Sabatayist takiyeci zümre de Hz. Ali’yi art niyetle ve Müslümanlar arasına fitne sokmak için öne çıkartmaktadır. Hz. Ali’nin hiç olmadığı şekilde abartılarla, yakıştırmalarla övülmeye ihtiyacı yoktur.” diyor, hem de Hz. Ali ve evlatlarına “Siyaset ihtirascısı ve şehvet bağımlısı” diye saldırıyordu.

Oysa hadis uzmanlarının belirttiği gibi “Hasan ve Hüseyin cennet gençlerinin efendisidir” buyururken, o gündeki ve Medine’deki gençleri kastetmişlerdi. (Bak: Hadis şarihi Tipi, (Ali-El-Kari Mirkat’ul Mefatih 9-3979) Hatta; “Efendimiz bu övgüsüyle, gençliğini Allah yolunda geçirenlere işaret edilmiştir” diyenler de vardır.

Bu zırvacılara göre: “Sn. Erdoğan ve AKP iktidarı, madem bu kadar hayırlı ve kahramandı… Madem bu iktidarı eleştiren herkes şeytandı ise ve şimdi “YRP’yi Yahudi kurdurdu!..” ise ve bu Fatih Erbakan AKP’ye dolaylı katıldı ise, bu mübarek AKP’yi ifsat etmek kasıtlı mıydı? Yoksa aynı ayarda ve amaçta olduklarının mı bir kanıtıydı?

Ve yine bu zırvacılar; “Oğuzhan Asiltürk, gizli Yahudi Hahamdır!” dedikleri halde, bu kişinin son demlerinde SP’yi tüm yan kuruluşlarıyla AKP’ye katmak üzere Sn. Erdoğan’la gizli-açık görüşmeler yaparken, Allah canını alıp ahirete uğurlamasına niye bir kılıf uyduramıyorlardı? Hangisi yalandı, Oğuzhan’ın hıyaneti mi, Erdoğan’ın kerameti mi? Çirkefe düşen yavru kedi gibi, cevap veremeyince niye suskunlaşıyorlardı?

İfk (Hz. Aişe’ye İftira) Olayı ve Hz. Ali’nin Duyarlı Tavrı:

Peygamber Efendimiz (SAV) gazalara çıkacağı zaman Ezvac-ı Tahiratı (her yönden tertemiz olan mübarek hanımları) arasında kura çekerdi. Beni Mustalik gazasındaki kura da Hz. Aişe’ye (RA) çıkmış ve beraberinde götürmüşlerdi.

Sabaha karşı seferden geri dönüşte, hava daha karanlık iken ihtiyacını gidermek üzere çıktığı esnada Hz. Aişe’nin (RA) kaçırdığı kervandan geri kalması ve düşürdüğü gerdanlığını ararken geç kalması üzerine orada beklemiş ve kervanda en son kalıp kontrol görevini üstlenmiş olan Saffan bin Muattal es-Sülemi, Hz. Aişe’yi (RA) bulmuş ve devesine bindirerek kervana yetiştirmişti.

Münafıkların reisi olan Abdullah bin Übey bunu fırsat bilerek, Hz. Aişe (RA) annemize iftira etmişti. (İslam Ansiklopedisi, TDV. 21/507-509; M. Asım Köksal, Medine Devri, 5/61-86)

Hz. Aişe’ye (RA) münafıkların öncülüğü ile atılan bu iftiraya tarihte “İfk Hadisesi” denmiştir. Bu iftiranın ortaya atılmasından dolayı, Hz. Aişe (RA) ve Efendimiz (SAV) ile birlikte bütün mü’minler derinden sarsılıvermiş ve çok üzülmüşlerdi.

Peygamber Efendimiz (SAV) bu konu hakkında yakınları ile istişarede bulunmuş ve hepsi de Hz. Aişe’nin (RA) lehine ve onun namuskârlığı üzerine şahitlik etmişlerdi.

Hz. Ali (RA) görüşünü şöyle aktarmıştı:

