YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
674fa2da1bf8f
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 8 1 5 6
Bugün : 4732
Dün : 30630
Bu ay : 119547
Geçen ay : 890827
Toplam : 29864113
IP'niz : 18.97.9.175

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

Milli Görüş'ü Bitirme Planları
ve
ABDULLAH GÜL'Ü PARLATMA ÇABALARI

Milli Görüş'ü Bitirme Planları ve ABDULLAH GÜL'Ü PARLATMA ÇABALARI

Abdullah Gül

Türkiye Başbakanı (Bak: s. 190-191)

27 Nisan 2007 Muhtırası ve perde arkası!

Ömer Çelik’in öğrendiği gelişmeden, Başbakan ve Bakanlar nasıl haberdar olamıyorlardı?

“Ankara en gergin ve en sıkıntılı günlerinden birini yaşıyordu. Nedeni, sancılı geçen Cumhurbaşkanlığı seçim süreciydi. 27 Nisan 2007 akşamı saat 23.00’e doğru Dışişleri konutunun telefonu çaldı. Arayan Adana Milletvekili Ömer Çelik’ti. Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül ile acilen görüşmek istiyordu. Hemen bağladılar. Çelik, heyecanlı ve telaşlıydı:

‘Şimdi bir istihbarat aldım. Askerler hükümete karşı bir bildiri kaleme almışlar. Birazdan internet sitelerine koyacaklarmış.’

Gül hiç beklemeden Başbakan Recep T. Erdoğan’ı aradı ve bilgiyi paylaştıktan sonra, bildirinin yayımlanmasını engellemek gerektiğini söyledi. Erdoğan’a Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ı aramasını önerdi. Yaklaşık 10 dakika sonra Erdoğan geri döndü. Büyükanıt, Başbakan’ın telefonuna çıkmamıştı. Olacak iş değildi. Başbakan, Genelkurmay Başkanı’na ulaşamamıştı. Demek durum gerçekten ciddiydi. Gül, Başbakan’a bir öneride daha bulundu:

‘Siz bu gece evinizden çıkmayın. Ben arkadaşları toplayayım, sizinle yarın bir araya geliriz.’

Bu arada bildiri saat 23.20’de Genelkurmay sitesinde yayımlandı. Bu bir muhtıraydı. Doğrudan hükümeti hedef alan tehdit ve uyarı yüklü bir mesaj içeriyordu. Yakın tarihimizde darbeler, askeri müdahaleler sürecini çok iyi bilen Abdullah Gül, durumun vahametinin farkındaydı.” (s. 19) Burada asıl soru şuydu: AKP Hükümetine yönelik bir askeri tertibi Ömer Çelik biliyor da, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ve Başbakan Erdoğan nasıl haberdar olamıyorlardı?

Gül’e göre Türkiye’nin önünde üç büyük engel vardı:

“Abdullah Gül, Başbakanlığından başlayarak Dışişleri Bakanlığı ve nihayet Cumhurbaşkanlığı döneminde, üç sorunu Türkiye’nin büyümesinin ve güçlenmesinin önündeki en büyük engel olarak gördü:

Kürt, Ermeni ve Kıbrıs sorunu. (Not: Aslında bunların hiçbiri ‘sorun’ değildi. Bunları sorun gibi gösteren Siyonist ve Haçlı merkezlerdi. Yerli işbirlikçiler de onları takip ve taklit derdindeydi. N.G.)

Bu üç sorunda da inkârcı, kalıplaşmış ve kendinde hiç hata görmeyen, her yanlışı başkalarında arayan yaklaşımların hiçbir sonuç vermediğini, tam aksine bu tür yaklaşımların sorunu daha da kangrenleştirerek çözümü daha da zorlaştırdığını düşünüyordu. Türkiye’nin büyük bir tarihsel birikime, potansiyele ve dinamizme sahip, bölgesinde son derece önemli konumda bir ülke olduğuna, bu üç sorunun çözülmesi halinde önünün açılacağına inanıyordu.

Türkiye’nin bu engelleri bertaraf etmesiyle, birikimini, zamanını ve enerjisini ekonomi, eğitim, sağlık, bilim ve teknoloji gibi alanlarda yoğunlaştırabileceğine, AB demokrasisini tam anlamıyla benimsemiş Müslüman bir Türkiye’nin, ırkçılık, İslamofobi, terör, medeniyetler çatışması gibi küresel sorunların çözümüne de ciddi katkı sağlayacağına inancı tamdı. İşte bu anlayışla, 12 yıl boyunca üç sorunda da ezberlerin dışına çıkarak cesur çıkışlar yaptı.

Onun açısından birinci öncelik şüphesiz Kürt sorunuydu. Bu sorunu hep bir ‘vicdan meselesi’ olarak gördü. Gelişmiş, demokratik ve hukukun üstünlüğünün geçerli olduğu ülkelerdeki standartların Türkiye’de yaşama geçirilmesiyle Kürt sorununun çözüme kavuşacağına içtenlikle inandı. Bu yöndeki çabalara da sürekli destek verdi, yol gösterdi.” (s. 73-74)

Abdullah Gül’deki bu ne İsrail hayranlığıydı?

İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres ile Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Türkiye’de buluşuyor, Cumhurbaşkanı Gül, kameraların önünde ikisinin elini birleştiriyordu. Daha çarpıcı olanı, Türkiye, Esad’lı Suriye ile Netanyahu’nun Başbakan olduğu İsrail arasında arabuluculuk yapıyordu. Bu süreçte, 17 Temmuz 2010 tarihinde Esad Türk basınına yaptığı açıklamada, “Türkiye’den daha başarılı bir arabulucu çıkmadı” diyordu. Benzer durum Balkanlar’da da geçerliydi.” (s. 155) İyi de bu Sn. Abdullah Gül’ün, şimdi 9 aydır İsrail’in sürdürdüğü soykırımı durdurma çabasını bırakın, Kuduz Siyonistleri açıkça kınayan bir mesajına bile maalesef rastlanmamıştı!

