YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
674fa1b505aa8
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 8 1 5 6
Bugün : 4427
Dün : 30630
Bu ay : 119242
Geçen ay : 890827
Toplam : 29863808
IP'niz : 18.97.9.175

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

“PROTESTAN İSLAM”
VEYA
“SİYONİST MÜSLÜMAN” TÜRETMELERİ!

  1.  The Catolic Encylopedia, Protestantism, Robert Appleton Company, New York 1911, Vol.9, Bib; Gans Henry, p. 112-113.) http://www.newadvent.org/cathen/09438b.htm
  2.  Leon Poliakov, Richard Howard, History of Anti-Semitism, University of Pennsylvania Press, 2003, Vol. I, p. 225.
  3.  Tevrat-Süleyman’ın Özdeyişleri, Bap. 22/29
  4.  Fullerton, Kemper, Calvinism and Capitalism: an Explanation of the Weber Thesis, editör: Green, Robert W. Boston 1959, p. 8.
  5.  Encylopedia Judaica, Protestans, Thomson Gale, Keter Publishing House, Jerusalem 1971, Vol. 16, p. 632.
  6.  Regina Sharif, Non-Jewish Zionism: Its Roots in Western History, Zed Press, London 1983, p. 10-11.
  7.  Ermeni Protestan Kilisesinin Yüzüncü Yıldönümü 1850-1950, Akın Matbaası, İstanbul 1950, s. 122-123.
  8.  Aksiyon Dergisi – Mustafa Aydın Ermenileri Yöneten Yahudiler – 03.04.2006
  9.  M. Özel, Kapitalizm, Hristiyanlık ve Yahudilik. Kapitalizm ve Din (1. Baskı) içinde (9-34). Alternatif Üniversite. İstanbul 1993, s. 14.
  10.  İncil – Matta 19 / 23, 24
  11.  İncil – Luka 6 / 21, 24
  12.  İncil – Luka 18 / 18, 22, 23, 24, 25
  13.  Katolik Kilisesi Din ve Ahlâk İlkeleri, Çev. Dominik Pamir, İstanbul 2000, 1893 Filmcilik Ltd. Şti. s. 577.
  14.  Max Weber, Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu, çeviri; Z. Gürata, Ayraç Yayınevi, Ankara 1999, s. 35.
  15.  R. Schroeder, Max Weber ve Kültür Sosyolojisi, çeviri; M. Küçük, Bilim ve Sanat Yayınları, Ankara 1996, s. 17.
  16.  A. Rıza Zorlu, Sabri Fehmi Ülgeneri Okumak, Küreselleşme ve Zihniyet Dünyamız (1. Baskı) içinde (242- 261). Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, s. 36
  17.  Benjamin Blech, Nedenleri ve Niçinleriyle Yahudilik, çev. Estreya Seval Vali, Gözlem Gazetecilik Basın Yayın A.Ş. İstanbul 2003. s. 87, 90-91.
  18.  Benjamin Blech, Nedenleri ve Niçinleriyle Yahudilik, A.g.e. s. 94.
  19.  İyov 5/7
  20.  Talmud – Mişna 5 Perek 3,  Pirke Avot, Rabi Eliyau Kohen, s. 116. Mişna Yahudilikte Medeni ve Ceza Hukuk’u olan Talmud’un ilk bölümüdür.
  21.  Zâriyât Suresi: 51/56
  22.  Tora/Devarim, Ki Tetse, Bap. 23/20-21
  23.  Tora/Devarim, Ki Tetse, Bap. 23/20-21, Rabilerin Faiz Konusundaki Açıklamaları.
  24.  Babil Talmudu/Baba Metsia 75b. Şifre 262.
  25.  Werner Sombart, Kapitalizm ve Yahudiler, çev. Sabri Gürse, İleri Yayınları, İstanbul 2005, s. 19.
  26.  Roger Garaudy, İslam ve İnsanlığın Geleceği, trc; Cemal Aydın, İstanbul 1995, s. 11-22.
  27.  Bak: odatv.com Yahudi İslamcılar
  28.  Beyhaki, Ebu Bekir Ahmed b. El-Hüseyn, Kitâbu’z-Zühdi’l-Kebir, Dâru’l-Cinan, Beyrut 1987, s.102.
  29.  Buhari, Rikak, B. 7, Cizye, B. 1, Megazi, B. 12; Müslim, Zühd, H.No: 6.
  30.  Tirmizi, Zühd, 26, (IV, s. 569)
  31.  En’am: 6/32
  32.  Kehf: 18/46
  33.  Seyid Kutub, İslam Kapitalizm Çatışması, Arslan Yayınları, İstanbul 1993, s. 10-19.
  34.  Abdulaziz Duri, İslam İktisat Tarihine Giriş, (Tercüme; Sabri Orman) Endülüs Yay., İstanbul 1991, s. 31.
  35.  Ahmet Tabakoğlu, İslam ve Ekonomik Hayat, DİB Yay. 275, İlmi Eserler: 48, Ankara 1996, s. 110.
  36.  Hadid: 7
  37. Fazlur Rahman, “İslam’ın İktisat İlkeleri” İslamiyat, C. V (2002), Sayı: 2, s. 141.
  38.  Şenay Yıldız’ın Röportajı, Türkiye’de kaybeden Gülen Cemaati, 25 Temmuz 2010 – Akşam
  39.  Ali Bulaç, Sevda Alkan ile Röportajı, Haftalık Dergisi. Mayıs 2006
  40.  Can Dündar, 12.03.1997 / Milliyet
  41.  Bakara Suresi: 278-279 Ali Fikri Yavuz’un Meali
  42.  Seyid Kutub, İslam Kapitalizm Çatışması, Arslan Yayınları, İstanbul 1993, s. 55.
  43.  T. Kuran, İslam’ın Ekonomik Yüzleri, İletişim Yayınları, İstanbul 2002, s. 27.
5 3 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Yorumu Takip Et
Bildir
21 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

İslam Bize Kâfi
Ey iman edenler iman ediniz Ayeti Celilesi ne kadar da güzel bir uyarıdır..

