Erbakan’dan Ahmet Akgül’e
MİLLİ GÖRÜŞ-MİLLİ ÇÖZÜM KURAMI
VE
HAK-BÂTIL KAVRAMI
Hakk; değişmeyen, dönüşmeyen, özelliğini ve güzelliğini yitirmeyen doğrular ve değerler anlamını taşır. Bunlar, her zaman ve her ortamda gerekli ve geçerli olan ve kendisine ihtiyaç duyulan kurallardır.
Hakk: Fıtrata (yaratılış esaslarına) mutabık ve muvafık (uygun) olan, doğal ve sosyal yasalardır.
Bâtıl ise; sabit ve sağlam temelleri bulunmayan, sürekli değişime ve dönüşüme uğrayan, hükmü ve hikmeti bozulup yozlaşan ve sonunda boşa çıkan düşünce ve davranışlardır.
Hakk’ta; tutarlılık, duyarlılık ve devamlılık vardır. “Bâtıl”da ise; fırsatçılık, fesatçılık ve istismarcılık öne çıkmaktadır. Bu nedenle tarih boyunca tüm BÂTIL yollar, HAKK’ın yozlaştırılıp çarpıtılması, istismar ve suiistimale sapılması şeklinde ortaya çıkmıştır.
Hakk: Akli, ilmi, vicdani, İslami, ahlâki, Kur’ani ve insani değerlere dayanır. Bâtıl ise, nefsani, şeytani, hayvani dürtülerden kaynaklanır.
BÂTIL’lar, adları farklı olsa da, tatları aynıdır!
Nasıl ki; beyaz, yeşil ve kırmızı renklerde bulunsalar, uzun, toparlak ve küçük tipte olsalar da hepsi biber sayılır, hemen hepsi aynı vitamin ve lezzetleri taşır. Bunun gibi sağcı, solcu ve İslam istismarcısı bütün zihniyetler ve partiler de, çok farklı ve aykırı sanılsalar da; temelde hepsi aynıdır. Bunlar zulüm, zillet ve sefaletten başka sonuçlar doğurmamaktadır. Zaten kalıcı ve akılcı sistem ve projeleri de bulunmamaktadır.
İşte bakınız; Milli Görüş’ten kopan, haklı ve hayırlı çizgisinden sapan AKP, malum ve mel’un güçlerin güdümünde değişip dönekleşince, iddiaları ve istismar araçlarıyla icraatları tamamen farklılaşmış, münafıklaşmış; ekonomik ve sosyal tahribatlarıyla ülkeyi uçurumun kenarına taşımıştır. Ve Kuduz İsrail’in son Gazze katliamları karşısında kof kahramanlığı da iyice ortaya çıkmıştır.
Daha önce 15 yıl boyunca, AKP iktidarına ve Sn. Erdoğan’a, en ağır ithamlarla saldıran MHP ve Devlet Bahçeli, Bâtıl olduğu için, değişip-dönekleşip şimdi Erdoğan’ın suç ortağı olmuşlardır. Ve işte yıllarca, AKP’ye “Dinci, gerici, işbirlikçi” diye sataşan, MHP’ye “Irkçı Faşist” diye taş atan şu Doğu Perinçek ve ekibi de aynı iktidarın kuyruğuna takılmışlardır. Daha doğrusu çıkar ortaklığı ve fırsat avcılığı yapılmaktadır.
Ve yine, önce “Hizbullah” diye ortaya çıkan, “Parti, seçim, demokrasi” gibi kurum ve kavramları “Küfür-Şirk” sayan adamlar, şimdi Erdoğan iktidarının yedek lastiği olmuşlardır. Yani BÂTIL olmanın gereği sürekli değişip-dönüşüp hep yanlışa kayılmaktadır.
Sözde muhalefet partilerinin, CHP’sinden sosyalistlere, hepsi de aynı Bâtılın=Yanlışın değişik versiyonlarıdır. Dün savundukları ile bugün tutundukları başka başkadır.
Ancak 55 yıldır hiç değişmeyen, Haklı ve hayırlı çizgisinden vazgeçmeyen MİLLİ GÖRÜŞ=MİLLİ ÇÖZÜM çizgisi de vardır!
Aziz Erbakan Hocamızdan, bugün Ahmet Akgül Üstadımıza:
“Önce ahlâk ve maneviyat, sonra mutlaka ağır sanayi ve yaygın kalkınma!” diye 55 yıl önce çıkılan bu kutlu yolda, daha ilk günkü hedef ve projelerden bir milim sapmadan devam etmek HAKK’a tutunmanın en açık ispatıdır.
• İslam Birleşmiş Milletler Teşkilatı
• İslam Ortak Pazarı
• Müşterek İslam Dinarı
• İslam Savunma Paktı
• İslam Kültür ve İlim İşbirliği Vakfı
• Ve bunların resmiyet kazanmış şekli olan D-8 oluşumları, hâlâ İslam ve insanlık âleminin tek ve gerçek kurtuluş projeleri konumundadır.
• Milli Çözüm Ekibinin ve Üstad Ahmet Akgül’ün olgunlaştırıp tamamladığı ve farklı dillere tercüme edip yayımladığı “ADİL DÜZEN” programları, hâlâ insanların yegâne; İlmi, İnsani ve İslami huzur ve kurtuluş reçetesi olmaktadır. Maalesef SP ve yan teşekkülleri bile bu tarihi ve talihli projelere sahip çıkmak ve güncelleştirip topluma sunmak bir tarafa, hatta Partiyi ve yan birimlerini bütünüyle, Erbakan Hocamızın “İsrail baltasının yerli sapı!” diye tanıttığı Abdullah Gül’ün güdümüne sokulması hazırlıklarına tepki koyacak asgari gayretten dahi uzaklaşmış durumdadır…
Perinçek Ekibi Üzerinden, FETÖ Benzeri Yeni Bir Darbe Hazırlığı mıydı?
“Devlet bünyesinde ‘Perinçek eksenli bir PDY’ bulunup bulunmadığına bakmalı” uyarısı!
Karar gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren, Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ile ilgili bir yazı kaleme almıştı. “Devlette Perinçek eksenli bir paralel devlet yapılanması (PDY) olup olmadığına bakılması gerektiğini” hatırlatmıştı. Taşgetiren, “Perinçek’in neredeyse haftanın her günü televizyonlarda tartışma programlarına katıldığını” anımsatıp kuşkularını aktarmıştı.
“Perinçek ilginç bir simadır” diyen Taşgetiren, Vatan Partisi lideri için şunları yazmıştı:
“Çetin örgütçüdür bir kere. ‘Yargı altın devrini yaşıyor’ diyorsa orada bir durmalıdır. ‘İktidarın rotasını biz çiziyoruz’ diyorsa bir durmalıdır. 15 Temmuz’da neredeydi, kimleri nasıl örgütledi bakmalıdır. İşçi Partisi’nden Vatan Partisi’ne dönüşmesine, buradan da her kılığa girebilme potansiyeline bakmalıdır. Tartışma programlarında herkese son derece absürd gelen düşüncelerini yüzünde hiçbir renk değişimi olmadan seslendirebilmesine bakmalıdır… (Kendisine yönelik) ‘Çin ağzına öykünme’ (yani Çin’in gönüllü avukatlığını üstlenme) suçlamasına aldırmadan Doğu Türkistan’ın çığlığını Amerikan projesi olarak suçlayabilmesine bakmalıdır. Devlet bünyesinde ‘Perinçek eksenli bir PDY – Paralel Devlet Yapılanması’ bulunup bulunmadığına bakmalıdır. Özellikle buna bakmalı, en tehlikeli olan budur çünkü. Çünkü her şeyi devlet adına yapabilme imkânı sağlıyor bu ‘kayıt dışı’ bir yapılanmaya. TSK’dan, yargıdan tasfiyelerde Perinçek örgütlenmesinin ihbar düzeneğine bakmalıdır. İktidarın saf kadrolarının Perinçek’in becerilerini tasavvur etmesi kolay değildir. Bu kadar açık oynamasına rağmen kolay değildir.”
Bu arada sormak lazımdı: TV kanallarında gündeme taşınan ve hukuk adamlarınca tartışılan: “Bahisler üzerinden milyarlarca dolarlık haksız kazanç sahibi olma ve kara para aklama” iddialarıyla açılan mahkemelerin takipsizlikle ve tahliyelerle sonuçlanmasıyla ilgili Yargı kararları ve dönen rüşvet çarklarıyla, bu derin ve etkin oluşumların bir irtibatı var mıydı? Devlet ağı ve AKP iktidarı hangi uykulardaydı?