Abdullah Gül sayesinde kimler hangi makamlara taşınmışlardı?

“Hikmet Çetin, NATO’nun Afganistan Özel Temsilcisi, Büyükelçi Hüseyin Diriöz NATO Genel Sekreter Yardımcısı oluyor, Kemal Derviş Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı UNDYP’nin başına getirilirken, Büyükelçi Ahmet Üzümcü, Lahey’deki Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü’nün (OPCW) Genel Direktörlüğü’ne atanıyordu. Üstelik Üzümcü, 2013 yılında Oslo’da başında bulunduğu kurum adına Nobel Barış Ödülü’nü alıyordu.

Bütün bunların altında Dışişleri Bakanı ve Cumhurbaşkanı olduğu dönemde Abdullah Gül’ün büyük emeği ve çabası vardı. Bu başarıların gerçekleşmesi için, gerek yüz yüze, gerekse telefon ve mektupla yüzlerce girişimde bulunmuştu. CHP’li olmasına rağmen Kemal Derviş’in BM’deki önemli konuma getirilmesi için BM Genel Sekreteri Kofi Annan’la görüşmüş ve hükümetin Derviş’in adaylığını güçlü şekilde desteklediğini vurgulamıştı.

Orhan Pamuk, 2006 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazandığında onu Türkiye’den ilk kutlayan Abdullah Gül olmuştu. O dönem Cumhurbaşkanı olan Ahmet Necdet Sezer bile, Pamuk’u aramamıştı.” (s. 158)

İşte bu yüksek marifet ve meziyetlerin(!) sahibi Sn. Abdullah Gül şimdi; iyice yıpranan R.T. Erdoğan’ın yerine, iktidara taşınmak üzere, maalesef Sn. Temel Karamollaoğlu tarafından geçen seçim süreçlerinde defalarca Cumhurbaşkanı adayı gösterilmeye çabalanmış, şimdi de SP’nin de içine katılıp eritileceği 3 partinin başına oturtulmaya çalışılmaktaydı. Milli Çözüm Dergisi’nin bu konudaki saptama ve uyarılarına, tebrik ve teşekkür etmek bir tarafa, hâlâ hakaretle yaklaşanlara soruyoruz:

İçinize Şeytan mı kaçmıştı, yoksa vicdan ayarlarınız mı laçkalaşmıştı?

Erbakan Hocamızın Son Uyarısı!

Aziz Hocamız: “Saadet, son imtihanı da kazananların Partisidir!..” buyurmuşlardı. Bu, hem bir müjde mesajı hem de bir uyarıydı. Hocamızın bu sözlerini: “Oh be, ben başka yere kaymadım, Saadet’te kaldım; öyleyse imtihanı kazandım…” diye anlayanlar yanılmaktaydı. Çünkü Hocamız bu uyarılarıyla: “Bizden sonra Milli Görüş’ün tek ve gerçek siyasi temsilcisi olan SP içerisinde; Genel Başkan seçimlerinde, alınan olumlu kararlara itaat etmede, farklı parti ve hiziplere gitmede, Partimizin tescilli hainlerin güdümüne verilmesinde… Ve SP’nin Milli Görüş = Adil Düzen = İslam Birliği hedeflerinin unutturuverilmesinde… Evet bunların hepsinde dik ve sağlam duranlar ve yozlaşmalara karşı çıkanlar, ancak imtihanı kazanacak ve onurlu başarıya ulaşacaktır!” hatırlatmasında bulunmuşlardı…

3.7 3 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Yorumu Takip Et
Bildir
21 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

ACİLEN, MİLLİ ÇÖZÜM – MİLLİ MÜTABAKAT HÜKÜMETİNİN KURULMALIDIR!

Görüldüğü üzere, Erdoğan’ın yerini almak ve BOP Projesine hizmet etmek hatta Siyonistlerin gözüne girmek için bütün maneviyatından vazgeçebilen (vazgeçebilecek) siyasetçilerle dolu..
Yozlaşmayan kurum ve şahış neredeyse kalmamış, bütün partiler tamamiyle Siyonistlerin güdümüne girmiştir..
Milli Görüş’ün siyasi temsilcisi SP Siyonistlerin güdümüne girmek üzere ve MİLLİ ÇÖZÜM’den başka dert edinen dâhi yok!
Erken seçim, yozlaşmış siyasetçiler, mevcut kadro ve kurumlar ile bu düzenin değişmesini beklersek resmen işgal edilmiş ülkemizin fiilen işgalini izlemek zorunda kalacağız!
Tek çare Yeni Bir Kuva-i Milliye ruhu ile BOP Projesini, zorla dayatılan 2. Sevr Planını yırtıp atmak!
20. Haçlı Seferini başlatan
Siyon – Haçlı Birliği, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile “bin yıllık hesaplaşmalarının” olduğunu ve bu hesabı kapatacaklarını açık şekilde beyan ediyor.
Ülkemizi işgal edip Büyük İsrail’i kurmak isteyenlere karşı;
“Türk’e kurşun sıkan, kürkü deldirir.” gerçeği ile cevap verecek, önce işbirlikçileri bertaraf edip ardından ağabeylerine “Doğu Akdeniz’i mezar haline getirecek.” bir zihniyet ve kadronun acilen İşbaşına gelmesi gerekmektedir!
Unutulmamalıdır ki, Türk Siyasetinin içerisinde ki Kripto Yahudiler, Siyonistlerle mücadele etmek yerine Siyonist Yahudilere hizmet etmeyi görev edinmişlerdir.
500 yıldır Osmanlı İmparatorluğun ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin merhametini istismar edip hainlik eden dönmeler, yakında hesap vereceklerdir!
Türk halkının ve Devletinin merhametine sığının, anahtarları sadakat ve liyakat ehline teslim edin. Siyonist ağabeyleriniz arkalarına bakmadan kaçarlarken, sizin akıbetinizi düşünmeye fırsatları olmayacak bilin…