Allah Resulü (SAV) vahiy gecikince, ailesinden Hz. Aişe ile boşanıp ayrılma konusunda istişare etmek üzere Hz. Ali (RA) ve Üsâme b. Zeyd’i çağırıp fikirlerini dinledi. Üsâme b. Zeyd Allah Resulüne (SAV) ailesinin suçsuz olduğunu bildiğini söyledi. Ve ekledi: “Ey Allah’ın elçisi, o Senin ailendir. Biz onun hakkında hayırdan başka bir şey bilmiyoruz.” dedi. Ali bin Ebu Talib ise: “Allah Senin üzerine (bu işi, evlenme ve boşanma işini) daraltmış ve kısıtlamış değildir. Sana göre onun dışında çok kadınların varlığı da bir gerçektir. (Bu denli üzülmeniz gereksizdir.) Kaldı ki bu konuyu sürekli yanında bulunan cariyesine soracak olursanız eğer, o Sana doğru haberi verecektir.” dedi. Allah Resulü (SAV) Berire’yi çağırıp; “Ey Berîre, Aişe’den seni şüphelendirecek bir şey gördün mü?” diye soruverdi. Berire ise ona: “Seni hak ile gönderen Allah’a yemin ederim ki, genç bir kadın olmasından başka, onu ayıplayabileceğim hiçbir durumunu görmedim. Ailesinin hamuru başında uyur da bir oğlak gelip hamuru yer (haberi bile olmaz).” dedi. (İbn Kesir, Nur, 24/11. ayetin tefsiri)

Hz. Ali’nin (RA), Peygamberimizin (SAV) derinden sarsılmasına neden olan bu olayda, hem Hz. Peygamberimize teselli, hem de cariyesi üzerinden Hz. Aişe’yi tezkiye edici olarak söylediği bu sözü –hâşâ- iftirayı destekleyen değil, Hz. Peygamberin (SAV) üzülmesini engelleme çabası içeren sözlerdir.

Diğer bir rivayete göre Hz. Ali (RA) şöyle cevap veriyorlardı:

“Ya Resulüllah!.. Bir gün bize namaz kıldırıyordunuz. Namaz içinde iken, ayakkabılarınızı çıkarmıştınız. Size uyarak biz de çıkarmıştık. Namazı bitirince, ayakkabılarımızı çıkarmanın sebebini bize sormuştunuz. Biz de size uymuş olmak için çıkardığımızı söylemiştik. Bunun üzerine siz, ‘Temiz olmadıkları için onları çıkarmamı bana Cebrail emretti.’ demiştiniz. Böyle, ayakkabılarınıza bulaşan bir pislik, size bildirildiği ve onları pislik bulaşığından dolayı çıkarmanız size emredildiği halde, ailenize, namus kirletecek kötülüklerden bir şey bulaşsın da onu çıkarmanız için size emredilmesin, olur mu hiç?..” (Halebî, İnsanû’l-Uyûn, 2/624-625) diyerek, Cenab-ı Hakkın Kur’an ayetleriyle Hz. Aişe’yi ve Hz. Peygamber Efendimizin yüksek şahsiyet ve haysiyetini aklayıp temize çıkaracağı temennisini ve beklentisini beyan etmişlerdi. Ve zaten Hz. Ali’nin (RA), Efendimize; “Aişe’nin her halini en iyi, onun sürekli hizmetindeki cariyesi bilir!” teklifiyle Hz. Aişe’yi aklama ve Resulüllah’ı rahatlatma amacı kesindi.

Hz. Ali’nin (RA) dediği gibi, vahiy gelerek olay açıklığa eriştirilmiş ve Hz. Aişe validemiz bu iftiradan temizlenmiştir. (bk. Nûr, 24/11-20)

Böylece Cenab-ı Hak, vahiy ile Hz. Aişe (RA) hakkında söylenenlerin bir iftiradan ibaret olduğunu haber vererek; hem Resulünün (SAV) temiz ruhlarını ve pak vicdanını üzüntüden kurtarıvermiş, hem Hz. Ebubekir’in (RA) şahsiyetinin küçük düşürülmesine müsaade etmemiş, hem de Müslümanlar arasında zuhur eden fitne ve fesadın büyümesine fırsat vermemiştir. Ve Hz. Ali (RA) efendimizin teklif ve temennileri istikametinde bu ayetler inmiştir.

Kur’an-ı Kerim’de birçok ayette Hz. Ali’nin faziletine işaret buyrulmaktadır:

“(Ey mü’minler!) Sizin (gerçek) veliniz (sahibiniz ve destekçiniz) ancak Allah’tır, O’nun elçisidir, (ve yine) rükû ediciler (İslam nizamına boyun eğiciler) olarak namazı dosdoğru yerine getiren ve zekâtı veren mü’minlerdir.” (Maide: 55) Bu ayetin, Hz. Resulüllah’ın: “Ya Rabbi, Hz. Musa’yı Hz. Harun’la desteklediğin gibi Beni de Ali ile güçlendir!” duasından sonra indiği pek çok sahih kaynakta yer almaktadır.