Türk Bürokrasisindeki Güç Mücadelesinden Erdoğan’ın Haberi Var mı? Muhafazakâr Blok ve Perinçek Takımı!
15 Temmuz Darbe Girişimi’ni takip eden günlerde Türkiye’de kamu kuruluşlarında görev yapan yaklaşık 93.000 memur görevlerinden uzaklaştırılmıştır. 40.000 kişi hakkında ise soruşturma açılmıştır. Akıllara gelen ilk soru -özellikle askeri ve istihbarat alanındaki- bu boşlukları kimin dolduracağıdır. Adalet ve Kalkınma Partisi 22 yıldır hükümeti elinde bulundurmasına rağmen güvenlik ve istihbarat konuları ile ilgilenen kıdemli bir ekip kurmayı başaramamıştır. Bundan; MİT, Jandarma Komutanlığı, Savunma Bakanlığı ve TSK’nın üst düzey kademelerinde oluşan boşlukları doldurmak için iki ayrı grubun güç mücadelesi ortaya çıkmıştır.
Üst düzey bir AKP’li yetkilinin; Gazeteci Barış Pehlivan’a: “Artık güç Erdoğan’da değil… AKP entübe halindedir! (Halk TV)” (Entübe, solunum yetmezliği çeken hastayı suni teneffüs desteğiyle hayatta tutma işlemidir.) iddia ve itirafları acı sonun yaklaştığını mı anlatmaktadır?
Cemaatin yerini ‘Perinçek grubu’ mu doldurmaktadır?
Bu gruplardan bir tanesi, 1 Kasım 2015 seçimlerinde 50 milyon seçmenden sadece 120.000 (%0,25) destek alabilen ve liderliğini Doğu Perinçek’in yaptığı Vatan Partisi ve genelde “Perinçek grubu” olmaktadır. Laik, izolasyonist, ırkçı milliyetçi, sosyalist, güya Amerika ve Batı karşıtı, Rus ve Çin taraftarı ve Avrasyacı karakteri ile tanınan siyasi bir parti olarak çok zayıf konumdadır. Ancak Erdoğan iktidarının gafletiyle devletin güvenlik ve istihbarat kurumlarının üst kademelerindeki etkisi giderek artmaktadır. Bu grupla ilişkisi bulunan üst düzey askeri ve istihbarat görevlileri, (AKP ile askeri vesayeti kaldırmak için iş birliği içinde oldukları safsatasıyla) Fetullah Gülen hareketinin 2006-2014 yılları arasında ana hedefini oluşturmaktaydı. Perinçek grubu çalışanlarının yerini alan Gülenciler şu an görevden uzaklaştırılmıştır. Doğu Perinçek grubu ise, Gülenci Paralel Devlet unsurlarını temizlemek ve PKK’ya karşı mücadele vermek için Recep T. Erdoğan’ın en çok güvendiği oluşum konumunda bulunmaktadır.
Perinçek’in “Erdoğan varlığımıza güveniyor”!? itirafı!
Bu grubun temel düşüncesi “Türkiye’nin mevcut sorunların üstesinden gelmek için Cumhuriyetin ilk yıllarına ve o yıllardaki Kemalizm, bağımsızlık, laiklik, devletçilik ve milliyetçilik anlayışına geri dönülmesi gerektiği.” olarak sunulmaktadır.
Ankara’daki bazı çevrelerce dönemin Başbakan’ı Binali Yıldırım’dan bile daha etkili olduğu söylenen Perinçek, 16 Ağustos 2020’de katıldığı bir televizyon programında “AKP’nin mevcut kadroları Türkiye’yi yönetemiyor. Bu yüzden Cumhurbaşkanı Erdoğan devletin önemli kademelerindeki varlığımıza güveniyor!” itirafında bulunmuşlardı.
‘Cemaatlerin kökünü kazıyacağız!’ palavrası…
Birçok emekli General ve üst düzey hâkimi bünyesinde bulunduran Perinçek Grubu, devlet ve sivil toplum nezdinde Gülen hareketi tehlikesinin geçmediğini vurgulamakta ve böylece kendilerine meşruiyet alanı açmaktadır. Aynı anda hem Erdoğan’ın mevcut kişisel karizmasını hem de Cumhuriyet’in kurucu ilkelerini korumayı ana amaç göstermelerinin arkasında da bu bahane mi vardır? Ancak bu grup, AKP tabanını oluşturan muhafazakârlara da önyargılıdır. Oysa Perinçek, Erdoğan Hükümeti’ne karşı darbe hazırlığında olduğu iddiası ile beş yıl süre ile cezaevinde tutuklu kalmış ve tahliyesi sırasında “Cemaatlerin kökünü kazıyacağız” diye çıkışmıştı.
Devlet’in güvenlik ve istihbarat kademelerinde güçlü bir pozisyon elde etmeye çalışan bir diğer grup ise AKP’nin milliyetçi ve muhafazakâr tabanından gelen güya Erdemliler Hareketi olmaktadır. Nakşibendi tarikatının bir kolu olan Menzil ve Süleymancılar gibi dini grupların desteğini arkasında bulunduran bu oluşum, devlet kademelerinde artış gösteren Perinçek Grubu etkisinden derin endişe duymaktadır. Star Gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren bir yazısında “Şu sıralar dikkate alınması gereken en büyük risk, yargıda, silahlı kuvvetlerde ve üniversitelerde muhafazakâr bilinen kadroların ‘FETÖ mensubu’ yaftasıyla tasfiye edilmesi ve özellikle Doğu Perinçek’in uzantılarına alan açılmasıdır.” diye uyarmıştı. Taşgetiren ayrıca “Yapılmak istenen, AKP’ye, kendi eliyle kendi sosyal tabanını tasfiye ettirmek ve devlet kadrolarını, çok kolaylıkla yeni bir paralel yapı oluşturma riski taşıyan, üstelik ideolojik bakımdan yüzde yüz AKP karşıtı gruplarla doldurmak.” olduğunu vurgulamıştı.
Akit yazarı Ali Karahasanoğlu da “Gitti FETÖ, Geldi Perinçek’e Eyvallah Edemeyiz!” başlıklı yazısında “Perinçek Grubunun FETÖ temizliğini, hassas devlet kademelerindeki İslamcıları temizlemek için kullandığını” yazmıştı.
Yeni Şafak yazarı Kemal Öztürk, “İslamcılık tam olarak nedir? Tasfiye mi ediliyor?” başlıklı yazısında kendilerini Reisçi olarak nitelendiren “yeni yetme” bir grubun İslamcılar ile Gülencileri aynı kefeye koyduğunu aktarmıştı. Öztürk’e göre bu “tasfiyeler, İslamcı ve muhafazakârları önemli resmi görevlerden uzaklaştırmak” için kullanılmaktaydı. Acaba Sn. Erdoğan’ın bütün bunlardan haberi var mıydı? Yoksa Perinçek’e acizlikten ve çaresizlikten mi katlanmaktaydı? Evet, Üstadımız Ahmet Akgül de, bunların Kıbrıs davamıza sahip çıkılması ve Ermeni soykırım ithamlarının boşa çıkarılması konularındaki girişimlerine destek olmuşlar ve birtakım toplantılarına katılmışlardı. Ancak her toplantıda ve yüzlerine karşı: “Başörtüsü meselesindeki duyarsız ve tutarsız tavırları…” ve yine “Dindar halkımıza ve İslam’ın hayat tarzına karşı önyargılı, hatta saygısız yaklaşımları” sürekli ve en açık şekilde tenkit edilip uyarılmışlardı…
ABD madalyasını reddeden komutanın anlattıkları: 600 Albayın YAŞ’ta emekliliğinin perde arkası!?
Suriye’deki IŞİD operasyonlarına katılan onurlu bir Albayımız, İncirlik Üssü’nde, önemli başarılarından dolayı Amerikalıların kendisine vermek istediği madalyayı almamıştı. Albay Orkun Özeller, “Bu madalyayı verenler benim düşmanım olan YPG ile iş birliği içindedir. Onurum, bu madalyayı kabul etmiyor” diyerek madalyayı iade etmiş ve tören alanından ayrılmıştı. İncirlik eski Komutanı emekli Albay Orkun Özeller, tartışması süren son Yüksek Askerî Şûra (YAŞ) kararlarını 2020’deki YAŞ süreci üzerinden değerlendiren bir mektup kaleme almıştı.