Milli Görüş’ün siyasi temsilcisi SP parti olarak Siyonistlerin güdümüne girmez, ama dunya menfaati tatli geldiginden dolayi bir cok « saadetlinin » AKP saflarina katildigini goruyorum, katildiktan sonra da Milli Gorus icerisindeyken kendilerinde bulunan imani reflekslerinin, AKP saflarindayken kayboldugunu musahade ediyorum. Bu imani refleks oyle onemli ki, mumin kimligini korumaya her turlu dalga karsisinda yardimci oluyor. Fakat ne yazik ki Milli Gorusu birakip baska safa gecince, nasil ise yaramaz bir ot halini aliyor, bunu gorebiliyoruz. Tabiri caiz ise ATV muslumani haline geliyor. Bu ATV televizyonu, Dinc Bilgin zamaninda ne ise yinr simdi Kalyon Grup bunyesinde de o. Hic degismemis.

Sn. Temel Karamollaoğlu tarafından geçen seçim süreçlerinde defalarca Cumhurbaşkanı adayı gösterilmeye çabalanmış, şimdi de SP’nin de içine katılıp eritileceği 3 partinin başına oturtulmaya çalışılmaktaydı. Milli Çözüm Dergisi’nin bu konudaki saptama ve uyarılarına, tebrik ve teşekkür etmek bir tarafa, hâlâ hakaretle yaklaşanlara soruyoruz:

İçinize Şeytan mı kaçmıştı, yoksa vicdan ayarlarınız mı laçkalaşmıştı?”

*****

“Partimizin selameti açısından bazı konuları hatırlatmak üzere SP Genel Başkanı Temel Bey’i ve Mustafa Kamalak Bey’i ziyaret ettik ve şunları ilettik:

1- Mahmut Arıkan ve ekibi hemen her ay İstanbul’a gelip İngiliz Siyonistleri, İstanbul konsolosluk yetkilileri ve Chatham House ilgilileriyle buluşuyorlar. Bunu bilginiz ve haberiniz dahilinde mi yapıyorlar?

Yanıt: “Hayret, öyle mi yapıyorlar?” deyip geçiştiriyorlar… Böylece Milli Görüş’ün Abdullah Gül’e peşkeş çekilmesiyle ilgili, Milli Çözüm uyarılarının ne kadar haklı ve yararlı olduğu bir kez daha kanıtlanmıştır.

Biliyorsunuz, bu Mahmut Arıkan, Temel Karamollaoğlu tarafından SP Genel Başkanı adayı yapılmıştı. Ancak Milli Çözüm’ün mert ve net uyarıları bu tezgâhı boşa çıkarmış ve kongreyi ertelemek zorunda kalmışlardı. Şimdi de Genel Başkan Vekilliğine atanmışlardı!? Zerre vicdanı ve dava duyarlılığı olanlar, artık uyansın ve mü’minlik tavırlarını takınsınlardı…”

Milli Görüş’ü Bitirme Planları ve Abdullah Gül’ü Parlatma Çabaları

• Prof. Dr. Mustafa Kamalak, Milli Görüş’ün bitirilmesi ve Abdullah Gül’ün parlatılması çabalarına ilişkin açıklamalarda bulundu.

• Kamalak, 2016 yılında genel başkanlıktan ayrıldığını ve parti zarar görmesin diye bu kararı aldığını söyledi.

• Ancak daha sonra parti yönetiminin kendisini dışlamaya çalıştığını ve Yüksek İstişare Kurulu toplantılarına çağrılmadığını belirtti.

• Kamalak, Milli Görüş’ün Abdullah Gül’ün güdümüne sokma tezgâhına karşı çıkılması gerektiğini vurguladı.

• Aziz Hocamızın kameramanı Zihni Sadak Bey’in aktardığına göre, Milli Görüş’ün Abdullah Gül’e peşkeş çekilmesiyle ilgili Milli Çözüm uyarılarının ne kadar haklı ve yararlı olduğu bir kez daha kanıtlanmıştır.

• Eski MHP Milletvekili Arzu Erdem, sosyal medya hesabında yaptığı açıklamada, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu hakkında çok önemli iddialarda bulunmuşlardı.

• Davutoğlu’nun bu ifadelerinin ardından 27. Dönem MHP Milletvekili Arzu Erdem, sosyal medya hesabından çarpıcı iddialarda bulunmuşlardı.

https://www.millicozum.com/mc/ozel-yazilar/milli-gorusu-bitirme-planlari-ve-abdullah-gulu-parlatma-cabalari-2/

Erbakan Hocamızın Son Uyarısı!

Aziz Hocamız: “Saadet, son imtihanı da kazananların Partisidir!..” buyurmuşlardı. Bu, hem bir müjde mesajı hem de bir uyarıydı. Hocamızın bu sözlerini: “Oh be, ben başka yere kaymadım, Saadet’te kaldım; öyleyse imtihanı kazandım…” diye anlayanlar yanılmaktaydı. Çünkü Hocamız bu uyarılarıyla: “Bizden sonra Milli Görüş’ün tek ve gerçek siyasi temsilcisi olan SP içerisinde; Genel Başkan seçimlerinde, alınan olumlu kararlara itaat etmede, farklı parti ve hiziplere gitmede, Partimizin tescilli hainlerin güdümüne verilmesinde… Ve SP’nin Milli Görüş = Adil Düzen = İslam Birliği hedeflerinin unutturuverilmesinde… Evet bunların hepsinde dik ve sağlam duranlar ve yozlaşmalara karşı çıkanlar, ancak imtihanı kazanacak ve onurlu başarıya ulaşacaktır!” hatırlatmasında bulunmuşlardı…

https://www.millicozum.com/mc/ozel-yazilar/milli-gorusu-bitirme-planlari-ve-abdullah-gulu-parlatma-cabalari-2/

Milli Çözüm Dergisi’nin bu konudaki saptama ve uyarılarına, tebrik ve teşekkür etmek bir tarafa, hâlâ hakaretle yaklaşanlara soruyoruz:

İçinize Şeytan mı kaçmıştı, yoksa vicdan ayarlarınız mı laçkalaşmıştı?

