YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
66341abe70150
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 7 6 6 2
Bugün : 2173
Dün : 20782
Bu ay : 47556
Geçen ay : 737322
Toplam : 23563842
IP'niz : 13.59.34.87

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

 

Irak'ta yeni oyun; çekilme tuzağı kuruluyor!

Bush'un ardından ABD Savunma Bakanı Gates de asker çekileceğini açıkladı:

ABD Savunma Bakanı Robert Gates, 2008 yılı sonuna kadar Irak'tan 100 bin asker çekmeyi ümit ettiğini söyledi. ABD Başkanı George W. Bush'un, ABD Ordusu'nun Irak'taki birliklerinin komutanı General David Petraeus'un Irak raporunda önerdiği şekilde, 2008 yılı ortasına kadar Irak'tan 21 bin 500 asker çekme kararından 1 gün sonra, Savunma Bakanı Gates 2008 yılı sonuna kadar 100 bin asker çekmeyi ümit ettiklerini söyledi. Basın toplantısında gazetecilere açıklamalarda bulunan Gates, "General Petraeus'un söylediği gibi, Irak'taki durum, 2008'in ikinci yarısında da ilk yarısındaki hızda devam ederse 10 tugay, yani yaklaşık 100 bin askerin çekilebileceğini ümit ediyorum" dedi.

 

"İngiliz askerleri Kuveyt'e kaydırılacak"

Bu arada, İngiltere'de yayımlanan The Daily Telegraph gazetesi Basra'daki İngiliz askerlerinin Kuveyt'e kaydırılacağını ve Irak'taki İngiliz askeri sayısının Aralık ayına kadar yarıya indirileceğini öne sürdü.

Bu durumda Aralığa kadar 2 bin 500 İngiliz askerinin Kuveyt'e kaydırılmasının beklendiğini yazan gazete, Northwood'daki askeri üsten oluşturulan bir heyetin geçen hafta Basra'ya giderek askerin Kuveyt'e çekilmesiyle ilgili planlama için incelemeler yaptığını bildirdi.

Basra bölgesinin kontrolünün büyük ihtimalle Kasım ayında tümüyle Irak güvenlik güçlerine devredilmesinden sonra asker sayısının yarıya indirilmesinin söz konusu olacağını öne süren Telegraph gazetesi, Irak'ı terk eden askerlerin Kuveyt'teki yeni üslerinde hizmet etmeye devam edeceğini, yine konvoyları korumayı ve Irak askerini eğitmeyi sürdüreceğini yazdı. Komuta kademesinin bu amaçla Kuveytli yetkililerle görüşmelere başladığını da iddia eden Telegraph, Kuveyt'te yılsonuna kadar bir destek üssü kurulmasının söz konusu olduğunu kaydetti. Telegraph, bu çekilme planının İngiltere ile ABD arasındaki politik ilişkilerde gerginliğe yol açabileceği iddiasına da yer verdi.40[1]

ABD ve İngiltere'nin Irak'tan asker çekme ya da Irak'tan çekilme şeklinde ortaya çıkan son hamlesi, esas itibarıyla Ortadoğu'nun daha küçük parçalara ayrılarak, daha düşük maliyet ve kayıpla Amerikan hegemonyasının devamını hedefliyor!

 Küresel güç mücadelesinde ABD'nin en yakın müttefiki olan İngiltere'nin Irak'ın güneyindeki Basra kentinde bulunan son üssündeki askerlerini çekme görüntüsü, tozu dumana katan tankların eşliğinde servis edildi ve tüm dünya bu çekilmeyi izledi. 

ABD'de "çekilelim-çekilmeyelim" türünden tartışmalar devam ederken, Beyaz Saray'ın arka bahçesinden Bağdat'ın yeşil bölgesine iniş yapan ABD Devlet Başkanı George W. Bush da, eğer tekrardan aksi bir açıklama yapmazsa, Irak'tan çekileceklerini açıkladı…

Bölgede yaşanan son gelişmeler, karşımıza özellikle 11 Eylül sonrası süreçte "İki ABD" arasında yaşanan güç mücadelesini ve "Yeni Irak: Şiistan, Sünnistan ve Kürdistan" projesi bağlamında birtakım olası cevapları akıllara getiriyor. Kuşkusuz, İngiltere'nin Basra'dan çekilmesiyle ilgili olarak birçok şey söylenebilir.