“Mü’minlerden öyle (mert ve metin) er kişiler vardır ki, Allah üzerine yaptıkları ahde (iman, itaat ve cihad sözlerine) sadakat gösterdiler; böylece onlardan kimi adağını gerçekleştirip (Hakk uğrunda canını vermiştir), kimi de (gönülden cenneti ve şehadeti umup) beklemektedirler. Onlar hiçbir vazgeçme ve yan çizme (bedel ve bahanesi) ile (Allah adına verdikleri sözlerini) değiştirmemişlerdir.” (Ahzâb: 23) ayetinin son kısmında övülen sadakat ve şehadetine işaret edilen Zat’ların başında Hz. Ali’nin (RA) geldiği yine sağlam tefsirlerde kayıtlıdır.

“Çünkü Allah, onların (dünyada) yaptıklarının en kötüsünü (bile) temizleyip-giderecek (iyilik ve ibadetlerini kefaret sayıp günahlarını silecek) ve yaptıklarının en güzeliyle ecirlerini verecektir.” (Zümer: 35) gibi ayetlerle temize çıkarılan Ehl-i Beyt ve Sahabenin büyükleri hakkında böylesine pervasızca ve patavatsızca konuşanların nasıl bir akıbete uğrayacakları yakında ortaya çıkacaktır!

Bu alçak ruhlu sapık:

1- Hz. Ali’ye iftira atıp kin kusuyordu. Öyle ki Hz. Ali’ye “47 Sahabenin katili” damgasını vuracak kadar küstahlaşıyordu. Bu bayağılık tavrıyla, Kur’an’ın iş’arî ayetleriyle ve bizzat Hz. Peygamber Efendimizin sahih hadisleriyle övülen ve Aşere-i Mübeşşere’den sayılıp cennetlik müjdesi verilen Hz. Ali gibi bir zata, tam bir fesatlık ve münafıklık damarıyla saldırıyordu!

2- Hz. Hasan ve Hüseyin’e (Ehl-i Beyt’e) düşmanlık ediyordu!

● Hz. Hasan’a (hâşâ:) “Uçkur sevdalısı, kadın ve şehvet bağımlısı” diye sataşıyordu.

● Hz. Hüseyin’e: “Siyaset ihtiraslısı, riyaset (baş olma) meraklısı” diye hakaretler yağdırıyordu.

Oysa Hz. Peygamberimiz, bakınız bu mübarek zatlar için şunları buyurmuşlardı:

“Allah’ım Ben onu seviyorum, Sen de onu sev.(Buhari: 3749) “Allah’ım Ben onu seviyorum, Sen de onu sev… Onu sevenleri de sev…)” (Müslim: 2421)

“Onlar (Hasan ve Hüseyin) Benim dünyada iki reyhanımdır!” (Buhari: 3753)

“Onları (Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’i) seven Beni sevmiştir. Onlara buğz ve hakaret eden Bana buğz etmiştir!” (Sünen-i Ebu Davud: 2-29)

En başa girilen ve çağdaş münafık zalimlere dikkat çeken ayet-i kerime ile bağlayalım.

“Hayır, (asıl) zalimler; hiçbir bilgiye dayanmaksızın kendi hevâ (istek ve tutku)larına uymuş (ve Allah’ın sözlerini kendi heveslerine uydurmuş olan)lardır. (Bunlar Kur’an’ı ve Resulüllah’ı değil, kendi kuruntularını esas almışlardır. Oysa bir bilgi ve belgeye dayanarak ilmi tartışma yapanların hataları bağışlanır.) Allah’ın saptırdığını artık kim hidayete ulaştıracaktır? Onların hiçbir yardımcıları bulunmayacaktır.” (Rum: 29)

“(Ey Resulüm!) Şimdi Sen, (kalpleri) ölülere kesinlikle (söz) işittirip (uyandıramazsın) ve arkalarını dönüp giden (insan görünümlü) sağırlara da (Hakk) çağrıyı dinletip duyuramazsın.” (Rum: 52)

“Ve Sen kendi sapkınlıkları içinde (gönül gözleri) kör olanları (ama kendilerini en haklı ve hayırlı konumda sananları) da doğru yola (hidayete) ulaştıramazsın. Sen sadece, Bizim ayetlerimize iman edenlere (çağrını) duyurabilirsin ki onlar (Kur’an’ın tüm hüküm ve haberlerine, Resulüllah’ın öğütlerine inanıp gönülden teslim olan ve Hakk hâkim olsun diye çırpınan) Müslümanlardır.” (Rum: 53)

“İşte Allah, (gerçeği) bilmeyenlerin (yani; İslam’a, aklına ve vicdanına göre hareket etmeyen cahillerin) kalbini böyle mühürleyip (hidayetlerini karartmaktadır).” (Rum: 59)

Fatih Altaylı, YouTube programında Adnan Oktar Suç Örgütü’ne ilişkin çarpıcı açıklamalar yapmıştı.[2]

Elazizcilerin kutsadığı sapık Adnan Oktarcılarla, Oğuzhan Asiltürk de aynı yolun yolcularıydı!