İmtihan dünyasında iki yol var…Ya İslam ‘ın Hak yolu veya adı ne olursa olsun batıl yollar…

Onlar batıl davaları için gece gündüz çalışıyorlar fakat biz Hak davamız için ne kadar çaba sarfediyoruz…

Erbakan Hocamız ın duası ne kadar güzeldir…Ya Rabbi bizlere Hakkı Hak olarak göster batılı batıl olarak göster bizlere Hak için çalışmayı nasip eyle …Amin

Nisa süresi 136.ayet

atom bombası ile yıkılamayacak güçler gün gelir SELEM SENEDİ İLE BÜTÜN SİSTEMLERİ YERLE BİR OLUR
Erbakan hocamız ;batılın sömürü saltanat düzenlerini alt üst edecek ekonomik modelide geliştirmiş.
SELEM Senedi (Sipariş) Kredisi: Selem; para peşin, mal veresiye olmak üzere yapılan alışveriş sözleşmeleridir. Bu, kitap, sünnet ve icma ile sabit ve caizdir, aklen, ilmen ve vicdanen de gerekli ve geçerlidir. “Selem; para peşin, mal veresiye yapılan senetleşmedir” demek; yani birkaç ay sonra üretilecek buğday, peynir, kumaş vb. şeylerin, o günkü piyasa değerinden biraz daha düşük bir fiyatla satılıp peşin parası alınarak, karşılığında taahhüt edilen malın, üretildikten sonra ödenmesidir. Bu durumda; peşin para veren alıcı (tüketici) ucuza mal almış olacaktır. Bu parayı tüketiciden veya bankadan peşin ve faizsiz kredi olarak alan müteşebbis ise, üretimi gerçekleştirmek ve işini genişlettirmek imkânı bulacaktır. Ancak, selemin, faiz şüphesinden uzak kalması ve meşru sayılması için şu şartları taşıması gerekir:
1- Para peşin olarak ödenmelidir.
2- Malın veresiye (en az bir ay gibi bir müddet sonra) verilmesi gereklidir.
3- Peşin ödenen paranın cinsi ve miktarı mutlaka belirtilmelidir. (45 Cumhuriyet altını, 7000 TL, 2000 ABD doları, 3000 Euro, gibi.)
4- Peşin alınan para karşılığında sonradan verilmesi taahhüt edilen malın,
a. Cinsi (buğday – peynir – kumaş gibi),
b. Nev’i (yerli buğday, kaşar peyniri, yazlık terlen kumaş gibi),
c. Miktarı (300 kg., 5 teneke, 170 m. gibi),
d. Sıfatı (süper, iyi, orta, düşük kalite gibi) her halde belirtilmiş olmalıdır.
5- Malın teslim edileceği yerin ve zamanın gösterilmesi şarttır.
6- Bu malın kararlaştırılan mekân ve mevsimde piyasada bulunur cinsten olması lâzımdır.
7- Selem yapılan iki bedelin (paranın ve malın) faiz illetine karışmaması için, farklı cins ve miktarda olması esastır.
Bütün bu şartların faize dönüşmemesi için aşağıdaki esasların da uygulanması gerekir. Bu esaslar İbni Abbas (ra) Hazretlerinin selem ayeti dediği, Bakara 282 ve 283. ayetlerinden çıkarılmıştır. Şöyle ki:
A- Selemin mutlaka yazılması (selem senedi veya sipariş senedi şeklinde),
B- Bu senedin devlet teminatı altında bulunması, yani resmi olması,
C- Bu senetlerde alacaklının değil, sadece borçlunun belirtilmesi,
D- Selem senetlerinin “Hamiline” şeklinde düzenlenmesi,
E- Taahhüt edilen malın belirlenen yer ve zaman, miktar ve evsafta teslim edilmemesi halinde bunu tazmin etmek üzere yeterli bir ipotek alınması ve teminat gösterilmesi.
F- Selemle satışa konu olan malın şartlara ve standartlara uygunluğunu kontrol edecek resmi bir teşkilatın bulunması gerekir.
İlk bakışta selemin (para peşin, -biraz ucuz sayılarak- mal veresiye alışverişin) faize benzediği zan ve iddia edilir ama bu asla doğru değildir. Şimdi faizi haram ve haksız, selemi caiz ve yararlı kılan; İslam’ın hangi hikmet ve hedefleri esas aldığını ve faizle selemin farklarını ortaya koyalım.
a- Faiz, malı önceden alıp parasını sonradan ödemek şeklinde olduğu için -vade farkından dolayı- fiyatlar artıyor ve enflasyonu körüklüyor. Selemde ise parayı peşin verip mal sonradan alındığı için fiyatları düşürüyor ve enflasyonu önlüyor.
b- Faiz, daha parasını ödemeden ve karşılığında bir şey üretmeden önce “peşin tüketim” yaptırıyor. Böylece “borçlu yaşama” düzenini doğurup, ekonomik dengeyi bozuyor. Selemde ise önce parası ödeniyor, tüketim sonraya bırakılıyor. Böylece hem üretime destek verilip teşvik ediliyor, hem de “dengeli yaşama düzeni” kuruluyor.
c- Adil Düzen’deki selem (Sipariş) senedi “malı” temsil ediyor. Bugünkü senetler ise “para” yerine geçtiği için mevcut para değerini ve alım gücünü otomatikman düşürüyor.
d- Faizli krediler; işletmeyi küçültür, üretimi düşürür ve işsizliği artırır. Selem kredisi ise tam aksine işletme kapasitesini büyültüyor, üretimi artırıyor ve işsizliği önlüyor.
e- Selem senetleri zaten “Hamiline” (taşıyana) yazılı olduğu için icabında para gibi işlem görüyor. Böylece selem yoluyla faizsiz kredi bulabilen hiç kimse, artık faizli krediye mecbur kalmıyor ve itibar etmiyor. Yani sadece “selem müessesesi” bile faiz yuvalarını kurutmaya yetecektir. Bu nedenle “Atom bombasıyla sarsamayacağınız Siyonist sömürü sistemini selem senediyle yıkabilirsiniz” sözü, asla mübalağa olmayıp gayet ilmi ve insani bir gerçeğin ifadesidir.