Amerika Birleşik Devletleri'ndeki ikili yapı, diğer bir ifadeyle "İki ABD" arasında yaşanan son gelişmeler, kendisini Vaşington-Londra arasındaki ilişkilere de yansıtmış durumda. ABD'de kaybeden durumundaki Neo-Con ekip, diğer bir ifadeyle "Şahin ABD", İngiltere ile özellikle de 11 Eylül sonrası ortaya koyduğu "güçlü duruşu"nu devam ettiremiyor. Amerika Birleşik Devletleri'nde Pentagon-CIA bazlı bu rekabet/çatışma ortamında yaşanan son gelişmeler ve büyük bir olasılıkla iktidara gelecek olan "Güvercin ABD"nin dillendirmeye başladığı "Yeni Irak ve Ortadoğu Projesi", İngiltere'nin politikalarına ve duruşuna uygun görünüyor. Bu noktada İngiltere açısından daha rasyonel görülen bu proje, İngiliz askerlerini daha güvenli bir noktada, "bekle-gör ve müdahale et" aşaması için hazır tutmayı hedefliyor. İngiltere bir anlamda Bush sonrası için şimdiden hazırlıklar yapıyor ve Güvercin ABD ile birlikte hareket edeceği yeni döneme kendisini hazırlıyor. Böylece minimum askerî ve malî kayıplar ve bunun neticesinde daha az kamuoyu baskısıyla Irak'taki çıkarlarını ve kazanımlarını devam ettirmek istiyor. Karşımıza, bir kez daha İngiliz sömürge tecrübesi ve pragmatizmi çıkıyor!

Kuşkusuz bu durum, İsrail ve Yahudi lobisi ağırlıklı Neo-Con ekibinin işine gelmiyor. Özellikle de İsrail'in bölgedeki çıkarları ve hedefleriyle çelişen bu tutum, bir başka Avrupa ülkesini ön plana çıkartıyor. Son dönemde Yahudi kökenli Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy dönemi Fransa'sının Irak'ta boy göstermeye başlaması, bu bağlamda hiç de tesadüfî görünmüyor…

Irak'ı parçalara bölmek ve ABD'nin Ortadoğu'daki en önemli müttefiki İsrail'in güvenliğinin, bölgesel gücünün/liderliğinin sağlanması ve pekiştirilmesi de öncelikler arasındaki yerini koruyor. Bu noktada da, ABD ve İngiltere Irak'ta bilinçli olarak jeopolitik bir boşluk yaratma girişiminde bulunuyor. Jeopolitik boşlukta Irak'ta bir iç savaşın çıkması ve buna başta Irak'a komşu ülkeler olmak üzere, bölge ülkelerinin önde gelenlerinin katılımı bekleniyor. İran Devlet Başkanı Mahmud Ahmedinejad'ın son açıklamaları ve Arap Birliği'nin verdiği tepki, bu yeni sürecin bölge açısından hiç de kolay geçmeyeceğini gösteriyor…41[2]

İsrail'in Suriye hava sahasını ihlal etmesi sonrası Şam ve Tel Aviv sessiz. İsrail'in amacının ne olduğu veya Türkiye'nin rolü hâlâ bilinmiyor.

 Geçtiğimiz aylarda, Suriye'nin kuzeyinde ve Türkiye sınırının yakınında tam olarak ne yaşandı? Acaba İsrail savaş uçakları eğitim amaçlı rutin uçuş rotalarında hata yaparak, Suriye hava sahasının derinliklerine kadar girdi mi? Yoksa, İsrail'in ihtiyaç duyduğunda hayata geçireceği veya belirli bir tehdidi ortadan kaldırmaya çalışmak için düzenleyeceği operasyonlara bağlı cesur bir keşif uçuşu muydu bu? Veya söyledikleri gibi, Suriye'nin füze kalkanıyla radarlarının yeterliliğini tespit etmeyi amaçlayan bir keşif operasyonu muydu? Veya, özellikle de bu bölgedeki belirli hedefleri vurma amaçlı bir hava saldırısı mıydı? Bu durumda hedef veya hedefler neresi? İsrail amacına ulaştı mı?

Suriye'yle İsrail arasında bir çatışma yaşandı mı yoksa uçaklar görevlerini başarıyla tamamladıktan sonra döndü mü? Bombalarını attıktan veya ses duvarını deldikten sonra veya kaçarken yük ve yakıt depolarından kurtulmaları nedeniyle mi fark edildiler? Türkiye nasıl bir rol oynadı? İsrail savaş uçakları Türkiye'nin izniyle Türk hava sahasını kullandı mı? Erdoğan hükümeti operasyondan haberdar mıydı? İsrail'e hedefine ulaşması için Türk hava sahasını kullanma izni verilmesine yönelik siyasi ve askeri bir anlaşma mı var?

