YENİLMEDİK DOSTLAR
Biz canlar veririz Canan1 bulmaya
Yenilmedik dostlar, yenilmeyiz biz…
Cihandan geçeriz, Cinan2 bulmaya
Yenilmedik dostlar, yenilmeyiz biz…
Varlık da yokluk da, hep kârdır bize
Takdire itiraz, inkârdır bize
Mademki Yaratan, hep yârdır bize
Yenilmedik dostlar, yenilmeyiz biz…
Yıldırmaz hakaret, zulüm bizleri
Maksud’a götürür, ölüm bizleri
Hayırla andırır, dölüm bizleri
Yenilmedik dostlar, yenilmeyiz biz…
Dirilir anımız, kitap şiirde
Eserimiz kalır, yurtta şehirde
Dualar edilir, türlü şekilde
Yenilmedik dostlar, yenilmeyiz biz…
Bu hasret ateşi, gönül yaksa da
Yıkılır İsrail, kanım aksa da
Salâmız okunur, Mescid Aksa’da
Yenilmedik dostlar, yenilmeyiz biz…
Yolumuzu açan, Kur’an Hüda’nın
Kurşun kâr eylemez, derman Hüda’nın
Zaferler bizimdir, ferman Hüda’nın
Yenilmedik dostlar, yenilmeyiz biz…
Ya ölürüz ya da, galip geliriz
Mağlup olmak yoktur, bunu biliriz3
Biz her dem Mevlâ’ya, gider geliriz
Yenilmedik dostlar, yenilmeyiz biz…
Dibi delik kovan, hikmet bal dolmaz
Kur’an’la sulanan, akgüller solmaz
Düşeriz kalkarız, eğilmek olmaz
Yenilmedik dostlar, yenilmeyiz biz…
Hakkın kılıcıyız, hayra koşarız
Zikrullahla doyar, hazla coşarız
Çıkarı makamı, aşar boşarız
Yenilmedik dostlar, yenilmeyiz biz…
Kadir Mevlâ’m yürü, demiş yolumda
Melekler veliler, sağı solumda
Ali’nin himmeti, kuvvet kolumda
Yenilmedik dostlar, yenilmeyiz biz…
Çalış çabala ki, yollar kısalsın
Allah deyip giriş, aşkın hız alsın
Takdire teslim ol, tasan azalsın
Yenilmedik dostlar, yenilmeyiz biz…
Bâtıla bulaşan, berbat olunca
Ezilir; rakibi, serhat4 olunca
Dağlar mı dayanır, Ferhat olunca
Yenilmedik dostlar, yenilmeyiz biz…
Öldü sanırlar ya, ermişler ölmez
Densizler düşünsün, dervişler ölmez
Ömrünü davaya, vermişler ölmez
Yenilmedik dostlar, yenilmeyiz biz…
Milli Çözüm; Adil, Düzen devrimi
Kemâle erecek, ümran5 evrimi
Kansız gerçekleşir, çağın çevrimi
Yenilmedik dostlar, yenilmeyiz biz…
Hiç yutmayız haram, necâseti biz
Kırdık esareti, hacziyeti6 biz
Erbakan’dan aldık, icazeti biz
Yenilmedik dostlar, yenilmeyiz biz…
1- Canan: Sevgili, güzel, Sâhib-i Cemâl (Cenab-ı Hak).
2- Cinan: Yedi göğün üstünde ve Arş ile Kürsi’nin altındaki sekiz cennet.
3- “Öyle ise dünya hayatını (nefsi rahatını ve menfaatini feda edip manen) satarak, karşılığında ahireti kazanmak isteyenler, Allah yolunda (cihad edip) çarpışsınlar. Ve her kim Allah yolunda (çalışır ve) çarpışırken (eceliyle veya zalimler eliyle) öldürülürse, veya (düşmanlara) galip gelirse, (her iki halde de) Biz ona büyük bir ecir (sonsuz bir mutluluk ve mükâfat) vereceğiz.” (Nisa: 74)
4- Serhat: Sınır boyu, taş gibi sağlam bir soydan kişi.
5- Ümran: Gelişmiş, bayındır hale getirilmiş ülke, şehir ya da toplum.
6- Haciz: Mala-mülke el konulması.