“(…) 2020 yılı temmuz ayında icra edilen YAŞ kararları sonucunda Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nda; 926 Sayılı Personel Kanunu 50. maddesi gereği 262 Albay, 54. madde 3. paragraf gereği de 266 Albay emekli edildi. Emekli edilmeleri için gerekçe gösterilen maddelere bakacak olursak; 50. madde kadrosuzluk ve yetersizlik üzerinedir. Burada dikkat çeken husus 2018 yılında yapılan düzenleme gereği 3. maddede yer aldığı üzere Cumhurbaşkanına; Teğmenden Albaya kadar her kimi yetersiz görüyorsa TSK’dan çıkarma yetkisi verilmiştir.
Gelelim 266 Albayın emekliliğine gerekçe gösterilen 54. madde 3. fıkrada yazılanlara…
Öncelikle 54. maddenin tümüne bakacak olursak; Yüksek Askerî Şûra; Yüksek Askerî Şûra Yönetmeliğinde gösterilen esaslara göre değerlendirme notu verir. Yeterlilik notu, yeterlilik tam notunun yüzde 85 ve daha yukarısı olan Albay, General ve Amirallerden yeterlilik notu en yüksek olandan itibaren kadro ihtiyacı kadar bir üst rütbeye terfi ettirilir. 54. maddenin ilk paragrafında altı çizili olan yere dikkatinizi çekerim. Yüksek Askeri Şûra Yönetmeliği’ndeki esaslara göre terfi edilmesine karar verdiği belirtilmiş olması, bir yönetmeliğin olduğu ve burada YAŞ için değerlendirme kriterleri olduğu anlamını taşır. Burası neden önemlidir? Çünkü bu kriterler gerçekten uygun kriterler midir? Neleri içermektedir? Son paragraf 266 Albayın emekli edilmesindeki gerekçedir! Burada Albay rütbesinde olup da rütbe bekleme süresine bakılmaksızın yani isterse bir yıllık Albay olsun fark etmeksizin, yine sicil notunun ne olduğu dikkate alınmaksızın (yani sicil notu 60 da olabilir, 100 de olabilir.) Uzun sözün kısası istisnasız tüm Albaylar YAŞ Başkanı olan Cumhurbaşkanın kararıyla YAŞ değerlendirmesine alınır” denilmektedir. İşte bu madde gereği tüm Albaylar değerlendirmeye alınmış ve kadrosuzluk ve yetersizlik maddelerinin kapsamı dışında YAŞ değerlendirme kriterleri gereği emekli edilmesine karar verilmiştir.
Bir not: Özeller, dört yıl önce emekli edilen Albayları görev yerlerine göre tek tek incelemiş ve mümtaz personelin atandığı; Tugay Komutanlığı, Tugay Komutan Yardımcılığı, Kurmay Başkanlığı, pilot, özel kuvvetler, okul komutanlığı görevlerinde bulunan 98’i genç, toplam 134 Albayın YAŞ kriterlerine göre emekli edildiğini belirlemişti. Yani; TSK değerlendirme kriterlerine göre mümtaz olan personel YAŞ değerlendirme kriterlerine göre emekli edilmişlerdi.
Orkun Özeller soruyor: Şimdi burada tekrar hatırlatalım YAŞ kriterleri neleri kapsamaktaydı?
(…) 2020 YAŞ sonucunu değerlendirmeye devam edelim: TSK değerlendirme kriterlerine göre mümtaz personel olan Albaylar YAŞ’ta hangi değerlendirme kriterlerince uygun görülmeyerek emekli edilmiştir. TSK değerlendirme kriterleri ile YAŞ değerlendirme kriterleri hangi konularda farklılık göstermektedir? Neden? Madem geçen yıllara oranla 5 kat fazla Albay emekli etme kararı alındı, o zaman birkaç soru daha soralım: Albay sayısının azaltılmasıyla ilgili kuvvet karargâhı bir çalışma yapmış mıdır? Bu kadar çok Albayın emekli olmasını öngören bir tedbir alınmış mıdır? Neden bu yıl böyle bir uygulamaya gerek duymuşlardır? Ülkemizin terör ve konvansiyonel harp tehdit algısı azalmış mıdır? Kara Kuvvetleri’nde Albay kadrosunun yüzde kaçı boş bulunmaktadır? Sürpriz bir şekilde emekli edilen genç Albaylar arasında kahraman gazilerimiz de var. Örnek verecek olursak M.Y. 1992 mezunu, K.O. 1992 mezunu ve R.B. 1996 mezunu daha bekleme süresi bile dolmayan birkaç yıllık Albaylardır. Sakın, belki bir akrabası FETÖ ile bağlantılıydı gibi gerekçe öne sürmeyin, biz ne Bakanlar biliyoruz ne Büyükelçiler biliyoruz birinci derece akrabası FETÖ ile bağlantılı olan. Her biri yüksek uçuş tecrübesine sahip 16 kara havacı pilot Albay emekli edildi. FETÖ nedeniyle soruşturma geçirmişliği mevcut Albaylar General yapılırken, 15 Temmuz darbe girişiminde Kara Havacılık Komutanlığını hainlerden arındırıp emniyet birimlerine teslim eden, uçuş tecrübesi çok yüksek, gözü kara olduğu için imkânsız uçuşları başaran ayrıca test pilotu özelliği de olan Albay M.T. de emekli edildi.
Peki, FETÖ’cü Albayı kim General yaptı?
(…) 2020 YAŞ kararlarıyla çok önemli bir isim ise General yapılmıştı, o isim Albay Serdar Atasoy’du. General yapılarak Kara Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Başkanı olarak atanan kişi halbuki daha önceden ankesör soruşturmasında FETÖ irtibatı tespit edilerek, gözaltına alınmış ve müteakiben de itirafçı olarak serbest kalmıştı. Bu kişinin General olmasına karar verilirken mutlaka Yüksek Askeri Şûra Yönetmeliği değerlendirme kriterleri göz önünde bulundurulmuştur. İşte tüm bu nedenlerle YAŞ değerlendirme kriterlerinin ne olduğunu sormak hakkımız değil miydi?
Bu konuyu, son bir soruyla daha bağlayalım: Peki bunu General yapan kişi ya da güç, 600 Albayın emeklilik kararında ne derece etkiliydi?
Oysa asıl soru şu olmalıydı: Bu emeklilik (veya tasfiye) kararlarında Perinçek Ekibi ne kadar yönlendiriciydi?
Bölgemizdeki Ülkelerde Renkli Devrimleri Organize Eden NED ile Perinçek Ekibinin İrtibatı Var mıydı?
Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, ABD’ye bağlı Ulusal Demokratik Enstitüsü’nün desteğiyle Ankara’da “Yeni Dönem Başkanlar Buluşması: Yerelde Güçlü Liderlik, Katılımcı Yönetim” toplantısı yapmıştı. Yavaş’ın ev sahipliğinde 3-4 Ağustos’ta Gölbaşı Mogan Konukevi’nde düzenlenen toplantıya; Ulusal Demokratik Enstitüsü Türkiye Direktörü Janet Sawaya, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kemal Görmez, Büyükşehir Belediyesi bürokratları, CHP’li ilçe belediye başkanları ve Ulusal Demokratik Enstitüsü’nün yöneticileri katılmış. Konaklama masrafları da NDI tarafından karşılanmıştı. Enstitünün sitesinde toplantının içeriği ile ilgili ipuçları da yer aldı. İki günlük toplantıda, ABD’li kuruluşun yöneticileri, Mansur Yavaş’la birlikte Büyükşehir Belediyesi bürokratları ve ilçe belediye başkanlarına “yeniden yapılandırma”, “etkili yönetişim”, “kriz yönetimi”, “ağ kurma fırsatları” üzerine önerilerde bulunmuşlardı.
Mansur Yavaş’ın “Onların desteğiyle toplantıyı gerçekleştirdik.” dediği NDI’ya yakından bakmak lazımdı. “Dünya çapında demokrasiyi güçlendirmek ve desteklemek” adına çalışmalar yürüttüğünü öne süren ABD’ye bağlı enstitünün 50’den fazla ülkede saha ofisi bulunmaktaydı. Enstitü, ‘Türkiye’de kadınların ve gençlerin demokrasiye katılımı’ gibi başlıklarla, CHP gençliğiyle ve Ali Babacan gibi siyasilerin katıldığı çeşitli toplantılar yapmaktaydı.
Enstitünün başkanlığını uzun yıllar eski ABD Dışişleri Bakanı Madeleine Albright yürüttü. Albright’ın Dışişleri Bakanlığı döneminde ABD’nin Ekim 2000’de Sırbistan’daki “Kadife Devrim”i finanse ettiği ortaya çıkmıştı.