Adnan Oktar örgütüyle bu zamana kadar çok mücadele ettiğini belirten Altaylı, “Bu örgütle en uzun süre uğraşan gazeteci benim. Bu yüzden başıma gelmedik kalmadı” diye yakınmıştı. Adnan Oktar örgütüyle ilgili haber yaptığından aleyhine karalama kampanyası başlatıldığını aktaran Altaylı, “Akılları sadece belden aşağıya, abuk sapık şeylere çalışan bir tarikattı” ifadesini kullanmıştı.

“Evden çıkan İçişleri Bakanlığı yapmış Refah Partili zat kim olmaktaydı?”

O dönem çok sayıda çocuğun ve ailenin Oktar örgütünden mağdur olduklarını söyleyen Altaylı, “Bir gün mağdur ailelerden biri bizi aradı, kızlarının Adnan Oktarcılar tarafından kaçırıldığını aktardı. Biz emniyeti devreye soktuk. Gece geç saatlerde o eve polis tarafından baskın yapıldı. O evden kim çıktı biliyor musunuz? Bir dönemin İçişleri Bakanı… Hatta başka Bakanlıklar da yapmış Refah Partili bir zat (Oğuzhan Asiltürk) çıktı. Bunlar çok insanı mağdur ettiler, çok can yaktılar. Hatta Türkiye’den kan toplayıp yurtdışına bile kaçırdılar” itirafında bulunmuşlardı.

Bu aslı ve ayarı malum Oğuzhan Asiltürk, acaba o lanetli eve baskın yapılacağını öğrenip, “İşte bakın, Erbakan’ın adamları nerelere takılmaktaydı?” dedirtmek için mi koşmuşlardı? Yoksa, zaten oraların müdavimlerinden olduklarından mı, suçüstü yakalanmışlardı?!.. Yok eğer bunlar yalan ve iftira ise, hesabını Fatih Altaylı’dan sorsunlardı…


[1] 26 Eylül 2023 (Yerel Elâziz Gazetesi)

[2] 05/10/2023

MİLLİ ÇÖZÜM’ÜN YENİDEN YAPILANMASI

BAŞARININ ANAHTARLARI VE BAŞKANLIĞIN ESASLARI

 

Genel olarak, başkanlıkta başarının sırları yedi basamaktır.

Buna 7-T Formülü diyelim, hatırımızda öyle kalsın:

 

1- TALİM: Kurumlara ve uzmanlık konularına göre gerekli eğitim ve öğretim süreci.

2- TESPİT: Elemanların; ilgi, bilgi ve sezgi seviyelerinin tespiti.

3- TAKSİM: Siyasi, stratejik ve taktik görevlerin ve atanacak kimselerin belirlenmesi.

4- TAYİN: Her işe uygun kişilerin atanıvermesi.

5- TEBLİGAT: Atanmış kişilere sorumluluk sahalarının ve başarı esaslarının, planlı ve programlı çalışma şartlarının bildirilmesi.

6- TAKİP: Belirli aralıklarla teftiş ve kontrol gerekliliği.

7- TAKDİR VEYA TEKDİR: Başarıları tebrik, ihmalkârlık ve hataları ise tenkit etmenin önemi ve yöntemi.

 

1- TALİM: (Seçkin kadroları eğitme ve yetiştirme süreci)

a) Bu muhteşem ve mükemmel Evren niçin yaratılmıştır?

b) Tüm varlıklar içinden seçilen insan, nelerle sorumlu kılınmıştır?

c) Hz. Peygamber’e ve Kur’an-ı Kerim’e niçin ihtiyaç vardır?

Kur’an’ın: “…Zalimlerden (ailesine, çevresine, müşterisine, milletine, ülkesine ve devletine zulmedenlerden) başkasına (hangi din ve düşünceden ve hangi statüden olursa olsun, insanlara peşin) düşmanlık (ve ön yargı) yoktur.” (Bakara: 193) buyrukları!..

Hz. Peygamber Aleyhisselam’ın: “(Bütün) İnsanlar; ya Dinde kardeşiniz, veya yaratılışta eşitinizdir!” yaklaşımı ve yararları üzerinde dikkatle durmalıdır.