Rahman ve Rahim Allahın Adıyla
(Sadık ve sağlam mü’minler) Öyle kimselerdir ki; bir kısım (korkak ve münafık) insanlar (onlara gelip), “Gerçekten (kuvvetli ve tehlikeli düşman olan) insanlar size karşı toplanıp (bir şer ittifakı kurdular.) Aman ha, onlardan korkun (ve kendileriyle uyuşun. Çünkü bunlarla başa çıkmanız ve başarılı olmanız imkânsızdır.)” dediklerinde, bu (tehdit ve teklifler o mü’min ve mücahitlerin) imanlarını artırıp (moral ve maneviyatlarına güç katmıştır; çünkü onlar:) “Allah bize yeter. Ve O ne güzel (ve en mükemmel) Vekîl’dir. (Biz O’nun emrinde, O da bizimle beraber olduktan sonra, O’nun izni ve iradesi dışında hiçbir güç bize zarar veremeyecektir)” diyerek (dik duran sadıklardır).
Al’i İmran Suresi :173
Allah’ın izniyle son viraj..
Bakara 214
Yoksa siz, daha önce gelip geçen (kavimlerin durumu) başınıza gelmeden (onların İslam yolunda ve imtihan amacıyla çektiklerini siz de çekmeden; dünyada Adil Devlete erişeceğinizi, ahirette ise) cennete gireceğinizi mi zannettiniz? Onlara öylesine belalar, yoksulluk ve hastalıklar dokunmuş ve öylesine sarsılmışlardı ki, sonunda peygamber ve onunla birlikte iman eden kimseler; “Allah’ın yardımı ne zaman?” diyecek (kadar çaresiz kalmışlar ama buna rağmen davalarından asla caymamışlardı. Sadakat ve samimiyetlerini böylece ispat ettikten sonra) İyi bilin ve bekleyin ki, artık Allah’ın yardımı yakında erişecektir.
Rabbim; biliyoruz ki başımıza gelen bütün kötülükler, kendi ellerimizle işlediklerimizdir.
İmtihanımız çetin, süreç sancılıdır.
Biz senin va’dine iman ettik. Tek ve yegâne gayemiz, rızanı kazanmak ve bu uğurda son nefesimizi vermektir.
“Büyük bir ahlâk üzerine” olan Elçini sevdik.
Bu uğurda yaşayacağımız sıkıntılara katlanmaya söz verdik.
Bizleri aydınlığa çıkarman için, senden gelecek her hayra muhtacız. Merhametine sığındık. Davanı yeryüzünde hâkim kılabilmek için bizlere;
Güç,
Feraset,
Basiret,
Cesaret,
Dirayet
Ve sabır ver. Ayaklarımızı Hakk davada sabit tut. Amin…
Mülk 28
(İslam’ın hâkimiyetini ve sadık mü’minlerin müjde ve davetini yalan sayıp alay konusu yapanlara) De ki: “(Gerçekleri) Görme (yeteneğinizi kullanıp biraz düşünerek) söyleyin bakalım: Şayet Allah Beni ve Benimle birlikte (Hakk davada sebatla hizmet) edenleri (ecelimiz dolduğundan, zafer günlerini görmeden öldürüp) helak etse, veya bize merhamet edip esirgese (ve zafere erdirse, ki her halükârda biz kazançlıyız); bu (her iki) durumda da kâfirleri acı ve alçaltıcı azaptan kim kurtaracaktır?”
Mülk 29
De ki: “(Bizim inandığımız ve sığındığımız) O Rahman’dır. İşte O’na iman (ve itaat) etmekte ve O’na tevekkül ve teslimiyet göstermekteyiz. Artık kimin açık ve kesin bir sapkınlık içinde olduğunu pek yakında (görüp) bileceksiniz!”
“Fuztü bi Rabbi’l-Kâbe”
Hz. Ali Kûfe’de namaz için mescide yürüdüğü anlarda; hain İbn Mülcem’in zalim kılıç darbeleriyle başından akan kanlar sakalını boyamıştı. O anlarda Hz. Ali şöyle diyordu:
“Bismillah ve billâh ve a’lâ milleti Resulullah. Fuztü bi Rabbi’l-Kâbe.”
“Allah adına, Allah ile beraber, Resûlullah’ın milleti ile beraber,
Kâbe’nin Rabbine yemin olsun ki ben şimdi kazandım.”