Abdullah Gul’un tekrar Cumhurbaskani yapilmasinin planlandigini dusunmuyorum. Zaten kendisi surekli uluslararasi toplantilara katiliyor ve mevcut AKP duzeninin devami icin gorevini yerine getiriyor. Temel Karamollaoglu neden Abdullah Gul aday olursa diye birseyler soyluyor bunu bilmiyorum ama eger yeni bir Cumhurbaskani adayi uzerinde yogunlasacaklar ise bu Fatih Erbakan olabilir diye dusunuyorum. Zaten kendisi su anda AKP nin dumensuyuna girmis durumda.medya da kolaylikla parlatir. Ustelik CHP gibi AKP nin degirmenine su tasiyan bir parti varken, Saadet, Gelecek ve Deva partilerinin ne agirligi var ki su anda Cumhurbaskani icin kilit rol ustlensinler.

SAYIN EMRE USTA,

Hani o bilmiyorum dediğiniz şey varya ( Temel bey niye Abdullah Gül aday olursa diyor dediğiniz şey) işte o bilmiyorum dediğiniz hadisenin içyüzü bu makalede. Milli Çözüm ve hassaten Ahmet Akgül Hocamız o bilmediklerinizi bildiği için hepimizi tüm Milli Görüşçüleri uyarıyor bu makalede.

İkincisi; CHP HER DAİM YEDEK LASTİK KONUMUNDA… Gelecek ve Deva partileri sadece yanıltıcı gibi anlaşılsada malumunuz AKP FİİLEN ÇÖKTÜ OY ORANI HERGEÇEN GÜN DÜŞÜYOR. BU YÜZDEN AKP’DEN BU 3 PARTİNİN BAŞINA GÜL GETİRİLDİĞİNDE AKP VEKİLLETİ BU TARAFA KAYACAKLAR.INI DÜŞÜNÜLDÜĞÜNDE asıl SAADET PARTİSİ’ni Milli Görüş’ten ve Aziz Erbakan Hocamızın projelerinsen öğütlerinden öğretilerinden ve hassaten ADİL DÜZEN projelerinden vedahi İslam Birleşmiş Milletleri – İslam Savunma Paktı – İslam Ortak Pazarı – İslam Müşterek Dinarı – İslam Kültür İşbirliği Teşkilatları gibi projelerden uzaklaştırıp , ERBAKAN PROJELERİNE VE SEVGİSİNE BETON DÖKMEK TAMAMEN UNUTTURUP O ÜMİTLERİ YOK ETME ÇALIŞMASIDIR bu hamleleri.

Yüksek marifet ve meziyetlerin(!) sahibi Sn. Abdullah Gül şimdilerde; iyice yıpranan R.T. Erdoğan’ın yerine, iktidara taşınmak üzere, maalesef Sn. Temel Karamollaoğlu tarafından geçen seçim süreçlerinde defalarca Cumhurbaşkanı adayı gösterilmeye çabalanmış, şimdi de SP’nin de içine katılıp eritileceği 3 partinin başına oturtulmaya çalışılmaktaydı.

Milli Çözüm Dergisi’nin bu konudaki saptama ve uyarılarına, tebrik ve teşekkür etmek bir tarafa, hâlâ hakaretle yaklaşanlara soruyoruz:

İçinize Şeytan mı kaçmıştı, yoksa vicdan ayarlarınız mı laçkalaşmıştı?

Erbakan Hocamızın Son Uyarısı!

Aziz Hocamız: “Saadet, son imtihanı da kazananların Partisidir!..” buyurmuşlardı.

Bu, hem bir müjde mesajı, hem de bir uyarıydı.

Hocamızın bu sözlerini: “Oh be, ben başka yere kaymadım, Saadet’te kaldım; öyleyse imtihanı kazandım…” diye anlayanlar yanılmaktaydı.

Çünkü Hocamız bu uyarılarıyla: “Bizden sonra Milli Görüş’ün tek ve gerçek siyasi temsilcisi olan SP içerisinde; Genel Başkan seçimlerinde, alınan olumlu kararlara itaat etmede, farklı parti ve hiziplere gitmede, Partimizin tescilli hainlerin güdümüne verilmesinde… Ve SP’nin Milli Görüş = Adil Düzen = İslam Birliği hedeflerinin unutturuverilmesinde… Evet bunların hepsinde dik ve sağlam duranlar ve yozlaşmalara karşı çıkanlar, ancak imtihanı kazanacak ve onurlu başarıya ulaşacaktır!” hatırlatmasında bulunmuşlardı…

İşte bu yüksek marifet ve meziyetlerin(!) sahibi Sn. Abdullah Gül şimdi; iyice yıpranan R.T. Erdoğan’ın yerine, iktidara taşınmak üzere, maalesef Sn. Temel Karamollaoğlu tarafından geçen seçim süreçlerinde defalarca Cumhurbaşkanı adayı gösterilmeye çabalanmış, şimdi de SP’nin de içine katılıp eritileceği 3 partinin başına oturtulmaya çalışılmaktaydı. Milli Çözüm Dergisi’nin bu konudaki saptama ve uyarılarına, tebrik ve teşekkür etmek bir tarafa, hâlâ hakaretle yaklaşanlara soruyoruz:

İçinize Şeytan mı kaçmıştı, yoksa vicdan ayarlarınız mı laçkalaşmıştı?