ç) İslam; farklı Din ve kültürden, ayrı dil ve kökenden bütün insanlığın, barış, bereket ve hürriyet içinde yaşama şartlarının esaslarıdır.

d) Adil Düzen ve Milli Çözüm kavramları neleri anlatmaktadır?

 

2- TESPİT: (Elemanların denenip-seçilip elenme süreci)

a) Elemanlarımızın; seviye, samimiyet ve sadakat dereceleri

b) İlgi, bilgi ve sezgi seviyeleri

c) Özel marifet, meziyet ve zaafiyetleri nelerdir? sorularının yanıtlanacağı dosyalar hazırlanmalıdır.

ç) Atanan kişiler:

  • Anlattım, anladı mı?
  • Anladı, inandı mı?
  • İnandı, sorumluluklarına katlanacak mı?
  • Uyguladı, yükün ağırlığına ve sorunların zorluklarına dayanacak mı? sorularının yanıtına göre, o görevde tutulmalıdır.

 

3- TAKSİM: (Önem ve öncelik sırasına göre görevlerin, liyakat ve sadakat derecelerine göre yetişmiş kişilerin seçilip iş bölümü ve yetki dağılımı süreci)

a) Sadakat isteyen stratejik görevlerle, liyakat isteyen taktik görevler ayrılmalı ve sorumluluk alanları ayarlanmalıdır.

b) Zorluğuna göre makamlar ve sorumluluğuna göre elemanlar uyarlanmalıdır.

c) Dikkat isteyen işlerde zihin, paraşüt gibidir; açık değilse felakete yol açacaktır!..

 

4- TAYİN: (Görevlendirme, yetki ve sorumluluk yükleme süreci)

a) İşe (tayin edileceği makam ve mesuliyete) uygun şekilde ve adayların deneyim ve yeteneklerine göre görevlendirmeler yapılmalıdır.

b) “Yoldaşım, yakınım, yandaşım” tavrı yanlış ve yıkıcı sonuçlara neden olacaktır.

c) “Akit”lere (verilen sözlere) bağlı kalacak, vakit ve nakit (zaman ve imkân) israfına yol açmayacak yetişmiş ve denenmiş elemanlar atanmalıdır.

 

5- TEBLİGAT: (Makam (konum) ve sorumlulukların resmen bildirilmesi süreci)

a) Yanlış anlaşılmalara, zaman, imkân ve eleman israfına yol açmamak için verilen emirlerin tekrarı yaptırılmalı ve kayıt altına alınmalıdır.

b) Bu talimatların yapılması ve verilen sürede tamamlanması konusunda, görevlilerin şüphe ve endişelerini paylaşma fırsatı sağlanmalıdır.

c) O görevin başarılması için plan, proje ve program konusunda destek çıkılmalıdır.

 

6- TAKİP: (Teftiş ve kontrol süreçleri)

  • Verilen göreve ve istenilen gayretle BAŞLADI MI?
  • Bu çaba ve amaçla, üstlenilen görevlerin zorluklarıyla BAŞA ÇIKACAK MI? 85 milyon vatandaşımızın, 2 milyar Müslümanın, hatta 8 milyar insanın haklarının zayi edilmesi sayılan; zaman, eleman ve imkân israfına yol açmadan GÖREV DEĞİŞİKLİĞİ YAPILMALI MI?
  • BAŞARDI MI? Planlanan hedeflere ve hazırlanan takvim sürecine uygun şekilde varıldı mı?

NOT: Özel görev ve yetkiyle teftişe gelen kimseler, Başkanın temsilcisi konumundadır.

 

7- TAKDİR VEYA TEKDİR: (Başarılarından dolayı tebrik edip onurlandırma, veya eksiklik ve aksaklıklarından dolayı ikaz ve uyarma süreci)

a) Tebrik ve takdir edilip ödüllendirilen elemanların kendisinde ve çevresinde, var gücüyle çalışma ve başarıya ulaşma azmi kamçılanmış olacaktır.

b) Gevşeklik, görev ihmali veya girişim beceriksizliği gibi nedenlerle başarısız olan kimselerin ise, yine kendisine ve çevresine ibret dersi olacak şekilde tenkit ve tekdir edilmesi lazımdır. Aksi halde “duyarsızlık ve tutarsızlık tavırları hoş karşılanmış” gibi bir algı oluşacaktır. Tabi, hıyanet etmedikçe hiç kimse dışlanmayacak, sadece karakter ve kabiliyetine uygun görevlere kaydırılacaktır.

 
0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Osman ERAYDIN

Osman ERAYDIN

Yorumu Takip Et
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

YORUMLAR

Son Yorumlar
0
Yorumunuzu okumaktan memnuniyet duyarızx