Reçete Belli
Oysa bu kof kahramanlıklar ve laf kalabalıkları, artık hiçbir işe yaramamaktaydı. Çünkü bu çıkışlar; dostlara umut, düşmanlara korku aşılamaktan çok uzaktı. İran’ın yapması gereken; Mezhep taassubunu bırakıp, başta Türkiye, tüm İslam Ülkeleriyle en samimi ve seviyeli irtibatlar sağlayarak, Erbakan Hoca’nın kurdukları ve İran’ı da içine kattıkları D-8 girişimlerini canlandırarak ve bir nevi İslam Savunma Paktı oluşturup, hep birlikte İsrail’e saldırarak bu çıban başını hizaya sokmaktı. Kaldı ki tek başına da İsrail’e saldıracak imkânları vardı… Bu beladan kurtulmak için böyle bir ortak kararlılık gösterilirse, sadece birkaç saatimizi alırdı. Bunun sonucu hem Batı’da hem Doğu’da ağırlığımız ve saygınlığımız da elbette artacaktı. Yok eğer bu cesaret ve dirayeti ortaya koyamayacaksak, o zaman da boş gürültüden ve tehditlerden uzak durulmalı, şeytanı azdırmak yerine onun kuyusunu kazacak tedbirler alınmalıydı!.. makaleden alıntı

Manevi İşgal
Merhum ERBAKAN HOCA’ mız birçok konferans ve seminerlerinde bilhassa Esam Akp nin manevi tahribatları başlıklı konferanslarında üstüne basa basa ‘’Akp’nin ana vazifesi daha önceki işbirlikçi iktidarların yaptıkları maddi işgali MANEVİ İŞGALLE tamamlamaktır’’ demişti. Maalesef tüm mazlumların çektiği zulümlere direk ve dolaylı çanak tutan akp iktidarı bu günahlara ortak olmuştur. Üstad Ahmet Akgül Hocamız milletimizi yıllardır bu tehlikelere karşı uyarmaktadır. .Ve insanlığın Erbakan Hocamızın hazırladığı Adil Düzen ve Yeni Bir Dünya projelerinden başka çıkış yolu kalmamıştır. Bu bir seçenek değil zorunluluktur. İnşallah en kısa sürede Adil Düzene geçmek dileğiyle.

Yahudilik kavramı
Evet …Yahudilik kavramı ırki bir oluşumdan ziyade fikri bir yaklaşımı açıklamak adına kullanıla bilinilir ki bu yaklaşım hangi ırktan olursa olsun ve kişiyi toplum tarafından müslüman olarak bilinse dahi dünyalık mal makam ve imkan için yer yüzünde her türlü zulüm işkence ve kötülüğün yaygınlaştırılıp uygulanılmasına onay vermesi Yahudilik sıfatı taşıdığının belirlenilmesi adına yeterli sayılmalıdır zira Kur’anı Kerimde Cenab-ı Hakk kişiye İnsanoğlu zürriyetinden yaşam sunduğu halde şeytanın oyuncağı olmuş ve böylelikle şeytan adına yer yüzünde her türlü zulüm işkence ve kötülüğün yaygınlaşmasında aracılık eden kişilerede insi şeytan sıfatıyla hitab etmektedir

İnsanlık Adil Düzen’e Muhtaç
İslam insanın özgür olmasını ve bunun için hem nesiyle hem de Allah (c.c.) düşmanları ile mücadele etmesini ister. Bu anlamda faiz insanı köleleştiren bir unsurdur. Aziz Erbakan Hocamız sloganlarında köle düzeni kavramını kullanarak insanlara bulundukları durumu çok güzel özetlemiştir. Siyonistler İslam’ın bu temel prensibinin kendileri için en büyük engel olduğunu bildiklerinden taşeronlar kullanarak yüce dinimizin öğretilerini hissettirmeden değiştirmek için çaba sarf etmişler ve etmektedirler. Erbakan Hocamızın Evanjelizm’le ilgili açıklamaları izlenirse Siyonistlerin Hiristiyanlar’ı nasıl manuple ettikleri çok iyi anlaşılacaktır. Siyonistler benzer projelerini Müslümanlar üzerinde uygulamaya çalışırken maalesef ki içimizden kendilerine yöneticisinden ekonomistine, sendikacısından farklı STK temsilcilerine, sözüm ona din adamından medyacısına çokça insan kaynağı bulmaktalar. İşte yazıda da geçtiği gibi para kazanmayı vb. menfaat devşirmeyi yaşam biçimi haline getirenler için inancımızın gereklilikleri geri planda kalıyor. Böylece Müslümanlar kapitalist yaşam tarzına alıştırarak onları hissiyatsız, köle olduğunun bile farkında olmayan çağdaş köleler hailne getiriliyor. Aynı firavunun kölelerinin taş taşımalarına, kendilerinin köle olarak kullanılmalarına isyan etmek yerine kendilerine verilen ekmeğin azlığına itiraz edip, sonra biraz ekmekleri artırıldığında firavuna duydukları öfkenin gitmesi gibi. Firavun onlarla alay ettiği halde yine de firavunun köleliğine razı olmaları gibi.
Faizin olmadığı, selem senedinin mal üretim ve alışverişinde kullanıldığı, verginin servetten alındığı Adil Düzen projesini insanlığa kazandıran Aziz Erbakan Hocamızın hakkı ödenmez. İnsanlık şu anda buna muhtaç (Çok şükür ki Milli Çözüm Hocamızın projelerini duyurmak ve yaygınlaştırmak için elinden geleni yapıyor). Bundan dolayı Hocamızı, Siyonizm en büyük düşman olarak belirlemiştir. Adil Düzenin uygulanmaması için kendine birçok alandan taşeron bulmaktadırlar.