Yar yüreğim yar
Gör ki neler var
Bu halk içinde
Bize güler var
Ko gülen gülsün
Hak bizim olsun
Gâfil ne bilsin
Hak’kı sever var
Bu yol uzaktır
Menzili çoktur
Geçidi yoktur
Derin sular var
Girdik bu yola
Aşk ile bile
Gurbetlik ile
Bizi salar var
Her kim merdâne
Gelsin meydâne
Kalmasın câne
Kimde hüner var
Yunus sen bunda
Meydan isteme
Meydan içinde
Merdâneler var
Yunus Emre
Yunus 62
İyi bilin ki; Evliyaullah’a (Allah’ın dinine ve düzenine sahip çıkan ve Allah tarafından sevilen veli kullara) asla korku (kuşku, stres ve bunalım) yoktur; onlar mahzun (ve mahrum) da olmayacaklardır! (Çünkü iman tevhidi, tevhid teslimi, teslimiyet tevekkülü ve Rabbine güveni, bu ise dünya ve ahiret saadetini gerektirmekte ve getirmektedir.)
https://www.mealikerim.com/10/yunus/62
Yunus 63
(Evliya-Allah’ın has kulları) Onlar, (hakkıyla) iman edenler ve (Allah’tan) korkup (kötülükten sakınan, takva sahibi) olan kimselerdir.
https://www.mealikerim.com/10/yunus/63
Yunus 64
Her türlü mutluluk ve müjdeler; dünya hayatında da, ahirette de onlar içindir. (Dünyada izzete ve devlete, ahirette cennete ve rü’yete erişeceklerdir.) Allah’ın sözleri (va’adleri) için değişiklik söz konusu değildir. İşte bu en “büyük kurtuluş, zafer ve huzur” (saadetidir.)
https://www.mealikerim.com/10/yunus/64
Yenilmeyiz elbet, rehber Kuran’dır
Vaadini gerçek eder, Yüce Rahman’dır
Hocam sadıkların, birer fidandır
Akgül bahçesinden derilmeyiz biz…
“(Kâfirlere ve zalim düzenlere karşı) Sakın gevşeklik göstermeyin, üzüntüye girmeyin (ümitsizliğe düşmeyin). Eğer gerçek mü’minlerden olursanız zaten en üstün sizsiniz. (Ve galip geleceksiniz.)
(Uhud’da olduğu gibi her asırda) Eğer size bir yara (ve yenilgi) dokunduysa (sabredin ve ümitsizliğe düşmeyin, zira) o (düşman) kavme de benzeri bir yara (ve hezimet) değmişti. İşte Biz (galibiyet ve hâkimiyet) günlerini (ve dönemlerini) insanlar (Hakkı tutan veya bâtıla uyan toplumlar) arasında (imtihan gereği ve gayretlerine göre) böyle çevirip-devredip dururuz. Bu, Allah’ın iman edenleri bilmesi (belirtip ayırıvermesi) ve sizden (bu deneme ve eleme sürecine) şahitler (veya şehitler) edinmesi içindir. Allah, zulmedenleri sevmez.”
Âl-i İİmran Suresi 139-140
“Eğer Allah (herhangi bir konuda ve düşman karşısında) size yardım ederse, artık (hiç kimse) sizi yenilgiye uğratamayacaktır ve eğer sizi ’yapayalnız ve yardımsız’ bırakacak olursa, O’ndan sonra da size yardım edecek kimse (çıkmayacaktır). Öyleyse mü’minler, yalnızca Allah’a tevekkül etsinler-etmelidirler. (O’nun nusret ve inayetini gözlemelidirler.)”
Âl-i İmran Suresi 160
“(Ey mü’minler! Hem) Allah’a, (hem) O’nun Peygamberine itaat ediniz; (menfaatçilik, kavmiyetçilik ve cahiliye geçmişine özentilikle) birbirinizle uğraşıp çekişmeyiniz; sonra korkaklaşıp kuvvetten düşersiniz; (şevketiniz ve devletiniz elinizden gider, havanız söner; kâfirlerin ve zalimlerin güdümüne girersiniz.) Bir de (çeşitli zahmet ve musibete) mutlaka sabrediniz, (her türlü düşman ve tehlike karşısında metanetli hareket ediniz ve gevşeklik göstermeyiniz) iyi biliniz ki Allah sabredenlerle beraberdir (onlara manevi destek sağlayacaktır).”