Enstitünün 2024’te göreve gelen başkanı Tamara Cofman Wittes ise, 2009-2012 yılları arasında ABD Dışişleri Bakanlığı’nda Yakın Doğu İşlerinden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı olarak görev yapmış ve ‘Arap Baharı’ sırasında ABD’nin Ortadoğu’da demokrasi ve insan hakları politikasını uygulamıştı.
Ulusal Demokratik Enstitüsü, kısa adı NDI olan ve ABD’nin renkli darbelere fon akıtan vakfı “National Endowment for Democracy (Ulusal Demokrasi Vakfı)” ile bağlantılı. Mansur Yavaş’ın destek aldığı NDI, NED’e bağlı dört temel kuruluştan biri. NDI, esas olarak yerel siyasi grupları destekleyip kışkırtmaktaydı. “Bu dört enstitü aracılığıyla, renkli darbelerin dünyanın dört bir yanına sızmasının arkasındaki beyin konumundaydı.”
Ulusal Demokrasi Vakfı (NED), ABD dış politikasının önemli bir enstrümanıydı ve ABD’nin “düşman ülkelere karşı” organize ettiği renkli darbeler için sağladığı fonlarla tanınmıştı. NED kurucusu Alan Weinstein’ın 1991’de Washington Post’a verdiği bir röportajda, “faaliyetlerinin çoğunun CIA’nın 25 yıl önce yaptığı şey olduğunu” açıkça itiraf ettiği kaydediliyor. NED’in bu nedenle dünya çapında ‘ikinci CIA’ olarak bilindiği konuşulmaktaydı. Hakkında hazırlanmış raporlara göre, NED’in fonladığı ve ‘renkli devrim’ ismiyle tanımladıkları darbelerden yalnızca birkaçı şunlardı:
Kadife Devrimi (2000): Ekim 2000’de Sırbistan’da Miloseviç hükümetini deviren renkli darbeyi finanse etmiş ve kışkırtmıştı.
Gül Devrimi (2003): Gürcistan’da Eduard Şevardnadze’yi istifaya zorlayan renkli darbeyi başından sonuna kadar planlamıştı.
Turuncu Devrim (2004): Ukrayna’da 2004 sonunda başlayan “Turuncu Devrim” sırasında Ukrayna muhalefetine 65 milyon dolar aktarmıştı.
Arap Baharı (2011): NED, Arap Baharı olarak bilinen ayaklanmalarda da etkin bir rol oynamıştı. Mısır, Yemen, Ürdün, Cezayir, Suriye, Libya ve diğer ülkelerde feminizmi, basın özgürlüğünü ve insan hakları faaliyetlerini destekleme bahanesiyle Amerika yanlısı bireylere ve gruplara mali destek sağlamıştı. Arap dünyasını; savaşa, toplumsal huzursuzluğa ve ekonomik durgunluğa sürükledi.
Maidan Devrimi (2013-14): Ukrayna’da hükümet karşıtı kitlesel gösteriler patlak verdiğinde, NED ülkedeki 65 kadar STK’yı finanse edip ayaklandırmıştı.
Asıl soru şuydu: Bu Amerikan NED vakfıyla Perinçek takımının irtibatları hangi boyutlardaydı?
Amiral Cem Gürdeniz’in haklı itirazları!
Ulusal Demokratik Enstitüsü’nün Arap Baharı başta olmak üzere pek çok ABD destekli renkli devrimlerde rol oynamış bir kuruluş olduğuna dikkat çeken emekli Tümamiral Cem Gürdeniz, “Sanki bu ülkede 2007 sonrası ABD destekli FETÖ kumpas davaları olmamış. Sanki ABD/AB ve NATO destekli 15 Temmuz 2016 FETÖ silahlı darbe girişimi yaşanmamış; sanki 7 Ekim 2023 sonrası Gazze’de ABD desteğinde naklen yayınla soykırım yaşanmıyormuş gibi ABD’nin sicili karanlık enstitüsünden büyükşehir belediyesi demokrasi alanında medet umuyor.” ifadelerini kullanmıştı. Daha önce Perinçek’le irtibatlı Cem Gürdeniz Aydınlıktan ayrılınca Doğu Perinçek’in saldırısına uğramıştı.
“Büyük savaşa giriyoruz!” diyen ABD’li Albayın “Türkiye’ye saldırması için PKK’yı hazırlıyoruz!” itirafı.
ABD’li Emekli Albay Douglas Mc Gregor yaptığı açıklamada “İsrail’in de parçası olduğu büyük bir savaşa doğru gidiyoruz.” diyerek Türkiye’ye saldırması için Suriye’de PKK’yı hazırladıklarını açıklamıştı.
AKP Kahramanmaraş Gençlik Kolları Başkan Yardımcısı ise İsrail ile ticaret eleştirilerine çok sert(!) çıkmıştı: “Stratejik bir ticaret olmadığı sürece ticareti destekliyorum. Gazzeli kardeşlerimize zulmetti diye İsrail ile ticareti kes, Iraklı kardeşlerimizi katletti diye ABD ile ticareti kes, Doğu Türkistan’dan dolayı Çin ile kes, darbeci diye Mısır ile kes… Sonrasında ne yapacağız? Siz Tayyip Erdoğan’ı daha tanıyamamışsınız.” (@dailyislamist) buyurmuşlardı. Aferin be, işte böyle açık konuşmak lazımdı… Ne Din kardeşliği sorumluluklarıdır… Ne insan haklarıdır… Ne mazlumlara sahip çıkılmasıdır… Tayyip Erdoğan böyle patavatsız palavralara(!) takılır mı? O, günü kurtarmaya ve sadece edebiyat yapmaya odaklıdır… Boşuna mı Dünya Lideri diye hava atılmaktadır!?
Türkiye’de Neler Olmaktaydı ve Yarınlar Neler Doğuracaktı?
Yazar Celal Eren Çelik çok önemli sırları gündeme taşımıştı: (x.com/yazparov)
Ülkenin Ana Muhalefet Partisinin Genel Başkanı’nın “Bacağının kırılmadığı, bacağından vurulduğu” şeklinde vahim bir iddia ortaya atılmış durumda. Ortada böyle vahim bir iddia varken ne daha önemsiz pek çok konuda hemen açıklama yapan CHP’den, ne de Sn. Özgür Özel’den hiçbir açıklama gelmiyor. Partiye yakın gazeteciler tek kelime etmiyor. Üstüne üstlük tam da bu iddia ortaya atılmışken kendisinden WhatsApp üzerinden görevi itibarıyla konu hakkında bilgi almak isteyen pek çok kişiye CHP Parti Sözcüsü Deniz Yücel de “WhatsApp hesabının ele geçirildiğini ve bu hesaptan gelecek bilgi/bildirim vs. itibar edilmemesi gerektiğini” açıklıyor. Gerçekten enteresan bir durum ve CHP’den yahut CHP’li yetkililerden açık ve tatmin edici bir açıklama gelmezse durum “Enteresan” olmaktan çıkıp “Şüpheli” bir hale evrilecek…
AKP trol başı Furkan Bölükbaşı’nın itirafları: (x.com/furkancerkes)
Mecliste TİP Milletvekili Ahmet Şık’ı yumruklayan Alpay Özalan’a destek açıklaması yapmayan AKP Milletvekillerinin listesini yayımlayacağım. (Yani yüzlerce AKP Milletvekili bu gidişattan memnun değil. Ayrılmak için fırsat ve zaman kolluyorlar.)
Yazar Mustafa Osanmaz ise bu konuda şunları yazmıştı: (x.com/MustafaOsanmaz)
Ahmet Şık’ı koruyanların yüzde biri kadar AKP’nin içindekiler Alpay Vekile destek vermiyor. Dava adamı olmak ayrı, içeride menfaat için bulunmak ayrı. AKP içinde gerçek dava adamlarına sahip çıkılarak küstürülenler kazanılmalıdır. Alpay Vekili yedirmeyiz. Alpay Özalan candır.
Makalede Hak ve Batılın tanımı mükemmel bir şekilde konu alınmış. Batıl basitliği kılıktan kılığa girip şekil değiştirirken, Hak ise sağlam ve sarsılmaz çizgisiyle Hakka tutunmanın önemini ve değerini gözler önüne sermiş.
Aziz Erbakan Hocamızın sözlerinde ifade buyurdukları üzere “Milli Görüş ve diğerleri ” diyoruz. Ve ekliyoruz “Milli Görüş = Milli Çözüm Hakkın çizgisi” 55yıldır hiç değişmedi Haklı ve hayırlı çizgisinden de asla vazgeçmeyecektir.