Faiz Belasının Kökeni
Aziz Erbakan Hocamız pek çok kereler bizlere Hak-Batıl mücadelesini anlatmış, bunun da Hz. Adem’den (as) beri devam eden bir mücadele olduğunu ifade etmişlerdi. Mücadelenin o döneme kadar dayanmasının gerekçesi yüce kitabımız Kuran-ı Kerim’de Hicr suresi 28-43. ayetleri arasında ifade edilmektedir. İlgili ayetlerde yaratılış sürecimiz, takdim edilmemiz ve iblisin karşı gelip lanetlenmesi ifade edildikten sonra; yeryüzünde işleyecek imtihan süreci özet olarak anlatılmıştır.
Nesli bozma, ekonomiyi alt üst etme, gelir adaletsizliği oluşturma, efendi-köle sistemi tesis etme ve nihayet kan akmasını temin ederek dünyayı yaşanılacak bir yer olmaktan çıkarma hedefi ile yola çıkan batıl sistem tüm bu fenalıkları tesis edebilmek için faiz mikrobunu uygulamaya koymuş ve bu uğurda dinleri tahrif etmekten, gerekirse milyonlarca insanın canına kıymaya kadar her yola girişmiştir. Buna mukabil olarak iyiliğin yani Hakk’ın taraftarları ise yıkıp yok etme üzerine kurulu sistemleri ortadan kaldırıp, hem dünyada hem de ahirette iyliği elde edebilecek sistemi kurma gayreti çekmişlerdir.
Üstad Ahmet Akgül hocamızın yaşadığımız dönemi tanımlamak üzere ifade ettikleri üzere; mevcut siyonizme dayalı sistem bugüne kadar şeytanın ve taraftarlarının kurdukları arasında kendi adlarına şaheser diyebilecekleri bir sistem olmuştur. Her türlü rezilliği ve fenalığı dünya çapında bu kabileyetle daha önce hiç bir zaman organize edememiş bu lanetli kafa, sistemi besleyecek damarların hepsini faiz ile beslemeye devam etmektedir. İşte Adil Düzen’in bir medeniyet tasavvuru olmasının, tek kurtuluş çaresi olmasının gerekçesi de burada gizlidir. Çünkü Adil Düzen faizi ve faize götüren işlemleri kaldıracak, yerine meşru mal edinme yollarını tesis edecek bir sistemi kuracaktır. Böylece saymış olduğumuz tüm olumsuzluklar bertaraf edilecektir. Ve nihayet kurulmuş olan sistem ile insanlar bir gün içinde bir çok kez farklı din ahlakı ile hareket etmek zorunda kalmayacak, çifte standartçılık ve münafıklık damarları kurutulacaktır.

* Bir, İslamsız Saadet olmaz * İki, Şuursuz Müslüman olmaz * Üç, Cihatsız İslam olmaz… Prof. Dr. Necmettin Erbakan.
FAİZ’ in her çeşidi ayağımın altındadır!…””HZ. MUHAMMED (SAV)
Tüm kötülüklerin temelinde faiz ve faizcilk yatar,

Dünyadaki Siyonist yapılanma ve emrindeki kapitalist ve emperyalist lere karşı bu şer odak yönetim sistemi bozacak ve bertaraf edecek tek sistem, bugün İslam’ın nezdinde Erbakan hocamız’ın başlattığı Adil düzen sistemidir.

Zalimlerin kendi menfaatleri düşündükleri, Mazlum milletleri ezdikleri ve somurdukleri bu barbar sistemi ancak Adil düzen sitemi curetecektir.

Kimki; Allah ve Resulü söylediklerinin , Mukaddes kitabımız Kur’an-ı Kerim uymaz ise,
Faizin haram olduğunu bilip de bunu kanun hükmünde kaldırmaya çalışan
Haçlı Avrupa Birliği değilde,İslam birliği diyen,
NATO değilde, İslam savunma paktı diyen,
İsrail’i le normalleşme değilde, Filistin Kudüs diyen Erbakan hocamızi ve çalışmalarını,”hayal ürünü” olarak gören bir anlayış ,

ya dinler arası diyalog safsatasina vagon
Ya tek! taraflı medeniyetler arası
ittifakı na uyumlu! Yolcu,
Ya Protestanlığı uyumlu muslumulan ,
yada, siyon güdümlü Budist ve maon düşüncesine uyumlu komünist düşünce var olmuştur..

Aşırı zenginlik ve tüketim çılgınlığı
Biz bölünmüş topluluğuz:
Miskinlik,
aşırı zenginlik ve tüketim çılgınlığı
olmaması gerekirken,
Müslüman toplum kendi zıddına evrim geçirdi.
Kur’an-ı Kerim’in
“…bu zenginlikler(nimetler) zenginleriniz arasında toplanmasın” emrine aykırı olarak, 
nimetler yavaş yavaş
çok az sayıda kişinin elinde toplandı.

|| Aliya İzzetbegovic, İslâm Deklarasyonu, sf. 31

Dış görünüş olarak müslüman ;
* faizle ticaret yapan,
*kıyafetini,arabasını tüm sahip olduklarını put haline getirip tapan,
*Allahın evi camilerimizi beğenmeyip kendilerine ait has ibadet yerlerinde namaz kılan(ögrenci yurdu gibi)
*taziye evine giderken bile esarpla çanta kombinini düşünen
*her yıl düzenledikleri kermesi haşa Kabe ye benzeten
*dua ederken Allahın ayetlerini okuyup falanca efendiye kendimi emanet ettim diyince bir faninin onu koruyacağını düşünen ,
*eşarbını kendi belirledikleri model bağlayınca falanca kisi mahserde onlari tanıyıp yardim edecegine inanan ruh hastası insanlar malesef toplumda oldukça fazla yer kaplıyor.
Örnekler çoğaltılabilir bunlar benim bizzat gözlemlediklerim .Şekilci süslümanların şerinden Rabbime sığınırım.