Enfal Suresi 46
http://www.mealikerim.com
Kur’an-Peygamber rehber, Aziz Erbakan Hocamız önder, tüm insanlığın rahatı, saadeti ve Allah’ın rızası niyet olduğu için yenilmedin Milli Çözüm, yenilmezsin Üstad Ahmet Akgül Hocam!!!
Fetö 300 avukatı ile karşınıza çıktı yenilmediniz, münafıklığını aşikar ettiğiniz için, her yerde ve partinizde (Aziz Erbakan Hocamıza rağmen) konferanslarınıza, sohbetlerinize, kitaplarınıza yasaklar getirdiler DURDURAMADILAR! Tehdit edip (arkasına tüm basını ve haçlı gücünü alarak) dünyayı başınıza (tek kişilik orduya) dar etmeye çalıştılar (iftiralarla, Ergenekon davası vb ile)… yine de yenemediler, yenemediler, yenemediler!
Hatırlayalım hangi olayın/kaderin tekrarıydı; Zamanın en süper gücüyle birlikte ve kibriyle CALUT, bir avuç sapa sağlam sadık kadrosu ve elinde sapanı (kalemi) bulunan DAVUD’un karşısındaydı. Sonuç; Davut sapanıyla (kalemiyle) Calut’un gözünü oydu ve beynini aktı!..
Bir değil bin örnek verilebilir!
Her seferinde (şahadette zafer olduğundan) neticede YENEMEDİLER, hak ve hakikatin günümüz temsilcisi/savunucusu ÜSTAD AHMET AKGÜL HOCAMIZI’da yenemediler ve yenemezler!..
Onlar (marazlı münafıklar) sizi (uzaktan) gözetleyip duruyorlar. Eğer size Allah’tan bir fetih (zafer ve ganimet) gelirse: “Biz de sizinle birlikte değil miydik?” diye (yılışıyorlar). Ama şayet kâfirlere (başarıdan) bir nasip düşecek olursa (zalimler galip gelirse onlara yanaşıp): “Sizi üstün gelmeniz için (destekleyerek), mü’minlerden size (gelecek tehlikeleri) önlemedik mi?” diye (münafıklık ediyorlar). Allah, kıyamet günü aranızda hükmedecektir. Allah, kâfirlere mü’minlerin aleyhinde kesinlikle yol vermeyecektir. (Sonunda mü’min mücahitleri zafere ulaştıracaktır.) Nisa 141
Ya ölürüz ya da, galip geliriz
Mağlup olmak yoktur, bunu biliriz
Biz her dem Mevlâ’ya, gider geliriz
Yenilmedik dostlar, yenilmeyiz biz…
Niyetlerini bozmadan ve amellerini “Hayat iman ve cihattır” gerçeğiyle ömür çürüten Milli Çözümcüler ve hassaten Üstadımız Ahmet AKGÜL Hocamız, hiçbir zaman kaybetmezler… Kur’an’ın ve Resulullah’ın öğrettiği mutlak doğrulara sadık kalması, ilmi ahlaki vicdani duyarlılıktan ayrılmaması, her daim hem haklı çıkarmıştır ve hem de her daim galip gelmiştir. Solcu sağcı veya İslamcı geçinen istismarcı ve fırsatçı takımıyla ilgili tespit ve tahlillerinde hiç yanılmamıştır.