“Aziz Erbakan Hocamızdan, bugün Ahmet Akgül Üstadımıza:
“Önce ahlâk ve maneviyat, sonra mutlaka ağır sanayi ve yaygın kalkınma!” diye 55 yıl önce çıkılan bu kutlu yolda, daha ilk günkü hedef ve projelerden bir milim sapmadan devam etmek HAKK’a tutunmanın en açık ispatıdır.
• İslam Birleşmiş Milletler Teşkilatı
• İslam Ortak Pazarı
• Müşterek İslam Dinarı
• İslam Savunma Paktı
• İslam Kültür ve İlim İşbirliği Vakfı
• Ve bunların resmiyet kazanmış şekli olan D-8 oluşumları, hâlâ İslam ve insanlık âleminin tek ve gerçek kurtuluş projeleri konumundadır.”
Güvenirler Mevlâ’nın, kudretine va’dine
Vefasızlık etmezler, sahibine ahdine
Huzur ehli olursan, her yer Mekke Medine
Şeytanlar şarlatanlar, hep bunların rakibi
Çıbanları deşiyor, Milli Çözüm Ekibi!
Hidayeti kararan, kâr bilir hıyaneti
Siyonizm’e uşaklık, insanlık cinayeti
Dostları kenetlemiş, Allah’ın inayeti
Bu çağın kürsüsünde, bak Kur’an’ın hatibi
Doğruları yazıyor, Milli Çözüm Ekibi!
https://www.millicozum.com/mc/2012/mayis-2012/milli-cozum-ekibi/
Hakk’tan batıla kayanlar nefsani, şeytani ve hayvani tüm dürtülerinin esiri olmakta ve insani olması gereken tüm değerlerden bir anda sıyrılmaktadırlar. İşte ortada; lafta kuduz İsrail’e söz söyleyip icraatta ise İsrail’i destekleyen tüm unsurları devam ettirmekteler. Müslüman olmayıp insani vicdanları gereği Gazze’den yanı tavır sergileyen insanların yüzde biri kadar vicdani hassasiyetleri kalmamış durumda. Bu batıla bağlanmalarının bir gereği. Ayrıca şunu da mutlaka belirtmek gerekir; Hakk’tan batıla kayanlar siyonizmin kulu kölesi olmakta. Siyonizm neyi emrederse onu yapmaktalar. Ülkenin, milletin menfaati hesabına tek adım atmadıkları gibi, ileride ülkenin ve milletin başına bela olacak, dert olacak bir çok icraatı da pervasızca ve vicdansızca yapabilmekteler.
İman Allah ‘a olan bir Sadakattir
Sadakat insanı diri tutar
İman var ise imkân da vardır.
Hak Batıl mücadelesi tarih boyunca devam edegelmiştir, halende devam etmektedir. Bugün batılın karargahını Siyonizm temsil etmekte, Hakkın karargahını da Milli Görüş (Milli Çözüm) temsil etmektedir. Saadet partisi Milli Görüşün adresi demişti Aziz Erbakan Hocamız adresi saadet partisi ise kendisi de Milli Çözüm olmakta idi. Nasıl ki Erbakan Hocamız olmadan Milli Görüş olmayacaksa şuanda Milli Görüş kendisini temsil eden Milli Çözüm içinde Ahmet Akgül Hocamız aynı konumdadır, AHMET AKGÜL OLMAZ İSE MİLLİ ÇÖZÜM OLMAZ! Şuanda Hakkın karargahının Milli Çözüm olduğunu bütün şer güçler Milli Çözüme karşıydı, aynı zamanda yeni bir dünyayı inşaa edecek olan Erbakan projelerine yeryüzünde tek sahip çıkan ve yetmez anlayıp uygulayacak olanda sadece Milli Çözüm’dü ve tabiki bu karargah olma şerefi de Milli Çözüm’e yakışırdı. Daha Adil Düzeni okuyup anlamaktan acizler nasıl olacakta Adil Düzeni kurup yürütecekti ve kendisini yüce sanan cüceler bunu nereden bilecekti, koca Selimiye’ye taş taşımaktan aciz olanlar kendisini koca Sinan yerine koymaktaydı.
Hak öyle bir şey ki daha ilk Hakkı söylediğinde ne ise o doğrular sonsuza kadarda sürmekte idi. İslam birliği ilk Hz.Adem’den beri lazımdı, halende lazım, faizsiz bir ekonomi o zamanda lazımdı şimdide lazım, kısas o zaman şarttı şimdide şarttı Rabbimiz temel esasları ortaya koymuştu ve O’na tarihin her devrinde uymak şarttı ve insanlığın huzuru için farzdı.
Hak-Batıl mücadelesi devam ediyor. Batıl yok olmaya mahkumdur.
De ki: “(Artık) Hakk geldi, bâtıl zail oldu. Hiç şüphesiz bâtıl sürekli yok olucudur. (Çünkü Hakk gelince bâtıl batacak, Güneş doğunca karanlık kaybolacaktır.)” (İsra: 81)
…
Hakk; değişmeyen, dönüşmeyen, özelliğini ve güzelliğini yitirmeyen doğrular ve değerler anlamını taşır. Bunlar, her zaman ve her ortamda gerekli ve geçerli olan ve kendisine ihtiyaç duyulan kurallardır.
Hakk; Fıtrata (yaratılış esaslarına) mutabık ve muvafık (uygun) olan, doğal ve sosyal yasalardır.
…
Bâtıl ise; sabit ve sağlam temelleri bulunmayan, sürekli değişime ve dönüşüme uğrayan, hükmü ve hikmeti bozulup yozlaşan ve sonunda boşa çıkan düşünce ve davranışlardır.
…
Hakk’ta; tutarlılık, duyarlılık ve devamlılık vardır. “Bâtıl”da ise; fırsatçılık, fesatçılık ve istismarcılık öne çıkmaktadır. Bu nedenle tarih boyunca tüm BÂTIL yollar, HAKK’ın yozlaştırılıp çarpıtılması, istismar ve suiistimale sapılması şeklinde ortaya çıkmıştır.
Hakk: Akli, ilmi, vicdani, İslami, ahlâki, Kur’ani ve insani değerlere dayanır. Bâtıl ise, nefsani, şeytani, hayvani dürtülerden kaynaklanır.
…
BÂTIL’lar, adları farklı olsa da, tatları aynıdır!
Nasıl ki; beyaz, yeşil ve kırmızı renklerde bulunsalar, uzun, toparlak ve küçük tipte olsalar da hepsi biber sayılır, hemen hepsi aynı vitamin ve lezzetleri taşır. Bunun gibi sağcı, solcu ve İslam istismarcısı bütün zihniyetler ve partiler de, çok farklı ve aykırı sanılsalar da; temelde hepsi aynıdır. Bunlar zulüm, zillet ve sefaletten başka sonuçlar doğurmamaktadır. Zaten kalıcı ve akılcı sistem ve projeleri de bulunmamaktadır.
…
Milli Çözüm Ekibinin ve Üstad Ahmet Akgül Hocamızın olgunlaştırıp tamamladığı ve farklı dillere tercüme edip yayımladığı “ADİL DÜZEN” programları, hâlâ insanların yegâne; İlmi, İnsani ve İslami huzur ve kurtuluş reçetesidir.
DERE KENERINDA ABDEST ALIRKEN BİLE SUYU İSRAF ETMEMEYİ EMREDEN ALLAH, ELBETTE ERBAKAN HOCAYI VE ONUN PROJELERİNİ DE İSRAF ETMEYECEKTİR.
KİM ERBAKAN HOCANIN YOLUNDAN GİDİYORSA, KİM ONUN PROJELERİNE SAHİP ÇIKIYORSA, ONLARIN ELİYLE ALLAH YERYÜZÜNE ADİL DÜZENE DAYALI YENİ BİR DÜNYAYI İNŞAA ETMEYİ NASİP EDECEKTİR.
BUGÜN ERBAKAN HOCAYA VE ONUN PROJELERİNE SAHİP ÇIKAN TEK EKİP ÜSTAD AHMET AKGÜL HOCAMIZ VE MİLLİ ÇÖZÜM EKİBİDİR.
İNŞALLAH ADİL DÜZENE DAYALI YENİ BİR DÜNYAYI ÜSTAD AHMET AKGÜL HOCAMIZ VE MİLLİ ÇÖZÜM EKİBİ ÖNDERLİĞİNDE GERÇEKLEŞECEKTİR İNŞALLAH.