Hedefleri sadece zengin olmak isteyen sözde islamcıların acınası hallerinin özeti…
43 tane dip not la yazılan
Öğlesine özet ve harika bir makale

dualardan bankacılığa
Protestanlığın kurucusu Martin Luther’e hayranlığı ile bilinen ilahiyatçı ve hukukçu John Calvin “Hristiyan Dininin Kurumları” nı kaleme almış, “Para parayı doğurmaz diyorlar, peki deniz neyi doğuruyor, ev neyi doğuruyor?” diyerek “ Nasıl bir ev kira getiriyorsa boşta kalan parada kira getirebilir.” fikrini ortaya atmıştır.
( Erbakan hocamızın bir konuşmasında ev kira getiriyor o zaman para da kira getirir diyemeyiz diye açıkladiği konu burada hatırlanmalıdır.)
John Calvin’ le aynı dönemde Osmanlı topraklarında da tesadüfen! faiz uygulaması başlamıştır.

Ebussud efendi fetvasıyla para vakıfları kurulmuştur. Vakfa para yardımı yapanların hayırlarından hayır çıkaran bir model geliştirilmiştir! Nakit bağışlar bu vakıflarca kabul edilmeye başlanmıştır.
Ama yardım yapanların “şart” koyması şartı getirilmiştir.‘bu garip fetva şu şekilde işlemiştir: Parasal yardımı yapana, ‘Sen bu 100 akçeyi verirken de ki bana: bunu ihtiyacı olana verin oda size 1 yıl sonra ödesin, ihtiyacını görsün. Ama vakfın da ihtiyaçları var ve hayatta kalması lazım. O halde en iyisi 100 verdiğiniz 120 ödesin’ de. Bu şekilde hem senin hayrın olsun, hem ihtiyacı olan fakir fukara, esnaf ihtiyacını görsün, hem de vakıf yaşasın.’

Bu uygulama ile John Calvin’ in uygulamaları aynı döneme denk gelmiştir!

Ne hikmetse dualarla açılan para vakıfları yıllar sonra 2 Mayıs 1920 de Şer’iyye ve Evkaf Vekâletine devredilmiş. 3 Mart 1924 de Başbakanlığa bağlı Vakıflar Genel Müdürlüğü
adını almıştır. Vakıflar Genel Müdürlüğü ise paraların daha iyi değerlendirilmesi ve halkın ihtiyaçlarının karşılanması için 11 Ocak 1954 de Türkiye Vakıflar Bankası’nı kurmuştur.

Ebussuud fetvası, bir banka doğurmuş ve hatta sözde İslami Bankacılığın dayanakları arasında kaynak gösterilmiştir.
Yine ne var bunda diyebileceğimiz kibarlıkla kurulmuş şeytani cümlelerle inşa edilen yapılanmalar, büyük tahribatlar ve zulüm sistemlerinin temelini oluşturmuştur.
Demek ki sözlerin söyleniş şeklinden tanınabilecek olanlara karşı verilen cevaplar; bir kişiye karşı değil bir sisteme karşı yapılan bir mücadeledir.
Milli çözümün bazen basit görünen bir cümleye yada kişiye karşı verdiği cevaplar daha iyi anlaşılmaktadır.

BU TAHRİBAT HER YERİ KUŞATTI!
Siyonist şeytan ve batı zihniyetinin güdümündeki Akp maalesef ahlak ve maneviyat konularında çok büyük tahribatların altına imza attı. Bu tahribatlar o kadar yayıpdı ki, en hassas ve takva bilinen insanlar dahi bu çarkın içerisine girdiler. Ticareti yahudi mantığıyla yapan, namaz kılıp Kur’an okumakla cenneti garantiye aldığını düşünen, yediğini içtiğini, giyindiğini, taktığı ziynet eşyasını, arabasını, itini köpeğini sosyal medyada paylaşmayı maarifet olarak gören, parasıyla, makamıyla, servetiyle övünen günümüz müslüman (süslümanları) geçinenleri artık çok yaygın ve bizlerede çok uzakta değiller. Sağımızda solumuzda, yakınımızda uzağımızda yani anlaşılacağı gibi her yere sirayet etmiş bu hastalık. Hadi Akp bunun öncülüğünü yaptı ve zaten bu amaçla dış güçler tarafından iktidara taşındı. Peki konuşunca yangında kül bırakmayan ama manevi hastalığın müsebbibi olmuş sözde müslümanlara ne demeli?!. Herkes başını ellerinin arasına alıp düşünsün. Gerisi teferruattır.