Suriye'nin, özellikle de Ankara'nın Şam'la ilişkilerinde görülmemiş bir canlanma yaşandığı bu dönemde, Türkiye sınırını savunmasının amacı ne? Suriye, geliştirilmiş hava savunma sistemini, söylendiği gibi derinliklerini ve planlarını korumak için mi konuşlandırdı? Acaba bu silahlar İran'dan Hizbullah'a gönderilen silahlar mı? Peki niçin Suriye-Lübnan sınırından uzakta depolanıyor? Depolanmıyorsa ve Hizbullah'a ulaştırılmak üzere yoldaysa, hangi yoldan söz ediliyor? Yol Türkiye sınırından mı geçiyor? Karşımızda karadan karaya füze sistemleri üreten ve geliştiren tesisler mi var? Yoksa, imha silahları üreten fabrikalar mı? Acaba bu saldırı, İsrail'in Temmuz 1981'de Irak'ın nükleer tesislerini vurmasına benzer bir operasyonu mu su yüzüne çıkaracak?42[3]

Kuzey Irak sınırı saatli bombaya benziyor!

Bütün taraflar Kandil'deki PKK, sanki başkasının sorunuymuş gibi davranıyor. İran ve Türkiye Irak hükümetinden, PKK ve PEJAK'ın sınırı geçerek düzenlediği saldırıları durdurmasını talep ediyor. Fakat Kandil'in 150 kilometre ötesine uzanan bölgede Irak hükümetinin hiçbir varlığı yok ve bu bölge resmi olarak Kuzey Irak'taki Bölgesel Kürt Yönetimi'nin kontrolünde. Bölgesel hükümet kendi payına ne Kürt kardeşleriyle savaşmayı hazmeder ne de helikopterler sarp Kandil dağına ulaşabilir. Diğer yandan, ABD'nin gerek PKK gerekse PEJAK'ı Kandil'den çıkaracak askeri gücü var, fakat Washington'ın bugün ihtiyacı olan son şey, Irak savaşında yeni bir cephe açmak. Bush yönetimi Ankara'ya endişelerini anladığını, fakat PKK'ya saldıracak kaynaklara sahip olmadığını söylüyor. Bu arada İranlılar da ABD'yi PEJAK'ı desteklemekle suçluyor…43[4]

İsrail tepemize 'tank' bırakıyor! Türkiye'ye gelen Siyonist Cumhurbaşkanı: "Bunları rüzgar getirmiştir"diye dalga geçiyor.

Suriye'nin, sınır ihlali nedeniyle İsrail savaş uçaklarına ateş açıldığını duyurduğu saatlerde, Hatay'ın sınır bölgelerine iki 'harici yakıt tankı' düştü. Savaş uçaklarının menzil artırmak için kullandığı, atış altında ya da hafiflemek için bıraktığı tankların İsrail F-15ı'larına ait olduğu anlaşıldı.

İSRAİL uçaklarının üç gün önce Suriye sınırını ihlal ettiği saatlerde, gece saat 24.00 sıralarında Hatay'ın Suriye sınırındaki Samandağ ilçesi yönünden gelen bir grup savaş uçağı, Kırıkhan üzerinden çok alçaktan geçerek kuzeye doğru uçtular.

Bu ilçedeki yurttaşlar, 3-4 uçağın yerden 500 metre kadar yüksekten uçtuğunu, camların sarsıldığını söyledi. Uçaklar Hassa İlçesi'ne doğru gözden kayboldu. 15 dakika kadar sonra bu kez kuzeyden güneye yine alçaktan bir uçuş gerçekleşti. Hatay'ın Hassa ve Gaziantep'in Oğuzeli ilçelerinde 2 yakıt tankı boş arazilere düştü. Suriye sınırına 3 kilometre uzaklıkta Hassa'nın Büyükger Mezrası yanında yaklaşık 4 metre uzunluğundaki yakıt tankını, öğleden sonra mezraya koyun otlatmaya giden çobanlar fark etti. Jandarma ekipleri, parçaların savaş uçağı tankı olduklarını belirledi. Uzmanlara göre, sınırın üç kilometre yakınına düşen yakıt tankları, İsrail Hava Kuvvetleri'nin F-15I Ra'am (Gök gürültüsü) uçaklarına ait. Özel yapım, 600 Galon (2 bin 268 litre) kapasiteli tankların neden atıldığı ise bilinmiyor. Uzmanlara göre Suriye kendi topraklarında Şanlıurfa'nın altına denk gelen bir noktada dinleme istasyonu kurdu. İsrail bu istasyonlar hakkında uçakla istihbarat topluyor. Keşif sırasında Suriye'nin yerden havaya atılan SAM füzelerinin İsrail jetlerine kilitlendiği ve F-15I'ların kaçma manevrası yapmak amacıyla yakıt tanklarını atmış olabileceği ileri sürülüyor.