Enbiyâ 18
Hayır, aksine; doğrusu Biz Hakkı Bâtılın tepesine fırlatırız, O da onun beynini parçalayarak mahvedip bitirir. (Ardından) Bir de bakarsın ki, o (bâtıl ve barbar rejimler, zalimler ve işbirlikçiler yıkılıp) yok olup gitmiştir. (Allah’a karşı; “sözünde durmaz, süper güçlerle başa çıkamaz” gibi zanlardan ve) nitelendirdiğiniz yakışıksız sıfatlardan dolayı yazıklar olsun size! [Not: Beyni parçalanan ve fikriyatı boşa çıkarılan bâtıl ve barbar sistemin, geri kalan görkemli gövdesinin çökmesi ve çözülmesi artık kolay ve kaçınılmaz olacaktır.]
https://www.mealikerim.com/21/enbiya/18
Tevbe 32
(Zavallılar) Allah’ın nurunu, ağızlarıyla söndürmek istiyorlar, (ama Allah buna asla fırsat vermeyecektir. Ahmaklar, üfürmekle Güneş’i karartmaya çalışıyorlar;) halbuki kâfirler hoşlanmasa da, Allah mutlaka nurunu tamamlayıverecektir. (Çünkü Allah, dinini ve düzenini hâkim kılmayı murad etmiştir ve takdiri kesinleşmiştir. Bundan asla vazgeçmeyecek, Kur’an’ın hidayeti ve İslam’ın hakikatleri kıyamete kadar devam edecektir.)
https://www.mealikerim.com/9/tevbe/32
AZİZ ERBAKAN HOCAMIZIN;
“Bakın size kesinlikle ifade ediyorum ki: TÜRKİYE’NİN KURTULUŞU; Milli Çözüm’e inanan bir Cumhurbaşkanı’nın o makama oturması, Milli Çözüm’e inanan bir Hükümet’in kurulması ve yeni bir devrin başlamasıyla mümkündür!”
Prof. Dr. Necmettin Erbakan
TRT Basın Toplantısı, Yazarlar soruyor – Nisan 1980
Aziz Erbakan Hocamızın ifadesiyle en büyük keramet Hak yolda olmaktır sözünün vücut bulmuş hali olarak Milli Çözüm ve üstad Ahmet Akgül Hocamız dava eri olmanın, kulluğun kıymetini bilmenin ve rızai İlahi muradına erebilmenin gayesi ile hepimize örnek olmakta. Dünyada mal makam para pul elde etmek için değil Adil bir Düzen kurulsun diye uğraşan bu mübarek grup ve Üstad Ahmet Akgül bizlere zorluklara nasıl direnilir, nasıl bıkmadan usanmadan çalışılır ve en önemlisi Allah yolunda Hakkı ile mücadele edebilmek için nasıl gayret gösterilir diye rehberlik etmektedir. İşte bu gayeleri ve hedefleri onların kıymetlerini ortaya koymaktadır. İnşallah dünyada İslama ve tüm insanlığa hizmet etme fırsatını bulacak olan Milli Çözüm, dünyada ve ahirette Rabbimizin rızasına erişecek ve işte asıl sevinç ve zafer gününe o gün erişecektir. Mevlam bu mücahit kardeşlerimize ve Üstad Ahmet Akgül Hocamıza hainlere ve şeytanilere dayanma gücü versin, ömürlerini bereketlendirsin.
Perinçek grubu olsun, cemaat -fetö grubu olsun, Akp grubu olsun, sözde muhalefet partilerinin, CHP’sinden sosyalistlere, hepsi de aynı Bâtılın=Yanlışın değişik versiyonlarıdır. Dün savundukları ile bugün tutundukları başka başkadır.Ancak 55 yıldır hiç değişmeyen, Haklı ve hayırlı çizgisinden vazgeçmeyen MİLLİ GÖRÜŞ=MİLLİ ÇÖZÜM çizgisi de vardır! En önemli Mü’min vasfı veya tavrı olan KARARLILIK VE İSTİKRAR sahibi olan MİLLİ ÇÖZÜM’Ü VE ŞAHSİ MANEVİSİ ÜSTAD AHMET AKGÜL Hocamızı hatırlıyoruz ve kendilerine minnettarlığımızı arzediyorum… 55 yıldır her şart ve durumda, Efendimiz Hz. Muhammed Aleyhisselam’ın buyurdukları hadisi şerifte haber verdikleri : Cihadın en faziletlisi en önemlisi zalim ve hain yöneticilere ve yetkililere karşı hak ve adaleti konuşup yazmaktır buyurmuşlardır. İşte bunu Allah’ın izniyle hakkıyla her yönüyle yapan bugün MİLLİ ÇÖZÜM VE ŞAHSİ MANEVİSİ ÜSTAD AHMET AKGÜL HOCAMIZ olduğuna şahit olduğumuz bir asırda ve zamanda yaşıyoruz Elhamdülillah… Aklımıza MÜRSELAT SURESİNİN 1 İLE 7. AYETLERİ ARASINDAKİ RABBİMİZİN her dönemdeki ve hassaten bugünümüzün TERCÜMANI – UYARICISI -HAKKA ÇAĞIRICISINA YEMİN ETTİĞİ O AYETLERİ HATIRLATMAK İSTİYORUM:
MÜRSELAT SURESİ 1-7. AYETLER
Rahman, Rahim olan Allah’ın adıyla
1- Birbiri ardınca ve iyilik amacıyla (örfen; zamanın şartlarına ve ihtiyaçlarına uygun olarak) gönderilenlere (uyarıcılara, Hakka çağırıcılara) yemin olsun ki;
2- Derken (sert ve çetin rüzgârlar gibi, her hayırlı hizmete koşturup, şeytani odakları ve münafıkları) kökünden koparıp savuranlara…
3- Ardından (hakikat prensiplerini ve huzur projelerini, neşriyat yoluyla) korkmadan ve yılmadan yaydıkça yayanlara,
4- Sonra, (rahatının ve menfaatinin kölesi ve nefsani arzularının esiri olanlardan uzaklaşıp, Hakkı bâtıldan, sadıkı sahtekârdan, mü’mini münafıktan çok kesin ve keskin biçimde) ayırdıkça ayıranlara… (Mutlak doğruları ve mutlu oluşumları topluma tanıtanlara,)
5- (Ve gelecek nesillere de) Bir zikir ve öğüt (olacak eserler) bırakanlara!
6- Böylece (hiç kimsenin “bilmiyordum, başka türlü sanıyordum” gibi) bir bahanesi ve mazereti (kalmasın), veya (herkes apaçık şekilde) uyarılsın! (diye gerçekleri, hem de gerekçeleriyle birlikte ortaya koyanlara yemin olsun ki,)
7- Şüphesiz size va’ad edilen (zalimlerin hezimeti, mü’min ve müstaz’afların zafer ve hâkimiyeti ve kıyamet haberi) mutlaka vuku bulacaktır.
KAYNAK: https://www.mealikerim.com/77/murselat
15 Temmuz Darbe Girişimi’ni takip eden günlerde Türkiye’de kamu kuruluşlarında görev yapan yaklaşık 93.000 memur görevlerinden uzaklaştırılmıştır. 40.000 kişi hakkında ise soruşturma açılmıştır. Akıllara gelen ilk soru -özellikle askeri ve istihbarat alanındaki- bu boşlukları kimin dolduracağıdır. Adalet ve Kalkınma Partisi 22 yıldır hükümeti elinde bulundurmasına rağmen güvenlik ve istihbarat konuları ile ilgilenen kıdemli bir ekip kurmayı başaramamıştır.
AKP hükümeti işte böyle yönetmiş ve hala da yönetiyor
1:5
(Bu nedenlerle Ey Rabbimiz!) Biz (bütün mü’minler) ancak ve yalnız Sana ibadet eder (Senin buyruklarını uygular ve Yüce rızanı ararız) ve (her konuda) sadece Senden yardım diler (ve Senin avn-ü inâyetine sığınırız).
1:6
(Ne olur) Bizi Sırât-ı Mustakîme (dosdoğru Din çerçevesine ve istikamet çizgisine) hidayet buyurup (Hakka ve hayra ulaştır).