Şuur Şuur Şuur
(Ey Resulüm!) Sana indirilen (Kur’an’a) ve Senden önce gönderilen (Kitaplara), sözde inandıklarını öne süren (sahtekâr münafıkları) görmez misin? Ki bunlar, (hak ve adalet ölçüleriyle değil) tağutun önünde (zalim ve bâtıl düzenlerin kurum ve kurallarıyla) muhakeme olunmak (şeytan fikirli Yahudi ve Hristiyanların hükmü altında yaşamak) istemektedirler! Oysa (mü’min ve Müslüman sayılmak için) onu (tağutu ve süper güç putunu) red ve inkâr etmekle emrolunmuşlardır. Şeytan onları derin ve dönüşü olmayan bir sapkınlığa sürüklemek istemektedir. [Not: Bir Müslümanın şu soruları kendisine yöneltmesi ve samimi yanıtlarına göre iman durumunu değerlendirmesi gerekir. Benim istisnasız her konudaki tercihim ve hedefim: 1-İman ve itaat mı, İtiraz ve inkâr mı? 2-İslam (Hakka teslim olmak) mı, Fırsatçılık ve isyan mı? 3-Kur’an’ın Rahmani esasları mı, Batı’nın şeytani yasaları mı? 4-Faizsiz bir nizam mı, Faizli sömürü çarkı mı? 5-İslam ülkeleri ittifakı mı, Haçlı ortaklığı mı? 6-Farz-helâl kuralları mı, Haramların mübahlığı mı? 7-Hidayet aydınlığı mı, Dalâlet karanlığı mı? 8-Hakk ve hayır mı, Şer ve bâtıl mı? 9-Nübüvvet ve Sünnet bağlayıcılığı mı, Nefsaniyet ve şehvet bataklığı mı? 10-Ahiret ve adalet amaçlı mı, dünya ve menfaat ağırlıklı mı? Evet bu 10 şıktan sadece 1 tanesinde bile ikinci maddeyi tercih ve tensip edenlerin, iman ve İslam şuuru yara almaya ve hidayeti kararmaya başlamış demektir. Baskıcı ve zorlayıcı durumlarda aciz ve çaresiz fertlere ve müstaz’af kesimlere İkrâh-ı Mülci=Ölüm ve sakatlama cinsinden ağır tehditler gibi bazı mecburiyetler bir mazeret sayılsa bile, imkân ve iktidar sahipleri için bu tür mazeretlere sığınmak geçersizdir.]
(Nisa suresi 60)

İslam Allahın Korunması Altındadır
İslamın en temel esası yeryüzünde tüm insanlığı hatta tüm canlıları kuşatıp saracak bir fıtrat ve adalet düzenini yerleşik kılmaktır…
İmanın en temel esası ise Alemlerin Rabbi olan Allahın rızasını kazanmak ve sonsuz ru’yete ve ebedi cennete ulaşmaktır…
Museviliğive İseviliği aslından çıkarıp, heve heveslerine alet eden şeytanın şebekesi olan Ehli Salip in aşırı uçları, şüphesiz yüzyıllardır İslamın içeriği üzerinde kafa yormaktadırlar.. Ve bunu sadece dışarıdan etki ederek değil, içerideki ve İslamın içeriği noktasında tırnak içinde tasarruf sahibi olduğunu iddia eden kesimlerle yapmaktadır..
Ve elbette İslam Allah yapısıdır ve her türlü zarardan ve yozlaştırma desisesinden korunacaktır..
Bu korunmayı da Allahın izniyle İman ve İslamdan nasibini almış sadık ve sağlam kalan bir Milli Çözüm damarı icra edecektir inşallah..

Laytlaşmak…
AKP iktidarının bu millete yaptığı en büyük kötülük; ekonomik, sosyal ve siyasal tahribatlarından öte, korkunç bir imani ve ahlâki yozlaşma sürecini hızlandırmasıdır. Dünyaya ve olaylara Yahudi mantığıyla yaklaşan, Haçlı-Batı tarzıyla yaşayan, ama Müslümanların söylem ve geleneklerini öne çıkaran bir anlayışı yaygınlaştırmak; kısaca “Siyonist Müslüman” tipi oluşturmak, AKP’nin en derin ve tehlikeli tahribatıdır. Bu hıyanetin altyapısı “Ilımlı İslam” kılıflı “Protestan Müslüman” anlayışını benimsemekle başlamıştı. Bu işin taşeronluğu ise Fetullahçılara yaptırılmıştı. Gülen cemaatinin baş destekçilerinden olan CIA kurmayı ve Siyonist Yahudi Lobilerinin İslam coğrafyası Uzmanı Graham E. Fuller; yazdığı “İslamsız Dünya” kitabında, “Müslümanların ılımlaştırılıp Protestanlaştırılması durumunda, tehlike olmaktan çıkarılacağı” tezini savunanlardandı.

Adnan Menderes ve Celal Bayar’la başlatılan, Süleyman Demirel’le tabana ve topluma benimsetilmeye çalışılan, Turgut Özal’la hız kazanan ve nihayet Recep T. Erdoğan AKP’siyle meşruiyet kılıfına sokulup yaygınlaştırılan “Ilımlı İslam-Protestan Müslüman” mantığı, Martin Luther’in Hristiyanlıktaki reformlarının aynısıdır. Asıl amaçları ve arzuları, dünyalık mal ve makam toplamak ve iktidar olma hırslarını tatmine çalışmak olan, ancak bütün bunlara İslami bir kılıf geçirip din istismarı yapan bu “Siyonist Müslümanlar”, Kur’an’ın sıklıkla vurgulayıp mü’minleri uyardığı MÜNAFIK kavramının çağdaş versiyonlarını oluşturmaktadır.

Protestanlığın ve Kapitalizmin Avrupa ve Amerika toplumlarına kimler tarafından nasıl ve niçin aşılandıklarını incelediğinizde karşımıza Judaizm (Yahudi Siyonizm’i) çıkmaktadır.

Faiz ve haksız kazanç yoluyla zenginleşen, lüks yaşantılar içindeki İslamcılar, fikri anlamda ve yaşam tarzlarıyla Judaize olmuşlardır, bunların kapitalist Yahudilerden hiçbir farkları kalmamıştır. Para ve sermaye dağılımlarını incelediğimizde faize ve sermayeye bakış açıları ve zihniyetleri tamamıyla Tevrat’la aynıdır. Kapitalist Müslümanlar, Kabalist Tevrat ahlâkının bütün özelliklerini taşımaktadırlar. Bunlar, Peygamberin hayat prensiplerinin tam zıttı bir hayat yaşamaktadır.