Amerikan Boeing şirketinin F-15E uçağından geliştirdiği F-15I'lar İsrail Hava Kuvvetleri'ne 1999'da katıldı. İsrail'in artan İran tehdidine karşı aldığı 25 uçak, taşıdığı özel atış sistemleri ve lazer güdümlü bombalarıyla çok hassas hedefleri vurabiliyor. Kanat altında iki adet 600 galonluk yakıt tankı taşıyabilen F-15I'lar yakıt ikmaline gerek kalmadan çok uzun mesafelere uçabiliyor. Uzmanlar, F-15I'ların İsrail'den yaklaşık 1300 kilometre uzakta İran hedeflerini yakıt ikmali yapmadan bu yakıt depolarını kullanarak vurup üslerine geri dönebileceklerine dikkat çekiyor. Ama Türkiye'ye, mecliste konuşma yapmaya gelen Şimon Perez, bütün bunları inkar etmediği gibi, üste dalga geçiyor.

Çok tehlikeli bir oyun tezgâhlanıyor!

İsrail savaş uçaklarının Suriye hava sahasına girmeleri, iddialara göre bazı bölgelere bomba bırakmaları, Suriye hava savunma güçlerinin ateş açması üzerine bölgeyi terk etmeleri, küçük bir kıvılcımın, hatta bir hatanın büyük krizlere, sıcak çatışmalara yol açabileceği Ortadoğu için fazlaca tehlike içeriyor.

İsrail-Hizbullah savaşının enkazı yerdeyken, Irak'taki kaos derinleşirken, Lübnan'da kriz içinden çıkılmaz hal alırken, Filistin iki bölgeye ayrılırken, ABD-İran krizi gündemde yerini korurken, Suriye-İsrail arasında tehdit içeren yaklaşımlar devam ederken böyle bir tahrik neyin habercisi? Bölgede yeni bir senaryonun işaretlerini mi alıyoruz? Bana kalırsa her şey düşünülebilir. Bir askerin kaçırılmasının büyük bir savaşa neden olabildiği ve yüzümüzü nereye dönsek krizlerle karşılaştığınız bir bölgede yaşıyoruz çünkü. Her ülkenin savaşmak için bu kadar çok sebebi olduğu başka da bir coğrafya yok. Suriye'nin iddialarına göre beşten fazla uçak, Çarşamba gece yarısı Türkiye sınırına yakın El Abiad kasabası üzerinde uçuyor ve henüz bilinmeyen yerlere bombalar bırakıyor. Böyleyse bu bir ülkenin açıkça bombalanması demektir. İsrail bunu daha önce de yaptı. Hatırlayalım:

Irak işgalinden hemen sonra, 2003 yılında, İsrail savaş uçakları Suriye'nin başkenti Şam'a kadar geldi. Bir bölgeyi bombalayıp geri döndü. Normal zamanlarda iki ülkeyi hatta bütün bölgeyi savaşa sürükleyecek bir saldırıydı bu. Türk medyası, tıpkı ABD, İngiliz ve İsrail medyasında olduğu gibi, saldırıyı misilleme olarak geçiştirdi. Sanki Suriye'ye saldırı olmamış da İsrail uçakları hemen her gün yaptıkları gibi Batı Şeria ve Gazze'ye saldırmışlardı! Oysa bu, İsrail'in 1982'de Irak'ın Osirak tesislerini bombalamasından sonra giriştiği en tehlikeli saldırıydı. Egemen bir ülkenin başkentine kadar gelip bir bölge bombalandı.

Tarih, 14 Eylül 2004. İsrail F-16'ları Suriye savaş uçaklarıyla Doğu Akdeniz üzerinde kapışır. Bu olay, İsrail ve Suriye savaş uçakları arasında 1980'den bu yana ilk çatışmadır. İsrail savaş uçakları Doğu Akdeniz'in kuzeyine ilerler ve Suriye hava sahasına girer. İran'ın, Suriye'nin Lazkiye limanından Hizbullah'a silah sevkıyatı yaptığını iddia eden İsrail, bölgeden yoğun uçuşlar yapmaktadır. 14 Eylül'de yaşanan çatışmada İsrail F-16'ları Suriye'ye ait iki adet MİG-29'u düşürür… Bu süreç içinde ABD, İsrail, İran ve Suriye arasında Hizbullah ve Hamas üzerinden restleşme tırmanır. İran ve Suriye'nin bu örgütleri silahlandırdığı iddiasının yanı sıra hem İran'ın hem de Suriye'nin silahlanması dikkatle izlenir. Suriye hava savunması Rusya ve İran tarafından güçlendirilir. İşbirliği, Rusya'nın Akdeniz kıyısında askeri üs kurmasına kadar varır. Hamas, Hizbullah ve Golan üzerinden savaş tamtamları çalmaya başlar. İsrail Suriye'yi savaşa hazırlanmakla suçlarken kendisi tahriklerine devam eder. Bu arada Türkiye'nin İsrail ile Suriye arasındaki arabuluculuk çalışmaları devam etmektedir.  Ve son olay yaşanır. Eğer planlı bir tahrikse, devamı gelecektir. Çünkü bu stres birikimi hiç de hayra alamet değil!44[5]