Örneğin hemen hemen her kesimin yaranmaya ve yararlanmaya çalıştığı Fetullah Gülen ve cemaatinin, gerçek niyetlerini ve hıyanetlerini tam 35 sene evvel konuşup yazmaya başlamış bu yüzden nice hücumlara uğrayıp dışlanmış ama sonunda yandaş yazarlar ve yargıçlar Ahmet Akgül üstadımızın yazılarını ve kitaplarını dikkatle okuyarak bu hıyanet şebekesini ve ilişkilerini öğrenip çözmeye mecbur kalmışlardır…
Yine Milli Çözüm’ ün ve hassaten Üstad Ahmet Akgül Hocamızın, samimiyetle TSK’ya sahip çıkması , dini değerlerimizle Laiklik prensiplerini uzlaştırıcı yorumları, Milli Görüşçü , Atatürkçü ve Ülkücü kesimlerden tutarlı ve duyarlı kimseleri ortak paydalar etrafında buluşturma ve MİLLİ MUTABAKAT OLUŞTURMA yaklaşımı ve aynı zamanda kışkırtıcı kutuplar arasında anlayış ve barış köprüsü oluşturma gayreti çabaları Milli Çözüm’ ü Ahmet AKGÜL Üstadımızı daha farklı ve aranır bir konuma taşımıştır. Çünkü bu gayret ve çaba her ne kadar gerekli ve lazım olsa da çok çok zorlu bir gayrettir. Çünkü köprü olmak her daim maddi manevi zora sıkıntıya gerektiğinde ezilmeye nefsi rahatını ve çıkarını feda etmeye talip olmak demektir. Ve hamdolsun geldiğimiz nokta Milli Çözüm’ ün Üstadımızın bu gayretlerinin boşa gitmediğine adım adım kötülüğün merkezi Siyonizm’i etkisiz çaresiz kalmasına Milli Çözüm’ ün FİKRİ VE SİYASİ CİHADIYLA yerle yeksan olacağı günlere ve faizci sömürü kapitalist düzenin çöküşüne ADİL DÜZEN PROJELERİNİN ilanına doğru gittiğimize tanık olmaktayız. DÜNYANIN FİİLİ DEĞİŞİMİNİ BAŞLATAN HAMAS DA BİR AVUÇ , DÜNYANIN FİKRİ DEĞİŞİMİNİ SÜRDÜREN MİLLİ ÇÖZÜM EHLİ DE BİR AVUÇ İLE DESTANLAR YAZILMAKTADIR… ELHAMDÜLİLLAH… İyi ki varsın Milli Çözüm.
Şiirimizin dipnotunda da hatırlatılan şu ayeti tekrar etmek istiyorum:
NİSA SURESİ 74. AYET
“Öyle ise dünya hayatını (nefsi rahatını ve menfaatini feda edip manen) satarak, karşılığında ahireti kazanmak isteyenler, Allah yolunda (cihad edip) çarpışsınlar. Ve her kim Allah yolunda (çalışır ve) çarpışırken (eceliyle veya zalimler eliyle) öldürülürse, veya (düşmanlara) galip gelirse, (her iki halde de) Biz ona büyük bir ecir (sonsuz bir mutluluk ve mükâfat) vereceğiz.” (Nisa: 74)
Bir başka Ayeti Kerimede İse:
AL-İ İMRAN SURESİ 110.AYET
Siz (sadece Müslümanlar için değil, bütün) insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmet oldunuz. (Çünkü siz, ülkenizde ve yeryüzünde) Ma’rufu (Hakkı ve hayrı) emredip yürütecek, münkeri (zulmü ve kötülükleri) nehyedip önleyecek (bir Adil Düzen kurmaya) çalışırsınız. Ve Allah’a (tam) iman edip (bağlanırsınız). Şayet Kitap Ehli de (böyle) inanmış olsaydı, elbette kendileri için hayırlı olurdu. Onların içinden de (bazı) iman edenler vardır, fakat çoğunluğu fıska sapanlardır.
Mana eri bu yolda melul olası değil
Mana duyan gönüller hergiz ölesi değil…
—
Öldü sanırlar ya ermişler ölmez
Densizler düşünsün dervişler ölmez
Ömrünü davaya vermişler ölmez
Yenilmedik dostlar yenilmeyiz biz…
—
Üstadın şiirinde yer alan “Ömrünü davaya vermişler ölmez” ile Yunus’un şiirinde yer alan “Mana duyan gönüller hergiz ölesi değil” dizeleri birlikte yorumlandığında Ömrünü davaya vermenin, Adil düzen hasreti ile yanıp tutuşmanın, tüm dünyada hak nizamının hakim olabilmesi için gece gündüz çalışmanın ve bütün ilmi hazırlıklarını bu motivasyonla yapmanın aslında Yunus Emre’nin tanımladığı mana erliği olduğu gibi kuvvetli bir anlam çıkmaktadır.
“Öyle ise dünya hayatını (nefsi rahatını ve menfaatini feda edip manen) satarak, karşılığında ahireti kazanmak isteyenler, Allah yolunda (cihad edip) çarpışsınlar. Ve her kim Allah yolunda (çalışır ve) çarpışırken (eceliyle veya zalimler eliyle) öldürülürse, veya (düşmanlara) galip gelirse, (her iki halde de) Biz ona büyük bir ecir (sonsuz bir mutluluk ve mükâfat) vereceğiz.” (Nisa: 74)