1:7
(Daha önce) Kendilerine nimet verdiğin (hidayet ve hakikate erdirdiğin) kimselerin (Nebilerin, Sıddıkların, Şehitlerin ve Salihlerin) doğrultusuna (bizi yönlendirip yollandır; ama ne olur Ya Rabbi, Yahudilerin Siyonist kesimleri, işbirlikçileri, tüm şirk ve şekavet ehli olan ve Hakk dini yozlaştıran azgınlar gibi bütün) gazabına (ve kahrına) uğrayanların ve (Hristiyanların zalim emperyalist kesimleri, müşrik takipçileri ve Batı ahlâksızlığının taklitçileri gibi her türlü Hakk’tan ve hayırdan uzaklaşıp) sapıtanların yoluna (kaymamıza fırsat tanıma! Bizleri bütün bâtıl ve barbar yollardan) gayrı (ve ayrı olan İslam’da sabit kıl). Amin!
Enbiyâ Suresi 18
Hayır, aksine; doğrusu Biz Hakkı Bâtılın tepesine fırlatırız, O da onun beynini parçalayarak mahvedip bitirir. (Ardından) Bir de bakarsın ki, o (bâtıl ve barbar rejimler, zalimler ve işbirlikçiler yıkılıp) yok olup gitmiştir. (Allah’a karşı; “sözünde durmaz, süper güçlerle başa çıkamaz” gibi zanlardan ve) nitelendirdiğiniz yakışıksız sıfatlardan dolayı yazıklar olsun size! [Not: Beyni parçalanan ve fikriyatı boşa çıkarılan bâtıl ve barbar sistemin, geri kalan görkemli gövdesinin çökmesi ve çözülmesi artık kolay ve kaçınılmaz olacaktır.]
İsrâ Suresi 81
De ki: “(Artık) Hakk geldi, bâtıl zail oldu. Hiç şüphesiz bâtıl sürekli yok olucudur. (Çünkü Hakk gelince bâtıl batacak, Güneş doğunca karanlık kaybolacaktır.)”
Günümüzde HAK mücadelesi, Erbakan Hocamız tarafından MİLLİ GÖRÜŞ ile başlamıştır.
MİLLİ GÖRÜŞ mücadelesi, Ahmet Akgül Hocamız tarafından haklı ve hayırlı çizgisinden vazgeçmeden MİLLİ ÇÖZÜM ile devam etmektedir!
Aziz Erbakan Hocamızdan, bugün Ahmet Akgül Üstadımıza: “Önce ahlâk ve maneviyat, sonra mutlaka ağır sanayi ve yaygın kalkınma!” diye 55 yıl önce çıkılan bu kutlu yolda, daha ilk günkü hedef ve projelerden bir milim sapmadan devam etmek HAKK’a tutunmanın en açık ispatıdır.
Milli Çözüm Ekibinin ve Üstad Ahmet Akgül’ün olgunlaştırıp tamamladığı ve farklı dillere tercüme edip yayımladığı “ADİL DÜZEN” programları, hâlâ insanların yegâne; İlmi, İnsani ve İslami huzur ve kurtuluş reçetesi olmaktadır.
Maalesef SP ve yan teşekkülleri bile bu tarihi ve talihli projelere sahip çıkmak ve güncelleştirip topluma sunmak bir tarafa, hatta Partiyi ve yan birimlerini bütünüyle, Erbakan Hocamızın “İsrail baltasının yerli sapı!” diye tanıttığı Abdullah Gül’ün güdümüne sokulması hazırlıklarına tepki koyacak asgari gayretten dahi uzaklaşmış durumdadır…
Hatırlatma:
“Hakkı bâtıl ile karıştırıp (gerçeği) örtmeyin ve (güç odaklarından korkarak veya menfaat umarak) Hakkı gizlemeyin. (Kaldı ki) Siz (gerçeği) biliyorsunuz. (İşinize gelmediği için üzerini örtüyorsunuz. Öyle ise bile bile Hakkı bâtıl ile karıştırıp yozlaştırmayın ve Hakkı saklayıp saptırmaya çalışmayın.)” (Bakara Suresi 42. Ayet)
………………………………………..
Günümüzde BATIL mücadelesi, Yahudiler tarafından SİYONİZM ile başlamıştır.
SİYONİZM mücadelesi, Siyonist Yahudiler, Haçlı Emperyalistler ve işbirlikçi hainler ile devam etmektedir.
Milli Görüş’ten kopan, haklı ve hayırlı çizgisinden sapan AKP, malum ve mel’un güçlerin güdümünde değişip dönekleşince, iddiaları ve istismar araçlarıyla icraatları tamamen farklılaşmış, münafıklaşmış; ekonomik ve sosyal tahribatlarıyla ülkeyi uçurumun kenarına taşımıştır. Ve Kuduz İsrail’in son Gazze katliamları karşısında kof kahramanlığı da iyice ortaya çıkmıştır.
Daha önce 15 yıl boyunca, AKP iktidarına ve Sn. Erdoğan’a, en ağır ithamlarla saldıran MHP ve Devlet Bahçeli, Bâtıl olduğu için, değişip-dönekleşip şimdi Erdoğan’ın suç ortağı olmuşlardır. Ve işte yıllarca, AKP’ye “Dinci, gerici, işbirlikçi” diye sataşan, MHP’ye “Irkçı Faşist” diye taş atan şu Doğu Perinçek ve ekibi de aynı iktidarın kuyruğuna takılmışlardır. Daha doğrusu çıkar ortaklığı ve fırsat avcılığı yapılmaktadır.
Ve yine, önce “Hizbullah” diye ortaya çıkan, “Parti, seçim, demokrasi” gibi kurum ve kavramları “Küfür-Şirk” sayan adamlar, şimdi Erdoğan iktidarının yedek lastiği olmuşlardır. Yani BÂTIL olmanın gereği sürekli değişip-dönüşüp hep yanlışa kayılmaktadır.
Sözde muhalefet partilerinin, CHP’sinden sosyalistlere, hepsi de aynı Bâtılın=Yanlışın değişik versiyonlarıdır. Dün savundukları ile bugün tutundukları başka başkadır.
BÂTIL’lar, adları farklı olsa da, tatları aynıdır!
Nasıl ki; beyaz, yeşil ve kırmızı renklerde bulunsalar, uzun, toparlak ve küçük tipte olsalar da hepsi biber sayılır, hemen hepsi aynı vitamin ve lezzetleri taşır. Bunun gibi sağcı, solcu ve İslam istismarcısı bütün zihniyetler ve partiler de, çok farklı ve aykırı sanılsalar da; temelde hepsi aynıdır. Bunlar zulüm, zillet ve sefaletten başka sonuçlar doğurmamaktadır. Zaten kalıcı ve akılcı sistem ve projeleri de bulunmamaktadır.
İşte bakınız; Milli Görüş’ten kopan, haklı ve hayırlı çizgisinden sapan AKP, malum ve mel’un güçlerin güdümünde değişip dönekleşince, iddiaları ve istismar araçlarıyla icraatları tamamen farklılaşmış, münafıklaşmış; ekonomik ve sosyal tahribatlarıyla ülkeyi uçurumun kenarına taşımıştır. Ve Kuduz İsrail’in son Gazze katliamları karşısında kof kahramanlığı da iyice ortaya çıkmıştır.
Gömleğin önemini bir kez daha anlamış olduk.
Hakk; değişmeyen, dönüşmeyen, özelliğini ve güzelliğini yitirmeyen doğrular ve değerler anlamını taşır. Bunlar, her zaman ve her ortamda gerekli ve geçerli olan ve kendisine ihtiyaç duyulan kurallardır.
Hakk: Fıtrata (yaratılış esaslarına) mutabık ve muvafık (uygun) olan, doğal ve sosyal yasalardır.
Bâtıl ise; sabit ve sağlam temelleri bulunmayan, sürekli değişime ve dönüşüme uğrayan, hükmü ve hikmeti bozulup yozlaşan ve sonunda boşa çıkan düşünce ve davranışlardır.
Hakk’ta; tutarlılık, duyarlılık ve devamlılık vardır. “Bâtıl”da ise; fırsatçılık, fesatçılık ve istismarcılık öne çıkmaktadır. Bu nedenle tarih boyunca tüm BÂTIL yollar, HAKK’ın yozlaştırılıp çarpıtılması, istismar ve suiistimale sapılması şeklinde ortaya çıkmıştır.
Hakk: Akli, ilmi, vicdani, İslami, ahlâki, Kur’ani ve insani değerlere dayanır. Bâtıl ise, nefsani, şeytani, hayvani dürtülerden kaynaklanır.
Üstad Ahmet Akgül Hocamız bir konuşmasında Milli Görüşün siyasi temsilcisi ve adresi Saadet Partisidir, aslı ve gerçeği ise Milli Çözüm’dür demişlerdi.
BÂTIL’lar, adları farklı olsa da, tatları aynıdır!