Ama Bütün Bunlara Karşılık, Askeri Teknolojimizde Hayırlı ve Umutlandırıcı Gelişmeler de Yaşanıyor

İlk Türk keskin nişancı tüfeği KNT 308'in ardından yeni bir tüfek daha tasarlandı. Kod adı KNT 12.7 olan ikinci milli tüfeğimizin menzili ilkinin 2 katı olacak. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) "Milli Silah Konsepti" çerçevesinde geliştirilen silahların üreticisi Kale Grubu şirketlerinden Kalekalıp Savunma ve Havacılık'ın İş Geliştirme Müdürü Melih Han Bilgin, "KNT 12.7 kod adlı ikinci silah, 2 bin 200 metreden hedefleri vurabilme özelliğine sahip. Tasarımı tamamlandı. Prototipini de ürettik, yakın zamanda atış testine hazır hale getireceğiz" dedi. KNT-308 kod adlı ilk keskin nişancı tüfeğimiz ise 2 yıllık bir çalışmanın ürünü. KNT-308'i, aralarında 3 kadın makine mühendisinin de bulunduğu 6 kişilik arge ekibi tasarlamış. Bilgin, seri üretime çok yakında başlayacaklarını söyledi:

"Milli Savunma Bakanlığı'na başvurumuzu yaptık. Şu anda değerlendirme aşamasında. Gerekli izinler alındıktan sonra hem Türk ordusu hem de dünya pazarı için üretime geçeceğiz."

İşte ilk milli Sniper tüfeğimiz

Menzili 1 kilometre 7.622 mm kalibrelik (çapı) fişek atıyor

Sınıfındaki silahlardan yüzde 20 daha etkili, yüzde 30 daha hafif

Rakipleri 5.800 gr, KNT- 308 ise 5.350 gr ağırlığında

Kullanımı ve bakımı kolay

Diğerlerinden daha kolay katlanıyor

Rakiplerinden yüzde 30 daha ucuz

Türkiye'nin Awacs'ı ilk kez havada 

Türk Silahlı Kuvvetlerinin büyük önem verdiği AWACS Havadan Erken Uyarı ve Kontrol uçağının ilk test uçuşu yapıldı. Türkiye'nin sahip olacağı 4 uçağa "Barış Kartalı" ismi verildi. Bu uçaklar, Türkiye'nin bölgesindeki hareketlilikleri 24 saat kesintisiz olarak takip edebilmesini sağlayacak. Türkiye şimdiye kadar, Irak savaşı gibi kritik dönemlerde NATO'dan AWACS desteği alınıyordu. Uçakların ilki ABD'de üretildi. Diğer üçü ise Türkiye'de TAI tesislerinde üretilecek. İlk uçağın Seattle'daki Boeing sahasındaki iki buçuk saatlik fonksiyonel kontrol uçuşunda pilot Regis Hancock ve first officer Randon Stewart, uçağın sistemleri ve yapılarının uçuş kabiliyetini doğrulayan bir dizi test gerçekleştirdi. Önümüzdeki haftalarda da ek fonksiyonel test uçuşları yapılması planlandı. Denemeler iki ay içerisinde yapılacak görev sistem uçuş testiyle son bulacak.45[6]


[1] 16 Eylül 2007 / Milli Gazete

[2] 17.9.2007 / Uluslar Arası İlişkiler Uzmanı Doç. Dr. Melih Can / Zaman

[3] 17.9.2007 / Ureyb Elrenttavi / Düstur-Ürdün / Radikal

[4] 17.9.2007 / Peter Galbraith / Newsweek / Radikal

[5] 07.09.2007 / İbrahim Karagül / Yeni Şafak

[6] 8 Eylül 2007 / Vatan

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Yorumu Takip Et
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
Ufuk EFE

Ufuk EFE

YORUMLAR

Son Yorumlar
0
Yorumunuzu okumaktan memnuniyet duyarızx