“Son 15 yılda Diyanetin Fetvalarını incelediğimizde, Diyanetin faiz karşısındaki tutumu tamamıyla Judaize’dir, Yahudi mantıklıdır. Diyanet’in ve İlahiyat Fakültelerinin, Judaik zihniyet ve düşüncelerin etkisine sokulmaya çalışıldığı bir süreç yaşanmaktadır. Judaizm-Siyonizm sadece bir inanç değil, görünmeyen bir ideoloji ve hayat tarzıdır. Judaizm karşıtı olsanız bile, Erbakan Hoca’nın dediği gibi, onun hizmetkârı ve oyuncağı olduğunuzun farkına bile varılmamaktadır. İşte Diyanetin ve bazı ilahiyatçıların da içinde bulundukları durum bunun yaşanmasıdır.” tespitleri maalesef gerçekleri yansıtmaktadır. Ancak, İslamiyet’i, Siyonizm’in diğer bir uydurması ve uygulaması olan bâtıl ve barbar komünizm-sosyalizmle aynı gösterme çabası ise, başka bir safsata ve sapkınlıktır. “Şimdi İslamcı kesimin Sabetayizm ve Siyonizm konusunun üzerinde neden durmadıklarını ve neden bu konular hakkındaki çalışmalara karşı çıktıklarını (ve Erbakan’ı yalnız bıraktıklarını) anlıyorsunuzdur sanırım.”

Faiz
“İnsanların dini Meliklerinin dinidir” hadisi insanların savundukları ve sahip çıktık ları düşünce ve düzenlerin rengine boyanacagını bildirmektedir.

Medyada Sarıkla-Sopayla Gezip Hakikate Şaşı Bakılmasını Sağlayanlar ve “Erbakan Hocamızı Severiz” Deyip Ardından Erbakan’a-Davasına Zehrini Kusan Milli Görüş Döküntüleri Bekleyin Zehrinizi-Fitnenizi Kurutacak Milli Çözüm İnkılabı Gelmekte
23 Kasım 2020 tarihinde Youtube Kanalı Halk Ekranı muhabirlerinin İstanbul caddelerinde rastgele vatandaşlara:
“Sn. Kılıçdaroğlu’nun: “Amerika’ya sığınmamız, Avrupa’ya sarılmamız lazım…” anlamındaki açıklamasını nasıl karşılıyorsunuz?” sorularını, önce:
“O zaten şaşırmış, milli ve manevi değerlerimizle bağlarını koparmıştır. Hiç, Avrupa ve Amerika gâvurundan bize dost olur mu? Bu yaklaşım Çanakkale şehitlerimizin kemiklerini sızlatır!..” şeklinde yanıtlıyorlardı. Ama muhabirler:
“Pardon, bu sözleri Kılıçdaroğlu değil, Sn. Cumhurbaşkanı kullanmıştı!..” diye hatırlatınca, aynı insanlar bu sefer:
“Haa… O zaman başka… Sn. Erdoğan böyle diyorsa, herhalde bir bildiği vardır ve haklıdır!..” diyerek çark etmekten sakınmamışlardı. Maalesef bu çifte standartçılık, kuralsızlık ve şahıslara göre farklı tavır takınmacılık, kısaca münafıklık marazı, kafaları bu denli kuşatmıştı.
Sokaklarda sarıkla-sırıkla dolaşmayı takva ve cihat sanan çevresine farklılık havaları atan zavallı bir güruhu başına toplayıp bilgiçlik ve ermişlik taslayan bir meşhur sahtekârın:
“Anıtkabire başkaları giderse “kâfir”, ama Erdoğan giderse “safir” (kıymetli taş)” sayılır!” safsatası da işte bu çifte standardın en çirkin ve çarpıcı örneğini oluşturmaktaydı.[1]
İnsanımızı bu basiretsizlikte öte duruma düşüren; İşbirlikçi iktidar yetkilileri ve medyada Sarıkla-Sopayla gezerek Hakikate şaşı bakılmasını sağlayanlar ve “Bizde Erbakan Hocamızı Severiz” Deyip Ardından Erbakan’a-Davasına Zehrini Kusan Milli Görüş Döküntüleri, Bekleyin Zehrinizi-Fitnenizi Kurutacak Milli Çözüm İnkılabı Gelmekte. Ancak Milli Çözüm şuuruyla Milletimizin başına bela olmuşlar ve en sinsi belalar deşifre ve bertaraf edilebilir.

[1] https://www.millicozum.com/mc/duyurular/sn-erdogana-son-kuran-uyarisi

Faizin zararları
Faiz, karşılığı olmayan değerdir. Hiç bir emek olmadan ele geçirilen haksız kazançtır. İnsanoğlunun huzur ve selametinden biri olan ekonomik refahın en büyük düşmanıdır..

Ekonominin en önemli kuralından biri berekettir. Bereketi olmayan kazanç, ekonomi, mal yavaş yavaş tükenir ya da tesir gücü yani faydası azalır. Bereket kimin elindedir? Rabbimizin elindedir. Peki Rabbimiz faizli mal için ne buyuruyor? Tüketirim diyor. Yani bereketimi kaldırırım. Siz o kazançtan hiçbir şey anlamazsınız anlamı var burda.

Faiz madden nasıl ki bir bela ise gördüğünüz gibi mannen de büyük bir bela. Ve yine faiz ile iştigal olanları Rabbimiz kendisine ve Resul’üne s.a.v savaş açmış gibi kabul ediyor. Peki sormak istiyorum: Bu savaşın galibi kim olur? Mutlak surette kainatın yegane sahibi Cenab-ı Hak galip gelir.

Devletimizden milletimize kadar hepimiz bu faiz belasından kurtulmak için çalışmak Adil Düzeni kurmak zorundayız. Eğer mücadele etmezse; bu ekonominin siyah faresi bizi kemirip bitirecek. Ve böylece hem bu dünyada hem de ahirette rezil rüsvay olacağız.