Erbakan Hocamızın Son Uyarısı!

Aziz Hocamız: “Saadet, son imtihanı da kazananların Partisidir!..” buyurmuşlardı. Bu, hem bir müjde mesajı hem de bir uyarıydı. Hocamızın bu sözlerini: “Oh be, ben başka yere kaymadım, Saadet’te kaldım; öyleyse imtihanı kazandım…” diye anlayanlar yanılmaktaydı. Çünkü Hocamız bu uyarılarıyla: “Bizden sonra Milli Görüş’ün tek ve gerçek siyasi temsilcisi olan SP içerisinde; Genel Başkan seçimlerinde, alınan olumlu kararlara itaat etmede, farklı parti ve hiziplere gitmede, Partimizin tescilli hainlerin güdümüne verilmesinde… Ve SP’nin Milli Görüş = Adil Düzen = İslam Birliği hedeflerinin unutturuverilmesinde… Evet bunların hepsinde dik ve sağlam duranlar ve yozlaşmalara karşı çıkanlar, ancak imtihanı kazanacak ve onurlu başarıya ulaşacaktır!” hatırlatmasında bulunmuşlardı…

https://www.millicozum.com/mc/ozel-yazilar/milli-gorusu-bitirme-planlari-ve-abdullah-gulu-parlatma-cabalari-2/

Oyu yüzde 1’in altına düşse de özgül ağırlığı yüksek Milli Görüş Mensuplarını ümitsizliğe düşürüp dağıtmak için içeriye sızan işbirlikçiler eliyle siyonizm halen uğraşmaktaydı. Acı olanı ise bu tehlikeleri tüm çıplaklığıyla ortaya çıkaran Milli Çözüm olmasına ramen camiamız halen sessiz kalmakta ve bu vartaya düşmekten kurtulamamaktaydı. Yani hiç kimse bilmiyorduk haberimiz yoktu diyemezdi.
Milli Görüş’ün adresi Saadet Partisine Milli Görüş’ün kendisi olan Milli Çözüm’den başkası sahip çıkmamaktaydı!..

Bunun üzerine (böylesi zalim ve hain yöneticilere) uyanlar: “Keşke bir kere daha (dünyaya dönme) fırsatı verilseydi de, (orada bizi aldatıp,) şimdi bırakıp kaçtıkları gibi, biz de onlardan uzaklaşıp (Hakk elçilere, adil ve asil davetçilere destek çıksaydık!)” diye (pişmanlık duyacaklardır). Böylece Allah onlara (zalim ve hain yöneticilere ve peşlerinden gidenlere; hayatları boyunca) işledikleri bütün amellerini, (ibadet ve hizmetlerini) çok derin bir hasretlik ve pişmanlık olarak gösterecek (milyonlarca insanın ezilmesine ve sömürülmesine vesile oldukları için, yaptıkları hayır ve hasenatlarına rağmen cehenneme girecekler)dir ve onlar artık ateşten çıkamayacaklardır.
(Bakara suresi 167)

Fâtır 43
(Üstelik) Yeryüzünde büyüklük taslayarak ve kötülüğü tasarlayıp planlayarak (Elçiye ve Hakk davetçiye karşı çıkmışlardı). Oysa kötü niyetli hileli düzen, kendi sahibinden başkasını sarıp-kuşatmayacaktı. Onlar (kendileri gibi hile ve tuzak kuran) önceki kavimlerin kanunundan (ve onların çarptırıldığı cezadan) başkasını mı bekliyorlardı? (Veya hile ve hıyanetleri yanlarına kâr mı kalacak zannediyorlardı? Oysa) Allah’ın sünnetinde (ezeli adalet prensiplerinde ve hikmet projelerinde) asla bir değişme-başkalaşma bulamazsın ve Allah’ın sünnetinde (tabii ve takdiri yasalar sisteminde) kesinlikle bir sapma ve caymaya rastlayamazsın.

https://www.mealikerim.com/35/fatir/43

ÜMMET ÇARESİZ!

Milli Görüş ve Adil Düzen projeleri
insanlığın kurtuluş reçetesidir…Bu projelerin hayata geçirilmesinin engellenmesi ise en büyük hainliktir…İşbirlikçi hain kafalar Prof.Dr.Necmettin Erbakan Hocamız yaşarken de vefatından sonra da hep hainlik yapmaktan biran bile geri durmadılar…Topluma ise bilgisiz ve beceriksiz kişiler bilge ve yetenekli gösterildi ,alkışlatıldı , şakşakcıları tarafından tepelerden indirilmediler!.
İşbilmez lidelerin cezasını Ümmet olarak çektik ve çekmeye devam ediyoruz…

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Parti de istişareye bile gerek duymadan Abdullah Gül ‘ü aday gösterip birde sanki onay görmüş gibi onların onayına sunup zorlaması Saadet Partisinin çok yüksek oranda oy kaybetmesine de sebep oldu…Sonuç yine hainler iş başına geldi ve israil ve abd nin ekmegine yağ sürülmüş oldu…Sağlık ,Egitim ,Sanayi ,Savunmayı resmen bitirdiler …
Rabbimiz hainliklerinin bedelini hem bu dünyada hem Ahirette göstersin inşaAllah…Mazlumun ahı kimsede kalmaz…Ümmeti sahipsiz bırakanlar sonlarını hazırlıyorlar!

Helal olsun!

Erbakan’a sadakat ve Saadet Partisinin başında adam gibi sadakatli insanları görme isteği konusunda bir tek Milli Çözüm var!

Gerçekten helal olsun, var olunuz!