İktidarından muhalefet partilerine, CHP’sinden sosyalistlere, radikalinden ılımlı İslamcısına, Fetö’sünden diğer yobaz tarikatlara, Gül oyununa alet olan Milli Görüşçü bozuntularına, Erbakan Hocamızın siyaset ve stratejine hakim olduğunu “her konuda haklı çıkarak” ispat edenlere ters ve marazlı bakanlara… hepsi de aynı Bâtılın=Yanlışın değişik versiyonlarıdır.
Dün savundukları ile bugün tutundukları başka başkadır.
Çünkü; Kur’an’ın günümüze inen mana ve mesajından, Aziz Erbakan Hocamızın proje ve stratejilerinden “bi haberlerin” Batıl’ın oyununa gelmemesi, şaşırıp yamulmaması, mümkün değil!
Ve dün dedikleri ile bugün söylediklerinin çelişmesi (zaman içerisinde fikren ve fiilen fırıl fırıl dönekleşmeleri) kaçınılmazdır.
Ancak 55 yıldır hiç değişmeyen, Haklı ve hayırlı çizgisinden vazgeçmeyen MİLLİ GÖRÜŞ=MİLLİ ÇÖZÜM çizgisi de vardır!
Aziz Erbakan Hocamızdan, bugün Ahmet Akgül Üstadımıza:
“Önce ahlâk ve maneviyat, sonra mutlaka ağır sanayi ve yaygın kalkınma!” diye 55 yıl önce çıkılan bu kutlu yolda, daha ilk günkü hedef ve projelerden bir milim sapmadan devam etmek HAKK’a tutunmanın en açık ispatıdır.
• İslam Birleşmiş Milletler Teşkilatı
• İslam Ortak Pazarı
• Müşterek İslam Dinarı
• İslam Savunma Paktı
• İslam Kültür ve İlim İşbirliği Vakfı
• Ve bunların resmiyet kazanmış şekli olan D-8 oluşumları, hâlâ İslam ve insanlık âleminin tek ve gerçek kurtuluş projeleri konumundadır.
• Milli Çözüm Ekibinin ve Üstad Ahmet Akgül’ün olgunlaştırıp tamamladığı ve farklı dillere tercüme edip yayımladığı “ADİL DÜZEN” programları, hâlâ insanların yegâne; İlmi, İnsani ve İslami huzur ve kurtuluş reçetesi olmaktadır. Maalesef SP ve yan teşekkülleri bile bu tarihi ve talihli projelere sahip çıkmak ve güncelleştirip topluma sunmak bir tarafa, hatta Partiyi ve yan birimlerini bütünüyle, Erbakan Hocamızın “İsrail baltasının yerli sapı!” diye tanıttığı Abdullah Gül’ün güdümüne sokulması hazırlıklarına tepki koyacak asgari gayretten dahi uzaklaşmış durumdadır…
Bütün kurum ve kurallarıyla Kur’an’a, İslam’a, akla, vicdana ve bilimsel doğrulara dayalı, Hakka bağlı ve tüm insan haklarına saygılı ADİL BİR DÜZEN kurma, halkımızı Müslümanları ve tüm mazlumları bu zillet ve sefaletten kurtarma… Böylece İslami izzet, şevket ve hürriyete ulaşma amacı taşıyan en hayırlı girişim ve gayretlere “fesatlık, fırsatçılık, ucuz ve lüzumsuz kahramanlık!” gözüyle bakılması sonucu imanın özünden uzaklaşılması…
Ve bütün bu yanlış bakış açıları ve yararsız yaklaşımları nedeniyle, bilerek veya bilmeyerek Şeytanizmin, Siyonizmin ve Deccalizmin zulüm ve küfür saltanatına katkı sunulması gibi haksızlık ve yanlışlıklardan da mutlaka kurtulmak lazımdır…
AKGÜL VE ERBAKAN!
Erbakan Hocamızı anlamak
İçin gerek, Akgül üstada bakmak
Uyanın, zafere kalmışken ramak
Ulaşamaz ki, görmeyen ahmak..
Hak davada, eksik olmaz hain
Kediler, Aslan görür oldu kendin
Partiyi Gül’e, peşkeş çekmek için
Zemin hazırlar, bilge geçinen cin..
Akgül Hocaya, cephe alır nasipsiz
İhanet girdabında, döner dengesiz
Dünya çin davaya, uzak olur densiz
Koltuk uğruna, taviz verir renksiz..
Erbakana sadık, hakikati haykırır
Kurtuluşunu istediği, tüm insanlıktır
Asıl hedef, Adil Düzen kurmaktır
Siyonun tüm sistemini, yıkmaktır..
Erbakan ve Üstad Ahmet Akgül Hocamız yarım asırdır bu millete ve milli vicdanlı devlet yetkililerimize “toprak ayağımızdan kayıyor” diyerek çok ciddi uyarılarda bulunmaktaydı. Bugünlerde ise artık toprak ayağımızdan kaymıştı. Ülke elden gidiyor seviyesi çoktan aşılmıştı. İktidar ve muhalefetiyle Türkiye için en önemli ulusal güvenlik tehdidi olan Arz-ı Mevud hayali kuran İsrail, Siyonizm fikriyatı ve işbirlikçilerine karşı ciddi bir karşı strateji oluşturulmamıştı. 3. Dünya savaşının başladığı bugünlerde bile ordusu zayıflatılan bir Türkiye vardı.
Bürokrasisi ise Doğu Perinçek ekibine teslim edilmeye çalışılan bir Türkiye vardı. Şuan HSYK üyesi olan bir dostumuz 5 yıl önce “hükümet çok yanlış yapıyor, maalesef fetöden boşalan hukuk kadroları Perinçek ekibi atamalarıyla dolduruluyor” itirafı yapmıştı. Ülkenin başkent belediye başkanı küresel çetenin renkli devrim düşünce kuruluşları ve stk’ları ile programlar düzenliyor ve hiçkimse bu ihanetlere ses çıkarmıyordu. Özetle ülkenin çivisi çıkmış durumdaydı.
Kutlu lider Atatürk’ün gençliğe hitabında dediği gibi memleketin her köşesi işgal altındaydı.
Bu zilletten ancak ve ancak Milli Çözüm öncülüğünde Milli Çözüm Milli Mutabakat hükümeti ile kurtulunabilirdi. Bu güç ve kudret yüce Türk milletinin damarlardaki asil kanda ve kadim devlet hafızasında vardı. Toparlanın, gitmiyoruz!!
Milli Çözüm Ekibinin ve Üstad Ahmet Akgül’ün olgunlaştırıp tamamladığı ve farklı dillere tercüme edip yayımladığı “ADİL DÜZEN” programları, hâlâ insanların yegâne; İlmi, İnsani ve İslami huzur ve kurtuluş reçetesi olmaktadır. Maalesef SP ve yan teşekkülleri bile bu tarihi ve talihli projelere sahip çıkmak ve güncelleştirip topluma sunmak bir tarafa, hatta Partiyi ve yan birimlerini bütünüyle, Erbakan Hocamızın “İsrail baltasının yerli sapı!” diye tanıttığı Abdullah Gül’ün güdümüne sokulması hazırlıklarına tepki koyacak asgari gayretten dahi uzaklaşmış durumdadır…
https://www.millicozum.com/mc/ozel-yazilar/erbakandan-ahmet-akgule-milli-gorus-milli-cozum-kurami-ve-hak-batil-kavrami/
TEK ÇÖZÜM…
Makalede iktidar ve muhalefetten bütün partilerin ve destekçilerinin ayarı ortaya çok net şekilde dökülmüş.
Hepsi bâtılın farklı versiyonları..
Maalesef yozlaşmamış, satın alınmamış, şahsi çıkarlarına çalışmayan kimseler kalmamış.
Tek kurtuluş ise;
Önümüze ikinci devri koyan ve 20. Haçlı seferini başlatan iç ve dış mihraklara karşı,
yeni bir Kuva-i Milliye ruhu ile mücadele etmek ve Erbakan Hocamızın projelerini bütün dünyaya Hakim kılmaktır.
Millicilerden başkasından medet ummak, zaman kaybı ve hayal kırıklığıdır.
Acilen Milli Çözüm – Milli Mütabakat Hükümeti kurulmalı ve fiilen olmasada resmen kaybettiğimiz cennet vatanımızı kurtarmalıyız. Hatay sınırımıza kadar dayanan Siyon – Haçlı Birliğine karşı liyakat ve sadakat ehli tek çözüm, MİLLİ ÇÖZÜM’dür!