İSLAMSIZ MÜSLÜMANLIK, ÇAĞDAŞ MÜNAFIKLIKTIR!
Çağdaş Münafıklar Yahudileşmiş Müslümanlardır!
[b]Çağdaş münafıkların SÖYLEMLERİ: [/b]
İslami söylemleri sadece istismar amaçlıdır!
[b]Çağdaş münafıkların EYLEMLERİ:[/b]
Asıl amaçları ve arzuları, faiz ve haksız kazanç yoluyla dünyalık mal ve makam toplamak ve iktidar olma hırslarını tatmine çalışmak, ancak bütün bunlara İslami bir kılıf geçirip din istismarı yapmaktır!
Söylemleri İslam, eylemleri Yahudi olan işbirlikçi hainler çağdaş münafıklardır!

[b][b]ERBAKAN HOCA’NIN HATIRLATMASI![/b][/b]
İslamsız Saadet Olmaz!
Şuursuz Müslüman Olmaz!
Cihatsız İslam Olmaz!

ŞAPKAYI ÖNE KOYUP SON KEZ DÜŞÜNMEK?!
Kapitalizm parasal, ve fiziki (askeri) güçü kullanarak insanı-Allah (cc) la savaştırmakta ve insanı (YAHUDİ IRKINI)
tanrı yerine yüceltmektedir.
Burada konu Siyonizmin kontrolüne alınması gereken Hıristiyan ve Müslümanların reformize edilerek, beyin ve ruhlarının ele geçirilip sömürülmesidir.
Pakradunluk, protestanlık, Ilımlı müslümanlık güncel etkili kullanım stratejileridir. Sekülerlik yani dünyevileştirip nefsi ilahlaştırıp sosyal yapı üzerinde ekonomiyi kullanarak, hak, ahlak, kısaca İlahi öğretiden toplumları koparmaktır asıl gayesi. Tabi bu kendi varlığını garantiye alma, hükümran olma maksatlıdır.
İşte Siyonizmin temel öğretilerinden biri olarak Tevrata sokulan “Siz öyle üstün bir ırksınız ki Tanrıyı bile yendiniz!” safsatasının Siyonistlerce imanın esası kabul edilen en temel öğretisidir.
Nihayet Hırıstiyanlar protestanlaştırılıp, müslümanlar ılımlaştırılıp bu güce esir edilmektedir.
İslam Hz Adem AS dan kıyamete kadar ki Hak dinlerin genel adıdır. Tahrif edilmemiş Tevrat ve İncil ayetleri Kur anı doğrulamakta ve gelecek İslam peygamberini müjdelemektedir. “Onlar kendi evlatlarını tanır gibi seni tanırlar” mealindeki ayette buna işaret etmekte ve Siyonistler bu kakikati bildiklerinden Hıristiyanlardaki islama yönelişin önüne geçmek için özellikle gayret etmekmektedirler.
İşte müslümanlara ılımlı islamı (sert islam da bunun türevidir), Katolik ve Ortadokslara Protestanlığı tanıtmak bu açıdan önemlidir.
Her ikisinin Hristiyanlık ve Müslümanlığın reforme edilmş şekli Siyonistleşmiş Müslman-Hiristiyanlıktır. Dünyevileşen müslüman ve protestanlaşan nihayeti Emperyalist Hıristiyan yahudileşmiş ve nihayet Siyonistleşmiştir. Ekonomik ve fiziki güç merkezinin gönüllü neferi haline gelmiştir.
Unutulmamalıdır Hırıstiyanlık(emperyalist olmayan) ve Müslümanlık ahireti esas alırken; Yahudilik IRKI esas alır ve sonun da Evanjelist de olsa onu kullanıp vakti geldiğinde yok etme maksatlıdır. Ve mütedeyyin yahudilerde Siyonist Yahudilerin günahını ayrıca çekmekte ve de hedef olmaktadır. Nihayet İsrail’in içindeki ve dünyanın çeşitli yerlerindeki dindar yahudiler bunu fark etmiş mitingler düzenlemişlerdir.
Siyonist vahşeti protesto eden ve nihayetinde Siyonistlerce öldürülen ehli vicdan Hırıstiyanların varlığı da Siyonistleri ayrıca ürkütmektedir. ABD yi yıllarca zulüm ve sömürü aracı olarak kullanan Siyonistler işleri bittiği ve göze battığı noktada Siyonist sermayenin merkezini Çin’e kaydırıp Hıristiyan ABD’ yi Armageddonda son kullanımlık yapıp çöpe atmanın peşindedirler.
20 Haçlı seferi ve bu uğurda ölen bunca Hıristiyan askeri bu planın zayiatlarıdır.
Artık şapkayı öne alıp Siyonist plana karşı durmanın zamanı geçmektedir.

İmtihan süreci ve İylerle Kötülerin Seçilmesi…
– Bugün bazı İslamcılarımızın dünyaya bakışları ve yaşantıları ise Firavunlardan farksızdır. Bunlar dinden konuşup, dünyayı arzulayan, derdi de, hedefi de dünya olan… Mal, mülk, mevki ve makam peşinde koşup, kutsallarını pazarlayan münafıklardır.

“Yoksa onların birtakım ortakları (ve gaipten haber fısıldayan şeytanları) mı var ki, Allah’ın izin vermediği şeyleri, dinden kendilerine teşri’ kıldılar (şeriat adına hükümler uydurdular). Eğer o fasıl kelimesi (imtihan süreci ve iyilerle kötülerin seçilmesi) olmasaydı, elbette aralarında hüküm (karar) verilmiş (ve işleri bitirilmiş) olacaktı. Gerçekten zalimler için acı bir azap vardır. (Çünkü; Allah’ın Şeriatını bozmak ve İslam’ın temel esaslarını yok saymak veya yozlaştırmak, Allah’ın asla izin vermediği bir davranıştır ve şirk sayılmıştır.) ( Şûrâ 21)

Picture of Mus'ab ERYILDIZ

Mus'ab ERYILDIZ

YORUMLAR

Son Yorumlar
21
0
Yorumunuzu okumaktan memnuniyet duyarızx
Paylaş...