Sayın Ahmet Akgül.öncelikle yüreğine ve kalemine sağlık.Bu millete vede ümmete,1978 deki M.S.P.4.cü büyük kongresinde,bir siyonizim projesi olan,Korkut Özal’ın,Genel başkan yapılması olayonda kimlerin olduğunu ve onların bir kısmının hala yüksek düzeyli görevlerde olduğu konusunda da bir makale yazarsan,çok iyi olur sanırım.

Sayın Aydıngöz. Üstadımız bahse konu kişinin kirli ve çetrefilli işlerini ve ilişkilerini defaaten yazmışlardır.
Dergi arama butonuna isim yazarak arama yapıldığında ilgili yazıları kolaylıkla bulabilirsiniz.
Yine de size kolaylık olması için yazı linklerini aşağıdaki yoruma ekleyelim.
Ama öncesinde, dergimizde yayımlanan bir yazıdan küçük bir alıntı ekleyelim:

https://www.millicozum.com/mc/2011/haziran-2011/erbakan-ve-milli-cozum/

Tebrikler Milli Çözüm!
Ahmet Akgül Bey’in ve Milli Çözüm ekibinin katılmadığımız, fazla katı saydığımız kanaat ve tavırları olabilir. Ama tam 35 sene önceki yazdıkları, konuştukları ve kitaplarıyla bugün hala savundukları konular arasında hiçbir çelişki ve tutarsızlık göremezsiniz. Çünkü “değişmeyen doğruları” ölçü edinmişlerdir. Bazen “keşke biraz daha yumuşak ve sivrilikten uzak olsalardı” diye düşünüyorum, ama acaba çelik gibi olmasalardı bu kadar dik durabilirler miydi? Herhalde böylesine sert olmaları, netliklerinin ve mertliklerinin bir gereği ve göstergesi idi…
Ben, Ahmet Hocanın sohbetlerine katılmış, kitaplarından ve yazılarından oldukça yararlanmış, Onu yakinen tanıma fırsatı yakalamış birisi olarak kendimi şanslı görmekteyim. Bazen anlamadığımdan veya ağabey sandıklarımıza aldandığımdan dolayı aleyhinde konuştuklarım için de, özür dilemekteyim.

Şöyle bir hatırlayalım:

  • Rahmetli Necip Fazıl’ın nefsi ve fevri çıkışlarına ve “Rapor”lardaki ifsat ve iftiralarına, herkesten önce karşı durmuşlar, bu yüzden haddini bilmemekle suçlanmışlar, ama sonunda onlar haklı çıkmışlardı.
  • Rahmetli Esat Coşan’ın haksız itham ve inhiraflarına karşı önce onlar camiayı uyarmış, bu yüzden nice hakaretlere uğramışlar, ama sonunda onlar haklı çıkmışlardı.
  • Korkut Özal’ın sinsi kompleks ve komplolarını önce onlar teşkilata ve tabana hatırlatmış, bu nedenle başlarına gelmeyen kalmamış, ama sonunda onlar haklı çıkmışlardı.
  • Turgut Özal’ın Milli Görüş’ten caymasına, camianın önemli kesiminin Anavatan’a kaymasına önce onlar direnip durmuşlar, hatta milletvekilliği, belediye reisliği ve bakanlık teklifi gibi siyasi rüşvetlere asla tenezzül buyurmamışlar ve sonunda yine onlar haklı çıkmışlardı.
  • Cemalettin Kaplan’ın nefsinin ve şer güçlerin tuzağına kapıldığını, boş kuruntular ve kuru kahramanlıklarla camiayı parçaladığını önce onlar haykırmış ve sonunda haklı çıkmışlardı.
  • Fetullah Gülen’in ihlas perdeli riyakarlığını, karanlık merkezlere hizmetkarlığını önce onlar ortaya atmış, kendi camiaları ve teşkilatları dahil, herkes hücuma kalkmış, böylesi mübarek bir zata iftira attıklarını söyleyip sataşmış, ama sonunda yine onlar haklı çıkmışlardı. Çünkü herkesi ve her hadiseyi, Kur’an terazisiyle tartıyor ve iman ferasetiyle bakıyor ve hiç kimseden korkmuyorlardı.
  • Milli Görüş mutfağında palazlanan ve Milli Gazete’de reklam olup parlatılan Abdurrahman Dilipak gibilerin ve Vakit Gazetesinin, tamirat görünümlü nasıl bir tahribat ekibi olduğunun önce onlar farkına varmış, bunu camiasına anlatmaya çalışmış, bu nedenle nice hücumlara maruz kalmış, ama sonunda onlar haklı çıkmışlardı.
  • Eski Milli Gazete yazarlarının ve Milli Görüşçü sanılanların çıkardığı ZAMAN Gazetesinin, camiamızı haklı yolundan caydırmak ve dini duyarlılıklarımızı yozlaştırmak üzere devreye sokulduğunu, önce onlar açıklayıp anlatmış, bu yüzden nice sıkıntılar yaşamış, ama sonunda onlar haklı çıkmışlardı.
  • Milli Görüş’ün kurmaylarından sayılan bazı beyinsizlerin bile müridi ve temsilcisi oldukları Ali Kalkancı ve Müslim Gündüz gibi bacadan inme tarikatçıların; Ali Bulaç, Mustafa İslamoğlu, Fehmi Koru ve Mehmet Metiner gibi şimdi tamamı ABD uşağı ve AB aşığı olan İslamcı yazarların; Hizbullahçılar, İrancılar ve İBDA-C gibi sahte şeriatçıların bozuk ayarını ve dış bağlantılarını önce onlar ortaya koymuşlar, nice tepkiler ve tersliklerle karşılaşmışlar, ama sonunda onlar haklı çıkmışlardı.
  • Başta Recep T. Erdoğan olmak üzere şu AKP’yi kurup ABD’ye taşeronluk ve BOP’a kâhyalık yapanların karakter yapısını ve nefsi hesaplarını, ta ilçe başkanlığı, il başkanlığı ve belediye başkanlıkları döneminden itibaren açıkça konuşup camiasını ve teşkilat mensuplarını dikkatli olmaya çağıran, bu yüzden sürekli dışlanan ve frengili muamelesine tabi tutulan yine onlardı ve işte sonunda yine onlar haklı çıkmışlardı.
  • Bir zamanlar Selamet Partisi Trabzon il başkanı olan ve gittiği her yerde Erbakan’ın kerametlerini anlatıp duran; sonra birden bire şeyhliğe, ardından din istismarıyla ticaret yapıp dinar devşirmeye, derken parti şefliğine yükselen şu Haydar Baş’ın, gizli niyetini ve kirli mahiyet ve marifetini önce onlar dile getirip halkı aydınlatmaya ve tuzaklarına kapılmamaya çağırmış, ama bu sebeple aleyhlerinde karalama kampanyaları başlatılmış, sonunda ise onlar haklı çıkmıştı.
  • Hatta yıllar öncesinden; enaniyet damarı ve riyaset hırsıyla çırpınan “Elaziz”cilerin, davadan ve Hoca’dan umutlarını kestikleri için yine Erbakancılık kisvesiyle Tayyip Erdoğancılık yapacaklarını ve koyu bir AKP yalakası ve şakşakçısı olacaklarını söylediği zaman,

“Yok canım, bu kadarı da olmaz, Hoca’ya bu denli bağlı insanlar, yirmi sene aleyhine konuştukları ve hakaretler yağdırdıkları Recep Erdoğan’ın reklamcılığını yapmaz” sanılmıştı, ama sonunda Ahmet Akgül ve ekibi haklı çıkmıştı.

  • En son 2008’de SP Genel Başkanlığına hazırlanan Numan Kurtulmuş’un kafa yapısını ve karanlık kasıtlarını ve Genel Başkanlık sürecindeki tahribatlarını sürekli yazan, bu yüzden azarlanan, hırpalanan ve horlanan yine onlardı, ama sonunda bir kez daha onlar haklı çıkmışlardı ve 50’den fazla Milli Görüş sayesinde milletvekili, bakan ve belediye başkanı olmuş nankör, açıkça Hoca’ya ve davaya isyan bayrağı açmışlardı.
  • Şimdi olumsuz itham ve iddialarda bulundukları en az yüz kişiden ve onlarca girişimden, % 95’i aynen çıkmış ve haklılığı ispatlanmış olan Ahmet Akgül ve Milli Çözüm ekibinin: hala Hoca’nın etrafında ve Milli Görüş’ün baş safında bulunan bazı marazlı ve münafık tiplerle ilgili tespit ve tenkitlerinin de aynen çıkağını söylemek, akla ve vicdana uygun olandır. Çünkü onlar Erbakan’a gerçekten inanmış, Onu anlamış ve sadakatle bağlanmış insanlardır. Evet, Milli Görüş öncülüğünde bir Adil Düzen, hem ülkemizde hem de yeryüzünde kesinlikle kurulacaktır. Bu hem Kur’an’ın ve Resulüllah’ın beyanı, hem de insanlığın ve mazlumların ihtiyacıdır.Üstelik Milli Çözümcülerin arkalarında; Amerikaları, Avrupaları, Siyonist Yahudi odakları ve Mason Locaları yoktu.. Bunların diğerleri gibi medyaları, bankaları, fabrikaları yoktu.. Yetmez, Milli Görüş’ün temel esaslarını koruması ve başarıya ulaşması için bir ömür çırpındıkları halde kendi teşkilat ve camiasının bile destekleri yoktu, köstekleri çoktu.. Ya Rab bu ne şaşmaz bir şuur, bu ne sağlam bir cihat ruhuydu!.. Bu elbette onlara, Allah’ın bir lütfuydu, İslam’ın ve Kur’an’ın verdiği huzurdu, imani ve insani bir onurdu… Elbette şımarmaları, şaşırmaları, yorulup usanmaları onların da sonu olurdu…

Evet, Türkiye’de şu son 40 yıl içerisinde sağcılar değişti, solcular değişti, Milli Görüşçü geçinenler değişti, ülkücüler değişti… Şeyhler değişti, mürşitler değişti, müritler değişti, Süleymancılar değişti, Fetullahçılar değişti… Hepsi rüzgarın yönüne ve konjonktürel süreçlere göre dönekleşti, ehlileşti, pardon, demokratikleşti!.. Bir zamanlar hiddetle ve şiddetle itiraz ettikleri; PKK söylemlerini, İsrail’in projelerini, AB’nin Haçlı isteklerini, şimdi hep bir ağızdan sürekli kendileri tekrar etmekteydi.. Dini yozlaştırmanın, dejenerasyona uğramanın, milli değer ve duyarlılıkları ucuza satmanın, kısaca gavurlaşmanın adı artık DEMOKRATİKLEŞMEYDİ!.. Bu ne sihirli, bu ne sinsi kelimeydi ve bu ne Siyonist bir hileydi… Ama asla değişmeyen, dengesini yitirmeyen, milli değerlerinden ve haysiyetlerinden taviz vermeyen, İslami ve insani kimliğinden vazgeçmeyen ve bu uğurda ezilmeyi, hakaret edilmeyi ve Allah için üzülmeyi, bir zarar değil en büyük kar ve kazanım kabul eden Milli Çözüm ekibini, şimdi yürekten kutluyorum, onlara hayranlık duyuyorum ve saygıyla selamlıyorum.
Ve Erbakan Hoca’nın her sohbetinin sonunda vurguladığı:
“Vel akibetü lilmuttakin – en onurlu ve huzurlu akıbet, muttakilerin olacaktır” hakikatini hatırlatarak, son veriyorum.

Doç. Dr. Muhittin Adnan ÇALIKUŞU

Akıl bir işin ardını görebilmektir derdi Aziz Erbakan Hocamız. Çok şükür Milli Çözüm var ki olayların ardını görebiliyoruz. Yoksa ekrana yansıyan meseleler üzerinden, sığ düşüncelerden kurtulmamız zor olurdu. Siyonizm denen şeytani sistemi iyi tanıyanların ancak sezebileceği tuzakları, bu sayede görmüş oluyoruz. Aksi takdirde pek çok kişi gibi “yok canım daha neler!” dememiz çok yadırganacak bir şey değildi elbette. İşte bu bakış açısı ve idrak sebebiyle, bugüne kadar Milli Çözüm hangi taşın altını işaret ettiyse işte orada muhakkak bir yahudi-şeytan oyunu ortaya çıkmıştı. Son olarak bu meselede bile bin delile rağmen hala “acaba mı?!” diyen, dönüp artık kendini sorgulamalıdır. Ümmetin imdadına yetişebilecek tek fikri ve siyasi organizasyon olan Milli Görüş hareketini yozlaştırıp, ortadan kaldırmak isteyenlere ne zaman ne de imkan tanıyacak halimiz kalmamıştır. Vakit kaybetmeye tahammül yoktur.

Erbakan Hocamızın siyonizm ve yahudilerle ilgili bir tespiti vardır: “Her taşın altında yahudi var demiyoruz. Fakat yahudi hiçbir taşın altını boş bırakmaz.” Milli Görüşçüler olarak bu gerçeği kavrayabilsek Milli Çözüm’ün ne demek istediğini zamanında anlamış olacağız. Bu dava Korkut Özallar, Abdullah Güller, Arınçlar, Tayyipler, Numan Kurtulmuşlar ve de ömrünün son demlerini saray kapılarında geçiren, AKP’ye Saadeti entegre edemeden, ancak ötekileştirici tavrıyla partimizi tekrar bölen ve Milli Görüş lideri Erbakan Hocamıza cihad paralarını zimmetine geçirdi diye hakaretlerini kusup sonra hayret alemine göçen Asiltürk’ler gördü. Hepsinin tek derdi vardı: Evin sahibine yani Erbakan’a, O’nun zihniyetine ve asıl takipçilerine, Adil Düzen fikriyatını hayatlarının merkezine alanlara ve böylece siyonizme tehdit olanlara kalmaması.

İşte Milli Çözüm olarak bu siyonist aktörlerin ve planlarının deşifre edilmesine rağmen hala uyanmak istemeyen bir kitle bulunmaktadır. Uyuyanı uyandırmak kolaydır, ancak uyanmak istemeyeni uyandırmak zordur. Herkesin tarafgirliği ile muamele göreceği günler de pek yakındır.

Bugünlerde görüldüğü gibi AKP sonrası merkez sağ ve muhalefet dizayn edilmektedir. Siyonizm Gelecek, Deva ve Saadet’i Gül çatısı altında toplanmak istemektedir. Yetiştirme bir küresel bürokrat olarak komşu ülke devlet başkanlarını nasıl CİA ağzıyla tehdit ettiği tarihi belgelerle ıspatlı olan Abdullah Gül’ü zaten defalarca Cumhurbaşkanı adayı olarak öne çıkarmaya çalışan Bilge!! Başkan’dan bilmekteyiz.

Acaba camiamız yetkililerinin bu söylenen Abdullah Gül planına sert ve yüksek bir sesle inkar ve itiraz etmemeleri yarın birgün şartlar değişir, biz dışarıda kalmayalım diye midir?

Hiç kurtuluşunuz yok, çünkü Elhamdulillah bu davanın Milli Çözüm’ü var.

Saadet Partisi Milli Görüş’ün adresi, Milli Çözüm ise kendisi idi. Çünkü Erbakan projelerini gündemine alan ve sahip çıkıp uygulanması için gecesini gündüzüne katan sadece Milli Çözüm idi. Bir şeyin veya kimsenin edebiyatını ve istismarını yapmak başka bir şey, gerçekten sahip çıkmak başka bir şeydi, işte Milli Çözümde gerçekten nasıl sahip çıkılır bunu gösteriyordu.
Dünyanın ve aynı zamanda ülkemizin geldiği son döneme bakacak olursak, herşey hızlanmış durumda idi. Dünya ve ülkemizin gündemi hergün değişmekteydi. Bu hızlandırılmış projeler içerisinde yahudinin at değiştirme operasyonu lazımdı. Son 20 sene yorulmuş olanların yerine taze güce ihtiyaç vardı. Bunun içinde en önemli ve tek hedef olan Saadet Partisininde işini bitirip üç parti içinde bu ekibe 4., 5. ortaklarda gerekirse katıp Milli Görüşün adresi olan Saadet Partisini eritip yok etme hesapları vardı. Amma elbette Allah’ında bir hesabı vardı, Allah tuzak kuranların en hayırlısı idi.
Büyük liderlerin en büyük özellikleri şu idi; daha az enerji harcayarak, kendi plan ve oyunlarını karşı rakibinin oyununun içine gizlemek ve rakibi kendi hesabı tıkır tıkır çalışıyor zannederek aslında büyük Liderin hesabına çalışmasıdır.
Rabbimiz siyonist şeytanın bütün hesaplarını boşa çıkartacak ve sadıkları sevindirip bayram yaptıracaktır.

Picture of Nevzat GÜNDÜZ

Nevzat GÜNDÜZ

YORUMLAR

Son Yorumlar
21
0
Yorumunuzu okumaktan memnuniyet duyarızx
Paylaş...